Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

GeÇ İltİhak Suretİyle Bakaya Kalmak SuÇu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-12-2007, 15:17   #1
ahmetyılmaz

 
Varsayılan GeÇ İltİhak Suretİyle Bakaya Kalmak SuÇu

Sayın meslektaşlarım GEÇ İLTİHAK SURETİYLE BAKAYA KALMAK SUÇUNDAN müvekkilim yargılanmaktadır. Bu konu ile ilgili tecrübesi olan meslektaşlarımın fikirlerini rica ediyorum
Saygılar
Old 13-12-2007, 14:23   #2
sultanahmet

 
Varsayılan

Askerliğimi, disiplin mahkemesinde görevli olarak yapmıştım. Örnek kararlar göreme fırsatım olmuştu. Sözkonusu suçta, sanık geçerli bir mazaret nedeniyle ve elinde olmayan nedenlerle bakaya kaldığını ispat edebilirse, beraat karar verilmektedir. Ancak, suçun subutu halinde eski uygulamada para cezası verilerek ertlenme uygulaması yapılmaktaydı.
Old 13-12-2007, 14:39   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. Askeri Yargıtay
Daireler Kurulu

Esas: 2005/58
Karar: 2005/54
Karar Tarihi: 09.06.2005

ÖZET: 21 Ağustos 2003 tarihinde, askerlik şubesine başvurarak sevkini yaptıran sanığın, kendisine 1 gün yol süresi verilerek 22 Ağustos 2003 günü sonuna kadar birliğine katılması gerektiği aksi takdirde askeri mahkemeye verileceği tebliğ edilmiş olmasına rağmen, bu süreyi haklı bir mazereti olmaksızın geçirip, 25 Ağustos 2003 tarihinde birliğine katılması, geç iltihak suretiyle bakaya suçunu oluşturur.

(1632 S. K. m. 63)

Daire ile askeri mahkeme arasında onaya çıkan uyuşmazlığın konusu, atılı geç iltihak suretiyle bakaya suçunun sübuta celp ermediği noktasındadır.

Daire, isnat konusu geç iltihak suretiyle bakaya suçunun tüm unsurlar itibarıyla oluştuğu sonucuna vararak, sanık hakkında esas edilen beraat hükmünü Sübut (esas) yönünden bozmuş,

Askeri mahkeme ise celp çağrı pusulasında belirtilen tarihlerden önce şevkini sağlatarak birliğine katılan sanık açısından atılı suçunu oluşmadığını ileri sürmüş ve direnmek suretiyle beraat kararı vermiştir.

21-27 Ağustos 2003 tarihleri aralında sevk işlemlerini yaptırmak üzere yerli veya yabancı askerlik şubesine müracaat etmesi gerektiğine ilişkin 8.6.2003 tarihli celp çağrı pusulasının aynı gün sanık N.K.' yu tebliğ edildiği, 21.8.2003 tarihinde askerlik şubesine başvurarak sevk evraklarını, yol ve yiyecek bedelini alan sanığın,1 günlük yol süresinin ardından 22.8.2003 günü sonuna kadar katılması gereken birliğine 25.8.2003 günü katıldığı sabit olup, esasen bu konuda Daire ile askeri mahkeme arasında herhangi bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.

Ayrıntıları Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 29.4.1977 tarih ve 1977/43-36 sayılı kararında açıklandığı üzere; Askeri Ceza Kanununun 63'üncü maddesinde "bakaya" suçunun tanımının yapılmamasından ötürü kimlerin bakaya suçunu islemiş sayılacağının 1111 sayılı Kanununun 12'nci maddesinin öngördüğü unsur ve esaslara göre belirlenmesi gerekmektedir.

1111 sayılı Askerlik Kanunun 12'nci maddesi bakayayı, "Son yoklamada bulunarak numara ile veya numarasız asker edildikleri hâlde istenildikleri sırada gelmeyenlerle veya gelip de askerlik yapacakları kıtalara gitmeksizin toplandıkları yerlerden veya yollardan savuşanlar" şeklinde tanımlamıştır. Bu tanıma göre, hem istenilen tarihte şubeye gelmeyenler hem de gelip de kıtasına sevk edildikten sonra kıtaya katılmadan savuşanlar bakaya sayılmaktadır. Her iki hâl de birbirinden bağımsız olarak bakaya suçunu oluşturmaktadır. Sevk edileceği tarihte mazeretsiz olarak şubeye gelinmemesi durumunda bakaya suçu oluştuğu gibi, istenilen günde askerlik şubesine gelen bir yükümlünün kendisine verilen yol süresi sonunda kıtasına katılmaması hâlinde de bakaya suçunun sübuta erdiği kabul edilmektedir.

Maddede belirtilen "yaşıtlarının veya aynı işleme tâbi arkadaşlarının ilk kafilesinin yollanması" ifadesi, bakaya suçunun unsurlarından bir tanesini oluşturmasına karşın, ASCK' nın 63'üncü maddesinin 1' inci fıkrasının son cümlesinde yer alan "yaşıtlarının yollanmasından itibaren" ibaresi suçun oluşması ile ilgili bir koşulu ifade etmekten ziyade suçun sübuta ermesi hâlinde uygulanacak cezanın kademesini düzenlemektedir.

Günümüzde "toplu sevk" sisteminden ayrı bir nitelik taşıyan "serbest celp ve sevk" yönteminin uygulanmasından ötürü, bu nitelikteki celp İşlemlerinde ilk kafilenin askere gönderilme tarihinin bakaya suçunun oluşup oluşmadığının belirlenmesi açısından herhangi bir önemi de bulunmamaktadır.

Bu yönüyle, (sanığa tebliğ edilen) celp çağrı pusulasında yer alan ve sevk işleminin 21-27 Ağustos 2003 tarihleri arasında yapılacağına ilişkin açıklamanın, aralarında sanığın da bulunduğu yükümlülere tanınan bir seçenek olduğu, celp çağrı pusulasında belirtilen tarihler arasındaki herhangi bir günde sevk işlemini sağlatan yükümlülerin kendilerine tanınan yol süresi sonunda tertip edildikleri birliklerine (mazeretsiz olarak) katılmamaları durumunda iltihak suretiyle bakaya suçunun oluşacağı, nitekim yükümlülerce istenildiği takdirde sevk evraklarının 21-27 Ağustos 2003 tarihinden 10 gün önce alınabileceğinin (aynı belgede) belirtilmiş olmasının da bunun somut bir kanıtı olduğu, yükümlünün sevk işleminin celp çağrı pusulasında emsallerinin sevki için belirtilen tarihlerden önce bitirilmiş olmasının da, suçun sübuta ermesi açısından herhangi bir etkisinin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

Bu husus, Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun uyuşmazlık konusu mesele ile benzer nitelik gösteren olaylarla ilgili incelemeler sonucunda verdiği 17.5.2001 gün ve 2001/51-51; 23.5.2002 gün ve 2002/39-42; 2'nci Dairenin 1989 gün ve 1989/166-156; 3'üncü Dairenin 3.10.1995 gün ve 1995/697-693; 4'üncü Dairenin 10.1.2001 gün ve 2001/16-6 B.K. sayılı kararlarında da kabul ve ifade edilmiştir.

Bu itibarla; 21 Ağustos 2003 tarihinde askerlik şubesine başvurmak suretiyle sevkini sağlatarak yol ve yiyecek bedeli kendisine ödenen, ayrıca 22.8.2003 tarihinde kadar sevk edildiği birliğe katılmadığı takdirde, "Askeri mahkemeye verileceği" hususunda kendisine yazılı tebligat yapılan sanığın, kabule değer nitelikte bir mazereti olmamasına karşın bu süreyi geçirerek 25.8.2003 tarihinde birliğine katıldığı ve 23.8.2003-25.8.2003 tarihleri arasında geç iltihak suretiyle bakaya suçunu işlediği sonucuna varılmıştır.

Sübuta eriş biçimi yukarıda açıklanan ve yasal unsurları itibarıyla suç teşkil ettiği belirlenen eylem hakkında mahkûmiyet yerine beraat kararı verilmesi kanuna aykırı görüldüğünden, beraata ilişkin direnme hükmünün sübut (esas) yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
(¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
*************************************
Old 13-12-2007, 14:40   #4
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. Askeri Yargıtay
Daireler Kurulu

Esas: 2004/111
Karar: 2004/169
Karar Tarihi: 16.12.2004

ÖZET: 24.7.1998 tarihinde son yoklama yapılacağına dair çağrı pusulasının sanığın kanuni yakınına çağrıldığı günden sonra 7.9.1998 tarihinde tebliğ edilmesi tebligatı geçersiz kılmaz. Son yoklamasını yaptırması gerektiğine ilişkin tebligattan haberdar edilen sanık bu yönüyle emsallerinin sevkine kadar askerlik şubesine müracaat etmek zorundadır.


(1632 S. K. m. 63)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan uyuşmazlığın konusu, anlı yoklama kaçağı ve geç İltihak sureliyle bakaya suçlarının sübuta erip ermediği noktasındadır.

Daire, sanık F.G.'ye usulüne uygun bir tebligat yapılmamasından ötürü yoklama kaçağı suçunun maddi unsurunun gerçekleşmediğini, geç iltihak suretiyle bakaya suçunun varlığından söz edebilmek için ise yoklama kaçağı suçunun oluşması gerektiğini kabul ederek, atılı her iki suçla ilgili mahkûmiyet hükümlerinin sübut (esas) yönünden bozulmalarına karar vermiş iken;

Başsavcılık, isnat konusu suçların maddi ve manevi unsurları itibariyle oluştuğunu ileri sürerek, aksi doğrultudaki daire kararlarına karşı itirazda bulunmuştur.

Sanık F.G.’ nin 24.7.1998 tarihinde son yoklamasını yaptırması için adına çıkarılan 9.6.1998 tarihli son yoklama çağrı pusulasının 7.9.1998 günü amcasının oğlu Y.G.' ye imza karşılığı tebliğ edildiği, birlikte işleme tâbi olduğu emsal şube yükümlüleri 21.8.1999-27.8.1999 tarihleri arasında askere sevk edilen sanığın bu süre içerisinde şevkini sağlatmadığı, 11.12.2002 tarihinde Yenişehir Askerlik Şubesine müracaat ederek şevkini sağlatan ve kendisine tanınan 2 günlük yol süresi sonunda en geç 15.12.2002 gününe kadar gönderildiği birliğe katılması gereken sanığın bu süreyi geçirerek 16.12.2002 tarihinde kıtasına katıldığı sabit olup, esasen bu konuda daire ile Başsavcılık arasında herhangi bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.

Askerlik çağına girmiş olan mükelleflerin Askerlik Kanununun 26’ ncı maddesinde belirtilen, öğrencilik, tutukluluk veya hapiste olma gibi durumlar hariç olmak üzere, kanunda belirtilen dönem İçinde askerlik şubesine başvurarak son yoklamalarını yaptırmaları zorunludur. Askerlik şubelerince çıkarılıp mahalli ve mülki amirler vasıtasıyla yükümlülere gönderilen son yoklama çağrı pusulalarının ise askerlik meclislerinin toplu olduğu günlerde yığılmaları önlemeye yönelik, bilgilendirici ve düzenleyici nitelikte idari bir işlem olduğunun kabulü gerekmektedir.

Yerleşik Askeri Yargıtay içtihatlarında, yükümlülerin son yoklamalarını emsallerinin askere sevk tarihlerinin son gününe kadar yaptırabilecekleri kabul edilmiştir. Bu noktadan hareketle, yoklama kaçağı suçunun oluşabilmesi için emsalleri askere sevk edilen yükümlülerin sevk işlemlerini sağlatmamaları gerekmektedir.

İnceleme konusu olayımızda, 9.6.1998 tarihini taşıyan son yoklama çağrı pusulası sanığın tebligata elverişli kanuni yakını durumundaki amcasının oğluna 7.9.1998 tarihinde imza karşılığı tebliğ edilmiş olmasına ve emsal şube yükümlüleri bu tarihten 11 ay sonra askere sevk edilmelerine karşın sanık bu süre içerisinde askerlik şubesine müracaat etmemiştir.

Emsalleri 21-27 Ağustos 1999 tarihleri arasında silâh altına alınan sanık, 40 aya yakın bir süreyi hareketsiz olarak geçirmesinin ardından 11.12.2002 tarihinde askerlik şubesine başvurmuştur. Sanığın amcasının oğluna tebliğ edilen 9.6.1998 tarihli son yoklama çağrı pusulasının daha ilk maddesinde, "...yükümlünün 24 Temmuz 1998 tarihinde son yoklamasını yaptırmak üzere yerli askerlik şubesine veya ikamet yerine en yakın askerlik Şubesine bu şubenin yoklama günlerinde müracaat ederek son yoklamasını yaptırması..." gerektiği açık ve anlaşılır cümlelerle ifade edilmiştir.

Son yoklamasını yaptırması gerektiğine ilişkin tebligattan haberdar edilen sanık bu yönüyle emsallerinin şevkine kadar askerlik şubesine müracaat etmek zorunda olduğunu da bilmektedir. Bu husus. Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun emsal nitelikteki 25.9.1964 gün ve 1964/64-70 E-K; 5.11.1992 gün ve 192/128-122 E-K ve 22.01.1998 gün ve 1998/13-13 E.K. sayılı kararlarında da açıkça kabul ve ifade edilmiştir.

Bilgilendirici nitelikteki bu tebligat uyarınca, en yakın askerlik şubesine müracaat ederek son yoklamasını sağlatabilme imkânına sahip olan sanık; yapılan bu çağrıyı dikkate almadan 11.12.2002 tarihine kadar geçen süreçte yerli ya da yabancı askerlik şubesine müracaatta bulunmamıştır. Bu itibarla;

Sanıktaki suç işleme kastı ile eylemin temadi ettiği sürecin uzunluğunu dikkate almaksızın yoklama kaçağı suçunun oluşabilmesini şekli bir tebligat koşuluna bağlayarak, bu unsurun gerçekleşmemesi hâlinde ASCK'nın 63/1-A ve 63/1 -B maddelerinde düzenlenen suçların varlığından bahsedilemeyeceği sonucuna varan dairenin konuyla ilgili değerlendirmelerinde isabet görülmeyerek yerinde bulunan Başsavcılık itirazının kabulü ile bozmaya ilişkin Daire kararının kaldırılmasına, dava dosyasının incelemeye devam edilmek üzere daireye iadesine karar verilmiştir. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 13-12-2007, 14:41   #5
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. Askeri Yargıtay
Daireler Kurulu

Esas: 2004/113
Karar: 2004/170
Karar Tarihi: 16.12.2004

ÖZET: Hakkında celp çağrı pusulası çıkartılmayan ve kendiliğinden 24.12.2002 günü askerlik şubesine gelen sanığa 24.12.2002 tarihinden itibaren 1111 sayılı Askerlik Kanununun 43'üncü maddesi gereğince 15 günlük nazırlık süresi tanınması ve 8.1.2003 tarihinde saat 24.00'de sona eren sürenin ardından 9.1.2003 tarihinin sevk günü ve 10.1.2003 tarihinin 1 gün yol sürecine sayılarak suç başlangıç tarihinin 11.1.2003 olarak belirlenmesi gerekir. Tebligatsız yükümlüler için 15 gün hazırlık süresinin ardından sevk günü tanınmayarak doğrudan yol süresi hesabı yapılması isabetli değildir.


(1632 S. K. m. 63)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkım uyuşmazlığın konusu, atılı geç iltihak suretiyle bakaya suçunun temadisinin hangi tarihte işlemeye başladığının tespiti ile buna bağlı olarak uygulanacak kanun hükmünün belirlenmesinden ibarettir.

Daire, atılı eylemin 11.1.2003-17.1.2003 tarihleri arasında işlendiğini, bunun sonucu olarak da TCK'nın 119'uncu maddesinin öngördüğü ön ödeme müessesesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, mahkûmiyet hükmünü bu kabul doğrultusunda uygulamadaki isabetsizlik sebebiyle bozmuş iken, Başsavcılık, 10.1.2003 tarihinden itibaren bakaya durumuna düşen sanığın 17.1.2003 tarihinde birliğine katılmasından dolayı 10.1.2003-17.1.2003 tarihleri arasında geç iltihak suretiyle bakaya suçunu işlediğini, tesis edilen mahkûmiyet hükmünde bu yönüyle herhangi bir isabetsizlik bulunmadığını ileri sürerek, bozmaya ilişkin daire kararına karşı itirazda bulunmuştur.

20.9.1977 doğumlu olmasına karşın adına celp çağrı pusulası çıkartılmayan sanık İs. Er N.O.'nun; 24.12.2002 tarihinde başka suçlan nedeniyle bulunduğu cezaevinden tahliye edilerek Fethiye Askerlik Şube Başkanlığına teslim edildiği, şubece yapılan sevk işlemleri sonunda 1 gün yol süresi tanınarak İzmir'deki birliğine sevk edildiği ve 17.1.2003 tarihinde kıt’asına katıldığı sabit olup, esasen bu konuda Daire ile Başsavcılık arasında herhangi bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.

1111 sayılı Askerlik Kanununun 43'üncü maddesi uyarınca yükümlülere tanınması gereken 15 günlük hazırlık süresinin sona ermesinin ardından yükümlülerin sevk işlemlerini yaptırabilmeleri için yerli ya da yabancı askerlik şubelerine uğramaları gerekliği, burada geçecek 1 günlük süre ile tanınan yol süresi de hesaba katılmak suretiyle bakaya suçunun işlenmeye başladığı tarihin bu esaslar dâhilinde belirleneceği Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 26.9.1969 gün 1969/65-67 E.K.; 17.10.1969 gün ve 1969/78-77 E-K ve 17.10.1969 gün ve 1969/79-78 E.K. sayılı kararlarıyla da açık bir biçimde kabul ve ifade edilmiştir.
Kanun koyucu; bu anlamda sevk için tebligat yapılan yükümlüler ile herhangi bir çağrıya muhatap olmadan kendiliğinden askerlik şubesine müracaat edip, birliğine şevkini sağlatanlar arasında herhangi bir ayrım yapılmasına imkân vermemiştir.

Aksinin kabulünün; emsal durumdaki yükümlülerin iradeleri dışında gelişen tebligat işlemlerinin sonucuna bağlı olarak, birbirinden farklı tarihlerde kiralarına katılmalarının zorunlu tutulması şeklinde eşitsizliklere yol açacağı ortadadır.

Bu açıklamalar doğrultusunda;

Emsal şube yükümlüleri askere sevk edilmesine rağmen adresine herhangi bil celp çağrı pusulası çıkartılmayan sanığa 24.12.2002 tarihinden itibaren 1111 sayılı Askerlik Kanununun 43'üncü maddesi gereğince 15 günlük hazırlık süresi tanınması icap ettiği, hazırlık süresi 8.1.2003 saat 24.00'de sona eren sanığın şubedeki sevk işlemlerinin yapılabilmesi için geçecek 1 günlük süre ve bunun ardından kendisine verilen 1 günlük yol süresi sonunda en geç 11.7.2003 gününe kadar sevk edildiği birliğine katılması gerektiği, sanığın ise 17.1.2003 tarihinde kıt'asına katılmak suretiyle 11.7.2003-17.1.2003 tarihleri arasındaki süreçte geç iltihak suretiyle bakaya suçunu işlediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

Belirtilen sebeplerden dolayı;

Sanığın işleniş tarihleri itibarıyla ASCK'nın 63/l-A maddesinin "7 gün içerisinde kendiliğinden gelenler cümlesi" kapsamında değerlendirilmesi gereken eyleminin ASCK'da yer alan cezasının üst sınırının 3 ay hapis cezası olduğunu belirterek, sanık hakkında TCK'nın 119’uncu maddesinde yer alan ön ödeme hükmünün uygulanabileceği sonucuna varan dairenin bu doğrultuda tesis ettiği bozma kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden, aksi doğrultudaki Başsavcılık itirazının reddine karar verilmiştir. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Okulumda Kalmak İstiyorum! su perisi Yüksek Hukuk Eğitimi 19 03-09-2011 17:17
destekten yoksun kalmak ve miras üye14072 Meslektaşların Soruları 2 10-04-2007 21:12
bakaya suçu olur mu? av.sgenc Meslektaşların Soruları 4 14-01-2007 23:10
Yargıtay: Dayağa sessiz kalmak da boşanma nedeni... ahmetsacit Hukuk Haberleri 1 08-08-2006 08:26
Bakaya Kalmanın Cezası Bu Kadar Yüksek Mi Hak kamagan Hukuk Soruları Arşivi 0 24-02-2005 12:11


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05795503 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.