araç dolandırıcılığı

Sayın meslektaşlarım yardımınıza ihtiyacım olan bir konu var. Şöyle ki;
Müvekkil bir aracını satması için bir şahsa vekaletname veriyor, ancak vekaletname verildiği sürede banka hesabına araç bedeli havale yapılacağı beyan ediliyor. Hatta eft'nin yapıldığı ancak katılım bankası olması sebebiyle paranın bir gün sonra hesabında olacağını ifade ediyor. Akabinde müvekkil, dolandırıldığından şüphelinip şahsın ofisine gittiğinde kimseyi bulamıyor ve savcılığa suç duyurusunda bulunuyoruz. Araç bir kaç saat içinde 2 kez el değiştiiriyor. Sonra da plakası değiştirilerek İstanbulda bir galeriden satışa çıkarılıyor. Savcılık şu an araç üzerine şerh işledi ve aracın 7 kez satıldığını öğrendik. Şimdi bu aracın müvekkile devri nasıl sağlanır? Bu mümkün müdür? Alacak davası mı açılmalı? Alacak davası açılacak ise; aracı tüm alıp satanlara birlikte mi, vekaletnameyi alıp parayı ödemeyen kişiye mi açılmalı?
Yardımlarınızı bekliyorum şimdiden teşekkürler

Sevgili meslektaşım, uygulamada çok karşılaşılan bu meselede eskiden savcılıklar genellikle kyok kararı vermekte idi. Ancak aracın ilk satıştan hemen sonra çok kısa süre içinde birden fazla el değiştirmesi hayatın olağan akışına aykırıdır şeklinde yorumlandı ve bu işi yapanların mahkumiyeti ile sonuçlandı.

Burada ulaşmak istediğimiz amaç önemlidir. Zira benim kanaatimce olaya karışan bazı kişilerin cezalandırılacağı açık olmakla aracın son sahibi konumunda olan kişinin "iyi niyetli 3. şahıs" olup olmadığının araştırılması gerekir. Eğer olumlu ise aracın tarafınıza iadesi mümkün olmamakla, ceza davası neticesinde mahkum olacaklardan araç bedelini müteselsilen tahsil etmek hakkınız doğacaktır. Ama ceza davasının bekletici mesele yapılması da günedeme gelebileceğinden sizi uzun bir yol bekliyor.

Son zamanlarda sıkça yaşanan bu durum için en büyük açmaz, aracın bağlanabilmesi için ille de şüphelisi üzerine kayıtlı olması şartının aranması. Hal böyle olunca zaten cezası çok yüksek olmayan dolandırıcılık suçu artık yaygınlaşıyor. Aracı iade ettirmek yada bedelini tahsil etmek için elimizdeki tek çare; dolandırıcılık şüphelisinin ceza davası tehdidinden korkup müvekkilin maddi zararını karşılaması. Aksi bu halde bu kanuni boşluklar durduğu sürece, yakın gelecekte bu suçun tavan yapacağını tahmin etmek zor değil. Dürüst vatandaş herkesi kendi gibi bildiği için piyasadaki cambazlara yem oluyor.

Dolandırıcılık suçu için gözden kaçırılan husus "hile ve desise" hadisesidir. Anlattığınız olayda hile ve desise nerede onu göremedim. Ayrıca, savcılık nasıl şerh koyuyor? Belki "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçu açısından değerlendirmiştir diye düşünüyorum çünkü "Yetkisiz temsil" , "sebepsiz zenginleşme" , "sözleşmeden doğan borç" gibi HMK kapsamında hukuk mahkemeleri nezdinde çözülecek bir uyuşmazlık var...

Eğer anlattığınız olayda bir eksiklik yoksa bu olay basbayağı KYOK ile sonuçlanıp, Hukuk Mahkemelerine havale edilmesi gereken bir uyuşmazlıktır. Şahsi kanaatim bu şekildedir. İyi çalışmalar dilerim.