Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

işçi alacakları

Yanıt
Old 24-08-2006, 22:19   #1
Av.Selim Balku

 
Varsayılan işçi alacakları

Belediye, temizlik işlerini yürütmesi için taşeron firmayla anlaşıyor, belediye kendi bünyesindeki temizlik işçilerin belediye ile olan iş akitlerini karşılıklı olarak feshedip, bu işiçileri artık temizlik işleri ile sorumlu taşeron firmaya sevk ediyor. Kağıt üzerinde işçiler, taşeron firmanın işçileri gibi görünmekte.

Sorum şunlar, yapılan iş belediye temizlik işi olduğuna göre taşeron firmanın yapmış olduğu haksız fesih gibi sebeplerden ötürü belediyeyi sorumlu tutamaz mıyız?

Fesih tarihi 5 yılldan fazla, zamanaşımından dolayı neleri talep edemeyiz veya neleri talep edebiliriz?( ücret,kıdem,ihbar,izin,haftasonu,bayram vs)

Bu hususta fikirlerinize, yargıtay kararlarınıza, tartışmalarınıza ihtiyacım var yardımlarınızı bekliyorum saygılar...
Old 25-08-2006, 18:03   #2
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Temizlik işleri belediyelerin asli işleri arasında olup alt-asıl işveren ilişkisine konu olamaz. Bu nedenle o işte çalışan işçiler baştan itibaren belediyenin işçisi olarak işlem görür. Bu durumda işçilerin gerçek işvereni belediyedir. Hal böyle olunca taşeron firmanın yaptığı fesih işlemi esasında yok hükmündedir. Gerçek bir fesih işleminden bahsedilemeyeceğine göre görünürdeki fesih işleminden sonra işçinin ve işverenin tavrı önem kazanmaktadır. Genel olarak bu tarz durumlarda işçi işyerine alınmadığı için iş sözleşmesinin işveren tarafından eylemli olarak feshedildiğinden bahsetmek daha doğru olur düşüncesindeyim. Yani görünürdeki fesih işleminde gösterilen sebepten öte; fesih sebebi işçinin işyerine alınmayarak sözleşmesinin eylemli olarak feshedilmesidir.

Fakat Yargıtay bu hallerde fesih işlemi sanki gerçek işverence yapılmış gibi hareket ederek hüküm kurmaktadır. Bu nedenle Yargıtay uygulaması doğrultusunda hareket edilerek görünürdeki fesih işleminin olası sonuçları üzerinde düşünmek gerekecektir.

İşçilik alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıl olup yıllık ücretli izin bakımından zamanaşımı süresi fesih tarihinden; diğer alacaklar yönünden ise hakkın doğduğu andan itibaren başlar. Bu nedenle beş yıl geçmişse kıdem tazminatı dışındaki alacaklar zamanaşımı defi ile karşılaşabilir. Kıdem tazminatında ise zamanaşımı süresi on yıl olup kıdem tazminatına yürütülecek faiz türü, mevduata uygulanan en yüksek faizdir.

Fakat her halde tüm kalemleri kısmi dava yoluyla istemekte fayda var. Tek sıkıntısı aleyhe vekalet ücretine hükmedilmesi olasılığıdır.



T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/4421
K. 2005/19804
T. 30.5.2005
• FESHİN GEÇERSİZLİĞİ VE İŞE İADE TALEBİ ( Belediyelerin Asli İşlerinden Olan Temizlik Hizmeti Taşeronlara Devredilerek Yürütülemeyeceği - Bu Tür Taşeronluk Sözleşmelerinin Geçerli Sayılamayacağından Belediyenin İşe İade Sonuçlan Yönünden Sorumlu Tutulacağı )
• TEMİZLİK HİZMETİ ( Belediyelerin Asli İşlerinden Olan Temizlik Hizmeti Taşeronlara Devredilerek Yürütülemeyeceği/Bu Tür Taşeronluk Sözleşmelerinin Geçerli Sayılamayacağı - Feshin Geçersizliğine Ve İşe İade Talebi )
• TAŞERONLUK SÖZLEŞMESİ ( Belediyelerin Asli İşlerinden Olan Temizlik Hizmeti Taşeronlara Devredilerek Yürütülemeyeceği/Bu Tür Sözleşmelerin Geçerli Sayılamayacağı - Feshin Geçersizliğine Ve İşe İade Talebi )
• HUSUMET ( Belediyelerin Taşeronlara Devrederek Temizlik İşlerine Ait İşleri Yürütemeyeceği - Belediye Aleyhine Açılan İşe İade Davasının Reddedilmesinin Hatalı Olduğu )
4857/m.21
ÖZET : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Belediyelerin asli işlerinden olan temizlik hizmeti taşeronlara devredilerek yürütülemez. Bu tür taşeronluk sözleşmeleri geçerli sayılamayacağından davalı belediyenin işe iade ve sonuçlan yönünden sorumlu tutulması gerekir. Bu nedenle mahkemenin Belediye aleyhine açılan davayı işe iade yönünden reddetmesi doğru olmadığı gibi taşeron C. AŞ. aleyhine açılan davanın reddi gerekirken kabulünde hatalıdır.

DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı hizmet aktinin 4857 Sayılı Kanuna aykırı olarak feshedildiğini, davalılar arasında muvazaa bulunduğunu belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesi ile bunun sonucu olarak tazminat ve boşta geçen süre ücret alacağına karar verilmesini istemiştir.

Davalı Belediye asıl işveren konumunda olmadıklarını bu nedenle kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini savunmuştur.

Davalı C. Hizmet İşletmeleri AŞ. ise aktin iş bitimi nedeniyle sona erdiğini ancak belediyenin asıl işveren olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davalılar arasında muvazaa olmadığı belirtilerek davalı belediye yönünden işe iade isteminin reddine, davalı C. AŞ. yönünden ise işe iade ile birlikte 4 aylık tazminat ve 4 aylık boşta geçen süre ücretinden Belediye ile birlikte sorumlu tutmuştur.

Karar davalılarca temyiz edilmiştir.

Davalılardan Belediye temizlik ve çöp nakil işini ihale ile davalı C. AŞ.'ye vermiştir. Temizlik ve çöp nakil işi belediyelerin asıl işlerindendir. Belediyelerin asli işlerinden olan temizlik hizmeti işini 4857 Sayılı İş Kanununun 2/VI-VII maddesi uyarınca taşeronlara devretmesi mümkün olmadığından bu tür taşeronluk sözleşmeleri geçerli sayılamayacağından davalı belediyenin işe iade ve sonuçlan yönünden sorumlu tutulması gerekir. Bu nedenle mahkemenin Belediye aleyhine açılan davayı işe iade yönünden reddetmesi doğru olmadığı gibi taşeron C. AŞ. aleyhine açılan davanın reddi gerekirken kabulünde hatalıdır.

4857 Sayılı İş Kanunu 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçe ile;

1. Mersin İş Mahkemesinin kararının BOZULARAK ORTADAN kaldırılmasına.

2. Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının davalı Belediye işyerindeki İŞE İADESİNE, davalı C. A.Ş. aleyhine açılan davanın reddine,

3. Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi. fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 4 aylık brüt ücreti tutarında belirlenmesine.

4. Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalı Belediyeden tahsili gerektiğinin tespitine,

5. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına.

6. Davacının yapmış olduğu 35.00 YTL yargılama giderinin davalı Belediyeden tahsili ile davacıya verilmesine, davalının yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,

7. Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 350 YTL ücreti vekaletin davalı Belediyeden alınarak davacıya verilmesine. 350 YTL vekalet ücretinin ise davacıdan tahsili ile davalı C. A.Ş. 'ye verilmesine.

8. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine. kesin olarak 30.5.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 25-08-2006, 20:22   #3
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Sayın Özoğul Katkılarınız için çok teşekkürler, ancak mutabakata varamadığım bazı hususları daha iyi anlamak için görüşlerimi belirtmek isterim.

Alıntı:
Temizlik işleri belediyelerin asli işleri arasında olup alt-asıl işveren ilişkisine konu olamaz. Bu nedenle o işte çalışan işçiler baştan itibaren belediyenin işçisi olarak işlem görür. Bu durumda işçilerin gerçek işvereni belediyedir. Hal böyle olunca taşeron firmanın yaptığı fesih işlemi esasında yok hükmündedir.

Temizlik belediyenin asli işlerindendir ama bünyesinde kendi temizlik işlerini bulundurmak koşulu ile ve temizlik işlerinin belli bir bölümünü taşeron firmaya (müteahhit firma değil) vermesi durumunda taşeron firmanın sözleşmeyi fesih hakkının olacağına inanıyorum. Ancak md.2/VII'ye göre muvazaalı olarak alt işverenlik ilişkisi kurulmuşsa (olayımızda buna benzer yanlar var) asıl işveren sorumludur aksi takdirde birlikte sorumluluk var diye düşünüyorum.

Alıntı:
Bu nedenle beş yıl geçmişse kıdem tazminatı dışındaki alacaklar zamanaşımı defi ile karşılaşabilir.

Peki ihbar tazminatıda 10 yıllık zamanaşımına tabidir diyemez miyiz? Eğer belirttiğiniz gibi kıdem tazminatları 10 yıl ise ihbarda 10 yıl olmalı diye düşünüyorum, acaba diğer alacaklar için de zamanaşımı sürelerini gösteren bir kaynak gösterilebilir misiniz?

Sayın Özoğul ve diğer değerli üye arkadaşlarım kafamı kurcalayan bir hususda iş kanunun tatbiki, mesela bu olaydaki işin fesih tarihi 1999, yürürlükteki iş mevzuatı 2003 hangisini tatbik edecem...

Diğer üyelerimizinde görüşlerini beklerken herkesi saygıyla selamlıyorum...
Old 25-08-2006, 22:46   #4
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Sayın Balku, işin belediye bünyesinde yürütülüp yürütülmemesi işin asli nitelikte olup olmamasına etki edecek nitelikte değildir. Yargıtay kararında da belediyenin temizlik işini kendi bünyesinde yürütüp yürütmediği araştırılmamıştır. Kaldı ki bu halde işi alt işverene devretmek isteyen her işveren kendi kadrosunu iptal ederek "bünyemde bu iş yapılmıyor alt işverene devredebilirim" yoluna girerek kanun düzenlemesini etkisiz bırakır. İşin asli nitelikte olup olmadığı objektif kriterlerle belirlenir.

Bunun yanında muvazaa ile geçersizlik halinin birbirinden ayrı tutulması gerektiğini düşünüyorum. Geçersiz bir alt-asıl işveren ilişkisinin varlığı halinde ilişki yok hükmündedir ve hiç kurulmamış gibi işlem yapılmalıdır. Geçersiz bir ilişkinin varlığı halinde de işçiler baştan itibaren belediyenin işçisi olarak kabul edileceği için taşeron firmanın sorumluluğuna gidilemeyeceğini düşünüyorum. Yargıtay kararında da " Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalı Belediyeden tahsili gerektiğinin tespitine" denerek mali sonuçlar bakımından taşeron firma sorumlu tutulmamıştır.

Zamanaşımı konusunda da gözden kaçırdığım bir konuyu ekleyerek ihbar tazminatının on yıllık zamanaşımına tabi olduğunu belirteyim. Zamanaşımı konusunun temeli şudur. İş Kanununda hüküm bulunmayan hallerde Borçlar Kanunu uygulanır. İş Kanununun 32. maddesinde "ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır" şeklinde açık düzenleme vardır. Bu nedenle fazla çalışma ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları beş yıllık zamanaşımına tabidir. Kıdem ve ihbar tazminatında zamanaşımına ilişkin özel bir düzenleme olmadığı için Borçlar Kanununa gidilmektedir. Borçlar Kanununda da bu konuda özel düzenleme olmadığı daha doğrusu olamayacağı için torba hüküm olan 125. madde uygulacaktır. 125. madde de "Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir. " hükmü yer almaktadır. Şu an bilgisayarımda içtihat programı olmadığı için şirkete geçtiğimde konuyla ilgili yargıtay kararları gönderebilirim.

Asıl önemli sorunu teşkil eden ve tüm tartışmalarımızı kökten değiştirebilecek husus son sorunuzda yer almaktadır. Hangi İş Kanunu uygulancaktır?

Kanunun zaman itibariyle uygulanmasında genel kural şudur ki kanun yürürlükten kaldırılmış olsa da, yürürlükte bulunduğu süre içinde vukubulan eski olaylara uygulanır. Bu kural çerçevesinde olaya 1475 sayılı İş Kanunu uygulanacaktır ki bu durum yukarıdaki tartışmalarımızın kökten değişmesine neden olabilir. Konuyla ilgili şu an elimde kaynak bulunmayıp, yine şirkete geçtiğimde araştırıp bilgi vermek isterim.
Old 25-08-2006, 23:16   #5
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

İfade etmeye çalıştığım husus, iş kanunu 2. maddesinde alt işveren- asıl işveren ilişkisi belirlenmiştir. Buna göre alt işverenden sözedilebilmek için belirli bir işin işvereninden(belediye) bu işin sadece bir bçlümünde (temizlik) yada yardımcı işlerde iş alınması ve alt işverenin(taşeron) işçilerini münhasıran o işlerde veya yardımcı işlerde çalıştırması gerekmektedir. Ancak işin tamamı başkasına verilmiş veya iş sahibi kendi bünyesinde kendi işçilerinide çalıştırması sözkonusu değilse, 2. maddeye göre asıl işveren- alt işveren ilişkisi olmayacağından dolayı iş shibininde sorumluluğundan da söz edilemez. Olayımızda belediye temizlik işinin tamamını taşerona vermemiştir, kendi bünyesindede temizlik işi için işçi çalıştırmaktadır. Vurgulamaya çalıştığım husus bundan ibaret ancak tabiki yanılıyor olabilir ve herzaman da aynı fikirde olacağımız beklenemez.

Aslında benim amacım belediye sorumlu tutmak ve alacakları belediyeden tahsil etmek, bu açıdan bakıldığında mevzunun ana sorunu bu değil ama fikirleriniz çok didaktik teşekkür ederim.

Meselenin zamanaşımı ile ilgili sorun kalmadığını düşünüyorum gerçi ücret alacakları 5 yıllık zaman aşımına tabi ama izin alacakları vd. ücret alacakları kapsamında mı değerlendirecez o da ayrı bir tartışma konusu...

Vermiş olduğunuz yargıtay kararı 4857 sayılı iş mevzuatıyla daha çok alakadar olduğu için hangi kanunu tatbik edeceğiz diye sormuştum, bu konudaki fikirkerinizi bekliyorum.

Bu sitede olmaktan memnunum zira kaliteli hukukçularla aynı kulvarda fikir alışverişi beni hep mutlu eder, diğer kaliteli üyeler fikirlerinizi bekliyorum
Old 25-08-2006, 23:54   #6
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Sayın Balku güzel düşünceleriniz için teşekkürler.

Hangi kanunun tatbik edileceği konusunda yazmıştım fakat net ifade edemedim sanırım.

Alıntı:
Kanunun zaman itibariyle uygulanmasında genel kural şudur ki kanun yürürlükten kaldırılmış olsa da, yürürlükte bulunduğu süre içinde vukubulan eski olaylara uygulanır. Bu kural çerçevesinde olaya 1475 sayılı İş Kanunu uygulanacaktır ki bu durum yukarıdaki tartışmalarımızın kökten değişmesine neden olabilir. Konuyla ilgili şu an elimde kaynak bulunmayıp, yine şirkete geçtiğimde araştırıp bilgi vermek isterim

Genel kural uyarınca 1475 sayılı İş Kanunu uygulanacaktır fakat bu kanun eski olduğu ve benim öğrencilik yıllarımda da yürürlükte olmadığı için bilgi sahibi değilim. Ben de araştırmak ve sizinle paylaşmak isterim.

Zamanaşımı konusunda birçok yargıtay kararı olduğunu biliyorum. İzin ücretleri vd. da beş yıllık zamanaşımına tabi.

Asıl iş konusunda da şöyle bir düşünce hakim. Bir görüş işin ve işletmenin gereği olarak asıl işin bölünerek alt işveren verilebileceğini düşünüyor. Bu durumda temizlik işi başlı başına asıl iş olduğu için belediye tarafından işin ve işletmenin gereği olarak alt işverene verilebilecektir. Ancak belirttiğiniz gibi tamamen bir devir olmalı ve temizlik işi belediye ile taşeron arasında bölüşülmemelidir. Fakat devrin, işin ve işletmenin gereği olarak yapılması yanında devredilecek işin, teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması da bir ek ve zorunlu koşul olarak aranınca temizlik işinin taşerona verilmesi mümkün olamıyor. Yani sorun esasında kanun maddesindeki "İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler..." cümlesindeki "ile" bağlacına yüklenecek anlamın ne olacağı konusunda düğümleniyor. İlk görüş "ile" bağlacının "veya" şeklinde anlaşılmasını savunurken Yargıtay karardan "ve" olarak anlaşılması gerektiğini düşünüyor. Karar da bu görüş hakim. Bu nedenle de temizlik işi teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirmediği için bölünemeyeceği söyleniyor.
Old 29-08-2006, 13:48   #7
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

1475 sayılı İş Kanunu madde 1/son
"Bir işverenden belirli bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş alan ve işçilerini münhasıran o işyerinde ve eklentilerinde çalıştıran diğer bir işverenin kendi işçilerine karşı o işyeri ile ilgili ve bu kanundan veya hizmet akdinden doğan yüklemlerinden asıl işveren de birlikte sorumludur"

Görüldüğü üzere kanun maddesinde 4857 sayılı İş Kanununda yer alan sınırlamalar yok. Bu durumda belediyenin temizlik işlerini taşeron firmaya devretmesi 1475 sayılı İş Kanunu kapsamında mümkün ve geçerlidir. Taraflar arasındaki ilişki asıl-alt işveren ilişkisidir.

"Alt işverenin asıl işverene ait işyerinde asıl iş veya yardımcı iş niteliğinde her türlü işi üstlenmesini engelleyen yasal bir düzenleme de yoktur..." Yarg. 9 HD. 2001/13419-18892

"Davalılar arasında Belediye hudutları içindeki temizlik işlerinin ihalesi hususunda sözleşme bulunduğu hususu tartışmasızdır. Böyle olunca taşeron işçisi olan davacının asıl işvereni olarak 1475 sayılı Yasanın 1/son maddesi uyarınca davalı belediye başkanlığınında da sorumlu olması gerekir. Bu davalı hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir" Yrg. 9 HD 2003/4064-17414

Asıl işveren-alt işveren ilişkisi geçerli olarak kurulduğuna göre ikinci olarak incelenmesi gereken husus sözleşmenin feshedilip taşeron nezdinde çalışmaya başlanmasının muvazaalı olup olmadığıdır.
Alıntı:
Belediye, temizlik işlerini yürütmesi için taşeron firmayla anlaşıyor, belediye kendi bünyesindeki temizlik işçilerin belediye ile olan iş akitlerini karşılıklı olarak feshedip, bu işiçileri artık temizlik işleri ile sorumlu taşeron firmaya sevk ediyor. Kağıt üzerinde işçiler, taşeron firmanın işçileri gibi görünmekte.

Yagıtay'ın kohuyla ilgili olabilecek bir kararı şöyle. Yargılama konusu olay: İşçi, idareye ait işyerinde işin bir bölümünü üstelenen taşeron firmada uzun yıllardan beri çalışıyor. Bu husus daha önceki bir yargılamaya konu oluyor ve aynı daire ilişkiyi muvazaalı bularak asıl işveren idaredir diyor. Asıl işveren konumundaki idare gerek alt işveren ile olan ilişkisini gerekse işçi ile olan ilişkisini tasfiye ediyor. Bu tasfiye sonunda kıdem-ihbar vs. de ödeniyor. Fakat işçi tasfiyeden bir gün sonra işi yeni ihale alan firmada çalışmaya başlıyor. İşçinin önceki fesihle ilgili fark kıdem tazminatı açtığı ikinci davada yerel mahkeme iş feshin aslında geçersiz olduğunu iş ilişkisinin kesilmeksizin devam ettiğini bu nedenle de daha önce ödenen kıdem-ihbar tazminatının aslında avans niteliğinde olduğunu söylüyor. Yargıtay ise "somut olayda bu konuya ilişkin daha önceki dairemiz kararlarında da vurgulandığı üzere davalı idarenin gerçek işveren durumunda bulunduğu ve onun tarafından yapılan işlemde davacı işçinin ihbar ve kıdem tazminatları farkları da ödenmek suretiyle tasfiye edildiği ve bu tasfiyeyi davacı da kabul etmiş olduğuna göre, ortada taraf iradelerinin birleştiği bir "tasfiye" olayının bulunduğu somut olay özellikleri bakımından kabul edilmelidir. Bu bakımdan mahkemenin vardığı sonuç doğru değildir. Ayrıca belirtmek gerekir ki dayanak olarak gösterilen dairemiz kararları da
tasfiye ile ilgili olmayıp muvazaaya ilişkin bulunmaktadır." Yrg. 9. HD. 2001/10265-15255

Karardan anlaşıldığı kadarıyla Yargıtay tarafların karşılıklı mutabakatı neticesiyle iş akdinin ortadan kaldırılması işlemini geçerli bulmuş ve bu işlemden sonra yeni taşeron nezdinde çalışmaya başlanmasını muvazaalı işlem olarak görmemiştir. Fakat kanımca karar çok isabetli değildir. Mutabakat yoluyla da olsa eğer alt işverenin işçisi olarak çalışmaya başlanması işçinin haklarında kısıtlamaya yol açıyor ise işlemi muvazaalı saymak gerekecektir. Gerçi 1475 sayılı Kanunda, 4857 sayılı Kanunda yer alan "Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler." şeklinde bir hüküm bulunmamaktadır ve muvazaa araştırması genelde asıl-alt işveren ilişkisi bakımından yapılmaktadır fakat bu hükmün ortaya çıkması da Yargıtay uygulaması sayesinde olmuştur. Bu nedenle başkaca kararların da incelenmesinde fayda olduğunu düşünüyorum. Fakat her halde 1475 sayılı kanundaki "Bir işverenden belirli bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş alan ve işçilerini münhasıran o işyerinde ve eklentilerinde çalıştıran diğer bir işverenin kendi işçilerine karşı o işyeri ile ilgili ve bu kanundan veya hizmet akdinden doğan yüklemlerinden asıl işveren de birlikte sorumludur." hükmü gereği belediyenin de sorumluluğuna gidilebilecektir.

"Bilindiği üzere bu işçilik hakları 5 yıllık zamanaşımına tabi olup, davanın açıldığı tarihten itibaren bu süre tesbit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir." Yrg. 9HD 1999/7568-8352

1475 Sayılı İş Kanununda zamanaşımı ile ilgili özel bir düzenlemey rastlamadım. Fakat Borçlar Kanunu'nun 126. maddesinde işçilik ücretlerine ilişkin zamanaşımının 5 yıl olduğuna ilişkin düzenleme var. Bu durumda yine kıdem ve ihbar tazminatı dışındaki alacakların zamanaşımına uğradığını söyleyebiliriz.
Old 29-08-2006, 23:31   #8
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım araştırmalarınız ve görüşleriniz benim için çok değerli hernekadar "site yönetiminin" teşekkür mesajlarını yazmaktansa teşekkür kısmına tıklayarak bu işi yürütülmesini uygun görsede ben gerek site yönetici olarak gerek bir meslektaşım olarak göstermiş olduğunuz çabadan, zahmetten ve duyarlılığınızdan dolayı müteşekkir olduğumu hatırlatırım...
Old 29-08-2006, 23:40   #9
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Güzel düşünceleriniz için ben size teşekkür ederim.
Old 22-01-2013, 14:47   #10
avgözde

 
Varsayılan işçi alacaklarında asıl işveren-alt işveren sorumluluğu

Merhaba;
İşçi alacakları ile ilgili kısa bir sorum olacak. Müvekkilim X şirketi bundan 5 yıl kadar önce şirketin yemek ve temizlik işlerinin karşılanması için Y şirketi ile anlaşıyor,fakat anlaşma yazılı bir anlaşma değil. Aldığı hizmet karşılığında faturalı ödemeler yapmıştır. Fakat şu an söz konusu Y isimli şirketin işçileri kıdem ihbar tazminatı ve ücret alacakları için müvekkil X şirketine dava açmışlardır. Bu durumda müvekkil şirketin sorumluluğu bulunmakta mıdır? Yazılı bir alt işveren asıl işveren sözleşmesi yoktur.Alt işverenlik yönetmeliği md.9 da alt işveren sözleşmesinin yazılı yapılması gerektiği ibaresi vardır. Müvekkilin sorumluluğu doğar mı? Yazılı sözleşme olmadığı için alt işveren-asıl işveren ilişkisi kurulmadığı ve müvekkilimin sorumluluğunun doğmadığı bu nedenle de davanın husumet yönünden reddedilmesi gerektiği kanaatindeyim ancak emin olamıyorum.
Vakit ayırdığınız için şimdiden teşekkür ederim.İyi çalışmalar dilerim.Saygılarımla...
Old 22-01-2013, 14:54   #11
detay82

 
Varsayılan

Bahsettiğiniz gerekçe ile bu tarz davaların husumet yönünden reddine karar verilmesi halinde kamu düzeni ciddi anlamda yara alırdı. İş mevzuatı böyle bir duruma izin veremez.

Bu durumda tüm işverenler, alt işveren ile yazılı sözleşme yapmaz, böylelikle alt işverenin işçilerinin sorumluluğundan kurtulurlardı.

Bu da işçilerin mağduriyetine neden olurdu.

Davanın bu nedenle, husumetten reddedileceğine ihtimal vermiyorum.

Saygılarımla.
Old 23-01-2013, 09:57   #12
ayse1728

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avgözde
Merhaba;
İşçi alacakları ile ilgili kısa bir sorum olacak. Müvekkilim X şirketi bundan 5 yıl kadar önce şirketin yemek ve temizlik işlerinin karşılanması için Y şirketi ile anlaşıyor,fakat anlaşma yazılı bir anlaşma değil. Aldığı hizmet karşılığında faturalı ödemeler yapmıştır. Fakat şu an söz konusu Y isimli şirketin işçileri kıdem ihbar tazminatı ve ücret alacakları için müvekkil X şirketine dava açmışlardır. Bu durumda müvekkil şirketin sorumluluğu bulunmakta mıdır? Yazılı bir alt işveren asıl işveren sözleşmesi yoktur.Alt işverenlik yönetmeliği md.9 da alt işveren sözleşmesinin yazılı yapılması gerektiği ibaresi vardır. Müvekkilin sorumluluğu doğar mı? Yazılı sözleşme olmadığı için alt işveren-asıl işveren ilişkisi kurulmadığı ve müvekkilimin sorumluluğunun doğmadığı bu nedenle de davanın husumet yönünden reddedilmesi gerektiği kanaatindeyim ancak emin olamıyorum.
Vakit ayırdığınız için şimdiden teşekkür ederim.İyi çalışmalar dilerim.Saygılarımla...

siz şirket vekili olarak bu işçilerin alt işverenin işçileri olduğunu ve davaya alt işverenin dahil edilmesini talep etmelisiniz umarım alt işvereniniz fason bir şirket değildir. sorumluluğunuz müştereken ve mütesesilen dolayısıyla davanın husumetten reddolması mümkün değil.
kolay gelsin
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
nema alacakları Av Volkan KURTAR Meslektaşların Soruları 3 24-01-2014 11:05
işçi alacakları Av.Ebru Caner İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Çalışma Grubu 3 15-11-2006 16:47
sigortasız işçi çalıştırmak nedeniyle ssk ile devam eden dava mirasçılara geçer mi? abdullah köse Hukuk Soruları Arşivi 4 31-08-2006 00:02
memur işci ayrımı Av.saldıray oğuz kuğu Hukuk Soruları Arşivi 3 26-08-2006 01:45
Uzanlar Olayında İşçilik Alacakları Yazgan Meslektaşların Soruları 6 10-08-2004 13:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05314398 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.