Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

ortaklığın giderilmesi davasında muvazaa iddiası

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 23-11-2011, 13:50   #1
furugferruhzad

 
Varsayılan ortaklığın giderilmesi davasında muvazaa iddiası

Bir tazminat alacağı icra dosyasında alacaklı vekiliyim.Davasını müvekkil kendisi takip etmiş ve kazanmış bir miktar alacağın davalılardan alınması hüküm altına alınmış.Davalılarda hiç bir mal varlığı yok.Dosyayı aciz vesikasına bağladım.Tazminat davası devam ederken davalılara murislerinden(tazminat davasında kazayı yapan ve ölen karşı taraf)intikal eden taşınmazlar için ortaklığın giderilmesi davası açarak taşınmazları satış yoluyla 3.kişiye devretmişler.Maalesef müvekkil bu taşınmazlar üzerine tedbir koyduramamış,gerçi koydursa bile yine de mahkeme kanalı ile satış olduğu için devrine engel olamayacaktı ama o başka bir konu tabi.Bu aşamada;

1)Müvekkil bu taşınmazları davalıların yakın akrabalarına aldırdığını gerçekte amacın ortaklığı gidermek ve satış yapmak olmayıp malları kaçırmak olduğunu bu hususta bir çok tanık olduğunu para yatırılmış ve çekilmiş olsa da paranın iade edildiğini beyan ediyor.YANİ KISACA ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ DAVASINDA MUVAZAA VAR DİYOR.Böyle bir şey mümkün mü eğer mümkünse tanık deliline başvurulur mu?

2)Tapuyu incelemedim ancak diyelim ki muvaza mümkün ve ispatladık ancak muvazanın tarafı olan malı satın alan(kayıt üzerinde)3.kişi(akraba) bu taşınmazları yine devretse bu kişiye de muvaza iddiasında bulunulurmu?Yani kısaca İKİ TARAF ARASINDAKİ MUVAZALI İŞLEM TAPUDAKİ KAYDA GÜVENEREK İYİ NİYETLE MAL İKTİSAP EDENE KARŞI DA İLERİ SÜRÜLÜR MÜ?(KÖTÜ NİYETLİ İSE İSPAT EDİLEREK SÜRÜLÜR ORASI KESİN)

3)Devlet tarafından yapılan resmi bir ihaleye bir şekilde danışıklı olarak giren ve malın kaçırılmasına sebebiyet veren kişinin cezai bir sorumluluğu olur mu?ceza Zamanaşımı süresi nedir?
Old 24-11-2011, 14:02   #2
M.SERDAR DEMİRTAŞ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/17-401
Karar: 2010/500
Tarih: 13.10.2010
ÖZET: Somut dava İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davaların dinlenebilmesi için alacaklının borçluda gerçek bir alacağının olması, borcun tasarruftan önce doğması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması ve borçlu hakkında alınmış aciz belgesinin bulunması gereklidir. Davacı vekili borcun 2005 yılı başlarında başlayan ticari ilişkiden doğduğunu iddia etmiş, fatura ve cari hesap dökümlerini delil olarak bildirmiştir. O durumda mahkemece borcun doğumuna ait temel ilişkisi konusunda tarafların bildireceği delilleri toplamalı ve gerektiğinde şirket defteri üzerinde inceleme yaptırılarak borcun iptali istenen tasarruftan önce doğduğunun ispatlanması halinde işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmelidir.
(2004 sayılı İİK m. 277)
KARAR METNİ:
-YARGITAY İLAMI-
Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karaman 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.06.2008 tarih ve 2006/379 E., 2008/165 K. s. kararın tetkiki davacı vekili ve davalılar Mehmet E. ve Yunus Ö. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 07.04.2009 tarih ve 2008/4864 E., 2009/2161 K. s. ilamı ile;
(“…Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı borçlu Mehmet E. Ö.'nun alacaklısından mal kaçırmak amacıyla Karaman, İ..... Mahallesi, 4175 Ada, 5 parseldeki hissesini 31.8.2005 tarihinde, A....... Mahallesi, 4181 Ada 5 parseldeki hissesini 19.8.2005 gününde yeğeni davalı Yunus'a onun da aynı taşınmazları dava dışı şahıslara sattığını belirterek, fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000.00.-YTL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, 4.4.2008 günlü ıslah dilekçesi ile de toplam 144.800.00.-YTL tazminatın borçlanma gününden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar vekili, davanın süresinde açılmadığını, tarafları ve konusu aynı olan derdest iki dava daha bulunduğunu, aciz belgesi sunulmadığını, borcun tasarruf gününden sonra doğduğunu, dava dışı şirketin borcu sebebiyle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davalıların iyiniyetli olduğunu; ayrıca, tazminatın yalnızca kötüniyetli üçüncü kişiden istenebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre özel hukuk ilişkisinden kaynaklanan ve dava dışı Kar AŞ'nin borcu sebebiyle şirket ortağı davalı Mehmet E. Ö.'ya müracaat edilemiyeceği, 19.8.2005 ve 31.8.2005 günlü tasarrufların 23.11.2005 günlü borçlanmadan önce yapıldığı, borçlanmada önce yapılan tasarrufların muvazaa sebebiyle iptali için hukuki yarar ve ilgisinin olması gerektiği, davacı tarafından davalı borçlunun temlik gününde ileride şahsen borçlanacağı öngörüşü ile alacaklıdan mal kaçırma inancı ile taşınmazları devrettiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davaların dinlenebilmesi için alacaklının borçluda gerçek bir alacağının olması, borcun tasarruftan önce doğması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması ve borçlu hakkında alınmış aciz belgesinin bulunması gereklidir.
Somut olayda davalı Mehmet E. Ö.; davacı şirkete borçlu olan Kar AŞ'nin kurucu ortağı ve yönetim kurulu üyesidir. Davalıların 17.11.2006 günlü savunma dilekçesinden de anlaşıldığı üzere davalı Mehmet E. Ö. ortağı olduğu borçlu Kar AŞ'nin borcuna karşılık şirket hakkında yapılan icra takibi sırasında şahsi çek ve senet vermiş, 23.11.2005 günlü protokol ile şirket borcuna kefil olmuştur. O durumda davalı Mehmet E. Ö. yönünden borcun doğum tarihi, ortağı ve kefili olduğu Kar AŞ'nin borçlandığı gün olarak kabul edilmelidir. Davacı vekili borcun 2005 yılı başlarında başlayan ticari ilişkiden doğduğunu iddia etmiş, fatura ve cari hesap dökümlerini delil olarak bildirmiştir. O durumda mahkemece borcun doğumuna ait temel ilişkisi konusunda tarafların bildireceği delilleri toplamalı ve gerektiğinde şirket defteri üzerinde inceleme yaptırılarak borcun iptali istenen tasarruftan önce doğduğunun ispatlanması halinde işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi doğru görülmemiştir...”)
gerekçesiyle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili ve davalılar Mehmet E. ve Yunus Ö. vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici sebeplere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalılar vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istem halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 13.10.2010 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı davalılardan Mehmet E. Ö.’nun alacaklısından mal kaçırmak amacı ile üzerinde kayıtlı taşınmazı sair davalıya sattığını amacının hakkında yapılan icra takibini sonuçsuz bırakma olduğunu iddia ederek yapılan satışın muvazaa sebebiyle iptalini,olmazsa İ.İ.Y. 277 ve devam eden maddelerine göre tasarrufun iptalini istemiştir.Mahkemece davaya konu olan tasarrufun borç gününden önce olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş Özel Daire davalının davacı şirkete borçlu olan dava dışı Kar A.Ş.nin kurucu ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu,daha sonra bu şirket hakkında yapılan icra takibi sebebiyle şirketin borcuna kefil olduğunu,şirketin borcunun doğduğu tarihin davacı vekilinin iddiasına göre 2005 yılı başları olup davalının da kefaletten dolayı sorumluluğunun asıl borcun tarihten başlayacağını,bu sebeple asıl borcun doğduğu gün araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekçesi ile H.G.K. da yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Aşağıda açıklanan sebeplerle bozma ilamına katılamıyorum:
Davacıya asıl borçlu olan dava dışı Kar A.Ş. dir,şirket sermaye şirketi olduğundan T.T.Y.nın 269/1 maddesine göre kendi mal varlığı ile sorumlu olup kurucu dahi olsa ortakların bir sorumluluğu söz konusu değildir.Bu halde davacının sorumluluğunun şirket ortağı olmasından değil şirketin borcuna kefaletten doğduğunun kabulü gerekir.Zaten davalının borcunun kefaletten doğduğu hususu hem Özel Daire tarafından hem de H.G.K. tarafından kabul edilmektedir.
Kefilin sorumluluğunu kefalet hükümleri içinde değerlendirmek gerekir.Kefil olan kişi yalnızca kendi kefalet koşullarına göre alacaklıya karşı sorumludur,ve borcu kefaletle birlikte doğar.Bilindiği gibi bir tasarrufun,İ.İ.Y.nın 277 ve devam eden maddelerine göre iptale konu olabilmesi için bu tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılması gerekir.Bu borç asıl borcun doğduğu gün olmayıp,kefilin kefalet gününde doğan kendi borç tarihidir.Asıl borçlu borcunu icra takibine rağmen ödemediği gibi kefil olan davalı da kefaletten doğan borcunu yerine getirmediğinden hakkında icra takibi yapılmıştır.Eğer kefil kendi kefaletinden sonra taşınmazını satmış olsa idi o zaman tasarrufun iptali söz konusu olabilecek idi.Bu sebeple kefilin borcunun başlangıcının asıl borçlunun borcunun başladığı tarihe çekilmesinin kanuni bir dayanağı bulunmamaktadır.
Davalı kefil asıl borçlunun borcuna kefil olurken davaya konu edilen mal varlığının da kefalete dahil olduğu yolunda herhangi bir taahhütte bulunmamıştır, alacaklı da onun kefil olduğu tarihteki mevcut durumu itibarı ile kefaletini kabul etmiştir. Kaldı kefaletin asıl borçlu hakkında başvurulan kanuni yolların yani icra takibinin semeresiz kalmasına neden olduğu, kefalet sebebi ile asıl borçlu hakkındaki takipten vazgeçildiği, bu sebeple zarara uğranıldığı da iddia ve ispat edilmemiştir.
Kefilin borcunun, asıl borcun doğduğu tarihe çekilmesi uygulamada birçok sorunları da beraberinde getirecektir, örneğin beş, altı yıl süren bir icra takibinde sonradan kefil olan kişinin bu beş, altı yıl içinde yaptığı tüm tasarrufların iptali söz konusu olabilecektir.
Sonuç olarak davalı kefilin borcunun kendi kefaleti ile başladığı,kefaletten doğan borcun asıl borç gününe çekilemeyeceği,kefaletten önceki tasarruflarla ilgili olarak kötüniyet iddiasında bulunulamayacağından yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesindeyim.
Kaynak: Corpus
[Copyright © Ced Dağıtım Medya Yazılım - Corpus Mevzuat ve İçtihat Programı]
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
6570 7/d ye göre açılan tahliye davasında kiracının muvazaa iddiası kocali Meslektaşların Soruları 2 06-12-2021 11:21
ortaklığın giderilmesi davasında husumet KOÇ Meslektaşların Soruları 11 08-03-2020 11:24
Ortaklığın giderilmesi davasında hisseli taşınmaz Av.Özlem PEKSÜSLÜ Meslektaşların Soruları 14 01-03-2016 16:22
Ortaklığın giderilmesi davasında tebligat krizantem Meslektaşların Soruları 3 11-05-2009 16:30
Ortaklığın giderilmesi davasında müdahale avukat1980 Meslektaşların Soruları 4 03-12-2006 19:02


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03975701 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.