Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Kamu İdareleri Kanuna Karşı Hile Yapabilir Mi?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 07-12-2005, 11:14   #1
Saim Dikici

 
Varsayılan Kamu İdareleri Kanuna Karşı Hile Yapabilir Mi?

Sayın meslektaşlarım;

Bu gün bir mali müşavir arkadaşla konuşurken bana aktarılan ve hayretler içinde kaldığım bir olayı sizlerle paylaşmak ve üzerinde tartışmak istedim. Olay şu şekilde:

Vergi daireleri son bir kaç yıldır zaman aşımına uğrayan vergi alacaklarının tahsil edilememesi riskini ortadan kaldırmak için, vergi mükellefinin bilgisi ve rızası dışında borç tutarının sembolik bir kısmını (genelde 1 YTL) kasaya ödeyip, makbuzunu da kişinin dosyasına koyuyormuş!

Bu şekilde 6183 sy yasa icabı ödeme ile zamanaşımı kesileceği için mükellef ben ödemedim dese de bunu ispatlayamadığından, üzerine gidip devlet memurları kendi ihmallerini bertaraf etmeyi başarıyormuş!

Muş! diyorum çünkü bu bir iddia ve son derece ciddi bir iddia.

Eğer böyle ise;

- Bu kanuna karşı hile değil midir? Ödeme makbuzlarına ödeyenin de imzasının alınmasının istenmesine nedenve bunu fiilen zorunlu hale getiren haksız bir işlem değil midir?

- Devlet memurunun bu eylemi görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmaz mı?

- Mükellef itiraz edip ve nihayetinde yargıda kendisini şu şekilde savunamaz mı:

Her ne kadar ödeme işlemi yapılmış ise de bu benim yaptığım bir ödeme değildir. Ödemeyi benim yapmadığımı bir makbuzla ispatlamak imkanım olmasa da; vergi borcunun mükellefe hiç bir fayda sağlamayacak bir şekilde ve hatta onun aleyhinde zamanaşımını kesecek tutarda sadece 1 YTL' lik kısmının ödenmesi hayatın olağan akışına terstir.

Hiç kimse kendi aleyhinde bir işlem yapmaz doğa kanunu dairesinde, ödemenin mükellefçe yapılmadığı kendiliğinden ispatlanmış sayılır
....

Görüşlerinizi ve varsa bu konuda başka somut olayları aktarırsanız, sevinirim.

Saygılarımla.
Old 09-12-2005, 01:04   #2
mskocak

 
Varsayılan

Öncelikle herkese iyi geceler diliyim. Bu bahsettiğiniz konu yeni bir konu değil üstadım. Ben burada görevi ihmal suçu var olduğu kanaatindeyim. Bir alacağı bu kadar sene sürüncemede bırakmak olsa olsa görevi ihmal olur. Ayrıca bu miktarı tedavüldeki en küçük para birimi ile yaptıklarını duymuştum. Yaptığınız savunmaya da itibar edilmeyeceği kanaatindeyim. Uzun senelerdir böyle bir uygulama yapıldığı için bu savunmanıza pek itibar edilmeyeceği kanaatindeyim. Öncelikle miktar senetle ispat kısmı altında o yüzden de borcu kimin kapattığı önemli değil mükellefin bile kapattığı durum çıkar. Borcu kısmi kapatan belli olsa rücu bile eder ben senin bu kadar borcunu kapattım diye. Ayrıca devlet baya af çıkartıyor. Faiz yok denecek kadar indirim yapılıyor. Vatandaş bu arada parayı işletiyor para kazanıyor. O parayı iyi işletirse borcu kat bekat kapatır. Ayrıca bir hakkın kullanımı hakkın kötüye kullanımına geliyorsa o hakkı kullanmaya hukuk cevaz vermez kişi aleyhinde olan bir işlem yapması nasıl hayatın olağan akışına aykırı ve hukuk ilkeleriyle bağdaşmıyorsa bir hakkın kötüye kullanılmasına da hukukta caiz görülmüyor. Yani benim düşünceme göre burada karlı çıkan taraf davayı alan vekil ücreti peşin alınca çok saygılar. Konu nereye gidecek merak ettim.
Old 09-12-2005, 08:32   #3
Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın mskocak,

Burada tartışmak istediğimiz husus vekilin ücretini peşin alması vs değil. Bunun konuyla ne ilgisi var pek çözemedim. Siz avukat değil misiniz? Vekilin ücretini ilgisiz bir şekilde yazdığınıza göre!!

Problem vergi dairesinin alacağını tahsil etmeyip zamanaşmına uğratması ve bu da yetmiyormuş gibi hile yaparak kendi ayıbını vatandaşın "yasal" hakkına tecavüz ederek gidermesidir.

1 YTL nin vatandaş tarafından "ödenmediğinin" şahitle bile olsa ispatı mümkün müdür? Olmayan şeyin ispatı da olmaz!

Dolayısıyla, sorgulamamız gereken devletin bir bütün olarak vatandaştan önce hukuka saygılı olması gerekip gerkmediği noktasında olmalıdır.

Siz devlet olarak hile yaparsanız veya yapan memura yol verirseniz, vatandaşınız nasıl olur? Bunu merak etmeliyiz öncelikle.
Old 09-12-2005, 09:58   #4
Admin

 
Varsayılan

Bilgi Edinme Kanuna istinaden 1-YTL'lık ödeme sayısını Defterdarlıktan sormak nasıl olur? Ne cevap verecekler merak ediyorum..
Old 09-12-2005, 21:59   #5
Çaba

 
Varsayılan

Sayın Admin,
Artık Defterdarlıklardan değil, Gelir idaresi başkanlıklarından sormak gerekiyor.Vergi Daireleri Defterdarlıklara bağlı değil.
Ödeme sayısının çok fazla olacağını düşünüyorum, zira yıllardır bu uygulama yapılmaktadır.
Old 10-12-2005, 14:49   #6
mskocak

 
Varsayılan

Sayın DİKİCİ,

Olmayan şeyin ispatı olmaz ise tartışılacak bir konu yok demektir. Ortada kimin tarafından yapıldığı belli olmayan bir ödeme var. Bu ödeme amme alacakları kanununa göre zamanaşımını kesiyor. Öncelikle ödemenin vergi memuru tarafından yapıldığını ispat etmek gerekiyor. Herhangi bir vatandaş böyle bir ödeme yaptı diye yapılan ödeme yüzünden benim zararım olduğunu yönünde ileri sürülecek bir itiraza itibar edilmeyeceği kanaatindeyim yapılan bu ödeme ile devletin zarara uğraması önlenmiştir. Aynı şekilde memur tarafından yapılan bir ödeme dolayısıyla devletin zararı önleniyor. Eğer memur böyle bir ödeme yapmaz ise o zaman oluşan zararla ilgili ona rücu talebinde bulunulacağı aşikar. Memur bunun önüne geçmek istiyor olabilir. Ancak burada bir görevi ihmal durumu mevcut ise memurun ancak bundan yargılana bileceği kanaatindeyim.

Vekalet konusu işin biraz tadı tuzu oldu. Bana böyle bir olay için birisi gelse bu davanın sahsımca kazanılamayacağını belirterek danışan kişiye şahsi fikrimi ileri sürerim. Kendisi bir hakkının çiğnendiği görüşünde ise dava açmasına bir şey diyemem. Bütün meslektaşlarımı ayrık tutmakla birlikte bu tür davranışlar sergileyen meslektaşlar olduğu için vekalet ücreti konusuna ufacık deyindim saygılar ve sevgiler.
Old 11-12-2005, 03:47   #7
Gemici

 
Varsayılan

Yorumsuz:

Sezer'in 605 sayılı KHK'yi iadesi...

Alıntı:
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, memurların meslekten ihracına ilişkin yeni düzenlemeler getiren 605 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) taslağını, 8 Ağustos 2000 tarihinde hükümete iade etti. Cumhurbaşkanı Sezer'in iade gerekçesi şöyle:

TÜRKİYE
CUMHURBAŞKANLIĞI
ANKARA

B.01.0.KKB.01 08 AĞUSTOS 2000
KAN.KAR: 39-19/D-1-2000-651

BAŞBAKANLIĞA

İLGİ : 12.07.2000 günlü, 605 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Taslağı.

Anayasa'nın, Cumhuriyet'in niteliklerini ve rejimini belirleyen 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin, başlangıç bölümünde belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir "hukuk devleti" olduğu vurgulanmıştır.Bu vurgulamaya göre, Cumhuriyet'in temel niteliği ve rejimin temeli hukuk devleti ilkesidir.

Hukuk devleti, aynı zamanda, özgürlükcü, çoğulcu, çağdaş demokrasilerin belirleyici niteliği ve Cumhuriyet'in diğer niteliklerinin güvencesidir. Bu özellik, hukuk devleti ilkesine özel önem kazandırmaktır.

Hukuk devleti hukukun üstünlüğü temeline dayanır. Hiçbir organ ya da kişi hukukun üstünde olamaz. Hukukun üstünlüğü Devletin tüm organlarının hukuka bağlılığını anlatır. Devletin tüm organlarının üstünde hukukun mutlak egemenliği vardır.

Hukukun üstünlüğü Anayasa'da iki biçimde yansımasını bulmuştur. Birincisi, Anayasal kuralların üstünlüğü ve bağlayıcılığı (m.11); ikincisi, Anayasa Mahkemesi (m.153) ve mahkeme (m.138) kararlarının bağlayıcılığıdır.

Anayasa'nın 11. maddesinde, Anayasa kurallarının yasama, yürütme ve yargı organları ile yönetimi ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu belirtilmiştir.

Ayrıca, Anayasa'nın 2. maddesiyle gönderme yapılan ve 176. maddesiyle Anayasa metnine dahil edilen başlangıç bölümünde, egemenliği ulus adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, Anayasa'da gösterilen hukuk düzeni dışına çıkamayacağı açıkca vurgulanmıştır.

Bu düzenlemeler, Anayasa'nın üstün kurallarına öncelikle Devletin tüm organlarının uymasını zorunlu kılmaktadır.


3 Soru:
1. Vergi daireleri devletin bir kuruluşumu dur?
2. Zamanaşımı anayasal hukuk düzeninin bir parçası/bir kurumumu dur?
3. Vergi daierlerindeki bazı kişiler hukuk üstü bir kişiliğe mi sahiptir?

Not: Yukarıdaki alıntı ve sorular sadece ve sadece Sayın Dikici'nin aktardıklarında bir gerçek payı olduğu varsayımına dayanılarak yazılmıştır.

Saygılarımla
Old 11-12-2005, 12:16   #8
Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Herhangi bir vatandaş böyle bir ödeme yaptı diye yapılan ödeme yüzünden benim zararım olduğunu yönünde ileri sürülecek bir itiraza itibar edilmeyeceği kanaatindeyim yapılan bu ödeme ile devletin zarara uğraması önlenmiştir. Aynı şekilde memur tarafından yapılan bir ödeme dolayısıyla devletin zararı önleniyor.


Sayın Mskocak,

Hukuk, sadece vatandaşların sorumluluklarını düzenleyen bir kurum değildir. Aynı zamanda vatandaşların haklarını da bir temele bağlar.

Hukuk, diğer yandan bildiğiniz gibi Devleti de kurallar dairesinde hak ve yükümlülüklerle sınırlandırır.

Benim bir hukuk mezunu olarak itirazım şu noktada:

Devlet de olsa hukuk önünde her kurum veya kişi eşittir. Vergi borcunu öödemek vatandaş için bir yükümlülüktür. Fakat vergiyi zamanaşımı süresi içind etahsil etmek de Devlet için bir yükümlülüktür. Devlet veya memuru bu yükümlülüğünü yerine getirmemiş ise, artık o noktada vatandaş için doğmuş bulunan yasal hakka da saygılı olmak zorundadır.

Ne pahasına olursa olsun Devlet zararını önlemek diye bir kural yoktur. Hukuk devletinde hukuk, Devletten önce gelir ve Devletten daha önemlidir. Devlet, memuru yüzünden bir zarar uğramışsa bunun sorumlusu vatandaş değildir, memurdur ve Devlet memuru hakkında gerekeni yapmalıdır.

Hukuk, devlet tarafından asla çiğnenmemelidir!

Ben hukuku böyle biliyorum. Bu nedenle de, devlet zararı, şu zararı bu zararı bana kabul edilemez bir gerekçe olarak görünüyor.

Not: Sayın Gemici'ye katkıları için teşekkür ediyorum.


Sevgiler, selamlar.
Old 11-12-2005, 12:19   #9
Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Alıntı yapılan mesajın sahibi: Admin
Bilgi Edinme Kanuna istinaden 1-YTL'lık ödeme sayısını Defterdarlıktan sormak nasıl olur? Ne cevap verecekler merak ediyorum..


Mutlaka çok ilginç bir sonuç çıkacaktır. Fakat şunu da düşünmek gerekir: Hiç bir memur, devletin bilgisi dışında böyle bir eyleme girişemez. Yani 1YTL de olsa çıkarıp cebinden ödemez!
Old 11-12-2005, 13:44   #10
mskocak

 
Varsayılan

Sayın DİKİCİ,

Ben Vergi Memurunun yada Devletin Avukatlığını yapmıyorum. Olay da bir görevi ihmal olduğunu savunuyorum. Bir alacağı bu kadar süre zarfında sürümceme de bırakmayı tasvip etmiyorum. Hukuk kurallarını uygulamak elbete ki idarenin görevi idare kendisi hukukun üstünlüğüne uymazsa vadantaştan hukuka uymasını bekleyemeyiz. İdarenin yapmış olduğu her eylemin hukuka uygun olması beklenemeyeceği için AY 125 göre denetime tabii tutulması normaldir.

Zamanaşımı borcu sona erdirmen bir durumundur? Hayır zamanaşımı borcu sona erdiren bir durum değildir. Öyle olsa idi bu durum resen göze alınması gereken bir durum olurdu. Hepimizin bildiği gibi süresinde yapılmayan bir zamanaşımı itirazı dikkate alınmaz. Zaman aşımı mevcut bir borcun ödenmesini engelleyen usulü bir itirazdır. Devlet memuru 10 yıl geçtikten sonra geçmişe dönük bir borç yatırsa buna herkes itiraz edecektir. Tartışmama konusu olayda ödeme ile zamanaşımı kesilmiştir. Siz ödemenin usulsüz olduğunu kötüniyetli olduğunu bu yüzden de zamanaşımının gerçekleştiğini savunuyorsunuz. Ben ise ödemenin usulsüz olmadığını savunuyorum. Kanun açık ödeme zamanaşımın keser. Dikkatinizi çekerim. Borçlunun ödemesi zamanaşımın keser diye bir ibare yok. bu yüzden de olayda bir zaman aşımı yok ama devlet memurunun bir ihmali var. Gecen gün manşette bir haber vardı. Belki okumuşsunuzdur. Savcının elinde bulundurduğu derdest dosyaları yeterince takip etmediği bazı suçların zamanaşımına uğramasına sebebiyet verdiği için hakkında açılan kamu davasından suçlu bulunmuştur. Ben soruyorum. Bir hukukçu olarak o kadar dosyayı idare edebilirmiyiz. Ben kendi adıma edemem memurun iş çokluğundan dolayı neden bu işlemleri zamanında yapmadın diye hakkında kamu davası açılıyor ve mahkumiyetle hükme bağlanıyorsa memurun bu iş çokluğunda etik olmayan ancak kanaatimce yürürlükte mevzuata uygun davranışından dolayı ancak kınaya biliriz. Bu davranışı yapmasa kendisinin görevi ihmal suçundan ve devleti zarara uğrattığı için hakkında kamu davası açılması %100 de yüz iken vergi memurunu bu eyleminden dolayı yargılamak insafsızlık olur.

Kısaca ben olayda zamanaşımı olmadığı yapılan işlemin kanuna uygun olduğu kanaatindeyim. Süre 10 yıllık süre geçtikten sonra böyle bir işlem geriye dönük yapılsa idi. O zaman sizinle aynı görüşte olacaktım. Sevgiler, saygılar.
Old 11-12-2005, 17:16   #11
Gemici

 
Varsayılan

AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN

Madde 3 - Bu kanundaki amme alacağı terimi: 1 inci ve 2 nci maddeler şümulüne giren alacakları,
Amme borçlusu veya borçlu terimi: Amme alacağını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni temsilci veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini, vergi sorumlusunu, kefili ve yabancı şahıs ve kurumlar temsilcilerini, Alacaklı amme idaresi terimi: Devleti, vilayet hususi idarelerini ve belediyeleri,
Tahsil dairesi terimi: Alacaklı amme idaresinin bu kanunu tatbik etmekle vazifeli dairesini, servisini memur veya memurlarını,
Yalnızca mal olarak geçen terim: Menkul, gayrimenkul "gemiler dahil" mallarla, her çeşit hak ve alacakları,
Para cezaları terimi: Amme, tazminat, inzıbati mahiyette olsun olmasın bütün para cezalarını,

Amme alacaklarını kesip ödemek mecburiyetinde olanlar:
Madde 22 - Amme alacağını borçlusundan kesip tahsil dairesine ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahıslar, bu vazifelerini kanunlarında veya bu kanunda belli edilen zamanlarda yerine getirmedikleri takdirde, ödenmiyen alacak bu hakiki ve hükmi şahıslardan bu kanun hükümlerine göre tahsil olunur.
Tahsil edilen amme alacaklarından yapılacak reddiyat sebebiyle mahsuplar:

Madde 27 - Amme alacağını ödememiş borçlulardan, müddetinde veya hapsen tazyikına rağmen mal beyanında bulunmayanlarla, malı bulunmadığını bildiren veyahut beyan ettiği malların borcuna kifayetsizliği anlaşılanların ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar hükümsüzdür.

Madde 41 - Maliye Vekaletinin tayin edeceği yerlerde, nevileri mezkür Vekaletçe tesbit edilecek amme alacakları, bu Vekaletçe isimleri belirtilecek bankalar delaletiyle veya postaneler vasıta kılınmak suretiyle ödenebilir............ (Ek: 31/1/1984 - 2975/1 md.; değişik: 24/3/1988 - 3418/34 md.) Tahsilatı yapan ilgili kuruluşların, bu görevleri süresinde yerine getirmeyen sorumlularından, ödemeye konu amme alacağının % 10'u nispetinde ayrıca ceza tahsil olunur.

Madde 45 - (Değişik: 31/1/1984-2975/4 md.)
Vergi, resim gibi belli bir amme alacağı ile devamlı surette mükellef tutulanlar adına tahakkuk ettirilen amme alacakları ile bunlardan yapılan tahsilatı göstermek üzere vergi cüzdanları düzenlenir.

Madde 103 - Aşağıdaki hallerde tahsil zamanaşımı kesilir:
1. Ödeme,
2. Haciz tatbiki,
3. Cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat.
4. Ödeme emri tebliği,..............


BORÇLAR KANUNU
IV - Müruru zamanın kat'ı:
1 - Katı sebepleri

Madde 133 - Aşağıdaki hallerde müruru zaman katedilmiş olur:
1 - Borçlu borcu ikrar ettiği, hususiyle faiz veya mahsuben bir miktar para veya rehin yahut kefil verdiği takdirde.


103. Maddedeki ödemenin kim veya kimler tarfaından yapılacağı belirtilmemiş. Buna rağmen kanunun sistematiği ve tahsilatın kimden yapılacağı göz önünde bulundurulunca 'zaman aşımına yol açacak ödemenin' kim tarafından yapılacağı açıkça belirtilmiş.

AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN'daki ve Borçlar Kanunudadaki hükümler herhangi bir yoruma meydan vermiyecek şekilde açık. Bu açık hükümlere rağmen, eğer bir kurum veya kişi bir miktar para yatırırsa ve bu para mükellef tarafından yapılan bir ödeme imiş intibaıını uyandırırsa, yapılan işlemin ismi sahtekarlıktır.

Saygılarımla
Old 14-12-2005, 12:27   #12
Saim Dikici

 
Varsayılan

Borçlar kanunu 87 ve 88. maddeler ile ticaret kanununun muhtelif maddelerinde düzenlenen makbuz, alacaklı tarafından düzenlenerek, borçluya verilen tek taraflı ve tek imzalı bir belgedir.

Vergi dairelerinin hatalı ve kanımca hukuk karşıısnda açık haksız rıza dışı ödeme işlemi gibi durumları ortadan kaldırmak adına, makbuza borçlunun da imzasının alınması doğru olacaktır.

Gerek borçlar kanunu 87 ve 88. maddelerde, gerekse ticaret kanununun ilgili benzer maddelerinde makbuzun şekline dair bir açıklık yok ise de, (Yani borçlunun imzası gerekmese de ) uygulamadaki suistimallere engel olmak için mutlaka borçlunun da imzası alınmalıdır.

Bu konuda da değerli düşüncelerinizi alıp, tartışmak isterim.

Saygılarımla.
Old 15-12-2005, 02:29   #13
Gemici

 
Varsayılan

Sayın Dikici,
kanımca borçlunun makbuzu imzalaması zorunlu değildir. Borçlunun makbuzu imzalaması makbuzun makbuz olması için gereken bir koşul değildir çünkü. Makbuz sizin de belirttiğiniz gibi alacaklı tarafından düzenlenip borçluya VERİLEN bir belgedir. Bu belge ile alacaklı, borçlunun makbuzda belirtilen edimini yerine getirdiğini belirtmektedir. Borçlu gerektiğinde makbuzunun ortaya koyup, borcun ödediğini kanıtlıyacaktır. Tek taraflı bir rıza beyanı olan makbuza borçlunun imza atması gerekmez.

Vergi dairelerinin uygulamasına dönersek, sormamız gereken soru şu olmalıdır; Borçlunun elinde olması gereken makbuzun vergi dairesindeki dosyada ne işi var?

Göze ilk çarpan gariplik, olayda ispat yükümlülüğünün tersine çevrilmiş olması, makbuzu borcu ödemiş olan borçlu değil, borçluya makbuz vermesi gereken alacaklı kendi elindeki dosyadan çıkarıyor. Sormak gerekir, borçluya verilmesi gereken makbuz neden dosyada diye? Makbuzun dosyaya girmesi gerekiyorsa, borçluya makbuzun bir kopyası verildi mi ve buna karşılık borçludan bir imza alındı mı sorusunu sormak gerekir.

Olayımızda makbuz olayının genel uygulamasının dışına çıkan ve makbuzun işlevini tersine döndüren bir durum var; Makbuzu borcu ödediği iddia edilen borçlu değil, borçluya o makbuzu düzenleyip vermek zorunda olan alacaklı ortaya çıkarıyor.

Borçlunun lehine olması gereken makbuz, borçlunun aleyhine kullanılıyor. Fikrimce ortada gerçek bir makbuz bile yok. Çünkü makbuzun makbuz olabilmesi için gereken koşul, yani borçluya verilmesi koşulu gerçekleşmemiş. Hukuk mantığının ve belirli bir hukuki uygulamanın tersine çevrilmesi ve kötüye kullanılması var ortada.

Konu, kanun hükümlerinin sözüne bağlı kalınarak çözülmesi olanaksız olan bir konu. Ancak ve ancak kanunun, ve bu arada zaman aşımı kurumunun düzenleniş amacına, ruhuna uygun bir yorumla çözülebilecek bir konu. Bunun içinde yargıtaya ve hukukun üstünlüğüne inanmış hukukçulara iş düşüyor.

Saygılarımla

Not: Mesajlarımdaki mantık ve yazım hatalarını görüp bana bildiren Sayın Hemşehrim Av. Ömer Kavili'nin uyarısı yönünde yukarıdaki mesajı değiştirme gereğini duydum.
Old 18-12-2005, 14:47   #14
Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
kanımca borçlunun makbuzu imzalaması zorunlu değildir. Borçlunun makbuzu imzalaması makbuzun makbuz olması için gereken bir koşul değildir çünkü. Makbuz sizin de belirttiğiniz gibi alacaklı tarafından düzenlenip borçluya VERİLEN bir belgedir. Bu belge ile alacaklı, borçlunun makbuzda belirtilen edimini yerine getirdiğini belirtmektedir. Borçlu gerektiğinde makbuzunun ortaya koyup, borcun ödediğini kanıtlıyacaktır. Tek taraflı bir rıza beyanı olan makbuza borçlunun imza atması gerekmez.


Sayın Gemici,

Yukarıda yer alan açıklamalarınız doğru ve zaten buna itirazı olan yok.kaldı ki açıklamalarımda buna değindim. Benim söylemek istediğim şu:


Zamanaşımını kesen bir çok durum vardır. Bunlar hem Borçlar kanununda açıkça sayılmıştır hem de 6183 sayılı yasada yer almıştır.

Kötü niyetli alacaklı (Bu her hangi bir vatandaş da olabilir kamu idaresinde çalışan işgüzar bir çalışan da) mevcut makbuz işleyişini istismar edebilir (ki ediyorlarmış!). Bunu önlemek için neler yapılabilir?

"Mesela: Makbuza borçlu da imza koyabilse nasıl olur? " diye soruyorum...

Zamanaşımı kesmek için işleyen yasal süre içind etakibe geçmek, alacağın takip ve tahsiline yönelik usulü işlemlerde bulunmak yeterlidir... Bunu yapmayan alacaklı, borçlunun zamanaşımı def'i karşısında artık imaknını yitirmektedir... Bu durumda; kendi üzerine düşen alacağı takip etmek yükümlülüğünü yerine getirmeyen alacaklının, zamanaşımından sonra borçlunun kanunen doğmuş hakkına hile ile el atması hukuken korunamaz...

O halde uyanık ve hukuk tanımaz bazı vatandaşlar da bu yolu denese ve varsayalım, zamanaşımına uğramış bir çek için ya da ne bileyim adi alacak için icra yoluna başvurmadan, bir bankaya gidip kendi hesabına para yatırıp ve dekonta da yatıran: Borçlu adı soyadı yazdırsa (Bu mümkündüri bankalar para yatırırken yatıranın adı soyadı vs bilgilerini sözlü beyanla yapıyorlar! ) bu durumda, yasal zaman aşımı hakkının ne anlamı kalacak?

Ben ispat probleminin kolay olduğunu düşünüyorum:

Bilindiği gibi ispatı aranan husus, doğa kanunları ile açıklana biliyorsa yahut somut olay eşyanın tabiatına aykırı ise, artık ispat aranmaz!


Mesela. Kar beyazdır. Bunun ispatı aranmaz!
Kömür siyah olur... İspatı aranmaz...

Bunun gibi...

Vergi dairesinin 10.000 YTL alacağı için zamanaşımı dolduktan sonra 1 YTL ödendi makbuzuna sığınmasını irdeleyelim:

Normal bir borçlu, borcunu ne için ödemek ister?

Borcundan kurtulmak (ve ya kendisine en azından fayda sağlamak) için... öder.

Somut olayda, zamanaşımına uğramış bir borç için borçlunun borcun 10.000 de birini ödemesi, normal olabilir mi?

Olamaz...

Pekiyi bu ödeme, alacaklıya bir fayda sağlar mı? Sağlar...

Borçluya bir fayda sağlar mı? Hayır! tam aksine kesinlikle zarar verir...

Kısaca: Borçlunun zamanaşımına uğramış borcu 10.000 YTL için mesela; 1YTL ödeme yapması eşyanın tabiatına aykırıdır ve kanımca ispatına bile gerek yoktur!

Ben bunu tartışmak istiyorum...

Yoksa sizin dediklerinizin hepsi doğru ve kesinlikle ben de katılıyorum.

Saygılarımla...
Old 26-12-2005, 22:13   #15
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
.......makbuzunu da kişinin dosyasına koyuyormuş!


Sayın Dikici,
benim kar'ın beyaz olduğunu üzerine basa basa açıklamaya çalışmamın sebebi bize, yahutta başkalarına, kar olarak olarak yutturulmaya çalışılan şeyin aslında kar olmadığını belirtmek için.

Dosyaya konulan pusula makbuz değildir bence. Bu pusulanın makbuz olma niteliğini kazanması için borcu ödediği iddia edilen borçluya teslim edilmesi gerekir. Teslim edilmediği sürece yasaların öngördüğü makbuz değildir.

Saygılarımla
Old 27-12-2005, 12:09   #16
Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın Gemici,

Resmi dairelerde makbuzlar birden fazla nüsha olarak düzenleniyor zaten. Bu noktada dosyada bir makbuzun olması yeterli ve normaldir. Mükellefe verilmesi gereken ikinci nüsha ise muhtemelen minareyi çalanlarca imha ediliyordur.

Saygılarımla.
Old 29-01-2006, 17:40   #17
mehmetdemirlek301

 
Varsayılan

Benim kanaatimce, 6183 S.K. hükmünün ilgili maddesi borçlunun yapacağı ödemeleri kapsamaktadır.Borçlunun haberi olmaksızın 3. şahıslar tarafından yapılan ödemeler, borçlunun lehine olarak hesaptan düşülür ama zamanaşımıyla ilgili mu madde borçlunun aleyhine işletilemez.Zira borçlu, bu ödeme her ne kadar benim lehime yapılmış olsa dahi, benim haberim olmaksızın başka birisi tarafından ifa edilmiş şeklinde savunma yaptığı takdirde, bunun aksi, aksini iddia edence ispatlanmalıdır.Zira ispat kuralları bunu gerektirir.Saim Dikici'nin de değindiği gibi, bu para ödenmiş ama bunu ben ödemedim dediğim zaman, bunu benim ödemediğimi ispat etmem çok zordur ve bazen mümkün değildir.Ama ödemeyi alan alacaklı bunu borçlunun bizzat kendinden tahsil ettiğini basit bir yöntemle ispat edebilir.Bu durumda, borçlunun savunmasına itibar edilmesi hayatın zorunlu gereğidir.
Diğer bir husus da, bu sembolik rakamı kabul eden memurun, bunun arkasında bir neden araması gereğidir ve kendini buna göre hazırlaması ve dikkat etmesidir.Misalen 100 YTL borcu olan birisinin gelip de 1 YTL ödemesi durumunda gülünç bir durum ortaya çıkar.Bu durumda tahsilat yapan devletin bunun arkasındaki sebebi araştırması ileride böyle bir durumun ortaya çıkacağını öngörmesi ve buna ilişkin gerekli tedbiri alması icabeder.Bunha ilişkin de kendi usüllerinrde bir düzenleme yaparak bu tür durumları ortadan kaldırması icabeder.Ödeme makbuzuna ödeyenin imzasını almak gibi mesela.
Diğer bir husus da, kanuna bu maddenin niçin eklenmiş olduğudur.Bunun için kanunun gerekçesini araştırmakta fayda var.Zira özel hukukta kısmi ödemeler alacakta zamanaşımını kesmezken burada nasıl kesiyor.Acaba maddenin metninde bir yanlışlık olabilir mi?Diyelim kanunkoyucu bu maddeyi bilerek ve isteyerek kanuna derpiş etmiş, o halde borçlular da, ödemeyi bizzat kendisi yapmış olsa dahi, kendi yaptıkları ödemeleri inkar ederek borcun bakiyesi hakkında zamanaşımı itirazında bulunabileceklerdir.Burada ödemeyi bizzat borçlunun yaptığını ispat yükü devletindir.OLMAYAN BİR ŞEY İSPATTAN VARESTEDİR, ANCAK BİR ŞEYİN VARLIĞININ İSPATI GEREKİR.
Old 29-04-2008, 15:41   #18
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sabah Gazetesi, 29 Nisan 2008,

http://www.sabah.com.tr/haber,19932F...9838FE9C8.html




1 YTL İle devleti batıklardan kurtarıyorlar




Maliye memurlarının,kendi ceplerinden karşıladıkları ''1 YTL'lik'' sembolik tahsilatla, kamu alacaklarının 5 yıllık zaman aşımına uğramasının önüne geçtikleri bildirildi...

Adana Defterdarı Tamer Utkucu, bütçe gelirlerinin toplanması, yapılan harcamaların muhasebeleştirilmesi, devlete ait taşınır ve taşınmaz malların yönetiminden sorumlu kurumların, amme alacaklarının tahsilinde azami gayreti gösterdiğini bildirdi.

Kamu alacaklarının takibini, ''6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'' kapsamında gerçekleştirdiklerini ancak, bu kanuna göre, amme alacağının, 5 yıl içinde tahsil edilmediği takdirde zaman aşımınına uğradığını ifade eden Utkucu, şunları söyledi:

''Aynı kanunun 103. maddesine göre, kamu alacaklarının 5 yıllık zaman aşımına uğramaması için memurlarımız da fedakarlık yapıyor. Memurlarımız, takip ettikleri dosyadaki kamu borçlusunu bulamadıklarında, kendi ceplerinden karşıladıkları 1 YTL'lik sembolik tahsilatla, kamu alacaklarının 5 yıllık zaman aşımına uğramasının önüne geçiyorlar. Yatırılan 1 YTL, o dosya için 5 yıl daha kazandırıyor.''Utkucu, aralarında ecrimisil (hazine taşınmazının izinsiz kullanımı halinde geriye dönük tahsil edilen kira bedeli) alacakları, idari para cezaları, trafik cezaları, çevre cezaları, mahkeme kararlarıyla ortaya çıkan teminatlar ya da vergi cezaları gibi kamu alacaklarının tahsili için çalışmalarının sürdüğünü belirterek, şöyle devam etti:''Bir dosyadaki amme alacağının zaman aşımına uğraması devletin milyonlarca YTL'yi bulabilen alacağının batığına sebep olurken, ilgili memuru da zor durumda bırakabiliyor. Bu nedenle memurlarımız duyarlı davranışlarıyla hem devletin zarara uğramasını, hem de kendilerinin güç durumda kalmasını önlemiş oluyor.''

Utkucu, 2007 yılı sonu itibariyle kamu alacaklarından dolayı 20 bin 830'u hukuk davaları, 5 bin 319'u ceza davaları, 379'u icra davaları, 450'si idari davalar ve 2 bin 960'ı vergi davaları olmak üzere mahkemelerde açılmış 29 bin 938 dava dosyasının bulunduğunu, bunların toplam bedelinin ise 47 milyon 97 bin 608 bin 45 YTL olduğunu bildirdi.

AA
Old 06-09-2008, 10:12   #19
halit pamuk

 
Varsayılan

Sayın Saim Dikici'ye aynen katılıyorum.

Aslında bunu yapan bir tanıdığına kötülük yapmak isteyen bir vatandaş olsa, bunu anlayabilirim. Ancak, devlet değimiz, şey bu yola başvuramaz.Devlet bataklıktan böyle kurtulmaz. Denetim mekanizmalarını çalıştırarak, maliyedeki personel sayısının ve niteliğinin artırılması vs. vs. gibi faaliyetlerle kamu alacaklarını zamanaşımına uğramadan tahsil etmeye çalışırsın.

Ancak tahsil edemiyorasan, bir tür kanuna karşı hile yoluna gidemezsin. Kanaatimce de hukuki görüşüm: Bu durum, MK.m.2 de yer alan ve evrensel hukuk ilkesi olan Dürüstlük kuralı(objektif iyiniyet) ve hakkın kötüye kullanılması yasağı kapsamında düşünülmelidir.

Yani basit bir örnekle; teröristlerin hiç bir kurala uymadan insanları öldürmesi kötü bir şey olmasına rağmen terörüstlüğün doğası gereği doğaldır. Ancak Devlet ne kadar iyi bir amaçla olursa olsun, hiç bir kurala uymayan bir terörüste karşı dahi, kuralına göre hareket etmesi ve Kuralına göre çatışmaya girmesi gerekir.

Basit Bir cizgi romandan sinemaya uyarlanan Batman(kara şövalye) de dahi bu konu o kadar güzel anlatılmış ki; bunu anlayınca doğrunun da ne olduğunu anlıyoruz.
Old 06-09-2008, 10:32   #20
Hümaniter

 
Varsayılan

Bu konu üzerinde daha önce çalışmıştım Vergi Güvenliği ilkesine aykırı çünkü idareye değil uygulanan kanun itibari ile Fransız Hukukunda ve Avrupa Birliği Adalet Divanı içtihatlarının kabul ettiği Hukuki Güvenlik ilkesine aykırı kanımca çünkükişinin normlara duyduğu bir güven var.Kanuna karşı hile olduğunu pek düşünmüyorum.Bizdeki klasik kanuna karşı hile anlayışı ile uyuşmuyor fakat normun aşımı sureti ile kanuna karşı hile uygulaması ki Fransız Hukukunun bir parçasıdır.Buna uygulaması olanaklı ise olanaklı olacaktır.
Old 14-04-2011, 16:29   #21
denizyldz_84

 
Varsayılan

Yukarıda tartışılan konuyla ilgili bir yargıtay kararı arıyorum. Bizzat vergi dairesi memurları bu konuda karar olduğunu söylediler, sayın meslektaşlarımdan ellerinde böyle bir karar varsa siteye eklemelerini rica ediyorum. saygılarımla.
Old 15-02-2014, 09:59   #22
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Danıştay 3. Daire
...Mahkemelerince 21.01.2010 tarihinde verilen ara kararı üzerine davalı İdare tarafından dosyaya sunulan belgelerin incelenmesinden, iptal edilen ödeme emirleri içeriği kamu alacakları için daha önce şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin 07.07.2003 tarihinde ilanen tebliğ edildiği, 22.11.2008 tarihinde ise her kamu alacağı için ayrı ayrı olmak üzere 1 kuruş ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.

22.11.2008 tarihinde yapılan 1 kuruş tutarındaki ödemenin davacı tarafından yapıldığının kabulü iktisadi icaplara uygun düşmediği gibi hayatın olağan akışına göre normal bir durum da sayılamayacağından söz konusu ödeme nedeniyle zamanaşımı süresinin kesildiğinden bahsedilmesine olanak olmayıp, ödeme emirlerinin ilanen tebliğinin ardından zamanaşımını kesen herhangi bir durumun ortaya çıkmadığı da dikkate alındığında, tahsil zamanaşımı süresinin dolduğu ve 31.12.2008 tarihine kadar tebliğ edilmesi gereken vergi ve cezalara ilişkin ödeme emirlerinin, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra, 14.12.2009 tarihinde davacıya tebliğ edildiği açıktır...

Kararın tamamı için:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=15359
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Gabin mi Hile mi? Brusk Meslektaşların Soruları 5 01-11-2006 09:07
aile konutu şerhi ve kanuna karşı hile dbbk Meslektaşların Soruları 1 29-08-2006 18:06
Boşanma-tazminat-kanuna Karşı Hile- duran Meslektaşların Soruları 1 28-02-2004 15:53
Kamu İdareleri ulucsi Hukuk Soruları Arşivi 2 11-04-2002 12:45
4422 Sayılı Kanuna Muhalefetten Tutuklanan Bir Memurun Devlet Memurları Kanuna Göre V Bülent Hukuk Soruları Arşivi 1 21-02-2002 22:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06325793 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.