Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Hukuk usülüne ilişkin iki soru.

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 20-12-2013, 11:14   #1
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan Hukuk usülüne ilişkin iki soru.

Kolay gelsin.

Davacı vekili olarak, kardeş olan 4 adet davalıya karşı ortaklığın gidierilmesi davası açtım. Açtığım dava dosyasına karşı kardeşlerden biri tarafından cevap verildi ve kendisinin Asliye Hukuk mahkemesinde kat karşılığı satış sözleşmesine dayalı tapu iptal tescil talepli dava açtığını söyledi. O günden bu yana bu davayı bekletici mesele yaparak geldik.

Bu arada benim müvekkilime karşı da aynı gerekçeye dayanılarak tapu iptal tescil davası aynı davacı tarafından açıldı ve dava ilk dosya ile birleşti. Birleşen dosyada 2 davalı davayı kabul etmişti. Bir davalı ve benim davalı konumum devam etti.

Tapu tescil dosyanın son duruşmasında diğer davalı da davayı kabul etti ve imzaladı. Ancak kimlik tespiti yapılmamıştı. Bu celseden sonra bu davanın davacısı " herkes davayı kabul etti, sizinle de anlaşalım davayı sonlandıralım " dedi ve neticede müvekkilin de kabulü ile anlaşma sağlandı. Ben müvekkilimden ibra aldım ve müvekkilim ile vekalet ilişkisini bu dava açısından sonlandırdım. Sulh olduğumuza ilişkin dilekçeyi tescil talepli dosyaya sunduk. Tapudaki müvekkil hissesini de tescil davası davacısı lehine tapuda tescil ettik.

Son iki günlük gelişme:

1- Tescil dosyanın son celsesinde davayı imzası ile kabul eden davalı celseden sonra vefat etmiş. Dün de mahkeme vefat ettiğini bilmediğinden bu davalıya kabulde kimlik tespiti yapılmamış diye tekrar celseye davet etmiş.

2- Vefat eden davalının mirasçıları ve diğer 2 kardeş önceki görüşlerinden dönmüşler. Benimle iletişime geçip davayı kendi adlarına benim devam ettirmemi talep ediyorlar.

Soru 1: Ortaklığın giderilmesi dosyasına davacı vekili olarak başlamama rağmen, gelinen aşamada davalılardan bir kısmı için aynı dosyadan takip etmeme usul ve yasal bir engel var mıdır?

Soru 2: Tescil dosyasında son celse davayı kabul eden ve kendisine kimlik tespiti yapılmadığı için davetiye gönderilen davalı mirasçıları vekili olarak davaya ( kabul beyanına rağmen ) katılmamda usul ve yasal bir engel var mıdır?

Teşekkürler.
Old 20-12-2013, 14:33   #2
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

1- İbrahim bey,
Dikkat çekici bir durum,
Davet sonucu vefatı bildirilirse, mahkemece, veraset ilaminin istenerek davaya o şekilde tebligat vs. kararları verilerek devam edilecektir...
Hiç bir engel yok, beyanı okundu imzası alındı; sonuç orteklığın satış yolu ile giderilmesine...
Old 20-12-2013, 15:23   #3
figen çankaya

 
Varsayılan

Birinci sorunuzda menfaat çatışması yok mu ben mi kavrayamadım acaba?Ancak ikinci sorunuz açısından yasal bir engel yok diye düşünüyorum.
Old 20-12-2013, 20:55   #4
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Arkadaşlar teşekkür ediyorum.

1 nci sorumun cevabını usule aykırı olmadığı yönünde kabul ediyorum.

Ancak 2 nci sorum tam olarak anlaşılamadı galiba. Benim yazım şeklimden dolayı yanlış anlaşılmış olabilir. 2 nci soru şu: Mahkeme içi kabul beyanında, önceki duruşmalardan birinde (davalının katıldığı ilk duruşmada diyelim) kimlik tespiti yapılmış olması halinde, kabul beyanı verilen duruşmada, bu beyanın imza edilmesi yeterli midir? Yoksa kabul beyanının yapıldığı celsede beyan sahibinin kimlik tespiti yapılmamış olması usulen kabul beyanını sakatlar ve geçersizliğine neden olur mu? Saygılar.
Old 21-12-2013, 01:01   #5
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın YİĞİT,

Müvekkiliniz davacı (K), kardeşleri K1-K2-K3 ve K4'e karşı ortaklığın giderilmesi davası (D1) ikame ediyor.

K1, K-K2-K3 ve K4'e karşı tapu iptal ve tescil davası (D2) açıyor (bu kardeşler muhtemelen KKİS'nde arsa sahibi durumundalar).

D1, D2'yi bekletici mesele yapıyor.

D2'de K3 ve K4 davayı kabul ediyor, K sulh oluyor. K2 de "mahkeme huzurunda" davayı kabul edip duruşma tutanağını imzalıyor.
(Bu aşamada mahkeme karar vermiştir ve dosyadan el çekmiştir sanırım?)

K2 vefat ediyor, mahkeme K2'yi "mahkeme huzurundaki imzalı kabul beyanında" kimlik tespiti yapılmadığından bahisle davet ediyor.

K2 mirasçıları, K3 ve K4 "davayı kabul" beyanlarından dönmek istiyor.

İSE:

1- K'ya vekaleten ikame ettiğiniz ortaklığın giderilmesi davasında K3 veya K4'ün vekili olabilir misiniz?
1136 S.K. m.38/1-b: "Avukat;
...b) Aynı işte menfaati zıt olan bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalâa vermiş olursa,
... teklifi reddetmek zorunluluğundadır." düzenlemesi uyarınca hayır olamazsınız...

2- Mahkeme huzurundaki kabul beyanında kimlik tespiti yapılmaması usulî bir eksiklik değildir:

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 16.06.2011 T., E: 2011/3036, K: 2011/3494: "... Kabul mahkeme huzurunda yapılmadığı takdirde mahkeme dışı verilen kabul dilekçesinin mahkemenin yetkili memuru tarafından kimlik tespitinin yapılmasıyla hukuki sonuç doğurur. Mahkeme huzurunda yapılan kabullerde de mahkemece beyanının altına kişinin imzasının alınması gerekmektedir. Bulunduğu haliyle kabulün, HUMK.nun 95 inci maddesi* gereğince hukuki sonuç doğurduğunu söylemek güçtür. Mahkemece, bu hususun göz önünde bulundurulması gerekir..."
* HMK m.311

Kabul beyanı, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur ve ondan rücu edilmez. Sadece irade bozukluğu hâllerinde, kabulün iptali istenebilir (HMK m.311/1).

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 03.07.2012 T., E: 2012/676, K: 2012/6663: "...Kural olarak ve yerleşik Yargıtay uygulamasında kararlılık kazanan görüşlere göre; HUMK.nun 95.maddesine göre ( HMK.nun 311.m. ) feragat, kabul gibi irade beyanları, HUMK.nun 151.maddesi ( HMK.nun m. 154,155 ) hükmü uyarınca yöntemine uygun bir biçimde belgelendirilmiş olmak koşuluyla HUMK.nun 237.maddesi ( HMK.nun 303.m. ) hükmünde düzenlenen biçimde maddi anlamda kesin hükmün bütün sonuçlarını doğurur. Feragat ve kabul tek taraflı tasarruflardan olup, hiçbir zaman karşı tarafın da kabulüne bağlı olmayıp belgelendirildiği anda dava kendiliğinden son bulur. Kaldı ki, iradeyi sakatlayan sebebi ispat etmek şartıyla Borçlar Hukuku kuralları çerçevesinde HMK.nun 311.maddesine göre kabulün iptali için dava açma imkanı bulunmaktadır..."

(diye düşünüyorum )

Saygılar...
Old 21-12-2013, 14:43   #6
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Öncelikle teşekkür ediyorum. Ne var ki şimdiki düşüncem şu şekilde:

1. Müvekkilim adına davacı sıfatı ile dava açmış olsam da, onun adına sulh olup ibralaşmam nedeniyle artık kendisinin davadan bir menfaati kalmamıştır. Ortaklığın giderilmesi davalarının ayrıca özel bir konumu olduğu da malumdur. Davacı olarak takip edilmese dahi davalılardan her hangi biri tarafından sonuçlandırılabilir. Müvekkilimin taşınmazda bir hissesi kalmaması, kendisinin davacı sıfatının ortadan kalkması, avukatı olarak beni bu dosyaya şamil olmak üzere ibra etmesi ve doğal olarak artık benim de dosyada davacı vekili sıfatımın bulunmaması nedeniyle bu aşamadan sonra bir kısım davalılar lehine davayı takip edip sonuçlandırmam da davacının hukuki bir menfaati bulunmadığından yasa yönünden bir sakıncanın bulunmadığını düşünüyorum.

2. Her ne kadar yasa geçerlilik şartı olarak duruşma içi kabul beyanının sadece imza edilmesini yeterli görmekte ise de, kanun koyucu kabul beyanı verenin kimlik tespitinin yapıldığı celse kabul beyanının imza ile perçinlenmesi gerektiğini aramıştır düşüncesindeyim. Yasa koyucu ( şair burada ) "kimlik tespiti yaptığın celsedeki kabul beyanı veren kişinin (davacı-davalı) imzası şekil şartı açısından yeterlidir" demek istiyor. Yani duruşmaya katılan kişinin davalı ile aynı kişi olduğu kesin olarak belirlendikten sonra, davalının kabul beyanının hukuki neticelerini bilerek beyanını imzası şart koşulmaktadır. İmza beyanın davalı tarafından verildiğini ispat açısından önemlidir. Ne var ki imza atan kişinin o celsede kimlik tespiti yapılmamış olması, imza atan kişinin (kabul beyanı veren kişinin) davalı olduğunu göstermez. Örneğin davacının katılmadığı celseye 3. kişi gelerek ben davalı falan kişiyim. Davayı kabul ediyorum deyip beyanını imza etse bu kabul beyanı üzerine karar verilemez. Hakim beyanı verenin davalı olduğunu simasına bakarak anlayamaz. Kimliğine bakarak anlayabilir. Kabul beyanı hakimin ya da karşı tarafın rızasına da ihtiyaç duymamaktadır. O halde somut örnekte sarı çizmeli Mehmet ağa gelip davayı kabul edip, davalının hukuki durumunda değişiklik yapmış olacaktır. Tam da işte bu yüzden dava dışı kabul beyanında kimlik tespiti aranmaktadır. Yine örnekleyecek olursak; bizim sarı çizmeli Mehmet ağamız hakime hanımın odasına girse, ben muhabere edeceğim şu davada davalıyım deyip kabul beyanını içeren dilekçesini hakime hanıma verse, hakime hanım "imza atmayı unutmuşsunuz" dese ve 3. kişimiz hakim huzurunda dava dilekçesini imzalasa önceki örnekten ne farkı kalacak. Bu mahkeme dışı kabul beyanında hakim ve yasa açık olarak kimlik tespiti ile dilekçeyi alacak ve işlem yapacak. Önceki örnekte dava içinde de sadece hakim ve 3. kişi duruşma salonunda vardı ve 3. kişi kabul beyanını imzaladı. Sonraki örnekte dava dışı olduğu halde yine hakim ve 3. kişi vardı ama kimlik tespiti arandı. İşte tam da bunu diyorum. Kabul beyanı verip imza atan kişinin davalı olduğu o celse kimlik tespiti ile tetkik ve tasdik edilmelidir. Aksi halde usülen eksiklik olması nedeniyle kabul beyanı şekil şartı gereği geçerli değildir. Diye düşünüyorum.



T.C.

YARGITAY

8. HUKUK DAİRESİ

E. 2012/676

K. 2012/6663

T. 3.7.2012

• TAPU İPTALİ VE TESCİL İSTEMİ ( Mal Ayrılığı Sözleşmesinden Kaynaklanan - Davalı Eş Adına Müstakilen Tapuda Kayıtlı Bulunan Taşınmazların Yarı Hissesinin Davacı Eşe Ait Olduğu Taraflarca Kabul Edildiğinden Davacı Eş Adına Tescili Gerektiği )

• MAL AYRILIĞI SÖZLEŞMESİ ( Tapu İptali ve Tescil İstemi - Davalı Eş Adına Müstakilen Tapuda Kayıtlı Bulunan Taşınmazların Yarı Hissesinin Davacı Eşe Ait Olduğu Taraflarca Kabul Edildiğinden Davacı Eş Adına Tescili Gerektiği )

• FERAGAT VE KABUL ( Karşı Tarafın Kabulüne Bağlı Olmayıp Belgelendirildiği Anda Davanın Kendiliğinden Son Bulacağı - Tapu İptali ve Tescil İstemi )

6100/m.311

1086/m.95

ÖZET : Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı eş sözleşme uyarınca dava açıldığını ve davayı kabul ettiğini beyan etmiştir. Kural olarak ve yerleşik Yargıtay uygulamasında kararlılık kazanan görüşlere göre feragat, kabul gibi irade beyanları, yöntemine uygun bir biçimde belgelendirilmiş olmak koşuluyla maddi anlamda kesin hükmün bütün sonuçlarını doğurur. Feragat ve kabul tek taraflı tasarruflardan olup, hiçbir zaman karşı tarafın da kabulüne bağlı olmayıp belgelendirildiği anda dava kendiliğinden son bulur. Davalının usulüne uygun olarak alınan kabul beyanı gözönünde tutularak davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.

DAVA : G. A.'la İ. A. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının karar verilmesine yer olmadığına dair İzmir 11. Aile Mahkemesinden verilen 24.11.2010 gün ve 1146/924 Sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili; tarafların 5.8.1982 tarihinden beri halen evli olduklarını, aralarında A. 25. Noterliğinin 25 Aralık 2002 tarih ve ... yevmiye numaralı "Düzenleme Şeklinde Mal Ayrılığı Sözleşmesi" yaptıklarını, bu sözleşmeye göre mal ayrılığı rejimini kabul ettiklerini ve sözleşmenin 6. maddesinin yollamasıyla 3. sayfada yazılı bulunan ve halen davalı adına müstakilen tapuda kayıtlı bulunan taşınmazların yarı hissesinin vekil edenine ait olduğunun taraflarca kabul edildiğini, fakat sözleşmeye rağmen davalı eşin çeşitli bahanelerle taşınmazların 1/2 paylarının tapuda vekil edenine devir ve tesciline yanaşmadığını, 11 parça taşınmazın tapu kayıtlarının 1/2 pay oranında iptaliyle vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, 8.2.2010 tarihli duruşmada kimlik bilgileri tespit edilerek alınan imzalı beyanında; dava dilekçesinin hepsini bildiğini, ilgili tüm yerlerin doğru olduğunu, davaya konu yerleri iki ay içinde devretmeye hazır olduğunu, sözleşme uyarınca dava açıldığını ve davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.

Mahkemece; dava konusunun şahsi hak olduğundan karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Kural olarak ve yerleşik Yargıtay uygulamasında kararlılık kazanan görüşlere göre; H.U.M.K.nun 95. maddesine göre ( H.M.K.nun 311.m. ) feragat, kabul gibi irade beyanları, H.U.M.K.nun 151. maddesi ( H.M.K.nun m. 154, 155 ) hükmü uyarınca yöntemine uygun bir biçimde belgelendirilmiş olmak koşuluyla H.U.M.K.nun 237. maddesi ( H.M.K.nun 303.m. ) hükmünde düzenlenen biçimde maddi anlamda kesin hükmün bütün sonuçlarını doğurur. Feragat ve kabul tek taraflı tasarruflardan olup, hiçbir zaman karşı tarafın da kabulüne bağlı olmayıp belgelendirildiği anda dava kendiliğinden son bulur. Kaldı ki, iradeyi sakatlayan sebebi ispat etmek şartıyla Borçlar Hukuku kuralları çerçevesinde H.M.K.nun 311. maddesine göre kabulün iptali için dava açma imkanı bulunmaktadır.

Yukarıda açıklanan sebeplerle davalının usulüne uygun olarak alınan kabul beyanı gözönünde tutularak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle yazılı şekilde, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün açıklanan sebeplerle ve 6100 Sayılı H.M.K.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı H.U.M.K.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, H.U.M.K.nun 388/4. ( H.M.K.m.297/ç ) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 03.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 21-12-2013, 15:34   #7
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın YİĞİT,

1- Ortaklığın giderilmesi davalarının bahsettiğiniz niteliği, bu tür davaların davacısı ve davalıları arasında menfaat çatışması olmadığı anlamına gelmez. Nitekim Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 03.10.2006 tarih, Esas: 2006/6788, Karar: 2006/9531 sayılı ve benzeri kararlarında da bu durumu ifade etmiştir: "... H____ ortaklığın giderilmesi davasının davacısı olup aynı davada davalı sıfatıyla yer alan V____'yle arasında menfaat çatışması bulunmaktadır..."

Sizin müvekkiliniz ile ibralaşmış olmanız da "aynı ortaklığın giderilmesi davasında" davalılarla "menfaati zıt olan davacı tarafa avukatlık etmiş veya mütalâa vermiş" olduğunuz gerçeğini değiştirmez.

2- Bu bentte yazdığınız herşeyin, yasa düzenlemesi karşısında, dikkate alınabilecek özetinin:
Alıntı:
Yazan Av.İbrahim YİĞİT
...İmza beyanın davalı tarafından verildiğini ispat açısından önemlidir. Ne var ki imza atan kişinin o celsede kimlik tespiti yapılmamış olması, imza atan kişinin (kabul beyanı veren kişinin) davalı olduğunu göstermez...

olduğunu düşünüyorum. Ki bu iddia, 1.si kabulden dönme niteliğinde değildir, 2.si K3 ve K4'ün davayı kabul beyanlarına etkisi yoktur; bu, hukuken sahtelik iddiasıdır.

Burada ya o celseye aslında kimse gelmemişti deyip dava dosyası hâkiminin ve katibinin duruşma tutanağını sahte olarak düzenlediklerini iddia ediyorsunuz (hâkime ve katibe karşı resmi belgede sahtecilikten şikayette bulunacaksınız) ya da gelip imza atan kişi davalı değildi deyip duruşma tutanağındaki imzanın vefat eden davalıya ait olmadığını iddia ediyorsunuz (İmza atan kişiye ve HMK m.208/4 gereği hakime karşı resmi belgede sahtecilikten şikayette bulunacaksınız).

Sonra ne olacak? Vefat eden kişinin imzaları tedarik edilecek ve duruşma tutanağındaki imza ile karşılaştırılarak imza incelemesi yapılacak. VE imzanın vefat eden kişiye aidiyeti ortaya çıkacak...

Kabul beyanı ve imzasının verildiği duruşmada (duruşmaya katılmışlarsa) MÜVEKKİLİNİZİN ve diğerlerinin, kardeşleri olan (vefat eden) kişiyi tanıyamamaları da ayrı bir enteresanlık olarak zihinlere kazınacak...

(diye düşünüyorum )
Old 21-12-2013, 20:43   #8
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz

Kabul beyanı ve imzasının verildiği duruşmada (duruşmaya katılmışlarsa) MÜVEKKİLİNİZİN ve diğerlerinin, kardeşleri olan (vefat eden) kişiyi tanıyamamaları da ayrı bir enteresanlık olarak zihinlere kazınacak...

(diye düşünüyorum )

Üstadım cepten giriyorum, daha sonra konuya ilişkin yine yazacağım. Bu nedenle çok yazamayacağım ama yukarıdaki alıntı ile ilgili komik ama gerçek olanı söyleyeyim dedim.

Davacı vekili son celseye (kabul beyanı verilen) yetki belgesi ile ilk defa girmişti. Davacı asil katılmamıştı. Kabul beyanı veren davalı ile müvekkilim birleşen dosya davalısı baba bir anne ayrı üvey kardeş olup hayatları boyunca birbirlerini daha önce hiç görmemişlerdi ve müvekkilim birleşen dosya davalısı ve diğer davalılardan herhangi biri de duruşmaya katılmamıştı. Sözüm o ki davalıyı daha önce katıldığı 1-2 celsede ben de görmemiş olsaydım kabul beyanı veren davalı kardeşin, davacı ve davalının kardeşi olduğunu ben de bilemeyecektim.

Sonradan eklenen not:

Alıntı yaptığınız 6 HD'nin kararında, davanın ikamesinden sonra fiil ehliyetini yitiren davalı V'ye davacı H vasi olarak atanmış ve dosya bu hali ile karara bağlanmıştır. Olayımıza emsal olduğunu düşünmüyorum. O karar doğrudur zira davacı asil hem davacı olarak hem de davalılardan birine vasi olarak davayı sonlandırmıştır. Kararda vekilin her iki tarafı temsili yoktur. Kaldı ki bizim olayımızda davacı hissesini devrederek ihlal edilme ihtimali olan bir menfaatini ortadan kaldırmıştır. Davanın neticesinde her hangi bir hak iddiasında bulunma durumu kalmamıştır. Alıntı kararınızın tam metni:


T.C.

YARGITAY

6. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/6788

K. 2006/9531

T. 3.10.2006

• ORTAKLIĞIN SATIŞ SURETİYLE GİDERİLMESİ TALEBİ ( Davacının Aynı Davada Davalılardan Birini Vesayeten Temsil Etmesi - Menfaat Çatışması Bulunan Kişiyi Temsil Edememe )

• SATIŞ SURETİYLE ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ TALEBİ ( Davacının Aynı Davada Davalılardan Birini Vesayeten Temsil Etmesi - Menfaat Çatışması Bulunan Kişiyi Temsil Edememe )

• VASİ OLARAK TEMSİL EDİLEN KİŞİNİN DAVALI OLMASI ( Davacının Kendisiyle Arasında Menfaat Çatışması Bulunan Davalıyı Aynı Davada Vasi Olarak Temsil Edemeyeceği )

4721/m. 426

1086/m. 428

ÖZET : Davacı vekili dilekçesi ile dava konusu taşınmazdaki ortaklığın satılarak giderilmesini istemiş, cevap veren davalılar ise davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı paydaşlardan V.'nin fiil ehliyetini kaybetmesi nedeniyle kendisine davacı vasi olarak atanmış ve davayı V.'nin vasisi sıfatıyla takip etmiştir. Davacının, aynı davada davalı sıfatıyla yer alan V.'yle arasında menfaat çatışması bulunmaktadır. Bu sebeple, aynı davada V.yi vasi sıfatıyla temsil etmesi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı paydaşlığın giderilmesi davasına dair karar bir kısım davalılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Uyuşmazlık bir parça taşınmazda ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesi üzerine, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili dilekçesi ile dava konusu 877 ada 399 parsel sayılı taşınmazdaki ortaklığın satılarak giderilmesini istemiş, cevap veren davalılar ise davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı paydaşlarından Vahide Kara'nın fiil ehliyetini kaybettiği iddiası üzerine, Alanya Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/425 esas 2005/77 karar nolu ilamıyla H.'ün V.'ye vasi olarak atanmasına, 2005/803 esas 2005/1110 karar nolu ilamıyla da uyuşmazlık konusu ortaklığın giderilmesi davasında V. adına işlem yapması için husumete izin verilmesine karar verilmiş, ortaklığın giderilmesi davası da davalı olan V. yönünden vasisi H. tarafından yürütülmüştür.

Ne var ki H. ortaklığın giderilmesi davasının davacısı olup aynı davada davalı sıfatıyla yer alan V.'yle arasında menfaat çatışması bulunmaktadır.

Bu durumda mahkemece Medeni Kanunun 426/2.maddesi gereğince davalı V.'ye, davacı H. dışında bir kayyım tayin ettirilerek davaya devam edilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün ( BOZULMASINA ), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 03.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 21-12-2013, 22:48   #9
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. İbrahim YİĞİT
... Davacı vekili son celseye (kabul beyanı verilen) yetki belgesi ile ilk defa girmişti. Davacı asil katılmamıştı. Kabul beyanı veren davalı ile müvekkilim birleşen dosya davalısı baba bir anne ayrı üvey kardeş olup hayatları boyunca birbirlerini daha önce hiç görmemişlerdi ve müvekkilim birleşen dosya davalısı ve diğer davalılardan herhangi biri de duruşmaya katılmamıştı. Sözüm o ki davalıyı daha önce katıldığı 1-2 celsede ben de görmemiş olsaydım kabul beyanı veren davalı kardeşin, davacı ve davalının kardeşi olduğunu ben de bilemeyecektim.



Alıntı:
Yazan Av.İbrahim YİĞİT
...Alıntı yaptığınız 6 HD'nin kararında, davanın ikamesinden sonra fiil ehliyetini yitiren davalı V'ye davacı H vasi olarak atanmış ve dosya bu hali ile karara bağlanmıştır. Olayımıza emsal olduğunu düşünmüyorum... Kararda vekilin her iki tarafı temsili yoktur... Alıntı kararınızın tam metni:...

6 ve 8 no'lu mesajınızda tam metinlerini eklediğiniz kararların alıntıladığım kısmını olayınıza emsal kararlar diye eklemedim. Neden eklediğimi mesajlarımda yazdım zaten:

6 HD ortaklığın giderilmesi davasında davacı ile davalı arasında menfaat çatışması olduğu tespitini yapmış; sizin olayınızı ilgilendiren de bu tespit. Davacı ile davalı arasında menfaat çatışması var ve siz davada menfaat çatışması olanlardan birinin vekilliğini yaptığınızdan Avukatlık Kanunu m.38'e tâbi bir durumdasınız.
Bir de dikkatinizi çekmek istediğim bir şey var: maddede menfaat çatışması olan taraflardan birine mütalaa vermeniz hâlinde dahi diğer tarafın vekillik teklifini reddetmeniz gerektiği düzenlemesi var...

8 HD de davayı kabulün tek taraflı bir tasarruf olup, belgelendirildiği anda davanın son bulacağı tespitini yapmış; ki sizin sorunuzla ilgili olan bu tespit. O sebeple karardaki bu kısmı alıntılamıştım...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kira Hukukuna ilişkin bir soru? Brusk Meslektaşların Soruları 2 12-03-2012 12:50
Haksız fiile ilişkin bir soru Lawyer58 Meslektaşların Soruları 15 30-09-2011 12:39
Ceza davasında usule ilişkin bir soru Av. Elif Handan Meslektaşların Soruları 6 12-04-2009 20:19
icra ve iflas hukukuna ilişkin bir soru? ahmetyılmaz Meslektaşların Soruları 3 13-11-2007 18:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07663894 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.