Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Zina Sebebiyle Boşanma Davası Hakkında

Yanıt
Old 28-10-2007, 15:43   #1
üye8180

 
Varsayılan Zina Sebebiyle Boşanma Davası Hakkında

T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas : 2004/13709
Karar : 2004/14684
Tarih : 08.12.2004
ÖZET : Kadının kocası işe gittikten sonra, kocasının amcasını eve aldığı, bu kişinin sabah saat 08.30 - 09.00 gibi gelip, akşam saat 16.00-16.30´a kadar uzun süre evde kaldığı, bu durumun sık sık tekrarlandığı ve devam edegeldiği anlaşılmaktadır. Kadının gerçekleşen eylemi sadakatsizlik olup bu hal evlilik birliğini temelinden sarsar.
(4721 s. MK. m. 161, 166)
KARAR METNİ :
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün * temyiz eden A. D. Ç. vekili Av. C. A. geldi. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Toplanan delillerden; davalı kadının kocası işe gittikten sonra, kocasının amcası Ramazan´ı eve aldığı, bu kişinin sabah saat 08.30 - 09.00 gibi gelip, akşam saat 16.00-16.30´a kadar uzun süre evde kaldığı, bu durumun sık sık tekrarlandığı ve devam edegeldiği anlaşılmaktadır. Kadının gerçekleşen eylemi sadakatsizlik olup bu hal evlilik birliğini temelinden sarsar. Bu sebeple boşanma kararı verilmesi gerekirken, davanın reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan 400.000.000 lira vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 08.12.2004 çrş.
Kaynak : Corpus
Old 28-10-2007, 15:46   #2
üye8180

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi

Esas : 2005/832
Karar : 2005/2668
Tarih : 23.02.2005

ÖZET : Davacı kadının daha önce açtığı davadan feragatından sonra davalı kocanın bir başka kadınla düğün yaparak evlendiği ve onunla birlikte yaşadığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 161. madde koşulları oluşmuştur. Davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.

(4721 s. MK. m. 161)

KARAR METNİ :
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Davacı tanıklarının beyanlarından, davacı kadının daha önce açtığı davadan feragatından sonra davalı kocanın bir başka kadınla düğün yaparak evlendiği ve onunla birlikte yaşadığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 161. madde koşulları oluşmuştur. Davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 23.02.2005 çar.

Kaynak : Corpus
Old 05-11-2007, 12:06   #3
lawyer_721

 
Varsayılan

çık işin iiçinden şimdi. iki farklı karar ve zina tartışması.
1-birinci kararın tartışılacak bir tarfının olmadığını düşünüyorum. boşanma, evlilik sözleşmesinin feshiyse (ki evlilik aynı zamanda bir sözleşmedir)kadının bu davranışı karşısında boşanma kararından daha makul bir şey düşünülemez.
2-ikinci karara gelince (karar metninden olayın teferruatı belli olmamakla birlikte) katılıyorum. ancak bu tür kararlarda dikkat edilmesi gereken birkaç hususun olduğunu düşünüyorum.
-eşler evlenirken ikinci evliliği kendi arlarında konuşmuşlarsa ve bir karara (illa yazılı olması gerkmez, ispat edilme zorluğuna rağmen!) varmışlarsa; aldıkları bu karara uyulması gerekir.
-ikinci evliliğin üzerinden geçen sürenin göz önünde bulundurulması gerekir. yoksa 10 yıl önce yapılan ikinci evliliği bahane ederek açılacak boşanma davasının reddi gerekir. (kanatimce kanunda bu hususta bir boşluk var. ikinci evliliğin yapıldığı tarihten itibaren bir yıl içinde davanın açılması gerekir diye bir madde eklenebilir.) ancak iki eşlilikten kaynaklı sorunlar, şiddetli geçimsizlik ve evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle dava açılabilmeli ki bu durumda takdir mahkemenindir.
-zinanın her halukarda boşanma nedeni olarak kabul edilmesi gerekir. erkeğin zinası ile kadının zinası arasında hiç bir fark yoktur. insan olmaları hasebiyle aynı duyguları taşıdıkları bir gerçekliktir. bununla birlikte erkeğin ikinci evliliği zinayla eşdeğer olarak görülmemelidir.bu sakat bir anlayıştır.
konunun hem hukukçular hem de sosyologlar tarafından tartışılmasının faydalı olacağını düşünüyorum.
Old 14-05-2009, 14:09   #4
themis07

 
Varsayılan

mk.161 de açıkca".... davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinin üzerinde 6 ay ve herhalde 5 sene geçmesiyle dava hakkı düşer" denilmekte buna ilişkin elinde yargıtay kararı olan bir akadaş varsa çok sevinirim.müvekkilim adına mkm 162. madde ye dayanarak dava açtık ancak karşı taraf da karşı dava açtı ve 161'e dayanıyorlar ancak iddia attikleri olayın öğrenilmesinin üzerinden 1 yıl geçmiş bu durum duruşmada dinlenilen tanıklarca da anlatıldı. Evlilik birliği biz dava açana kadar devam ettiği için affedilen olayların boşanmaya konu olamayacağına ilişkin hukuk genel kurulu kararları sunduk ancak 161.maddeye de değinmek istiyoruz fakat emsal karar bulamadık.Yardımcı olabilirseniz çok seviniriz
Old 02-06-2009, 12:01   #5
üye25928

 
Varsayılan

Sayın Neslihan Hanım, paylaşım için teşekkürler,
Sayın Themis07 eğer ki siz yargıtay kararlarını bulursanız buraya ekleyebilir misiniz?

Ayrıca Sayın lawyer721 in belirttiği gibi 2. olayda keşke teferruatlardan da haberimiz olabilseydi.
Old 03-06-2009, 07:37   #6
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.lawyer_721

Alıntı:
eşler evlenirken ikinci evliliği kendi arlarında konuşmuşlarsa ve bir karara (illa yazılı olması gerkmez, ispat edilme zorluğuna rağmen!) varmışlarsa; aldıkları bu karara uyulması gerekir.

Yukarıya alıntılanan görüşünüzü biraz daha açıklamanızı rica ediyorum.
Old 04-06-2009, 14:21   #7
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.lawyer_721

Alıntı:
eşler evlenirken ikinci evliliği kendi arlarında konuşmuşlarsa ve bir karara (illa yazılı olması gerkmez, ispat edilme zorluğuna rağmen!) varmışlarsa; aldıkları bu karara uyulması gerekir.

1-Kişiler evli ise ve bu evlilik sona ermemiş ise,eşler nasıl yeniden ikinci evlilik yapmaktadır?

2-Kişiler evli iken bir eş, diğer eşin başka biriyle bir arada yaşamasına rıza gösterir ise bu rıza,ikinci ilişkiyi evlilik yapmaya yeter mi?

3-Hiç bir baskı altında kalmadan kişiler kendi özgür iradesi ile böyle bir ilişkiye "rıza" gösterir mi?

4-Yasaya aykırı olan bir durum için "rıza" olur mu?

Alıntı:
eşler evlenirken ikinci evliliği kendi arlarında konuşmuşlarsa ve bir karara ....varmışlarsa; aldıkları bu karara uyulması gerekir

diyorsunuz.
5-Bu karara uyulması için bir öneriniz var mı?

6-Her ne kadar mesajınızda eşler demişseniz de,burada ikinci ilişki serbestisine sahip olan hem kadın hem erkek midir,yoksa bu anlaşma sadece erkeğe bu serbestiyi sağlamayı mı amaçlamaktadır?

7-Son olarak bu düşüncenizin ve önerinizin dayandığı ulusal veya uluslararası bir hukuki düzenleme var mı?
Old 04-06-2009, 15:34   #8
lawyer_721

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Sn.lawyer_721



1-Kişiler evli ise ve bu evlilik sona ermemiş ise,eşler nasıl yeniden ikinci evlilik yapmaktadır?

2-Kişiler evli iken bir eş, diğer eşin başka biriyle bir arada yaşamasına rıza gösterir ise bu rıza,ikinci ilişkiyi evlilik yapmaya yeter mi?

3-Hiç bir baskı altında kalmadan kişiler kendi özgür iradesi ile böyle bir ilişkiye "rıza" gösterir mi?

4-Yasaya aykırı olan bir durum için "rıza" olur mu?



diyorsunuz.
5-Bu karara uyulması için bir öneriniz var mı?

6-Her ne kadar mesajınızda eşler demişseniz de,burada ikinci ilişki serbestisine sahip olan hem kadın hem erkek midir,yoksa bu anlaşma sadece erkeğe bu serbestiyi sağlamayı mı amaçlamaktadır?

7-Son olarak bu düşüncenizin ve önerinizin dayandığı ulusal veya uluslararası bir hukuki düzenleme var mı?
bu mesajı 2 yıl önce yazmıştım. bu görüşlerimin dayanağı elbette mevcut MK değildir. çünkü MK kapsamında düşünüldüğünde bu görüşlerimin genel geçer bir yanı kalmamaktadır. benim üzerinde durmak istediğim husus, "MK ile toplumun sosyolojik yapısı arasında tam bir uyumun mevcut olmamasıdır"(sadece boşanmayla ilgili değil). bu durum toplumsal hayatta bir çok soruna da sebep olmaktadır. örnek verecek olursam;
örnek-1- bugün ilk karşılaştığım hukuki mesele şu oldu: muris ölmeden önce imam nikahlı eşinin üstüne bir kuma getiriyor ve bununla resmi nikah kıyıyor. muris öldükten sonra mirası nasıl paylaştırılacak ve sigortalı olduğundan hangi eşine aylık bağlanacak? MK kanun çerçevesinde elbette bu sorunun bir çözümü var; ama bu çözüm "adil bir çözüm" müdür?
örnek-2- adam ilk evliliğini 20 yıl önce yapıyor ve resmi nikahı kıyıyor. bu ilk evliliğinden 7 çocuğu var. ikinci evliliğini (imam nikahlı) ise 7 yıl sonra (yani 13 yıl önce ) yapıyor ve 3 çocuğu da oluyor? şimdi eşin boşunma davası açması durumunda nasıl bir karar verilmesi gerekir? boşanma, nafaka, çocukların velayeti, tazminat vs.... bütün bu hususlarda adil bir çözüme ulaşılabilinir mi?
elbette örnekleri çoğaltmak mümkündür. geçmişle kıyaslandığında çok eşlilik azalmakla birlikte; bizim bölgemizde (tabii sadece bizde değil) halen azımsanmayacak derecede ikinci evlilikler var. burada iki seçeneğimiz var: ya toplumu kanunlara uyduracağız ya da toplum gerçekliği doğrultusunda kanunlarda değişiklik yaparız.
ilk mesajımda belirttiğim gibi burada görev hem hukukçulara hem de sosyologlara düşer.
saygılarımla
Old 25-09-2009, 17:12   #9
hukukçu46

 
Varsayılan

sayın themis07, affeden tarafın dava hakkı olmadığına ilişkin sunmuş olduğunuz hukuk genel kurulu kararlarını bizimle paylaşabilirmisiniz. şimdiden teşekkür ederim
Old 07-10-2009, 14:59   #10
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Devam eden zina / hakdüşürücü sürenin uygulanamayacağı

T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi

Esas: 1988/8407
Karar: 1988/9547
Karar Tarihi: 24.10.1988

ÖZET: Davacı koca, 8.8.1987 tarihinde gerçekleşen zinaya dayanarak 11.2.1988 gününde boşanma isteminde bulunmuştur. Bilindiği gibi, zina sebebiyle boşanma davası açmaya hak kazanan karı ya da koca, boşanma sebebini yani davalı eşin zina yapması olgusunu öğrendiği günden başlayarak altı ay içerisinde dava açması zorunludur. Ceza davasına konu olan eylem münferit (tek) kalmış, ondan sonra zinanın devam ettiği ispat ve hatta, iddia edilmemiştir. Şu durumda altı aylık sürenin geçmesinden sonra açılan işbu boşanma davasının reddi gerekir.


(743 S. K. m. 129) (818 S. K. m. 53)

O.M. ile G.M. arasındaki boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda davanın reddine dair verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Ceza mahkemesinin aynı zamanda boşanma sebebi olan bir suçtan dolayı verdiği mahkumiyet kararı, özellikle mahkumiyet kararında belirlenen maddi olgu (olay), boşanma davasında hukuk hakimini bağlar ve kesin delil olur (Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 4, Dördüncü baskı 1984 sh. 3603). Zina, mutlak bir boşanma sebebi teşkil eder. Onun için boşanma davasında ceza mahkemesinin kesinleşmiş mahkumiyet kararı dışında başkaca bir delil aramasına gerek yoktur. Karar başlı başına boşanma kararı vermeye yeterlidir. Bu itibarla olayda, hukuk hakiminin kesinleşen zinaya ilişkin cezalandırma ilamına rağmen fiilin (eylemin) sabit olup olmadığı konusunda yeniden araştırma yapılması ve zinanın mevcut olmadığı yolunda sonuca ulaşılması yanlıştır. Böyle bir uygulama, hukuk ve ceza mahkemelerinin aynı maddi olayın varlığı ile ilgili farklı görüşleri karşısında adalete duyulan inanç ve güvenin ağır bir biçimde sarsılmasına yol açar. İşte bunun önlenmesi için Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi sevk edilmiştir.

Olayımızda davacı koca, 8.8.1987 tarihinde gerçekleşen zinaya dayanarak 11.2.1988 gününde boşanma isteminde bulunmuştur. Bilindiği gibi, zina sebebiyle boşanma davası açmaya hak kazanan karı ya da koca, boşanma sebebini yani davalı eşin zina yapması olgusunu öğrendiği günden başlayarak altı ay içerisinde dava açmak zorunludur (M.K. 129/2). Kanunda öngörülen bu süre hak düşürücü nitelikte olup mahkemelerce kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulur. Hak düşürücü nitelikte olan bu süre, temadı eden (devam ede gelen) eylemler için, temadinin bittiği günde başlar. Ne var ki olayda, ceza davasına konu olan eylem münferit (tek) kalmış, ondan sonra zinanın devam ettiği ispat ve hatta, iddia edilmemiştir. Şu durumda altı aylık sürenin geçmesinden sonra açılan işbu boşanma davasının reddi gerekir. Mahkeme kararı açıklanan gerekçelerle ve sonucu itibariyle doğrudur.

Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple ONANMASINA, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 09-10-2009, 16:14   #11
themis07

 
Varsayılan

Sayın hukukçu46 istediğiniz HGK kararlarını ekledim umarım işinize yarar;kolaylıklar dilerim.T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2000/2-1128
K. 2000/1153
T. 20.9.2000
• BOŞANMA ( Affedilen olaya dayanılmaz)
• TEDBİR NAFAKASI HAKKI
743/m.134,137,162/2
ÖZET : 1. Tanıkların sözünü ettiği hakaret olayından sonra taraflar barışıp birlikte Almanyaya gitmişler ve orada kalmışlardır.

Koca eşini affetmiş, geçen olayları hoşgörü ile karşılamıştır. Artık bu olaylar boşanmaya esas alınamaz.

2. Boşanma davası açılınca eşlerin ayrı yaşama ve nafaka isteme hakları doğar. İstek olmasa bile dava süresince, davaya bakan hakim gerekli tedbirleri re'sen almak zorundadır.

DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 23.9.1999 gün ve 1998/576 E. 1999/520K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 19.1.2000 gün ve 1999/13328 E.- 2000/225 K. sayılı ilamı;

( .... 1- Toplanan delillerden, tanıkların sözünü ettiği hakaret hadisesinden sonra tarafların barışıp birlikte Almanya'ya gittikleri ve orada uzunca bir süre birlikte kaldıkları anlaşılmaktadır. Gerçekten bu durum karşısında koca eşini affetmiş, geçen olayları hoşgörü ile karşılamıştır. Artık bu olaylar boşamaya esas alınamaz. Tanıklar Almanya'da oluşan bir olaydan da söz etmemişlerdir. Davanın reddi gerekirken, deliller yanlış değerlendirilerek boşamaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

2- Boşanma davası açılmakla eşlerin ayrı yaşama ve nafaka isteme hakkı doğar ( M.K. m. 162/2, 137). Kaldı ki istek olmasa bile davanın devamı süresince gerekli tedbirlerin davaya bakan hakim tarafından kendiliğinden ( re'sen) alınması zorunludur. ( M.K. 137). O halde dava tarihinden geçerli olmak üzere, kadın ve yanındaki müşterek çocuk yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI :

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA) oybirliği ile karar verildi.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1997/2-562
K. 1997/779
T. 8.10.1997
• BOŞANMA ( Affedilen olaylar )
• AF EDİLEN OLAYLAR ( Boşanma )
• HOŞGÖRÜ İLE KARŞILANAN OLAYLAR ( Boşanma )
743/m.134/1,2
ÖZET: Tanık ifadelerinden geçen olaylardan sonra evlilik birliği devam etmiştir. Davacı bu olayları affetmiş en azından hoşgörü ile karşılamış sayılır.

DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 7.10.1996 gün ve E.1995/1121, K.1996/828 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine;

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 27.12.1996 gün ve E.12928-14015 sayılı ilamı:

( ... Tanık ifadelerinde geçen olaylardan sonra evlilik birliği devam etmiştir. Davacı bu olayları affetmiş en azından hoşgörü ile karşılamış sayılır. Bundan sonra boşanmayı gerektirir bir olayın varlığı kanıtlanamamıştır.

Medeni Kanun'un 134/1-2. maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanun'un 134/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi Usul ve Kanun’a aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) oyçokluğu ile karar verildi.

Kazancı içtihat bilgi bankasından alınmıştır.
Old 09-10-2009, 16:19   #12
themis07

 
Varsayılan

Sayın av-ufuk sizin de gönderdiğiniz karar için teşekkür ederim; acaba medeni kanunun değiştiği tarihten sonra tarihli bir karar bulmak mümkün olurmu; ilginize teşekkür ederim, iyi çalışmalar
Old 03-11-2009, 14:50   #13
Av. Taner BAŞ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ

Esas No.
2007/5147
Karar No.
2008/1302
Tarihi
07.02.2008

İLGİLİ MEVZUAT
4721-TÜRK MEDENİ KANUNU (MK)/24

KAVRAMLAR
BOŞANMA DAVASINDA TARAF BEYANLARI
HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI
ZİNA İDDİASI

ÖZET
BOŞANMA DAVASINA İLİŞKİN DİLEKÇEDE YER ALAN VE DİĞER TARAFIN ZİNA YAPTIĞINI İLİŞKİN BEYANLAR İDDİA VE SAVUNMA SINIRLARI İÇİNDE KALAN AÇIKLAMALAR OLUP, SÖZ KONUSU BEYANLARIN KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR

Davacı Sevim vekili avukat tarafından, davalı Zeynel aleyhine 29/08/2002 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 23/11/2006 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasından doğan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş, kararı davalı taraf temyiz etmiştir.
Davacı, davalının daha önce aralarında görülen boşanma davasındaki dava dilekçesinde, aralarında davacının yurtdışında doğup büyüyenler gibi serbest hareket etmesinden kaynaklanan geçimsizlik bulunduğunu belirttiği "benden sana aile olmaz, git başının çaresine bak" biçiminde haber yolladığını ileri sürerek boşanma nedenlerini açıkladığı, ayrıca yargılama sırasında tanık beyanlarına karşı diyeceği sorulan davalının "ben 62 yaşındayım, bugüne kadar geçinip de şimdi ayrılmak istiyorsam bunun mutlaka bir sebebi vardır, ben davalının zina yaptığına bizzat şahit olduğum için bu davayı açtım" biçiminde açıklamalarda bulunduğunu, bu şekilde kendisini asılsız biçimde zina yapmakla suçlamasının kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu ileri sürerek manevi tazminat istemektedir.
Dava konusu edilen sözlerin boşanma davasına ilişkin dilekçede yer alan dava sebebinin diğer bir anlatımla iddianın kanıtlanması amacıyla söylendiği, iddia ve savunma sınırları içinde kaldığı anlaşılmış olup davacının kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu itibarla davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 07.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Anlaşmalı Boşanma Yargıtay Kararları Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 24 06-03-2024 20:58
Terk Sebepli Boşanma Yargıtay Kararları Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 18 29-01-2015 18:13
Boşanma Davasında Yetki Yargıtay Kararları Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 14 04-11-2009 09:07
Terk Sebebiyle Boşanma Davası,Tebligat Avukat Kamer Akgül Meslektaşların Soruları 3 13-07-2009 09:43
acil-zina sebebiyle boşanma-tazminat tiyerianri Meslektaşların Soruları 3 25-09-2007 16:11


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06361794 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.