Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

ssk girişi nasıl belirlenir

Yanıt
Konu Notu: 4 oy, 3,25 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-01-2007, 20:13   #1
av.mansur

 
Varsayılan ssk girişi nasıl belirlenir

müvekkilim 1976 da yurtdışına S.arabistan'a işçi olarak gitmiş...sonra türkiye ye dönüş yaptı...türkiyede de 1987 yılında sigortalı olmuş...
şimdi yurtdışı borçlanması yapan müvekkilin SSK ca ilk işe giriş tarihi(sigortalılık) S.arabistan daki çalışmaya başladığı tarih olarak kabuş edilmekte midir...
esenlikler
Old 16-01-2007, 09:53   #2
av.şahin kavukoğlu

 
Varsayılan

Sayın Av.Mansur;
ilk işe giriş tarihi yurtdışında çalışmaya başlanılan gündür.Aslında yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının yurtdışında geçen sürelerinin değerlendirilmesi hakkında kanunda yurtdışından kesin dönüş tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde borçlanmanın yapılması öngörülmüştür.Ancak 2003 tarihinde Anayasa Mahkemesi yurda kesin dönüş yapanlar,kesin dönüş sözcüklerinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bu sözcükleri yasa metninden çıkarmıştır.Bu iptal ile oluşan boşluk karşısında SSK aleyhine açılan davalar olumlu sonuçlanmıştır.ÖRN:Yargıtay Hukuk Dairesi'nin 2004/11519 E.ve 2004/121 K.sayılı dosyası.SSK;yargılama maliyetlerine katlanmamak amacıyla ve açılan davaların aleyhlerine sonuçlanması nedeniyle şu an için yurtdışı borçlanmalarını kabul etmektedir.

Dolayısıyla şu an ki duruma göre ssk'lı olma tarihi yurtdışında işe başlanılan tarihtir.
NOT:Yapılması muhtemel yeni düzenlemenin işçi aleyhine olma ihtimali olduğundan SSK'na derhal müracaatın faydalı olacağını düşünmekteğim.

Saygılarımla...
Old 16-01-2007, 15:22   #3
av.semire nergiz

 
Varsayılan

Sayın Mansur
Öncelikle müvekkilinizin bir an önce sskya başvursun ,ssk Türkiyedeki çalışmalarını toplarken bu arada müvekkiliniz eski pasaportlarının fotokopilerini eklemek suretiyle Suudi arabistanda hangi bölgede çalışıyorsa(Riyad veya Cidde olabiliyor)o bölgenin Türk konsolosluğuna dilekçe ile başvurarak çalıştığı yıllara ait bir belgenin tarafına verilmesini talep edecektir.Pasaportları varsa ortalama 1-1.5 ayda cevap veriliyor.B u belge ssk dosyasına ekleniyor ve yabancı ülke borçlanması günlüğü 2 dolardan hesaplanılarak ilgili kişi emekli ediliyor.Pasaportlar yoksa malesef kayıtlardan bulamıyorlar ve konsolosluk olumsuz cevap veriyor.Kolay gelsin
Old 16-01-2007, 17:03   #4
Av.Duran Küçüköner

 
Varsayılan

Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun

Kanun Numarası: 3201


Süre tespiti ve sigortalılığın başlangıcı
Madde 5 - Yurt dışındaki çalışılan sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerin, ev kadınlarının ise, pasaportundaki kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır.

Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.

Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.
Old 16-01-2007, 17:09   #5
Av.Duran Küçüköner

 
Varsayılan

HD 10, E: 1991/3846, K: 1991/6199, Tarih: 13.06.1991
[*]SİGORTALILIĞIN BAŞLANGICI

Sigortalının Türkiye’de sigortalı çalışması bulunmadığı, tahsiste sadece askerlik borçlanması ile yurtdışı hizmet borçlanmasıyla yetinilmesi gereken hallerde, sigortalılık süresinin ne yolda belirleneceğine ilişkin 3201 sayılı Kanun madde 5 ile 506 sayılı Kanunun değişik m. 60/F-3’deki istisnai hükümler sigortalılık süresinin m. 108’deki biçimde belirlenmesine engeldir.

3201 sayılı Kanun m. 5/son fıkra uyarınca, sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir. Yine, 506 sayılı Kanun m. 60/F-3 gereğince de bu kanuna göre tespit edilen sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler için borçlandırma durumunda, sigortalılığın başlangıç tarihi borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.

(506 s. SSK. m. 60/F-3) (3201 s. YDBTVYDGSSGBDHK. m. 5/son)

Davacı, Kurum kararının iptaliyle 1.1.1989 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

Davacının, 30.8.1966-21.1.1984 tarihleri arasında Federal Almanya’da çalıştığı ve 6262 gün prim ödediği ve bu çalışmaları 3201 sayılı Yasa uyarınca yöntemince borçlandığı ve 3279 sayılı Kanunla değişik (506 sayılı K. m. 60/F-4-2. cümle) gereğince de, 27.9.1962-28.10.1964 tarihleri arasındaki askerlik hizmetini borçlanarak primlerini ödediği, 31.10.1989 tarihinde Kuruma başvurarak yaşlılık aylığı bağlanmasını istediği, Kurum’un, isteği, sigortalılık süresine ilişkin koşulun gerçekleşmediği savıyla reddetmesi üzerine, davacının işbu dava ile, Kurum işleminin iptalini ve aylık bağlanmasını talep ettiği konularında taraflar arasında uyuşmazlık yoktur.

Uyuşmazlık, 506 sayılı Kanun m. 60/A-c’deki sigortalılık süresine ilişkin koşulun oluşup oluşmadığı konusundadır.

Gerçekten, davacı 55 yaşını doldurmadığından, anılan madde kapsamına girmekte ve bu nedenle "..25 yıldan beri sigortalı bulunma.." koşulu davada önem kazanmaktadır. Prim ödeme gün sayısına ilişkin koşul ise oluşmuştur.

Davacının 25 yıldan beri sigortalı bulunup bulunmadığının saptanması işleminin, sigortalılık süresinin saptanması anlamına geldiği kuşkusuzdur.

Sigortalılık süresinin ne şekilde saptanacağı konusu, 506 sayılı K. m. 108’de düzenlenmiştir. Ayrık bir hüküm bulunmadıkça, sigortalılık süresinin anılan maddeye göre belirlenmesi gerekir. Bu maddeye göre "..sigortalılık süresinin başlangıcı," ..yaşlılık sigortasının.. uygulanmasında sigortalılık süresinin başlangıcı bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir".

Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süresi ise, sürenin yukarda açıklanan başlangıç tarihi ile, sigortalının, tahsis yapılması için istekte bulunduğu tarih arasında geçen zaman kesitinden ibaret olacaktır.

Ne var ki, sigortalının Türkiye’de sigortalı çalışması bulunmadığı ve bu olayda olduğu gibi, tahsiste sadece askerlik borçlanması ile yurtdışı hizmet borçlanmasıyla yetinilmesi gereken hallerde, sigortalılık süresinin ne yolda belirleneceği konularında, 3201 sayılı Kanun m. 5 ile 506 sayılı Kanunun değişik m. 60/F-3’de istisnai hükümler vardır. Bu hükümler, sigortalılık süresinin m. 108’deki şekilde belirlenmesine engeldir. 3201 sayılı Kanun m. 5/son fıkra hükmüne göre "..Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.." Bu hüküm uygulandığında, borcun tamamen ödendiği tarih olan 4.7.1989 gününden, borçlanılan 17 yıl, 22 gün geriye gidildiğinde, 12.2.1972 tarihine ulaşılmaktadır. Borçlanılan askerlik dönemi bu tarihten önceye rastladığından, 506 sayılı K. m. 60/F-3’deki "..Bu kanuna göre tespit edilen sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler için borçlandırılma halinde sigortalılığın başlangıç tarihi borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür "hükmü gereğince, 2 yıl 1 ay, 1 gün askerlik süresi kadar geriye gidildiğinde, sigortalılık başlangıcı 11.1.1970 olarak belirlenecektir. 3201 sayılı Kanunun, 506 sayılı Kanunun ek ve tadillerden olduğu Dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerinden olmakla, fıkradaki bu kanun sözcüğünün 3201 sayılı Kanunu dahi kapsadığı ortadadır. 11.1.1970 tarihi ile tahsis talep tarihi arasında 25 yıllık süre geçmemiş bulunduğundan, 60/A-c madde koşulları oluşmamıştır.

Hükmün bu gerekçeyle onanması gerekir.

Sonuç : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan gerekçeyle (ONANMASINA), 13.6.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 24-08-2011, 17:22   #6
fatmas

 
Varsayılan uluslararası anlaşmaların tescil tarihine etkisi

Sn. Av. ŞAhin Kavukoğlu gibi ; ilk tescil tarihinin yurtdışında sigortalı olarak çalışmaya başlanılan gün olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünüyorum. YHGK'nun da bu yönde bir kararına ulaştım.

Uygulamada SGK yurtdışındaki ilk tescil tarihini değil Türkiyede ilk sigortalılık tescil tarihini esas alıyor ve
borçlanılan süre kadar sigortalılık başlangıç tarihini geriye getiriyor Zira Sayın Av. Duran Küçüköner'in de aktardığı gibi yasal düzenleme böyle .

Ancak uluslararası anlaşmalar sorunların hallinde gözardı ediliyor.



5510 Sayılı Yasanın 38. Maddesinde değişiklik yapan 5754 Sayılı Yasanın (17.04.2008 t.) 24.maddesinin birinci paragrafının son cümlesi ( Uluslararası Sosyal güvenlik Sözleşmeleri Hükümleri Saklıdır.) ifadesine yer veriyor.

aynı yasanın 79.madde sinde, 3201 Sayılı Yurt dışı hizmetlerinin borçlanılmasıyla ilgili yasanın, yurt dışı hizmet süresi borçlanmalarında ( Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini, bu Kanuna göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz.) hükmü düzenlenmiş ve bu Almanyada uzun yıllar çalışan , öncesinde TÜrkiye 'de sigortalı hizmeti bulunmayan vatandaşlarımızı son derece mağdur ediyor.

Anayasanın 90.maddesine göre Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla ; yürürlükteki kanunların , aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.



Almanya ile bu konuda imzalanan sözleşmenin 29/4 maddesine göre : Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına girişi, Türk Sigortasına giriş olarak kabul edilir.

Dolayısıyla mevcut yasal düzenleme anayasaya aykırıdır.

Nitekim yerel bir mahkemenin ; Almanya'daki sigortalılık başlangıcını Türkiye'den emeklilik için geçerli sayması ve kararın temyizi üzerine de direnmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/10-472 Esas ve 2010/440 sayılı kararı ile “Davacı sigortalının Almanya'da ilk defa sosyal sigorta giriş tarihinin 506 Sayılı Kanunun 108. maddesine koşut olarak Türk sosyal sigortalarına giriş tarihi olarak kabulünün isabetli olduğuna ” karar vermiştir.

Sonuç olarak bu durumdaki sigortalılar ;
SGK'ya dilekçeyle başvurup yurtdışındaki sigortalı tescil tarihihin uluslararası sözleşme ve AY .90 uyarınca ilk tescil tarihi olarak esas alınmasını talep edip red halinde de ; dava açarak sigortalılığa başlangıcının tespitini ve diğer koşullar da varsa emekliliğe karar verilmesini talep edebilmeli.

Bu konuda SGK'ya geçen hafta bir başvuru yaptım. Sonucu burda sizlerle paylaşacağım.

Saygılarımla.
Old 25-08-2011, 12:25   #7
Av.Evran KIRMIZI

 
Varsayılan İşte bütün mesele bu...

Alıntı:
Nitekim yerel bir mahkemenin ; Almanya'daki sigortalılık başlangıcını Türkiye'den emeklilik için geçerli sayması ve kararın temyizi üzerine de direnmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/10-472 Esas ve 2010/440 sayılı kararı ile “Davacı sigortalının Almanya'da ilk defa sosyal sigorta giriş tarihinin 506 Sayılı Kanunun 108. maddesine koşut olarak Türk sosyal sigortalarına giriş tarihi olarak kabulünün isabetli olduğuna ” karar vermiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nun kararında da belirtildiği gibi eğer çalışmanın geçtiği ülke ile sosyal güvenlik anlaşması var ise oradaki çalışma başlangıcını Türkiye'de çalışma başlangıcı olarak kabul ettirebilirsiniz. Bildiğim kadarıyla S.Arabistan ile imzalanmış böyle bir sosyal güvenlik anlaşması yok. Bu nedenle sigorta başlangıcını oradki çalışma başlangıcına götüremezsiniz.


Hukuk Genel Kurulu 2001/10-232 E., 2001/272 K.
• 3021 SAYILI BORÇLANMA YASASI
• ALMANYA'DA ÇALIŞAN SİGORTALI İŞÇİ
• SİGORTALILIK BAŞLANGIÇ TARİHİ
• YURTDIŞINDA GEÇEN ÇALIŞMA SÜRESİ
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kocaeli 1.İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 19.4.2000 gün ve 1999/450 E- 2000/56 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi'nin 16.5.2000 gün ve 2000/3504-3511 sayılı ilamiyle; (...Dava, sonuç itibariyle, davacı sigortalının 26.2.1975 ile 31.10.1997 tarihleri arasında Almanya'da geçen ve yurda kesin dönüş sonrasında 3201 sayılı yasadaki yönteme uygun biçimde borçlandığı yurt dışı çalışma süresi gözetilerek Almanya'da işe giriş tarihi olan 26.2.1975 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğinin tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ve işbu kararda, Türkiye ile Almanya arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29/4. maddesine dayanılmıştır.
Davacının 13.07.1999 tarihli borçlanma başvurusu dilekçesi ile 15.12.1998 tarihinde yurda döndüğünü ve Almanya'da 26.2.1975 ile 31.10.1997 tarihleri arasında geçen çalışmalarını borçlanmak istediğini belirttiği; bu tarih öncesinde Türkiye'de herhangi bir sigortalılık kaydının bulunmadığı; davalı Kurumun davacının sigortalılık başlangıç tarihini 3201 sayılı Kanunun 5. maddesi kapsamında işbu borçlanma tutarının ödendiği tarihten borçlanılan süre kadar geriye giderek saptadığı dosya içeriğindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Davada uyuşmazlık konusu olan husus; ilk defa Almanya'da sigortalı bir işte çalışmaya başlayan ve 3201 sayılı borçlanma yasasından faydalanan bir T.C. vatandaşının 3201 sayılı Kanun kapsamında 506 sayılı yasaya göre yaşlılık sigortasından yararlanmak istemesi halinde, sigortalılık başlangıcında hangi tarihin esas alınması gerekeceğine ilişkindir.
Bu yönde; 3201 sayılı Kanunun 5/son maddesinde; Türk Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan ve borçlanma yapan sigortalıların, sigortalılık başlangıç tarihlerinin borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülerek saptanılacağı öngörülmüştür. 2.11.984 tarihinde imzalanan ve 5.12.1984 tarihli 3241 sayılı Kanunla onaylanıp,1.4.1984 tarihinde yürürlüğe giren 30.4.1964 tarihli Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesine ek sözleşmenin 29. maddesinin 4. bendi hükmünde ise; bir kimsenin Türk Sigortasına girişten önce bir Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman rant sigortalarına girişin Türk sigortalarına giriş olarak kabul edilir.
Öncelikle Anayasamızın 90/son maddesi hükmünde öngörüldüğü üzere; yöntemine göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir ve normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanındığı ve kuralların uygulanma önceliğini haiz bulunduğu söz götürmez. Ne var ki; Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesi hükümlerinin iç hukuk kurallarına üstünlüğü ilkesi sadece işbu sözleşmenin düzenleme alanı başka ifade ile kapsamı ile sınırlıdır. Diğer bir anlatımla sözleşme hükümleri ancak T.C. Vatandaşlarına sözleşme kapsamında bağlanacak sigorta yardımları ve bu meyanda yaşlılık sigortası kapsamında Türk Sigorta Mercii olan Sosyal Sigortalar Kurumu'nca bağlanacak kısmi yaşlılık aylığında uygulanacaktır. Giderek Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Anayasanın 90/son maddesi hükmüne kapsamında Kanun hükmünde sayılması işbu sözleşmenin düzenleme alanı ile sınırlıdır. Diğer taraftan T.C Vatandaşlarının Almanya'da geçen çalışma sürelerini 3201 sayılı Borçlanma Yasası'na göre borçlanarak karşılığını ödemesi ve anılan yasaya göre yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunması durumunda artık yurt dışında geçen bu çalışma süresinin sözleşme kapsamında mütaala edilmesi mümkün değildir. 3201 sayılı Kanun hükümlerine göre yaşlılık aylığı tahsisinde ve bu meyanda sigortalılık başlangıcının saptanmasında sadece anılan yasa hükümleri uygulanacaktır. Bu durumda yasaların çatışmasından da söz edilemeyeceği açıktır.
T.C. Vatandaşlarının Almanya ve Türkiye'deki sigortalılık süreleri birleştirilerek yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunmaları halinde ise T.C. ile Almanya arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesi hükümleri uygulanacağından ancak bu halde sigortalılık başlangıcının belirlenmesinde sözleşmenin 29/4. maddesi uygulanma önceliğini haiz olacaktır. Öte yandan Borçlanma Yasasına göre kazanılan sigortalılık hiçbir şekilde sözleşme kapsamında değildir ve bu halde Almanya'daki sigortalılık aynen geçerliliğini korumaktadır ve Alman Sigorta Merciinin herhangi bir külfet altına girmesi sözkonusu olmaksızın tamamen Türk Yasalarına göre borçlanmaya dayalı yaşlılık aylığı bağlanmaktadır. Bu çerçevede; borçlanma yasasına göre sigortalılıkta yine borçlanma yasasına göre sigortalılık başlangıcı konusunda kural olarak 3201 sayılı Kanunun 5. maddesi uygulanmalıdır.
Mahkemece belirtilen maddi ve hukuki esaslar gözönünde tutulmadan yazılı biçimde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı S.S.Kurumu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI: Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; ilk defa Almanya'da sigortalı bir işte çalışmaya başlayan ve 3201 sayılı kısa adı "Borçlanma Yasasından" faydalanmak suretiyle yurda dönen bir T.C. vatandaşının 506 sayılı Yasaya göre; yaşlılık sigortasından yararlanmak istemesi halinde, sigortalılık başlangıcına hangi tarihin esas alanacağına ilişkindir.

Özel Daire; bu tarihin; 3201 sayılı Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurtdışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenliklerinin Değerlendirilmesi Hakkındaki Kanunun 5.maddesi son fıkrasına göre belirleneceğini hükme bağlarken, Yerel Mahkeme, Türk-Alman sosyal güvenlik sözleşmesi hükümlerine göre sonuca gitmenin gerektiğini kabul etmiştir.

Şu duruma göre sorunun çözümü yönünden; öncelikle dayanılan yasal düzenlemeleri ortaya koymak, daha sonra, hangi kuralın uygulanma önceliğine sahip olduğunu belirlemek yararlı olacaktır.
Gerçekten, Özel Daire kararında sözü edilen Borçlanma Yasasının 5/son fıkrası; Türk Sosyal Güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan ve borçlanma yapan Türk vatandaşlarının sigortalılık başlangıç tarihlerinin borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülerek bulunacak tarih olduğunu kabul etmiştir. Buna karşın 2.11.1984 tarihinde imzalanan ve 5.12.1984 tarihli 3241 sayılı Kanunla onaylanıp 1.4.1987 tarihinde yürürlüğe giren 30 Nisan 1964 tarihli Türk Alman Sosyal Güvenlik sözleşmesine ek sözleşmenin 29.maddesi 4.bendi ise; aynen "bir kimsenin Türk sigortasına girişten önce bir Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde; Alman Rant Sigortalarına girişi Türk Sigortalarına giriş olarak kabul edilir" kuralını sigortalılık başlangıç tarihi yönünden öngörmüştür.
Şu duruma göre, karşımıza, aynı konu hakkında bir tarafta iç hukuk alanında kabul edilen bir Yasa kuralı diğer tarafta uluslararası sözleşmede yer alan farklı bir düzenleme çıkmaktadır. Bu sorun kurallar kademelenmesindeki (Normlar Hiyerarşisindeki) sıralamaya göre çözümlenmesinde kuşku bulunmamaktadır. Öncelikle belirtilmelidir ki; Anayasamızın 90/son maddesinde öngörüldüğü üzere; yöntemine göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir. Öyle ki bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine dahi başvurulamaz. Anayasa; böylece uluslararası sözleşmenin bir kuralını iç hukuk açısından "Yasa" gücünde görmüş "normlar hiyerarşisi" yönünden daha alt sırada kabul etmemiştir. Bu durumda denilebilir ki, uluslararası sözleşmenin bir kuralına, uygulanma açısından yasal güç tanımak Anayasal bir zorunluluktur. Hal böyle olunca; yasa gücündeki iki düzenlemeden uygulamada hangisine öncelik tanınacaktır sorusunu cevaplandırmak gerekir. "Yasaların çatışması" olarak adlandırılan bu gibi durumlarda;
a)Sonraki norm, öncekinin yerini alır (Lex Pasterior deraget priori),
b)Özel Kanun, genel kanundan önce gelir (Lex specialis per generalem non deregatur).
c)Açık anlamlı norm, kapalı anlamlı norm'dan önce gelir biçiminde kabul edilen temel ilkelerden yararlanılarak sonuca ulaşılır.
Uyuşmazlık konusu olayda, belirtilen ilkeler uygulandığında şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Özel Dairenin öncelik tanımak istediği 3201 sayılı Yasa'nın ilgili kuralının 22.5.1985 tarihinde yürürlüğe girmesine karşın, uluslararası sözleşme 1.4.1987 tarihinde yürürlüğe girmekle, önceki yasal düzenlemenin yerini almıştır. O nedenle sonraki yasal düzenleme olan sözleşmedeki kural uygulanma önceliğine sahiptir.
Öte yandan 3201 sayılı "Borçlanma Yasası" yurtdışında çalışan, tüm Türk Vatandaşları yönünden genel bir düzenleme kabul etmesine karşın; sözü edilen sözleşme sadece Almanya'da çalışan Türk Vatandaşları için ayrı ve özel bir kural kabul etmiştir. Sözleşme, sigortalılık başlangıcı yönünden, salt, Almanya'da ilk defa çalışmaya başlayan Türk Vatandaşları yönünden özel ve ayrıcalıklı bir kural öngörmekle, genel nitelikli kuralın yerini aldığının kabulü zorunludur.
Nihayet, sözleşme, açıkca ilk defa Almanya'da sigortalı olarak işe başlayan Türk Vatandaşları yönünden işe başlama tarihini Türkiye'de sigortalılık başlangıç tarihi kabul etmekle bu alanda 3201 sayılı Yasa sisteminden daha açık, somut ve sigortalı yararına bir düzenleme öngörmüştür.
Bu hukuksal nedenler karşısında; sözleşme kuralına öncelik ve üstünlük tanımak zorunlu biçimde ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca ilave edilmelidir ki; Almanya'da çalışan işçilerin durumu Ülkemiz açısından önem ve özellik arzetmektedir. Yurtdışında çalışan işçilerimizin en fazla bulunduğu ülke Almanya olduğu gibi, burada çalışan işgücü oranı da çok büyük boyutlardadır. Bu nedenledir ki; T.C; 1964 yılında ilk defa sosyal güvenlik sözleşmesini bu ülke ile imzalamış ve bugüne değin kimi ek sözleşmelerle sözleşme kapsamını genişletmiştir.

Bu arada; kısmi aylık sistemi de kabul edilmiş, Türk vatandaşlarının Almanya'da çalışılan süreleri, yaşlılık aylığı yönünden, Türkiye'de geçmiş gibi değerlendirilmiş, ancak, aylık bağlama oranına yansıtılmamıştır. Söz konusu kural bu yönden de özellik göstermekte olup kısmi aylık bağlanmasında; Almanya'da ilk defa işe başlama tarihini Türkiye'de sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul etmiştir. Kısacası, sözleşme hükümlerinin uygulanması ilkesi hem sosyal güvenlik alanında ortaya çıkabilecek kimi adaletsiz ve olumsuz durumları ortadan kaldırmak aynı zamanda sosyal güvenlik çelişkilerini gidermek yönünden de kaçınılmazdır.
Açıklanan hukuksal nedenler karşısında Yerel Mahkemenin, davacı sigortalının, Almanya'da ilk defa sosyal sigorta giriş tarihinin 506 sayılı Yasa'nın 108.maddesine koşut olarak Türk sosyal sigortalarına giriş tarihi olarak kabulü doğrudur. Hükmün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Davalı SSK. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 21.3.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi.


http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasiIstemciWeb/
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Avukatlar Nasıl Kurtulur? avukatlıkta Kalite Nasıl Artar? işte Bana Göre Çözümü: ibrahimbey Hukuk Sohbetleri 87 26-05-2010 22:11
Avukatın vergiye girişi serpil Meslektaşların Soruları 7 22-04-2006 08:57
Noterlik Hakkında Bilgi(Nasıl Olunu,işleyiş Nasıl Vs Vs) fatih Hukuk Soruları Arşivi 2 04-03-2002 20:39


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05605698 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.