Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Hukuk , Ne İçin?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 30-06-2007, 19:04   #1
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan Hukuk , Ne İçin?

Hukukun Varlık Sebebi Nedir ve Hukuk Kim/ler için Yaşar

En genel tanımıyla kurallar bütününü ifade eden yaşayan hukuk, yine en genel tanımıyla bireyin hak ve sorumluluklarını belirlemek ve nihai olarak da toplumsal huzur ve istikrarı sağlamak için vardır, deriz.

Yaşadığımız evin mimarisinden, hane kapımızdan çıktığımız anda kamuya açılan alanda nasıl giyinmemiz gerektiğine, sair bireylere nasıl davranmamıza dek uzanan ve en basit haliyle neleri yapıp, neleri yapamayacağımızı özetleyen, son derece geniş bir düzenleme yelpazesi, mer'i hukuk.

Öyleyse hukuk kimin için var? Bireyin kendisi için mi, adına toplum dediğimiz kamunun huzur ve istikrarı, düzeni, kamunun faydası için mi, birey tarafından yaratılan ve birey için var olan devlet erki için mi, yeni neslin geleceği için mi, soyut adalet idesi için mi, kim veya kimler için?

Soyut adalet fikri yaşayan hukukla özdeş mi?

Yahut bizatihi yaşayan hukukun uygulanması, adalet idesinin somutlaşmasıyla eş değer mi?

Yazılı ve yaşayan hukukun katı biçimde uygulanması bazen başlı başına adaletsizlik olabilir mi?

Hukuk=Adalet mi, denklik her zaman aynı sonucu verir mi, vermediği zamanlar oluyorsa, bu zamanlarda eşitsizlik nasıl giderilebilir? Bir tek eşitsizliğin varlığı, hukukun uygulanması ancak adalet idesinin zedelenmesinin bedeli nedir? Telafisi kabil midir, değil midir?

Hukukçu kime nedir ve neden hukukçu olunur? Hukukçu kimliği ifadesinin açılımı nasıl olmalıdır, mevcut nasıldır?

*

Hukuk felsefesi alanında kimisi evelce sorulmuş soruların , yetkin, açılımı genişletilmiş yanıtlarını arayalım ve hukuku felsefesiz bırakmayalım düşüncesiyle sorulan bir kısım sorular...

Soruları arttırabiliriz. Tek koşul, yanıtların tümünü bulamasak da, yanıt arayışlarımızı çoğaltmamız.

Saygılarımla..
Old 30-06-2007, 19:56   #2
Av.Gülsüm Sezen

 
Varsayılan

Birey ve toplum kavramları birbirinin mütemmim cüzü gibidirler bence. Bu nedenle hukuk hem bireyin ve hem de dolayısıyla toplumun menfaatini korumaktadır. Ancak birey menfaati ve toplum menfaati çatıştığında; toplum menfaati üstte tutulur, ki bence çoğunluk menfaati söz konusu olduğundan dğru olan da budur.

Çok yerinde bulduğum perspektif "Eşitlik her zaman adalet değildir" tümcesi.Eşitlik çoğu zaman adaletsizliktir hatta. "Somut olaya göre ayrı ayrı.."yerleşimi de buradan gelmektedir zaten. Hakkaniyetin sağlanmasıdr aslolan.Bakınız; Themis'in elindeki terazi hiç denk durmamaktadır.(Gerçi simetri hastalarını muzdarip edebilen bir husustur ki, şahsımdan biliyorum )

Yazılı hukuku tavizsiz uygulamak ise bağnazlıktır ki, bu tutum insanın söz konusu olduğu her alanda aleyhe neticeler verir. Dünya var olalıdan beri, gelişim eğrisi en az eğimli olan bilimler sosyal bilimlerdir. Zira bu konularda genel-geçer hüküm koymak pek zordur, hele ki tavizsiz uygulanabilirlik ve zamana ayak uydurabilirlik imkansızdır.

Hukuk; tarafları memnun etme görevini haiz değildir, üstün olan menfaati korumaktadır yalnızca. Hukukçu da bu menfaatlerin hangisinin üstün olduğunu/ diğerinin üstün olmadığını göstermekte rol oynar özetle...
Old 30-06-2007, 19:56   #3
halit pamuk

 
Varsayılan

Merhaba,

soru için teşekkür ederim.




Saygılarımla
Old 30-06-2007, 21:56   #4
Av. Güneş Körükcü

 
Varsayılan

önceden hukukun adaleti sağlamak olduğunu sanırdım. ama biraz olsun içine girince gördüm ki görevi adalet dağıtmak olan hukukçuları bile adaletsizlik yapıyor.
Old 30-06-2007, 22:09   #5
Av.Sabriye Dursun

 
Varsayılan en büyük güç haklılıktır

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Hukukun Varlık Sebebi Nedir ve Hukuk Kim/ler için Yaşar

En genel tanımıyla kurallar bütününü ifade eden yaşayan hukuk, yine en genel tanımıyla bireyin hak ve sorumluluklarını belirlemek ve nihai olarak da toplumsal huzur ve istikrarı sağlamak için vardır, deriz.

Yaşadığımız evin mimarisinden, hane kapımızdan çıktığımız anda kamuya açılan alanda nasıl giyinmemiz gerektiğine, sair bireylere nasıl davranmamıza dek uzanan ve en basit haliyle neleri yapıp, neleri yapamayacağımızı özetleyen, son derece geniş bir düzenleme yelpazesi, mer'i hukuk.

Öyleyse hukuk kimin için var? Bireyin kendisi için mi, adına toplum dediğimiz kamunun huzur ve istikrarı, düzeni, kamunun faydası için mi, birey tarafından yaratılan ve birey için var olan devlet erki için mi, yeni neslin geleceği için mi, soyut adalet idesi için mi, kim veya kimler için?

Soyut adalet fikri yaşayan hukukla özdeş mi?

Yahut bizatihi yaşayan hukukun uygulanması, adalet idesinin somutlaşmasıyla eş değer mi?

Yazılı ve yaşayan hukukun katı biçimde uygulanması bazen başlı başına adaletsizlik olabilir mi?

Hukuk=Adalet mi, denklik her zaman aynı sonucu verir mi, vermediği zamanlar oluyorsa, bu zamanlarda eşitsizlik nasıl giderilebilir? Bir tek eşitsizliğin varlığı, hukukun uygulanması ancak adalet idesinin zedelenmesinin bedeli nedir? Telafisi kabil midir, değil midir?

Hukukçu kime nedir ve neden hukukçu olunur? Hukukçu kimliği ifadesinin açılımı nasıl olmalıdır, mevcut nasıldır?

*

Hukuk felsefesi alanında kimisi evelce sorulmuş soruların , yetkin, açılımı genişletilmiş yanıtlarını arayalım ve hukuku felsefesiz bırakmayalım düşüncesiyle sorulan bir kısım sorular...

Soruları arttırabiliriz. Tek koşul, yanıtların tümünü bulamasak da, yanıt arayışlarımızı çoğaltmamız.

Saygılarımla..

Değerli arkadaşım,
Sorularınızın bir kısmına zaten cevap vermişsiniz diğer arkadaşlar da katkıda bulunmuş,ben de fikrinize katılmakla birlikte bir iki cümle eklemek istedim.
İki kişi birlikte yaşamaya başlayınca kurallar başlar.Toplu halde yaşayabilmek için de ilk başta özgürlüğümüzün sınırını bilmemiz lazım.En başta bu sınırı bilmeyenler hukukun doğuş sebebini oluşturmuştur.
Soyut adalet fikri elbette yaşayan hukukla özdeş değildir.Öyle olabilmesi için hukuku uygulayanların her yönden özellikle fikren ve ruhen gelişmiş,dürüst güvenilir olmaları, vicdanen ,adalet terazisini şaşmayacak şekilde düzgün tutmaları gerekir sizce öylemi?
Bu yüzden bizatihi yaşayan hukukun uygulanması, adalet idesinin somutlaşmasıyla eş değerde olamaz
Yazılı ve yaşayan hukukun katı biçimde uygulanması,özellikle geri kalmış toplumlarda bazan başlı başına adaletsizlik olabilir.Hukuk her zaman adalet dengesini sağlayamazsa,burada gerçek hukukçuya çok büyük sorumluluk düşmektedir.Esnek ve insiyatif sahibi olarak aslolan hakkın hak sahibine verilmesinin sağlanması olduğunun bilinciyle hareket ederek MK nun ilk 7 maddesinden oluşan başlangıç maddelerini uygulama ya da uygulatma yolu ile adaletsizliği gidermeye çalışmalıdır. Saygılarımla ...Av.Sabriye Dursun
Old 30-06-2007, 23:25   #6
mutlakadalet

 
Varsayılan

Alıntı:
Hukuk kimin için var?


Bu soruya şöyle bir benzetme ile karşılık verebilirim:

Bir barajda üretilen elektriği düşünün. Bu elektrik ilk önce hukukun eline geçer. Elektriği eline alan hukuk, bu elektriği doğrudan doğruya santrale göndermelidir ki; herkese ihtiyacı oranında elektrik gitsin. Aksi takdirde hukuk, kimini elektriksiz bırakır kimini de fazla elektrikten yakıp yıkar. Bu bakımdan hukuk, adalet için vardır.

Alıntı:
Soyut adalet fikri yaşayan hukukla özdeş mi?


Arzu edilen, soyut adalet fikri ile yaşayan hukukun özdeş olmasıdır. Ancak günümüzde bu özdeşliğin olduğunu söyleyemeyiz. Niçin böyle olduğuna belki de şu gerekçe ileri sürülecektir: “Hukukun adil olması neticesinde meydana gelen sonuçlar, adil olmayan hukukun meydana getirdiği sonuçlardan daha vahimdir.” Peki vahim olan bu sonuçlar kimler için vahamet arz etmektedir? (Site kuralları hasebiyle durmamız gereken bir noktaJ )

Alıntı:
Yahut bizatihi yaşayan hukukun uygulanması, adalet idesinin somutlaşmasıyla eş değer mi?


Yaşayan hukuk adalete ulaşmak için uygulanıyorsa, adalet idesine giden yoldayız demektir. Peki yaşayan hukuk adalet idesine giden yola uygun bir araç mıdır?

Adalet idesine giden yol nasıldır?

Bu yol birbirine kenetlenmiş yüzlerce ve de birbirinden farklılık arz eden kilitlerden oluşmuş bir yoldur. Eğer ki; yola yalnızca üç-beş kilidin anahtarı ile çıkarsanız, bu yoldan dönmeniz tez olur. Yine bu yola üç-beş kilit çözeceğim diye çıkarsanız, çabuk pes edersiniz. Bu yola tüm kilitlerin anahtarları ile ve bu kilitleri açacak güç ve sebat ile çıkmanız gerekir. Aksi halde adalet idesi yalnızca dillerde kalır.

Günümüze baktığımızda adalet idesine giden yolda tüm kilitlerin anahtarları henüz mevcut değildir. Zaten mevcut olsa, bu anahtarlarla yola çıkacak olanlar mevcut değildir. Bu bakımdan adalet her zaman bir ide olarak kalacaktır.

Madem hiçbir zaman adalete ulaşamayacağız, bu yoldan dönelim o zaman derseniz... Dönmeyelim derim; çünkü adalet öyle bir güneştir ki; onun önünde yüzlerce değil binlerce kilit olsa o ışıklarını yine de yayacaktır etrafa. Ne kadar kilit açabilirsek o kadar yaklaşırız o ışıklara.

Alıntı:
Hukukçu kime denir?


Hukukçu, adalete giden yoldaki kilitleri çözme işini üstlenen kişilere denir. Bizatihi bu işi üstlenmek, hukukçu olmak için yeterlidir.

Alıntı:
Neden hukukçu olunur?


Adalete giden yolda ilerleyebilmek, daha fazla ilerleyebilmek ve adaletin saçtığı ışıklarla karanlıklarımızı aydınlatabilmek için hukukçu olunur.

Saygılarımla.
Old 30-06-2007, 23:37   #7
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan korayad

Eğer, yoksa, niçin adalet aranıyor ve ona ulaşılmaya çalışıyor?

Çünkü, adalet yok ama adaletsizlik var. Yaşananlarda bir adaletsizlik var. Ve biz bunu damarlarımızda, iliklerimizde hissediyoruz.Adalet bir fikir ama adaletsizlik, yaşadığımız şey;somut, gerçekliği olan.


Sayın korayad,

Yanıt için, asıl ben teşekkür ederim.

Yaşananlarda bir adaletsizlik var demişsiniz. Bu adaletsizlik, kime göre ve neye göre var? Yani bu fikir, olanı mı yansıtıyor, yoksa öznel bir yorumu mu yansıtıyor?

Adalet yok, adaletsizlik var, adalet fikri bir idea, aslolan adaletsizliktir demişsiniz. Bu vurgudan hareketle, sormak istiyorum, doğal olan adil değilse, normatif olanın mutlak adaleti mümkün mü, bunu nasıl gerçekleştireceğiz?

Doğada, doğallığıyla var olanda, adaletsizlikten sözdilemeyeceğini düşünüyorum. Zaten bana kalırsa, her ne oluyorsa, insan eli karışınca oluyor.

Yine de hukukçuları simurga benzetmeniz gurur verici

Saygılarımla...
Old 01-07-2007, 00:07   #8
halit pamuk

 
Varsayılan

Daha iyi anlatmam gerekirdi sanırım:

Barış ve savaşı düşünün.

bana göre tek başına barış diye bir şey yok. Barışı barış yapan savaş.

Savaş fiili bir durum, bir gerçeklik ama barış bir umut, bir düşünce. Savaşlar, barış denen şeye anlam vermiştir.

Aynı şekilde adaleti adalet yapan bu fikrin oluşmasına neden olan adaletsizliklerdir..

Kime neye göre olursa olsun, adaletsiz diyorsak;adaleti de var etmiş oluyoruz, bu kadar..


saygılarımla
Old 01-07-2007, 11:45   #10
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Doğada, doğal olanda adaletsizlik yok. Görece yanlış görünenin, bir vakit felaket gibi görünenin bile doğal düzen içinde yeri, bir varlık amacı var. Belki de insanlar doğayı anlamak konusunda ilerlediklerinde, adaletsiz sandıklarımızın pek çoğu anlaşılır olacak.

Doğallığını yetişme sürecinde kaybederek insan olma vasfında zaafiyete uğrayan insan, aynı döngüyü edinilmiş bilgileriyle yeniden saf olana dönüştürmeye çalıştığında, yani geriye doğru insanlık sınavını yeniden geçmeye çalıştığında, yaşamı düzenleyen kuralları yeniden sorguluyor, değiştiriyor, düzenliyor. Belki de.

Burada denilebilir ki diğer tüm canlılardan farklı olarak insan, içgüdü yokluğundan ötürü deneme yanılma yöntemiyle bilgiye ulaşır, öğrenme sürecini bu şekilde tamamlamak zorundadır. Hangi bitkiyi neden yememesi gerektiğini, söz gelimi zehirli olduğunu bir hayvan bilebilirken, insan bilmez. Bunun için aracılar üretir. Üretme süreci de doğallıkla işlemez, bu süreçte de kendini kayırma ihtiyacı baskındır. İşte bu baskınlık, ister en temel gereksinimler (açlık, varlık) , ister temel ihtiyaçların giderilmesine aracılık eden ikincil ihtiyaçlar için olsun, diğeri ile arasında belirli bir hakimiyet sınırının kurulmasını zorunlu kılar. Kaynaklar, sınırsız hakimiyet arzusu karşısında sınırlı, ihtiyaçlar -görece-sonsuzdur. Bu sınırları geliştirme arzusunu dizginlemeyi genellikle, insanlar, öğrenmek istemez. Sınırlar sıklıkla çakışır. Çakışmanın ötesinde, küçücük sınır ihlalleri dahi, büyük çatışmalar için kaçınılmaz.

Böyle düşünürsek, hukuk, ilk ve en temel hali ile, insan olamayan insan için var.


Saygılarımla...
Old 01-07-2007, 14:40   #11
halit pamuk

 
Varsayılan

Bir şeyi anlayamadığım zaman çok rahatsız oluyorum.

Özellikle felsefe de çok yaşıyorum bunu.Ve de genellemeler ile konuşulan alanlarda Allahım diyorum, bu adamlar ne diyor böyle!Anlamadığım kavramlarla bir şey anlatmaya çalışmak bana biraz saçma geliyor.Örneğin bir felsefeci,Kant hakkında bir şeyler yazmış, anlamak mümkün değil.

Tabi böyle diyorum ama biz de bunu yapıyoruz.Anlattıkların karşıdakinin anladığı kadardır.Yukarıda yazımı okudum, çoğu insanın bir şey anladığını sanmıyorum.Bu nedenle yazımı sildim.

Konu felsefe olunca herzaman kabul edilecek bir formül yok.
Zemin çok kaygan..

Ama fen bilimlerinde kaygan alanlarında dahi bir formül üretilip tek tek olaylara uygulanabiliyor.Ancak aynı şeyi sosyal alanlarda özellikle felsefeye uygulamak çok zor.

Çünkü hemen görecelilik bataklığına saplanıp kalınıyor.

Kardeşimin bir zamanlar tartıştığımızda işin içinden çıkamadığında "sana göre doğru bana göre yanlış" demesi gibi iş neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda bir tartışma başlar durur.

Doğru ve yanlış hakkında neyin adaletli neyin adaletsiz olacağı konusunda; ve ahlakla ilgili bir sonuca ulaşmamız için şöyle yapmalıyız.

Bolca roman okumalıyız. ama benim öneririm,Özellikle Albert Camus'un tüm kitapları okunmalı.Yunan trajedileri ve günümüzdeki versiyonları okunmalıdır. Örnek "antigone"
Ayrıca shakespeare'in bütün eserleri özümsenerek okunmalıdır.

Yani ancak okuyarak doğru'yu bulabiliriz.Güzellik için bilim adamları binlerce yüzü gören beynin gördüğü yüzlerin bir ortalamasını yaptığını ve bu ortalamaya en yakın yüzü güzel bulduğumuzu iddia etmektedir.

İşte aynı şekilde okuyacağımız ya da yaşadığımız her tecrübe binlerce davranış alternatifi arasına doğruyu bulmamızı sağlayacaktır.

Bu nedenle yine tekrarlıyorum, dünya edebiyatın dev eserlerini okumalıyız..

Hukukçu olupda tek roman okumamış kişilere çok kızıyorum
Old 02-07-2007, 09:57   #12
Av.Sabriye Dursun

 
Varsayılan

Bence gerçek adaletsizlik doğadadır.Aksini düşünüyorsanız Doğadaki Güçlülerle güçsüzler'i nasıl açıklayabilirsiniz?
Yaşamı düzenleyen kuralları elbette sorgulamalı ama aklın yolu birdir gerçeğinden hareket edersek akıllı dürüst ve vicdanlı insan her zaman doğruyu bulacaktır.Bu ilkeli yaklaşımla,Öncelikle Olayı kuş bakışı daha pratik çizgilerle projelendirerek çözmeye çalışırsak konudan uzaklaşmadan temel ihtiyaçlara öncelik tanınması gerektiğini farkedersek,sınırsız hakimiyet duygusunda olanların başkalarına vereceği zararları da nasıl önlenebileceğini daha kolay saptarız.Dileriz ki sınırsız hakimiyet duygusunu taşıyanlar insanın kaderini elinde tutanlar olmasın.O zaman akla şü öz deyiş gelmektedir.
"kanunlar büyük sineklerin delip geçtiği,küçük sineklerin takılıp kaldığı bir ağdır" Saygılar.....
Old 02-07-2007, 14:27   #13
üye3578

 
Varsayılan

Elma hırsızlığından beri hukuk vardır...


Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Hukukun Varlık Sebebi Nedir

Doğada, doğal olanda adaletsizlik yok


Alıntı:
Av.Sabriye Dursun
Alıntı:
Bence gerçek adaletsizlik doğadadır

Doğada ve doğal olanda adaletsizlik olmasaydı ya da adalet olsaydı, yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulurmuydu. Doğa bir insanı güçlü, diğerini güçsüz yaratmış, hukuk zayıfı güçlüye karşı korumaya çalışır. Doğa ve doğal yaşam insanları vahşi yaratmış, hukuk müeyyide yoluyla vahşeti engellemeye, aza indirmeye çalışır. Kanaatimce sayın Av.Sabriye Dursun'un da belirttiği gibi asıl adaletsizlik doğada ve doğaldadır ki, hukuk doğa ve doğalı belli kalıplar içine alarak hukuki düzenlemeler yoluyla adalet idesine yaklaştırmaya, ulaştırmaya çalışır.


Alıntı:
hukuk, ilk ve en temel hali ile, insan olamayan insan için var.


Bu bağlamda,hukuk ilk ve en temel hali ile doğal insanı yontarak, beşeri bir birey haline getirmek için var. İyi düşünler...
Old 02-07-2007, 15:57   #14
Av.Sabriye Dursun

 
Varsayılan

Eğer herkes aynı duyarlılıkla başkalarının haklarına saygı gösterseydi hukuk'a gereksinim duyulmazdı.Bu bağlamda Av.Şehper hanımın "hukuk,ilk ve en ilkel hali ile,insan olmayan insan için var"fikrine katılmak gerekiyor.Ama doğadaki dengesizliklerin toplum içinde dengelenmesi gerekince sayın Zeynel kardeşimiz gibi "hukuk ilk ve en temel hali ile doğal insanı yontarak,beşeri bir birey haline getirmek için var" diyebiliriz.Çok teşekkürler ve saygılar...
Old 04-07-2007, 10:41   #15
Av.Bektaş Salim Topbaş

 
Varsayılan birkaç fikir

Fikrimce hukukçuluk her meslek gibi bir meslektir.Meslek toplumda bir gereksinmeyi karşılaması neticesi mesleği icra edene de bir gelir sağlar.Hukukçudan bahsedilirken yasa koyuculuğu ile hukukçuluğu birbirine karıştırmamak gerekir.Yasa koyucu hukukçu değildir hukukçu ise adaleti tesis etmek için kural koyamaz.Adalet kavramını vareden mağdurlardır.Binlerce yıllık tarihi süreçte mağdurlar(güçsüzler-ezilenler) yaşamlarını sürdürebilmek, hükmedenler ise iktidarlarını güvenceye alabilmek için karşılıklı tavizler neticesi birtakım kurallar üzerinde mutabık kalmışlar ve bu kurallara uymama merkezi otorite tarafından kurallara bağlanmıştır.Fakat hükmedenler mevcut durumlarını kaybetme tehlikesi sınırına kadar serbest hareket imkanına sahiptir.
Hukuk en az iki kişinin bir arada olması neticesi oluşan kurallar demek te değildir.Eşit iki kişi arasında kural olsa bile yaptırımı olmayacağı için hukuktan bahsedilemez.Hukukun şartı merkezi otorite (günümüzde devlet) ve kural ihlali halinde bu otoritenin yaptırımda bulunmasıdır.
Adalet kavramı ise eğer hakkı olana hakkını teslim etmek şeklinde değerlendirilirse boş bir hayal olacaktır.Bu durum adaletin birileri tarafından dağıtılmasını esas alır.Kimin neye hakkı olduğunu kim, neye göre belirleyecektir.Adalet neden mağduriyet vuku bulduktan sonra uygulanma- aranma ihtiyacındadır.Eğer baştan mağduriyetler oluşmazsa adalet ihtiyacı da olmayacaktır.
Doğada adalet konusunda ise; adalet kavramının insan ürünü bir soyut düşünce olması neticesi doğada adalet var mıdır-yok mudur şeklinde bir değerlendirmede bulunulamaz.Görünen odur ki doğada türler kendini varetme, canlılar hayatta kalma ve üreme gayreti içindedir.Eğer böyle olmasa idi dünyada şu an canlı varlıktan bahsedilemeyebilirdi.Örneğin timsahlar su içen ceylanları avlamanın etik olmadığını yada adil olmadığını düşünseler timsah türü muhtemelen yok olurdu.
Doğal olan-olmayan ayrımında insan faktörünü veya müdahalesini doğa dışı saymak ta yersiz bir düşüncedir.Çeşitli insan faaliyetleri doğaya zarar veriyor olabilir ancak bu durum faaliyetlerin doğal olmadığını göstermez.Örneğin patlayan bir yanardağ bir adadaki tüm canlıları yokedebilir yada insan faaliyeti neticesi oluşan kimyasallar insan dahil bir kısım canlıyı yok edebilir.Bu ikisi arasında doğallık bakımından fark yoktur.
Sonuç olarak adalet hukuktan çok siyaset bağlamında değerlendirilmelidir.Fakat siyaset kelimesi çoğu zaman baş ağrıtan yada uğraşılmaması gereken bir faaliyet olarak değerlendirildiğinden yapılacak en iyi şey fazla sorgulamamaktır.Zaten siyaset THS de konu dışı kaldığı için akıl yürütme bir noktaya kadar mümkündür.Saygılarımla.
Old 16-07-2007, 01:03   #16
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazılı ve yaşayan hukukun katı biçimde uygulanması bazen başlı başına adaletsizlik olabilir mi?


Varsayalım ki, Ahmet efendi, bir hayali ihracaatçıdır. Hayali ihracaatları esnasında, devletin kasasından, sizin, benim, milyonların ve fukara Veli'nin kasasından çalmıştır. Sizin, benim, diğerlerinin ve Veli'nin bundan haberi yoktur. Herkes bir şayia ile, ama üzerine gitmeksizin yaşar.

Günün birinde Veli, Ahmet efendinin zincir ekmek fırınlarından birinden simit çalar. Kalfa yakalar ve Ahmet efendiye haber verir. Böylesi erdemden yoksun ve ahlaksızca, yüz kızartıcı, üstüne üstlük "suçüstü" bir eylemin affı olamaz.

Ahmet efendi derhal polisi arar, kovuşturma evrakı tamamlanır ve dosya Mahkemenin huzuruna gelir.

TCK nun ilgili hükmü açıktır: Malikinin rızası olmadan...

Ahmet efendinin rızası olmadığından, Veli bilmem kaç yıl hapis cezasına mahkum edilir.

Kaldı ki Ahmet efendi bilahare razı gelse dahi, eylemin kovuşturulması şikayete bağlı olmadığından, Ahmet efendi bilahare vazgeçse dahi, "vakıf olunan" suça konu eylem, "kamu adına" zaten takip edilecektir.

Ahmet efendinin vekili, banka hesabına eklenen yüklü vekalet ücreti çerçevesinde, müvekkilinin yazılı hukuka ve dahi yerleşik içtihatlara dayalı haklarını müdahil vekili sıfatıyla layıkıyla iddia ederek yerine getirmiş, Veli'nin CMK çerçevesinde atanan müdafisi, yüzünü bir polis karakolunda, bir de mahkeme salonunda gördüğü Veli'nin, yazılı hukukun kendisine söylemesi gereken ezberlerini tekrarlayarak kutsal savunma hakkını eda etmiş, makbuzunu keserek CMK müdafi ücretini tahsil etmiş, bilahare mahkumiyet hükmünü de temyiz etmiş, gelen onamayı müteakip, Ahmet'i de, Veli'yi de unutmuştur.

Şimdi Ahmet'in sicili temiz, Veli'nin sicili yüz kızartıcı bir mahkumiyetle gölgelidir.

Yazılı hukuk, yerine getirilmiş, şeklen adalet tecelli etmiştir.

Ya sizce ?




... ?




(Burada tartışmaya açmak istediğim, sırasıyla, dosyaya bakan hakimin, Ahmet'in ve Veli'nin avukat/müdafilerinin, Ahmet'in, Veli'nin, duruşma izleyicilerinin ve nihayetinde sizin iç sesinizin dillendirilmesi ve "hukuk ne için" sorusuna, hiç yabancı olmadığımız bir mahkeme klasiğinden yola çıkarak, somut yanıt arama düşüncesidir)



Saygılarımla...
Old 16-07-2007, 02:05   #17
Alper Tolga DEMİREL

 
Varsayılan hukuk ne için?

Devlet insanların uzlaşmasından doğmuş bir kurumdur. Toplu yaşam için ortak bir payda ve sözleşme gerekir. İnsanlar az da olsa kendi haklarından fedakarlık ederler ve teslimiyetçi bir şekilde yaşamlarını sürdürürler. Hukuk ise bu insanların haklarını korumak ve düzenli bir şekilde yaşamlarını devam ettirmek için doğmuştur.

Hukukun temel işlevi bunları gerektiriyor olsa da, günümüzde çerçevesi bayağı bir daralmıştır. Hukuk güçlüleri korumak, haklarını çıkarlarını daha iyi bir şekilde savunmak gibi bir şekle bürünmüştür, tabi ki bu benim şu an ki görüşüm.

Hukuk her zaman gelişmemiş ülkelerde doğan ve büyüyen bir olgudur. Herkes hakkını koruyabilse ve sorumluluklarını bilse, hukuka zaten gerek kalmazdı.
Old 16-07-2007, 02:20   #18
Alper Tolga DEMİREL

 
Varsayılan doğa adil değildir?

Nedense doğanın adil olmadığı fikrine bir türlü kendimi adapte edemedim. Doğa kimin için adil değil ve hangi açıdan bakılırsa adil değil?

Her güçlünün bir güçlüsü daha vardır. Ancak bu zincir üst tarafa doğru gittikçe, sayısal bakımdan değişir.

Örneğin besin zincirinden yola çıkalım, bir üst basamaktaki hemen altındaki basamağa göre daha şanslıdır; ancak alt basamaktaki de kendinden altındakine göre şanlıdır. Az önce de dediğim gibi sayı yukarı çıkıldıkça azalıyor.

Doğa sadece bir dengedir. Aksini kabul edecek olur ve paralellik kurarsak, Hukuk doğanın işleyişine aykırı ve gereksiz bir olgudur, demek gerekir.
Old 16-07-2007, 12:06   #19
s.bilgi

 
Varsayılan hukuk ne için

Hukuk ne için? hukuk tabiki öncellikle bireyin mülkiyet ve yaşam hakkını korumak için var.
Çoğu sosyal sözleşmecinin düşündüğü gibi düşünüyorum savaş halinin insanın yaşam ve mülkiyet hakkını zedelemesi üzerine oluşturulan devlet mekanizmasının öncelikle bu iki temel hakkı korumak için oluşturduğu kurallar ve bu kurallar dışında kalan bireyler ve devlet meknizması arasında yazılı olmayan sözleşmenin içerdiği kurallar hukuktur.
Hukukun ne için var olduğu sorusunun cevabı sosyal sözleşmenin tanımının içinde vardır. Sosyal sözleşme bireyin haklarını korumak için oluşturulduğu için hukukta birey içindir yoksa bazılarının düşündüğü gibi toplum için değildir toplumda, devlette, hukukta birey içindir hukuk, bireyin kendi iktidarını devlete devrinin amacı haklarının sözleşmeye uygun olarak korunmasıdır buna aykrı hareket eden devlet meşruluğunu yitirir.
Old 26-07-2007, 18:15   #20
Hak Hukuk

 
Varsayılan Glastnost

Hukuk, insanların meramlarını bağırmadan çağırmadan anlatabildikleri üstün değerler sistemidir
Old 26-07-2007, 20:54   #21
uye 18849

 
Varsayılan

Her eve lazım der gibi hukuk herkese lazım. Mazlumlara da en azılı zalimlere de (pinoche ve saddam gibi.)
Old 27-07-2007, 12:03   #22
Hak Hukuk

 
Varsayılan

Hukuk, belgesellerden izlediğimiz vahşi doğal hayat ile toplum dediğimiz sosyal hayat arasındaki sınırı tayin eder.
Hukuk, insana özgü bir kavram olan adalet duygusunun tatminine yarar.
Adalet duygusu ise insanı diğer varlıklardan farklı kılan en temel ögedir.
Bütün savaşların ve çatışmaların esas nedenini adalet duygusunun örselenmesinde aramak yanlış olmaz.İnsanları savaşa çatışmaya ikna etmek için önce, onlara haksızlık yapıldığı, hak ve mallarının gaspedildiği, kutsal değerlerinin (milliyet, din vb) saldırı riski altında olduğu söylenir.Bu yolda insan beynine yapılan hücumlar sonucunda kızgın hale gelen insanlar çatışmaya hazır hale gelirler.
Halbuki hukukun olduğu yerde insanların yukarıda belirtilen şekilde çatışmaya ikna edilmesi yani adalet duygularının örselenmesi kolay değildir.Onun için şu hikaye anlatılır: Halife Ömer Bin Abdulaziz zamanında öyle kuvvetli bir adalet anlayışı varmış ki,bir gün bir yerde bir kurdun bir koyunu boğazladığı haberi gelmiş bir kente. Ve orada herkeste şu kanı yaşanmış:Eyvah!demek ki adaletin timsali olan Halife ömüş.
Old 28-07-2007, 19:05   #23
uye 18849

 
Varsayılan

ubı socıates ubı use, umarım doğru yazdım. Hukuk fakultesinde roma özel hukuku dersinde öğrendiğimiz ilk ilkelerden biridir.Nerede toplum varsa orada hukuk vardır. Esasen orman kanunu diyerek küçümsediğimiz kaba kurallar da dahi belli kaideler vardır.ve bu kanuna göre yaşamak zoruda olan iptidai toplumlarda bu kurallara riayet ederek varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Sosyal alanda yaşanan evrimleşme sonucu orman kanunu dediğimiz ilkel kurallar şekil değiştirmiş, en son demokratik ve özgürlükçü bir hal almıştır. Atalarımız hak ve hukuka büyük önem vermişler ve mutlak adalete ulaşmaya gayret göstermişlerdir. Osmanlı'da Topkapı Sarayında devlet kademelerini tamsil eden bir çok yapı vardır.Bunların çoğu da kule şeklindedir. Topkapı sarayının en yüksek kulesi de Adalet kulesidir. Devletin bekaasında esas olan adalettir. Adalet kulesi çöktü mü devlet de çöktü demektir. Zaten Osmanlı'nın son çöküş dönemine baktığımızda adaletinde bozulduğunu rüşvet denen virüsün adalet kulesini de istila ettiğini üzülerek görüyoruz.Ne kadar güçlü ve bağımsız hukuk sitemi o kadar denkleştirici adalet o kadar uzun ömürlü va güçlü devlet. Herkesin haykırmak istediği gibi yaşasın adalet !
Old 29-07-2007, 01:28   #24
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

"Nerede toplum varsa, orada hukuk vardır"

Belki de bu sözü, nerede insanların sayıca fazlalaştığı ve yaşam koşullarını yazılı olmayan kabuller, söze dökülmesi gerekmeyen içtenlikli uzlaşmalarla sağlayamayan bir topluluk varsa , hukuk kuralları olmak zorundadır, şeklinde de düşünebiliriz?

Nihayetinde hukuk kuralları, belirli bir biçimde davranmayı ve davranmamayı düzenler/emreder, aksine davranışı yaptırıma bağlar, diğer bir deyişle, zor kullanır.

Bireysel yaşamla, toplumsal/kalabalık yaşamın çatıştığı/bazen de salt çatışacağının varsayıldığı noktada, hukuk karşımıza çıkar. Bir anlamda insan olma, topluluk halinde yaşama yeteneğinde zaafiyete sahip olduğumuzun altını çizer ve dolaylı yoldan yalnızca varlığıyla dahi insanı aşağılar, öte yandan kişiselleştirilmemiş düşüncede, büyük tabloda, herkesin ve dolayısıyla herkesin içinde bizim, hak ve menfaatimizi, çıkarımızı gözetir. Bireysel özgürlüğün yalnız yaşayan insan için ne kadar içeriği boş bir kavram olduğu ve yine sosyallikten uzak bir yaşamın da yine aynı insan için görece zorunlu olduğu düşünülecek olduğunda, hukukun varlığına gereksinim başlıyor.

İlkel yaşamda insan, bir diğeriyle değil, daha çok doğayla savaşmak zorunda kaldığı için, kanunu bilmemek mazeret sayılmaz babından geniş ve herkesçe bilinip, uygulanmasının zorunlu olduğu varsayılan kurallara gereksinim duyulmamıştır belki de. (Yahut bizatihi iktisat ilmi verir yanıtı, sınırsız ihtiyaçlar kısıtlı varlık gerçeği/düşüncesiyle karşılaştığında, ilkel insanın diğerine baskın ben duygusuyla zarar vermesini önlemek için doğmuştur da denebilir.) Yahut aynı noktada aksi de söylenebilir, hukuk, insanlık geliştikçe zorunluluğu anlaşılan ve evrimini tamamlamış insanın ihtiyacına yönelik bir olgudur da denebilir. Ama ben aksine inanıyorum, hukuk gelişmişliğin değil, aksine gelişmemişliğin altını çizmektedir diye düşünüyorum.

Hak ve sorumluluk kavramının, yanı sıra özgürlük kavramının içeriğini doğru biçimde algılamakta zorlanan yahut algılamak istemeyen, dahası ısrar eden sözde gelişkin/ilkel insanlar için yaşamakta hukuk.

Aksinin ise bir ütopya olduğu düşünülebilir. Ancak bu ütopyayı (adalet mekanizmasına ihtiyaç duyulmayan, polisi,karakolu, yargılama,savunma, infaz mercileri olmayan) gerçekleştirebilen (Yunanistan'ın Molivos adası gibi) yerler olduğunu da düşününce, benim bilebildiğim bir tek örnekte dahi gerçekleştirilebilir olduğu düşünüldüğünde, ütopyadan sözetmek başlı başına bir ütopyaya dönüşmüyor mu?

Bu noktada yaptığımız iş, adaletin tecellisine katkıda bulunduğumuz yaygın inancından önce, adaletsizliğin kol gezdiği bir dünyada yaşadığımız gerçeğini, dahası bizim de bu gerçeğin bir parçası olduğumuzu, ortaya koymuyor mu?

Vb...Vb...
Old 29-07-2007, 13:43   #25
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Beyniniz ve ruhunuz,uygarlık bilinciniz acıktığında,felsefe : bu site içinde,Ferda Hanım'ı okuyunuz. Mükemmel,çok teşekkürler.

... Dağlarda,ovalarda,kırlarda yaşamış,galiba ilkokulu bitirmemiş Aşık Veysel'in yaşamından küçücük bir alıntı ,toplumsal ihtiyacımız olan adaletin , hukukun, zorlayıcı/baskıcı yazılı kural ve yasalardan mı?, vicdan ve yüce gönüllülükten kaynak alabilmesi halinde mi? daha etkili olacağına dair,yaşamın içinden,spontane bir cevap değil mi ? :

Aşık Veysel,kendisini terkederek sevgilisi ile Samsun'a kaçma hazırlığı içinde olduğunu hissettiği ve öğrendiği karısına hiç müdahale etmez. Kaçarken yanında götüreceği bohçasının içine yüklü bir para gizler. Amacı,Samsun'da para sıkıntısı çekmemeleri imiş...

---------------------------------------------------

Yaradan bizleri insan yaratmış
Cümle mahlukatın üstünde tutmuş
Muhabbet insana cana muhabbet

Ne mutlu ki bize insan olmuşuz
İnsan sevgisini gerçek bilmişiz
İnsanın dalında açmış gülmüşüz

Muhabbet insana,insan olana !
Old 30-07-2007, 12:08   #26
medenikal

 
Varsayılan

Alıntı:
Aşık Veysel,kendisini terkederek sevgilisi ile Samsun'a kaçma hazırlığı içinde olduğunu hissettiği ve öğrendiği karısına hiç müdahale etmez. Kaçarken yanında götüreceği bohçasının içine yüklü bir para gizler. Amacı,Samsun'da para sıkıntısı çekmemeleri imiş...

Kaynağı merak ettim.?
Old 30-07-2007, 14:04   #27
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Medenikal Arkadaş ;

Geçen yıl veya bir önceki yıl,bir gazetenin pazar ekinde,torunları Aşık Veysel"i anlatmıştı.Bu bilgi,torunlarından aktarılan ve gazetede okuduğum bir bilgi idi. Ama hangi gazete olduğunu hatırlamam çok zor, Hürriyet,Sabah,Akşam,acaba hangisiydi ? Arşiv taraması yapabilirseniz belki yazıya rastlayabilirsiniz.

Bugün,merakınız üzerine ben de merak ettim,ansiklopedik arşivleri taradım ; Aşık Veysel"i ailenin hizmetkarı(azap/yanaşması) ile kaçarak terkeden akraba kızı olan ilk karısı Esma ile 1919 yılında evlendiği,karısı kaçtığında kısa süre sonra ölen 6 aylık kızı ile ağabeyinin evinde kalmaya devam eden Aşık Veysel"in 1921 yılında ikinci eşi ile evlendiği ve bu evlilikten 6 çocuk sahibi olduğu. İşte,yukarıdaki hikayeyi anlatan,bu çocuklarından olan torunları idi.Aile içinde bilinen,ancak ansiklopedik arşivlerde yeralmayan bir bilgi.
Old 30-07-2007, 15:53   #28
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Hukuk öngörebildiğin kurallar bütünüdür.Bu kuralları her kişi ve kuruma eşit biçimde uyguladığında somut anlamda bir adaletten sözedilebilir.

Gerçek Adalet nedir diye aramaya kalktığında ise; SINIRSIZ BİR BİLGİ VE TECRÜBEYE İHTİYACIN OLACAKTIR Kİ? Böylesi bir yetkinlik de mümkün değil.

Dosya kapsamının bize gösterdikleri olmamalı ama gerçek adaleti aramak sanki biraz subjektif olmayı da beraberinde getiriyor.

Hangisi daha tehlikeli somut adalet mi yoksa gerçek adalet sandığın bir doğruyu uygulamak mı?

BEN GERÇEK ADALETİ GÖRMEK VE YAŞAMAK İSTERDİM AMA ELDEKİ ENSTRÜMANLAR BİZİ NE KADAR GERÇEĞE YAKLAŞTIRIYORSA O KADARINI GÖREBİLİYORUZ.HATTA BU KADARININ BİLE KULLANILMAYIŞI ASIL YARALAYICI OLAN.
Old 30-07-2007, 19:39   #29
calikusu_kamuran

 
Varsayılan

Hukuk, ne için?
Bütünün gayesine, engel teşkil etmeyecek nezaketi gösterebilmek için.Bütünlük içinde var olabilmeyi sağlayan her iş, nedir ki başka?
Old 30-07-2007, 21:10   #30
Hak Hukuk

 
Varsayılan

Hukukun temeli gerekçedir.Gerekçe hukuka açıklığı (glastnost) getirir.Gerekçe sayesinde ilgililer ikna ve teskin olurlar.Bu ise, adalet duygusunun tatmini demektir.
Adalet duygusunun tatmin edildiği toplumlarda, demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları sayılan siyasi partiler uzun ömürlü olurlar.Toplumun maşeri vijdanında hukuk var sayılmıyorsa, -mesela şu günlerde yapılan seçimin gösterdiği gibi – seçmenler habire değişik partilere oy veriyorsa bu, onların deli danalar gibi yeni bir hukuk arayışı içerisinde olduklarını gösterir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Türk Hukuk Sitesi Hukuk Çalışma Grupları Hakkında Bilgiler Admin Hukuk Çalışma Grupları Hakkında 4 14-11-2009 11:41
Hukuk Öğrencileri İçin BOSS Hukuk Lisans Eğitimi 37 29-11-2007 05:18
selcuk üni.hukuk fakültesi ögrencisiyim: konyada hukuk bürosunda çalışmak istiyorum rabia. Adliye Duvarı 0 16-06-2007 23:56
Hukuk ve Adalet Eleştirel Hukuk Dergisi Kış 2007 sayısı Makaleler Listesi Av. Ramazan Çakmakcı Ceza Hukuku Çalışma Grubu 0 09-02-2007 21:09
İlamsız İcra Takibi Başlatabilmem İçin Neler Yapmalıyım, Alacağım İçin Nasıl Dava Aça ufukgenturkoglu Hukuk Soruları Arşivi 3 02-03-2002 00:10


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08809900 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.