Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İptal EdİlmİŞ İcra Takİbİ Sebepsİz ZengİnleŞme Davasinda ZamanaŞimini Keser Mİ?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-03-2012, 14:40   #1
elitra

 
Varsayılan İptal EdİlmİŞ İcra Takİbİ Sebepsİz ZengİnleŞme Davasinda ZamanaŞimini Keser Mİ?

Müvekkilin keşide ettiği 15.10.2010 keşide tarihli çek süresinde bankaya ibraz edilmemiştir. Daha sonra çeki ciro yolu ile elinde bulunduran alacaklı vekili 15.03.2011 tarihinde "kambiyo senetlerine mahsus icra takibi" başlatmıştır. Süresinde İcra Hukuk Mahkemesi' ne müracaatımız üzerine 20.08.2011 tarihli karar ile takip iptal edilmiştir.Bu kez alacaklı vekili 05.01.2012 tarihinde "ilamsız takip" yapmış ve itirazımız üzerine takip durmuştur. Alacaklı vekili itirazın iptali davası açmış ve sebepsiz zenginleşme sebebi ile ispat külfetinin tarafımıza yüklenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. BK m:66 gereği keşide tarihinden itibaren 1 yıl geçmekle sebepsiz zenginleşme davası zamanaşımına uğruyor. BK m:133 icra takibinin zamanaşımını kestiğini belirtmiş ise de takibin iptal edilmiş olmasının sonucunu izahtan uzaktır. Alacaklının İcra hukuk Mahkemesi' nde iptal edilen 15.03.2011 tarihinde başlattığı icra takibi 1 yıllık zamanaşımı süresini kesmiş midir?
Old 26-03-2012, 11:00   #2
av.aka

 
Varsayılan

Kanaatince burda önemli olan itirazın iptali davasının süresinde açılıp açılmadığıdır.
Old 26-03-2012, 15:39   #3
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan elitra
Müvekkilin keşide ettiği 15.10.2010 keşide tarihli çek süresinde bankaya ibraz edilmemiştir. Daha sonra çeki ciro yolu ile elinde bulunduran alacaklı vekili 15.03.2011 tarihinde "kambiyo senetlerine mahsus icra takibi" başlatmıştır. Süresinde İcra Hukuk Mahkemesi' ne müracaatımız üzerine 20.08.2011 tarihli karar ile takip iptal edilmiştir.Bu kez alacaklı vekili 05.01.2012 tarihinde "ilamsız takip" yapmış ve itirazımız üzerine takip durmuştur. Alacaklı vekili itirazın iptali davası açmış ve sebepsiz zenginleşme sebebi ile ispat külfetinin tarafımıza yüklenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. BK m:66 gereği keşide tarihinden itibaren 1 yıl geçmekle sebepsiz zenginleşme davası zamanaşımına uğruyor. BK m:133 icra takibinin zamanaşımını kestiğini belirtmiş ise de takibin iptal edilmiş olmasının sonucunu izahtan uzaktır. Alacaklının İcra hukuk Mahkemesi' nde iptal edilen 15.03.2011 tarihinde başlattığı icra takibi 1 yıllık zamanaşımı süresini kesmiş midir?

TTK 644'de düzenlenen kambiyo senetlerinde sebepsiz zenginleşmeye dayalı talebin(kanunda dava ifadesi kullanılmışsa da kanımca talebin olayınızdaki gibi bir icra takibi ile de yöneltilmesi mümkündür)tabi olduğu zamanaşımı süresi kanunda düzenlenmemiştir.Yargıtay,boşluğu, BK sebepsiz zenginleşme hükümlerini kıyasen uygulayarak 1 yıllık zamanaşımı süresini kabul ederek doldurmaktadır.
İşte bu bir yıllık sürenin hangi tarihten itibaren işlemeye başlayacağı da ayrı fakat önemli bir sorundur.Yine Yargıtay tarafından sürenin başlangıcının,hakkın kaybedildiği an olduğu kabul edilmektedir(10.01.2011 tarihli bir çekte ibraz süresinin bitimi+6 ay,yani 20.07.2011 olduğu kabul edilmektedir).Buna karşın doktrinde,1 yıllık sürenin,zamanaşımının bir defi yoluyla mahkeme önünde kullanıldığı hallerde zamanaşımı nedeniyle ilk icra takibini geri bırakan ve /veya iptal eden mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren başlaması gerektiği ileri sürülmektedir(BU konuda Durgut Ramazan,Kambiyo Senetlerinde Sebepsiz Zenginleşme,s.126-127,dipnot 87)
Tüm bu bilgiler ışığında Yargıtay'ın kabul ettiği çözüme göre olayınızda sebepsiz zenginleşme davasının zamanaşımı süresi 15.10.2010+çekin ibraz süresi+6 ay+1 yıl şeklinde hesaplamayla 25.4.2012 tarihinde gerçekleşeceğinden ve ikinci(sebepsiz zenginleşmeye yönelik)takip,bu süre dolmadan açıldığından artık iptal edilen takibin süreyi kesip kesmediğinin bir önemi kalmamıştır diye düşünüyorum.
Diğer yandan Yargıtay'ın çekin ibraz edilmediği hallerde de süreyi 6 aylık zamanaşımı süresinin sonundan başlatması,doktrinde ibraz edilmeyen bir çekte zamanaşımı süresinin işlemesi söz konusu olamayacağından eleştirilmektedir.Ancak bildiğim kadarıyla bu yöndeki içtihatlar varlığını korumaktadır.
Old 26-03-2012, 16:14   #4
madlock

 
Varsayılan

Sorunuzda çekin süresinde bankaya ibraz edilmediğinden bahsetmektesiniz. O halde bu çek artık kambiyo senedi vasfını yitirmiştir. Ancak ilamsız takibe konu edilebilir. Sanırım takibin iptal sebebi de bu olmalı. Alacaklı bu noktada bahsettiğiniz gibi ilamsız bir takip yapmış ve itiraz üzerine itirazın iptali davası açmış. Çekteki mücerretlik ilkesi nedeniyle alacağa konu hukuki ilişkiyi başlangıçta ispat etmek zorunda olmayan alacaklı şimdi çeke konu hukuki ilişkiyi ve bu ilişkiden dolayı alacaklı olduğunu, çekin yanında başkaca delillerle de ispat atmek zorunda. Alacaklı sebepsiz zenginleşme adı altında sizden borçlu olmadığınızı ispat etmenizi mi istiyor? Bunu anlayamadım ama dava sebepsiz zenginleşme davası olsa bile sizin sebepsiz zenginleşmediğinizi ispat etmek zorunda olmadığınızı düşünüyorum. Zamanaşımı süresinin de çeke konu alacağın doğduğu tarih olduğunu düşünüyorum.
Old 26-03-2012, 20:13   #5
elitra

 
Varsayılan

Sayın Av.Ömeroğlu aşağıdaki YHGK kararı ışığında hukuki yorumlarınızın kabulü mümkün değildir.


YHGK
Esas : 2011/19-132
Karar : 2011/266
Tarih : 04.05.2011
ÇEKİN SÜRESİNDE İBRAZ EDİLMEMESİ SEBEBİYLE HAKSIZ İKTİSAP (Zamanaşımı)
HAKSIZ İKTİSAP ( Çekin Süresinde İbraz Edilmemesi Sebebiyle )
ZAMANAŞIMI HESABI ( Çekin Süresinde İbraz Edilmemesi Sebebiyle Haksız İktisap )
BK.66
TTK.600, 644, 708, 726, 730
TTK.732
Süresinde ibraz edilmeyen çeke dayalı olarak (TTK 644.maddesi uyarıca) yapılan ilamsız icra takibine karşı, davalının haksız olarak itiraz ettiği ve takibin durduğu ileri sürülerek;
yasal dayanaktan yoksun itirazın iptaline karar verilmesitalebi ile açılan davada:
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; 818 sayılı Borçlar Kanunu uyarınca uygulanacak bir yıllık zamanaşımı süresinin, çekin ibraz süresinden sonra mı yoksa ibraz süresinin bitiminden itibaren altı ay geçtikten sonra mı işlemeye başlayacağı noktasında toplanmaktadır.

Dava konusu çekin ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmediği, dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Süresinde ibraz edilmeyen çek, kambiyo vasfını yitirmiş olmakla adi belge niteliğindedir.
Bu haliyle davaya konu belge çek vasfı taşımayıp, adi belge niteliğinde olduğundan, somut olayda TTK’nun 726.maddesinin uygulama yeri olduğundan da söz edilemez.

somut olay yönünden TTK’nun 726 maddesi uygulanamayacağından, BK’nun 66.maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşmede uygulanacak olan bir yıllık süre hesabında altı aylık süre dikkate alınamaz.
Hal böyle olunca, çekin ibraz süresi geçtikten bir yıl sonra zamanaşımı süresi dolar.
Bu nedenle aynı hususlara işaret eden direnme kararı usul ve yasaya uygundur.fk
DAVA VE KARAR:
Taraflar arasındaki “ İtirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.02.2009 gün ve 2008/849 E., 2009/39 K. sayılı

kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 13.05.2010 gün ve 2009/6378 E., 2010/6051 K. sayılı ilamı ile;

(...Davacı banka vekili, davalının keşideci olduğu 30.06.2007 tarih, 20.600.00 YTL bedelli çekte müvekkilinin yetkili hamil olduğunu ve çekin yasal süre içinde ibraz edilmediğini, çekin bedelinin tahsili amacı ile TTK.nun 644.maddesi uyarınca müvekkili tarafından takibe geçildiğini, davanın (1) yıllık zamanaşımı süresi içinde açıldığını, davalının çek bedelini yetkili hamil olan müvekkili bankaya ödediğini ispat etmesi gerektiğini bu nedenle takibe karşı yapılan itirazın haksız olduğunu öne sürerek itirazın iptali ile %40 tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dava konusu çekin mal teslimi karşılığında ciro edildiğini ancak mal müvekkiline teslim edilmediği için bedelsiz kaldığını, davacı bankanın çek üzerinde cirosu olmadığını bu nedenle yetkili hamil sıfatını taşımadığı için çeke dayalı takip yapamayacağını TTK.nun 600. Maddesi uyarınca davacı bankanın cirosunun tahsil cirosu hükmünde olması nedeniyle keşidecinin cirantaya karşı ileri süreceği def’ileri hamile karşı da ileri sürebileceği, çekin davacı bankaca süresi içinde ibraz edilmediğini belirterek davanın reddi ile % 40 tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, çekin süresi içinde bankaya ibraz edilmemesi halinde çek hamilinin keşideciye karşı TTK.nun 644.maddesi uyarınca (1) yıl içinde başvurulabileceği, bu sürenin başlangıç tarihinin ibraz süresinin bitiminden itibaren başlayacağı, somut olayda çekin keşide tarihinin 30.06.2007 olup, ibraz süresinin 10.07.2007 tarihinde dolduğu, bu çeke dayalı olarak TTK.nun 644.maddesi hükmüne göre dava açma süresinin 10.07.2008 tarihinde sona erdiği, davacının takip tarihinin ise 27.08.2008 olduğu gerekçsesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık süresi içinde ibraz edilmeyen çeke dayalı olarak davacı hamil banka tarafından TTK.nun 644.maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme nedeniyle açılacak davada dava açma süresinin başlangıcı konusundadır.

TTK.nun 730/14 maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanma imkanı bulunan TTK.nun 644.maddesi uyarınca, hamilin keşideciye karşı sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak, çekin zamanaşımı süresi dolduktan sonra (1) yıl içinde talep ve dava hakkı bulunmaktadır. Çeklerde zamanaşımını düzenleyen TTK.nun 726/1.maddesi “ hamilin cirantalarla keşideci ve diğer çek borçlularına karşı haciz olduğu müracat hakları ibraz müddetinin bitiminden itibaren altı ay geçmekle müruruzamana uğrar” hükmünü haizdir.

Somut olayda dava ve takip dayanağı çek 30.06.2007 keşide tarihli olup TTK.nun 708/1.maddesi uyarınca ibraz süresi 10.07.2007 tarihinde sona ermektedir. Bu tarih göz önüne alındığında (6) aylık zamanaşımı süresi ise 10.01.2008 tarihinde dolmaktadır. Davacı hamilin bu tarihten itibaren TTK.nun 644. maddesine dayalı olarak (1) yıl içinde keşideciye karşı müracaat hakkı vardır ve davacı hamil bu süre içinde keşideciye karşı 27.08.2008 tarihinde takibe geçmiştir.

Bu durumda mahkemece açıklanan hususlar göz önüne alınarak uyuşmazlığın esasına girilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip, uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, TTK.nun 644.maddesinde öngörülen (1) yıllık zamanaşımı süresinin başlangıç tarihini çekin ibraz süresinin bitim tarihi olan 10.07.2007 tarihinden itibaren hesaplanarak bu sürenin sonu olan 10.07.2008 tarihi itibariyle davacı hamilin takip ve talepte bulunmadığı ve zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddinde isabet görülmemiştir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkilinin süresinde ibraz edilmeyen çeke dayalı olarak TTK 644.maddesi uyarıca yaptığı ilamsız icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ve takibin durduğunu ileri sürerek yasal dayanaktan yoksun itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, sebepsiz zenginleşme hükümlerine istinaden açılacak dava ve takiplerde uygulanacak olan bir yıllık sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Yerel Mahkemece, çekin keşide tarihinden sonra bankaya ibraz edilmesi için gerekli olan sürenin sonundan itibaren bir yıllık süre içerisinde icra takibine konu yapılmadığı ve süresi içerisinde zaman aşımı itirazında bulunulduğu gerekçesi ile zaman aşımı yönünden davanın reddine karar verilmiş;

davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.

Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; 818 sayılı Borçlar Kanunu uyarınca uygulanacak bir yıllık zamanaşımı süresinin, çekin ibraz süresinden sonra mı yoksa ibraz süresinin bitiminden itibaren altı ay geçtikten sonra mı işlemeye başlayacağı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar vardır:

6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun “Sebepsiz İktisap” başlıklı 644.maddesinde:
“Keşideci ve poliçeyi kabul etmiş olan muhatap, (Müruruzaman sebebiyle veya senede dayanan hakların muhafazası için kanun hükmünce yapılması gerekli muamelelerin ihmal edilmiş bulunması dolayısiyle poliçeden doğan borçları düşmüş olsa bile) hamilin zararına ve sebepsiz olarak iktisabetmiş oldukları meblağ nispetinde ona karşı borçlu kalırlar.
Sebepsiz mal edinmeye dayanan dava, muhataba ikametgahlı bir poliçeyi ödeyecek olan kimseye ve keşideci poliçeyi başka bir şahıs veya ticarethane hesabına çekmiş olduğu takdirde o kimseye veya ticarethaneye karşı dahi açılabilir.
Poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı böyle bir dava açılamaz.” Hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm uyarınca, zaman aşımı nedeniyle veya senede dayanan hakların muhafazası için kanunen yapılması gereken işlemlerin ihmal edilmiş bulunması dolayısıyla düşmüş olan poliçeden doğan alacaklar için sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak ilamsız takip yapılabilir.
Ne var ki, itiraz varsa, 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 66.maddesinde düzenlenen ve haksız surette mal iktisabına ilişkin bulunan zamanaşımı süresi dikkate alınmalıdır.

6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 726.maddesinde ise :
“Hamilin; cirantalarla keşideci ve diğer çek borçlularına karşı haiz olduğu müracaat hakları ibraz müddetinin bitiminden itibaren altı ay geçmekle müruruzamana uğrar.
Çek borçlularından birinin diğerine karşı haiz olduğu müracaat hakları bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı dermeyan edildiği tarihten itibaren altı ay geçmekle müruruzamana uğrar.” Düzenlemesi bulunmaktadır.

Anılan maddede yer alan hükmün uygulanabilmesi için çekin kambiyo senedi vasfını kaybetmemesi gerektiği yargısal uygulamada kabul edilmiştir.
Öte yandan, TTK’nun 708. maddesinde çekin ödeme için ibraz süreleri düzenlenmiş; maddenin son fıkrasında da bu sürelerin çekte keşide tarihi olarak gösterilen tarihten başlayacağı, belirtilmiştir.

Açıklanan yasal düzenlemeler karşısında somut olay değerlendirildiğinde:
Dava konusu çekin ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmediği, dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Süresinde ibraz edilmeyen çek, kambiyo vasfını yitirmiş olmakla adi belge niteliğindedir.

Bu haliyle davaya konu belge çek vasfı taşımayıp, adi belge niteliğinde olduğundan, somut olayda TTK’nun 726.maddesinin uygulama yeri olduğundan da söz edilemez.

Her ne kadar Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında; 14.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ancak bazı hükümleri yönüyle en erken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan 13.01.2011 tarih ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Sebepsiz Zenginleşme” başlıklı 732.maddesinin 4.fıkrasında yer alan “…Zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene aittir.” Hükmünün göz önüne alınması gerektiği, yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu kanuni düzenleme henüz yürürlüğe girmediğinden, heyetin çoğunluğunca bu görüşe itibar edilmemiştir.

Sonuç itibariyle, somut olay yönünden TTK’nun 726 maddesi uygulanamayacağından, BK’nun 66.maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşmede uygulanacak olan bir yıllık süre hesabında altı aylık süre dikkate alınamaz.

Hal böyle olunca, çekin ibraz süresi geçtikten bir yıl sonra zamanaşımı süresi dolar.

Bu nedenle aynı hususlara işaret eden direnme kararı usul ve yasaya uygun olup; onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA ), yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Davacı banka, davalının keşideci davacının yetkili hamil olduğu çekin muhatab banka şubesine süresi içinde ibraz olunmadığını belirterek TTK nun 644 maddesine dayalı ve sebepsiz zenginleşen davalıdan çek bedelinin tahsilini talep ve dava etmektedir.

Davalı çekin keşide sebebinin mal alımına ilişkin olup teslim edilmeyen mala göre, davacı, bankaya karşı nisbi def’i yi ve çekin zamanaşamına uğradığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda çekin süresi içinde muhatab banka şubesine ibraz olunmadığı, çek hamilinin keşideci olan davalıya karşı ibraz süresinin bitiminden itibaren bir yıl içinde dava açmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafından temyiz olunması üzerine karar dairemiz tarafından bozulmuştur.

TTK 730/14 maddesi delaletiyle çeklerde de uygulama alanı bulan ayni yasanın 644.maddesi uyarınca hamilin keşideciye karşı sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak, çekin zamanaşamı süresi dolduktan sonra bir yıl içinde talep ve dava hakkı bulunmaktadır.

Çeklerde zamanaşımını düzenleyen TTK nun 726.madde hükmü “ibraz müddetinin bitiminden itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar” şeklinde düzenlenmiştir.

Somut olayımızda çek 30.6.2007 keşide tarihli olup, TTK.nun 708.maddesine göre ibraz süresi 10.7.2007 tarihinde sona ermektedir. Bu tarihe göre de altı aylık zamanaşımı süresi 10.01.2008 tarihinde dolmaktadır. Davacı banka TTK nun 644.madde hükmüne göre de bir yıl içinde keşideci davalıya karşı ilamsız icra takibini 27.08.2008 tarihinde ve süresi içinde yapmıştır.

Kambiyo senetlerinde sebepsiz zenginleşme davasının tabi olduğu zamanaşımı süresinin hangi andan itibaren başlayacağı hususu TTK nun 644.madde hükmünde açıkça düzenlenmemiş olması sebebiyle bilimsel çalışmalar ve Yargıtay’ın içtihatları ışığında çözüme ulaşılmaya çalışılmıştır. Gerek bilimsel öğreti ve gerekse içtihatlar farklılık göstermektedir.

TTK.nun 726.hükmü açıkça “hamilin cirantalarla, keşideci ve diğer çek borçlularına karşı haiz olduğu müracaat hakları, ibraz müddetinin bitiminden itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar” şeklindedir. Buna göre çekin zamanaşımına uğraması sebebiyle açılacak olan sebepsiz zenginleşme davası çeklerin tabi olduğu altı aylık zamanaşımı süresi geçtikten sonra, TTK. 644.madde hükmünde belirtilen bir yıllık süre içinde açılmalıdır.
Açık yasa boşluğunun bulunduğu doktrin ve Yargıtay tarafından da kabul görmekte olup 6102 sayılı yeni ancak 2021 yılında yürürlüğe girecek olan Ticaret Yasası ile mer’i Türk Ticaret Yasasının ilgili hükümlerinin ve Yargıtay kararlarını ayrı ayrı incelemekte fayda görmekteyiz.

B) SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME
MADDE 732-(1) Zamanaşımı sebebiyle veya poliçeden doğan hakların korunması için gerekli olan işlemlerin yapılmasının ihmal edilmiş olması dolayısıyla, düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan yükümlülükleri düşmüş bile olsa, bunlar poliçenin hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar.

(2)Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem, muhataba, yerleşim yerli bir poliçeyi ödeyecek olan kimseye ve düzenleyen, poliçeyi başka bir kişi veya ticari işletme hesabına düzenlemiş olduğu takdirde o kişiye veya ticari işletmeye karşı da ileri sürülebilir.

(3)Poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı böyle bir istem ileri sürülemez.

(4)Zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene aittir.

C)Poliçe karşılığının devri
6102 sayılı yasa ile getirilen 732.madde hükmü mer’i TTK.nun 644.madde hükmüne paralel olarak ve kanun maddesinin başlığında sebepsiz zenginleşme için düzenlendiği üzerinde bir uyuşmazlık yoktur.

6102 sayılı yasa ile getirilen 814.maddesi mer’i 708.madde hükmünün uzantısı olan ayni yasanın 726.madde hükmü karşılığı için düzenlenmiştir. Bu bağlamda kambiyo senetlerinde sebepsiz zenginleşme davasında zamanaşımı ile ilgili olarak bilimsel çalışmalar ve tartışmalar ve Yargıtay’ın değişik içtihatlarından hareketle sorunun, kanun koyucu tarafından belirtilen yasa ile getirilen açık hükümler ile giderilmiştir.

Mer’i yasada kanun koyucunun, hamile sebepsiz zenginleşme müessesesinden yararlanmak olanağı tanırken ağırlaştırılmış ve kısa süreli zamanaşımının benimsenmesi, poliçe borçluları için bir çıkış kapısı ve poliçedeki hakkın kaybı ve ticari hayatın gerektirdiği entegrasyonun ortadan kaldırılması sonucunu sağlar gibi tehlikeli ve adil olmayan bir netice tevlit edecektir.

Yeni yasa ile poliçeye bağlı ve poliçeye dayanan talep hakkını düşmesi, poliçenin zamanaşımına uğraması ya da müracaat hakkının kaybı hallerinde farklılık ortadan tamamen kaldırılmıştır. Tasarıda yer alan zenginleşme ifadesinin yerine zamanaşımı terimi kullanılmak suretiyle ilmi ve içtihatların uyumsuzluğu giderilmiştir.

Keşideci ya da kabul eden muhatabın, hamilin zamanaşımı sürelerini kaçırması veya senede dayanan hakkın muhafazası için gerekli işlemlerin gösterilmesinde ihmalinin bulunması ve kambiyo senetleri hukukunun sertliğinden doğarak, hamilin zararına keşidecinin lehine bir gelişim benimsenmemelidir.

Açık yasa boşluğunun, zamanaşımının başlangıcının gösterilen kararlarda çok açık bir şekilde somut olayda olduğu gibi muhatap banka şubesine ibraz olunmayan çeklerde hamilin keşideciye başvuru hakkının düşmüş olduğu, bu durum karşısında çek başvuru hakkının düşmüş olduğu, bu durum karşısında çek hamilinin çeklerde uygulanması gereken sebepsiz iktisaba dayalı olarak çekin zamanaşımı süresi (TTK 726 maddesine göre altı aylık) dolmasından itibaren bir yıllık zamanaşımı süresi içinde keşideciye karşı ayrı bir talep ve dava hakkı bulunmaktadır.

C)Zamanaşımı
MADDE 814-(1)Hamilin, cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakları, ibraz süresinin bitiminden itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar.

(2)Çek borçlularından birinin diğerine karşı sahip olduğu başvurma hakları, bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar.

6102 sayılı yasanın yürürlük tarihi nazara alındığında mevcut uyuşmazlık için uygulanması gerekecek bir kanun olmamasına rağmen bilimsel veri tabanına ve bilimsel görüşü niteliğinin kazandığının kabul edilecek olmasına göre ise müracaat kaynağı olduğunu kabul etmek ve sorunun buna uygun çözümü bizce de daha adil ve hakkaniyetli bir netice olacaktır.

Belirtilen yeni yasa hükümlerinin uygulanması ile doktrin ve Yargıtay görüşleri kanun maddesine yansımakta ve böylece zamanaşımının başlangıcı ve bitişi açıkça belirtilmektedir. Tasarının TBMM görüşülmesi sırasında zenginleşmenin oluştuğu tarih metni açıkça “poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır” denmek suretiyle yasa koyucu açık yasa boşluğunu gidermiştir.

Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarının TTK.nun 708.madde hükmünde belirtilen sürenin ve aynı yasanın 726.maddesindeki yasal altı aylık sürenin bitimi ile birlikte veya bu süre dolmadan dahi TTK.nun 644.maddesine göre sebepsiz zenginleşme davasının, hamil tarafından çeklerde keşideci, poliçede kabul eden muhatap aleyhine açılabileceğine, Yüksek 13.Hukuk Dairesinin kararları da bu istikamette bulunması sebebiyle, dairemizin adil kalıcı ve yerleşik kararının isabetli bulunması sonucunda yerel mahkeme kararının bozulması gerekecektir.

6102 sayılı yasanın akademik ve bilimsel görüş gibi bir niteliğinin de olduğu yasanın yeni ancak henüz yürürlüğünün gerçekleşmemesi sebebiyle var olduğu, İsviçre Federal mahkemesinin getirdiği bizim de benimsediğimiz bir içtihattır.

Bu bağlamda, yerleşik yargısal inançlara, mer’i yasada mevcut açık yasa boşluğuna, yasa koyucunun ise açık yasa boşluğunu görerek giderdiği ve yeni, ancak yürürlüğü 2012 yılında gerçekleşecek olan TTK 732.madde hükmüne göre ortada açık bir yasa boşluğunun kalmamış bulunmasına yeni yasanın müracaat kaynağı olarak bilimsel doktrin olmasına itibar etmeden ittihaz olunan kararın, geçerlilik hükmünün yeni yasanın yürürlüğe girmesi kalmayacak bulunduğu gözetilmemiştir.

Gelişmiş ülke hukuklarında sert ağırlaştırılmış katı kalıplara sokulmuş sürelerin benimsenmediği ADLİ HAKİKATİN her zaman benimsendiğini görmekteyiz. Zamanaşımı gibi sonuçlara sığınan, çeklerde keşideci poliçede kabul eden muhatabı bu müessesenin varlığına özendirici kararların toplumda adalet duygusunu ortadan kaldığı unutulmamalıdır.

Unutmamak gerekir ki adalet duygusunun yaratılması ve devamı ülke hukukunun çağdaş ve toplumun değer yargılarına hizmet eden bir görüşün varlığı ile gerçekleşir. Sürekli değişkenlik gösteren ve günlük olarak ittihaz olunan kararların toplumda adalet duygusunu zayıflatacağını ve nisbi adaletin tecellisine uyumlu bulunmadığı açıktır.

Açık yasa boşluğunun bulunduğu, MK.1.madde hükmü ile yargıca tanınan boşluğu giderme Yetkisi için kullanılması gereken enstürmanlar içtihatlar yanında ilmi açıklamalar olduğu kadar yeni ancak henüz yürürlüğe girmeyen yasa maddelerinin öncelikle kullanılması ve uygulanmasıdır. Aksi düşüncenin varlığı halinde bizce MK.1. madde hükmünün uygulanmadığının kabulü sonucunun doğduğunu gösterir.

Bütün bu açıklamalarımız ışığında sayın çoğunluğun kararına karşı oyumuzdur.
YHGK 04.05.2011 E.2011/19-132 - K.2011/266
Old 26-03-2012, 22:30   #6
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan elitra
Sayın Av.Ömeroğlu aşağıdaki YHGK kararı ışığında hukuki yorumlarınızın kabulü mümkün değildir.


YHGK
Esas : 2011/19-132
Karar : 2011/266
Tarih : 04.05.2011
ÇEKİN SÜRESİNDE İBRAZ EDİLMEMESİ SEBEBİYLE HAKSIZ İKTİSAP (Zamanaşımı)
HAKSIZ İKTİSAP ( Çekin Süresinde İbraz Edilmemesi Sebebiyle )
ZAMANAŞIMI HESABI ( Çekin Süresinde İbraz Edilmemesi Sebebiyle Haksız İktisap )
BK.66
TTK.600, 644, 708, 726, 730
TTK.732
Süresinde ibraz edilmeyen çeke dayalı olarak (TTK 644.maddesi uyarıca) yapılan ilamsız icra takibine karşı, davalının haksız olarak itiraz ettiği ve takibin durduğu ileri sürülerek;
yasal dayanaktan yoksun itirazın iptaline karar verilmesitalebi ile açılan davada:
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; 818 sayılı Borçlar Kanunu uyarınca uygulanacak bir yıllık zamanaşımı süresinin, çekin ibraz süresinden sonra mı yoksa ibraz süresinin bitiminden itibaren altı ay geçtikten sonra mı işlemeye başlayacağı noktasında toplanmaktadır.

Dava konusu çekin ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmediği, dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Süresinde ibraz edilmeyen çek, kambiyo vasfını yitirmiş olmakla adi belge niteliğindedir.
Bu haliyle davaya konu belge çek vasfı taşımayıp, adi belge niteliğinde olduğundan, somut olayda TTK’nun 726.maddesinin uygulama yeri olduğundan da söz edilemez.

somut olay yönünden TTK’nun 726 maddesi uygulanamayacağından, BK’nun 66.maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşmede uygulanacak olan bir yıllık süre hesabında altı aylık süre dikkate alınamaz.
Hal böyle olunca, çekin ibraz süresi geçtikten bir yıl sonra zamanaşımı süresi dolar.
Bu nedenle aynı hususlara işaret eden direnme kararı usul ve yasaya uygundur.fk
DAVA VE KARAR:
Taraflar arasındaki “ İtirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.02.2009 gün ve 2008/849 E., 2009/39 K. sayılı

kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 13.05.2010 gün ve 2009/6378 E., 2010/6051 K. sayılı ilamı ile;

(...Davacı banka vekili, davalının keşideci olduğu 30.06.2007 tarih, 20.600.00 YTL bedelli çekte müvekkilinin yetkili hamil olduğunu ve çekin yasal süre içinde ibraz edilmediğini, çekin bedelinin tahsili amacı ile TTK.nun 644.maddesi uyarınca müvekkili tarafından takibe geçildiğini, davanın (1) yıllık zamanaşımı süresi içinde açıldığını, davalının çek bedelini yetkili hamil olan müvekkili bankaya ödediğini ispat etmesi gerektiğini bu nedenle takibe karşı yapılan itirazın haksız olduğunu öne sürerek itirazın iptali ile %40 tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dava konusu çekin mal teslimi karşılığında ciro edildiğini ancak mal müvekkiline teslim edilmediği için bedelsiz kaldığını, davacı bankanın çek üzerinde cirosu olmadığını bu nedenle yetkili hamil sıfatını taşımadığı için çeke dayalı takip yapamayacağını TTK.nun 600. Maddesi uyarınca davacı bankanın cirosunun tahsil cirosu hükmünde olması nedeniyle keşidecinin cirantaya karşı ileri süreceği def’ileri hamile karşı da ileri sürebileceği, çekin davacı bankaca süresi içinde ibraz edilmediğini belirterek davanın reddi ile % 40 tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, çekin süresi içinde bankaya ibraz edilmemesi halinde çek hamilinin keşideciye karşı TTK.nun 644.maddesi uyarınca (1) yıl içinde başvurulabileceği, bu sürenin başlangıç tarihinin ibraz süresinin bitiminden itibaren başlayacağı, somut olayda çekin keşide tarihinin 30.06.2007 olup, ibraz süresinin 10.07.2007 tarihinde dolduğu, bu çeke dayalı olarak TTK.nun 644.maddesi hükmüne göre dava açma süresinin 10.07.2008 tarihinde sona erdiği, davacının takip tarihinin ise 27.08.2008 olduğu gerekçsesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık süresi içinde ibraz edilmeyen çeke dayalı olarak davacı hamil banka tarafından TTK.nun 644.maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme nedeniyle açılacak davada dava açma süresinin başlangıcı konusundadır.

TTK.nun 730/14 maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanma imkanı bulunan TTK.nun 644.maddesi uyarınca, hamilin keşideciye karşı sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak, çekin zamanaşımı süresi dolduktan sonra (1) yıl içinde talep ve dava hakkı bulunmaktadır. Çeklerde zamanaşımını düzenleyen TTK.nun 726/1.maddesi “ hamilin cirantalarla keşideci ve diğer çek borçlularına karşı haciz olduğu müracat hakları ibraz müddetinin bitiminden itibaren altı ay geçmekle müruruzamana uğrar” hükmünü haizdir.

Somut olayda dava ve takip dayanağı çek 30.06.2007 keşide tarihli olup TTK.nun 708/1.maddesi uyarınca ibraz süresi 10.07.2007 tarihinde sona ermektedir. Bu tarih göz önüne alındığında (6) aylık zamanaşımı süresi ise 10.01.2008 tarihinde dolmaktadır. Davacı hamilin bu tarihten itibaren TTK.nun 644. maddesine dayalı olarak (1) yıl içinde keşideciye karşı müracaat hakkı vardır ve davacı hamil bu süre içinde keşideciye karşı 27.08.2008 tarihinde takibe geçmiştir.

Bu durumda mahkemece açıklanan hususlar göz önüne alınarak uyuşmazlığın esasına girilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip, uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, TTK.nun 644.maddesinde öngörülen (1) yıllık zamanaşımı süresinin başlangıç tarihini çekin ibraz süresinin bitim tarihi olan 10.07.2007 tarihinden itibaren hesaplanarak bu sürenin sonu olan 10.07.2008 tarihi itibariyle davacı hamilin takip ve talepte bulunmadığı ve zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddinde isabet görülmemiştir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkilinin süresinde ibraz edilmeyen çeke dayalı olarak TTK 644.maddesi uyarıca yaptığı ilamsız icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ve takibin durduğunu ileri sürerek yasal dayanaktan yoksun itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, sebepsiz zenginleşme hükümlerine istinaden açılacak dava ve takiplerde uygulanacak olan bir yıllık sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Yerel Mahkemece, çekin keşide tarihinden sonra bankaya ibraz edilmesi için gerekli olan sürenin sonundan itibaren bir yıllık süre içerisinde icra takibine konu yapılmadığı ve süresi içerisinde zaman aşımı itirazında bulunulduğu gerekçesi ile zaman aşımı yönünden davanın reddine karar verilmiş;

davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.

Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; 818 sayılı Borçlar Kanunu uyarınca uygulanacak bir yıllık zamanaşımı süresinin, çekin ibraz süresinden sonra mı yoksa ibraz süresinin bitiminden itibaren altı ay geçtikten sonra mı işlemeye başlayacağı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar vardır:

6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun “Sebepsiz İktisap” başlıklı 644.maddesinde:
“Keşideci ve poliçeyi kabul etmiş olan muhatap, (Müruruzaman sebebiyle veya senede dayanan hakların muhafazası için kanun hükmünce yapılması gerekli muamelelerin ihmal edilmiş bulunması dolayısiyle poliçeden doğan borçları düşmüş olsa bile) hamilin zararına ve sebepsiz olarak iktisabetmiş oldukları meblağ nispetinde ona karşı borçlu kalırlar.
Sebepsiz mal edinmeye dayanan dava, muhataba ikametgahlı bir poliçeyi ödeyecek olan kimseye ve keşideci poliçeyi başka bir şahıs veya ticarethane hesabına çekmiş olduğu takdirde o kimseye veya ticarethaneye karşı dahi açılabilir.
Poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı böyle bir dava açılamaz.” Hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm uyarınca, zaman aşımı nedeniyle veya senede dayanan hakların muhafazası için kanunen yapılması gereken işlemlerin ihmal edilmiş bulunması dolayısıyla düşmüş olan poliçeden doğan alacaklar için sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak ilamsız takip yapılabilir.
Ne var ki, itiraz varsa, 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 66.maddesinde düzenlenen ve haksız surette mal iktisabına ilişkin bulunan zamanaşımı süresi dikkate alınmalıdır.

6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 726.maddesinde ise :
“Hamilin; cirantalarla keşideci ve diğer çek borçlularına karşı haiz olduğu müracaat hakları ibraz müddetinin bitiminden itibaren altı ay geçmekle müruruzamana uğrar.
Çek borçlularından birinin diğerine karşı haiz olduğu müracaat hakları bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı dermeyan edildiği tarihten itibaren altı ay geçmekle müruruzamana uğrar.” Düzenlemesi bulunmaktadır.

Anılan maddede yer alan hükmün uygulanabilmesi için çekin kambiyo senedi vasfını kaybetmemesi gerektiği yargısal uygulamada kabul edilmiştir.
Öte yandan, TTK’nun 708. maddesinde çekin ödeme için ibraz süreleri düzenlenmiş; maddenin son fıkrasında da bu sürelerin çekte keşide tarihi olarak gösterilen tarihten başlayacağı, belirtilmiştir.

Açıklanan yasal düzenlemeler karşısında somut olay değerlendirildiğinde:
Dava konusu çekin ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmediği, dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Süresinde ibraz edilmeyen çek, kambiyo vasfını yitirmiş olmakla adi belge niteliğindedir.

Bu haliyle davaya konu belge çek vasfı taşımayıp, adi belge niteliğinde olduğundan, somut olayda TTK’nun 726.maddesinin uygulama yeri olduğundan da söz edilemez.

Her ne kadar Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında; 14.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ancak bazı hükümleri yönüyle en erken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan 13.01.2011 tarih ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Sebepsiz Zenginleşme” başlıklı 732.maddesinin 4.fıkrasında yer alan “…Zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene aittir.” Hükmünün göz önüne alınması gerektiği, yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu kanuni düzenleme henüz yürürlüğe girmediğinden, heyetin çoğunluğunca bu görüşe itibar edilmemiştir.

Sonuç itibariyle, somut olay yönünden TTK’nun 726 maddesi uygulanamayacağından, BK’nun 66.maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşmede uygulanacak olan bir yıllık süre hesabında altı aylık süre dikkate alınamaz.

Hal böyle olunca, çekin ibraz süresi geçtikten bir yıl sonra zamanaşımı süresi dolar.

Bu nedenle aynı hususlara işaret eden direnme kararı usul ve yasaya uygun olup; onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA ), yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Davacı banka, davalının keşideci davacının yetkili hamil olduğu çekin muhatab banka şubesine süresi içinde ibraz olunmadığını belirterek TTK nun 644 maddesine dayalı ve sebepsiz zenginleşen davalıdan çek bedelinin tahsilini talep ve dava etmektedir.

Davalı çekin keşide sebebinin mal alımına ilişkin olup teslim edilmeyen mala göre, davacı, bankaya karşı nisbi def’i yi ve çekin zamanaşamına uğradığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda çekin süresi içinde muhatab banka şubesine ibraz olunmadığı, çek hamilinin keşideci olan davalıya karşı ibraz süresinin bitiminden itibaren bir yıl içinde dava açmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafından temyiz olunması üzerine karar dairemiz tarafından bozulmuştur.

TTK 730/14 maddesi delaletiyle çeklerde de uygulama alanı bulan ayni yasanın 644.maddesi uyarınca hamilin keşideciye karşı sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak, çekin zamanaşamı süresi dolduktan sonra bir yıl içinde talep ve dava hakkı bulunmaktadır.

Çeklerde zamanaşımını düzenleyen TTK nun 726.madde hükmü “ibraz müddetinin bitiminden itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar” şeklinde düzenlenmiştir.

Somut olayımızda çek 30.6.2007 keşide tarihli olup, TTK.nun 708.maddesine göre ibraz süresi 10.7.2007 tarihinde sona ermektedir. Bu tarihe göre de altı aylık zamanaşımı süresi 10.01.2008 tarihinde dolmaktadır. Davacı banka TTK nun 644.madde hükmüne göre de bir yıl içinde keşideci davalıya karşı ilamsız icra takibini 27.08.2008 tarihinde ve süresi içinde yapmıştır.

Kambiyo senetlerinde sebepsiz zenginleşme davasının tabi olduğu zamanaşımı süresinin hangi andan itibaren başlayacağı hususu TTK nun 644.madde hükmünde açıkça düzenlenmemiş olması sebebiyle bilimsel çalışmalar ve Yargıtay’ın içtihatları ışığında çözüme ulaşılmaya çalışılmıştır. Gerek bilimsel öğreti ve gerekse içtihatlar farklılık göstermektedir.

TTK.nun 726.hükmü açıkça “hamilin cirantalarla, keşideci ve diğer çek borçlularına karşı haiz olduğu müracaat hakları, ibraz müddetinin bitiminden itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar” şeklindedir. Buna göre çekin zamanaşımına uğraması sebebiyle açılacak olan sebepsiz zenginleşme davası çeklerin tabi olduğu altı aylık zamanaşımı süresi geçtikten sonra, TTK. 644.madde hükmünde belirtilen bir yıllık süre içinde açılmalıdır.
Açık yasa boşluğunun bulunduğu doktrin ve Yargıtay tarafından da kabul görmekte olup 6102 sayılı yeni ancak 2021 yılında yürürlüğe girecek olan Ticaret Yasası ile mer’i Türk Ticaret Yasasının ilgili hükümlerinin ve Yargıtay kararlarını ayrı ayrı incelemekte fayda görmekteyiz.

B) SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME
MADDE 732-(1) Zamanaşımı sebebiyle veya poliçeden doğan hakların korunması için gerekli olan işlemlerin yapılmasının ihmal edilmiş olması dolayısıyla, düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan yükümlülükleri düşmüş bile olsa, bunlar poliçenin hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar.

(2)Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem, muhataba, yerleşim yerli bir poliçeyi ödeyecek olan kimseye ve düzenleyen, poliçeyi başka bir kişi veya ticari işletme hesabına düzenlemiş olduğu takdirde o kişiye veya ticari işletmeye karşı da ileri sürülebilir.

(3)Poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı böyle bir istem ileri sürülemez.

(4)Zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene aittir.

C)Poliçe karşılığının devri
6102 sayılı yasa ile getirilen 732.madde hükmü mer’i TTK.nun 644.madde hükmüne paralel olarak ve kanun maddesinin başlığında sebepsiz zenginleşme için düzenlendiği üzerinde bir uyuşmazlık yoktur.

6102 sayılı yasa ile getirilen 814.maddesi mer’i 708.madde hükmünün uzantısı olan ayni yasanın 726.madde hükmü karşılığı için düzenlenmiştir. Bu bağlamda kambiyo senetlerinde sebepsiz zenginleşme davasında zamanaşımı ile ilgili olarak bilimsel çalışmalar ve tartışmalar ve Yargıtay’ın değişik içtihatlarından hareketle sorunun, kanun koyucu tarafından belirtilen yasa ile getirilen açık hükümler ile giderilmiştir.

Mer’i yasada kanun koyucunun, hamile sebepsiz zenginleşme müessesesinden yararlanmak olanağı tanırken ağırlaştırılmış ve kısa süreli zamanaşımının benimsenmesi, poliçe borçluları için bir çıkış kapısı ve poliçedeki hakkın kaybı ve ticari hayatın gerektirdiği entegrasyonun ortadan kaldırılması sonucunu sağlar gibi tehlikeli ve adil olmayan bir netice tevlit edecektir.

Yeni yasa ile poliçeye bağlı ve poliçeye dayanan talep hakkını düşmesi, poliçenin zamanaşımına uğraması ya da müracaat hakkının kaybı hallerinde farklılık ortadan tamamen kaldırılmıştır. Tasarıda yer alan zenginleşme ifadesinin yerine zamanaşımı terimi kullanılmak suretiyle ilmi ve içtihatların uyumsuzluğu giderilmiştir.

Keşideci ya da kabul eden muhatabın, hamilin zamanaşımı sürelerini kaçırması veya senede dayanan hakkın muhafazası için gerekli işlemlerin gösterilmesinde ihmalinin bulunması ve kambiyo senetleri hukukunun sertliğinden doğarak, hamilin zararına keşidecinin lehine bir gelişim benimsenmemelidir.

Açık yasa boşluğunun, zamanaşımının başlangıcının gösterilen kararlarda çok açık bir şekilde somut olayda olduğu gibi muhatap banka şubesine ibraz olunmayan çeklerde hamilin keşideciye başvuru hakkının düşmüş olduğu, bu durum karşısında çek başvuru hakkının düşmüş olduğu, bu durum karşısında çek hamilinin çeklerde uygulanması gereken sebepsiz iktisaba dayalı olarak çekin zamanaşımı süresi (TTK 726 maddesine göre altı aylık) dolmasından itibaren bir yıllık zamanaşımı süresi içinde keşideciye karşı ayrı bir talep ve dava hakkı bulunmaktadır.

C)Zamanaşımı
MADDE 814-(1)Hamilin, cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakları, ibraz süresinin bitiminden itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar.

(2)Çek borçlularından birinin diğerine karşı sahip olduğu başvurma hakları, bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar.

6102 sayılı yasanın yürürlük tarihi nazara alındığında mevcut uyuşmazlık için uygulanması gerekecek bir kanun olmamasına rağmen bilimsel veri tabanına ve bilimsel görüşü niteliğinin kazandığının kabul edilecek olmasına göre ise müracaat kaynağı olduğunu kabul etmek ve sorunun buna uygun çözümü bizce de daha adil ve hakkaniyetli bir netice olacaktır.

Belirtilen yeni yasa hükümlerinin uygulanması ile doktrin ve Yargıtay görüşleri kanun maddesine yansımakta ve böylece zamanaşımının başlangıcı ve bitişi açıkça belirtilmektedir. Tasarının TBMM görüşülmesi sırasında zenginleşmenin oluştuğu tarih metni açıkça “poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır” denmek suretiyle yasa koyucu açık yasa boşluğunu gidermiştir.

Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarının TTK.nun 708.madde hükmünde belirtilen sürenin ve aynı yasanın 726.maddesindeki yasal altı aylık sürenin bitimi ile birlikte veya bu süre dolmadan dahi TTK.nun 644.maddesine göre sebepsiz zenginleşme davasının, hamil tarafından çeklerde keşideci, poliçede kabul eden muhatap aleyhine açılabileceğine, Yüksek 13.Hukuk Dairesinin kararları da bu istikamette bulunması sebebiyle, dairemizin adil kalıcı ve yerleşik kararının isabetli bulunması sonucunda yerel mahkeme kararının bozulması gerekecektir.

6102 sayılı yasanın akademik ve bilimsel görüş gibi bir niteliğinin de olduğu yasanın yeni ancak henüz yürürlüğünün gerçekleşmemesi sebebiyle var olduğu, İsviçre Federal mahkemesinin getirdiği bizim de benimsediğimiz bir içtihattır.

Bu bağlamda, yerleşik yargısal inançlara, mer’i yasada mevcut açık yasa boşluğuna, yasa koyucunun ise açık yasa boşluğunu görerek giderdiği ve yeni, ancak yürürlüğü 2012 yılında gerçekleşecek olan TTK 732.madde hükmüne göre ortada açık bir yasa boşluğunun kalmamış bulunmasına yeni yasanın müracaat kaynağı olarak bilimsel doktrin olmasına itibar etmeden ittihaz olunan kararın, geçerlilik hükmünün yeni yasanın yürürlüğe girmesi kalmayacak bulunduğu gözetilmemiştir.

Gelişmiş ülke hukuklarında sert ağırlaştırılmış katı kalıplara sokulmuş sürelerin benimsenmediği ADLİ HAKİKATİN her zaman benimsendiğini görmekteyiz. Zamanaşımı gibi sonuçlara sığınan, çeklerde keşideci poliçede kabul eden muhatabı bu müessesenin varlığına özendirici kararların toplumda adalet duygusunu ortadan kaldığı unutulmamalıdır.

Unutmamak gerekir ki adalet duygusunun yaratılması ve devamı ülke hukukunun çağdaş ve toplumun değer yargılarına hizmet eden bir görüşün varlığı ile gerçekleşir. Sürekli değişkenlik gösteren ve günlük olarak ittihaz olunan kararların toplumda adalet duygusunu zayıflatacağını ve nisbi adaletin tecellisine uyumlu bulunmadığı açıktır.

Açık yasa boşluğunun bulunduğu, MK.1.madde hükmü ile yargıca tanınan boşluğu giderme Yetkisi için kullanılması gereken enstürmanlar içtihatlar yanında ilmi açıklamalar olduğu kadar yeni ancak henüz yürürlüğe girmeyen yasa maddelerinin öncelikle kullanılması ve uygulanmasıdır. Aksi düşüncenin varlığı halinde bizce MK.1. madde hükmünün uygulanmadığının kabulü sonucunun doğduğunu gösterir.

Bütün bu açıklamalarımız ışığında sayın çoğunluğun kararına karşı oyumuzdur.
YHGK 04.05.2011 E.2011/19-132 - K.2011/266
Sayın Elitra,öncelikle hukuki yorumların çoğunun bana ait olmadığını, 'kambiyo senetlerinde sebepsiz zenginleşme'isimli ve doktrinde itibar edilen bir yüksek lisans tezinden(ilk mesajımda alıntıladığım sayfalarından)ve ardından Yargıtay'ın bu konuda yerleşmiş sayılabilecek içtihatlarından yola çıkarak yerleşik uygulamaya göre cevap verdiğimi belirteyim.Gerçekten eklediğiniz HGK kararı bu konuda yerleşmiş Yargıtay içtihadından farklı bir çözümü benimsemiştir.Karar hem Yarg. 19.HD.'nin(nitekim yerel mahkeme kararı olayda 19.HD tarafından bozulmuş,HGK yerel mahkemeden yana çözüme ulaşmıştır),hem de Yarg 11.HD.'nin bu konudaki önceki içtihatlarından farklı olarak ve bu konuda ilk kez 'çekin ibraz edilmediği hallerde sebepsiz zenginleşme zamanaşımı,6 aylık zamanaşımı süresinin sonundan değil,ibraz müddetinin sonundan hesaplanır' sonucuna ulaşmıştır.İlk iletimde de belirttiğim üzere, böylece Yargıtay, çekin ibraz edilmediği hallerde sebepsiz zenginleşme talebinin zamanaşımını doktrindeki eleştiriler doğrultusunda ibraz müddeti sonundan başlatarak bu konudaki içtihadını değiştirmiştir.Eklediğiniz kararla bu yenilikten beni haberdar ettiğiniz için teşekkür ederim.
Diğer yandan yeni TTK'nun yürürlüğe girmesi ile(karşı oyda da belirtildiği üzere yeni yasada sürenin her durumda zamanaşımı süresinin sonundan 1 yıl olarak hesaplanacağı açıkça kabul edilmiştir)eklediğiniz içtihat uygulanırlığını yeniden yitirecek ve fazla uzun ömürlü olamayacaktır.Davanızın yeni yasanın yürürlüğe girdiği tarihte de devam ediyor olması halinde ise uyuşmazlığın yeni TTK hükmüne göre mi yoksa bu HGK kararı doğrultsunda mı çözüleceği bambaşka bir sorundur.Bu sorun hakkında, artık yeterli ilgi görmediğine inandığım meslektaşların soruları bölümünde diğer meslektaşlarımızın yorumunu da merakla bekliyorum.
Son olarak benim konuyla ilgili düşüncem:
a)Sebepsiz zenginleşmeye dayalı talebin tabi olduğu 1 yıllık zamanaşımı süresi,müracaat hakkının çekin ibraz edilmemesi nedeniyle yitirildiği hallerde 6 aylık zamanaşımı süresinin bitiminden değil,ibraz müddetinin bitiminden hesaplanması gerekir.
b)Yeni yasa ile bu konuda getirilen(ve 1 yılı hiçbir ayrım yapmadan her durumda zamanaşımı süresinin sonundan başlatan) çözümün doktrindeki hakim fikre aykırı olduğunu ve yerinde olmadığını düşünüyorum.
c)Sorunuz bakımından burada iptal edilen ilk takiple talep edilenin müracaat hakkı kapsamındaki soyut kambiyo alacağı olması, buna karşı zamanaşımı süresi üzerinde konuştuğumuz sebepsiz zenginleşme alacağı niteliği itibariyle farklı bir alacak olup,iptal edilen ilk takibin süreyi kesmediği kanaatindeyim.
Ayrıca konu şu linkte de kısaca tartışılmıştı:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=48086
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Dosyalarin BİrleŞtİrİlmesİ Talebİ ZamanaŞimini Keser Mİ? tangela Meslektaşların Soruları 4 12-12-2010 23:30
İptal EdİlmİŞ Çek İle İcra Takİbİ av.murat kılıç Meslektaşların Soruları 2 25-06-2010 19:41
Kambİyo Senedİne Dayali Sebepsİz ZengİnleŞme Davasinda ZamanaŞimi Problemİ hakikiavukat Meslektaşların Soruları 6 06-03-2010 15:39
Sebepsİz ZengİnleŞme İcra Baskisi Hataen Ödeme Sayilir Mi? Av.fatboz Meslektaşların Soruları 4 30-04-2009 13:52
Menfİ Tespİt Davasi ZamanaŞimini Keser Mİ? kum Hukuk Soruları Arşivi 17 29-10-2006 23:36


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11311197 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.