Nerden baksan adaletsiz...

Tecavüz mağduru kızın 'psikolojisinin etkilenip etkilenmediği'nin anlaşılması için rapor istenen Adli Tıp Kurumu 2011'e randevu verdi. İki kez intihara teşebbüs eden kız için daha erken rapor verilmesi istemini de kurum reddetti: İş çok...

Radikal Gazetesi'nde İsmail Saymaz imzası ile yeralan habere göre, öğretmeni tarafından tecavüze uğrayan öğrencinin ‘ruh sağlığının bozulup bozulmadığı’nın anlaşılması için rapor istenen Adli Tıp kurumu 15 ay sonraya randevu verdi.

Mahkeme, sürenin öne çekilmesini isteyince ATK, ‘iş yükü’ gerekçesiyle reddetti. ATK, “Günlük bakabileceğimiz hasta sayısı kadar randevu verilmektedir. Randevu tarihinin öne çekilmesi durumunda yeni verilecek tarihteki randevulu vakalar muayene edilemeyeceğinden tarihin öne çekilmesi mümkün değildir” dedi.

Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçer, ATK’nin randevu tarihini ‘sistem’ sorununa bağlıyor.

İstanbul’da, Mart 2008’de, bir lise öğretmeni 17 yaşındaki kız öğrencisini evine götürdü. İddiaya göre evde tecavüze yeltendi. Öğrenci, saldırıyı altı ay boyunca gizledi. Bu süreçte iki kez intihara kalkıştı. Daha sonra diğer öğretmenlerine anlattı.

Öğretmenlerin gayretiyle 3 Aralık 2008’de şikâyetçi oldu. İlk muayenede, bakire olduğu ama kızlık zarının zarar gördüğü belirlendi. Bu arada öğrenci, 2009 yılı içerisinde bir kere jiletle avuçlarını kesti, 3 Temmuz 2009’da ilaçla intihara kalkıştı.

ÖĞRETMEN MESLEKTEN ATILDI
Meslekten ihraç edilen öğretmene Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, TCK’nin (TCK) 103. maddesine göre ‘çocuğa cinsel istismar’ suçlamasıyla dava açıldı. Mahkeme, 18 Eylül 2009’da görülen duruşmada, psikiyatrik inceleme için ATK’den randevu istenmesine karar verdi. ATK 8 Temmuz 2011’e randevu verdi. Mahkeme, 9 Aralık 2009’da, randevunun daha öne çekilmesini istedi. Ancak 15 Ocak 2010’da ATK Başkanı Haluk İnce’den gelen yanıt, vahim manzaraya işaret ediyordu: "MÜMKÜN DEĞİL" “Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nda görevli çocuk psikiyatrisi ve psikiyatri uzmanlarının günlük bakabileceği hasta sayısı kadar randevu verilmektedir. Randevu tarihinin öne çekilmesi durumunda yeni verilecek tarihteki randevulu vakalar muayene edilemeyeceğinden randevu tarihinin öne çekilmesi mümkün değildir.” Son duruşma, 1 Nisan’da görüldü. Mahkeme Başkanı Meryem Üstüner, Yargıtay’a atandığı, yerine geçici başkan nezaret ettiği için kararsız kalındı. Duruşmada, “TCK’nın 103/6’nın yerine getirilmesinin çalışılmasına...” diye karar çıktı.

‘Çocuğa cinsel istismar’ı düzenleyen TCK 103. maddenin altıncı fıkrasında, “Mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, 15 yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur” şeklindeki, cezayı artıran bir hüküm yer alıyor. Bu koşulun sağlanması için ‘beden ve ruh sağlığının’ bozulduğunu saptayan rapor isteniyor. Yasada olmamasına rağmen uygulama, raporun ATK’dan alınması yönünde işletiliyor.

ÜNİVERSİTEDEN ATILABİLİR
Oysaki ATK’nın 15 Ocak 2010’daki yazısında bile, üniversitelerin Çocuk Psikiyatrisi ve Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan rapor aldırılması öneriliyor. Ve aslında dava Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyada, benzer bir rapor bulunuyor. İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Polikliniği’nin 21 Mayıs 2009 tarihli raporu, cinsel saldırıya işaret ediyor: “Travma sonrası stres bozukluğu, ileri düzeyde işlev kaybı ve Major depresyon tanılarının, kişinin sağlığını ve algılama yeteneğini basit tıbbi müdahaleyle giderilmeyecek düzeyde bozduğu, ruhsal bozuklukların kalıcı bozukluk niteliği yönünden izlenmesi ve altı ay sonra değerlendirilmesinin uygun olacağı...”

Kaynak : www.milliyet.com.tr

Piyasada dünya kadar psikolog, psikiyatrist vs doktor var. Adli Tıp'ın işi çoksa; doktorlar yetersiz kalıyorsa bünyesine başka doktorlar alıp muayene işlerini hızlandırabilirler. Örneğin bünyesinde 50-60 avukatın çalıştığı hukuk büroları var. Bu hukuk bürolarına rutin işlerin haricinde başkaca işler geldiğinde büro sahibi yeni avukat istihdam ederek işlerini yetiştirmeye çalışır. Mantık budur. Yoksa müvekkiline ben senin davanı 15 ay sonra açarım demez, diyemez.
Adli Tıp da sorun ne ise tam bilemiyorum; çözümü muamma değildir. Muamma olmadığını eminim.

Yasaları yaparken çok özen göstermeli diye düşünüyorum.Tecavüze uğrayıpta her zaman beden sağlığı belki bozulmayabilir ama, ruh sağlığı bozulmayan bir insan olabilir mi acaba. Bence tecavüze uğrayan erkek te olsa bayan da olsa ruh sağlığı kesinlikle herkesin bozulur diye düşünüyorum. Bu nedenle bu yorgunu yokuşa sürmekten başka bi şey değil. 2 kez intihara teşebbüs etmiş, bu ruh sağlığının bozulduğunu göstermiyor mu ?

Çok yazık...Olay tarihinden, yekunda, belki de 2-3 yıl sonra alınan bir rapor hüküm kurmaya ne kadar elverişli ve sağlıklı olabilir? -Tabii bu arada mağdurun hala yaşamı seçtiği düşünülürse...?! -

Sayın Meslektaşlarım,

Kanaatimce Adli Tıp Kurumundaki iş yoğunluğu ve yığılma azaltılabilir. Adli Tıp Kurumunun bu gibi davalardaki işi, bünyesinde Adli Tıp Anabilim Dalı bulunan tüm tıp fakülteleri tarafından yapılabilir ve rapor oluşturulabilir. Üniversite hastanelerinde incelemeler daha kısa sürede yapılabilmekte ve rapor tanzim edilmektedir. Ancak özellikle ceza yargılamasında yargıçlarımızın Adli Tıp Kurumu dışındaki kurumlara güvenle yaklaşmamaları nedeniyle hem Adli Tıp Kurumu iş yapamaz hale gelmekte hem de taraflar mağdur olmaktadır.

Saygılarımla
Av. Fatih KARACA

Malesef uygulama bu şekilde, yargıtay'ın görüşüde bu yönde.

Geçici rapor devlet hastahaneleri tarafından verilse bile dosya mağdur ile birlikte istanbul'a gitmeden karar verilemiyor.

Diyarbakır'dan bir mağdurun rapor için İstanbul'a gönderilmesi ne kadar doğru tartışma konusu ancak randevu taleplerinin şimdiden 2012'ye bırakılması hem suçun sanığı açısından hem de mağduru açısından olumsuz sonuçlar yaratmaktadır.

Yargıtay Ceza dairelerinin bağnaz uygulaması değişmediği sürece Türkiye de bu konuda tek yetkili yer olarak istanbul ATK kalmaya devam edecektir.