Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Soruları Arşivi THS Hukuk Soruları alanına 2000-2007 yılları arasında gönderilmiş eski soruların arşivlendiği forum alanımız. Bu alan yeni mesajlara ve yanıtlara kapalıdır ve sadece arşiv amaçlı olarak yayında tutulmaktadır.

Anonim Ortakllarında Suistimal

 
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 17-08-2005, 21:28   #1
feed

 
Mesaj Anonim Ortakllarında Suistimal

Kıymetli meslekdaşlarım,
bir anonim şirketin ( mesela elma diyelim ) kurucu ortağı olan müvekkilim, %2 olan hissesini başka bir şirkete karşılıklı (notersiz) sözleşme ile devrediyor. Kendisi yönetim kurulunda görevli değil, normal ortak .
Bu devir işlemi üç ayı geçmesine ragmen elma şirketi yetkilileri, ortaklar pay defterine işlemiyor ve daha kötüsü işlemeyeceklerinide beyan ediyorlar.
Halen ticaret sicilde ,müvekkilim ortak görülüyor. Tahminim Elma anonim şirketi yetkilileri ,müvekkilimin ismini kullanıyor ve hisselerini devrettiği şirketin isminin açıklanmasını ıstemiyor, yani gercekleşmiş bir devir işlemi gizlenmeye çalışılıyor.
sorularım;
- Müvekkilime ,ileride olabilecek kamu borcu nedeniyle takip yapılırmı.
- Bu devir işlemini,hangi yolla resmileştirebilirim, direkt davamı açmalıyım.
İlgilerinize şimdiden teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Old 19-08-2005, 09:33   #2
Burhan Sezer

 
Varsayılan

Anonim şirket kamu borcundan dolayı, ortaklarının herhangi bir sorumluluğu bulunmuyor. Kanuni temsilci durumunda olmayan ortaklardan (Yönetim kurulu başkan ve üyesi olmayan) şirketin ödenmeyen kamu borcunun aranması söz konusu değildir. Ancak, yönetim kurulu başkan ve üyeleri kamu borcundan dolayı tüm mal varlıkları ile sorumludurlar.
Pay defterine kayıt talebinde bulunacak olan payı devralan kişidir. Bu başvuruda senet ciro ile devredilmiş ise senedin ve eğer devir alacağın temliki hükümlerine göre oluşmuş ise ayrı yazılmış temlik beyanının şirket yönetim kuruluna sunulması gerekmektedir. Yönetim kurulu gerek şekli gerekse hukuki bir inceleme yapma yetkisine sahiptir.
Yönetim kurulunun şu hallerde pay defterine kayıttan kaçınabilmesi mümkündür:
1- Nama yazılı hisse senetlerinin devri, esas sözleşme ile bazı şartlara bağlı tutulmuş ve devirde bu şartlara riayet edilmemişse. Örneğin, hisse senetlerinin sadece belirli bir meslekten ya da belirli bir yöreden olan kişilere devredilebileceği öngörülebilir. Bu şartlar daha da çoğaltılabilir.
2- Nama yazılı hisse senetlerinin devri için Türk Ticaret Kanununda aranan şartlara uyulmamışsa.
3- Karşılığı tamamen ödenmemiş bir senedin devrinde, talep edilmesine rağmen teminet gösterilmemişse.
Saydığım bu hallerde, yönetim kurulunun kayıttan imtina sebebini belirtmesi lazımdır.Ancak, ana sözleşmeye sebep gösterilmeksizin kayıttan imtina edilebileceği yolunda bir hüküm konulmuşsa, sebep gösterme zorunluluğu yoktur. Bu durumda dahi yönetim kurulunun keyfi olarak kayıttan kaçınması mümkün değildir. Sadece sebep gösterme zorunluluğu ortadan kaldırılmaktadır. Eğer yönetim kurulu sebep göstermeksizin kayıttan imtina etmiş ve bundan hukuki bir uyuşmazlık doğmuş ise, dava esnasında yönetim kurulunun kaçınma sebebini açıklaması gerekmektedir.
Saygılarımla.
BURHAN SEZER
Mali Müşavir
Old 11-03-2006, 20:57   #3
feed

 
Varsayılan sayın burhan sezer beyefendi,

istanbul dışında olduğumdan dolayı cevabınızı maalesef geç okudum.
Bu arada bir gelişme oldu, bayrampaşa vergi dairesi ile bir temasımız oldu.
Burada görüştüğümüz müdür beyefendi,6183 nolu amme alacaklarının tahsili usulleri kanununu çok farklı yorumluyor ve anonim şirketin herhangi bir ortağının veya herhangi bir kurucu ortağının üzerinde bulunan gayrimenkul tespit ederse, kamu alacağını tahsil etmek amacıyla satılamaz kaydı koydurabiliyor.
Kaldıki yönetim kurulu üyelerinden kamu alacağını tahsil edemiyorsa ve bunların üzerinde gayrimenkulde yoksa, diğer normal ortaklardan imkanı olandan tahsil yoluna giderek kendilerinin yönetim kurulundan rücu edebileceğini söylüyor.
Böyle birşey olurmu yani. Şimdi bu vergi dairesinin uygulamasını nereye şikayet etmeliyiz,şaşırdım kaldım.
Saygılarımla.
Ahmet Özgür
Old 13-03-2006, 17:23   #4
Burhan Sezer

 
Varsayılan

Sayın Ahmet Özgür.
Vergi Dairesini, hakkınızda işlem yapmadığı sürece bir yere şikayet etmenize gerek yok.Vergi Daireleri, sessiz kalarak, direnmeyerek para ödeyen vatandaşları çok sever. Bu nedenle, alacağını bir yerlerden tahsil etmek için, Yönetim Kurulu üyesi olmayan ortaklar hakkında da takibe geçtiği çok görülmektedir. Ancak bu işlemler Yargıdan geri dönmektedir.Ortak hakkında takip işlemi yapıldığında Yargıya başvurmanızı, o safhaya kadar daire ile de temas etmemenizi uygun görüyorum.
Bu uygulama ile ilgili olarak, Sayın Prof.Dr. Şükrü Kızılot'un yazısını ve Danıştay'ın bu konu ile ilgili çok miktarda kararlarında 2 tanesini okumanıza sunuyorum.
Saygılarımla.


Alıntı:
Şükrü KIZILOT Hürriyet
Kendini tanıtırken ‘falan şirketin yönetim kurulu üyesiyim’ ya da ‘yönetim kurulu başkanıyım’ diye kartvizitini uzatmak, başlangıçta etkileyici oluyor.

Ancak, yönetim kurulu üyelerinin, çalışanlara ya da dışarıdakilere karşı, bir güç belirtisi olarak düşündükleri bu görev, bazen de ciddi sorunlara neden olabiliyor.

Yönetim kurulu üyeliğinin, bir de ‘saatli bomba’ olma özelliği var. Bu özelliği nedense bilinmiyor ya da eksik biliniyor. Önemli olanlardan, birkaçını sıralayalım.

MALVARLIĞI TEHLİKEDE

Anonim şirketlerde, ödenmeyen ve şirketten de tahsil edilemeyen kamu borcu (örneğin vergi ve SSK primi borcu) varsa, tahsilat yapmak için yönetim kurulu üyelerine gidilir. Yönetim kurulu üyeleri, bu borçlardan dolayı, tüm malvarlıklarıyla sorumludurlar.

Oysa, yönetim kurulu üyesi olmayan ortağın, bu borçlar nedeniyle, bir lira dahi sorumluluğu yoktur.

HAPİS CEZASI

Vergi yasalarında yeralan ve hapis cezasını gerektiren bazı fiiller var. Örneğin;

Şirkete naylon fatura alınması ya da naylon fatura düzenlenmesi,

Defterlerin ve belgelerin kaybolması ya da inceleme elemanına ibraz edilmemesi,

Defterlerde muhasebe hilesi yapılması, defterlerin tamamının ya da birkaç sayfasının yok edilmesi,

gibi fiiller 3 yıla kadar hapis cezasını gerektirmektedir (VUK Md. 359).

Örneğin, çok sayıda çalışanı olan bir şirkete, sahte ya da kapsamı itibariyle yanıltıcı bir ya da birkaç fatura alınmış olabilir. Yönetim kurulu üyesi, böyle bir durum ortaya çıktığında, olaydan sorumlu tutularak savcılığa sevk edilir ve 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle ceza mahkemesinde yargılanabilir. Daha ötesi, hapse de mahkum edilebilir. Nitekim, şimdiye kadar, binlerce yönetim kurulu üyesi, bilgileri dışında alınmış bir sahte veya yanıltıcı faturadan dolayı, ceza mahkemelerinde yargılandılar. Bir kısmı da hapse mahkum oldular.

Oysa, yönetim kurulu üyesi olmayan ortağın, hapis cezası yönünden, herhangi bir sorumluluğu ya da riski yok.

DİĞER SORUMLULUKLAR

Anonim şirketlerde, yönetim kurulu üyelerinin diğer sorumlulukları, Türk Ticaret Kanunu’nun 336 ve izleyen maddelerinde sıralanmıştır. Örneğin;

Yasal defterlerin, düzensiz olarak tutulması,

Dağıtılan ve ödenen kár paylarının gerçek olmaması,

Yasaların ya da anasözleşmelerin kendilerine yüklediği diğer görevlerin, kasten ya da ihmal nedeniyle yapılamaması,

durumlarında, ortaklara ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen sorumludurlar.

Görüldüğü gibi, anonim şirketlerdeki yönetim kurulu üyeliği, ‘saatli bomba’ gibi...

Bu arada, bazı uyanıklar veya yasa dışı iş yapanlar da, şirket çalışanlarını ya da amele, odacı, kapıcı, hamal, çoban gibi kişileri, yönetim kurulu üyesi yapıp, hapis cezası başta olmak üzere, bazı risklerden kaçınmaya çalışmaktadırlar.

Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu konusunda, Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanunu’nun gözden geçirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, yasaları okuyup riski öğrenen çok kişi, yönetim kurulu üyesi olmaktan kaçacaktır...

Alıntı:
Esas No : 1996/289
Karar No : 1996/3049


KONU : Yönetim kurulu üyesi olmayan kurucu ortağın, anonim şirketin katma değer vergisi borcundan, kanuni temsilci olarak sorumlu tutulamayacağı hk.


İstemin Özeti: .....Ticaret Anonim Şirketi adına 1985 yılı için kesilen kaçakçılık cezasının tahsili amacıyla şirket ortağı davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir. ....Vergi Mahkemesi 12.9.1994 gün ve E:1994/759, K:1994/1305 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesi uyarınca kanuni temsilcilerin şirketin vergi borçlarından sorumlu tutulabilmeleri için kamu alacağının şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağının kalmamış olması gerektiği, olayda ise şirketin kamu alacağını ödeyemeyecek durumda olduğuna veya takibata rağmen sonuç alınamayacağına ilişkin bir uygulama bulunmadığı, bu haliyle şirket hakkında 6183 sayılı Kanunda öngörülen bütün takip ve tahsil yolları izlenmeden davacı adına düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle ödeme emri iptal edilmiştir. Vergi dairesi müdürlüğünce, 213 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrinin yasal olduğu ileri sürülerek mahkeme kararının bozulması istenilmektedir.


TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince, işin gereği görüşüldü:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun olay tarihinde yürürlükte bulunan 10. maddesinde, tüzel kişilerle, küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri kasıt ve ihmalleriyle yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı belirtilmiş olup, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun anonim şirketlerde idare ve temsil yetkisini düzenleyen 317. maddesinde ise, anonim şirketin yönetim kurulu tarafından idare ve temsil olunacağı hükme bağlanmıştır.

Yukarıda yer alan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, anonim şirketlerde kanuni temsilcilerin yönetim kurulu üyeleri olduğu ve anonim şirketten tahsil olanağı kalmadığı saptanan kamu alacağının ise ancak şirketin yasal temsilcisi olan yönetim kurulu üyelerinden talep edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.

Olayda, .....Ticaret A.Ş.'ne ait vergi borcunun tahsili amacıyla 213 sayılı Kanunun 10. maddesi hükmü uyarınca davacı adına ödeme emri düzenlenmiş ise de, yönetimle ilgisi olmayan dolayısıyla kanuni temsilci sıfatı bulunmayan kurucu ortak adına düzenlenen ödeme emrinin iptalinde yasaya aykırılık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddine, ....Vergi Mahkemesinin 12.9.1994 gün ve E:1994/759, K:1994/1305 sayılı kararının onanmasına, 19.9.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.
Alıntı:
Danıştay Onbirinci Daire
Tarih : 11.04.1996
Esas No : 1996/2945
Karar No ; 1996/1582

Vergi borcunun tahakkuk döneminde yönetim kurulu üyesi olmayan kişi vergi borcundan dolayı sorumlu tutulamaz.

İstemin Özeti: ......'.... Sanayi ve Ticaret Anonim Sirkelinin 1986 yılı Mayıs, Haziran, Temmuz ve Eylül aylarına ait katma değer vergisi ve gecikme zammının şirketten tahsil imkanı kalmaması nedeniyle yönetim kurulu üyesi olan yükümlü adına ödeme emri düzenlenmiştir. Vergi Mahkemesinin kararıyla, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, kanuni temsilcilerin bu ödevlerim, kasıt ve ihmalleriyle yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından ta

mamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının kanuni ödevlerim yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükmüne yer verildiği, olayda 5.8.1989 gün ve 2350 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen Genel Kurul Kararı ile ........ Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yönetim kurulu üyeliğine seçildiği ve

22.8.1989 tarihi itibarıyla istifa ederek ayrıldığı ihtilafsız bulunan davacının; tahakkuk döneminde yönetim kurulu üyesi olmadığı, dolayısıyla şirketin vergi borçları nedeniyle sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle ödeme emri iptal edilmiştir. Vergi Dairesi temyiz dilekçesinde, yükümlü şirketten tahsil imkanı kalmayan katma değer vergisi ve gecikme zammının kanuni temsilci olan yönetim kurulu üyesi davacıdan tahsili yoluna gidilmesinin 6183 sayılı yasaya uygun olduğu ileri sürülerek kararın bozulmasını istemektedir.

Karar: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.

Bu nedenle temyiz isteminin reddine, Vergi Mahkemesinin kararının onanmasına oybirliği ile karar verildi.
 


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
yedieminlik görevini suistimal suçu avukat152 Meslektaşların Soruları 8 14-04-2010 16:00
Yedieminlik Görevini Suistimal alp Meslektaşların Soruları 7 27-05-2009 12:58
yedieminlik görevini suistimal Av.mdogan Meslektaşların Soruları 2 08-11-2006 21:46
Emniyeti Suistimal ibrahim Hukuk Soruları Arşivi 1 01-03-2002 22:43
Avukatlık Mesleğini Suistimal TUNCAY ASAL Hukuk Soruları Arşivi 1 17-02-2002 02:17


THS Sunucusu bu sayfayı 0,02892900 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.