10-09-2006, 13:04 | #1 |
|
Bilinçli Taksir'mi, Şikayete Bağlı Suç mu?
Hürriyet Avrupa Baskı'sı, 10 Eylül 2006:
Bir Maganda Polis Daha Balıkesir'in Sındırgı İlçesi'nde polis memuru Y.Ö.(31), ilçeye bağlı Yusufçam Köyü'nde düzenlenen düğünde, 'Gelin alma' töreni sırasında havaya ateş etti. Mermilerin bitip bitmediğini kontrol etmek isteyen Y.Ö'nün, aşağı doğru tuttuğu tabancasının tetiğine basması sonucu silahtan çıkan kurşun, yere atılan şekerleri toplamaya çalışan Ayşe Öztürk'ün(43) koluna isabet etti. Kaldırıldığı hastaneden taburcu edilen Öztürk'ün şikayetçi olmaması nedeniyle gözaltına alınan polis serbest bırakıldı. Savcılık büyük ihtimalle olayı taksirle adam yaralama ve şikayete bağlı suç olarak değerlendirdi ve yaralının şikayetçi olmaması üzerine de polisi serbest bıraktı. Değerlendirme doğru mu? Saygılarımla |
10-09-2006, 14:46 | #2 |
|
Bilinçli taksir hali şikayete tabi değildir. Yalnızca taksir düşünülmüş ki kişi şikayet yokluğundan serbest bırakılmış bu kadar veriyle anlaşılan bu.. Ancak kalabalık bir yerde namluyu aşağıya tutarak ateş etmek şeklinde gerçekleşen hareketin sizin dediğiniz gibi bilinçli taksir olarak düşünülmesi gerekir. Hatta bu konuda ölümle sonuçlanan olaylarda bazı mahkemelerin olası kast yorumuna gittiklerini duyuyoruz. Ancak içtihat henüz netleşmedi. Büyük ihtimalle söz konusu savcı eğer denk gelirse Adalet Bakanlığı Müfettişinin tenkidine maruz kalacaktır. Takipsizlik kararı verilip, bu karar alehine bir başvuru olmazsa tabi..
|
10-09-2006, 16:48 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Gemici, Haberden şüphelinin(Polisin) tutuklanmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Ancak hakkında dava açılıp açılmadığı anlaşılmamaktadır. Belki de şüphelinin polis olmasından ve mağdurun şikayetçi olmamasından dolayı tutuklanmamıştır. Yani savcı belki de bilinçli taksir nedeniyle dava açacaktır. Bu çekinceyi koymayı gerekli buldum Eğer takipsizlik kararı verildiyse...Bence de olayda bilinçsiz taksir değil bilinçli taksir sözkonusudur. Bilinçli taksir ve olası kast Adalet Komisyonu'nda epeyce tartışılmış...Komisyon üyesi Prof. Adem Sözüer aynen şu örneği vermiş:" Düğün yerinde-yine Yargıtay'ın da örneği budur- üst tarafta insanlar horon tepiyorlar, siz de aşağıdasınız, aşağıdan silahı çekiyorsunuz, yukarıya doğru ateş ediyorsunuz, belli bir kişiyi özellikle öldürmek istemiyorsunuz; ama bunun sonucunda kişilerin yaralanıp, ölebileceğini öngörüyorsunuz; ama, buna rağmen hareket ediyorsunuz; yani meydana gelen sonucu kabulleniyorsunuz. Yani bilinçli taksirde fail meydana gelen sonucu kabullenmemektedir. Olası kastaysa kabullenmektedir. " Sayın Sözüer'e göre olayda olası kast mevcuttur.Ama üyelerden Bekir Bozdağ bu örneğe karşı çıkar ve:"Düğünlerde ateş açılıyor; ateş açan kişinin kastı burada bir ölüm çıkabilir, çıkarsa çıksın canım diyerek mi ateş açıyor; yoksa o arada işte havaya, kimseye de değmez, kendince de bir tedbir alarak mı ateş ediyor." diyerek olası kasta karşı çıkmaktadır. Bazı komisyon üyeleri, olası kastın yasada tanımlanmamasını Yargıtay'ın içtihatlarıyla doldurmasını önermişlerdir. Komisyon üyesi ve Yargıtay 8 inci Ceza Dairesi Üyesi Kubilay Özkan ise:"Olası kasıt elbette tanımlanacak ki, hangi eylemler, hangi durumlar olası kasta dahil olabilecek, bu bilinmesi lazım ve şimdi olası kastla fail sonucun gerçekleşebileceğini öngörüyor; ama kasıt kadar da sonucu tam olarak istemiyor. Kastta tam sonuç almayı isteyecektir ki, kasttan bahsedelim.Olası kasıtta sonucu öngörüyor ve gerçekleşebileceğini düşünüyor. Bilinçli taksirde sonucu öngörüyor, fakat, arzu etmiyor sonucu. Dolayısıyla bu tanımların kalmasında ve müesseselerin uygulamada yerli yerine oturacağına ben inanıyorum"demektedir. Komisyonda olası kast ve bilinçli taksir konusunda verilen bir örnekte bir çok kişi hemfikirdir. Onu da aktarayım:"Taşıta kırmızı ışık yanmakta ve sürücü, yaya geçidine yaklaşmaktadır; ancak, yaya geçidi boştur, kontrol etmiştir, yaya geçidinden geçenler yoktur; ancak, geçerse çarparım bilinci vardır. Bu halde kaza meydana gelirse, sonucu istemediği için eylem bilinçli taksile gerçekleşmiştir. Yayaların geçtiğini görmektedir; ancak, benden o kaçsın, beni görünce nasıl olsa yolu boşaltacak, o nedenle ben geçeyim diye hareket etmişse, oradaki çarpmada artık olası kast vardır. Birincisinde yaya yoktur, yayanın geçme ihtimali vardır. Birinde ihtimal vardır, birisinde gerçekten vardır. Birisi tahmindir, ama öteki göre göredir. O bakımdan ikisi arasındaki farkı mutlaka uygulayıcılar gözetecektir. Bu nedenle, bilinçli taksirle kast arasında verdiğim örnek doğrultusunda bir fark vardır. Uygulayıcının çözeceğine eminim efendim." Yargıtay Üyesi Osman Şirin ise, yukarıdaki olayı 2 inci Ceza Dairesi üyelerine sorduğunu bilinçli taksir diye yorumladıklarını söylemiştir.Bunun dışında başka bir örnek verdikten sonra örnek olay için "Sadece ben bunu çarpacağını bile bile çarpma meselesinin ötesinde değerlendirim. Orayı bilinçli taksir olarak yapmış sayarım. Komisyon çalışmalarına katılan arkadaşımın birikimine de, kültürüne de büyük saygı duyarım; ama uygulayıcılar bu meselede önemli sıkıntılar çekerler.Onu düşünüyorum." Görüldüğü gibi iki kavram çok tartışılmış, sonuçta da topu Yargıtay'a atmışlardır. Hatta birisi "5-6 yıl içinde içtihatlarla konu oturur" dahi demiştir. Sayın Gemici tüm bu açıklamalardan sonra somut olaya geri dönersek;(5-6 yıl bekleyemeceğimize göre ) Ben de bilinçli taksirle işlendiğini düşünüyorum. Fail polis memurudur, mesleki tecrübesine dayanarak "bir şey olmaz" deyip, magandalığa özenmiştir.Oradaki insanları tehlikeye attığını öngörememiş olamaz. Hem mesleği gereği hem de her gün benzer olayların medyada yer almasından dolayı öngörecek bilinçtedir. Ancak neticenin olmasını arzu etmemektedir. Dolayısıyla olayda bilinçli taksir sözkonusudur. Saygılarımla |
10-09-2006, 18:16 | #4 | |||||||||||||||||||
|
Failin hem polis memuru oluşu hem de bu türden olayların Türkiye'nin gündeminde oluşu nedeniyle, olay sadece taksir olarak değerlendirilemez düşüncesindeyim. Ortada bu kadar çarpıcı örnek olmasa ve fail polis memuru olmamış olsa, sonucu öngöremez veya göremezdi diyebiliriz. Bu kadar çok örnek varken ve bu örneklerin sayısı gün geçtikçe artarken, olayın varsayımlardan ve teoriden yola çıkılarak sadece taksir olarak değerlendirilmesi, olaylardan ders alınmaması anlamına gelir. Saygılarımla |
10-09-2006, 18:21 | #5 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Gemici, Öneriniz nedir peki? Saygılarımla |
10-09-2006, 19:30 | #6 | |||||||||||||||||||
|
Bilinçli taksire ilişkin bilinç kavramı, kişinin şahsi özellikleri gereğince sahip olduğu "bilinç" değildir. Eline ateşli silah alan kişi silahın sebep olacağı sonuçları öngörebilecek, hesaplayabilecek durumdadır. Silah konusunda tecrübesizdim gibi bir savunma dinlenemez. Silahın ne olduğunu ve ne işe yaradığını bilebilecek kadar ayırtım gücüne sahip olmak yeterlidir. Kanundaki tanımıyla bilinçli taksir,
|
10-09-2006, 20:03 | #7 |
|
Sayın Ergin,
herhangi bir önerim yok. Tek ümidim savcılarımızın bu konuda hassas davranıp dava açmaları. Sayın Doğanel, Sizinle aynı fikirdeyim, fail polis olmasa bile bilinçli taksir söz konusudur. Polis ve milletvekillerimizden insani bir beklentim var; Bu konuda sıradan vatandaşa örnek olmaları. Saygılarımla |
10-09-2006, 21:02 | #8 |
|
Sn. Gemici, Sn. Ergin'in de aksini söylediği yok ki zaten. Hepimiz aynı görüşteyiz.
|
10-09-2006, 21:23 | #9 |
|
Sayın Doğanel,
ben sadece Sayın Ergin'in 'Öneriniz nedir peki?' sorusuna cevap vermiştim. Onun görüşüne karşı olduğumu bildirmemiştim. Yanlış anlaşıldı herhalde. Saygılarımla |
10-09-2006, 22:33 | #10 |
|
Hangi durumlarda bilinçli taksir oluyor, onu tam olarak kestiren ve budur denilen bir olaya rastlamadım, hep tartışmada ve merakta kalınan bir konu. Söz konusu olayda şikayet olmaması ve geçici rapora dayanılarak tutuklama yapılmamış. Daha sonraki günlerde kesin rapor neticesine göre dava açılacak yada kyo kararı verilecek.
Bu olayda bilinçli taksir vardır diye düşünüyorum çünkü; polis memurunun, silahın boş mu dolu mu olduğunu kontrol ederken dolu olabileceğini düşünmesi gerekir. Kasıtlı olarak kişinin koluna ateş etmedi ancak onun yerinde başkası olsaydı yada kendisi daha farklı düşünseydi boş bir alana doğru ateşleme yapardı yada kontrol için tetiğe basmak yerine şarjörü çıkarıp silahı ileri geri yaparak içine bakabilirdi... Saygılar... |
11-09-2006, 00:44 | #11 |
|
Bende olayda bilinçli taksir olduğunu düşünüyorum.Çünkü bilinçli taksirde bir davranış yaparsınız ve bu davranışı yaparsanız herhangibir suçun oluşmayacağını düşünürsünüz.yani bilinçli taksirde failde suçun oluşmayacağına dair bir inanç vardır.Olayda da polis silahını kontrol ederken ,poliste kimsenin ölmeyeceğine dair bir inanç vardır.çünkü aksini düşünse bu davranışı gerçekleştirmezdi.Dolayısıyla bilinçli taksir vardır diye düşünüyorum...
|
11-09-2006, 09:15 | #12 |
|
Mesajlardan anladığım kadarıyla, komisyon, bilinçli taksirle olası kastı ayırırken "İhtimal-BİLİNÇLİ TAKSİR", "Göre göre-OLASI KAST" demekte.
Bu iki muğlak kavramın arasında , ölümle neticelenen durumlarda, özellikle yasada öngörülen cezaların üst sınırları açısından ciddi oransızlık olduğunu biliyoruz. Bilinçli taksir ve olası kastın aynı ceza yasasında , bu kadar tartışmalı ve soyut gerekçelerle birlikte bulunmasını yanlış bulmuyor musunuz? Uygulamada Yargıtay'ın, somut , ayırıcı nitelikteki içtihatlarını oluşturmasını beklerken, birbirine benzer olaylarda birbirinden farklı nice cezaların verilmesi söz konusu olacak. Bilinçli taksir tamam, ama olası kast kavramının bence yasadan ivedi çıkarılması gereklidir. Saygılarımla |
11-09-2006, 18:33 | #13 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Doğanel, ben fail polistir derken sizin yukarıda yazdığınız savunmaları yapamayacağını vurgulamak istedim. Sizin gibi düşünüyordum. Öte yandan;
şeklinde aksine görüşler de bulunmaktadır. Ne dersiniz? İlk yanıtta Komisyon görüşmelerini yazmamdaki gayelerden birisi, öğrenci ve stajyer arkadaşların konuya katılımını sağlamak ve sadece Sayın Av.Sehper'in dikkat çektiği konunun burada da tartışılmasını sağlamaktı...Bekleyelim bakalım. Saygılarımla |
11-09-2006, 19:35 | #14 |
|
Yaptığınız alıntıdaki görüş aslında bizim görüşümüze pek aykırı değil. Oradaki kriterler de bizim olaya uygulandığında Ateşli silah + tetik düşürmek + kalabalık bir yer kavramları ve fail değerlendirildiğinde öngörebileceği veya öngöremeyeceği değerlendirmesi yapılacaktır. Ortalama bir insan için öngörebilecek durumda diyebilecekken. 12 yaşında bir çocuk için veya Ayırtım gücünden kısmen yoksun (eğitilebilir düzeyde zeka geriliği olan) biri için öngöremez diyebilmeliyiz. Zira öngörme kavramı asla tartışılmaz demiyoruz. Somut olayımız için bu eylemi bu şekilde gerçekleşen ortalama bir kişinin öngörebileceği sonucuna varıyoruz. Ancak değişik eylemlerde yine durum kişiye ve özelliklerine göre değerlendirilecektir. Örneğin kimyasal bir madde ile birine taksirle zarar verildiğini düşünelim. Burada kişi mesleği gereği bu maddeyi tanıyan kullanan biri ise (kimyager, kuyumcu, vs.) öngörebileceği, eğitim ve kültür düzeyi itibariyle bu kimyasalları tanımayan ve özelliklerini bilmeyen kişinin ise neticeyi öngöremeyeceği sonucuna varılacaktır. Zaten bilinçli taksirin ilk getiriliş amacı da buydu. Alkollü araç kullanma veya hatalı sollama, aşırı hız gibi durumlarda, kişiye verilen cezanın hafif kaldığı düşünülüyordu. Bu nedenle öngördüğü ancak istemediği neticenin gerçekleşmesine sebep olan kişi daha ağır cezalandırılacaktı.
Öte yandan olası kast kavramı ise kişinin neticeyi öngörmesi ancak olursa olsun düşüncesi ile hareket etmesi olarak tanımlanmıştı dinlediğimiz bir seminer konuşmacısı tarafından. Ben de şunu hatırladım. Bize canavarca his anlatılırken böyle bir örnek verilmiş ve "Kişinin dürbünlü tüfeğini denemek maksadıyla bir insana nişan alıp öldürmesi şeklinde gerçekleşen eylemin canavarca hisle adam öldürme olarak tanımlanmıştı. Şimdi bu örnek Olası Kasta benzemiyor mu? Hakikaten öğrenci arkadaşlar bizim zamanımızda bu kanun yoktu. Biraz siz de katılın da biz de sizden öğrenelim. |
12-09-2006, 21:37 | #15 | |||||||||||||||||||
|
Birincisi :5237 sayılı Türk Ceza Kanununun taksirli suçları düzenleyen ilgili maddesi :
MADDE 22. - (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır. (2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. (3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. 3. fıkradanda anlaşılacağı üzere, her düğün döneminde, milli maçlarda haberlerde sıkça duyulan ve gazetelerde boy boy yayınlanan maganda kurşunları yine can aldı haberlerine rağmen bu haberleri bizzat yaşayan ve de habere konu şahısları adliyeye intikal ettiren polis memurunun yapmış olduğu eymeninin bilincinde olmadığını söylemek biraz samimiyetsizlik olur bence, İkincisi : Bu olayda gözden mi kaçtı yoksa ben mi yanlış yorumluyorum ama polis memurunun yaptığı bu eylem aynı zamanda 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunun 170. maddesinin (c) fıkrasına göre "MADDE 170. - (1) Kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda.......c) Silahla ateş eden veya patlayıcı madde kullanan........" suç olarak kabul edilebilir mi? edilemez mi? Üçüncüsü :
|
13-09-2006, 00:47 | #16 | |||||||||||||||||||
|
Bu olayda aynı zamanda 170. madde uygulanmamakta, zira silahı ateşlemesi taksirle yaralamanın bir parçası... Örneğin, x şahıs x'yi silahla tehdit ederek elinde bulunan cep telefonunu zorla almakta, bu yağma suçunu oluşturuyor ayrıca silahla tehdit oluşmuyor... Yada trafik kazasında yaralama olmuşsa kişiye taksirle yaralamadan işlem yapılıyor, 179. maddeden ayrıca işlem yapılmıyor... Bir malı çalıp kullanan hakkında hırsızlıktan işlem yapılıyor, çaldığı malı kullandığı için ayrıca 165. maddeden işlem yapılmıyor.... Saygılar... |
13-09-2006, 01:13 | #17 |
|
5237 Sayılı Ceza Kanunu madde 22(2): Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. madde 22(3): Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde… madde 21(2): Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kastvardır. Bu halde… Tartışma konusu olan olaya baktığımızda normal, orta zekalı bir kişinin düğün için toplanmış bir kalabalığın içinde silahıyla birisini yaralayabileceğini öngörmesi beklenebilen bir davranıştır. Dolayısıyla olayda taksirin basit şeklinden dolayı değil bilinçli şeklinden dolayı sorumluluk vardır; nitekim tartışmada yer alan üyeler de bu konuda hemfikir; ancak benim dikkatinizi çekmek istediğim farklı bir nokta var. Yukarıdaki olayda kanuni tipten hareketle basit taksiri bilinçli taksirden ayırt edebilmekteyiz fakat söz konusu olan bilinçli taksir ve olası kast olduğunda kanuni tipten hareket etmek yeterli olmamaktadır. 5237 sayılı Ceza Kanununun 21(2) ve 22(2,3). maddelerine bakıldığında basit taksiri bilinçli taksirden öngörme kriterine dayanarak ayırabilmekteyiz. Bilinçli taksiri olası kasttan ayırabilmek için ise kanun, yeterince açık bir çözüm getirememiştir. Bu konunun ne kadar önem arz ettiğini bir örnekle açıklamak gerekirse; öldürme fiilini ele alırsak bir hakim bu olayı bilinçli taksir diğer hakim ise olası kast olarak yorumlamış olsun. Bu durumda faillerden biri farazi olarak 3-9 yıl arası ceza alırken diğeri 20-25 yıl arası ceza alabilecektir. (Ceza Hukukunda ve de bu denli önemli bir konuda hakimlerin yorum hakkının bu kadar geniş olması ise farklı bir tartışma konusu olabilir) Bu ise hukukta birlik ve hukuka güven ilkesinin zedelenmesinin yanında birçok toplumsal probleme yol açabilecektir. ***Bilinçli taksir ve olası kast arasındaki ayrımı ise şu şekilde yapabiliriz: Bilinçli taksirde istenmeyen fakat öngörülen sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket söz konusudur. Burada fail, maharetine, yeteneğine güvenerek olumsuz sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket eder. Örneğin hançer barı oynayan bir folklor ekibinde oyunculardan birinin oyun sırasında hançeri diğer arkadaşına saplaması durumunda bilinçli taksir söz konusudur. Olası kastta ise ise öngörülen sonuç doğrudan istenmemektedir. Burada fail, öngördüğü sonuca katlanmış, tahammül etmiş, razı gelmiştir. Amiyane tabir ile “amaaan bana ne yaralanıyorsa yaralansın, ölüyorsa ölsün” şeklinde rızalık göstermiştir. Buna da klasik bir örnek verirsek; kişi yalnızca panik havası estirmek amacıyla caddede bomba patlatmak istemektedir. Burada kişinin amacı doğrudan doğruya caddeden geçen insanları öldürmek değildir; fakat bombanın patlaması neticesinde olması kuvvetle muhtemel olumsuz sonuçlara katlanmış, tahammül etmiştir. İnsanların yaralanmasına hatta ölmesine razı olmuştur. Dolayısıyla da burada olası kast söz konusudur. Son söz: Bölge Adliye Mahkemelerinin de kurulmasıyla yargı çeşitliliğinin arttığı hukuk sistemimizde bu denli karışık olan bir konuda hukukta birliği sağlamak çok güç gözükmekte bu bakımdan son sözü söyleyecek olan değerli hakimlerimize başarılar diliyorum Saygılarımla |
14-09-2006, 23:44 | #18 |
|
Benim bundan önceki savcım (şimdi İstanbul'da) bilinçli taksir konusunda eğitim vermişti. Onun tüm konuşma ve slay gösterilerini ben hazırlamıştım. Yorumlar bulunan döküman vs bulursam en kısa zamanda burada yayınlayım, biraz faydamız olsun üyelerimize...
|
14-09-2006, 23:46 | #19 |
|
Alkollü araç kullanırken ölümlü kazaya karışmak...
Yargılaması ve delillerin takdiri ilgili mahkemesine ait olmak üzere; yargılama neticesinde suçlu bulunduğunu varsaydığımız takdirde: Bilinçli taksir mi? Olası kast mı? |
14-09-2006, 23:51 | #20 | |||||||||||||||||||||||
|
Savcılıkca bu konuda dava açarken, kişi alkollüyse iddianamede bu durumu yazıyor ve bilinçli taksir olduğunu da yazıyoruz. Yani alkollü iken kaza yapınca bilinçli taksir vardır diye düşünülüyor genelde... Tabi bu benim bildiğim ve görüşüm... Saygılar... |
15-09-2006, 00:27 | #21 |
|
Sayın Sehper,
Sormuş olduğunuz sorunun cevabını iki açıdan incelemek gerekirse; 1- Öncelikle alkollü araç kullanan kişi gayri iradi olarak sarhoş olmuşsa(sormuş olduğunuz soruda sarhoş olup olmadığı belirtilmemiş ama ben sarhoş olduğu şeklinde algıladım) 5237 Sayılı TCK madde 34(1) gereğince cezalandırılmaz. 2- -sizin de cevabını bizden istediğiniz kısım- Alkollü araç kullanan kişi iradesi dahilinde bu kazaya karışmışsa: Kanımca olası kasttan dolayı sorumlu olması gerekir; çünkü alkollü olan bir kişi ne kadar üstün yeteneklere sahip bir şoför olursa olsun aldığı alkolün etkisiyle yeteneklerini kullanma, davranışlarını yönlendirme melekesini geçici olarak kaybedecektir. Yani kendi iradesi ile alkol almış bir kişi "ama efendim ben çok yetenekli bir şoförüm ve bu olumsuz sonucun olmayacağı inancıyla hareket ettim, elimden geleni yaptım fakat olumsuz sonuç gerçekleşti" diyemez; çünkü makul bir vatandaş alacağı alkolün(ayrıntılara girmiyorum ama alkol derken davranışları etkileyebilecek dozdaki alkolden bahsediyorum) etkisiyle davranışlarını yönlendiremeyeceğini bilir. Bu yüzden de -kendi fikrimce- kişi araç kullanmadan önce alkol alırken doğabilecek olumsuz sonuçlara iradesi ile katlanmış, tahammül etmiş, razı gelmiştir. Bu bakımdan bu durumdaki bir kişi 5237 Sayılı TCK madde 21(2) gereğince yani olası kasttan dolayı sorumlu olmalıdır. |
15-09-2006, 00:30 | #22 |
|
Sayın mutlakadalet, yazdıklarınıza katılıyorum. Kişi sarhoş olmuş, olmamış o mahkeme yada savcılığı ilgilendirmez. Kimisi bir kasa içer birşey olmaz, kimisi 1 taneden sarhoş olur. önemli olan eğer trafik polisi üfleterek rapor almışsa o, yada hastanede doktor, adli rapordaki "alkollüdür" yazısını çevrelemişse o...
Saygılar... |
15-09-2006, 00:34 | #23 |
|
Alkolün kişi üzerindeki etkisi düşünülürse.. Alkol kişiye geçici olarak bir cesaret ve aşırı özgüven aşılar. Bu esnada kişi alkolün etkisi nedeniyle değil, kendisinin zaten olması gereken en samimi halinin o anki hali olduğu düşüncesindedir. Süperego devre dışıdır. Araba kullanmayı sever, arabasını başkasının kullanması veya taksiyle gitme bilinci ego tarafından şiddetle reddedilirken, bu kurallara uygun davranması gerekliliğini baskılayan süperego zaten uçup gitmiştir. Bu esnada kişi arabasıyla gideceği yer neresi ise oraya kadar rahatlıkla gidebileceğini, çok iyi bir sürücü olduğu ve alkolün asla kendisini etkilemediğini düşündüğünden olumsuz bir neticenin gerçekleşmesi ihtimalini aklından bile geçirmemektedir, neticeyi istemesi söz konusu bile olamaz. Tabi bu sanığın bakış açısından böyledir. Ancak kişinin alkolü bilinçli olarak aldığı ve en azından kontağı açıp belli bir hıza kadar ulaşabilecek kadar bilinç sahibi olduğundan, süperego kırıntıları en azından polise yakalanmaması gerektiğini ikaz ediyorsa, olumsuz bir neticeye varmaması gerektiğini de ikaz etmektedir. Çarpacağı kişiyi veya aracı görmüş müdür? Alkol nedeniyle reflekslerine ne kadar hakimdir? Geçitten geçen yayayı veya kavşaktaki aracı görüp kurtarırım düşüncesiyle mi hareket etmiştir? Yoksa olursa olsun mu demiştir? Nereden bilebiliriz ki? Bu durumda alkol+suçlu= Bilinçli taksir ya da alkol+suçlu=olası kast da diyemeyiz. Limit üzeri alkol alan kişinin trafiğe çıkması özel yasasında yaptırıma bağlanmıştır zaten. Ceza Kanununa göre kişi iradesi ile aldığı alkol nedeniyle cezai ehliyetini kaybettiği savunmasını da yapamayacaktır. Öyle ise gerçekleşen neticeye göre ölüm veya yaralama ile biten olay sonrasında otomatik yargılar geliştiremeyiz.
|
15-09-2006, 00:58 | #24 |
|
Sayın Can Doğanel , açıklamalarınıza katılmıyor değilim; ancak kanımca bir hukukçu kanunların gerektiği gibi uygulanmasını istiyorsa bazı bahanelerin arkasına sığınmamalıdır. Yani sarhoş olmuş bir kişiyi hukukçu kimliğini dışarıda bırakmış bir insan olarak değerlendirirsem sizin vardığınız sonuçlara vararım; ancak biz hukukçular ve hukukçu olmaya adaylar-kendimden bahsediyorum- olaylara biraz daha yukarıdan bakmalıdır. Şayet böyle yapmaz isek kişiye göre uygulama yaparız; yani bu insan şöyle düşünüyodu o yüzden öyle oldu bu insan da şöyle düşünüyodu o yüzden öyle oldu... şeklinde binlerce neticeye ulaşırız ki bu da halkın hukuka olan güvenini zedeleyecek hukukta birliği bozacaktır. Bu bakımdan biz hkukçular halkın asgari manada düşünmesi gereken noktaları bulmalıyız ve bu noktalara uymayanlara da bunlara uymamalarından ötürü gerekli müeyyideyi uygulamalıyız. Söz konusu olayda da sarhoş bir kişinin cesaretini ,egosunu bir kenara ittiğini değil-ki zaten sarhoştur ne yaptığının çok da farkında değildir- o kişinin sarhoş olmadan önceki durumunu ele almamız gerekir ki bu kişinin nasıl düşünmesi gerektiğini de yukarıdaki yazımda belirttim. Şayet böyle yapmaz isek olabilecek muhtemel facia trafikte hayatını yitiren yüzlerce kişinin yaşamını yitirmesine sebep olan kişileri ödüllendirmek olacaktır ki bu da halkın hukuka uymaması için kendince haklı gördüğü bir sebep daha olacaktır ve bu durum da neticesinde biz hukukçuların çözmesi gerekli sorunları büyütecektir.
Saygılarımla... |
15-09-2006, 01:11 | #25 | |||||||||||||||||||
|
Hepimizin bildiği bir anımsatma:
Eskiden taksirli suç olarak kabul görüyordu, gündemde sık tartışma konusu oldu ve bilinçli taksir en çok da bu nedenle geldi. Ve sorunun devamı, olası kast? Taksirden kasta uzanan süreç. Hangisi?
Alıntı yaptığım cümlelere katılıyorum. Bunları okurken, vatandaşların kendi çevrelerinde yaşanan olaylarla kıyaslamaya gittiklerini ve hemen ceza hesabına giriştiklerini hepimiz bilmekteyiz. |
15-09-2006, 01:14 | #26 |
|
Sn. mutlakadalet
Özünde aynı noktalarda geziniyoruz aslında. Ben de bilinçli olarak alkol almaya başlayan şahsın bu bahaneye sığınamaması görüşündeyim. Buna kanun da cevaz vermiyor zaten. Ancak alkolün etkisi kişiden kişiye büyük farklılıklar göstermektedir. Bir kişi yarım bardak bira ile sendelemeye başlarken, bir diğeri 10 tane içip, kontrolünü kaybetmeyebilir. Taksir söz konusu olduğunda karşı tarafın kusuru, hatta çevresel faktörlerin olaya etkileri dahi devreye girmekte bilirkişi tarafından ayrıntısı ile irdelenmektedir. Örneğin, kişi alkollüdür. Hatta bu alkol yasal sınırın üzerindedir ama kaza raporuna göre şeridinde ve uygun hızda gitmektedir. Ancak ölen sürücü, hatalı sollama yapmış ve aşırı hızla gelip sakınamayacağımız şekilde bize çarpmıştir. Bize ise örneğin %10 kusur verildi İşi bir formüle bağlarsak (alkol+suçlu=olası kast gibi) adil bir sonuca mı varırız? Kişi alkollüyüm kaza yapıp birini öldürebilirim, ölürse ölsün mü demiştir şimdi? Konu budur ceza hukukunda hiçbir şey formüllere bağlanamaz. Bağlanacaksa yargılamanın ne gereği var? |
15-09-2006, 01:28 | #27 |
|
|
15-09-2006, 01:30 | #28 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Doğanel, sizin de dediğiniz gibi aynı noktalarda geziniyoruz; ancak kanımca sorun şuradan kaynaklanıyo. Bu tartışmanın başlangıç noktasına çok ilgi göstermediniz sanırım. Sayın Sehper, bu sorunu bize açarken olayla ilgili somut özellikleri de irdeleyeceğimizi düşünerek: " Yargılaması ve delillerin takdiri ilgili mahkemesine ait olmak üzere; yargılama neticesinde suçlu bulunduğunu varsaydığımız takdirde" şeklinde bir şerh düşmüş. Ben de buna dayanarak ilgili yanıtımı verdim yoksa sizin de belirttiğiniz gibi olayda alkollü iken araç kullanan kişinin kabahati %10 olabilir veya kişi kusursuz olabilir. Bunların hepsine bakmak adaleti yakalamak açısından biz hukukçuların görevidir; ama Sayın Sehper, tartışmaların daha fazla uzamasını istemediğinden, öğrenmek istediği kısmı daha öz bir biçimde almak istediğinden böyle bir çekince koymuştur mesajına ben de buna dayanarak öyle demişimdir. Kendimi tam olarak ifade edemediğim için özür dilerim Saygılarımla... |
15-09-2006, 01:35 | #29 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
İncelemeden alıntılar...
|
15-09-2006, 01:40 | #30 |
|
İnanır mısınız, incelemenin içinde bile başka bölümlerden alıntılar yaparak farklı sav ya da savunmalar geliştirmek mümkün!
Bunun nedeni de incelemenin yazarı Sn.Darende'nin de belirttiği gibi, incecik, belirsiz, hatta muğlak çizgilerden bahsediliyor olması. Yaptırımları itibariyle aralarında uçurum olan bu iki kavram, aynı yasada , nasıl alt alta yer alabilir,anlamak mümkün değil... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Bağlı Çalışan Avukatlar | Adli Tip | Konumuz : Hukukçular | 62 | 14-06-2016 14:50 |
Yargıtay, asılsız şikâyete tazminat cezası verdi | ahmetsacit | Hukuk Haberleri | 2 | 29-09-2006 20:55 |
Bilinçli Alışverişte Temel İlkeler | Av.Ceylan Pala Karadağ | Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu | 0 | 29-09-2006 12:34 |
Neden Bilinçli Tüketici Değiliz? | Adem | Hukuk Sohbetleri | 1 | 13-05-2002 11:34 |
Dolandırıcılık, Takibi Şikayete Bağlı Bir Suç Mudur ? | A.ÇELİK | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 27-02-2002 18:18 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |