Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bakım borçlusunun imzası yoksa…?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 16-04-2013, 11:07   #1
sirya

 
Varsayılan Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bakım borçlusunun imzası yoksa…?

Mirasbırakan, “Düzenleme şeklinde vasiyetname” adı altında noterde iki tanık huzurunda “kendisine ölünceye kadar bakması koşuluyla” oğluna (yani vekil edene) bir kısım mallarını vasiyet etmiştir.

Bu vasiyetnamede vekil edenin imzası yoktur. Yani vasiyetname şekil yönünden “ölünceye kadar bakma sözleşmesi”nin unsurlarını taşımamaktadır.

Ancak tarafların iradeleri ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapma yönündedir. Nitekim vekil eden yıllarca hasta babasına layıkiyle bakmıştır.

Mirasbırakanın vefatından sonra bu vasiyete dayanarak açtığımız tapu iptal ve tescil davasında davalılar vasiyetnameye itirazları olmadığını vekil edenin babalarına layıkiyle baktığını beyan etmişler ancak tenkis talep etmişlerdir.

Bu aşamada biz –her ne kadar şekil yönünden uygun olmasa dahi taraf iradeleri ve fiiliyat bu yönde olduğu için- vasiyetnamenin “ölünceye kadar bakma sözleşmesi” hükmünde addedilerek davalıların tenkis taleplerinin reddini talep ediyoruz.

...Vasiyetnamede bırakılan malların “ölünceye kadar bakma koşuluyla” bırakıldığı....
...mirasbırakanın ve vekil edenin iradelerinin “ölünceye kadar bakma sözleşmesi” yapma yönünde olduğu ve vekil edenin mirasbırakana ölümüne değin layıkiyle baktığı....
...Mirasbırakanın diğer mirasçılarının da vasiyetnamenin içeriğine bir itirazları olmadığı ve vekil edenin mirasbırakana layıkiyle baktığı yönündeki beyanları.... dikkate alındığında....

Düzenleme şeklindeki vasiyetnamenin “ölünceye kadar bakma sözleşmesi” hükmünde kabul edilmesi gerektiği yönünde ya da benzer Yargıtay kararlarını bilen, paylaşan, alaka gösterip buraya kadar okuma zahmetine katlanan tüm sayın meslektaşlarıma teşekkür ederim.
Old 17-04-2013, 17:16   #2
hırs

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/15303

K. 2003/2391

T. 6.3.2003

• SÖZLEŞMENİN İPTALİ DAVASI ( Hata ve Hile Nedeni ile Tapusuz Taşınmaz Mal Devir Sözleşmesinin İptali Talebi )

• İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KARARI ( İmza Vazına Muktedir Olmayan veya İmza Bilmeyen Kişiler Tarafından Verilen Senedin ihtiyar Heyeti ve Mahallince Tanınan İki Kişi Tarafından onaylanmadıkça Sözleşmenin Hükümsüz Olması )

• ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA VAADİ ( Davacının Kızı Olan Davalıya Ölünceye Kadar Bakma Vaadi ile Tapusuz Tarlasını Devretmek İsterken Satış Yapmış Olması )

• YAŞLI OLMASI VE OKUR-YAZAR OLMAMASI ( İmza Vazına Muktedir Olmayan veya İmza Bilmeyen Kişiler Tarafından Verilen Senedin İhtiyar Heyeti ve Mahallince Tanınan İki Kişi Tarafından onaylanmadıkça Sözleşmenin Hükümsüz Olması )

818/m.15

1512/m.86,87

ÖZET : BK. 15, Noterlik Kanunu 86 ve 87. maddelerine göre ilgili okuma ve yazma imkanına sahip değilse hazır bulundurulan iki tanık huzurunda maksadını notere beyan eder. Noter bu beyanı yazdıktan sonra tutanağı okur ilgili ve taraflar beyanın aynen yazıldığını beyan ettikten sonra altı imzalanır. 12.2.1930 tarih ve 29/30 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre imza vazına muktedir olmayan veya imza bilmeyen kişiler tarafından verilen senedin ihtiyar heyeti ve mahallince tanınan iki kişi tarafından onaylamadıkça sözleşmenin hükümsüz olduğu açıklanmıştır. Bu nedenle okur-yazar olmayan tarafça Noter huzurunda düzenlenmiş olan senedin, iki tanık önünde okunup beyana uygun olduğu bildirildikten sonra az yukarıda açıklanan İçtihat ve Noterlik Kanunu'nun ilgili maddelerinin ışığı altında değerlendirilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki iptal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan gelen olmadığından incelemenin evraklar üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, kızı olan davalıya ölünceye kadar bakma vaadi ile evini vermek istediğini, ancak okuma yazma bilmediğini, bilahare noterden satış gösterildiğini öğrendiğini, kendilerine bakmayıp eziyet ettiklerini ileri sürerek hata ve hile nedeniyle 5.7.2000 tarihli tapusuz taşınmaz mal devir sözleşmesinin iptalini talep etmiştir.
Davalı, yardım amacıyla evin düşük bedelle satıldığını, hata, hile olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, tanık beyanlarına, ceza dosyasına ve sözleşmenin noter huzurunda yapılmış olduğuna dayanılarak ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme tapusuz taşınmazın satışından kaynaklanmaktadır. Davacı sözleşme içeriğine vukuf peyda etmediğinin kendisinin okur yazar olmadığını, ölünceye kadar bakma vaadi ile satış yapmak isterken satış yapılmış olduğunu, kızı olan davalının kendilerini evden çıkarmak istediğini de öğrendiğini bildirerek bu davayı açmıştır.
Davalı ise sözleşmenin yöntemine uygun yapıldığını, davacının sözleşme münderecatına vakıf olduğunu savunmuştur.
Dosyadaki 5.7.2000 tarihli 15377 yevmiye nolu sözleşmede davacının yaşlı olduğu ve okur yazar olmadığının vurgulandığı açık ve belirgindir. BK. 15, Noterlik Kanunu 86 ve 87. maddelerine göre ilgili okuma ve yazma imkanına sahip değilse hazır bulundurulan iki tanık huzurunda maksadını notere beyan eder. Noter bu beyanı yazdıktan sonra tutanağı okur ilgili ve taraflar beyanın aynen yazıldığını beyan ettikten sonra altı imzalanır. 12.2.1930 tarih ve 29/30 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre imza vazına muktedir olmayan veya imza bilmeyen kişiler tarafından verilen senedin ihtiyar heyeti ve mahallince tanınan iki kişi tarafından onaylamadıkça sözleşmenin hükümsüz olduğu açıklanmıştır. Bu nedenle okur-yazar olmayan tarafça Noter huzurunda düzenlenmiş olan senedin, iki tanık önünde okunup beyana uygun olduğu bildirildikten sonra az yukarıda açıklanan İçtihat ve Noterlik Kanunu'nun ilgili maddelerinin ışığı altında değerlendirilmesi gerekirken mahkemece bunlara aykırı olarak okunduğu bildirilmemiş olan senede itibar edilerek davanın kabulü yerine reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 6.3.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

8. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/1530

K. 2004/2063

T. 22.3.2004

• ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ ( Kanunun Öngördüğü Şekilde Düzenlenmeyen Bir Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesine Dayanılarak Tarafların Borçlarını Yerine Getirmesi Halinde Şekil Eksikliğinin İleri Sürülmesi Hakkın Kötüye Kullanılmasına Yol Açacağı )

• KANUNUN ÖNGÖRDÜĞÜ ŞEKLE UYMAMA ( Tarafların Borçlarını Yerine Getirmesi Halinde Şekil Eksikliğinin İleri Sürülmesi Hakkın Kötüye Kullanılmasına Yol Açacağı - Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi )

• ŞEKİL EKSİKLİĞİ ( Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi - Tarafların Borçlarını Yerine Getirmesi Halinde Şekil Eksikliğinin İleri Sürülmesi Hakkın Kötüye Kullanılmasına Yol Açacağı )

• SÖZLEŞMEDEN KISA SÜRE SONRA BAKIM ALACAKLISININ ÖLÜMÜ ( Tarafların Borçlarını Yerine Getirmesi Halinde Şekil Eksikliğinin İleri Sürülmesi - Bakım Borçlusunun Borçlarını Yerine Getirdiği Kabul Edilemeyeceği )

818/m.512

4721/m.532,545

ÖZET : Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre kanunun öngördüğü şekilde düzenlenmeyen bir ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayanılarak tarafların borçlarını yerine getirmesi halinde şekil eksikliğinin ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılmasına yol açacağından böyle bir iddianın dinlenilmeyeceği kabul edilmekte ise de, sözleşmenin düzenlendiği tarihten kısa bir süre sonra bakım alacaklısı ölmüş olup, bakım borçlusunun borçlarını yerine getirdiği kabul edilemez.
DAVA : Lütfi Ergün ile Şerafettin Ergün aralarındaki elatmanın önlenmesi davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Karadeniz Ereğli 2. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 12.06.2003 gün ve 552/347 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili taraflarınca süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, ortak miras bırakan Yaşar Ergün'den kalan dava konusu 3 kıt'a taşınmaza davalının vekil edeninin yararlanmasına karşı koyduğunu ileri sürerek elatmasının önlenilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, dava konusu taşınmazların miras bırakan Yaşar tarafından vekil edenine 14.02.2000 günlü ölünceye dek bakıp gözetme sözleşmesi uyarınca verildiğini, vekil edeninin görevlerini yerine getirdiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, okul yanı mevkiinde bulunan taşınmaz hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine, evin yanı ve bostan mevkiinde bulunan iki kıt'a taşınmazdan davacının yararlanmasına karşı konulmasının önlenilmesine karar verilmesi üzerine; hükmün, feragata ilişkin bölümü avukatlık ücreti yönünden davacı vekili, kabule ilişkin bölümü hem esas, hem de avukatlık ücreti yönünden davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazlar tarafların ortak miras bırakanı babası Raşit'ten kalan yerler olup, davalı vekili bu yerlerin Raşit'in eşi Yaşar tarafından vekil edenine ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi uyarınca verildiğini ileri sürmüştür. Mirasçılık belgesine göre bakım alacaklısı Yaşar 29.03.2000 tarihinde vefat etmiştir. Borçlar Kanununun 512. maddesi hükmüne göre, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesinin miras sözleşmesi, TMK.nun 545. maddesinde düzenlenen miras sözleşmesinin de aynı Kanunun 532. maddesinde yazılı resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir. Somut olayda sözleşme anılan hükümlere uygun olarak düzenlenmemiştir. Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre kanunun öngördüğü şekilde düzenlenmeyen bir sözleşmeye dayanılarak tarafların borçlarını yerine getirmesi halinde şekil eksikliğinin ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılmasına yol açacağından böyle bir iddianın dinlenilmeyeceği kabul edilmekte ise de, sözleşmenin düzenlendiği tarihten kısa bir süre sonra bakım alacaklısı ölmüş olup, bakım borçlusunun borçlarını yerine getirdiği kabul edilemez.
Mahkemece, toplanan deliller ve dosya içeriği gözönünde tutularak yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalı vekilinin kabul edilen taşınmazların esasına karşı yöneltilmiş olduğu temyiz itirazlarının reddi ile hükmün esasının ONANMASINA, Davacı vekili ile davalı vekilinin avukatlık ücretine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Davacı vekili keşif yerinde okul yanı mevkiinde bulunan taşınmaz hakkındaki davadan vazgeçmiştir. Vazgeçme halinde avukatlık ücretinin nasıl takdir ve tayin edileceği Avukatlık Ücret Tarifesinin 7. maddesinde belirtilmiştir. Mahkemece, anılan hüküm gözönünde tutulmaksızın, yazılı şekilde davalı yararına avukatlık ücreti takdir edilmiş olması doğru görülmemiştir. Davacı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde bulunmaktadır.
Kabulüne karar verilen taşınmazların keşifte beliren değeri üzerinden davacı payına isabet eden miktar gözönünde tutularak davacı yararına avukatlık ücreti takdir ve tayini gerekirken taşınmazların tümünün değeri üzerinden avukatlık ücretine hükmedilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ : Davacı vekili ile davalı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün avukatlık ücretine ilişkin bölümlerinin BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 33.400.000.-lira peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 70.887.500.-liranın temyiz edenlerden davalıdan alınmasına ve 33.500.000.-lira peşin harcın istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine 22.03.2004 tarihinde bozmada oybirliği, bozma nedeni ve gerekçelerinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Davacı vekili, 13.04.2000 havale tarihli dava dilekçesiyle; davacı ve davalının: 1979 yılında ölen ortak miras bırakan Raşit Ergün'ün çocukları olduğunu, murisin ölümünden sonra terekesinin taksim edildiğini, dava konusu bostan, evin yanındaki bahçe ve okul yanı mevkiindeki üç parça taşınmazın anneleri Yaşar Ergün'e özgülendiğini, annelerinin ölümünden sonra davalının tek başına bu yerleri elmenliği altında bulundurduğunu, vekil edeninin kullanımının engellendiğinden; payına vaki elatmanın önlenmesini istemiştir.
Davalı yan, 01.05.2000 tarihli dilekçesiyle; davacının 20 yıl önce müşterek haneden ayrıldığını, kendisinin annesi Yaşar'la aynı çatı altında yaşamaya devam ettiğini, yirmi yıl süreyle annesine baktığını ve görüp gözettiğini, annesi Yaşar'ın da 14.02.2000 tarihli harici senetle elmenliğini kendisine terk ettiğini, davanın reddini savunmuştur.
Davacı vekili, 27.06.2002 günlü oturumda, dava tarihi itibariyle, davanın harca esas değerinin 500.000.000.-lira olduğunu ve keşiften önce görev hususunun değerlendirilmesini talep etmiştir. Yerel mahkeme, aynı oturumda görevsizlik kararı vermiştir. Davaya, Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmiştir. Davacı asil 03.06.2003 günü yapılan keşifte "okul mevkiindeki taşınmazla ilgili olarak davalı ile 24.08.2000 tarihli anlaşma senedi ile taşınmazın 1/3 payının tarafına verildiğini, bu parsel hakkındaki davasından feragat ettiğini bildirmiş ve beyanını imzasıyla onaylamıştır.
Mahkemece, okul yanı mevkiindeki taşınmazla ilgili davanın vaki feragat nedeniyle reddine, öteki iki taşınmazla ilgili davanın kabulüne, veraset belgesindeki pay oranında hissesine müdahalenin men'ine karar verilmiştir.
Hüküm, yasal süresi içerisinde davacı ve davalı vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden:
1- Çekişmeli tapusuz taşınmazların ortak miras bırakan Raşit'ten kaldığı, yapılan taksimde dul ve sağ eşi Yaşar'a isabet ettiği; Yaşar'ın ise bu yerlerini 14.02.2000 tarihli haricen düzenlenen ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle oğlu Şerafettin Ergün'e ( davalıya ) bakıp - görüp gözetmek ve beslemek koşuluyla temlik ettiği, anneleri Yaşar Ergün'ün 29.03.2000 tarihinde öldüğü yanların ve mahkemenin de kabulündedir. Eş anlatımla, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin düzenlenmesinden 45 gün sonra bakım alacaklısı ölmüştür.
Bilindiği üzere, tapusuz taşınmazlar menkul hükmündedir. Devir ve teslimle, mülkiyet karşı tarafa geçer.
2- Hemen belirtmek gerekir ki; tapuda kayıtlı taşınmazlarla ilgili olarak, ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin resmi şekilde yapılması gerekir. Bu başka anlatımla, bu tür sözleşmelerin geçerli olması için, Sulh Hukuk Hakimince, Noter tarafından ya da tapu memurlarınca düzenlenmesi gerekir. Nitekim 10.12.1952 tarih ve 4/5 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı da bu yöndedir. Borçlar Yasasının 512. maddesi de aynı mealde hüküm getirmiştir. Buradan hareketle, tapusuz taşınmazlar için yukarıda değinildiği üzere resmi memur huzurunda ( Sulh Hukuk Hakimi, Noter, Tapu Memuru ) düzenlenmesine gerek yoktur. Haricen düzenlenen bakım sözleşmesi geçerli olduğu gibi, sözlü ölünceye kadar bakma sözleşmeleri de geçerlidir.
Ayrıca, bu tür sözleşmeler iki tarafa da borç ve yükümlülük yükler. Somut olayda, bakım alacaklısı taşınmazlarını vermiştir. Bakım borçlusu da bakma yükümlülüğü altına girmiştir. Bu nedenle sözleşmenin geçersizliğini ancak, tarafları ileri sürebilir. Mirasçıları, bakım borçlusuna bakılmadığını iddia ederek sözleşmenin iptalini isteyemezler. Bu tür bir iddia ile açılan dava redde mahkumdur. Yerleşmiş Yargıtay inançları da bu yöndedir.
Kaldı ki, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin düzenlenmesinden kısa bir süre sonra bakım alacaklısının ölmesi, sözleşmeyi geçerli kılmaz. Böyle bir gerekçenin hukukiliğinden söz edilemez.
3- Öte yandan, davacı, dava dilekçesinde, dava değerini 200.000.000.-lira olarak belirtmiştir. Bilahare, davacı vekili tek yanlı beyanıyla, dava konusu taşınmazların dava tarihi itibariyle değerini 500.000.000.-lira olarak açıklamıştır. Sulh Hukuk Mahkemesi görevsizlik kararı vermiştir. Dosya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir. Davalı yan, cevap dilekçesinde ve oturumlarda dava değerine itiraz etmemiştir. Keşifte davaya konu iki adet taşınmazın değeri belirlenmiştir ( feragat edilen hariç ). Ne var ki, karar tarihine kadar noksan harç ikmal ettirilmemiştir. Bu durumda, avukatlık parasının keşifte saptanan ve harcı ikmal ettirilmeyen değerden değil; davacı vekilinin açıkladığı ve itiraza uğramayan 500.000.000.-lira üzerinden karar tarihinde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesi dikkate alınarak hesap edilip hüküm altına alınması gerekir.
Netice olarak; Davaya konu taşınmazlar tapusuzdur. 14.02.2000 tarihli, haricen düzenlenen ölünceye kadar bakım sözleşmesi geçerlidir. Davalı, bakım alacaklısına bakmıştır. Bakım alacaklısının ölmesi davalıdan kaynaklanmamıştır. Avukatlık parasının itiraza uğramayan ve davacı vekilince açıklanan 500.000.000.-lirası üzerinden hükmedilmelidir. Davalı vekili için de feragat nedeniyle ret edilen taşınmazla ilgili olarak, karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca vekalet ücreti takdir edilmelidir. Tüm bu nedenlerle sayın çoğunluğun bozma ve bozma gerekçelerine katılmam olanaklı değildir. Yerel mahkeme kararının sadece bu yöne hasren bozulmasına, öteki nedenlere yönelik temyiz itirazlarının reddedilerek açıklanan gerekçelerle onanması düşüncesindeyim.
yarx
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi noter kanalı ile iptal edilebilir mi yoksa dava mı açılmalı? ncoban Meslektaşların Soruları 3 03-04-2012 19:30
ölünceye kadar bakma aktinin feshi , bakım borçlusunun mirasçılarına açılır mı Avukat Neslihan Meslektaşların Soruları 5 25-10-2011 15:15
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde karşı edimin murisin ölümünden sonra ifa edilmesi av_abay Meslektaşların Soruları 4 19-02-2010 13:58
ölünceye kadar bakma sözleşmesinde şartlar ocean10 Meslektaşların Soruları 16 17-06-2009 08:39
ölünceye kadar bakma sözleşmesinde delil miss_lawyer Meslektaşların Soruları 1 07-03-2008 12:18


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05447197 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.