Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Manevi tazminat

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 10-09-2009, 13:50   #1
Burak Demirci

 
Varsayılan Manevi tazminat

Doğuştan kalbi delik olduğu yeni tespit edilen A şahsı, bu haliyle askere alınıyor. Askerlik esnasında birçok kez kalp sıkışması ve nefes daralması şikayeti yaşamış ve yapılan muayenesinde bir sorununun olmadığı belirtilmiş. Askerliğini bitirdikten sonra ise doktora gittiğinde yapılan tetkiklerle kalbinin delik olduğu tespit ediliyor.

Bu durumda A şahsının, kalbi delik olmasına rağmen, yani askere elverişli değildir raporunun kendisine verilmesi gerekmesine rağmen, askere alımda ve askerlik esnasında gerekli muayenelerin yapılmaması sonucu askerlik yapması sebebi ile manevi tazminat talebinde bulunulabilir mi? Saygılar.
Old 10-09-2009, 13:57   #2
köktaş

 
Varsayılan

Sayın Demirci,manevi tazminat istemenin bazı koşulları vardır.En başta kişinin bundan ağır elem ve üzüntü duymuş olması gerekir.Bunu kanıtlamak çoğu zaman zordur.hukuka aykırı davranış ile zarar arasında ilyet bağı olması gerekir.Bunu ispat edebilirseniz manevi tazminat isteyebileceğiniz görüşündeyim.
Old 10-09-2009, 21:55   #4
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Burak Demirci
Doğuştan kalbi delik olduğu yeni tespit edilen A şahsı, bu haliyle askere alınıyor. Askerlik esnasında birçok kez kalp sıkışması ve nefes daralması şikayeti yaşamış ve yapılan muayenesinde bir sorununun olmadığı belirtilmiş. Askerliğini bitirdikten sonra ise doktora gittiğinde yapılan tetkiklerle kalbinin delik olduğu tespit ediliyor.

Bu durumda A şahsının, kalbi delik olmasına rağmen, yani askere elverişli değildir raporunun kendisine verilmesi gerekmesine rağmen, askere alımda ve askerlik esnasında gerekli muayenelerin yapılmaması sonucu askerlik yapması sebebi ile manevi tazminat talebinde bulunulabilir mi? Saygılar.

Sayın Av. Cengiz Aladağ'ın haklı sorusuna katılıyorum. İlgili maddeleri bir kez daha ekliyorum incelemeniz için.


Borçlar Kanunu:

3 - ŞAHSİ MENFAATLERİN HALELDAR OLMASI

Madde 49 - (Değişik madde: 04/05/1988 - 3444/8. md.)

Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.

Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.

Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.

Türk Medeni Kanunu:

II. Saldırıya karşı
1. İlke
MADDE 24.- Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.
2. Davalar
MADDE 25.- Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.
Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.
Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.
Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; mirasbırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.
Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.

Kişilik Hakkı ile ilgili Yargıtay Ölçütü:
Old 10-09-2009, 22:12   #5
yeditepelişehir

 
Varsayılan

Biraz zorlama gibi görünebilir ama bence şu şekilde gelişmeler yaşandıysa manevi zarar oluşmuştur diyebiliriz.Şöyle ki kısa dönem olsun uzunn dönem olsun yedek subay olsun acemilik döneminde hiç de küçümsenemeyecek efor sarfetmek gereken spor ve eğitim çalışmaları yapılmaktadır.Sağlıklı bir çok arkadaşımızın daha evvel spor yapmamışlarsa bu eğitimler esnasında düşüp bayıldığı ve çeşitli rahatsızlıklar geçirdiğine şahit olmuşuzdur.Bir de burası ''asker ocağı ana kucağı değil'' anlayışı mevcut olduğundan ve komutan faktörü (korkusu) bulunduğundan askerler dertlerini anlatamayabilirler.Müvekkiliniz de bu çalışmalar esnasında her sabah ' acaba bugün bir şey olacak mı şurda nefesim kesilip ölecek miyim '' korkusu yaşamışsa bence manevi zarar oluşmuştur. Sonuçta bu kol bacak vs ağrısı değil kalple ilgili bir sorun ve kişinin ölüm korkusunu her an hissetmiş olması çok da zorlama değildir gibi geliyor bana.
Old 10-09-2009, 22:19   #6
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Fatih G
Biraz zorlama gibi görünebilir ama bence şu şekilde gelişmeler yaşandıysa manevi zarar oluşmuştur diyebiliriz.Şöyle ki kısa dönem olsun uzunn dönem olsun yedek subay olsun acemilik döneminde hiç de küçümsenemeyecek efor sarfetmek gereken spor ve eğitim çalışmaları yapılmaktadır.Sağlıklı bir çok arkadaşımızın daha evvel spor yapmamışlarsa bu eğitimler esnasında düşüp bayıldığı ve çeşitli rahatsızlıklar geçirdiğine şahit olmuşuzdur.Bir de burası ''asker ocağı ana kucağı değil'' anlayışı mevcut olduğundan ve komutan faktörü (korkusu) bulunduğundan askerler dertlerini anlatamayabilirler.Müvekkiliniz de bu çalışmalar esnasında her sabah ' acaba bugün bir şey olacak mı şurda nefesim kesilip ölecek miyim '' korkusu yaşamışsa bence manevi zarar oluşmuştur. Sonuçta bu kol bacak vs ağrısı değil kalple ilgili bir sorun ve kişinin ölüm korkusunu her an hissetmiş olması çok da zorlama değildir gibi geliyor bana.

Soruda gözden kaçırdığınız bir husus olabilir mi?

Alıntı:
Yazan Burak Demirci
Doğuştan kalbi delik olduğu yeni tespit edilen A şahsı, bu haliyle askere alınıyor. Askerlik esnasında birçok kez kalp sıkışması ve nefes daralması şikayeti yaşamış ve yapılan muayenesinde bir sorununun olmadığı belirtilmiş. Askerliğini bitirdikten sonra ise doktora gittiğinde yapılan tetkiklerle kalbinin delik olduğu tespit ediliyor.
Old 10-09-2009, 22:25   #7
yeditepelişehir

 
Varsayılan

Soruda önemli bir hususu gözden kaçırmışım Cengiz Bey,haklısınız.Bu durumda cevabım neredeyse tamamen değişiyor.Ama şikayetleri üzerine askerdeyken muayene için gittiği revirde yada askeri hastanede kalbinin delik olduğu anlaşılmıyor da sivilde nasıl anlaşılıyor? Kendim cevaplıyorum sorumu.Sanırım burda ihmal veya özensizlik olsa da somut bir zarar oluşmadığı,şahıs ölmediği yada sakatlık vs yaşamadığı için şanslı olduğuna dua etmeli diye düşünüyorum.
Old 10-09-2009, 22:56   #8
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Burak Demirci
Doğuştan kalbi delik olduğu yeni tespit edilen A şahsı, bu haliyle askere alınıyor. Askerlik esnasında birçok kez kalp sıkışması ve nefes daralması şikayeti yaşamış ve yapılan muayenesinde bir sorununun olmadığı belirtilmiş. Askerliğini bitirdikten sonra ise doktora gittiğinde yapılan tetkiklerle kalbinin delik olduğu tespit ediliyor.

Kişinin doğuştan kalbinin delik olması ve akabinde yıllar sonra kalbinin delik olduğunun tespit edilmiş olmasından maada;
şayet asker iken "kalbinin delik olduğu teşhisi" konularak tedavi edilmesine geçilse idi ve asker iken "ağır eğitimlerinin" böylece yapılmamış olması sağlansa idi bu kişinin tedavi sürecinde bir fark oluşmakta mıdır?
Alıntı:
Yazan Burak Demirci
askere alımda ve askerlik esnasında gerekli muayenelerin yapılmaması
ve teşhisin geciktirilip ağır eğitime tabi tutulması ve tedaviye bu süreçte geçilmemiş olması kişiye zarar vermiş durumda mıdır?

Saygılarımla...
Old 10-09-2009, 23:04   #9
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hades
Kişinin doğuştan kalbinin delik olması ve akabinde yıllar sonra kalbinin delik olduğunun tespit edilmiş olmasından maada;
şayet asker iken "kalbinin delik olduğu teşhisi" konularak tedavi edilmesine geçilse idi ve asker iken "ağır eğitimlerinin" böylece yapılmamış olması sağlansa idi bu kişinin tedavi sürecinde bir fark oluşmakta mıdır?

ve teşhisin geciktirilip ağır eğitime tabi tutulması ve tedaviye bu süreçte geçilmemiş olması kişiye zarar vermiş durumda mıdır?

Saygılarımla...

Tüm bu soruların yanıtı "evet" olsa, manevi tazminat koşulları oluşur mu?
Old 10-09-2009, 23:15   #10
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Av. Cengiz Aladağ,

Sorumun sebebi: askerde iken muayene eden doktorun kişisel kusuru sebebiyle teşhisi ve dolayısıyla tedavi sürecini başlatmasını atlaması, görülen ağır eğitim sonucu hastalığın seyrinde ağırlaşma ve tedavi sürecinde zorluk söz konusu mudur (malum doktor değiliz ve ayrıntıları Sayın Demirci muhtemelen bilmektedir) öğrenebilirsek bir değerlendirme yapabiliriz (diye düşünüyorum )

Saygılarımla...
Old 11-09-2009, 08:49   #11
JACELYN

 
Varsayılan

Ben de sayın Aladağ'a katılıyorum.Sayın Demirci'nin anlattığına göre müvekkili açısından herhangi bir zarar doğmamış, bu durumda manevi tazminat isteme hakkı da doğmamıştır. Neye dayanarak manevi tazminat isteyecek.Manevi tazminat üç halde istenebilir:
1- Ölüm halinde ( bu hali geçelim )
2- Bedensel bütünlüğün ihlali halinde ( bu hal de yok )
3- Kişilik haklarının ihlali halinde ( bu hal de yok görünüyor)
Old 11-09-2009, 09:05   #12
Burak Demirci

 
Varsayılan

Değerli meslekdaşlarım; yanıtlarınız için ayrı ayrı teşekkür ederim.
Aslında burada tam olarak anlatmak istediğimiz husus şu; Bu kişi, askere alımda yapılan muayenelerde hastalığı tespit edilmiş olsa idi "askerliğe elverişli değildir" raporu alarak askerlik yapmayacaktı. Dolayısıyla askerlik esnasındaki zaman kaybı, psiokolojik ve bedensel zorlukları çekmeyecekti. Yani gerekli muayeneler tam manada ve eksiksiz olarak yapılmış olsa idi bu kişi askerlik yapmayacak idi. Zorlama bir yorum olsa da, manevi zarardan kastımız budur.
Old 11-09-2009, 09:06   #13
av.pınar

 
Varsayılan

olayı bir de şu açıdan değerlendirsek,

kişinin daha önceki tıbbi mauyenelerinde kalbinin delik olduğu anlaşılmıyor. Askerden sonra kalbinin delik olduğu anlaşıldığına göre,
kusurlu davranan hekimdir.
tedaviye geç başlandığından dolayı tıbbı muayenesini hatalı(kusurlu) yapan hekim ve/veya kuruma karşı tazminat talebinde bulunabileceği kanaatindeyim.
Old 11-09-2009, 11:44   #14
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Burak Demirci,
İnternette yaptığım araştırma neticesinde söz konusu "kalbin delik" olmasının tıbbi literatürde "ventriküler septal defekt"(VSD) olarak isimlendirildiğini öğrendim (fakat birçok çeşidi varmış); akabinde Milli Savunma Bakanlığı web sayfasında yer alan aşağıdaki karara ulaştım. Özellikle hastalıkla ilgili tarafınıza bilgi vermek amacıyla ekliyorum. 8 ve 10 no lu mesajlarımda yazdığım gibi doktorun kişisel kusurundan kaynaklı olarak müvekkilinizin tedavi sürecinde bir zarar doğup doğmadığı açısından olayı değerlendirmeniz gerektiği; şayet bu şekilde bir zarar varsa illa ki kişinin ölmesinin beklenmesi gerekmeyeceği kanaatindeyim. Ayrıca bedensel bütünlüğün bozulması konusunda kişinin illa ki gözümüzle gördüğümüz bir yerinde bir sakatlık olması da gerekmez (diye düşünüyorum )

Alıntı:

Karar Dairesi:AYİM.2.D.
Karar Tarihi:10.12.2001
Karar No: E.1999/850
Karar No: K.2001/882

Davacılar vekili 13 Eylül 1999 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin yakını.......................’ nün askerlik hizmetini yapmakta iken 8.11.1998 tarihinde vefat ettiğini, ölüm nedeni olarak “ kalp yetmezliği” nin gösterildiğini, kalp hastalığı olan bir kimsenin askere alınırken yapılan sağlık muayenesinde bu rahatsızlığının terhis edilerek askere alınmaması, hiç olmazsa geri hizmetlerde istihdamı gerektiğini,
1 Kasım 1998 gecesi rahatsızlanarak doktora götürülen müteveffanın 2.11.1998 günü GATA’ ya sevkine karar verildiğini, ancak öldüğü 8 Kasım 1998 tarihine kadar yeterli araç ve gerece sahip tam teşekküllü bir hastaneye ulaştırılmayarak gecikildiğini, zamanında GATA’ ya ulaştırılsaydı ölüm olayının meydana gelmeyeceğini, müteveffanın ölümüne kalp krizinin neden olmadığını, krizin yeterli ve etkin müdahale yapılmamasından, gecikmeden dolayı ölümle sonuçlandığını, ölüm ile anne ve babanın desteklerini yitirdiğini, tüm davacıların acı ve elem duyduklarını, bu nedenlerle davacı baba ................. ve davacı..................... için ayrı ayrı 500.000.000.TL. maddi, 300.000.000. ar TL. manevi, kardeşler..............., ..................,................,.............. ., ...............,............... ve ............ için ayrı ayrı 150.000.000.ar TL. manevi tazminat istemi ile işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Adli ara verme süresi sonunda ve yasal süre içinde açıldığı anlaşılan davada, idarenin süreye ilişkin itirazına iştirak edilmemiştir.
Ölüm olayı nedeniyle adli soruşturma yapılmayıp idari soruşturma ile yetinildiği anlaşılmakla, bu konuda düzenlenen “İdari Tahkikat Raporunda: “ Er .................. 1 Kasım 1998 tarihinde gece rahatsızlanarak acilen 59 ncu Top.Er Eğt.Tug.K.lığı revirine kaldırılmıştır. Nöbetçi tabip tarafından hastaya-serkap öyküsü ile gelen hastada halen Ta normal, Trıcüsput Odak Sistatik Sufle gözlenmiştir. 2 Kasım 1998 tarihinde viziteye çıkması uygundur_ tanısı konmuştur. 2 Kasım 1998 tarihinde Erzincan 200 Yt.As.Hastanesine tedavi için gönderilen hasta, buradan Ankara Gülhane Askerî Tıp Akademisine sevk edilmiştir. 5 Kasım 1998 tarihinde As.Kurye uçağına binmek üzere olan hasta rahatsızlanarak tekrar Erzincan As.Hastanesine kaldırılmıştır. Kardiyoloji servisi yoğun bakım ,ünitesinde tedavi altına alınan hastaya kalp rahatsızlığı (Ventriküler Septal Defekt) tanısı konmuştur. 8 Kasım 1998 günü saat 10.40’ da hastanın solunumu ve nabzı durmuştur. 40 dakika süre ile suni teneffüs (reanimasyon) işlemi uygulanan hasta kurtarılamayarak saat 11.10’ da vefat etmiştir. Askerî savcılıkça eceli ile ölüm olduğundan dolayı soruşturma yapılmamıştır” denilmektedir.
Dava dosyasının tetkikinden;
Davacıların yakını müteveffa.........................’ nün Erzincan 3.Or.548 nci İs.İnş.Tb.2.B.de er olarak askerliğini yapmakta iken ilk kez 23.7.1998 tarihinde baygınlık şikayeti ile viziteye çıktığı, gerekli ilaçlarının verildiği,
İkinci kez 16.9.1998 tarihinde viziteye çıktığı “ N.F.M” tanısı konulduğu, daha sonra 28.10.1998 tarihinde viziteye çıktığı, acile olarak sevkedildiği, 59.Tug.Revirinde Tbp.Atğm.............................tarafından “ P.Ulcus aktivesyonu tanısı konan hastaya ilaçları verildi. 3 (üç) gün yatak istirahati uygundur” denildiği, 1.11.1998 tarihinde acil olarak sevkedildiği Tugay revirinde Hv.A.Uçuş Tbbi Ütğm. Metin ÖZTÜRK tarafından “ Serkap öyküsü ile gelen hastada T.A normal olup tricüspit odakta sistolik sufl gözlenmiştir. 2.11.1998 tarihinde viziteye çıkması uygundur” denildiği,
2.11.1998 günü Erzincan Askerî Hastanesince sevk edildiği, Askerî Hastanece de Ankara GATA Kardiyoloji ABD.na sevkine karar verildiği, Kurye uçağı ile Ankara’ ya sevk edilmekte iken fenalaşması üzerine Erzincan Askerî Hastanesinde bırakılan hastanın V.S.D.(Ventriküler Septal Defekt) tanısı ile izlendiği, tedavilere rağmen 8.11.1998 günü hastanede öldüğü anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesinde ileri sürüldüğü gibi, davacıdaki hastalığın yorucu ve stresli ortamda, soğuk hava şartlarında, üşütmeye bağlı olarak oluşup oluşmayacağı, müteveffanın ölümünün geç teşhis ve yeterli tedavi yapılmamasından kaynaklanmış olup olmadığının tespiti amacı ile bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, karar verilmiş, resen tayin olunan Hacettepe Üniversitesi Kardiyoloji ABD.da görevli Prof.Dr..................., Prof Dr....................., Doç.Dr......................’ dan müteşekkil kurul tarafından düzenlenen 1.11.2000 gün ve 462 sayılı Bilirkişi raporunda; “ Müteveffa Er .........................’ nün askerlik hizmeti süresince geçirdiği muayene ve müşahade belgeleri incelendi: Erzincan Asker Hastanesi’ nde yapılan Fizik Muayene ve Laboratuvar tetkiklerinin (Akciğer grafisi, EKG, kan sayımı ve biyokimyası, idrar tetkiki, ultrasonografi ile yapılan kardiyak inceleme) Ventriküler Septal Defekt (VSD) tanısını desteklediği ve beraberinde Kalp Yetmezliği; olası İnjektif Endokardit ve Böbrek Yetmezliği olabileceği anlaşılmıştır. Erzincan Asker Hastanesi’ nde tedavi bu tanılara yönelik olarak yapılmıştır, müteveffa Er................., 548.İs.İnş.Tb.2 Bölüğe ait Vizite Defterindeki kayda göre 2.11.1998 tarihinde VSD tanısı ile (2 gün istirahat) Kardiyoloji Polikliniğine sevk edilmiştir.
VSD doğuştan olan bir kalp hastalığıdır ve teşhisi için bazen ileri tetkike ihtiva duyulabilir. Bu hastalık yorucu, stresli ortamda ve soğuk hava şartlarında üşütmeye bağlı olarak meydana gelmez. Ancak bu şartlarda vücut direncinin azalmasına bağlı olarak meydana gelebilecek mikrobik bir hastalık VSD’ li bir hastada İnfektif Endokardite yol açabilir.
Temmuz 1998’ den itibaren müteaddit defalar viziteye çıkan ve muayene edilen müteveffa er .........................’ nün ölümünün geç teşhis ve buna bağlı olarak geç ve yetersiz tedavi yapılmasından kaynaklandığı düşünülebilir”
denilmektedir.
Taraflara tebliğ edilen bilirkişi raporuna davalı idarece 19.12.2000 tarihinde ve süresinde “ raporun açıklama kısmı ile sonuç kısmı arasında herhangi bir paralellik bulunmadığı gibi sonuç (kanaat) kısmının yeterli ve objektif esaslara dayanmadığı, doğuştan gelen kalp rahatsızlığının tedavi edilebilirliğinde kesin olmadığı dikkate alındığında idarenin yasal sorumluluklarını sonuna kadar yerine getirdiği” belirtilerek itiraz edilmesi üzerine, idarenin bu itirazları belirtilerek aynı bilirkişi kurulundan alınan 26 Şubat 2001 tarihli Bilirkişi Ek raporunda:
“ Ventriküler septal defekt (VSD), hastaya sistemik muayene yapıldığı zaman genellikle teşhis veya şüphe edilebilen bir hastalıktır. Teşhis de şüphe var ise ileri tetkik için imkanları olan bir merkeze sevk edilmesi gerekir.
Baygınlık şikayetiyle gelen bir hastada normal şartlarda sistemik muayene yapılması gerekir. Müteveffa Er ......................’ nün ilk kez 23.7.1998’ de baygınlık şikayetiyle viziteye çıktığı dosyanın incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Hastaya VSD ve muhtemel İnfektif Endokardit tanısı geç konulmuştur. VSD ile muhteml infektif endokardit tanısı konulduktan sonra uygulanan tedavi (ilaç seçimi, doz ve zamanlama yönünden) yetersizdir”
denilmektedir.
Ek rapor taraflara tebliğ edilmiş, tebliği takiben davalı idare 11 Nisan 2001 tarihli dilekçesi ile “ Hacettepe Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalının 26.2.2001 gün ve 28/79 sayılı ek bilirkişi raporunun yeterli incelemeye dayandırılmadığı, tıbbi müşahadeye uygunluk arz etmediği, olayla ilgili idari tahkikat raporu, ayrıntılı kaza raporu, ölüm tutanağı ve hasta dosyası birlikte değerlendirildiğinde Er.....................’ nün 8.11.1998 tarihinde Erzincan Askerî Hastanesinde yapılan tüm tıbbi müdahalelere rağmen kurtarılmayarak hayatını kaybettiği, olayda kusurlu bulunan herhangi bir personel tespit edilmediği ve olayla ilgili adli soruşturma da yapılmamış olduğu dikkate alındığında ek bilirkişi raporunun kabulüne imkan görülmediği, Yüksek Mahkemece kabul edildiği takdirde Yüksek Sağlık Sınavı veya Adli Tıp Kurumundan alınacak rapora göre değerlendirme yapılması gerektiği” belirtilerek itiraz edilmiş ise de gerek rapordaki, gerek ek rapordaki, açıklamalar karşısında idarenin bu son itirazına itibar imkanı görülmemiştir.
Kamu hizmeti yürüten idarenin halin icabına ve ihtiyaca göre hizmeti devamlı ve en iyi şekilde topluma arz etmesi hizmeti yürütürken kimsenin zarara uğramamasını sağlamak amacı ile gerekli önlemleri alması zorunludur. Bu zorunluluğun gereği gibi yerine getirilmemesi hizmetin iyi işlemediğinin kanıtıdır.
Tıbbi bilirkişiler tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere; ilk kez 23.7.1998 tarihinde baygınlık şikayeti ile viziteye çıkan müteveffaya VSD ve mühtemel infektif Endokardit tanısının geç konulması ve buna bağlı olarak geç ve yetersiz tedavi uygulandığından davacının hastalığını teşhis ve tedavi eden tıbbi birimlerde hizmetin iyi işlemediği dolayısı ile idarenin hizmet kusuru içinde bulunduğu anlaşılmakla, ölüm olayı nedeniyle zarara uğrayan davacıların zararlarının davalı idarece karşılanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Mahkememizin yerleşik içtihatlarına göre; T.C.Emekli Sandığı iştirakçisi olmayan bir kimsenin vazife malülü olması halinde varislerine Emekli Sandığınca bağlanan aylıklar ve ödenen tütün ikramiyeleri olay nedeniyle sağlanan yarar kabul edildiğinden bu husus araştırılmış, T.C.Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce kendilerine aylık bağlanmadığı tespit edilen davacı anne ve babanın ölüm olayı nedeniyle maruz kaldıkları maddi zararlarının tespiti amacı ile bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, re’ sen seçilen bilirkişi tarafından düzenlenerek Mahkememize tevdi edilen 11.10.2001 tarihli bilirkişi raporunda davacı anne......................’ nün 2.059.610.636.TL., davacı baba..........................’ nün 2.543.208.961.TL. maddi tazminat hakedişleri bulunduğu bildirilmiştir.
Taraflara tebliğ edilen bu rapora itiraz edilmemiş, ilmi verilere, mahkememizin yerleşik içtihatlarına uygun bulunan bilirkişi raporu Kurulumuzca da kabul edilerek rapor doğrultusunda ve istemlerine bağlı kalınarak uygulama yapılmıştır.
Davacıların, oğlu ve kardeşlerinin ölümü nedeniyle olay anında duydukları ve ömürboyu duyacakları acı ve ızdırabı kısmende olsa karşılayabilmek amacı ile olayın vukua geliş şekli ve tarihi, müteveffanın askerlik statüsü ve davacıların sosyal durumları, paranın alım gücü gözönünde bulundurularak davacılara uygun miktarda manevi tazminat verilmesi kabul edilmiş, ancak istemlerine bağlı kalınmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
1. Bilirkişi raporu uyarınca istemlerine bağlı kalınarak davacı anne ................... ve davacı baba.........................’ ye ayrı ayrı 500.000.000.TL.(BEŞERYÜZMİLYON TL.) MADDİ TAZMİNAT VERİLMESİNE,
2. Davacı anne ve babaya takdiren ve istemlerine bağlı kalınarak ayrı ayrı 300.000.000.TL.(ÜÇERYÜZMİLYON TL.) MANEVİ TAZMİNAT VERİLMESİNE,
3. Davacı kardeşler ................, ................., ..............., ................, ve...............’ ye takdiren ve istemlerine bağlı kalınarak ayrı ayrı 150.000.000.TL.(YÜZELLİŞER MİLYON TL.) MANEVİ TAZMİNAT VERİLMESİNE,
4. İstem olmadığından, hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarına faiz yürütülmesine yer OLMADIĞINA,
5. Davacılar tarafından peşin yatırılarak sarfedilen 25.250.000.TL.(YİRMİBEŞMİLYON-İKİYÜZELLİBİN TL.) posta pulu giderinin davalı idareden alınarak DAVACILARA VERİLMESİNE,
6. Davacılar tarafından peşin yatırılarak sarf edilen toplam 95.000.000.TL. (DOKSAN-BEŞMİLYON TL.) bilirkişi ücretinin DAVALI İDAREDEN alınarak DAVACILARA VERİLMESİNE,
7. Davacılar tarafından peşin yatırılan 10.900.000.TL.(ONMİLYONDOKUZYÜZBİN TL.) harcın İSTEK halinde DAVACILARA İADESİNE,
8. Hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarına göre davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri gereğince nisbi olarak hesabedilen 119.350.000.TL.(YÜZ-ONDOKUZMİLYONÜÇYÜZELLİBİN TL.) vekalet ücretinin davalı idareden alınarak DAVACILARA VERİLMESİNE,
KARŞIOY YAZISI
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin bu güne kadar ki yerleşik içtihatları yedi yaşından küçük kardeşlere manevi tazminat verilmemesi yönündedir. Bu cümleden olarak davacı kardeş ............. 20.3.1992, davacı diğer kardeş 18.7.1993 doğumlu ve yedi yaşından küçük olup, ölüm tarihinde kardeş ölümünü idrak ve bundan üzüntü duyacak yaşta olmadıklarından bu iki kardeşin manevi tazminat istemlerinin reddi gerektiği görüşü ile çoğunluğun aksi yönde olunan görüş ve kararına katılmıyorum. 10.12.2001


Saygılarımla...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
manevi tazminat Av. İsa kargın Meslektaşların Soruları 10 13-11-2008 20:26
manevi tazminat ncoban Meslektaşların Soruları 4 28-02-2008 15:21
Manevi tazminat avangardea Meslektaşların Soruları 15 06-07-2007 14:09
Manevi Tazminat Av.Murat Bölükbaş Meslektaşların Soruları 4 09-02-2007 15:47
Manevi Tazminat Mahmut Hukuk Soruları Arşivi 3 27-02-2002 20:33


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07517290 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.