Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yanlış Veraset

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 24-12-2009, 11:39   #1
Av. Sümay

 
Soru Yanlış Veraset

Selamlar;
Dava açmaya hazırlandığım bir dosyada değerli yorumlarınızı almak istedim.

Müvekkilin dedesi iki evlilik yapmış, dedesinden 1994 yılında veraset alınırken, müvekkilin babası üvey annesinin çocuğuymuş gibi gösterilmiş yanlışlıkla ve bu şekilde miras payı düşük olmuş.Taşınmazlaradan bir tanesinin bu verasete göre intikali yapılmış ve 2004 yılında yanlış verasete göre kendisine fazla pay düşen mirasçılardan bir tanesi satış yapmış.
Açtığımız verasetin iptali davası sonuçlandı ve müvekkilimizin miras hissesi arttı, taşınmazı satan mirasçı ise şimdi ki verasete göre hissesinden fazla miktar satmış oluyor.
Şimdi kendisine düşen paydan fazlasını satmış olan mirasçıya karşı sebepsiz zenginleşme davası açmak istiyoruz. Ancak talep konusunda net bir karar veremedik. Şöyle ki; 2004 yılında yapılan satış bedelini mi talep etmeliyiz yoksa şu an ki rayiç bedel talep edilebilir mi?
Faizi hangi tarihten itibaren isteyebiliriz? Bu konuyla ilgili içtihat yollayabilir misiniz?
Saygılar..
Old 29-12-2009, 11:57   #2
SUCCEED

 
Varsayılan

ALINTI " MEŞE İçtihat ve Mevzuat Bankası"
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi

E:2001/1004
K:2001/2734
T:20.03.2001

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yaZılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yonelik olarak verilen Hükmün davacı avukatı tarafından durusmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı Bahattin ..... gelmiş diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Davacı, davalı şirket yanında usta olarak çalışmakta iken davalının yapımını üstlendiği inşaattan kargas bir daireyi tuğlası örülmüş bir halde 325.000.000 TL bedel ödemek suretiyle davalıdan satın aldığını, davalının tamamlandıktan sonra teslim edeceğini bildirmesi üzerine buna karşılık ek ücret olarak 66.000.000 TL daha ödeme yaptığı gibi bir kısım işçilik ücretlerini de almadığını, davalının dairenin inşaatını bitirmesine karşın teslim etmediğini öne sürerek, davalının ediminin ifasına, dairenin teslimine ve adına tesciline, ayrıca sözleşmeye aykırılıktan dolayı 2.000.000.000 TL tazminatın davalıdan tahsiline, bunların mümkün olmaması halinde 7.000.000.000 TL zararının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalıdan tahsiline verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddine savunmuştur.
Mahkemece, tapulu taşınmazın haricen satımına ilişkin sözleşmenin geçersiz olduğu, davacının ancak davalıya ödediği bedeli istiyebileceği gerekçesiyle 325.000.000 TL satış bedelinin dava tarihinden itibaren işliyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, fazla istemin reddine verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, ın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, harici satım sözleşmesiyle satılan ve yapımı tamamlanan tapuda kayıtlı dairenin davacı adına tapuya tescili bunun mümkün olmaması halinde zarar karşılığı fazla haklar saklı kalmak kaydıyla 7.000.000.000 TL.nin ödetilmesi davasıdır.
Bir davada öne sürülen maddi olguların hukuki değerlendirilmesini yapmak, uygulanacak maddelerini arayıp bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir ( HUMK 76. md ).
Mahkemenin kabulünde olduğu gibi somut olayda yanlar arasında düzenlenmiş bulunan satım sözleşmesi adiyen düzenlendiği için hukuken geçersizdir. Bu durumda kural olarak davacı ancak davalıya ödediği bedelin sebepsiz iktisap hükümleri uyarınca kendisine verilmesini isteyebilir. Bu bağlamda, davadaki uyuşmazlık, davalının haksız iktisabının kapsamı ve niteliğinde toplanmaktadır. Diğer bir anlatımla, haksız iktisap kurallarınca ve para ile iadenin sözkonusu olduğu hallerde zenginleşme tutarının nasıl ve hangi andaki değere göre hesaplanacağı sorununa bir çözüm aranacaktır.
Öncelikle, davaya; doğrudan etkili olan MK.Md.2 daha sonrada, haksız iktisap ilkeleri açısından bakılması zorunludur.
1 )Medeni Kanunun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hakime özel ve istisnai hallerde ( adalete uygun düşecek şekilde )hüküm verme olanağını sağlamaktadır.
Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu ve gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu, zorunluluk hallerinde, MK.2, uygulama alanı bulur ve olağan üstü bir imkan sağlar; haksızlığı düzeltici, yasadaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir ( Bkz. 25.1.1984 T. 1983/3 E., 1984/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme ı ).
Ancak, önemlidir ki, bu kuralın taliliği ( ikinciliği )de gözetilerek her soruna ona ait kanun hükümleri uygulanması asıl olmalıdır.
Gerçekte de, hukukun tüm alanlarında,uygulama niteliğine sahip olan hakkın kötüye kullanılması,özellikle çelişkili davranış yasağı, şekle aykırılığı ileri sürme hakkı içinde, bir sınır teşkil ettiği, buyurucu olması nedeni ile hakim tarafından doğrudan gözetileceği; öğreti ve uygulamada tartışmasız kabul edilmektedir. ( Bkz.H.G.K.nun 2.10.1974 T. ve 2/810-1043, 7.2.1983 T. 4/24-1276 sayılı ları ile 5.4.1944 T. 12/26 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme ı )
Dahası, resmi biçimde yapılmayan sözleşmelerin yok hükmünde sayılacağı, Borç doğurmayacağı bundan dolayı, doğmayan bir borcun, yerine getirilmesinden de söz edilemeyeceği, o nedenle hakkın kötüye kullanılması yasağının ( MK.Md.2 )uygulanamıyacağı sonucu, öğretide terk edilmektedir. ( Bkz.Medeni Hukuk Sorunları Altıncı cilt, Prof.Dr.İsmet Sungurbey İstanbul 1994 sh.345 )Örneğin, olayların kendine özgü koşullarının oluşması halinde, akit öncesi sorumluluk kurallarının kıyas yoluyla geçersiz sözleşmelerde de uygulanabileceği, MK.md.2 uyarınca olumlu zararın ( ifa menfaatinin ), kaçırılan fırsat karşılığının istenebileceğine ilişkin yargı ları bunlardandır.
Öte yandan, yargı organları, çıkarlar dengesini ve adalet duygularını gözeterek toplumun gereksinmelerini karşılamakla yükümlüdür.Maddi hukuk, her zaman hayatın değişen sosyal akışı içinde, gelişen tüm olayları ve tüm ayrıntıları kurallastırma gücüne de sahip değildir.
Toplumun, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının çıkardıgı sorunlar; çıkarlar dengesi,adalet ve hukuk inançları ve yasaların amaçları gozetilerek sonuçlandırılması kacınılmazdır.
Bu güne kadar suregelen uygulamalardan edinilen bilgılere göre, olayımızda göründüğü şekilde, geçersiz sözleşme gereğince, akdin düzenlendiği tarih itibariyle, verilen paranın aynen iadesine verilmesi, enflasyonist yaşam hayatında, büyük adaletsizlikler ve sıkıntılar yaratmıştır.
Bunun doğal sonucu, adalete güvenin sarsılacağı; kamu vicdanın rahatsız olacağında kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Yine, davada, iade alacaklısının sözleşmenin ifa edileceğine dair güveninin korunması yadsınamaz bir hukuki olgudur. Yurdumuzda ekonomik koşullar tahminlerin üstünde değiştiği, enflasyonist durum hızla artarak bireylerin hayat yükünü çekilmez düzeye çıkardığı yaşanan bir gerçektir.
2 )Şimdi, davanın haksız iktisap kurallarınca , hukuki tahlil ve değerlendirilmesine sıra gelmiştir.İlkin belirtelim ki, haksız iktisabın temeli hakkaniyet esasına dayanır. Nedensiz zenginleşmenin asli fonksiyonunu denkleştirici adalet oluşturur.
Geçersiz sözleşmelerde, taraflardan her biri diğer tarafın ifa ettiği edimi ( zenginleşmeyi )iade etmekle yükümlüdür.Bu aşamada, iade yükümlülüğünün zenginleşenin mal varlığının azalmasına yol açmaması önemli bir unsurdur.Eş söyleyişle; zenginleşen; iadeden sonra, zenginleşme vuku bulmasaydı,içinde bulunacağı ekonomik durumdan daha kötü veya zararlandırılmış, fakir bir duruma düşmemesine dikkat ve özen gösterilmelidir.
Bu tür işlemlerde amaç; davalının edindiği çoğalma sonucu, tüm malvarlığında meydana gelen artışın iadesinden ibarettir.
O nedenle, zenginleşmenin kapsamını tayinde, müktesibin malvarlığında oluşan çoğalma ile azalmanın karşılaştırılması yapılmalı, böylece, kazanç ve farkın oluşturacağı sonuç, zenginleşmeyi ortaya koymalıdır. ( Bkz...... Ulusan, iyiniyetli sebepsiz zenginleşenin iade borcunun sınırlanması sorunu; BK.md.63/1 İstanbul 1984 sh.34,35 )
BK.63/F-1 deki madde metninin kötü ifadesi; zenginleşenin elinde kalanı iade ile yükümlü olacağı anlamını taşımaktadır, yükümlülüğün kapsamını iade anında ( istirdadı zamanında )mevcut duruma göre belirleyen bu anlatım yerinde değildir.Zira şeklen iade gerçekleşmiş görünmekle birlikte, gerçekte zenginleşenin karlı, fakirleşenin zararlı çıkacağı;sonuçta adaletsizliklerle karşılaşılacağı kaçınılmazdır. Bunun ise zenginleşmenin denkleş-tirici işleviyle asla bağdaşmayacağı gün ışığı kadar açıktır.
Belirtilen ilkeler altında zenginleşme saptanırken; Malvarlığının, sebepsiz yere artmasına neden olan tüm ihtimal ve olgular ( en önemlisi enflasyon )ile nedensenlik bağı kurulabilen ve zenginleşenin malvarlığında değişmelere yansıyan bütun olaylar iadenin miktarını tayinde gozden kaçırılmamalıdır.Şu da varki bu işlemlerde,hakimin geniş takdir hak ve yetkisinin varlıgı tartısılamaz.Borclar Yasasının 98 maddesi yollamasıyla uygulanması gereken BK.Md.43,44. maddelerindekı, haksız fiil tazminatında hakime büyük takdir yetkisi tanıyan kurallar, geri verme borcunun kapsamının belirlenmesinde, kıyas yoluyla uygulanmalıdır.Görülüyor ki; geri verme borcunun kapsamı, borçlunun ( zenginleşenin )durumunu ağırlaştırıyorsa hakim bunu hakkaniyete uygun bir ölçüye indirebilecektir.
Hal böyle olunca,iadenin gerçekleştiği andaki değil iadenin talep edildiği andaki zenginleşme miktarı bu borcun kapsamını belirlemelidir. ( Bkz. Ulusan adı geçen eser sh.33; Eren Borçlar Hukuku C.III. Sh.63, Feyzioğlu I.Sh.784-786; Tekinay-Akman, Burcuoğlu-Altop Sh.999; Egemen,Çelikoğlu,Kaynak Sh.294-295; Serozan, ifa, ifa engelleri, haksız zenginleşme 27. m.21 )Konu bağlamında şu yönde önemlidir ki,MK.Md.3 uygulaması ile iade alacaklısının, geçersiz sözleşmenin karşı tarafça iade edilmeyeceğini öğrendiği, bu konuda güveninin kesildiği an tesbit edilmeli, böylece iadenin talep edilmesi zamanı tayin edilmelidir. İadenin kapsamında bu zaman noktası esas alınmalıdır. Aksi halde geçersiz sözleşmenin artık ifa edilemiyeceğini bilerek iade talebinde bulunmayan, alacaklı, zararın artmasına kendisi sebep olacağından, bu artan zararını iade borçlusundan istemesi kabul edilemez ( MK.Md.2 ). Zenginleşmenin, borç ilişkisinin mevcut olduğu süre içinde her an değişebilir olması da önemli etkenlerdendir. Bu bakımdan denilebilirki, her olay için gerekli bir zenginleşmenin tesbitine yarayacak bir formül kurulamaz. O nedenle, hakkaniyet, denkleştirici adalet görüşlerinin yardımıyla zenginleşmenin, her davanın verilerine ve özelliklerine göre belirlenmesi gerekir.
Tüm açıklananların ışığında, davanın çözümünde uygulanacak yasal dayanaklar şöyle sıralanabilir.
Davadaki somut olayın özelliği, toplanan delil ve belgeler, sav, savunma, öncelikle MK. 2 nci maddesi açısından ve davanın her iki yanları yönünden incelenmeli; haksız iktisabın denkleştirici adalet fonksiyonu ve işlevi ile hakkaniyet kuralları çerçevesinde, adalet sağlanırken;hakim; BK.43,44 maddelerine dayanarak takdir yetkisini kullanmalı ve zenginleşenin geri verme sonucunda, zenginleşme olmasaydı bulunacağı durumdan daha kötü duruma düşmemesi kuralının ihlal edilmemesine özen gösterilmeli, böylece, kural olarak iadenin talep edildiği andaki paranın Reel değeri tesbit edilip hükme esas alınmalıdır.
Mahkemenin Hukuk Genel Kurulu tarafından da benimsenen ( 7.2.2001 tarih 2000/13-1729 esas, 2001/32 sayı ile )ilke ve uygulaması gözardı edilerek yazılı şekilde verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ : 1. Bent gereğince davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan mahkeme ının davacı lehine BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 20.3.2001 gününde oybirliğiyle verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Veraset Burak Demirci Miras Hukuku Çalışma Grubu 25 13-12-2018 13:33
veraset lawyer985 Meslektaşların Soruları 2 22-06-2008 11:11
çeke bankaca yanlış ticaret ünvanı yazılması sonucu açılan yanlış takip melis aksu Meslektaşların Soruları 1 27-03-2008 00:23
veraset advocat63 Meslektaşların Soruları 1 12-03-2008 17:49


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05190802 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.