Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Vergİ Daİresİnce Konulan Hacİzlerİn Kaldirilmasinda GÖrevlİ Mahkeme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 28-03-2007, 16:33   #1
avalaattin61

 
Varsayılan Vergİ Daİresİnce Konulan Hacİzlerİn Kaldirilmasinda GÖrevlİ Mahkeme

Değerli meslektaşlarım acil bir yardıma ihtiyacım vardır.
Konu, vergi dairesince 6183 s. K. gereğince doğrudan gelir desteği ödemelerinin yapıldığı banka hesabı üzerine konulan hacizlerin kaldırılması ile ilgili davada görevli mahkemenin icra hukuk mahkemesi mi yoksa vergi mahkemesi mi olduğuyla ilgilidir. İcra hukuk mahkemesine açtığım davada sanırım hakim görevsizlik kararı verecek, konuya ilişkin yargıtay kararları bulunan arkadaşların acilen göndermesini istirham ediyorum. (Not, davanın duruşması 29/3/2007 tarihindedir.)Herkese peşinen teşekkür eder esenlikler dilerim.
Old 28-03-2007, 16:45   #2
Mehmet Ovayolu

 
Varsayılan

Sayın Alaattin Bey, doğrudan gelir desteği ödemelerine sizin bildiğiniz gibi haciz konulamaz. 6183 Sayılı Kanun gereğince yapılan haciz vergi borcundan doğmuş ise vergi mahkemesi yetkili diye düşünüyorum.
Old 28-03-2007, 16:55   #3
Av.Yüksel Eren

 
Varsayılan

Görevli mahkeme vergi mahkemesidir. Aşağıdaki kararlar Size yardımcı olur umarım.


YARGITAY
HD 15 <> E: 1975/4697 <> K: 1975/5149 <> Tarih: 25.12.1975
* GÖREV
* AMME ALACAKLARININ TAHSİLİ
* İHTİYATİ HACİZ, İSTİHKAK İDDİASI

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasanın 62. maddesinde haczin niteliği açıkça gösterilmiştir. Burada ihtiyati haciz söz konusudur. Yönetimsel (idari) işlem niteliğinde bulunan ihtiyati haczin uygulanması durumunda, istihkak iddiaları genel mahkemelerde değil, idare yerinde ileri sürülebilir.

(6183 s. AATUHK. m. 62)

Taraflar arasındaki davanın Adana Asliye 2. Hukuk Hakimliğince görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 17.3.1975 tarih ve 759/133 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü :

1 - Dava dilekçesinde, açıkça «ihtiyati haciz kararı» uygulanan taşınır mallar üzerinde istihkak iddiasına yer verilmiş, yerel mahkeme de, isteği olduğu gibi benimsemiştir.

2 - Oysa, işin esasının incelenerek bu nitelikte.karar verilebilmesi mahkemenin görevli bulunmasına bağlıdır ki, bu yönün doğrudan doğruya (re´sen) gözönünde tutulması, kamu düzenin gereğindendir.

Olaya ilişkin yasa, 6183 sayılı «Amme alacaklarının tahsili usulü» hakkındaki kanundur. Bu yasanın belirgin niteliği, yönetimsel (idari) işlemler konusunda hükümlerin öngörülmüş bulunmasına ilişkindir. Genel mahkemelerin hangi durumlarda görevli sayılacakları ise, ayrık olarak düzenlenip belirlenmiştir. Örneğin, anılan yasanın 24. maddesinde iptal davaları için genel mahkemeler görevli kılınmıştır. Bunun gibi, vergi borcu nedeniyle haczedilen mallar için istihkak iddialarının genel mahkemelerde görüleceği 68. madde ile belirlenmiştir. Bu yasa hükmündeki istihkak iddiasına konu yapılacak mallara uygulanan haczin ihtiyatı değil icrai niteliğinde bulunduğu ise, gerek hükmün taşıdığı açıklıktan ve gerekse bu yasadaki yerinden açıkça belli olmaktadır. Şöyle ki 68. maddenin yer aldığı ikinci kısmın başlığı «Amme alacağının cebren tahsili» dir. Birinci bölüm ise «cebren tahsil ve takip esasları» na ilişkindir. Bu bölümde yer alan 62. maddede de haczin niteliği açıkça gösterilmiştir ki, burada ihtiyati haciz söz konusudur. İşte genel mahkemeler, icrai haciz uygulanan mallar için ileri sürülecek iddialar yönünden görevli kılınmışlardır. Bir tedbir olan ihtiyati haczin uygulandığı mallar konusunda ileri sürülecek istihkak iddiasının genel mahkemede görüleceğine ilişkin yasada bir hükme yer verilmiş değildir. 6183 sayılı yasanın 15. maddesinin söyleminden, genel mahkemelerin görevli olduğu sonucu da çıkarılamaz. Öyle ki, 6183 sayılı yasada, genel mahkemelerin görevi ayrık olarak düzenlenmiş, istihkak iddialarına ilişkin görevli mahkeme 68. madde ile belirlenmiştir. Ayrık kuralların dar bir uygulama alanı bulunmasının yanı sıra görev konusunda geniş yorum ilkesine de başvurulmaz.

Bütün bu açıklamalar, yönetimsel (idari) bir işlem niteliğinde bulunan ihtiyati haczin uygulanması durumunda, istihkak iddialarının genel mahkemelerde değil idare yerinde ileri sürülebileceğini, genel yargının görevli bulunmadığını ortaya koymaktadır.

Öyleyse, yerel mahkemece görevsizliğe ilişkin olarak karar verileceği yerde anlaşmazlığın esasının incelenmesi, bozmayı gerektirir.

Sonuç : Yukarıda belirtilen nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, istek olursa temyiz peşin harcının davalıya iadesine, 25.12.1975 gününde oybirliğiyle karar verildi.

DANIŞTAY 03 <> E: 1994/4287 <> K: 1996/779 <> Tarih: 19.03.1996

* HACİZ

Ödeme emrinin kesinleşmesinden sonraki haciz, menkul ve gayrimenkul malların satışı gibi işlemlere karşı dava açılabilir. Haciz işlemine dava açılmayarak kesinleşmesi durumunda, haciz işlemindeki işlemin incelenmesine olanak bulunmamaktadır.

(6183 s. AATUHK. m. 62, 79)

Temyiz İsteminde Bulunan : ... Vergi Dairesi Müdürlüğü.

Karşı Taraf : ... Meyve Suyu Gıda San. ve Zirai Maddeler A.Ş.

Vekili : Av- : .........

İstemin Özeti : Meşrubat sanayiinde faaliyet gösteren ve hisselerinin %67,31''i Başbakanlık Kamu Ortaklığı İdaresine ait olan davacı şirketin, üzerine haciz konan menkul mallarının 13.12.1993 tarihinde satışının yapılacağını bildiren ve 7,12.1993 tarihli yazı ile tesis edilen işleme karşı açılan davayı: tapu sicil muhafızlığınca düzenlenen resmi senette ipoteğin, ipotek edilen gayrimenkulle bunun müştemilatı, mütemmim cüzü ve tapu kütüğü sahifesinin beyanlar sütununda da kaydedilecek olan müfredatı yazılı teferruatları hakkında da muteber ve cari olduğu, teferruat tabirine fabrikanın makineleri ile alet ve edevatları ve sökülüp takılabilen bilcümle aksamının dahil olduğu belirtilmiş, ithal edilecek veya yeniden satın alınacak makine ve teçhizatın işletme bünyesine dahil olması halinde ipotek kapsamında sayılmasının ve sözleşmeye tabi tutulmasının kabul edildiği, tapu sicil müdürlüğü tarafından gönderilen yazıda komple meyve suyu tesisleri ve komple şişeleme tesislerinin beyanlar hanesinde gösterildiği, satış işleminin dayanağı olan hacız tutanağının da haczedilen malların, preslemeye ve şişelemeye ait makine ve bantlar ile fabrika içindeki tüm makineler ve bunlara bağlı malzemeler olarak belirtildiğinden, gayrimenkulun teferruatı olarak tapu siciline ayrıca kaydedilen menkul malların haciz zaptına dayanılarak haciz ve satışı mümkün ise de, bu haciz ve satışın yapılabilmesi için gayrimenkulun ipotek ve hacizli olmaması gerektiği, olayda ise, meyve suyu üretimi faaliyetinde bulunan davacı şirketin fabrikada bulunan ve haciz tutanağında yer alıp satışa konu edilen makinelerin tapu kütüğünün beyanlar hanesinde genel olarak gösterilen ve teferruat sayılan makineler ile şirkete ait gayrimenkul üzerine ... Bankası ile ... Bankası tarafından ipotek konulduğu anlaşıldığından, bu durumda bulunan teferruatın müstakilen haczi ve satışına olanak bulunmadığı, ancak davalı idarece taşınmaz üzerine konulacak haciz sonucu tahsilat işlemlerinin gerçekleştirileceğinin doğal olduğu, buna göre bahsedilen kanun maddeleri ve yapılan açıklamalar çerçevesinde davacı şirkete ait dava konusu menkul malların satışına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle kabul ederek, satış işlemini iptal eden Hatay İkinci Vergi Mahkemesinin 26.5.1994 günlü ve E:1993/516, K:1994/154 sayılı kararının; satışa ait yazının dava konusu edilmesinin usul yönünden hatalı olduğu, zira, menkul malların haczi esnasında 7 günlük sürede istihkak iddiasında bulunulmadığı, haczedilen malların tapu sicilinde beyanlar hanesinde gösterilen malların haricindeki mallar olduğu, bunların akit tarihinden sonra alındığı, ve beyanlar hanesine kaydedilmedikleri ipoteğin tesisi sırasındaki taşınmaz ve teferruatının mevcut hali ile üçüncü şahıslara ipotek olduğunu ifade edeceği, mahkemenin hangilerinin teferruat, hangilerinin sonradan satın alınan mallar, hangilerinin fabrika içinde yer alıpta monte edilmemiş olduklarının bilirkişi marifetiyle tesbit ettirmesi gerekirken böyle yapmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Tetkik Hakimi : Celal Merter.

Düşüncesi .......... : .......... Haciz işlemi, yürütülmesi zorunlu ve mükellefin hukukunu etkileyen bir idari işlemdir.

Her ne kadar, yasada yer almamakla birlikte öteden beri ilk yargı mahkemelerinde haciz işlemine karşı dava açılabilmekte ve bu davalar mahkemelerce incelenebilip, sonuçlandırılabilmektedir.

Olayda, 11.2.1993 tarihinde yapılmış bir haciz işlemi bulunup, dosya münderecatından bu hacze karşı dava açılmadığının anlaşıldığı cihetle haciz işlemi kesinleşmiş olmaktadır.

Bu durumda, haciz safhasını ilgilendiren iddiaların, satış safhasında incelenmesine olanak görülmediğinden, mahkeme kararının bozulmasının uygun olacağı, düşünülmektedir.

Savcı .......... : .......... Nilgün Akpınar.

Düşüncesi .......... : Dava, yükümlü şirketin muhtelif dönemlere ait ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla 4.12.1992 gün ve 11.2.1993 günlü haciz tutanaklarıyla haczedilen menkul malların 13.12.1993 gününde satılacağı yolundaki davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmış bulunmaktadır.

Her ne kadar vergi dairesi müdürlüğünce 4.12.1992 ve 11.2.1993 günlü haciz tutanaklarıyla yapılan haciz işlemlerine süresi içinde dava açılmadığı nedeniyle haciz işlemlerinin kesinleştiği, satış aşamasında haciz ile ilgili iddiaların incelenemeyeceği ileri sürülüyor ise de, dosyanın incelenmesinden yükümlü şirkete ait gayrimenkulle birlikte Medeni Kanun hükümlerine göre teferruat sayılan bir kısım tesis ve makineleri üzerine evvelce ... Bankası ve ... Bankası tarafından ipotek konulduğu anlaşılmakta olup; söz konusu teferruat kapsamındaki menkul malların, üzerine ipotek konulmuş olan gayrimenkul den müstakil olarak haczinin mümkün olmaması karşısında, esasen yok hükmünde sayılan haciz işleminin kesinleştiğinden söz edilemez.

Açıklanan bu durum karşısında hiçbir hüküm ifade etmeyen haciz işlemlerine dayanılarak menkul malların 13.12.1993 gününde satılacağı yolunda tesis edilen işlemi iptal eden vergi mahkemesi kararında kanuna aykırılık görülmediğinden, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA.

Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Uyuşmazlık, vergi borcundan dolayı davacı şirketin meyve suyu tesislerinde ipotekli ve ipotek senedinde teferruat hükmünde olduğu kayıtlı bulunan makine ve diğer malzemelerin menkul mal olarak haczinden sonra satılması yolunda yapılan işleme karşı açılan davayı kabul ederek satış işlemini iptal eden vergi mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istemine ilişkin bulunmaktadır.

Dosyanın işlenmesinden; davacı şirketin meyve suyu üretiminde kullanılan komple meyve suyu tesislerine 1990-1991 yıllarında ipotek konulduğu, ipotek senedinde müfredatı yazılı olan teferruatın ipoteğe dahil olduğunun ve teferruat tabirine fabrikanın makineleri ile alet ve edevat ve sökülüp takılabilen bilcümle aksamın dahil bulunduğunun belirtildiği, ayrıca ipotek senedinin 14 üncü maddesinde, ithal edilecek ve yeniden satın alınacak makine ve teçhizatın işletmenin bünyesine dahil oldukça ipotek kapsamı içinde sayılacağının yer aldığı, bu hükme göre ipotek kapsamında sayılması gereken meyve suyu tesislerinde bulunan ve teferruat hükmünde kabul edilmesi gereken meyve suyu sıkma ve pres maki nal arı ile şişelemeye ait tüm makine ve bantların ve fabrika içinde yer alan tüm makine ve malzemelerin menkul mal olarak 11.2.1993 tarihli haciz tutanağı ile haczedildiği, haciz tutanağının, şirket genel müdürü ... nezdinde düzenlendiği ve tutanağın adı geçen kişi tarafından imzalandığı, yapılan bu haciz işleminden sonra bilirkişiye yaptırılan değer tesbitinden ve vergi dairesince yaptırılan değer takdiri işleminden sonra haczedilen makinelerin 13.12.1993 günü saat 14''de açık artırma suretiyle satılacağının duyurulduğu ve duyurulan satış işlemine karşı dava açıldığı anlaşılmaktadır.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun; devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza, tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer''i, amme alacakları ve aynı idarelerin akitten haksız fiil ve haksız iktisaptan doğan ve amme hizmetleri tatbikatından doğan diğer alacakları ile takip masrafları hakkında uygulanan bir kanun olup: sözü edilen kanunla kamu hukuku alanında düzenlemeler yapılmıştır.

Adı geçen kanunun uygulanması sonucu yapılan işlemler, kamu gücüne dayanılarak yapılan tek taraflı idari işlemler olduğundan, bu kanuna göre yapılan ve ilgililerin hukukunu etkileyen yürütülmesi zorunlu bulunan bütün işlemler yargı denetimine tabi bulunmaktadır.

Her ne kadar sözü edilen kanunda ihtiyati haciz işlemi ile ödeme emri tebliğine karşı dava açılabileceği öngörülmüş ise de kanunda sayılan bu iki tip işlem dışında, idarece amme alacağının tahsili için ödeme emri tebliğinden sonraki aşamalarda yapılan tek taraflı yürütülmesi zorunlu ve ilgilinin hukukunu etkileyen, haciz, diğer hakların paraya çevrilmesi,, menkul malların haczi ve satışı, gayrimenkul malların haczi ve satışı gibi işlemlere karşı da dava açılması olanaklıdır.

Ödeme emri tebliğinden sonra yapılan haciz, haczedilen malların satışı gibi işlemler ayrı davaya konu edilebildiğine göre, her işlemdeki hukuka aykırılığın o işleme karşı açılan davada incelenmesi gerekir. Dava konusu edilebilen bir işlemdeki hukuka aykırılığın, daha sonra yapılan işlem üzerine dava konusu edilebilmesi, daha önceki işlemin ilgiliye duyurulmamasına veya daha önceki işleme sonraki işlemin tebliği üzerine muttali olunmasına bağlıdır.

İlgiliye tebliğ edilerek kesinleşen işlemlerdeki hukuka aykırılıkların, daha sonra o işlemlere bağlı olarak yapılan diğer işlemler üzerine açılacak davalarda ileri sürülmesi ve incelenmesi olanaksızdır.

Daha somut olarak açıklamak gerekirse: 6183 sayılı kanunun uygulanması sonucu ödeme emri tebliğinden ve ödeme emrinin kesinleşmesinden sonra yapılan haciz işlemlerine karşı dava açılabilmektedir. Haciz işlemlerine karşı açılan davalar yargı yeri erince incelenmektedir.

Bu durumda, haciz işleminden ilgilinin haberdar olması, başka bir anlatımda haciz işleminin ilgilinin nezdinde yapılması ve haciz işlemine karşıda dava açılmaması nedeniyle kesinleşmesi ve kesinleşen haciz işlemine dayanılarak, hacizli malların satışına ilişkin işlem yapılması durumunda, satış işlemine karşı açılacak davada, kesinleşen haciz işi emindeki hukuka aykırılıkların ileri sürülmesi veya ileri sürülse dahi incelenmesi mümkün değildir.

Olayda davacı şirketin meyve suyu tesislerinin ipotekli olan ve teferruat hükmünde olup, ipotek kapsamında bulunan makine aksamının menkul mal olarak 11.2.1993 tarihli haciz tutanağı ile şirket genel müdürü ... nezdinde haczedildiği ve tutanağı genel müdürün imzaladığı, haciz edilen malların satışına ilişkin yazının 9.12.1993 tarihinde tebliği üzerine haciz işleminin hukuka aykırılığından söz edilerek satış işleminin iptali istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacı şirket 11.2.1993 tarihinde yapılan haciz işleminden haberdar olduğuna göre, bu işleme karşı dava açılıp açılmadığının dava açılmışsa davanın sonuçlanıp sonuçlanmadığının, daha açık bir anlatımla haciz işleminin kesinleşip kesinleşmediğinin belirlenmesi gerekmektedir.

Haciz işleminin kesinleştiğinin belirlenmesi durumunda; ipotekli gayrimenkulun teferruatı hükmünde ve ipotek kapsamında bulunan makinelerin menkul mal olarak haczedilemeyeceği yolunda ileri sürülen hukuka aykırılık iddialarının, satış işlemine karşı açılan davada incelenmesine olanak bulunmamaktadır.

Bu bakımdan, mahkemece davacı şirket genel müdürü nezdinde yapılan haciz işlemi sonucu düzenlenen ve imzalanan haciz tutanağı üzerine haciz işlemine karşı dava açılıp açılmadığı, açılmışsa davanın sonuçlanıp sonuçlanmadığı, başka bir anlatımla haciz işleminin kesinleşip kesinleşmediği araştırılmadan, noksan inceleme sonucu ipotek kapsamında olan teferruatın menkul mal olarak müstakilen haciz olunarak satılamayacağı, taşınmaz mal üzerine haciz konularak tahsilat işleminin gerçekleştirileceği, gerekçesiyle satış işleminin iptali yolunda karar verilmesinde yasal isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, Hatay İkinci Vergi Mahkemesinin 26.5.199 gün ve E:1993/516, K:1994/154 sayılı kararının bozulmasına, 19.03.1996 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

AYRIŞIK OY.

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyorum.
Old 28-03-2007, 22:45   #4
advokat34

 
Varsayılan

Vergi borcundan dolayı konulan haczin kaldırılması için görevli mahkemenin vergi mahkemeleri olduğuna katılmakla beraber, destekleme paralarına konulan hacizlerle ilgili bir uygulamayı paylaşmak isterim. Her ne kadar önceleri destekleme parasının niteliği itibariyle bağış olması ve bağış olan bir paraya haciz konulamayacağı yönünde Yargıtay kararları mevcut ise de, geçen yıldan beri çıkan bir genelge (numarasını hatırlayamadığım) sonucu, son 1-2 senedir artık bu paralara haciz konulmaktadır. Biz çokca yaptığımız için uygulamadan artık haciz konulduğunu biliyorum.
Old 28-03-2007, 23:51   #5
irfan AYDIN

 
Varsayılan Bana göre Görevli mahkeme idare mahkemesidir.

Sevgili Dostlar;
Vergi Dairelerince haciz,6183 Sayılı Yasanın 64.maddesinde tanımı yapılan haciz varakasına istinaden yapılmaktadır. Uygulanan haciz ilemlerine karşı açılacak davalarda dava vergi mahkemesinde açılacaksa dava açma süresi 2577 sayılı Yasanın 7.maddesi hükmü uyarınca 30;idare mahkemesinde açılacaksa 60 gündür.
2576 sayılı Yasanın,6.maddesi hükmüne göre, 6183 sayılı Yasanın uygulamasıyla ilgili işlemlere karşı açılacak davalarda görevli mahkeme vergi mahkemesi olarak ifade edilmekte isede,madde metni dikkatlice okunduğunda burada bir sınırlama (vergi,zam ve ceza nevileri bakımından) söz konusudur.Bu nedenle ,6183 sayılı Yasanın uygulama alanı içinde yeralan işlem(Haciz) şayet maddedeki sınırlamanın dışında kalan Amme alacaklarından kaynaklann işlemlerle ilgili ise, bu işlemlere karşı(Bu olayda haciz işleminin konusunu oluşturan alacak, sınırlamanın dışındadır . Çünkü,Haciz işlemi, maddede sayılan vergi,zam ve cezalarla ilgili değildir.)açılacak davalara bakacak yargı yeri, bu olayda olduğu gibi vergi mahkemesi olmayıp İDARE MAHKEMESİDİR. En azından ben maddelerin yorumundan bu sonuca ulaşmaktayım.
Sevgi ve Saygılarımla.
Old 29-03-2007, 06:56   #6
halit pamuk

 
Varsayılan

Merhaba,

Sayın İrfan Aydın'a aynen ve tamamen katılıyorum.

DAVA KONUSU HACİZ İŞLEMİNİN VERGİ VE BENZERİ MALİ YÜKÜMLERLE BAĞLANTILI BULUNAN FON UYUŞMAZLIĞINA İLİŞKİN BÖLÜMÜ HAKKINDA İDARE MAHKEMESİNCE YAPILAN İNCELEME SONUCU DAVANIN ESASINA YÖNELİK VERİLEN KARARIN GÖREV YÖNÜNDEN BOZULMASİ GEREKTİĞİ HK.<
Temyiz Eden (Davacı) : ... A.Ş.
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf (Davalı) : ... Vergi Dairesi Başkanlığı İstemin Özeti : Davacı adına düzenlenen
haciz işleminin fon payına ilişkin kısmının iptali istemiyle açılan dava sonucunda ... İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen ... tarih ve ... sayılı kararın temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı öne sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : Elmas Mucukgil
Düşüncesi : Dava konusu
haciz işleminin vergi ve benzeri mali yükümlerle bağlantılı bulunan fon uyuşmazlığına ilişkin bölümü hakkında idare mahkemesince yapılan inceleme sonucu davanın esası hakkında verilen kararın görev yönünden bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Emin Celalettin Özkan
Düşüncesi : Davacı şirkete 3.4.1996 tarihinde tebliğ edilen
haciz bildiriminin fon payına ilişkin kısmının iptali istemiyle açılan dava sonucunda, ... İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Vergi ve benzeri mali yükümlerle bağlantılı bulunan fona ilişkin
haciz işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümü, 2576 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca Vergi Mahkemesinin görevinde bulunmaktadır.
Belirtilen nedenle, İdare Mahkemesince verilen kararın görev yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
Davacı adına tesis edilen
haciz işleminin fona ilişkin bölümünün iptali istemiyle açılan dava sonucunda ... İdare Mahkemesince verilen kararın temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'un 6.maddesinde; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerle, bu konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaların görüm ve çözümü vergi mahkemelerinin görevleri arasında sayılmış; 5.maddesinde ise idare mahkemelerinin görev alanı, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştayda çözümlenecek olanlar dışındaki idari davaların görüm ve çözümü olarak saptanmıştır.
Dava konusu işlemin, vergiyle bağlantılı bulunan fonlarla ilgili bölümüne karşı bu dava açılmış olup, vergi ile ilgili uyuşmazlık sonucunda ortaya çıkan hukuki duruma bağlılığı karşısında, bu iki uyuşmazlığın, gerek usul ekonomisi ve gerekse davaların farklı mahkemelerde görülmesinin uygulamada ortaya çıkardığı sakıncalar nedeniyle 2576 sayılı Yasanın 6.maddesi uyarınca Vergi Mahkemesince çözümlenmesi gerekmektedir.
Dava konusu işlemin içeriğini oluşturan fon tutarının matrahını da Vergi oluşturmakta olup, bu durumda matrahını verginin oluşturduğu fona ilişkin bulunan bu davanın esası hakkında idare mahkemesince karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 5.2.1999 tarih ve E:1998/639, k:1999/187 sayılı kararı da bu yöndedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve ... sayılı kararının görev yönünden bozulmasına, dava dosyasının yeniden karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesine 13.2.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YÖ/ÖEK
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
yediemin ücret hakkına konulan sınırlama Av.Önder Kılınç Meslektaşların Soruları 2 26-01-2010 13:31
Serbest Meslekte Vergİ İncelemesi ismailduygulu Mali Hukuk Çalışma Grubu 12 25-01-2009 05:30
Çekte Vergİ Numarasi rana yıldız Meslektaşların Soruları 2 16-02-2007 16:57
Soybağının Reddine İlişkin Yabancı Mahkeme İlamının Tanınması - Görevli Mahkeme seyitsonmez Meslektaşların Soruları 3 05-01-2007 10:22
Sözleşmelere Konulan Tazminat Sınırlarının Geçerliliği Nedir Özer Hukuk Soruları Arşivi 1 20-02-2002 20:02


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04738307 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.