Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

kooperatif eski yönetim kurulu hakkında açılacak dava - Yargitay Karari

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 23-10-2012, 09:37   #1
adalet-le

 
Varsayılan kooperatif eski yönetim kurulu hakkında açılacak dava - Yargitay Karari

Sayın meslektaşlarım kooperatif eski yönetim kurulu hakkında açılacak davada aşağıda yazılı kararlara çok acil ihtiyacım bulunmaktadır. Yardımlarınız için şimdiden teşekkürler..
Yargıtay 11.HD 24.03.1992 E: 5448 K: 3839
Yargıtay 11.HD 20.02.1995 E:42 K: 1471
Yargıtay 11.HD 25.12.1996 E: 8399 K: 9130
Yargıtay 11.HD 11.12.1995 E: 6865 K: 9112
Yargıtay 11.HD 11.12.1996 E: 4584 K: 8685
Yargıtay 11.HD 11.06.1981 E: 2329 K:2988
Yargıtay 11.HD 08.02.1993 E: 6648 K:757

Old 23-10-2012, 09:53   #2
Av.Tuğba Elmas

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

11.Hukuk Dairesi
Esas: 1981/2329
Karar: 1981/2988
Karar Tarihi: 11.06.1981
ALACAK DAVASI - KOOPERATİF TAŞINMAZLARINA YÖNELİK SATIM VE İNŞA İŞLERİNDE YOLSUZLUK YAPILDIĞI İDDİASI - ORTAĞIN ŞİRKETİ DAVA ETME HAKKININ BULUNMASI - ŞİRKET LEHİNE HÜKMEDİLECEK TAZMİNATTAN YAPILACAK HESAPLARA GÖRE PAYIN İSTENMESİ - EKSİK İNCELEME
ÖZET: Dolayısıyla zarara uğrama halinde dahi ortağın şirkete karşı dava açma hakkının tanınması gerekir. Şöyleki, yöneticilerin şirkete verdiği ve ortakların dolayısıyla uğradıkları zararlar varsa, davacıların bu zarar karşılığı tazminatı kendi adlarına istediklerini beyan etmelerinin, madde hükmü karşısında, hukuki bir değeri yoktur ve bu beyana dayanarak davanın reddi usulsüzdür. Ortağın dava açması halinde, tazminatı kendine de istese, mahkeme şirketin zararını tespit ettiği takdirde tazminatın şirkete verilmesine karar vermekle mükelleftir. Bu tazminatın şirkete verilmesi halinde, şirket mevcudu artacak ve eğer kooperatif şirket gelir gider farkı ve faiz dağıtan bir şirket ile ortak bu dava sonunda şirket lehine hükmedilecek tazminattan yapılacak hesaplara göre kendine düşecek payı istemek hususunda şirketi de dava etmek hakkını haiz bulunacaktır. Bu husus üzerinde durulmadan ve eksik inceleme ile verilen karar bozulmalıdır.
(6762 S. K. m. 309, 336, 340) (1163 S. K. m. 16, 23, 38, 53, 62, 98)

Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı (Ankara Birinci Asliye Ticaret mahkemesi)nce verilen 30.1.1981 tarih ve 258/21 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar avukatı tarafından istenmiş olmakla, duruşma için tayin edilen 2.6.1981 gününde davacı avukatı A.Rıza Erdim ile davalı avukatı İbrahim Köylüoğlu gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacılar vekili, davalı kooperatifin yöneticisi ve deneticisi olan davalıların, kooperatif taşınmazlarına yöneticisi ve denetçisi olan davalıların, kooperatif taşınmazlarına yönelik satım ve inşa işlerinde, mahkemece verilen iptal kararıyla ortaklıkları süren vekiledenleri zararına yolsuzluk yaptıklarını bildirerek, toplam 600.000 liranın tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar vekili, kooperatifin böyle bir borcu olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, kooperatifler hakkında da uygulama olanağı bulunan TTK. nun 309/1. maddesi hükmü uyarınca, yönetim kurulu üyeleriyle deneticilerin sorumlulukları nedeniyle hükmolunacak tazminatın şirkete verilmesi gerektiği, oysa dava dilekçesi ve son oturumda tazminatın davacılara verilmesinin istenmesi nedeniyle bu konudaki davanın sırf bu yönden, kooperatif hakkında açılan davanın ise genel kurula başvurulmadan doğrudan dava açılamayacağı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

Hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

1 - Kooperatifler Yasasının 23. maddesinde de belirtildiği gibi ortaklar hak ve borçlarında eşittirler.Hiç bir yasal neden olmadan bu eşitliğin bozulması, yöneticileri sorumlu duruma düşürür.

Diğer yandan, yine aynı Yasanın 62/3. maddesi hükmüne göre, kooperatif yönetim kurulu üyeleri ve koopretarif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar. Madde, TTK. nun 309/1 ve 340. maddelerindeki şekilde, tazminatın şirkete ait alacağına dair bir hüküm de taşımadığına göre, yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarından dolayı kim zarara uğramışsa, ister kooperatifin kendisi, isterse ortak veya alacaklı olsun, bunların, yöneticileri dava etmek ve tazminatı kendi adlarına istemek haklarının varlığı kabul edilmelidir.

Diğer yandan 1163 sayılı Kooperatifler Yasasının 98. maddesi göndermesi ile TTK. nun anonim şirketlere ilişkin hükümleri uygulanacak olsa dahi, TTK. nun 309. maddeki ortakların dolaylı zarara uğramaları ile 336. maddedeki doğrudan doğruya zarara uğramış olmaları halini birbirinden ayırmak ve bazı hallerde istenen tazminatı doğrudan doğruya ortak veya alacaklıya vermek gerekir.

Gerçekten, TTK. nun 340. maddesine iyi bir yorum getirilmesi gerekmektedir. Bunun için de TTK. nun 309. ve 336. maddelerini dikkatle gözden geçirilmesi lüzumludur. TTK. nun 309/1. maddesi incelendikte burada şirketin uğradığı zararlardan söz edildiği görülmektedir. diğer bir deyimle ortak veya alacaklılar direkt zarara uğramamışlardır. Şirketin zarar etmesi nedeni ile ortak veya alacaklıların dolayısıyla bir zarara uğramaları sözkonusudur. İşte bu halde dahi kanun koyucu, şirket ortak veya alacaklısına dava hakkı tanımış ve fakat zarara uğrayan şirket olduğu cihetle, ortak veya alacaklının açacakları davada bir zarar tespit edilirse tazminatın şirkete verileceği hükmünü getirmiştir. TTK. nun 336.maddesinde ise, şirket yöneticilerini şirket, ortak ve alacaklılara karşı doğrudan doğruya olan sorumlulukları düzenlemiştir. Yani ortak veya alacaklı doğrudan doğruya bir zarara uğramışlarsa, bu hususta dava açabilirler ve tazminatı kendilerine istiyebilirler. TTK. nun bu hükümlerinin alındığı İsviçre Borçlar Yasasının bu konudaki uygulaması da bu yöndedir, çünkü dikkat edilecek bir husus da TTK.nun 336. maddede kanun koyucu dava yönünden hiç bir sınırlama getirmemiş, konunun hallinde BK. nun 41 ve devamı maddelerinin yeterli olacağı düşünülmüştür. denilmektedir. (F. De Steiger, Le Broit Des Societe Amonymes En Suisse, 1973, Sh. 301, 301), (Doğrudan doğruya ve dolayısıyla zarar için bk. Dr. Turhan Tan, Anonim Şirketlerde idare meclisi azalarının Hukuki mesuliyeti, Sh. 42 vd.) O halde, ortak veya alacaklının tazminatı kendi adlarına isteme haklarının mevcudiyetini kabul etmek gerekir. O şartla ki kendileri doğrudan doğruya bir zarara uğramış olsunlar. Bu durumda, TTK. nu 340. maddesinin yukarıda açıklanan ve kabul edilen duruma göre yorumlanması gerekir. İsviçre metninde mevcut olmayan TTK. nun 340. maddesine göre, 336. madde gereğince yönetim kurulu üyelerine yöneltilen sorumluluk hakkında 309. madde hükmü de uygulanır. Bu kere 340. maddede 309. maddenin tüm olarak uygulanacağını göstermemiş, sadece 309. maddenin sorumluluğa ait hükümlerinin tatbik edileceğini belirtmiştir. Tazminatın şirkete veya ortağa verilmesi (tazminatı, yönetici, her iki halde de, ödeyeceğine göre), sorumluluk hükümleriyle ilgili değildir. İkinciside, ortağın veya alacaklının doğrudan doğruya uğradığı zarardan doğan tazminatın şirkete verilmesinin bir anlamı da olamaz. Üstelik bu halde alınacak bir tazminatın değeri de kalmaz, şöyleki ortak 50.000 liralık bir zarara uğradığını ispat etmiş olsa, ve bu tazminat şirkete verilse, şirketin 100 ortağı olduğu kabul edilecek olursa, ortağın eline uğradığı 50.000 liralık zarar karşılığı 500 lira geçecektir ki bunun da kabul edilebilecek bir sonuç olmadığı meydandadır.Bu durumda,TTK.nun 340. maddesindeki 309. maddeye yapılan göndermenin sadece sorumluluk halleriyle sınırlı olduğunun ve 309. maddedeki "hükmolunacak tazminat, şirkete verilir" hükmünün 336. maddedeki doğrudan doğruya zarar hallerine uygulanmayacağının kabulü gerekmektedir. Çünkü 340. maddedeki 309. maddeye gönderme mutlak değil, sınırlı bir göndermedir (Aksi fikir, Dr. Turhan Tan age. Sh. 44, 45). O halde olayda davacıların doğrudan doğruya uğradıkları bir zarar bulunup bulunmadığını araştırmak ve bu husus tespit edilirse yöneticilere ve TTK. nun 359. madde gereğince denetçilere karşı açılmış olan davanın kabulü ile hükmün davacılar yararına tesis edilmesi gerekir.

2 - Mahkeme, kooperatif hakkında açılan davayı da, Kooperatifler Yasasının 16 ve 53. maddeleri dışında kalan haller için ortağın şirketi dava etme hakkı bulunmadığı gerekçesiyle reddetmiştir. Oysa aynı Yasanın 98. maddesi hükmü gereğince Kooperatifler Yasasında aksine hüküm bulunmadıkça anonim şirket hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Anonim şirketler hukukunda ise , bir ortağın şirketi dava etmesine engel bir hüküm yoktur. Örneğin blançonun yanlış düzenlendiği, ortaklara ve dolayısıyla kendine düşen kar payının daha fazla olması gerektiğini ileri sürerek bir ortağın dava açması mümkündür.

Bundan başka, TTK.nun 309. maddesindeki gibi dolayısıyla zarara uğrama halinde dahi ortağın şirkete karşı dava açma hakkının tanınması gerekir. Şöyleki, yöneticilerin şirkete verdiği ve ortakların dolayısıyla uğradıkları zararlar varsa, davacıların bu zarar karşılığı tazminatı kendi adlarına istediklerini beyan etmelerinin, madde hükmü karşısında, hukuki bir değeri yoktur ve bu beyana dayanarak davanın reddi usulsüzdür. Hakim, yerleşmiş içtihatlar gereğince de, yasaları re'sen uygulamakla yükümlüdür. Ortağın TTK. nun 309. maddesine göre dava açması halinde, tazminatı kendine de istese, mahkeme şirketin zararını tespit ettiği takdirde tazminatın şirkete verilmesine karar vermekle mükelleftir. Bu tazminatın şirkete verilmesi halinde, şirket mevcudu artacak ve eğer kooperatif şirket gelir gider farkı ve faiz dağıtan bir şirket ile (Koop. K. 38) ortak bu dava sonunda şirket lehine hükmedilecek tazminattan yapılacak hesaplara göre kendine düşecek payı istemek hususunda şirketi de dava etmek hakkını haiz bulunacaktır. Bu husus üzerinde durulmadan ve eksik inceleme ile verilen karar da bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, 3000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.6.1981 tarihinde karar verildi.
Old 14-05-2013, 13:47   #3
Av.Ayse E.

 
Varsayılan

Kooperatif yöneticileri aleyhine açılacak olan davada sadece temsil yetkisi verilen imza yetkilileri mi sorumludur yoksa tüm yönetim kurulu mu sorumludur? cevap veren meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim...
Old 15-05-2013, 09:48   #4
av.alper tunker

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ayse E.
Kooperatif yöneticileri aleyhine açılacak olan davada sadece temsil yetkisi verilen imza yetkilileri mi sorumludur yoksa tüm yönetim kurulu mu sorumludur? cevap veren meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim...
TTK.nun ananim şirketlere ait hükümleri kıyasen uygulandığından öncelikli olarak bunları inceleyin
sorunuza kısaca yöneticiler iş bölümü yapmışlarsa bu iş bölümüne göre sorumludurlar, aksi takdirde tüm yönetim kurulu sorumludur. Saygılarımla
Old 04-02-2014, 14:43   #5
Av.Ayse E.

 
Varsayılan

A kooperatifi B Kaymakamlığa bağlı C sosyal yardımlaşma vakfı ile kasalama projesi adı altında sözleşme imzalıyor.Sözleşmeye göre kooperatif kasa üretimi yapacak vakıfta bu makinaları temin edip para yardımı yapacak, kooperatifte bu paraları taksit taksit geri ödeyecek.Sözleşme 2004 tarihinde yapılıyor.O tarihte yaklaşık 60.000TL değerinde makina alınıyor.Ancak kooperatif kasalamaya ait makinaları da almasına rağmen üretim yapmıyor.2012 yılına kadar da ne kooperatif tarafından nede vakıf tarafından bir işlem yapılmıyor.2012 yılında kooperatif aleyhine 60.000TL lik icra takibi yapılıyor ancak 8 sene önce alınan ve hiç kullanılmayan ve yerinde kullanılamayacak duruma gelen makinalardan başkaca bir şey bulunamıyor ve bunlar haczediliyor.

Bu sözleşme gereğince 2004 yılında Kooperatif yönetim kurulunda bulunan kişilere karşı tekrar icra takibi yapılabilir mi? veyahutta bir suç duyurusunda bulunulabilinir mi? şahıs sorumluluğuna gidilebilir mi? başkaca ne yapılabilir? Cevap veren tüm meslektaşlarıma şimdiden teşekkürler....
Old 05-02-2014, 12:58   #6
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,
Eski yöneticilerin sorumluluğunda öncelikle genel kurul kararı gerekiyor.Genelkurul yöneticiler hakkında sorumluluk davası açılması hususunda karar alacak ve kooperatifi zarara uğratan yada bana göre tüm yönetim kurulu üyelerine karşı denetçiler tarafından tazminat ve gerekilyorsa ceza şikayetinde bulunulması gerekecektir.
Sorunuzda 2004 yılında araçların alınmasına rağmen aradan geçen süreçte seçilen hiç bir yönetim kurulunun iş ve işlem yapmadığı düşünülürse tüm yönetim kurullarının sorumluluğu da söz konusu olabilecektir.
Ancak 2004 yılından 2014 yılına kadar geçen sürede zamanaşımı itirazı ile karşılaşilabileceğini düşünmekteyim.Ancak,makinaların kullanılmamasından dolayı her yeni yönetim kurulunun oluşan zarara yeni eylemle ortak oldukları düşüncesiyle zararın artmasına sebeb olan yeni yönetim kurullarından zamanaşımına uğramayanlarla ilgili dava açılabileceği kanatindeyim.Yinede zararın miktarı ve hangi yönetim kurullarının zararın artmasına sebeb olabileceği yönünde mahkemece yapılacak bir tespit faydalı olabilir diye düşünüyorum.

Kolay gelsin
(Yargıtay Kararları Kazancı Yayınlarından alıntıdır)

T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/2548
K. 2012/4223
T. 14.6.2012
• KOOPERATİF YÖNETİM VE DENETİM KURULU ÜYELERİNDE KARŞI AÇILMIŞ TAZMİNAT DAVASI ( Yükümlülüklerini Yerine Getirmedikleri ve Kusurlu Oldukları İddiası - Mahkemece Atıfta Bulunulan Bilirkişi Raporlarının İddia ve Savunmaları Karşılamadığı )
• DAVALILAR HAKKINDA CEZA DAVASINA AİT ZAMANAŞIMI SÜRELERİNİN UYGULANMASI ( Davalıların Eylemlerinin Birden Fazla Olması Nedeniyle Her Eyleme Göre Belirlenecek Zamanaşımı Süresinin Ayrı Belirleneceği - Zararın Tek Eylemden Kaynaklanmadığı )
• ZAMANAŞIMI SÜRESİ ( Davalılar Hakkında Aynı Zamanda Ceza Davasının da Bulunduğu - Ceza Davasına İlişkin Daha Uzun Süreye Tabi Zamanaşımının Uygulanabileceği/Ancak Tüm Eylemlerin Tek Zamanaşımı Süresine Tabi Tutulamayacağının Kabulü )
• ZARARLARIN TEK EYLEMDEN KAYNAKLANMADIĞI ( Davalıların Tüm Eylemlerinin Tek Zamanaşımı Süresine Tabi Tutulmasının Yerinde Olmadığı - Zararın Hesaplanmasında Yönetim ve Denetim Kurulunun Görev Sürelerine Dikkat Edileceği/Tazminat )
• ZAMANAŞIMI SÜRELERİNİN AYRI AYRI BELİRLENMESİ ( Davalı Eylemlerinin Ceza Kanunun Hangi Maddesine Temas Ettiği ve Bununla İlgili Zamanaşımı Süresinin Ne Olduğunun Ayrı Ayrı Tespit Edilmesi Gereği - Zamanaşımı Yönünden Hata Yapıldığı )
• GENEL KURULDA İBRA ( Davalıların İbra Edilmiş Olmasının Sorumluluk Davasına Etkisi Bulunmadığı - Yerel Mahkemece Eksiklikler Gözetilerek Denetime Elverişli Yeni Bir Bilirkişi Raporu Alınacağı/Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği )
• BİLİRKİŞİ RAPORLARININ SOYUT VE DENETİME ELVERİŞLİ OLMAMASI ( İddia ve Savunmaları Karşılamadığı ve Çelişkili Olduğu - Ceza Zamanaşımı Nedeniyle Davalıların Tüm Eylemlerinin Tek Bir Zamanaşımı Süresine Tabi Tutulmasının Yerinde Olmadığı )
1163/m. 62,98
6762/m. 309
ÖZET : Dava, kooperatif yönetim ve denetim kurulu eski üyelerinin sorumluluğu sebebiyle tazminat istemine ilişkindir.Kanun ve anasözleşmenin kendilerine yüklediği vazifeleri kasten veya ihmal neticesi olarak yapmayan yönetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumludurlar.Denetçiler ve yönetimin sorumluluktan kurtulabilmesi için zararın oluşumunda kusurlarının bulunmadığının ispat edilmesi gerekmektedir.Davalılar hakkındaki alacak isteminin dayanağını oluşturan fiiller, dava dilekçesinde, maddeler halinde sayılarak belirtilmiştir. Mahkeme kararında ise her bir sorumluluk iddiasına dair gerekçe bulunmayıp bilirkişi raporlarına atıfta bulunulmuştur. Atıfta bulunulan bilirkişi raporları incelendiğinde; iddia ve savunmaları karşılamadığı, soyut ve denetime elverişli olmadığı gibi raporlar arasında çelişki bulunduğu anlaşılmaktadır.Bunun yanı sıra, kooperatif yöneticileri ve denetçilere karşı dava açmak belli bir süreye tabi olup, davacının, zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl içinde davayı açması gerekir. Zarar doğuran fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun zamanaşımı süresine tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o süre tatbik olunur. Mahkemece, davanın, uzamış ceza zamanaşımı süresinde açıldığı ifade edilmekte ise de; sorumluluğun dayanağını oluşturan zararlar, davalıların tek eyleminden kaynaklanmamaktadır. Dolayısıyla, davalıların tüm eylemlerinin tek bir zamanaşımı süresine tabi tutulması yerinde olmadığı gibi yönetici ve denetçilerin ancak görev yaptıkları dönemde oluşacak zarardan sorumlu tutulabilecekleri hususu gözardı edilerek zararın hesaplanmasında böyle bir ayrıma gidilmemesi de yerinde değildir.Davalıların görev yaptıkları dönemlerle zarar doğuran eylemlerinin gerçekleşme tarihlerinin ayrı ayrı tespit edilerek zamanaşımı süresinin başlangıcında bu tarihlerin esas alınması, eylemlerin Türk Ceza Kanunu'nun hangi maddesine temas ettiğinin ve bu maddenin öngördüğü ceza miktarına göre tabi olduğu zamanaşımı süresinin ayrı ayrı belirlenmesi, davalıların genel kurullarda ibra edilmelerinin sorumluluk davasına etkisi olup olmadığının irdelenmesi ve yeni bir bilirkişi heyetinden açıklanan ilkeler doğrultusunda açıklamalı ve denetime elverişli rapor alınıp deliller tartışılmak suretiyle ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın davalı Mehmet A.D. yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalılar İsmail D., Enis K., Hacı K. ve Sait Y. vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılar İsmail D., Enis K., Hacı K. ve Sait Y. Vekilleri ile davacı vekili gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalıların, müvekkili kooperatifin yönetim ve denetim kurulu üyesi olduklarını, görev yaptıkları dönemde suç teşkil eden eylemleriyle kooperatifi zarara uğrattıklarını, 25.3.2001 tarihli genel kurulda ibra edilmediklerini, Hesap Tetkik Komisyonu'nca davalıların kooperatifi zarara uğrattıklarının tespit edildiğini ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 9.4.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile 250.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini istemek suretiyle davayı ıslah etmiştir.

Davalılar İsmail D., Hacı K., Enis K., Sait Y. vekili, davanın yükleniciye yöneltilmesi gerektiğini, davanın dayanağı olan Hesap Tetkik Komisyonu raporunun yetersiz olduğunu, müvekkillerinin kusurunun bulunmadığını, önceki genel kurullarda ibra edildiklerini, dairelerini teslim alan üyelerin eksik işleri yükleniciye tamamlattırdıklarını, tamamlanmayanların bedelini aldıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı Necdet C. vekili, davacı kooperatifin yönetim kurulu başkanlığı görevini yürüten davalının genel kurullarda ibra edildiğini, Hesap Tetkik Komisyonu raporunu kabul etmediklerini, kooperatife zarar verilmediğini, eksik imalatların tamamlattırıldığını, dairelerin satış bedelinin genel kurul tarafından belirlendiğini, SSK borçlarının ödendiğini, Belediyeyle yaşanan anlaşmazlık sebebiyle inşaatların mühürlendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı Mehmet Ali D., görev yaptığı süre içerisinde kooperatif defter ve belgelerinin kendisine verilmediğini, uyarılarının dikkate alınmadığını, denetim kurulu raporu altında imzasının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, eski yönetici ve denetçi olan davalılar hakkında 25.3.2001 tarihli genel kurulda dava açılmasına karar verildiği, denetim kurulu yeni üyelerinden alınan vekaletle davanın açıldığı, davalılar Necdet C., Enis K., Sait Y. hakkında zimmet, İsmail D. hakkında görevi ihmal suçundan mahkumiyet kararı verildiği, kooperatifin yükleniciye karşı açtığı tazminat davasının kabulle sonuçlandığı, zararın 28.4.2002 tarihli hesap tetkik komisyonu raporuyla öğrenildiği, ıslahın ceza zamanaşımı süresi içerisinde yapıldığı, Hesap Tetkik Komisyonu Raporuna göre yönetim kurulu üyelerinin kooperatifi 1.139.709,15 TL zarara uğrattıkları, görevini kooperatifler hukukuna uygun ifa etmeyen davalı Hacı K.'in yönetim kurulu üyeleriyle birlikte sorumlu olduğu, kooperatif inşaatlarının sözleşme ve projeye aykırı olduğu, sözleşmeler gereği 1. sınıf olması gereken imalatların standart dışı yapıldığı, yöneticilerin, yüklenicinin bu eylemlerine göz yumarak kooperatifi zarara uğrattıkları, kusurlu imalatların anlaşılmasının teknik bilgiyi gerektirmediği, davalı Mehmet Ali D.'un denetçi olarak üzerine düşen görevi yaptığı, gerekli uyarılarda bulunduğu gerekçesiyle, davalı Mehmet Ali D. yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüyle 250.000,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.

Dava, kooperatif yönetim ve denetim kurulu eski üyelerinin sorumluluğu sebebiyle tazminat istemine ilişkindir. 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 62'nci maddesinde yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş, yönetim kurulunun, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunmasıyla ilgili olarak yasa ve anasözleşme hükümleriyle genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürüteceği, kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli olduğu açıklanmış, devamı maddelerde de denetçilere dair çalışma esasları ve yükümlülüklere yer verilmiştir. 1163 Sayılı Kanunun 98'nci maddesi yollamasıyla Türk Ticaret Kanunu'nun 336/1 ve 5'nci maddesine göre kanun ve anasözleşmenin kendilerine yüklediği vazifeleri kasten veya ihmal neticesi olarak yapmayan yönetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumlu olacakları belirtilmiştir. Denetçilerin sorumluluğu ise aynı Kanunun 359'ncu maddesinde hükme bağlanmıştır. Anılan maddelerden anlaşılacağı üzere, koperatif yönetici ve denetçilerinin sorumluluktan kurtulabilmesi için zararın oluşumunda kusurlarının bulunmadığının ispat edilmesi gerekmektedir.

Somut olayda, davalılar hakkındaki alacak isteminin dayanağını oluşturan fiiller, dava dilekçesinde, maddeler halinde sayılarak belirtilmiştir. Mahkeme kararında ise her bir sorumluluk iddiasına dair gerekçe bulunmayıp bilirkişi raporlarına atıfta bulunulmuştur. Atıfta bulunulan bilirkişi raporları incelendiğinde; iddia ve savunmaları karşılamadığı, soyut ve denetime elverişli olmadığı gibi raporlar arasında çelişki bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bunun yanı sıra, kooperatif yöneticileri ve denetçilere karşı dava açmak belli bir süreye tabi olup, T.T.K.nun 309. maddesine göre davacının, zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl içinde davayı açması gerekir. Zarar doğuran fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun zamanaşımı süresine tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o süre tatbik olunur. Mahkemece, davanın, uzamış ceza zamanaşımı süresinde açıldığı ifade edilmekte ise de; sorumluluğun dayanağını oluşturan zararlar, davalıların tek eyleminden kaynaklanmamaktadır. Dolayısıyla, davalıların tüm eylemlerinin tek bir zamanaşımı süresine tabi tutulması yerinde olmadığı gibi yönetici ve denetçilerin ancak görev yaptıkları dönemde oluşacak zarardan sorumlu tutulabilecekleri hususu gözardı edilerek zararın hesaplanmasında böyle bir ayrıma gidilmemesi yerinde görülmemiştir.

Bu durumda, tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi, yüklenici şirket aleyhine açılan tazminat davasıyla davalılar hakkında görülen kamu davalarına dair dosyalar getirtilerek incelenmesi, mükerrer tazminata hükmedilip edilmediğinin araştırılması, davalıların görev yaptıkları dönemlerle zarar doğuran eylemlerinin gerçekleşme tarihlerinin ayrı ayrı tespit edilerek zamanaşımı süresinin başlangıcında bu tarihlerin esas alınması, eylemlerin Türk Ceza Kanunu'nun hangi maddesine temas ettiğinin ve bu maddenin öngördüğü ceza miktarına göre tabi olduğu zamanaşımı süresinin ayrı ayrı belirlenmesi, davalıların genel kurullarda ibra edilmelerinin sorumluluk davasına etkisi olup olmadığının irdelenmesi ve yeni bir bilirkişi heyetinden açıklanan ilkeler doğrultusunda açıklamalı ve denetime elverişli rapor alınıp deliller tartışılmak suretiyle ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye ve yetersiz gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar İsmail D., Hacı K., Enis K., Sait Y. vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davalılar İsmail D., Hacı K., Enis K., Sait Y. yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 900,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak temyiz eden davalılara ödenmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/344
K. 2013/1262
T. 4.3.2013
• MADDİ TAZMİNAT DAVASI ( Davalıların Eski Yönetim Kurulu Üyesi Olarak Görev Yaptıkları Dönemde Davacı Kooperatifi Zarara Uğrattıkları İddiasına Dayalı - Hüküm Kurmaya Elverişli Olmayan Bilirkişi Raporu Esas Alınarak Yetersiz Araştırma İle Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği )
• YÖNETİM KURULUNUN KOOPERATİFİ ZARARA UĞRATMASI ( Davaya Konu ve Mahkemece Olağan Olduğu Kabul Edilen Harcamaların Gerçek Harcamalar Olup Olmadığı Bunun Sonucuna Göre de Makul Olarak Kabul Edilip Edilmeyeceği Objektif Bir Şekilde Ortaya Konulmadan Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği - Maddi Tazminat )
• KOOPERATİF UYGULAMALARI ( Maddi Tazminat - Davaya Konu Harcamaların Gerçek Harcamalar Olup Olmadığı Bunun Sonucuna Göre de Makul Olarak Kabul Edilip Edilmeyeceği Objektif Bir Şekilde Ortaya Konulmadan Hüküm Kurmaya Elverişli Olmayan Bilirkişi Raporu Esas Alınarak Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği )
1163/m.98
6762/m.309
ÖZET : Dava, davalıların eski yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptıkları dönemde davacı kooperatifi zarara uğrattıkları iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de yapılmış olan araştırmanın hüküm kurmaya elverişli olmadığı görülmüştür. Davaya konu ve mahkemece olağan olduğu kabul edilen harcamaların gerçek harcamalar olup olmadığı, bunun sonucuna göre de makul olarak kabul edilip edilmeyeceği objektif bir şekilde ortaya konulmamıştır. Bu durumda, kooperatif uygulamaları konusunda uzman bir bilirkişinin içinde bulunduğu yeni bir bilirkişi heyeti seçilerek, kooperatif anasözleşmesi, genel kurul ve yönetim kurulu kararları, tüm defter, kayıt, belgeler ile varsa banka hesapları ve davaya konu harcama kalemleriyle ilgili bilgi-belgeler celp edilmek suretiyle incelenerek, tarafların iddia, savunma ve itirazlarını da karşılayacak şekilde ve önceki raporlardaki tespitler de tartışılmak suretiyle, objektif kriterlere dayalı, açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak, oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili kooperatifin eski yönetim kurulu üyesi olan davalıların görevde bulundukları dönemde basın, tanıtım, temsil, ağırlama, yemek, konaklama, hediyelik eşya, akaryakıt, kırtasiye ve çiçek gibi harcamalar adı altında gereksiz ve makul düzeyin çok üzerinde olan harcamaların yapıldığını, ilgili bakanlık tarafından da sorumlular hakkında dava açılmasının istenildiğini, davalıların 25.04.2004 tarihli genel kurulda ibra olunmadıklarını ve haklarında ceza ile hukuk davası açılması için karar alındığını ileri sürerek, 322.379,80 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı R. M. G. vekili, müvekkili hakkındaki soyut iddiaların haksız olduğunu, genel kurulda alınan kararın usulüne uygun olmadığını, bilançonun gerçeği yansıtmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı E. Y. vekili, genel kurulda alınan kararın usulüne uygun olmadığını, temsil giderlerinin faydalı giderler olduğunu, makul olmayan bir harcamanın bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı A. K., davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı F. A., davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen 14.11.2011 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; kooperatifin 2000 yılında 4483 üyesinin olduğunu bu rakamın 2002 yılında 3217'ye düştüğü, kooperatifin büyüklüğü dikkate alındığında tespit edilmiş olan masrafların olağan olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, davalıların eski yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptıkları dönemde davacı kooperatifi zarara uğrattıkları iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de yapılmış olan araştırmanın hüküm kurmaya elverişli olmadığı görülmüştür. Davaya konu ve mahkemece olağan olduğu kabul edilen harcamaların gerçek harcamalar olup olmadığı, bunun sonucuna göre de makul olarak kabul edilip edilmeyeceği objektif bir şekilde ortaya konulmamıştır. Bu durumda, kooperatif uygulamaları konusunda uzman bir bilirkişinin içinde bulunduğu yeni bir bilirkişi heyeti seçilerek, kooperatif anasözleşmesi, genel kurul ve yönetim kurulu kararları, tüm defter, kayıt, belgeler ile varsa banka hesapları ve davaya konu harcama kalemleriyle ilgili bilgi-belgeler celp edilmek suretiyle incelenerek, tarafların iddia, savunma ve itirazlarını da karşılayacak şekilde ve önceki raporlardaki tespitler de tartışılmak suretiyle, objektif kriterlere dayalı, açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak, oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporu esas alınarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/2548
K. 2012/4223
T. 14.6.2012
• KOOPERATİF YÖNETİM VE DENETİM KURULU ÜYELERİNDE KARŞI AÇILMIŞ TAZMİNAT DAVASI ( Yükümlülüklerini Yerine Getirmedikleri ve Kusurlu Oldukları İddiası - Mahkemece Atıfta Bulunulan Bilirkişi Raporlarının İddia ve Savunmaları Karşılamadığı )
• DAVALILAR HAKKINDA CEZA DAVASINA AİT ZAMANAŞIMI SÜRELERİNİN UYGULANMASI ( Davalıların Eylemlerinin Birden Fazla Olması Nedeniyle Her Eyleme Göre Belirlenecek Zamanaşımı Süresinin Ayrı Belirleneceği - Zararın Tek Eylemden Kaynaklanmadığı )
• ZAMANAŞIMI SÜRESİ ( Davalılar Hakkında Aynı Zamanda Ceza Davasının da Bulunduğu - Ceza Davasına İlişkin Daha Uzun Süreye Tabi Zamanaşımının Uygulanabileceği/Ancak Tüm Eylemlerin Tek Zamanaşımı Süresine Tabi Tutulamayacağının Kabulü )
• ZARARLARIN TEK EYLEMDEN KAYNAKLANMADIĞI ( Davalıların Tüm Eylemlerinin Tek Zamanaşımı Süresine Tabi Tutulmasının Yerinde Olmadığı - Zararın Hesaplanmasında Yönetim ve Denetim Kurulunun Görev Sürelerine Dikkat Edileceği/Tazminat )
• ZAMANAŞIMI SÜRELERİNİN AYRI AYRI BELİRLENMESİ ( Davalı Eylemlerinin Ceza Kanunun Hangi Maddesine Temas Ettiği ve Bununla İlgili Zamanaşımı Süresinin Ne Olduğunun Ayrı Ayrı Tespit Edilmesi Gereği - Zamanaşımı Yönünden Hata Yapıldığı )
• GENEL KURULDA İBRA ( Davalıların İbra Edilmiş Olmasının Sorumluluk Davasına Etkisi Bulunmadığı - Yerel Mahkemece Eksiklikler Gözetilerek Denetime Elverişli Yeni Bir Bilirkişi Raporu Alınacağı/Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği )
• BİLİRKİŞİ RAPORLARININ SOYUT VE DENETİME ELVERİŞLİ OLMAMASI ( İddia ve Savunmaları Karşılamadığı ve Çelişkili Olduğu - Ceza Zamanaşımı Nedeniyle Davalıların Tüm Eylemlerinin Tek Bir Zamanaşımı Süresine Tabi Tutulmasının Yerinde Olmadığı )
1163/m. 62,98
6762/m. 309
ÖZET : Dava, kooperatif yönetim ve denetim kurulu eski üyelerinin sorumluluğu sebebiyle tazminat istemine ilişkindir.Kanun ve anasözleşmenin kendilerine yüklediği vazifeleri kasten veya ihmal neticesi olarak yapmayan yönetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumludurlar.Denetçiler ve yönetimin sorumluluktan kurtulabilmesi için zararın oluşumunda kusurlarının bulunmadığının ispat edilmesi gerekmektedir.Davalılar hakkındaki alacak isteminin dayanağını oluşturan fiiller, dava dilekçesinde, maddeler halinde sayılarak belirtilmiştir. Mahkeme kararında ise her bir sorumluluk iddiasına dair gerekçe bulunmayıp bilirkişi raporlarına atıfta bulunulmuştur. Atıfta bulunulan bilirkişi raporları incelendiğinde; iddia ve savunmaları karşılamadığı, soyut ve denetime elverişli olmadığı gibi raporlar arasında çelişki bulunduğu anlaşılmaktadır.Bunun yanı sıra, kooperatif yöneticileri ve denetçilere karşı dava açmak belli bir süreye tabi olup, davacının, zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl içinde davayı açması gerekir. Zarar doğuran fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun zamanaşımı süresine tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o süre tatbik olunur. Mahkemece, davanın, uzamış ceza zamanaşımı süresinde açıldığı ifade edilmekte ise de; sorumluluğun dayanağını oluşturan zararlar, davalıların tek eyleminden kaynaklanmamaktadır. Dolayısıyla, davalıların tüm eylemlerinin tek bir zamanaşımı süresine tabi tutulması yerinde olmadığı gibi yönetici ve denetçilerin ancak görev yaptıkları dönemde oluşacak zarardan sorumlu tutulabilecekleri hususu gözardı edilerek zararın hesaplanmasında böyle bir ayrıma gidilmemesi de yerinde değildir.Davalıların görev yaptıkları dönemlerle zarar doğuran eylemlerinin gerçekleşme tarihlerinin ayrı ayrı tespit edilerek zamanaşımı süresinin başlangıcında bu tarihlerin esas alınması, eylemlerin Türk Ceza Kanunu'nun hangi maddesine temas ettiğinin ve bu maddenin öngördüğü ceza miktarına göre tabi olduğu zamanaşımı süresinin ayrı ayrı belirlenmesi, davalıların genel kurullarda ibra edilmelerinin sorumluluk davasına etkisi olup olmadığının irdelenmesi ve yeni bir bilirkişi heyetinden açıklanan ilkeler doğrultusunda açıklamalı ve denetime elverişli rapor alınıp deliller tartışılmak suretiyle ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın davalı Mehmet A.D. yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalılar İsmail D., Enis K., Hacı K. ve Sait Y. vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılar İsmail D., Enis K., Hacı K. ve Sait Y. Vekilleri ile davacı vekili gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalıların, müvekkili kooperatifin yönetim ve denetim kurulu üyesi olduklarını, görev yaptıkları dönemde suç teşkil eden eylemleriyle kooperatifi zarara uğrattıklarını, 25.3.2001 tarihli genel kurulda ibra edilmediklerini, Hesap Tetkik Komisyonu'nca davalıların kooperatifi zarara uğrattıklarının tespit edildiğini ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 9.4.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile 250.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini istemek suretiyle davayı ıslah etmiştir.

Davalılar İsmail D., Hacı K., Enis K., Sait Y. vekili, davanın yükleniciye yöneltilmesi gerektiğini, davanın dayanağı olan Hesap Tetkik Komisyonu raporunun yetersiz olduğunu, müvekkillerinin kusurunun bulunmadığını, önceki genel kurullarda ibra edildiklerini, dairelerini teslim alan üyelerin eksik işleri yükleniciye tamamlattırdıklarını, tamamlanmayanların bedelini aldıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı Necdet C. vekili, davacı kooperatifin yönetim kurulu başkanlığı görevini yürüten davalının genel kurullarda ibra edildiğini, Hesap Tetkik Komisyonu raporunu kabul etmediklerini, kooperatife zarar verilmediğini, eksik imalatların tamamlattırıldığını, dairelerin satış bedelinin genel kurul tarafından belirlendiğini, SSK borçlarının ödendiğini, Belediyeyle yaşanan anlaşmazlık sebebiyle inşaatların mühürlendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı Mehmet Ali D., görev yaptığı süre içerisinde kooperatif defter ve belgelerinin kendisine verilmediğini, uyarılarının dikkate alınmadığını, denetim kurulu raporu altında imzasının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, eski yönetici ve denetçi olan davalılar hakkında 25.3.2001 tarihli genel kurulda dava açılmasına karar verildiği, denetim kurulu yeni üyelerinden alınan vekaletle davanın açıldığı, davalılar Necdet C., Enis K., Sait Y. hakkında zimmet, İsmail D. hakkında görevi ihmal suçundan mahkumiyet kararı verildiği, kooperatifin yükleniciye karşı açtığı tazminat davasının kabulle sonuçlandığı, zararın 28.4.2002 tarihli hesap tetkik komisyonu raporuyla öğrenildiği, ıslahın ceza zamanaşımı süresi içerisinde yapıldığı, Hesap Tetkik Komisyonu Raporuna göre yönetim kurulu üyelerinin kooperatifi 1.139.709,15 TL zarara uğrattıkları, görevini kooperatifler hukukuna uygun ifa etmeyen davalı Hacı K.'in yönetim kurulu üyeleriyle birlikte sorumlu olduğu, kooperatif inşaatlarının sözleşme ve projeye aykırı olduğu, sözleşmeler gereği 1. sınıf olması gereken imalatların standart dışı yapıldığı, yöneticilerin, yüklenicinin bu eylemlerine göz yumarak kooperatifi zarara uğrattıkları, kusurlu imalatların anlaşılmasının teknik bilgiyi gerektirmediği, davalı Mehmet Ali D.'un denetçi olarak üzerine düşen görevi yaptığı, gerekli uyarılarda bulunduğu gerekçesiyle, davalı Mehmet Ali D. yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüyle 250.000,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.

Dava, kooperatif yönetim ve denetim kurulu eski üyelerinin sorumluluğu sebebiyle tazminat istemine ilişkindir. 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 62'nci maddesinde yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş, yönetim kurulunun, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunmasıyla ilgili olarak yasa ve anasözleşme hükümleriyle genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürüteceği, kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli olduğu açıklanmış, devamı maddelerde de denetçilere dair çalışma esasları ve yükümlülüklere yer verilmiştir. 1163 Sayılı Kanunun 98'nci maddesi yollamasıyla Türk Ticaret Kanunu'nun 336/1 ve 5'nci maddesine göre kanun ve anasözleşmenin kendilerine yüklediği vazifeleri kasten veya ihmal neticesi olarak yapmayan yönetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumlu olacakları belirtilmiştir. Denetçilerin sorumluluğu ise aynı Kanunun 359'ncu maddesinde hükme bağlanmıştır. Anılan maddelerden anlaşılacağı üzere, koperatif yönetici ve denetçilerinin sorumluluktan kurtulabilmesi için zararın oluşumunda kusurlarının bulunmadığının ispat edilmesi gerekmektedir.

Somut olayda, davalılar hakkındaki alacak isteminin dayanağını oluşturan fiiller, dava dilekçesinde, maddeler halinde sayılarak belirtilmiştir. Mahkeme kararında ise her bir sorumluluk iddiasına dair gerekçe bulunmayıp bilirkişi raporlarına atıfta bulunulmuştur. Atıfta bulunulan bilirkişi raporları incelendiğinde; iddia ve savunmaları karşılamadığı, soyut ve denetime elverişli olmadığı gibi raporlar arasında çelişki bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bunun yanı sıra, kooperatif yöneticileri ve denetçilere karşı dava açmak belli bir süreye tabi olup, T.T.K.nun 309. maddesine göre davacının, zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl içinde davayı açması gerekir. Zarar doğuran fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun zamanaşımı süresine tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o süre tatbik olunur. Mahkemece, davanın, uzamış ceza zamanaşımı süresinde açıldığı ifade edilmekte ise de; sorumluluğun dayanağını oluşturan zararlar, davalıların tek eyleminden kaynaklanmamaktadır. Dolayısıyla, davalıların tüm eylemlerinin tek bir zamanaşımı süresine tabi tutulması yerinde olmadığı gibi yönetici ve denetçilerin ancak görev yaptıkları dönemde oluşacak zarardan sorumlu tutulabilecekleri hususu gözardı edilerek zararın hesaplanmasında böyle bir ayrıma gidilmemesi yerinde görülmemiştir.

Bu durumda, tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi, yüklenici şirket aleyhine açılan tazminat davasıyla davalılar hakkında görülen kamu davalarına dair dosyalar getirtilerek incelenmesi, mükerrer tazminata hükmedilip edilmediğinin araştırılması, davalıların görev yaptıkları dönemlerle zarar doğuran eylemlerinin gerçekleşme tarihlerinin ayrı ayrı tespit edilerek zamanaşımı süresinin başlangıcında bu tarihlerin esas alınması, eylemlerin Türk Ceza Kanunu'nun hangi maddesine temas ettiğinin ve bu maddenin öngördüğü ceza miktarına göre tabi olduğu zamanaşımı süresinin ayrı ayrı belirlenmesi, davalıların genel kurullarda ibra edilmelerinin sorumluluk davasına etkisi olup olmadığının irdelenmesi ve yeni bir bilirkişi heyetinden açıklanan ilkeler doğrultusunda açıklamalı ve denetime elverişli rapor alınıp deliller tartışılmak suretiyle ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye ve yetersiz gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar İsmail D., Hacı K., Enis K., Sait Y. vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davalılar İsmail D., Hacı K., Enis K., Sait Y. yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 900,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak temyiz eden davalılara ödenmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/3915
K. 2011/2496
T. 10.3.2011
• ZARARIN TAHSİLİ İSTEMİ ( Davacının Eski Yönetim Kurulu Başkan ve Üyesi Olan Davalılardan Görülen Zararın Tahsili - Mesul Olan Kimselere Karşı Tazminat İstemek Hakkı Davacının Zararı ve Mesul Olan Kimseyi Öğrendiği Tarihten İtibaren İki Yıl ve Her Halde Zararı Doğuran Fiilin Vukuu Tarihinden İtibaren Beş Yıl Geçmekle Müruruzamana Uğradığı )
• TAZMİNAT İSTEME HAKKI ( Davacının Zararı ve Mesul Olan Kimseyi Öğrendiği Tarihten İtibaren İki Yıl ve Her Halde Zararı Doğuran Fiilin Vukuu Tarihinden İtibaren Beş Yıl Geçmekle Müruruzamana Uğradığı )
• ZAMANAŞIMI ( Davalılardan Görülen Zararın Tahsili - Mesul Olan Kimselere Karşı Tazminat İstemek Hakkı Davacının Zararı ve Mesul Olan Kimseyi Öğrendiği Tarihten İtibaren İki Yıl ve Her Halde Zararı Doğuran Fiilin Vukuu Tarihinden İtibaren Beş Yıl Geçmekle Müruruzamana Uğradığı )
6762/m.309,1460
ÖZET : Dava, dava dışı I... A.Ş.nin hakim ortağı olan davacının eski yönetim kurulu başkan ve üyesi olan davalılardan T.T.K.nun 309. maddesine dayalı dolayısıyla görmüş olduğu zararının tahsili istemine ilişkindir. Oysa, T.T.K.nun 1460. maddesi gereğince dava basit muhakeme usulüne tabi olup, davalılar ilk celseden evvel zamanaşımı definde bulunduklarından davalıların zamanaşımı defi süresinde olup, mahkemece, zamanaşımı defi oturumda gerekçesiz bir şekilde reddedilmiş ise de, T.T.K.nun 309. maddesi" Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İsparta 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 18.11.2008 tarih ve 2007/249-2008/238 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davalılardan M. ve Y. Z. vekili ile davalı Mu. tarafından istenmiş olmakla , duruşma için belirlenen gününde davacı avukatı ile davalı Y. Z. vekili gelip, yapılan tebligata rağmen diğer davalılar vekilleri gelmedi, temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Muktedir Lale tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalıların müvekkilinin de paydaşı bulunduğu I... A Ş. nin 1999-2004 dönemindeki yönetim kurulu başkanı ve üyeleri olduğunu, I... A.Ş.nin dava dışı şirketlerle yapmış olduğu bayilik sözleşmelerinin haksız feshedilmesi sebebiyle I... A.Ş.nin mahkeme ilamlarına dayalı tazminat ödemek zorunda kaldığını, davacının da bu bağlamda dolayısıyla zarara uğradığını ileri sürerek, şimdilik 14.863,50-YTL.nin davalılardan tahsili ile I... A.Ş.ne verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılardan M. ve Y. Z. vekili ile davalı Mu., davanın zamanaşımı ve esas yönünden reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davalıların yönetim kurulu başkanı ve üyesi oldukları I... A.Ş ile dava dışı şirketlerle imzalanan sözleşmeleri fesh etmek suretiyle I... A.Ş. nin tazminat ödemesine sebep olduklarının mahkeme kararları ile ve icra dosyaları ile belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüyle davaya konu tazminatın davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Kararı , davalılardan M. ve Y. Z. vekili ile davalı Mu. temyiz etmiştir.

1- ) Dava, dava dışı I... A.Ş.nin hakim ortağı olan davacının eski yönetim kurulu başkan ve üyesi olan davalılardan T.T.K.nun 309. maddesine dayalı dolayısıyla görmüş olduğu zararının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Oysa, T.T.K.nun 1460. maddesi gereğince dava basit muhakeme usulüne tabi olup, davalılar ilk celseden evvel zamanaşımı definde bulunduklarından davalıların zamanaşımı defi süresinde olup, mahkemece, zamanaşımı defi 3.4.2008 tarihli oturumda gerekçesiz bir şekilde reddedilmiş ise de, T.T.K.nun 309. maddesi "... Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki; bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur." hükmünü haizdir. Davacı tarafça davaya dayanak yapılan ve davalılar tarafından dava dışı şirketlerle yapılan sözleşmelerin fesih tarihinin 10.6.1999 tarihi olması, işbu davanın 15.10.2007 tarihinde açılması ve anılan madde de öngörülen ceza zamanaşımı süresinin varlığının da iddia edilmemesi karşısında davalılar yönünden fesih tarihi ile dava tarihi arasındaki beş yıllık sürenin geçmiş olması sebebiyle davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmek gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

2- ) Bozma sebep ve şekline göre mümeyyiz davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalıların temyiz itirazlarının kabulüyle hükümün davalılar yararına BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 825,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada kendisini vekille temsil ettiren davalı Y. Z. G.'a verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edenlere iadesine, 10.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Acİl Yargitay Karari Ariyorum davutoğlu Meslektaşların Soruları 1 18-04-2011 11:42
Acİl Yargitay Karari Ariyorum. Aybüke Kağan Meslektaşların Soruları 3 12-03-2011 22:23
Acİl Yargitay Karari KARİNE Meslektaşların Soruları 0 30-12-2009 18:23
Acİl Yargitay Karari hukukcu34 Meslektaşların Soruları 2 12-07-2009 10:07
Yargitay Karari Acİl!!!! tolga doğan Meslektaşların Soruları 6 13-11-2008 17:03


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09519410 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.