Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Trafik kazasında maddi tazminat davasında ıslahdan sonra delil sunulması

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 16-06-2010, 12:21   #1
Av. Fatma B

 
Varsayılan Trafik kazasında maddi tazminat davasında ıslahdan sonra delil sunulması

2006 yılında gerçekleşen trafik kazasından dolayı 2006 yılında maddi ve manevi tazminat davası açtım. Davada tazminat miktarının hesaplanması için 3 kere bilirkişiye gidildi. Son rapor heyet raporuydu bu rapora göre ıslah ettim. Mahkeme ıslaha karşı beyanda bulunmak için davalı tarafa süre verdi karara çıkaracak. Fakat duruşma gününe 5 gün kala davalı yan davacılardan müteveffanın eşinin 2007 yılında evlendiğine dair nüfus kaydı sunmuş. Bu durumda davacı olarak ben delil sunma süresi bitmiştir kabul etmiyoruz desem davayı ıslah ettiğim miktardan sonuçlandırabilir miyim. Ya da benim düşünemediğim davayı ıslah edilen miktardan sonlandırabilecek bir düşüncesi olan var mı? davalı yan ben ıslah etmeden sunmadı bunu tam karara çıkacağı duruşmadan önce sundu? Bu bizi olumsuz etkiler mi? etkilemez mi? Ben kendi lehime çevirebilir miyim?
Old 16-06-2010, 13:06   #2
Levent Cirit

 
Varsayılan

Aşağıdaki Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere yasadaki 10 günlük süre kesin süredir. Bu nedenle dava dilekçesinin tebliği üzerine 10 gün içinde delillerinin bildirmeyen tarafın daha sonra delil bildirmesi mümkün olmamalıdır. (kararın son paragrafı)

T.C. YARGITAY
14.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/11451
Karar: 2006/894
Karar Tarihi: 07.02.2006

ÖZET: Somut olayda dava dilekçesi davalılara usulüne uygun olarak 20.11.2004 gününde tebliğ edilmiştir. Davalıların bu on günlük kanuni süreden sonra 3.12.2004 gününde mahkemeye müracaatları üzerine cevap süresinin duruşma gününe kadar uzatılmasına karar verilmiş, ve karşı davalarını bu süre içerisinde açmışlar ise de; yasada ön görülen on günlük süre kesin süre olup, bu süre geçtikten sonra verilen dilekçe üzerine cevap süresinin uzatılmasının kanuni dayanağı bulunmadığından, karşı davanın süre yönünden reddi isabetlidir.

(4721 S. K. m. 710, 722, 724, 729, 748, 755, 856, 1012) (634 S. K. m. 41) (2863 S. K. m. 7) (3194 S. K. m. 11) (3621 S. K. m. 12) (3226 S. K. m. 8) (1163 S. K. m. 15) (2924 S. K. m. 7) (1086 S. K. m. 195) (Tapu Sicili Tüzüğü m. 60, 61, 62, 63, 64) (YİBK. 22.12.1995 T. 1994/1 E. 1995/3) (YİBK. 05.07.1944 T. 1944/12 E. 1944/26 K.)

Dava: Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.10.2004 tarihinde verilen dilekçe ile temliken tescil, mülkiyetin aidiyetinin tespiti ile tapuya tescil, karşı davada ise ecrimisil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kıssen kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 7.7.2005 tarihli hükmün Yargıtay'ca tetkiki davacılar vekili ile karşı davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Karar: Davacılar 26.10.2004 günlü dava dilekçesi ile davalılar ile müşterek malik oldukları 115 ada 5 parsel s. taşınmaza davalıların muvafakatı ile iyi niyetle bina yaptıklarını ileri sürerek Medeni Yasanın 724. maddesi uyarınca temliken tescil, mümkün olmadığı taktirde binanın kendileri tarafından yapıldığının tespiti ile bu hususun tapu kaydına şerh verilmesini istemişler; davalılar ise 27.12.2004 günlü karşı dava dilekçesi ile elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemişlerdir.

Mahkemece temliken tescil isteminin reddine, taşınmaz üzerindeki binanın davacılar tarafından yapıldığının tespiti ile bu hususun tapu kaydına şerh edilmesine, karşı davanın on günlük kanuni sürede açılmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiş; hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

1- Kararın davacı-karşı davalıların temyiz itirazları yönünden yapılan incelemesinde;

Medeni Yasanın 724. maddesi uyarınca tescile karar verilebilmesi için, yapıyı kendi malzemesi ile yapan kişinin, inşaatın başından sonuna kadar iyi niyetli olması, sair bir anlatımla zeminin kendisine ilişkin olduğu, ya da 5.7.1944 günlü 12/26 s. İçtihadı birleştirme kararında da belirtildiği gibi mülkiyetin kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gerekir. Davacılar taşınmaza bina yapılmasına davalıların ya da miras bırakanlarının yazılı olarak muvafakat edildiği kanıtlayamadıklarından somut olayda iyi niyet koşulu gerçekleşmemiştir. Bu sebeple temyiz itirazları yerinde görülmemiş ve reddi gerekmiştir.

2- Davalı-karşı davacıların temyiz itirazları yönünden yapılan temyiz incelemesinde;

a) Önceki Medeni Kanunda bir hüküm bulunmasa da, <Beyanlar> başlıklı 4721 S. Türk Medeni Yasasının 1012. madde hükümü <Bir taşınmazın eklentileri, malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılır. Bu kaydın terkini, kütükte hak sahibi görünen tüm ilgililerin rızasına bağlıdır. Taşınmaz mülkiyetine ait kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek sair hususlar tüzükle belirlenir. Özel yasa hükümleri saklıdır> şeklindedir. Kanunun sözü edilen bu hükümü uyarınca genellikle tapu kütüğüne yazılarak alenileştirilmesinde fayda umulan hukuki ilişki ve fiili durum biçiminde tarif edilen her beyanın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterebilme olanağı yoktur. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünün beyanlar hanesine <beyanda> bulunulabilmesi için ya Medeni Kanunda bir hüküm olması, veya özel kanunlarda bu konuda bir hükme yer verilmesi, yahut tapu sicil tüzüğünde bir düzenleme yapılmış olması gerekir.

Türk Medeni Yasası'nın 1012. maddesine göre, bir taşınmazın eklentilerinin malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılması mümkündür. Önceki Medeni Kanundaki teferruat deyiminin karşılığı olarak yeni Medeni Kanunda kullanılan eklentiden maksat; asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel adetlere göre işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanımda birleştirme, takma veya başka bir şekilde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır. (Medeni Yasanın m. 856) Türk Medeni Yasası uyarınca beyanlar sütununda gösterilebilecek sair haklar ise, kanunun 748. maddesinde sözü edilen geçit haklarından sürekli olanlar, 755. maddedeki toprağın iyileştirilmesi işlemi yapılmak üzere taşınmaz maliklerinin alacakları kararlar, 710. maddedeki yetkili makamlarca belirlenmiş taşınmazın heyelan bölgesinde kaldığına dair beyanlardır. Özel kanunlar arasındaki 634 S. Kat Mülkiyeti yasası uyarınca da; her bağımsız bölüme ilişkin eklentiler, yönetim planı veya yönetim planında sonradan yapılan değişiklikler ve kat mülkiyeti yasanın 41. maddesi gereğince yapılan işlemler, devre mülk esasına tabi taşınmazlarda devremülk hakkı, yine özel kanunlardan olan 2863 S. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasının değişik 7. maddesine göre korunması gerekli kültür varlığı olarak belirlenen taşınmazlar, 3194 S. İmar Yasanın 11. maddesine göre ortaya çıkan işlemlerin sonucu, 3621 S. Kıyı Yasası'nın 12. maddesinde ön görülen kıyı şeridinde yapılan yapıların durumu, 3226 s. Finanssal Kiralama Yasanın 8. maddesine göre Finanssal Kiralama sözleşmesine konu taşınmaz mala ait sözleşmeler, 2981 S. İmar ve Gecekondu Mevzuatına aykırı yapılara uygulanacak bazı işlemleri düzenleyen kanun uyarınca hak sahibine tahsis beyanları, 1163 S. Kooperatifler Yasası'nın 15. maddesi uyarınca bir taşınmaza bağlı kooperatif ortaklığının cuz'i haleflere intikal edeceği hususu, ayrıca 2924 S. Orman Köylüsünün Desteklenmesine dair Yasanın 7. maddesine göre orman sınırı dışına çıkartılıp mülkiyeti kişilere devir edilen arazilerdeki mülkiyet takyitleri ve bu kabil bir araziyi zilyed olarak tasarruf edenlerin adları beyanlar hanesinde gösterilir.

Tapu Sicil Tüzüğü'nün 60. maddesi hükmünce kütüğün beyanlar sütununa ancak mevzuatın yazılmasını öngördüğü hususlar yazılabilir. Az yukarıdaki bölümlerde gerek Türk Medeni Yasanın ve gerekse özel kanunların beyanlar sütununa nelerin yazımına cevaz verdiğinden söz edilmiştir. Tapu Sicil Tüzüğü'nün 61. maddesi uyarınca teferruatın mülkiyet hakkı sahibinin yazılı talebi üzerine beyanlar sütununda belirtilmesi olanaklıdır. Tüzüğün 62. maddesi Türk Medeni Yasası'nın taşınmaz mal sicilleri ile ilgili hükümlerine göre kurulmaları artık mümkün olmayan ayni hakların, 63. madde medeni hakların kısıtlanmasına ait mahkeme kararlarının, 64. madde ise, işçi ve yüklenicinin işe başlama tarihi, inşaat ile ilgili sözleşmenin kütüğün beyanlar sütununda gösterilmesine olanak sağlamaktadır.

Gerek metni yukarıda yazılan Türk Medeni Yasası'nın 1012. ve gerekse Tapu Sicil Tüzüğü'nün 60. maddelerinden görülmektedir ki, mevzuatın yazılmasına izin vermediği bir belirtmenin kütüğün beyanlar sütununda gösterilebilme olanağı yoktur. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde;

Davacı-karşı davacıların kademeli istemi, binanın kendileri tarafından yapılığının tespiti ile tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesi istemine ilişkindir.

22.12.1995 gün ve 1/3 s. Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında vurgulandığı üzere, Eşya Hukukunda, muhdesatdan, bir arazi üzerinde arz malikinden başkasına veya bir paydaşa ilişkin yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe biçiminde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı, yalnızca şahsi bir haktır. (Türk Medeni Yasanın m.722, 724, 729).

Tüm bu açıklamalardan da anlaşıldığı üzere, taşınmaz üzerindeki binanın aidiyetinin tapu kaydının beyanlar hanesine şerh edilmesine olanak yoktur. Binanın davacılar tarafından yapıldığı hususunda taraflar arasında çekişme bulunmadığından ve ortaklığın giderilmesi davası sebebiyle davacıların hukuki yararı bulunduğundan taşınmaz üzerindeki binanın davacılara ilişkin olduğunun tespiti ile yetinilmesi gerekirken, ayrıca binanın davacılara ilişkin olduğunun tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesi doğru değil ise de; davalı-karşı davacıların temyiz itirazlarını karşı davalarına hasren yaptıkları ve bu hususu temyiz sebebi yapmadıkları anlaşıldığından binanın davacılara ilişkin olduğuna dair tapu kaydının beyanlar hanesine şerh edilmesi bozma sebebi yapılmamıştır.

b) Davalı-karşı davacıların karşı davaları yönünden yapılan temyiz incelemesinde;

Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 195. maddesinde <Davalı, ilk itirazları ile birlikte esas dava hakkındaki cevabını ve varsa karşı delillerini, dava dilekçesinin kendine tebliğinden itibaren on tarih veya hakim tarafından bir süre tayin edilmiş ise o süre içerisinde mahkeme kalemine bildirmek ve bir örneğini de davacıya tebliğ ettirmek zorundadır.> hükümü öngörülmüştür. Karşı davanın da bu on günlük sürede açılması gerekir. Dava dilekçesi davalılara usulüne uygun olarak 20.11.2004 gününde tebliğ edilmiştir. Davalıların bu on günlük kanuni süreden sonra 3.12.2004 gününde mahkemeye müracaatları üzerine cevap süresinin duruşma gününe kadar uzatılmasına karar verilmiş, ve karşı davalarını bu süre içerisinde açmışlar ise de; yasada ön görülen on günlük süre kesin süre olup, bu süre geçtikten sonra verilen dilekçe üzerine cevap süresinin uzatılmasının kanuni dayanağı bulunmadığından, karşı davanın süre yönünden reddi doğrudur. Bütün bu açıklamalar ışığında davalı-karşı davacıların temyiz itirazları da yerinde görülmediğinden reddi ile hükmün onanması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarda 1 bentte yazılı sebeplerle davacı-karşı davalıların temyiz itirazlarının 2 bentte yazılı sebeplerle davalı-karşı davacıların temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlerden alınmasına, 07.02.2006 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 16-06-2010, 13:52   #3
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Fatma B
2006 yılında gerçekleşen trafik kazasından dolayı 2006 yılında maddi ve manevi tazminat davası açtım. Davada tazminat miktarının hesaplanması için 3 kere bilirkişiye gidildi. Son rapor heyet raporuydu bu rapora göre ıslah ettim. Mahkeme ıslaha karşı beyanda bulunmak için davalı tarafa süre verdi karara çıkaracak. Fakat duruşma gününe 5 gün kala davalı yan davacılardan müteveffanın eşinin 2007 yılında evlendiğine dair nüfus kaydı sunmuş. Bu durumda davacı olarak ben delil sunma süresi bitmiştir kabul etmiyoruz desem davayı ıslah ettiğim miktardan sonuçlandırabilir miyim. Ya da benim düşünemediğim davayı ıslah edilen miktardan sonlandırabilecek bir düşüncesi olan var mı? davalı yan ben ıslah etmeden sunmadı bunu tam karara çıkacağı duruşmadan önce sundu? Bu bizi olumsuz etkiler mi? etkilemez mi? Ben kendi lehime çevirebilir miyim?

Sayın Av. Fatma B,

Sayın Prof. Dr Baki Kuru'nun Hukuk Muhakemeleri Usulü Kitabında açıkladığı üzere:
"Bir tarafın ispatla yükümlü olduğu bir vakıayı ispat için bütün delillerini göstermesine ve bundan başka delili olmadığını bildirmesine -delillerini hasretmesi- denir. Delillerini hasretmemiş olan tarafın yeni delil göstermesi, davayı değiştirme veya savunmayı genişletme sayılmadığından (yani karşı tarafın muvafakatına bağlı olmadığından) delillerini hasretmemiş olan taraf" yeni delil gösterebilir. Sayın Kuru, bu hususu -ıslahla yeni delil sunulması- konusunda izah etmiştir .

Saygılarımla...
Old 17-06-2010, 13:41   #4
Av. Fatma B

 
Varsayılan

Merhaba,
Duruşmamız bugündü, hakim ek rapor için bilirkişi heyetine tevdii etti. Ben delile muvafakat etmedim davanın değiştirilmesi, savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağına aykırıdır dedim hakim de kocanın evlenmesinin delil bildirdikten sonra gerçekleştiğini bu yüzden delil süresinin geçmediğini söyledi, ben de kocanın 2007 de evlendiğini bugün ise 2010 tarihinde olduğumuzu ayrıca ıslah edip karara çıkılacağı safhada yapmalarının kötü niyetli olduğunu ve davayı uzatma niyetlerinin olduğunu gösterdiğini belirttim. Bu durumla örtüşen Yargıtay kararı var mı eliniz de? Teşekkürler
Old 17-06-2010, 16:11   #5
Av.Dursun KARACA

 
Varsayılan

Kanaatimce, böyle bir durumda evlenme olayının bildirilmesi konusu delil sunma kapsamında bir durum olarak değerlendirilmemelidir. Maddi tazminat miktarını doğrudan etkileyecek, dava sırasındaki; evlenme, ölüm, reşit olma gibi hal değişiklikleri her zaman dikkate alınır. Üstelik müvekkilin bu gibi şahsi hal değişiklileri, bana göre davacı vekilince mahkemeye bildirilmelidir. Müvekkil ölseydi ölüm olayını vekil bildirmeyecekmiydi? Saygılar...
Old 18-06-2010, 17:07   #6
bulentuguzbalaban

 
Varsayılan dava tarihi koşulları geçerli olmalıdır.

yargılama aşamasında kişilerin yaşamlarındaki değişiklikler davanın seyrini değiştirmez , bir tek istisnası taraflardan birinin ölümü halidir. bu durumda da mirasçıları açısından verilecek karar da dava tarihi itibarı ile var olan koşullar çerçevesinde değerlendirilmelidir.

tartışmaya konu olan uyuşmazlıkta da, evlilik hususu anladığım kadarı ile yargılama devam ederken gerçekleşmiş , tazminat davalarında hakim dava tarihinde var olan zararın hesaplanmasını sağlayarak buna göre karar vermelidir kanaatindeyim.

davacı tazminat bedelini tahsil ettikten sonra evlenseydi aldığını geri verecek miydi? bunun hesaplaması nasıl yapılacaktı ?

davacının mütevaffa eşinin geliri ile yeni eşinin geliri veya ekonomik durumları da karşılaştırılacak mıdır ?

yargılama aşamasında meydana gelen her değişikilik değerlendirilecek olsa sonsuz olasılıkta davanın bitmesi mümkün olmayacaktır. BK hümkümleri çerçevesinde gerçek zararın tespit edilmesi gerekir, diğer bir anlatımla dava tarihi itibarı ile davacıların gerçek zararının tespit edilmesi ve buna göre karar ihdas edilmesi gerektiği düşüncesindeyim.
Old 18-06-2010, 17:28   #7
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 27.05.2002 T., Esas: 2002/2378, Karar: 2002/6358: "Davacılar N____ Y____ Ç____ vekili Avukat ____ tarafından, davalılar Y____ K____ ve diğeri aleyhine 13.10.1999 gününde verilen dilekçe ile trafik kazasından doğan maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 20.11.2001 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılardan S____ U____ vekili Avukat ____ tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

...
Dava, trafik kazasından doğan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiştir. Davacılardan N____ Y____ Ç____ olayda hayatını kaybeden D____ Ç____nin eşi olup, dosyaya sunulan nüfus kayıt belgelerine göre olaydan sonra 14.7.2000 tarihinde yeniden evlenmiştir. Ne var ki hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda davacı eşin yeniden evlendiği gözetilmeden hesaplama yapılmıştır. Davacı N. Y. Ç.'nin 14.7.2000 tarihinde evlendiği gözönüne alınarak bu davacı yönünden destekten yoksun kalma zararının evlenme tarihine kadar hesaplanmak üzere yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. "

Saygılarımla...
Old 19-07-2010, 16:06   #8
Av. Fatma B

 
Varsayılan İyi çalışmalar,

Davalının sunduğu delil listesine baktığımda davalı vekili delilleri arasında nüfus kayıt örneği yazmamış, ayrıca da vesair tüm deliller ya da mahkemece resen nazara alınacak tüm deliller vs gibi bir ibarede kullanmamış, sadece "davacı tarafın delil bildirmesinden sonra delil bildirme hakkımız saklı tutularak delil listemiz saygı ile sunulur" demiş, bu durumda karara çıkacağı celse nüfus kayıt örneği sunmaları HUMK'a aykırı değil mi? ayrıca delilleri arasında da söylediğim gibi nüfus kayıt örn. vs gibi ibareler de yok....
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Maddi hasarlı trafik kazasında manevi tazminat! Avukat Canip Kazan Meslektaşların Soruları 23 11-08-2009 11:02
trafik kazasında maddi manevi tazminat hakkı av.nesrinzeyneb Meslektaşların Soruları 10 30-04-2009 21:27
Trafik Kazasında Ölen Evlatlık/ Maddi Ve Manevi Tazminat İstemleri sarissa Meslektaşların Soruları 3 10-05-2007 14:58


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05238199 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.