Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İmar Uygulaması Bedel Artırım Davası Vekalet Ücreti Maktu mu?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 31-01-2019, 20:56   #1
Fazladanödemeyeçözüm

 
Varsayılan İmar Uygulaması Bedel Artırım Davası Vekalet Ücreti Maktu mu?

Merhaba meslektaşlarım, imar uygulaması sonucu bedele dönüştürülen taşınmaza biçilen değerin artırılması davasında davayı kazandık, yargıtaydan taşınmazın emsal değerinin hesaplanma formulü değişti gerekçesiyle bozma geldi ve yeniden yargılama yapıldı bu kez 2016 yılında hükmedilen nispi vekalet ücreti 2019 yılında maktu olarak verilmiş, imar uygulaması bedel artırım davalarında vekalet ücreti maktu mu? Saygılar
Old 01-02-2019, 08:26   #2
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

492 sayılı Kanun'a ekli ve yargı harçlarını düzenleyen ( 1) Sayılı Tarife'nin "Karar ye ilam harcı"m düzenleyen ( III) işaretli bölümünün 1. fıkrasının ( a) bendinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi hâlinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden nispi; 2. fıkrasının ( a) bendinde ise birinci fıkra dışında kalan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarda maktu karar ve ilam harcı alınacağı belirtilmiştir.

Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davalarının konusu parayla ölçülebildiğinden kural olarak bu davalar nispi harca tabidir. 2942 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca idare tarafından açılan bedel tespiti davası ise daha çok tespit davası niteliğinde olduğundan bu davalarda maktu karar ve ilam harcına hükmedilmektedir.

İtiraz konusu kuralla kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılacak bedel tespiti davaları da usulüne uygun kamulaştırmalarda idareler tarafından açılan bedel tespiti davalarında olduğu gibi maktu harca tabi kılınmaktadır.

Anayasa Mahkemesinin kararının ilgili bölümleri aşağıda sunulmuştur.

Saygılarımla


Esas Sayısı: 2016/195
Karar Sayısı: 2017/158
Karar Günü: 16.11.2017
2942 SAYILI KAMULAŞTIRMA KANUNU'NUN GEÇİCİ 12. MADDESİ HAKKINDA KARAR
Resmi Gazete Tarihi: 8 Şubat 2018
Resmi Gazete Sayısı: 30326
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:

1. Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi ( E.2016/195)


İTİRAZLARIN KONUSU: 4.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na 20.8.2016 tarihli ve 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 35. maddesiyle eklenen geçici 12. maddenin Anayasa'nın 2., 10., 11., 35., 36., 46. ve 90. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi talepleridir.

OLAY: 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamaları sonucu hisseleri bedele dönüştürülen davacıların açmış oldukları bedel artırımı davalarında itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler, iptali için başvurmuşlardır.

I. İPTALİ İSTENEN VE İLGİLİ GÖRÜLEN KANUN HÜKÜMLERİ

A. İptali İstenen Kanun Hükmü

Kanun'a 6745 sayılı Kanun'un 35. maddesiyle eklenen geçici 12. madde şöyledir:

"24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan idarelerin taraf olduğu her türlü alacak ve bedel artırım davalarında taşınmazın değeri; uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri gözetilmek suretiyle tespit edilir. Tespit edilen bu bedel, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosu esas alınmak suretiyle dava tarihi itibarıyla güncellenir ve ortaya çıkan gerçek bedel hak sahibine ödenir.

Bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri, bu madde kapsamındaki davalar ve icra takipleri için de uygulanır. Devam eden dava ve icra takipleri ise, bu madde hükümlerine göre sonuçlandırılır."

.............

b. Anlam ve Kapsam

32. İtiraz konusu kuralda Kanun'un geçici 6. maddesinin yedinci fıkrası hükmünün bu madde kapsamındaki davalar yönünden de uygulanacağı öngörülmektedir. İtiraz konusu kural cümlede yer alan "yedinci" ibaresidir. İtiraz konusu kural gereğince Kanun'un geçici 6. maddesinin yedinci fıkrası uyarınca 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarına karşı açılacak alacak ve bedel artımı davalarında ve icra takiplerinde mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekâlet ücretleri maktu olarak belirlenecektir.

33. 492 sayılı Kanun'a ekli ve yargı harçlarını düzenleyen ( 1) Sayılı Tarife'nin "Karar ye ilam harcı"m düzenleyen ( III) işaretli bölümünün 1. fıkrasının ( a) bendinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi hâlinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden nispi; 2. fıkrasının ( a) bendinde ise birinci fıkra dışında kalan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarda maktu karar ve ilam harcı alınacağı belirtilmiştir.

34. Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davalarının konusu parayla ölçülebildiğinden kural olarak bu davalar nispi harca tabidir. 2942 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca idare tarafından açılan bedel tespiti davası ise daha çok tespit davası niteliğinde olduğundan bu davalarda maktu karar ve ilam harcına hükmedilmektedir.

35. İtiraz konusu kuralla kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılacak bedel tespiti davaları da usulüne uygun kamulaştırmalarda idareler tarafından açılan bedel tespiti davalarında olduğu gibi maktu harca tabi kılınmaktadır.


36. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 169. maddesinde "Yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz." hükmüne yer verilmekle yargı mercilerince hükmedilecek vekâlet ücretinin tespitinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ( AAÜT) esas alınması öngörülmektedir. AAÜT, 1136 sayılı Kanun'un 168. maddesi uyarınca her yıl Türkiye Barolar Birliği ( TBB) Yönetim Kurulunca hazırlanmakta ve Adalet Bakanlığınca onaylanarak yürürlüğe girmektedir.

37. Türkiye Barolar Birliğince her yıl hazırlanan ve Adalet Bakanlığınca onaylanarak yürürlüğe giren AAÜT'de, konusu para veya parayla değerlendirilebilen- konusu para olmayan ve parayla değerlendirilemeyen hukuki yardım/dava ayrımı yapılarak avukatlık ücreti tespiti yapılmaktadır. Buna göre kural olarak konusu para veya parayla değerlendirilebilen işlerde nispi, konusu para olmayan ve parayla değerlendirilemeyen işlerde ise maktu vekâlet ücreti uygulanmaktadır. Yargıtay'ın yerleşik içtihadı da vekil ile temsil edilmiş olmaları durumunda davacı idare ve davalı taşınmaz maliki yararına maktu tarifeler üzerinden avukatlık ücretine hükmedilmesi yönündedir.

38. İtiraz konusu kuralla usulüne uygun kamulaştırmalarda idareler tarafından açılan bedel tespiti davalarına atıf yapılarak kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılacak alacak ve bedel artırım davalarında da harç ve vekâlet ücretlerine maktu tutar üzerinden hükmedilmesi zorunluluğu getirilmiştir.

c. İtirazların Gerekçeleri

39. Başvuru kararlarında özetle, 2942 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkralarının itiraz konusu madde kapsamında açılacak alacak ve bedel artırım davalarında uygulanacak olmasının harç ile vekâlet ücretinin nispi olarak belirlenmesi amacıyla bağdaşmadığı, vekâlet ücreti ve harcın davayı kaybeden tarafa yüklenmesi amacının kişilerin haksız eylem ve işlemlerden kaçınmalarını sağlamak ve haklı olduğu hâlde mağdur edilen ve dava açmak zorunda bırakılan kişilerin mağduriyetini gidermek olduğu, oysa kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılacak tazminat davalarında idare aleyhine hükmedilmesi gereken harç ve vekâlet ücretinin maktu olarak belirlenmesini öngören kuralın Anayasa'ya aykırı bir şekilde kişilerin mülkiyetine el atan idareleri ödüllendirdiği, bu durumun hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılacak tazminat davasının haksız fiilden kaynaklanan tazminat davası niteliğinde olduğu, özel hukuk kişilerinin haksız fiilleri nedeniyle açılacak diğer tazminat davalarında nispi vekâlet ücreti ve harca hükmedilirken aynı nitelikteki kamulaştırmasız el atma davasında maktu vekâlet ücreti ve harca hükmedilmesinin eşitlik ilkesiyle çeliştiği belirtilerek kuralın Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

d. Anayasa'ya Aykırılık Sorunu

40. Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir.

41. Yargılama giderlerinin haksız çıkan taraf üzerinde bırakılması, haksız yere dava açmanın veya dava açılmasına sebebiyet vermenin bir sonucu olup aynı zamanda bir yaptırım niteliği taşımaktadır. Zira haksız yere dava açan veya dava açılmasına sebebiyet veren kişi, karşı tarafın yaptığı masraflardan da sorumlu tutulmak suretiyle mali bir külfete katlanmak zorunda bırakılmaktadır. Ancak bu müeyyide, hukuki niteliği itibarıyla bir ceza değil tazminattır. Diğer bir ifadeyle, yargılama giderinin haksız çıkan taraf üzerinde bırakılması, davada haklı çıkan tarafın o dava nedeniyle uğradığı zararın ( yaptığı masrafların) tazmini mahiyetindedir.

42. Hukuk devletinde, bir kimsenin, başka bir kişinin hukuka aykırı işlem ve eylemi nedeniyle uğradığı zararı o kişiden tazmin etmesini sağlayacak hukuksal mekanizmaların oluşturulması gerekir. Bu durum, aynı zamanda Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama hürriyeti ve adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu anlamda haksız yere dava açmak zorunda bırakılan veya kendisine karşı haksız yere dava açılan bir kimsenin o dava nedeniyle yaptığı masrafların karşı taraftan tazmini yolunda tedbir alınması hukuk devletinin bir gereğidir.

43. İstikrar bulmuş Yargıtay ve Danıştay içtihatlarına göre yargılama sonucunda kısmen dahi olsa tazminata hükmedilmesi durumunda, karar ve ilam harcının tamamından davalı sorumlu olup karar ve ilam harcı yönünden haklılık oranına göre bir paylaştırma yapılmamakta, ister nispi olsun ister maktu olarak hesaplansın harcın tamamının davalı tarafından ödenmesine karar verilmekte, önceden davacı tarafından peşin olarak yatırılan tutarın da davalıdan alınarak davacıya verilmesine hükmedilmektedir. Bu durumda davalı aleyhine hükmedilen karar ve ilam harcının davacı tarafından yapılmış bir yargılama gideri olarak kabulü mümkün değildir. Bu, devletin harçlandırma yetkisi kapsamında, sunduğu yargı hizmeti karşılığında davalıdan aldığı bir katkı payıdır.

44. Devletin harç alma yetkisinin dayanağını oluşturan Anayasa'nın 73. maddesinin üçüncü fıkrasında "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır." denilmektedir. Vergilendirmede genel kural "kanunla belirlenmiş" konu ve kişilerden vergi, resim ve harç alınmasıdır. Kanunla yapılması koşuluyla bir kamu hizmetinden harç alınması ve harcın hesaplanma ölçüsü ile miktarının belirlenmesi kanun koyucunun takdirindedir. Devletin vergilendirme yetkisinin sınırı, aynı zamanda kişilerin hak ve özgürlüklerinin de sınırını oluşturduğundan bu yetkinin keyfîliğe kaçacak biçimde kullanılmaması, Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenmiş olan hukuk devleti ilkesinin gereğidir.

45. İtiraz konusu kuraldan önce ödenmesi gereken harç nispi tarife üzerinden hesaplanmakta iken itiraz konusu kuralla maktu harca dönüştürülmüştür.

46. Kanun koyucu, devletin sunduğu yargı hizmeti karşılığında alınan karar ve ilam harcının miktarını belirlerken davalının eylemindeki hukuka aykırılığın derecesini de göz önünde bulundurarak harcın nispi tarife üzerinden alınmasını öngörebilir. Ancak kanun koyucunun bu şekilde bir tercihte bulunması anayasal bir zorunluluk olarak görülemez. Kanun koyucu, başka bazı anayasal değerleri göz önünde bulundurarak harcın miktarını daha farklı tayin edebilir. Nitekim itiraz konusu kuralı da içinde barındıran geçici 6. maddeyle, yıllardan beri süregelen mülkiyet ihlallerinin giderilmesi ve uyuşmazlıkların çözülmesi amacıyla çeşitli mekanizmalar öngörülmüştür. Bu kapsamda idarelerin harç yükü hafifletilerek mülkiyet hakkı ihlal edilenlere daha fazla tazminat ödenmesinin yolu açılmıştır. Kanun koyucu, maliklerin mülkiyet haklarının bir gereği olan tazminat haklarını devletin harç alma hakkından üstün görmüş ve maliklerin haklarına daha çabuk ulaşması için devletin alması gereken harçta kısıtlamaya gitmiştir.

47. Vekâlet ücreti yargılama gideri olup bununla, davacı veya davalının o dava nedeniyle aldıkları hukuki yardım karşılığında avukata ödedikleri ücretin telafisi amaçlanmaktadır. Bu nedenle kendisini avukatla temsil ettiren kişinin o davada haklı çıkması durumunda bu kişi lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. Haklı çıkan taraf lehine hükmedilecek vekâlet ücretinin miktarı AAÜT'ye göre belirlenmektedir.

48. AAÜT, 1136 sayılı Kanun'un 168. maddesi uyarınca, TBB Yönetim Kurulunca baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle her yılın ekim ayı sonuna kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderilmekte ve Adalet Bakanlığınca onaylanarak yürürlüğe girmektedir. TBB tarafından düzenlenen tarifelerde genellikle avukatlık ücretinin hesaplanmasında konusu para olmayan ve para ile ölçülemeyen davalarda maktu tarifenin, konusu para olan veya para ile ölçülebilen davalarda ise nispi tarifenin esas alınması öngörülmektedir. Bazı durumlarda ise konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen davalarda dahi maktu tarifenin uygulanması kararlaştırılabilmektedir. Hangi davalarda nispi, hangilerinde ise maktu tarifenin uygulanacağına ilişkin olarak bazı istisnalar dışında kanunlarda bir hüküm bulunmamakta olup bu husus TBB'nin takdirine bırakılmıştır. TBB bu konudaki takdirini kullanırken avukatın sunduğu hukuki yardımın niteliğini dikkate almaktadır.

49. İtiraz konusu kuralla, ıslah imar uygulamaları neticesinde idareler aleyhine açılacak alacak ve bedel artırım davalarında vekâlet ücretlerinde maktu tarife uygulanması zorunluluğu getirilmiştir. Bu suretle bu davalar yönünden TBB'nin takdir yetkisine yasal bir sınır getirilmiş ve uygulanacak ücret tarifesinin niteliği de doğrudan kanunla tayin edilmiştir. Islah imar uygulamaları neticesinde açılacak alacak ve bedel artırım davalarında uygulanacak avukatlık ücretinin hangi tarife üzerinden hesaplanacağını belirlemek, adalet ve hakkaniyet ilkelerini gözetmek kaydıyla kanun koyucunun takdirindedir.

50. Yasamanın genelliği ilkesi uyarınca yasa koyucu, Anayasa'ya ve hukukun genel ilkelerine aykırı olmamak kaydıyla her türlü düzenlemeyi yapmak yetkisine sahiptir. TBB'nin kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olması ve Avukatlık Kanunu ile genel olarak AAÜT'yi belirleme yetkisinin TBB'ye verilmiş olması, belirli uyuşmazlıkların niteliklerinin kanun koyucu tarafından gözetilerek bunlara ilişkin davalarda avukatlık asgari ücretinin maktu olarak belirleneceği yolunda yasal bir düzenleme yapılmasına engel oluşturmamaktadır.

51. Haksız yere dava açsa veya açılmasına sebebiyet verse bile bir kimsenin karşı tarafın o dava nedeniyle yaptığı masraflardan daha fazla bir külfete katlanmak zorunda bırakılmasının hukuk devleti yönünden bir zorunluluk olduğu savunulamaz. Şüphesiz ki kanun koyucu, haksız çıkan tarafın açıkça kötü niyetli olduğu bazı durumlarda, kötü niyeti cezalandırmak amacıyla adalet ve hakkaniyeti de gözetmek kaydıyla haksız çıkan tarafı diğer tarafın dava sebebiyle yaptığı masraflardan daha fazla bir külfete katlanmak zorunda bırakan düzenlemeler yapabilir. Ancak bu durum kanun koyucunun takdirinde olup hukuk devleti ilkesi yönünden anayasal bir zorunluluğu ifade etmemektedir.

52. Kanun koyucunun, süregelen mülkiyet ihlallerini gidermek, uyuşmazlıkların çözülmesini kolaylaştırmak ve hızlandırmak amacıyla geçici 6. maddeyle öngördüğü yollardan birisi de vekâlet ücretlerine ilişkindir. İtiraz konusu kuralla, geçici 6. madde kapsamında açılacak davalarda idarelerin vekâlet ücreti yükünün hafifletilmesinin amaçlandığı gözetildiğinde, kanun koyucunun takdir yetkisini bu yönde kullanmasında kamu yararı ve hukuk devleti ilkesine aykırılık görülmemektedir.

53. Ayrıca alacak ve bedel artırımı nedeniyle açılan davalar ile normal kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davaların her ikisinde de taşınmaz bedeli, 2942 sayılı Kanun'un 11. ve 12. maddelerinde belirtilen usule göre tespit edileceğinden vekâlet ücreti yönünden her iki davanın aynı esaslara tabi kılınmasında adalet ve hakkaniyete aykırı bir durum da söz konusu değildir.

54. Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen "kanun önünde eşitlik ilkesi" hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, kişilere ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.

55. Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan bedel tespiti davaları ile haksız fiil nedeniyle açılan diğer davaların hukuki sebepleri aynı olsa da maddi sebepleri farklıdır. Kanun koyucu idarenin, bireylerin taşınmazlarına haksız el atmasından doğan uyuşmazlıkları tasfiye etmek amacıyla bu davalarda ödenecek karar ve ilam harcı ile vekâlet ücretinin maktu tarife üzerinden hesaplanmasını öngörmüştür. Kanun koyucunun maddi sebebi farklı olan kamulaştırmasız el atma davalarında ödenmesi gereken karar ve ilam harcı ile vekâlet ücretinin farklı olarak belirlemesi yolunda düzenleme yapması eşitlik ilkesine aykırı görülemez.

56. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.

2. İkinci Cümlesinin İncelenmesi

a. Uygulanacak Kural ve Sınırlama Sorunu

57. Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Kanun'un 40. maddelerine göre, Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurular itiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralı ile sınırlıdır.

58. İtiraz konusu kuralda, devam eden alacak ve bedel artırım davaları ile icra takiplerinde de geçici 12. madde hükümlerinin uygulanması öngörülmektedir. Buna göre Kanun'un geçici 12. maddesi yürürlüğe girmeden önce açılmış ve henüz karara bağlanmamış alacak ve bedel artırım davaları ile icra takiplerinde geçici 12. madde hükümleri uygulanacaktır.

59. Kuralda geçen "...icra takipleri..." alacak ve bedel artırım davalarının neticelenip hükmün yerine getirileceği süreçle ilgili iş ve işlemleri kapsamaktadır. İtiraz yoluna başvuran Mahkemelerde görülmekte olan davalar ise 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamaları sonucu hisseleri bedele dönüştürülen davacıların açmış oldukları bedel artırım davalarıdır. Bu nedenle "...icra takipleri..." ibaresi bakılmakta olan davalarda uygulanacak kural niteliğinde değildir. İtiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, ibareye ilişkin başvurunun Anayasa Mahkemesinin yetkisizliği nedeniyle reddine karar verilmiştir.

60. Diğer taraftan itiraz konusu kuralın kalan bölümü ise Kanun'un geçici 12. maddesinin birinci fıkrası ve ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "...geçici 6 ncı maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri..." için de geçerli ortak kural niteliğini taşıması nedeniyle bu bölüme ilişkin esas incelemenin yukarıda belirtilen gerekçelerle bakılmakta olan davanın konusu gözetilerek maddenin birinci fıkrası ve ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "...yedinci..." ibaresiyle sınırlı olarak yapılması gerekir.

61. Açıklanan nedenlerle 4.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na 20.8.2016 tarihli ve 6745 sayılı Kanun'un 35. maddesiyle eklenen geçici 12. maddenin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinin;

A. "...icra takipleri... " ibaresinin, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından bu ibareye ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

B. Kalan bölümünün esasına ilişkin incelenmenin maddenin birinci fıkrası ve ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "...yedinci..." ibaresi yönünden yapılmasına OYBİRLİĞİYLE,

karar verilmiştir.

b. İtirazların Gerekçeleri

62. Başvuru kararlarında özetle, devam eden dava ve icra takiplerinin itiraz konusu kural hükümlerine göre sonuçlandırılacak olmasının hukuki güvenlik ve belirlilikle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

c. Anavasa'ya Aykırılık Sorunu

63. İtiraz konusu kural gereğince 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan ve devam etmekte olan idarelerin taraf olduğu her türlü alacak ve bedel artırım davaları Kanun'un geçici 12. maddesi hükümlerine göre sonuçlandırılacaktır. Bu hükme göre söz konusu davalarda taşınmazın değeri uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri gözetilmek suretiyle tespit edilecektir. Diğer taraftan itiraz konusu kural, Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6. maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkralarının, devam eden dava ve icra takiplerinde de uygulanacağını kayıt altına almıştır. Kanun'un geçici 6. maddesinin üçüncü, sekizinci ve on birinci fıkralarının itiraz başvurusunda bulunan Mahkemelerin bakmakta olduğu davalarda uygulanma olanağı bulunmadığından itiraz konusu kural maddenin birinci fıkrası ve ikinci fıkranın birinci cümlesinde geçen "yedinci" ibaresi yönünden incelenmiştir. Kanun'un geçici 6. maddesinin yedinci fıkrası mahkeme harçları ile her türlü vekâlet ücretlerinin bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirleneceğini kayıt altına almıştır. İtiraz konusu kurala göre bu hüküm 2981 sayılı Kanun kapsamında açılacak alacak ve bedel artırım davalarında da uygulanacaktır. İtiraz konusu kuralın ikinci fıkrasının ikinci cümlesi ise bu hükmün devam eden dava ve icra takiplerinde de uygulanacağını belirtmiştir.

64. Kazanılmış haklara saygı ilkesi, hukukun genel ilkelerinden birini oluşturmaktadır. Kazanılmış hak, özel hukuk ve kamu hukuku alanlarında genel olarak bir hak sağlamaya elverişli nesnel yasa kurallarının bireylere uygulanması ile onlar için doğan öznel hakkın korunmasıdır. Kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için bu hakkın, yeni yasadan önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gerekir. Kazanılmış hak, kişinin bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel niteliğe dönüşmüş haktır.

65. 6100 sayılı Hukuk Usulü Kanunu'nun 323. maddesine göre vekâlet ücreti yargılama giderlerinden olup kararla birlikte vekâlet ücretine hükmedilmekte ve kararın kesinleşmesiyle birlikte vekâlet ücreti de kesinleşmektedir. Buna göre vekâlet ücretinin kazanılmış hakka dönüştüğü tarih hükmün kesinleştiği gündür. Dolayısıyla henüz karar verilmemiş ve hükmü kesinleşmemiş davalarda uygulanacak vekâlet ücretinin tespit yönteminin taraflardan birinin aleyhine olacak şekilde değiştirilmesi, kazanılmış hak ihlali olarak değerlendirilemez.

66. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında hukuk devleti ilkesini tanımlarken hakkaniyet ölçütünün gözetilmesini hukuk devletinin unsuru olarak saymaktadır. Hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, konulan kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçülerini göz önünde tutan, hakların elde edilmesini kolaylaştıran ve hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıran devlettir. Anayasa Mahkemesi kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerektiğini pek çok kararında yinelemiştir.

67. Kazanılmış haklara dokunmamak kaydıyla, hukuki düzenlemelerde değişiklik yapmak kanun koyucunun takdirindedir. Ancak kanun koyucunun hakkaniyet ölçütlerini gözetme yükümlülüğü, önceki düzene dayanan beklentilerin göz Önünde bulundurulmaması hâlinde hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracak olan yasal değişikliklerin yapılmamasını veya geçiş hükümleriyle özel hâller için hakkaniyete uygun istisnalar getirilmesini gerektirir.

68. Diğer taraftan hukuk devletinin önemli bir unsuru olarak hukuki güvenlik ilkesi, sadece bireylerin devlet faaliyetlerine duyduğu güveni değil aynı zamanda yürürlükteki mevzuatın süreceğine duyulan güveni de içerir. Bu nedenle hukuki güvenlik ilkesi, yürürlükte bulunan hukuk kurallarına uygun olarak teessüs etmiş kazanılmış hakları korumanın yanında, kazanılmış hakka dönüşmemiş beklentileri de belli ölçüde korumaktadır. Kazanılmış hakka dönüşmemiş beklentiler, doktrinde haklı beklenti kavramı çerçevesinde ele alınmaktadır.

69. Anayasa Mahkemesinin 20.9.2012 tarihli ve E.2012/65, K.2012/128 sayılı kararında da ifade edildiği üzere kanunların uzun süreli uygulanmasına güvenerek hayatını yönlendiren, hukuki iş ve işlemlere girişen bireyin bu kanunların uygulanacağı yolunda oluşan beklentisinin mümkün olduğunca korunması gerekmektedir. Ancak hukuki güvenlik ilkesi, her türlü beklentinin korunmasını zorunlu kılmaz. Aksi takdirde kanun koyucunun hukuk düzeninde değişiklik yapması olanaksız hâle gelir. Zira her hukuk kuralının yürürlüğe girdiği andan itibaren bireylerde az veya çok bir beklenti yaratması ve değişmesi durumunda da beklentilerin boşa çıkması ve bireylerin az veya çok hayal kırıklığı yaşaması işin doğası gereğidir. Bu nedenle her türlü beklentinin hukuki güvenlik ilkesi kapsamında koruma görmesi düşünülemez. Korunmaya değer beklenti, belli bir yoğunluğa ulaşan, diğer bir ifadeyle meşru ( haklı) hâle gelen beklentilerdir. Bu durumda bir beklentinin ne zaman haklı beklenti seviyesine ulaşacağı sorunu karşımıza çıkmaktadır.

70. Anayasa Mahkemesinin 4.5.2017 tarihli ve E.2015/41, K.2017/98 sayılı kararında haklı beklenti ve haklı beklentinin şartları ele alınmıştır. Buna göre haklı beklenti, bireyin kendisine güvenerek hareket ettiği lehine olan bir kanunda öngörülemez bir değişiklik yapılması ve bu öngörülemez değişikliğin herkes yönünden objektif olarak beklenebilecek bir beklentiyi sonuçsuz bırakması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gündeme gelmektedir. Ancak bir beklentinin hukuken korunabilmesi için anılan koşulların gerçekleşmesi yeterli olmayıp bu beklentinin ihlalini gerektiren bir kamu yararının da bulunmaması gerekmektedir. Bu yönüyle anayasa yargısında kişi yararıyla kamu yararının karşı karşıya geldiği durumlarda ancak önemli bir kamu yararının bulunmadığı durumlarda haklı beklentinin korunması kabul edilebilir. Aksi takdirde kanun koyucunun kamu yararını gerçekleştirmek üzere değişen koşullara göre yeni politikalar belirlemesi imkânı önemli ölçüde zedelenebilir.

71. Vekâlet ücretinin miktarı, davanın başarıya ulaşıp ulaşmamasına ve davadaki başarı seviyesine göre değişmekte; vekâlet ücretine hükmedilip hükmedilmeyeceği veya hükmedilecekse miktarının ne olacağı ancak yargılamanın sonucunda belli olmaktadır. Yargılama sonucunda, davanın aleyhine sonuçlanan tarafa hiç vekâlet ücretine hükmedilmemesi durumuyla karşılaşılabileceği gibi lehine sonuçlanan taraf lehine davanın açılış tarihindeki değerine oranla daha düşük bir miktarda vekâlet ücretine hükmedilmesi de söz konusu olabilir. Bu nedenle davada kendisini avukatla temsil ettiren tarafın yargılama sonucunda vekâlet ücretine kavuşacağı veya istediği düzeyde kavuşacağı garanti edilemez.

72. Dolayısıyla önceden nispi tarife üzerinden hesaplanan vekâlet ücretinin maktu tarife üzerinden hesaplanmasını öngören kuralın kanunun yürürlüğe girdiği tarihte açılan ve henüz kesinleşmeyen davalara da uygulanmasının gerçekleşme ihtimali yüksek, korunmaya değer haklı beklenti ihlaline yol açtığı söylenemez.

73. Öte yandan, devam eden davalarda mahkeme harçlarının maktu alınması ile ilgili olarak Kanun'un geçici 12. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinin incelenmesi bölümünde belirtilen gerekçeler bu kural yönünden de geçerlidir.

74. Ayrıca itiraz konusu kuralın birinci fıkrasının incelenmesi sırasında belirtildiği üzere kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedeli belirlenirken değerlendirme tarihi olarak uygulamanın tapuda tescil edildiği tarihin esas alınması ve o tarihteki nitelikleri gözetilmesi suretiyle bir tespit yapılması ve ortaya çıkan tutarın Yİ-ÜFE esas alınmak suretiyle dava tarihi itibarıyla güncellenerek hak sahibine ödenmesi taşınmazın gerçek karşılığına ulaşmasına elverişli bir yöntem olduğundan dolayı, devam eden davaların da buna göre sonuçlandırılmasında Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.

75. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa'nın 2. maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.

76. Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Celal Mümtaz AKINCI ve Hasan Tahsin GÖKCAN itiraz konusu kuralın, maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "...yedinci..." ibaresi yönünden bu görüşe katılmamışlardır,


VI. HÜKÜM

4.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na, 20.8.2016 tarihli ve 6745 sayılı Kanun'un 35. maddesiyle eklenen geçici 12. maddenin;

A. Birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

B. İkinci fıkrasının;

1. Birinci cümlesinin;

a. "...üçüncü,...", "...sekizinci ve on birinci..." ve "...icra takipleri..." ibarelerinin, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu ibarelere ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

b. Kalan bölümünün esasına ilişkin incelemenin cümlede yer alan "...yedinci..." ibaresi ile sınırlı olarak yapılmasına, OYBİRLİĞİYLE,

c. "...yedinci..." ibaresinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

2. İkinci cümlesinin;

a. "...icra takipleri..." ibaresinin, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu ibareye ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

b. Kalan bölümünün esasına ilişkin incelemenin, maddenin birinci fıkrası ve ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "...yedinci..." ibaresi yönünden yapılmasına, OYBİRLİĞİYLE,

c. Kalan bölümünün, maddenin birinci fıkrası yönünden Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, ikinci fıkranın birinci cümlesinde yer alan "...yedinci..." ibaresi yönünden Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Celal Mümtaz AKINCI ve Hasan Tahsin GÖKCAN'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

16.11.2017 tarihinde karar verildi.
Old 01-02-2019, 13:57   #3
Fazladanödemeyeçözüm

 
Varsayılan

Şu aşamada 20bin kusur ilam vekalet ücreti yine 25 bin civarında icra vekalet ücreti kaybımız var, Anayasa Mahkemesi kararında asilin vekiline daha fazla ödeme yapacak olmasında bir hukuka aykırılık görmediğine göre oluşan bu farkı müvekkile yansıtmak veya yansıtmamak konusunda değerli fikirlerinize ihtiyacımız var.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Bedel artırım davası-bozma -zamanaşımı-ıslah -ek dava Av.Nevin Canruh Meslektaşların Soruları 3 30-01-2018 10:59
derdest bedel artırım davası sürecinde kamulaştırmasız el koyma Tersus Meslektaşların Soruları 0 21-03-2016 22:47
Şuyulandırma sonucu bedel artırım davası plebisit Meslektaşların Soruları 0 04-10-2012 12:53
maktu vekalet ücreti icraya verilirken icra vekalet ücreti talep edilebilir mi? avukat.derviş.yıldızoğlu Meslektaşların Soruları 7 13-05-2011 12:19
Maktu Vekalet Ücreti Turkmen Meslektaşların Soruları 1 12-03-2008 13:20


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06231093 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.