Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

davalıya yapılan tebligat diğer davalıya yapılırsa

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-10-2007, 14:03   #1
nizar

 
Varsayılan davalıya yapılan tebligat diğer davalıya yapılırsa

Arkadaşlar, müvekkil davalı, yanlışlıkla burada olmayan kendisine yapılan tebligatla birlikte diğer davalıya yapılan dava dilekçesini tebliğ almış. Ne yapmalıyız?Bu arada diğer davalı yurtdışında. Teşekkkürler.
Old 19-10-2007, 16:28   #2
imge_nil

 
Varsayılan

Sayın Ergül,
Eğer yurtdışında bulunan davalı, tebligatları alan davalı ile aynı konutta birlikte yaşamaktaysa, tebligatlar usulüne uygun olarak yapılmıştır.(Teb.K.m16,21) Ancak memur tebligatın arkasına kime tebliğ edildiğini ayrıntısıyla yazar.
Sorunuzda şunu anlayamadım; yurtdışındaki davalının ikametgahı neresi? Eğer yurtdışında yaşıyorsa, tebligatın savcılık kanalıyla yapılması usulüne uygundur.
İyi çalışmalar.
Old 19-10-2007, 17:18   #3
Gamze Dülger

 
Mutlu

Sayın Ergül,
Davanın niteliğini bilimemekle beraber,davalılar arasında menfaat çelişkisi olabilmesi sebebiyle davalının yanlışlıkla aldığı tebligatı,"Zuhulen tebligatın alındığından ve şahsın yurtdışında olduğundan bahisle " iade edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Eğer yurtdışı adres biliniyor ise adli makamların işlerini kolaylaştırmak açısından bilinen adresin verilmesi uygun olur.
Aksi takdirde davayı kaybeden diğer davalı ,tebligatı alıp savunma hakkını zedeleyen davalının kaybolan hakları doğrultusunda uğradığı zararı tazmin etmek zorunda kalabilir.Ayrıca,bu tebligatın alınması ileride "Hile ile alındığı iddiası ile karşılaşabileceğinden " yargılamanın yenilenmesi sebebi doğurabilir.
Yine tebligatı bilerek almak 7201 sayılı Tebligat kanunu 55/c ye göre suçtur.
Kısaca bir an evvel tebligatın iadesi gerektiği kanaatindeyim.
(Bu kadar anlattıktan sonra ben bile korktum. )
Saygılarımla

T.C.

YARGITAY

6. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/9359

K. 2005/132

T. 24.1.2005

• YARGILAMANIN İADESİ İSTEMİ ( Tebligat Hilesi Yapıldığı İddiasıyla İstenmesi - Hüküm Kesinleştikten Sonra İstendiği İçin Mahkemece İstem İncelenerek Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği )

• İADEİ MUHAKEME ( Hüküm Kesinleştikten Sonra İstenebileceği - Tebligat Hilesi Yapıldığı İddiası )

• TEBLİGAT HİLESİ YAPILDIĞI İDDİASI ( Yargılamanın İadesi İstemi - Hüküm Kesinleştikten Sonra İstendiği İçin Mahkemece İstem İncelenerek Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği )

1086/m. 445/7


ÖZET :Davacı tebligat hilesi yapıldığından bahisle yargılamanın iadesi isteminde bulunduğuna göre davada yargılamanın yenilenmesi için gerekli kesin hüküm şartı gerçekleşmiştir. Bu durumda mahkemece istem incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı iade-i muhakeme davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Uyuşmazlık yargılamanın iadesine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, paydaşı olduğu 5 No'lu parsel hakkında görülen paydaşlığın giderilmesi davasında, davayı açan Abbas Hayat görünse de paydaşlardan Elmas Şimşek'in kızı Şükriye, eşi Eyüp Koyuncu ve ihalede pay maliki olan Seyfettin Bayrak'ın işbirliği yapıp anlaşmaları sonucu davada ve ihalede tebligatlar yönünden her türlü hileli yollara başvurulduğunu, müvekkilinin davadan, bilirkişi raporundan, kıymet takdirinden haberdar olmadığını, bunların HUMK.nun 445/7 maddesi gereğince iade-i muhakeme sebebi oluşturduğunu belirterek yargılamanın yenilenmesini istemiştir. Davalılar Kazım Bartu ve Hilmi Özer, davayı kabul ettiklerini beyan etmişler, davalı Abbas Hayat müteahhit Seyfullah Bayrak'ın avukatına başka amaçlarla verdiği vekaletin izni olmaksızın kullanıldığını belirtmiş, davalı Mamak Belediye Başkanlığı vekili, davada zamanaşımı süresinin dolduğunu savunmuş, davalı Seyfullah Bayrak vekili, kendileri asıl davada taraf olmadıklarından husumet itirazında bulunmuş, davada iade-i muhakeme sebeplerinin ve tebligat hilesinin olmadığını belirtmiştir.
Yargılamanın iadesi ancak kesinleşen kararlar için istenebilir. Mahkemece karar henüz kesinleşmediğinden bahisle istemin reddine karar verilmiştir. Oysa, paydaşlığın giderilmesine dair karar davacı Feriha Babaoğlan'a 04.10.1995 tarihinde ve 12.10.1995-12.11.1995 tarihleri arasında ilam evrakı mahkeme divanhanesine de asılarak ilanen ve usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş ve karar temyiz edilmeksizin 12.12.1995 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı tebligat hilesi yapıldığından bahisle yargılamanın iadesi isteminde bulunduğuna göre davada yargılamanın yenilenmesi için gerekli kesin hüküm şartı gerçekleşmiştir. Bu durumda mahkemece istem incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, kararın kesinleşmediğinden söz edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 24.01.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 1980/11279

K. 1981/142

T. 14.1.1981

• HİLELİ MUAMELELER ( İadei muhakeme )

• İADEİ MUHAKEME ( Hileli muameleler )

818/m.28

1086/m.445


ÖZET : Yargılamanın iadesi için gerekli 3 aylık başvuru süresinin en erken hükmün kesinleştiği tarihten ve en son ise hilenin öğrenildiği tarihten başlayacağı kabul edilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki evvelce açılıp karara bağlanan tazminat davasının yargılamanın iadesi yoluyla yeniden görülmesi davalılardan Recep avukatları tarafından istenilmesi üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı yargılamanın iadesi isteğinin kabulüyle husumet ve zamanaşımı nedeni ile Recep hakkındaki davanın reddine ve diğer davalı Ziya hakkında verilmiş olan kararın aynen baki sayılmasına, davalı Recep hakkında yargılamanın iadesi yoluyla dava reddedilmiş olmakla sorumluluk tek başına davalı Ziya'ya ait bulunacağından 220.742 liranın davalı Ziya'dan alınarak davacılara ödenmesine ilişkin hükmün davacılar avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davalı Recep yargılamanın iadesi talebinde bulunmuş ve bu talebini, ( ... davacı Memnune, Kemal ve Sevim'in kendisinin tebligata salih adresini sarahaten bilmiş olmalarına rağmen bu yönü gizleyerek kendilerine ilanen tebligat yaptırmak ve böylece davanın gıyaplarında yürütülmesini sağlamak suretiyle HUMK.nun 445/7. bendinde öngörülen bir hile kullanmış oldukları... ) olgusuna dayandırmıştır.
1- Gerçekten yargılamanın iadesi nedeni olarak ileri sürülen nedenin HUMK.nun 445/7. bendi hükmüne dayandığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu bent hükmünde öngörülen ve karşı tarafın, yani lehine hüküm verilenin hükme etkili olan diğer bir hile kullanmış olması durumunda, yargılamanın yenilenmesini isteme süresi, hükmün esasına etkili bulunan hilenin öğrenildiği ( keşfolunduğu ) tarihten itibaren 3 aydır. Burada da madde 445/1'deki sebepte olduğu gibi, 3 aylık süreyi en erken hükmün kesinleştiği tarihten itibaren hesap etmek gerekir ( Ramazan Arslan - Medeni Usul Hukukunda Yargılamanın yenilenmesi - Ankara 1977 - sayı: 147, dipnot 40 ile ilgili metin ).
Yukarıdaki açıklamalardan, yargılamanın iadesi için gerekli 3 aylık başvuru süresinin en erken hükmün kesinleştiği tarihten ve en son ise hilenin öğrenildiği, yeni ( keşfolunduğu ) tarihten itibaren başlıyacağı anlaşılmaktadır. 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28. maddesi hükmünce ilanen yapılacak tebligatlarda tebliğ tarihinin hangi tarih olacağı aynı Yasanın 31. maddesinde belirlenmiştir. Bu madde hükmüne göre ilânen tebliğ, son ilân tarihinden itibaren 15 gün sonra yapılmış sayılır. Şu kadar ki ilânen tebliğe karar veren merci icabına göre daha uzun bir müddet tayin edebilir. İncelenen dosyadan, mahkemece daha uzun bir müddet tayin edilmediği anlaşılmaktadır. Şu halde ilanen tebliğin, yasanın 28 ve onu izleyen madde hükümlerine uygun olarak yapıldığı da anlaşılmaktadır. Esasen dilekçi yani davalı aksi bir iddiada bulunmamıştır. O halde, ilanen tebliğin 2.7.1979 gününde yapıldığı dikkat nazara alındıktan, bu tebligatın 17.7.1979 tarihinde yapıldığını kabul gerekecektir. Bu tarihe Usulün 442. maddesi hükmünde öngörülen 15 günlük temyiz süresi ilave edildikte, yargılamanın iadesini isteyen davalı aleyhine verilen hükmün 1.8.1979 gününde kesinleştiği görülmektedir. Ancak bu tarihin yargılamanın iadesi için gerekli 3 aylık sürenin başlangıç tarihin olarak benimsenmesi yukarıda belirtilen nedenlerle mümkün değildir.Çünkü davalı, aleyhindeki hükme etkili olan diğer hile ve hudayı bu tarihten sonra öğrenmiştir. O halde yargılamanın iadesi isteğinin süresi içinde ileri sürülmüş olup olmadığının tesbiti yönünden bu hileyi öğrenme tarihinin belirlenmesi bu davada önem kazanmaktadır.
Lehine hüküm verilen davacılar bu hükme dayanarak İstanbul Onikinci İcra Memurluğu'nda 1979/9440 esas numaralı dosya ile takibe tevessül etmişler ve yargılamanın iadesini isteyen davalı Recep'e icra emri 14.9.1979 gününde tebliğ olunmuş ve davalı Recep bu takibe ve icra emrine 17.9.1979 günlü dilekçe ile itirazda bulunmuştur. Recep tarafından verilen itiraz dilekçesi incelendikte ( ... icra takibine tevessül eden davacılar ile aralarında hiç bir davanın cereyan etmediği, kendisine ne bir davetiye ve nede bir gıyap kararı tebliğ olunmadığı gibi, takibe konu ilamın da kendisine tebliğ edilmediği, bu bakımdan ortada bir yanlışlık olması gerektiği... ) hususunun davalı tarafından itirazen ileri sürüldüğü görülmektedir. Davalı Recep'e tebliğ edilen icra emrinde, takibe konu ilamın Üsküdar Üçüncü Asliye Hukuk Mahkemesi'ne ait 1977/424 esas ve 1979/287 karar sayılı ilamı olduğu açıkca yazılıdır. Şu halde Yargılamanın iadesini isteyen davalı Recep'in icra emrini tebellüğ ettiği tarihten itibaren uygun bir süre içinde kararı veren mahkemeyece gidip dosyayı incelemesi ve böylece gerçek durumu öğrenmesi; diğer bir ifade ile davacıların hilelerini keşfetmesi mümkündür. Nitekim davalı Recep tebliğ tarihinden itibaren kısa süreye bağlı olan itirazda bulunmakla iktifa etmemiş, daha sonrada İstanbul 8. Noterliğinin 13.11.1979 günlü ve 32486 yevmiye numaralı vekaletnamesiyle kendisine iki vekil tayin etmiş ve bu vekiller de dosya üzerinde yaptıkları inceleme sonunda 7.1.1980 günlü dilekçe ile yargılamanın iadesini istemişlerdir. Şu halde davalı Recep vekillerinin hükme etkili hileli durumu öğrendikleri tarihten itibaren 3 aylık süre içinde istekte bulundukları anlaşılmaktadır. Esasen hilenin daha önce öğrenildiği yolunda davacılar bir iddia ileri sürmedikleri gibi, bu yönü isbata medar kanıtta göstermemişlerdir. Hal böyle olunca işin esasının incelenmesi zorunlu görülmüştür.
2- HUMK.nun 445. maddesinin 7. bendinde ( lehine hüküm verilen tarafın başka bir hile kullanmış olması ) olgusu yargılamanın iadesi sebebi olarak kabul edilmiştir. Ramazan'ın belirttiği gibi ( age- 104 vd. ) bu sebep, 445. maddenin 2,4,5. ve 6. bentlerinde olduğu gibi ayrı ayrı sayılan somut olaylara dayandırılmamış, hükme etkili olabilecek benzeri başka eylemlerin de, hakimin takdirine göre, yargılamanın yenilenmesine sebep sayılabilmesine olanak sağlamıştır. Bu şekli ile 7. bendin, hileli unsur taşıyan ifade ve eylemlere ilişkin yargılamanın yenilenmesine sebep sayılabilmesine olanak sağlamıştır. Bu şekli ile 7. bendin, hileli unsur taşıyan ifade ve eylemlere ilişkin yargılamanın yenilenmesi sebeplerini sınırlı olmaktan çıkardığı söylenemez ise de; geniş yorumlanabilen genel bir kural getirmiş olduğu açıktır. Bu itibarla hakimin bu bende hükmüne dayanarak yapılan yargılamanın yenilenmesi isteğini incelerken; bir taraftan bu isteğin nitelikçe olağan-üstü bir yol olduğunu gözönünde tutması, öte yandan da diğer kanunlarda ve özellikle BK.nda düzenlenen hilenin unsurlarına bağlı kalmaksızın ne gibi ifade ve eylemlerin yargılamanın yenilenmesini gerekli kılacağını takdir etmesi gerekecektir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada kabul edilen görüşlere göre; Usulün 445. maddesinin 7. bendinde öngörülen hileli davranış olumlu ( aktif ) bir eylem biçiminde olabileceği gibi, çekinme ve susma gibi olumsuz ( pasif ) bir şekilde de ortaya çıkabilir. Bütün sorun bu hilenin hükmü etkilemiş olup olmadığını tesbitte ve gerek olumlu ve gerekse olumsuz davranışın bilerek yapılıp yapılmadığını belirlemekte toplanmaktadır. Davalı Recep, davacıların kendisinin tebligata salih adresini bildikleri halde, bilerek ve isteyerek sustuklarını ve ilânen tebligat yapılmasını sağlamak suretiyle de hileli davranışta bulunduklarını ileri sürmektedir. O halde bu davada sonucu etkili olması yönünden üzerinde hassasiyetle durulması gereken yön, bu iddianın varit olup olmadığı, diğer bir ifade ile davacıların davalının adresini bilmelerine rağmen sustuklarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususu olmalıdır. Zira bu konunun kesinlikle tesbiti, aynı zamanda yargılamanın yenilenmesi talebinin varit olup olmadığının da yanıtı olacaktır. Davalının haksız eylemi nedeniyle zarara uğrayan davacılar Üsküdar Üçüncü Asliye Hukuk Mahkemesi'nde bir tazminat davası açmışlardır. Bu tazminat davası, davalı Recep'in aracının yapmış olduğu bir trafik kazasından kaynaklanmaktadır. Davalı kaza yapan aracın malikidir. Nitekim davacılar olayı müteakip trafik polisleri tarafından düzenlenen 24.11.1974 günlü ( Trafik Kaza Raporuna ) dayanarak ve davalının orada yazılı bulunan Eskişehir'deki adresinden bahisle davalı aleyhine dava açmışlardır. Ancak bu adrese çıkarılan tebligat bila tebliğ iade edilmiş ve bilahare yaptırılan tahkikata rağmen davalının adresi tesbit edilemeyincede bu kerre 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28 ve müteakip maddeleri hükümlerince ilanen tebliğ yoluna başvurulmuştur. Esasen davacıların davalının tebligata salih gerçek adresini bildikleri halde sustukları yolunda dosyada hiçbir kanıt mevcut olmadığı gibi, davacıların bilerek ve isteyerek sustukları konusunda da davalı hiçbir kanıt ibraz ve ikame edememiştir. Kaldı ki yargılamanın iadesi isteğini benimseyip kabul eden mahkeme dahi davacıların hileli bir davranışta bulundukları olgusuna dayanmamış ve yargılamanın iadesi gerektiğini, tebligatın yanlış yapıldığı vakıasına ve gerekçesine dayandırmıştır. O halde ortada yukarda anılan şekilde davacıların hileli bir davranışından söz etmeye yasal imkan görülememiştir.
Öte yandan Trafik Yasasının 17 ve müteakip ve özellikle 19 ve 21. ve Tüzüğün 27, 28 ve 32. maddeleri hükümlerinde, "bir aracın trafik siciline ne şekilde kayıt ve tescil edileceği ve trafik ruhsatnamesinin neleri ihtiva edeceği" açıkca belirtilmiştir. Trafik ruhsatnamesinde araç sahibinin ikametgahı da yazılır. Bu bakımdan anılan yasanın 21 ve Tüzüğün 27 ve 32/son maddelerinde "trafik ruhsatnamesinde yazılı bilgilerden herhangi birinin değişmesi halinde, taşıt sahibinin durumu 20 gün içinde ilgili trafik şube veya bürosuna bildirmeye mecbur olduğu" yazılır. Şu halde davalı trafik ruhsatnamesinde yazılı olan adresini değiştirdiği takdirde Tüzüğün 27. maddesinin 4. bendi uyarınca yeni ikametgah ve iş adresini 20 gün içinde Kanunun 21 ve Tüzüğün 32/son maddeleri gereğince ilgili trafik şubesine bildirmesi gerekirdi. Davalının bu yasa hükmüne aykırı hareket etmiş olması kendisine bu sebebe dayanarak yargılamanın iadesi isteğinde bulunmaya hak vermez. Zira, yasaya aykırı hareket etmiş olması kendisine bu sebebe dayanarak yargılamanın iadesi isteğinde bulunmaya hak vermez. Zira, yasaya aykırı bir hareketten bir hak istihsaline kalkışmak her şeyden önce iyiniyet kuralları ile de bağdaşamaz. Çünkü davalının yerine getiremediği yasal bir görevin ve borcun karşı taraftan yerine getirilmesi istenemez ve beklenemez. Davalı bu davanın sırasında aracını üçüncü kişilere sattığını da iddia için de varit ve geçerlidir. O halde, yukarda yazılan nedenlerle ve özelliklede davacıların hileli davranışları isbat edilmediğinden, yasal bir nedene dayanmayan yargılamanın iadesi isteğinin reddine karar verilmek gerekirken, Usulün 445/7. bentdeki unsurların ne şekilde gerçekleştiği dayanakları ile izah edilmeden ve davacıların ne gibi bir hileli davranışta bulundukları kanıtlarla belgelendirilmeden, mücerret tebligatın usulsüz olduğu gerekçesiyle yargılamanın iadesi isteğinin kabulüne ve neticede davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın ikinci bentte gösterilen nedenlerle temyiz eden davacılar yararına ( BOZULMASINA ) ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 14.1.1981 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 20-10-2007, 12:33   #4
nizar

 
Varsayılan

Yanıtlarınız için teşekkür ederim. Dava kadastro davası ve davalıların adresi olarak sadece köy adı yazılmış.Ayrıntılı ikametgah adresi belirtilmemiş.Diğer davalı yurtdışında çalışıyor.Yanıtlarsanız sevinirim
Old 26-10-2007, 16:11   #5
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sayın Ergül,öncelikle adres tahkikatı ardından ilanen tebligat gerekli gibi görünüyor.
Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Başkasının arsasına yapılan inşaat(3):Temliken Tescil Ve Diğer Haksız İnşaat sorunlar halit pamuk Eşya Hukuku Çalışma Grubu 5 29-12-2017 15:43
Hakimin davalıya soru yöneltmesi Av. Semih Aydıner Meslektaşların Soruları 4 15-12-2008 16:47
Almanyadan emekli olan davalıya karşı açılacak tedbir nafakası Av.Hatice Sarıbardak Meslektaşların Soruları 8 06-07-2007 15:06
Mirasçı olmayan, diğer hissedarlara tebligat yapılmalımı?? Av.Cevat Çelik Meslektaşların Soruları 4 23-05-2007 16:15
Asile yapılan tebligat ve faize itiraz... Bilgisiz Meslektaşların Soruları 8 30-04-2007 20:49


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09721303 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.