|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
27-09-2006, 20:36 | #1 |
|
İştirak nafakasının ıslahla velayetin karşı tarafa verilmesine dönüşür mü?
Merhabalar,
Müvekkilim yıllar önce eşinden ayrılıyor ve o zaman 2 yaşındaki ortak çocuğunun velayeti kendisine bırakılıyor, iştirak nafakasına hükmedilmiyor.. Ortak çocuk otistik ve müvekkilimin eşi(davalı) yıllardır ne müvekkilime maddi destek sağlıyor ne de yıllardır çocuğuyla doğru dürüst ilgileniyor.... Çocuk 10 yaşındayken müvekkilim başka birisiyle evleniyor ancak çocuğun otistik olması nedeniyle bu evliliği de çatırdıyor(ancak devam ediyor) ve müvekkilim depresyona giriyor... Şu an çocuk 15 yaşında ve ben müvekkilimin talebi ile "iştirak nafakası ve davalının çocuğuyla ilişki kurması" istemli dava açtım... Bu davanın ilk duruşmasına 10 gün sonra gireceğim ama müvekkilim benden "çocuğunun velayetin karşı tarafa verilmesi"ni, bu olmazsa "iştirak nafakası ve davalının şahsi ilişki kurulması"nı talep etmemi istiyor.. Ne yapmam gerekeceği konusunda şaşkınım... İlk davayı ıslah edip talep konusunu (ki tüm bu özetlediklerimi dava dilekçemde de belirttim) "velayetin karşı tarafa verilmesi talep kabul görmezse iştirak nafakası ve davalının şahsi ilişki kurulması"nı talebe mi çevirmeliyim... Veya yeni bir dava açıp bu davayı atiye mi terk edeyim.. Bilgisini paylaşan olursa sevinirim.. Teşekkürler |
27-09-2006, 22:17 | #2 |
|
MK. 183. maddesi gereğince, hâkim yeni olayların ortaya çıkması halinde velayetle ilgili durumu değiştirmesi malum, ancak velayetle ilgili taraf belirlemede tarafların anlaşmasından veya taleplerden ziyade çocuğun menfaatine bakar…
Hemen belirtmekte fayda var, uygulamada velayeti bırakılan taraf lehine iştirak nafakası hükmedilmesi nerdeyse gelenek haline geldi, sizin olayınızda çocuğun otistik olmasına rağmen velayet belirlenirken iştirak nafakasına hükmedilmemesini tuhaf karşıladım… Meselenizde şaşkın olmanızı gerektirecek bir durum yoktur, hâkim yeni olayların çıkması durumunda, gerek resen veya tarafların talebi üzerine daha önceden alınmış olan önlemleri değiştirebilir, velayetin taraflarını değiştirebileceği gibi nafakanın miktarını azaltabilir veya çoğaltabilir… MK.183 uyarınca yeni olayların ortaya çıkması halinde gerekli önlemleri almaya yetkili mahkeme -bazı şeyler değişmediyse- boşanma kararının verildiği mahkeme değil, davalının yerleşim yeri olan asliye hukuk mahkemesidir. Burada velayet ile nafaka problemini çözersiniz. Uygulamada küçük çocuklar anneye veriliyor, büyüdüklerinde babaya verildiği görülüyor ancak hâkim gerekli görürse vaside atayabilir… |
27-09-2006, 22:52 | #3 |
|
O kadar şey yazdım ama asıl sorunuza cevap vermediğimi tekrar okuyunca farkettim; yanlış biliyorsam arkadaşlar düzeltsin, MK.183 Hakimin resen incelemesi gereken hususları da ihtiva etmektedir, bu sebeple incelenmesi gereken hususların sonradan ileri sürülmesi davayı değiştirme veya savunmayı genişletme yasağına tabi olmadığından, davanızı ıslah etmenize gerek yoktur. Tabi siz davanızı MK.183'e dayandırdıysanız...
|
28-09-2006, 15:31 | #4 |
|
Sn Meslektaşım;
"İlk davayı ıslah edip talep konusunu (ki tüm bu özetlediklerimi dava dilekçemde de belirttim) "velayetin karşı tarafa verilmesi talep kabul görmezse iştirak nafakası ve davalının şahsi ilişki kurulması"nı talebe mi çevirmeliyim" diye de sormuşsunuz. Bana kalırsa öyle yapın ve davanız kendiliğinden terditli (kademeli) davaya dönüşsün. Bu sorun, terditli dava kurumu ile aşılabilir sanıyorum. Islahla mahkemenin önüne getirdiğiniz "velayetin karşı tarafa verilmesi" talebinize dayanak olabilecek deliller bu talebinizin kabulü için yeterli olmazsa, yani ıslahla getirilen ilk (asıl ) istek kabul görmezse, dava dilekçenizdeki ilk talebinize (nafaka ve davalı ile kişisel ilişki kurulması isteğinize- yardımcı talebinize ) sarılmanıza engel bir durum yok gibi. Terditli Dava, HUMK'nda düzenlenmemiş olsa da uygulamada, asıl talebin reddedilmesi ihtimali olan her dava da yer bulan ve Yargıtay içtihatları ile yerleşmiş bir müessesedir.İkincil taleplerinizi (Nafaka ve kişisel ilişki kurulması) atiye bırakmadan da davanızı yürütebileceğiniz kanaatindeyim. Taleplerin dayandığı maddi vakıalar ve bu vakılara dayandırılan talepler- hukuki sebep- farklı olsa da sonucun değişmeyeceğini düşünüyorum. Kaldı ki, sizin davanızda maddi vakıalar da aynı olacaktır. Kolay gelsin. |
28-09-2006, 17:30 | #5 | |||||||||||||||||||||||
|
Selamlar, Öncelikle görevli mahkeme aile mahkemesidir.Islah ile ilgili düşüncelerini yazan meslektaşlarıma katılıyorum. Ben başka konulara dikkat çekmek istiyorum. Taraflar boşanırken diyelim ki, iştirak nafakasına hükmedilmedi...Ama babayla kişisel ilişki düzenlenmiştir en azından...Bunu da düzenlemediyse o hakime ben ne diyeyim. Çocukla kişisel ilişki düzenlenmesi talebinin pratikte ne faydası olacaktır? Bir çok davada kişisel ilişki düzenlenmektedir. Kararda gösterilen sürelerde çocuk teslim edilmezse, suç oluşmaktadır. Ancak burada, lehine kişisel ilişki düzenlenen kişinin talebi vardır. Yani kişi ilama dayanarak, "çocuğumu bana göster" demektedir. Somut olayda ise baba zaten çocukla hiç ilgilenmemektedir. Kişisel ilişki düzenlense ve baba yine çocuğu görmek istemezse, yaptırımı var mı? Yani babaya zorla "gel çocuğunu gör, yoksa içeri atarım" diyebilir miyiz? Diyemiyorsak, somut olaydaki bu bağlamdaki talebin pratikte bir faydası yok sanırım... İkinci olarak...Anne "velayeti benden alın, babaya verin" dedi...Baba az önce yazdığım gibi zaten ilgisiz...Hakim kamu düzeninden olduğu için bir karar vermek zorunda...Anne istememekte,baba da istememekte hatta çocuk umurunda bile değil. Burada çocuğun, uluslararası sözleşmelerce de korunan "üstün yararı" nedir? Anneye verseniz olmaz, babaya verseniz olmaz. Hakim acaba velayeti anneden kaldırarak, vesayet makamına da olayı ihbar ederek çocuğa vasi tayin ettirir mi? Anne ve soru sahibi vekili bu konuya ne der? Saygılarımla |
28-09-2006, 19:26 | #6 |
|
Yazımda belirttiğim gibi açılan dava madde 183 gereğince çocuklarla ilgili önlemlerin değişmesinden kaynaklanan velayetin ve nafakanın değişimi davası ise görevli mahkemenin HUMK hükümlerine göre Asliye hukuk mahkemesi olduğunu biliyorum ama Sayın Ergin, hangi davayı kastederek yetkili mahkemnin Aile mahkemesi olduğunu açıklarsanız bende faydalanmış olurum yada değişen bir hüküm varsa hep beraber öğrenmiş oluruz. Ayrıca 183. maddeye dayanan davalarda ıslaha gerek olmadığını düşünüyorum.
Siz hakime durum değişti yeni önlemler al diyorsunuz, hakim vereceği yeni önlemleri resen inceler bu açıdan ıslaha gerek yoktur dedim, ancak soruyu soran sayın arkadaşım başka bir dava açmışsa onu bilemem, bence açması gereken dava bu davadır, bu dava ile ilgili görüşlerimi belirttim. saygılar |
28-09-2006, 21:02 | #7 | |||||||||||||||||||
|
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında ki Kanunun [quote]Aile mahkemelerinin görevleri Madde 4- Aile mahkemeleri, aşağıdaki dava ve işleri görürler:
1. 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 3.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler,(2) 2. 20.5.1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi, 3. Kanunlarla verilen diğer görevler. [/quote] Aile Hukukunu ilgilendiren tüm davalar buna velayet, vesayet, Ailenin Korunması Hakkında ki Kanunun kapsamında kalan işlerde dahil olmak üzere Aile Mahkemlerinde görülür. Medeni Kanununun .
|
28-09-2006, 21:17 | #8 |
|
Yargıtay velayetle ilgili hemen hemen tüm kararlarında, "çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmedikçe" çocuk anaya verilmelidir demektedir.
Velayetin değiştirilmesi isteği de çoğunlukla velayet kendisinde olmayan taraftan gelmekte ve mahkeme, velayetin değiştrilmesini gerektirecek yeni sebeplerin varlığını araştırmaktadır. Burada ise, velayetin değiştirilmesini isteyen taraf, yani anne, otistik çocuğunun yaşamını sürdürmesine engel olduğu, ikinci evliliğinin de sallantıya girdiği, çocuğun babasının ise hiç bir yardımı olmadığından bahisle, ama netice olarak çocuğun yararına değil, kendisi yararına velayetin değiştirilmesini istemiş olacak. Velayetin değiştirilmesi istekleri içinde böyle bir neden şüphesiz yok. Yani hakim annenin menfaatini araştırmaz, çocuğun menfaatini araştırır. Yine sayısız karara baktığımızda, belli bir yaşa dek bir ebeveynin yanında kalan çocuğun yaşadığı yerin, koşulların tümüyle değiştirilmesini, dolayısıyla velinin değiştirilmesine sıcak bakmıyor. İki taraf anlaşmış olsa bile karar hakime ait, velayetin kime verileceğini, değiştirilip değiştirilmesinin gerekmeyeceğini o takdir edecek.Çünkü hakimin velayeti düzenleme görevi; KAMU DÜZENİ ile ilgili. Islah dilekçesi ile çocuğun belirtilen gerekçelerle babaya verilmesinin istenmesi ve babanın da velayetin kendisine tevdiini reddetmesi hali, velayeti düzenlemekle görevli hakim nezdinde, çocuğun fikri,ruhi gelişiminin tehlikede olduğu düşüncesini yaratabilir ve velayetin nez'i kararı vererek, çocuğa vasi atanmasını kararlaştırabilir. Bu noktadan sonra ne olur? Vesayet altına alınacak olan çocuk hakkında bir de koruma kararı alınması söz konusu olur. Bence velayetin el değiştirmesi konusu yarar sağlamaz,karşılıklı uzlaşılmadıkça ıslah dilekçesi vermemeniz daha doğru diye düşünüyorum. Bu arada, velayeti varsayalım mahkeme babaya verdi (velayeti istemeyene velayet verilmez bence ya), bu durumda çocukla yine ilgilenmeyip almaması ihtimalinde cezai yaptırım var: TCK.Madde 233 - (1) Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi, şikayet üzerine, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. * Zor konu. Yapılacak en mantıklı iş, iştirak nafakasına hükmedilmesini istemek sanırım... Saygılarımla... |
28-09-2006, 21:54 | #9 |
|
Sayın Derinliksarhoşunun sorduğu soruda anladığım kadari ile anneninin hastalığı (psikolojik rahatsızlık) söz konusu. Ayrıca annenin çocuğun velayetini istememesi, velayetin anneden alınması için bir sebep olabilir.Sayın Sehper'in de belirttiği üzere velayeti istemeyene velayet hakkını vermekte hakim de odukça tutucu davranacaktır. Olayda daha vahim bir durum söz konusu. Küçük otistik. Ayrıca bir bakıma ve ilgiye ihtiyaç duyduğu kesin. Velayetin babaya verilmesinin çocuğun çıkarına olduğu kanıtlanamayacağına ve anne çocuğuna ilgisiz kalacağının sinyallerini verdiğine göre hakim çocuğa vasi atacayacak ve gerekli koruma önemlerini alacaktır diye düşünüyorum. Anne çocuğu istememekte ısrarlı olursa hakim gerekli önemleri alabilir. Nitekim duruşma esnasında izlediğim bir davada hem baba hem anne küçüklerin velayetini istememiş, hakim istemeyerek ve tarafları iknaya çalışarak çocuklara vasi atanması ve koruma altına alınmasına karar vermişti.Saygılar.
|
01-10-2006, 11:43 | #10 |
|
Mesajımda davamı ıslah edeyim mi diye sormuştum ama bu problemle ilk karşılaştığımda aklımdan davanın hakimin resen bakabileceği davalardan olduğu bu sebeple vereceğim dilekçe ile dava konusunu değiştirebileceğim geçmişti. Sonra bu fikrim avukat arkadaşlarımla yaptığım görüşmeler sonucu değişmişti ama yolladığınız doyurucu cevaplarla kendi fikrim üzerinde yeterince durmadığımı yanlış çözümlere kaydığımı görüyorum... Herkese bilgisini paylaştığı için teşekkür ederim
|
01-10-2006, 19:54 | #11 |
|
Gördüğüm kadarıyla sorun çözülmüş gibi ama, yazılanlar arasında bir şeye takıldım,Sayı Ergin'in bir yaptırımın olmayacağı yönündeki düsncesine katılmıyorum,Sayın Sehper'in de bahsettiği üzere TCK 233 .maddesi cezai bir yaptırım öngörmekte.Aynı zamanda ilamların icrasını düzenleyen hükümlere ve örnek 3 dayalı olarak küçük ile kişisel ilişki kurmak istemeyen ama bu yönde ilam bulunan yükümlüye pedegog eşliğinde cebri icra ile teslim edilebilir.Bu konuda tecrübem oldu içiniz rahat olsun
Saygılarımla |
02-10-2006, 13:23 | #12 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın av.özgür ekin, Nasıl bir tecrübeniz oldu? Fiilen uyguladınız mı? Uyguladıysanız başından itibaren prosedürü anlatabilir misiniz? Sonuçta "kişisel ilişki" kurulmasını nasıl sağladınız? Babanın olaya karşı tavrı neydi? Daha sonra çocuğu kendisi mi getirdi, yoksa pedagog ile mi almaya gittiniz? Saygılarımla |
02-10-2006, 17:32 | #13 |
|
Sayın Ergin,
Sanıyorum yanlış anladınız beni.Örnek 3 icra emrinde kişisel ilişki kurmak isteyen bir taraf ve buna engel olan karşı taraf mevcut.Bu konuda binlerce örnek bulabilirsiniz.Küçüğün velayetinin anneye verildiğini, ilama uygun olarak 1 aylık kişisel ilişki kurmak amacıyla babaya teslim edildiğini ve annenin küçüğü almaktan imtina ettiğini düşünün.Sanırım sorun bu konu üzerinde idi.Her iki tarafta küçüğü almak istemiyor.Bu konuda hangi icra müdürlüğüne giderseniz,size hiç bir çözüm üretemeyeceklerdir.İcrası mümkün olmayan boşanma ve velayete dair bir aile mahkemesi ilamı mümkün müdür?Bence değil.Yönetmelikte bu durumu düzenleyen bir örnekte bulunmamaktadır.Ancak ilamların icrası hükmü ve cebri icra ile küçüğü teslim almayı düzenleyen örnek 3 bu alanda da kullanılabilir.Bunun örneklerini dosya numarasını bilmemekle birlikte Adıyaman icra müdürlüğü ve benim açmış olduğum Ümraniye İcra müdürlüğünde bulabilirsiniz.Benim dosyamda velayet üzerinde olan anne örnek 3 tebliğ alır almaz gelip küçüğü teslim almıştı ama rızaen teslim alma olmasaydı küçük pedegog ve icra memuru eşliğinde velayet yükümlüsüne teslim edilecekti. Sayın Ergin baba zaten küçüğün velisi değildi ve mahkeme ilamına dayalı olarak cocuğu yasal yollardan teslim etmek istiyordu. Sanırım verdiğim cevaplar yeterli olmuştur.Saygılarımla |
02-10-2006, 22:01 | #14 |
|
Arkadaşlar;
öncelikle her iki tarafın da çocuğu istememesi üzerine bir tarafa verilemeyeceği (kuruma verilmesi gerektiği)konusunda kararlar var. Öte yandan hiç kimsenin iştirak nafakasından kaçınamayacağı konusunda da kararlar var. Anne bunu o gün istemedi ise daha sonra istemesine engel değildir. genel düşünün: bir insana istemediği bir çocuğa bakmak üzere nasıl vereceksiniz? Bir insan kendi çocuğunun giderine katılmaktan nasıl kaçınabilir? Hukuk haklar demektir. Hakları savunun. Burada bence ıslaha gerek yoktur. Bu kamu hukukuna ilişkin bir düzenlemedir |
02-10-2006, 23:47 | #15 |
|
Ne yazık ki, 15 yaşında otistik biri için bir kurum yok ülkemizde.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Karşı Tarafa Yüklenecek Ücret İçin Serbest Meslek Makbuzu Kesilmeli Mi ? | VARTO'LU | Meslektaşların Soruları | 12 | 23-06-2016 19:16 |
İfa Sırası(iki tarafa borç yükleyen sözleşme) | attorneytalay | Meslektaşların Soruları | 8 | 08-05-2012 22:13 |
Mahkumlar kitap kurduna dönüştü | Seyda | Hukuk Haberleri | 4 | 15-06-2010 10:14 |
iştirak nafakasının şekli olabilir mi? | imsel | Meslektaşların Soruları | 3 | 22-11-2006 21:50 |
İştirak Nafakasının Tahsili | DenizSu | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 20-11-2003 19:44 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |