Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Belediye Başkanına Mahkeme Kararının Yerine Getirilmemesi Nedeniyle Manevi Tazminat

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-10-2008, 19:48   #1
Burak_Cu

 
Mesaj Belediye Başkanına Mahkeme Kararının Yerine Getirilmemesi Nedeniyle Manevi Tazminat

Merhabalar sayın meslektaşlarım,siteye yeni üye oldum.Stajyer Avukat olarak çalışmaktayım.Şu an bir dosya üzerinde çalışmaktayım.Asliye Hukuk Mahkemesinde müvekkilime karşı 20 milyarlık bir manevi tazminat davası açıldı.Müvekkilim Belediye Başkanıdır.Belediye Meclisi tarafından bir meclis kararı alınmıştır.Dava beldede bulunan bir çeşmenin isminin değiştirilmesi konusudur.Bu çeşmede bir vatandaşın babasının ismi yazmaktadır.Çeşmenin ismi Sebil çeşme olarak meclis kararı ile değiştirilmiştir.Değiştirme teklifi bir meclis üyesi tarafından yapılmıştır.İdare Mahkemesi 2005 yılında İdare aleyhine karar vermiştir.Karar yerine getirilmiş olup çeşme ismi eski haline getirilmiştir.Ancak bunun akabinde müvekkilimin şahsına karşı bu ay içerisinde İdare Mahkemesi kararını yerine getirmediğinden bahisle Asliye Hukuk Mahkemesinde manevi tazminat davası açılmıştır.Burda aradığım Yargıtay kararı ;
1- Davanın Asliye Hukuk değil İdare Mahkemesinde açılması(görevsizlik) ile ilgili yargıtay kararı arıyorum.
2- Husumetin müvekkilime değil İdareye yöneltilmesi gerektiği ile ilgili karar arıyorum.
3- Dava kabul edilse bile BK 60 a göre 1 yıllık zamanaşımının uygulanması gerekliliği ile ilgili karar arıyorum.
Old 12-10-2008, 21:51   #2
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Burak_Cu

1- Kamu görevlilerinin haksız fiillerinden doğan tazminat davaları adliye mahkemelerinde görülür. (Buna karşılık idarenin hizmet kusurundan doğan davalar idari yargıda görülür. Bakınız: aşağıdaki İYUK madde 28/3)

2- İkinci sorunuz hakkında yine İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesi aşağıda sunulmuştur:

Madde 28:
1. (Değişik: 10.6.1994 – 4001/13 md.) Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.
2. (...)
3. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
4. Mahkeme kararlarının otuzgün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.
5. (...)
6. (...)
*******

3- Mahkeme kararını uygulamayan kamu görevlisi suç işlemiş olduğundan bu konudaki tazminat davalarında uzamış ceza zamanaşımı söz konusudur. ( Bakınız Borçlar Kanunu madde 60/2 )

Borçlar Kanunu Madde 60 –Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ittılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz.
Şu kadar ki zarar ve ziyan davası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruru zaman tatbik olunur.

Saygılarımla
Old 04-01-2009, 14:32   #3
avktderya

 
Varsayılan

Sayın Konyalı , ceza zamanaşımı konusu
idare ( Kurum ) aleyhine açılan tam yargı davalarında da geçerlimidir?
Old 04-01-2009, 16:29   #4
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın avktderya

İdarenin hizmet kusuru ceza kanunu gereğince cezalandırılması gereken bir fiil olmadığından idareye karşı açılacak tam yargı davalarında ceza zamanaşımı söz konusu olmaz. İYUK m.12 ve 13 ne diyorsa o uygulanır.

Saygılarımla
Old 04-01-2009, 23:53   #5
avktderya

 
Varsayılan

Sayın Konyalı ;
yanlış anlaşıldım sanırım. mahkeme kararını uygulanmaması iddiası ile kurum aleyhine açılan tazminat davasında zamanaşımını sormuştum. zamanaşımı nasıl oluyor bu durumda , ceza zamanaşımı burada da geçerlimi . yoksa ve 0 yıllık zamanaşımımı söz konusu olur?
teşekkürler
Old 05-01-2009, 08:58   #6
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın avktderya, mahkeme kararının uygulanmaması eylemi görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. Görevi kötüye kullanma suçunu ancak gerçek kişi işleyebilir. İdarenin mahkeme kararını uygulamaması hizmet kusuru olarak kabul edilmelidir. Hizmet kusuru ceza kanununda suç olarak yazmadığından tazminat davasında ceza zamaşımı uygulanmaz. Bu durumda yukarıdaki yanıtım geçerlidir.

Aşağıda sunduğum karar zamanaşımının İYUK'a göre uygulanması gerektiğine ilişkin görüşümü desteklemekte. Ayrıca "zararın sürdüğü hallerde zamanaşımı" konusunda belki işinize yarar umudundayım:

Danıştay Dava Daireleri Kurulu 2006/1984 2007/ 1822 Tarih:4.10.2007
ÖZET : Hukuka aykırı idari işlemler nedeniyle uğranılan gerçek zararların, Anayasa'nın 125. ve 2577 sayılı Yasa'nın 28. maddelerinde yer alan, buyurucu kurallar ile hukuk devleti ilkesinin doğal gereği olarak, işlemi tesis eden idarece tam olarak karşılanması gerektiğinden, bu tür işlemlerden doğan ve süregelmekte olan zararların, 12. madde de öngörülen süre koşuluna uyulmak kaydıyla, kısımlara ayrılarak dava konusu edilebileceği hakkında.
İstemin Özeti : Sakarya 1. İdare Mahkemesinin 24.1.2006 günlü, E:2005/3115, K:2006/82 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Tuncay Dündar'ın Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Erkan Cantekin'in Düşüncesi : Danıştay dava dairelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından , istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; davalı idarenin açtığı memur sınavını kazanan davacının atamasının yapılmaması işleminin iptali istemiyle açılan dava sonunda verilen iptal kararının gereği gibi uygulanmaması nedeniyle doğduğu ileri sürülen 25.000.000.000 TL maddi zararının 23.8.1995 tarihinden itibaren hakediş tarihlerine göre hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
Sakarya 1. İdare Mahkemesi 26.2.2004 günlü, E:2003/1180, K:2004/147 sayılı kararıyla; Adapazarı Belediye Başkanlığınca memur ihtiyacının karşılanması amacıyla 27.4.1993 tarihinde yapılan sınavı kazanan davacının atamasının yapılması yolunda yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali ve bu nedenle uğradığı zararın karşılığı olduğunu ileri sürdüğü, 100.000.000 liranın yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açtığı davanın Sakarya 1. İdare Mahkemesinin 21.5.1997 günlü ve E:1995/2209, K:1997/696 sayılı kararı ile reddedildiği, bu kararın Danıştay Onikinci Dairesinin 23.2.2000 tarih ve E: 1997/2658, K:2000/942 sayılı kararı ile bozulduğu, Mahkemenin bu karara uyarak 10.1.2001 günlü ve E: 2000/2728, K:2001/6 sayılı kararı ile işlemin iptaline ve davacının atanmadığı sürelere ilişkin olarak 100.000.000 lira parasal hakların davalı idareye başvuru tarihi olan 23.08.1995 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verildiği, bu kararın Danıştay Onikinci Dairesinin 5.2.2003 tarih ve E:2001/1400, K:2003/206 sayılı kararı ile onandığı, davacının 25.4.2001 tarihinde göreve başlatıldığı ve 100.000.000 liranın 30.5.2001 tarihinde davacı vekiline ödendiği, davacı vekilinin davalı idare kayıtlarına 14.07.2003 tarihinde giren başvurusunun reddi üzerine bu davayı açtığı, davacının atandığı 30.5.2001 tarihinde 100.000.000 lira parasal hakların yasal faizi ile birlikte davacı vekiline ödendiğinin açık olduğu, davacının göreve başladıktan sonra ilk maaşını aldığı 15.6.2001 tarihinde veya ödemenin yapıldığı tarihten itibaren davalı idareye başvuruda bulunarak tesis edilecek işlem üzerine dava açması gerektiği, oysa Danıştay Onikinci Dairesinin 5.2.2003 günlü ve E:2001/1400, K:2003/206 sayılı kararının 13.5.2003 tarihinde tebliği üzerine 14.7.2003 tarihinde yaptığı başvurusunun cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine 22.9.2003 tarihinde açtığı davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Bu karar temyiz incelemesi sonucu Danıştay 12. Dairesinin 7.2.2005 günlü, E:2004/1801, K:2005/230 sayılı kararı ile, davacının ilk davada talep etmediği maddi kayıplarının karşılığı olan 25.000.000.000.- liranın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle işlemin iptali ve tazminata hükmedilen kararın onanmasına ilişkin Daire kararının davacıya tebliği üzerine süresinde idareye başvurduğu ve olumsuz işlem üzerine süresinde davanın açıldığı belirtilerek bozulmuş ise de Mahkeme 24.1.2006 günlü, E:2005/3115, K:2006/82 sayılı kararıyla ilk kararında ısrar etmiş olup davacı bu kararın bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 12. maddesinin birinci tümcesinde yer alan "ilgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay'a ve İdare ve Vergi Mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler." şeklindeki hüküm idari işlemlerden dolayı uğranılan zararların tazmini için açılacak tam yargı davası konusunda ilgililere dört seçenek tanımakta ve her bir seçeneğin tabi olacağı dava süresini ayrı ayrı belirlemiş bulunmaktadır.
Memur ihtiyacının karşılanması amacıyla 27.4.1993 tarihinde yapılan sınavı kazanan davacının, atamasının yapılması yolundaki başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali ve bu nedenle uğradığı 100.000.000 TL. zararın yasal faiziyle tazmini istemiyle açtığı davada; idare Mahkemesi kararıyla, sonuç olarak dava konusu işlemin iptaline ve 100.000.000 TL.'nın yasal faiziyle davalı idareye başvuru tarihinden itibaren ödenmesine hükmedilmiştir. Anılan karar üzerine davacı 24.5.2001 tarihinde görevine başlatılmış, 30.5.2001 tarihinde ise kararda bahsi geçen parasal hakkı ödenmiş olup bu kararın temyiz incelemesi sonucu onanmasına ilişkin Danıştay 12. Dairesince verilen kararın kendisine tebliğ tarihinden itibaren süresinde ( 14.7.2003 tarihinde ) davalı idareye başvurarak, atanmak üzere idareye başvurduğu tarih ile göreve başladığı tarih arasında çok uzun bir zamanın geçmesi ve bu arada üst öğrenimi bitirmesi nedeniyle oluşan zararın ödenmesi isteminde bulunduğu, bu başvurusunun yanıt verilmeyerek reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bakılan davaya konu edilen maddi zararın İdare Mahkemesince iptal edilen işlemden kaynaklandığı açıktır. Davacı ilk olarak 2577 sayılı Yasanın metni yukarıya alınan 12. maddesinde yazılı dört seçenekten ikincisini kullanmak yolunu seçmiş; iptal ve tam yargı davasını birlikte açmış ancak bu davada işlemden doğan zararlarının tümünü değil sadece dava tarihine kadar gerçekleşen 100.000.000.- liralık kısmını o davaya konu yapmıştır.
Danıştay içtihatları Birleştirme Kurulunun 1983/10 sayılı kararında da belirtildiği üzere" ... Bazı idari işlemler nedeniyle doğan zararlar, işlemin yapıldığı anda bellidir ve kesinlikle tespit edilebilir. Örneğin bir yıkım işleminde bir kamulaştırma işleminde veya bir ithal izni verilmemesi işleminde doğan zararın boyutları bellidir ve miktar olarak tespiti mümkündür. Bazı idari işlemlerden doğan zarar ise, işlemin yürürlükte kaldığı süre ile bağlantılı olduğundan, zararın miktarını işlemin yapıldığı tarihte belirleme olanağı yoktur ... Kamu görevlileri hakkında bu sıfatları nedeniyle alınan kararlardan ve yapılan işlemlerden doğan zararların hemen hemen tamamı, statüleri gereği kendilerine aydan aya verilen maaş ve sair ödemelerden ( yan ödemeler, ek ders ücreti, fazla çalışma ücreti, mahrumiyet yeri ödeneği, aile yardımı ödeneği v.s. ) yoksun kalmak şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ancak bu zararların miktarını işlem yapıldığı anda tespit imkanı yoktur; zararı doğuran idari işlem yürürlükte kaldığı sürece zarar da devam edecektir ... "
Bir idari işlemden doğan ve iptal ve tam yargı davasının birlikte açıldığı tarihte kesin miktarı belli olmayan zararların kalan kısmının iptal ve tam yargı davasıyla ilgili kararın, bu karara karşı kanun yollarına başvurulmuşsa verilecek kararın tebliğinden itibaren 12. maddede öngörülen süre içinde ayrıca açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceğini kabul etmek gerekir. 2577 sayılı Yasanın yukarıya alınan 12. maddesinin idari işlemlerden doğan ve iptal yada iptal ve tam yargı davalarının açılmasından sonra da devam etmekte olan zararlarla ilgili olarak tam yargı davası açma hakkının belirtilen biçimde kullanılmasını engelleyici bir hüküm içermediğini vurgulamak gerekir. 2577 sayılı Yasanın 12. maddesi idari işlemlerden doğan zararlarla ilgili tam yargı davasının idari işlemin tebliği tarihinden itibaren 60 gün içinde dorudan veya iptal davasıyla birlikte açılmasını zorunlu kılmadığına ve hukuka aykırı idari işlemler nedeniyle uğranılan gerçek zararların Anayasanın 125. ve 2577 sayılı Yasanın 28. maddelerinde yer alan buyurucu kurallar ile hukuk devleti ilkesinin doğal gereği olarak işlemi tesis eden idarece tam olarak karşılanması gerektiğinden bu tür işlemlerden doğan ve süregelmekte olan zararların, 12. maddede öngörülen süre koşuluna uyulmak kaydıyla, kısımlara ayrılarak da dava konusu edilebileceğini kabul etmek gerekir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Sakarya 1. idare Mahkemesince verilen 24.1.2006 günlü, E:2005//3115, K:2006/82 sayılı ısrar kararının bozulmasına, dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 04.10.2007 günü oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Davacının temyiz isteminin reddi ile, hukuk ve usule uygun olan Sakarya 1. İdare Mahkemesinin 24.1.2006 günlü, E:2005/3115, K:2006/82 sayılı kararın onanması oyu ile karara karşıyım. Kaynak: Kazancı İçtihat Bankası)
Old 05-01-2009, 13:29   #7
avktderya

 
Varsayılan

ayırdığınız vaktiniz ve emeğiniz için teşekkür eederim Sayın Konyalı .herkese iyi çalışmalar
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İİK m.83/c ile ilgili yüksek mahkeme kararı Ferit Güneri Meslektaşların Soruları 1 03-06-2008 16:25
Malkara' daki icra dosyasında yardımcı olabilecek meslektaş arıyorum avsedatsel Şehirlerarası Nöbetçi Avukat 0 09-05-2007 22:55
Rize' deki icra takibi için yardımcı olabilecek avukat meslektaş arıyorum av.ayselyildiz Şehirlerarası Nöbetçi Avukat 0 24-04-2007 12:09
Hakimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu Kararı Av.Habibe YILMAZ KAYAR Adliye Duvarı 0 25-11-2002 22:55


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03859591 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.