Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

icra takibi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 08-10-2008, 09:50   #1
karatas

 
Varsayılan icra takibi

değerli meslektaşlarım
elimde bulunan bir senede(bono) dair icra takibi açmak istiyorum fakat bu senette keşide tarihi 30/02/2006 olarak gösterilmiştir.Bu duruma rağmen takip yapabilirmiyim bu konuyla ilgili herhangi bir düzenleme mevcut mu?
şimdiden çok teşekkür ederim
Saygılarımla..
Old 08-10-2008, 11:17   #2
me_as

 
Varsayılan

Senetlerde zamanaşımı 3 senedir ve bu da vade tarihinden itibaren başlar.
Old 08-10-2008, 11:47   #3
avzafer

 
Varsayılan

30 Şubat tarihi Şubat ayının son günü olarak değerlendirilir. Takip yapabilirsiniz bir sorun olmaz.
Old 08-10-2008, 11:55   #4
v. Aynur

 
Varsayılan

(3167 S. K. m. 16) (6762 S. K. m. 692, 693, 708) (2709 S. K. m. 73) (3065 S. K. m. 24) (1136 S. K. m. 164) (1412 S. K. m. 322) (YCGK 03.01.1994 T. 1993/10-334 E. 1994/4 K.) (YCGK 13.02.1996 T. 1995/10-378 E. 1996/13 K.) (YCGK 22.06.2004 T. 2004/1-122 E. 2004/143 K.) (YCGK 20.04.2004 T. 2004/1-47 E. 2004/101 K.) (YHGK 21.06.2000 T. 2000/12-1011 E. 2000/1076 K.) (Yargıtay 12 HD. 05.11.2001 T. 2001/16461 E. 2001/17872 K.)

Dava: Karşılıksız çek düzenlemek suçundan sanık Yusuf Y.....'ın 3167 sayılı Yasanın 16. maddesinin 1 ve 3. fıkraları uyarınca 2.500.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, 1 yıl süreyle bankalarda çek hesabı açmaktan yasaklanmasına, 200.000.000 lira maktu vekalet ücretinin KDV'si ile birlikte sanıktan alınıp müdahil vekiline verilmesine ilişkin Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 18.06.2003 gün ve 252-758 sayılı hüküm sanık vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 20.09.2004 gün ve 7516-8771 sayı ile;

<Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.01.1994 gün ve 1993/10-334 esas, 1994/4 karar ve 13.02.1996 gün ve 1995/10-378 esas, 1996/13 karar sayılı ilamlarında açıklandığı ve TTK' nun 692.maddesinin 5.fıkrasında gösterildiği üzere çek üzerinde keşide gününün yazılmış olması ve (gün, ay, sene) şeklinde tam olarak gösterilmesi ve yazılan tarihin de resmi takvime göre imkansız bir tarih olmaması gerekmektedir. Resmi takvimimize göre Şubat ayının 4 yılda bir 29 gün çektiği bir vakıa olup bu nedenle de imkansız bir tarih olduğundan söz edilemez ise de, suç konusu 31.02.2002 tarihli çekte Şubat ayında <31> gün bulunmayıp imkansız bir tarih olması nedeniyle keşide tarihinin varlığından söz edilemeyeceğinde kuşku bulunmamaktadır.

TTK'nun 692 ve 693.maddelerinde öngörülen zorunlu öğeleri taşımayan ve karşılığı bulunmayan suç konusu belgeyi müdahile ödeme aracı olarak vermek şeklinde oluşan eylemin diğer unsurları itibarıyla oluştuğunun belirlenmesi halinde <dolandırıcılık> suçunu teşkil edip etmediği karar yerinde tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması> isabetsizliğinden hükmü bozmuştur.

Yargıtay C.Başsavcılığı bu karara karşı 19.10.2004 gün ve 173631 sayı ile;

<3167 Sayılı Yasanın konusu olan çekin, Türk Ticaret Yasasında tanımı yapılmamış, ancak; Yasanın 692 nci maddesinde unsurları düzenlenmiş, 5 inci fıkrasında yer alan <keşide günü> de zorunlu şekil unsuru olarak gösterilmiştir.

Çekte keşide tarihi, açık ve seçik, gün, ay ve yıl olarak yazılmalıdır. Takvimde, aylar yönüyle bulunmayan 30-31 Şubat, 31 Nisan gibi tarihlerin geçersiz sayılması aşırı biçimsellik olacağından; takvimde olan 31 inci gün de dahil, tarihleri geçerli sayıp bunun dışında yazılı olan tarihleri, sözgelimi; Şubat 32 ve Nisan 32'yi geçersiz saymak gerekmektedir.(Gönen Eriş, Uygulamalı Çek Hukuku, Eylül 2000, sayfa 21)

Yargıtay Yüksek 12. Hukuk Dairesinin 15.10.1998 tarih,1998/10040-10877 sayılı ilamında <Keşide tarihinin 30.2.1998 olarak yazılmış olması halinde bu durumun belgenin çek olma özelliğini ortadan kaldıracağını kabul etmek aşırı bir şekilcilik olup hakkın zayiine neden olur. Her ne kadar Şubat ayının 30.günü söz konusu olamaz ise de, keşide tarihinin bu şekilde gösterildiği çeklerde dahi bunun yanılgıdan kaynaklandığının ve bu eksikliğin çekin niteliğini etkilemediğinin ve Şubat ayının son gününde keşide edilmiş sayılacağının kabulü gerekir.> görüşü belirtilmiş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.06.2000 tarih, 2000/1011-1076 sayılı kararında da aynı görüşle < 30.02.1997> tarihi, Şubat ayının son günü olmak üzere keşide tarihi niteliğinde kabul edilmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.02.1996 tarih, 1995/378-1996/13 sayılı kararında da benzer görüşle keşide tarihi olarak yazılan <31.09.1992> tarihi de Eylül ayının son günü olmak üzere kabul edilmiştir.

Anılan kararlarda da belirtildiği gibi; takvimde bulunmayan tarihler <imkansız tarih> olmalıdır. Ocak, Mart, Mayıs, Temmuz, Ağustos, Ekim ve Aralık ayları, takvimde 31 gün olduğuna göre; 31 tarihi, imkansız tarih değildir. Bu nedenle, maddi yanılgı olup yazıldığı ayın son gününü keşide tarihi olarak gösterdiği kabul edilmelidir. Karşıt düşünce, takvim günü dışındaki takvim tarihlerinin, keşide tarihi olamayacağı sonucunu yukarda belirtilen kararlara da aykırı biçimde ortaya çıkaracaktır. Takvimde bulunmayan 32 ve benzeri diğer tarihlerin ise keşide tarihi niteliğinde kabul edilemeyeceği kuşkusuzdur.

Dava konusu çekin keşide tarihi de 31.02.2002'dir. Sanık ve müdahil, keşide ve ibraz tarihine itiraz etmemişler ve çek, yasal süresinde; 28.02.2002 tarihinde ibraz edilmiştir. 31.02.2002 tarihinin yanılgı sonucu yazıldığı ve keşide tarihinin <28.02.2002> olduğunun kabulü gerekmektedir. Aksi durumda, zorunlu şekil koşullarını taşımayan belge çek olarak kabul edilemeyecek ve sanık aleyhine sonuç doğurarak eylemi, dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.> görüşü ile itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanığın 31.02.2002 tarihli olarak keşide ettiği çekin karşılıksız çıkması nedeniyle yargılanıp 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, suça konu çekin keşide tarihine ilişkin öğe yönünden geçerli olup olmadığına ilişkindir.

Kambiyo senedi ve ödeme aracı olan <çek>in unsurları Türk Ticaret Yasasının 692. maddesinde sayılmış, <keşide gün ve yeri> de çekin asli unsurları arasında gösterilmiştir. Aynı Yasanın 693. maddesinde ise, unsurlardan birinin eksikliği halinde senedin <çek> olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiştir.

Öte yandan keşide tarihi, gerek çeklerin ibrazı için TTY'nın 708. maddesinde öngörülen sürelere başlangıç oluşturması, gerekse keşidecinin hukuki ehliyetinin tayin ve tespiti bakımlarından önemlidir. Bu nedenle, keşide tarihinin belirli ve mümkün bir tarih olması, gün, ay ve yıl şeklinde tam olarak gösterilmesi gerekir. Tarihin tam belirlenmeye elverişsiz olduğu veya günün imkansız bir tarihe ilişkin bulunduğu hallerde, senedin <çek> niteliğine sahip olmadığı kabul edilmelidir.

Resmi Takvimimizde ise bir yılda 12 ay bulunmaktadır. Bunlardan Ocak, Mart, Mayıs, Temmuz, Ağustos, Ekim ve Aralık aylarında (31), Nisan, Haziran, Eylül ve Kasım aylarında (30), Şubat ayında ise her dört yılda bir (29), diğer yıllarda (28) gün mevcuttur. Dolayısıyla Takvimimizdeki bazı aylarda bulunabilen 31. gün imkansız bir tarihe ilişkin sayılamaz. Kaldı ki, aylık vadelerle ödenecek bazı borçlar için seri biçimde birden çok bono veya çek düzenlemek ve ödeme tarihini de ayın son gününe denk getirmek isteyenlerin, alışkanlığın etkisiyle, tüm aylar bakımından ödeme gününü dalgınlıkla (31) olarak yazmaları ticari hayatta sıklıkla görülebilen bir yanılgıdır.

Bu durumun belgenin çek olma özelliğini ortadan kaldıracağını kabul etmek aşırı şekilcilik olup, bir hakkın yitirilmesine neden olacaktır. Öte yandan, keşidecinin yazdığı veya imzalamak suretiyle geçerlilik kazandırdığı böyle bir çeki geçersiz kabul etmek, bizzat kendi yanılgısından keşideciyi yararlandırmak anlamına gelecektir. O halde, keşide tarihindeki 31. günün, böyle bir günü içermeyen aylar yönünden, o ayın son gününe işaret etmiş ve karşılık gelmiş sayılacağını kabul etmek gerekir. Nitekim benzer hukuki sorunlara ilişkin çeşitli kararlarda bu çözüm tarzı uygun bulunmuş, bu cümleden olmak üzere, Ceza Genel Kurulunun 13.02.1996 gün ve 10-13 sayılı kararında; <çekte yazılı 31.09.1992 tarihinin 30 Eylül olarak kabulü gerektiği>, Hukuk Genel Kurulunun 21.06.2000 gün ve 1011-1076 sayılı kararında; <tanzim tarihinin 30 Şubat 1997 yazılmasının belgenin bono olma özelliğini ortadan kaldırmayacağı, bunun yanılgıdan kaynaklandığı, tanzim tarihinin Şubat ayının son günü olarak kabul edilmesi lazım geldiği>, 12. Hukuk Dairesinin 5.11.2001 gün ve 16461-17872 sayılı kararında; <çekteki keşide tarihinin 31.02.2001 olarak yazılmasının çekin niteliğini etkilemediği, çekin Şubat ayının son gününde keşide edilmiş sayılması gerektiği> vurgulanmak suretiyle, yukarıda açıklanan ilkeler teyit edilmiştir.

İncelenen olayda, gerek sanık gerekse müdahilin keşide ve ibraz tarihlerine itiraz etmedikleri ve çekin süresi içinde 28.02.2002 günü ibraz edildiği de dikkate alındığında, yanılgı sonucu keşide tarihi 31.02.2002 olarak gösterilmiş bulunan çekin 28.02.2002 tarihinde keşide edilmiş sayılması gerekmektedir. Buna göre, suça konu belgenin aranan öğelerin tümünü içermesi nedeniyle çek niteliğinde olduğu belirlenmiştir. O halde, sanığın karşılıksız çek keşide etmek eyleminin 3167 sayılı Yasanın 16/1 madde ve fıkrasında yazılı suçu oluşturduğunu kabul eden Yerel Mahkeme uygulaması bu yönüyle isabetli bulunduğundan, Yargıtay C.Başsavcılığının aynı doğrultudaki itirazının kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına karar verilmelidir.

Ancak Yerel Mahkemenin, belirlediği avukatlık ücretini müdahil vekili lehine hükmettiği, ayrıca Katma Değer Vergisinin bu ücrete ilave suretiyle tahsilini kararlaştırdığı anlaşılmaktadır.

Oysa, ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 22.6.2004 gün ve 122-143, 20.4.2004 gün ve 47-101 sayılı kararlarında vurgulandığı üzere, yargılama giderlerinden sayılan ve dava sonunda karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretinin vekil lehine değil, kendilerini vekille temsil ettiren müdahil, şahsi davacı veya sanık lehine hükmedilmesi gerekir.

Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 73. maddesindeki düzenlemeye göre; <vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.> öğreti ve uygulamada <verginin yasallığı ilkesi> olarak adlandırılan bu prensip, vergi, resim, harç ve benzeri kamusal erke dayalı bütün yükümlülüklerin yasayla düzenlenmesi zorunluluğunu öngörmektedir. Vergi yükümlülüğünün konusu, yükümlüsü, matrahı ve oranı gibi unsurların yanında, vergiden doğan ödev ve usul ilişkilerinin de yasayla düzenlenmesi, anılan hükmün zorunlu bir sonucudur. 4.12.2002 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 21. maddesinde <bu tarifede yer alan ücretlere 3065 sayılı Kanun hükümleri gereği Katma Değer Vergisinin ayrıca ilave edileceği> belirtilmekte ise de, bu düzenleme bir <yasa> metni olmadığı gibi, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Yasasının 20/4. maddesinin; <Belli bir tarifeye göre fiyatı tespit edilen işlerde ..... tarife bedelinin Katma Değer Vergisi dahil edilerek tespit olunacağı ve verginin müşteriye ayrıca intikal ettirilmeyeceği,> yolundaki düzenlemesi karşısında, takdir edilen ve esasen bir bölümünü Katma Değer Vergisinin oluşturduğu avukatlık ücretinin, Yerel Mahkemece ayrıca Katma Değer Vergisinin ilavesi suretiyle hükme bağlanması yasaya aykırıdır.

Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün açıklanan bu iki nedenden ötürü bozulması gerekmektedir. Ancak yargılama giderine ilişkin bulunan bu bozma nedenleri yeniden yargılamayı gerekli kılmadığından, CYUY'nın 322. maddesi uyarınca diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının Kabulüne, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 20.09.2004 gün ve 7516-8771 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

2- Yerel Mahkeme hükmünün, avukatlık ücretinin belirlenmesindeki hatalı uygulamalar nedeniyle BOZULMASINA,

3- Bozma nedeni yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, CYUY'nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hükümden avukatlık ücretine ilişkin bölümün çıkartılmasına, diğer yönlerinde usul ve yasaya aykırılık saptanamayan hükmün, <200.000.000 Türk Lirası avukatlık ücretinin sanıktan alınarak kendisini davada vekille temsil ettiren müdahile verilmesine> ibaresi eklenmek suretiyle düzeltilerek ONANMASINA, (Yargıtal ceza Genel Kurulu ,21.12.2004 tarih, 2004/10-200 Esas ve 2004/218 Karar)

Her ne kadar yargıtay kararı karşılıksız çek olsa da çekin unsurlarına ilişkin kısmı işinize yarar diye düşünüyorum .İyi çalışmalar.
Old 06-01-2009, 10:52   #5
karatas

 
Varsayılan

yardımlarınız için hepinize çok teşekkür ederim.
iyi çalışmalar..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kira alacağının icra takibi ile istenmesi icra hukuk mahkemesinde tahliye davası ayşebetul Meslektaşların Soruları 22 08-06-2015 12:43
Fatura Ile Icra Takibi - açık fatura - ilamsız icra Av. Aylin Kaya Meslektaşların Soruları 11 14-07-2009 21:35
almanyada icra takibi kadirtoprak Meslektaşların Soruları 0 04-12-2007 15:19
icra takibi dadaş Meslektaşların Soruları 9 29-11-2007 17:21
Sağlığında icra kefili olan murisin,mirasçıları hakkında icra takibi Av.Hakim Meslektaşların Soruları 8 21-08-2007 21:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04230094 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.