|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
27-02-2008, 18:08 | #1 |
|
Bono-Yazılı delil Başlangıcı
İyi akşamlar değerli meslektaşlarım;alacaklı kira borcu nedeni ile borçludan bono alıyor.Bonoda iki vade tarihi bulunması nedeni ile bono kambiyo senedi vasfında değil.Bonodaki imzayı borçlu kabul ediyor.Davacı asıl borç ilişkisine dayanarak alacağın tahsili için davalı hakkında dava açıyor.Alacak senetle ispat sınırının üstünde bir miktar.Davacının elinde yazılı bir sözleşme ve borcun ispatına yarayan üzerinde borçlunun imzası bulunan başka bir belge mevcut değil.Bonoyu yazılı delil başlangıcı kabul ederek davacı tanık dinletebilir mi?Zamanaşımına uğramış olan bir bonoyu da aynı şekilde yazılı delil başlangıcı olarak kabul edebilir miyiz?Cevap verecek olan arkadaşlara şimdiden çok teşekkür ediyorum.Saygılarımla.
|
27-02-2008, 18:29 | #2 |
|
Unsur eksikliği nedeniyle kambiyo senedi niteliğinde olmayan çek, bono ve poliçe, yazılı delil başlangıcı olarak kullanılabilir.
|
27-02-2008, 23:03 | #3 |
|
T.C
Y A R G I T A Y Üçüncü Hukuk Dairesi E. 1991/4935 K. 1991/15242 T. 19.11.1991 * İCRA İNKAR TAZMİNATI * BONO * ZAMANAŞIMI ÖZET : Davacı akdi ilişkiye (asıl borç ilişkisine) dayanmamış, davalı da bonoların zamanaşımına uğradığını savunmuştur. Senedin vade ve tarihlerine göre, Türk Ticaret Kanununun 661. maddesindeki üç yıllık zamanaşımı tahakkuk etmiş bulunmaktadır. Bu halde bono kıymetli evrak olmak niteliğini kaybetmiştir. davacı akdi ilişkiye dayandığı takdirde ancak bir beyyine başlangıcı olabilirdi, dayanmadığına göre zamanaşımına uğramış bonoların (yazılı beyyine başlangıcı) niteliği de yoktur. Açıklanan bu nedenlerle davacının konu edilen bonoya dayanarak davalıdan alacak talep ve dava etmeye hakkı yoktur. (6762 s. TTK. m. 661) Dava dilekçesinde, 2.000.000 lira alacağın 40 icra inkar tazminatının faiz ve masraflarla bilrikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 750.000 liranın tahsili cihetine gidilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü: İddia, savunma ve dosya münderecatında, davalı (borçlu) Ali 20.12.1985 tanzim tarihli ve 30.9.1986 vade tarihli ve miktarı 750.000 lira olan bono ile lehtar Halil'e borçlandığı, daha sonra lehtar Halil'de bonoyu davacıya ciro ettiği, davacı icra takibine başvurduğu, ancak vadeden itibaren üç yıl geçtiği ve lehtar ile borçlarını ibra ettiği, borcu kalmadığı gerekçesi ile borçlu (davalı) itirazda bulunduğu, İcra Tetkik Merciinde vadeden itibaren üç yıl içerisinde keşideciye müracaat edilmediğinden zamanaşımından dolayı takibin iptaline karar verdiği anlaşılmaktadır. Takibe konu bono 30.9.1986 vade tarihli olup 1.10.1989 tarihinde lehtar tarafından davacı Hasan'a ciro edilmiştir. Lehtar ile borçlu (davalı) 14.11.1989 tarihli belge ile ibralaşmıştır. Lehtardan ciro ile temellük eden davacı sözü edilen bonoyu 26.11.1989 tarihinde icraya koymuştur. Davacı ciro ile temellük ettiği bono ile davalının borçlu olduğunu, icra takibi yaptığını, davalının zamanaşımı def'inde bulunduğunu ve takibin iptaline karar verildiğini belirterek senette yazılı alacağın temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı savunmasında bononun zamanaşımına uğradığı, borcu olmadığını ileri sürmüştür. Davacı akdi ilişkiye (asıl borç ilişkisine) dayanmamış, davalı da bonoların zamanaşımına uğradığını savunmuştur. Senedin vade ve tarihlerine göre Ticaret Kanununun 661. maddesindeki üç yıllık zamanaşımı tahakkuk etmiş bulunmaktadır. Bu halde, bono kıymetli evrak olmak niteliğini kaybetmiştir. Davacı akdi ilişkiye dayandığı taktirde ancak bir beyyine başlangıcı olabilirdi, dayanmadığına göre zamanaşımına uğramış bonoların (yazılı beyyine başlangıcı) niteliği de yoktur. Maruz nedenlerden davacının konu edilen bono-senete dayanarak davalıdan alacak talep ve dava etmeye hakkı yoktur. Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğunda kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin ödenen temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.11.1991 gününde oyçokluğuyla karar verildi. DEĞİŞİK BOZMA YASIZI * Davacı, lehtarı Halil olan ve zamanaşımına uğramış bulunan emre yazılı senedin (bononun) kendisine 1.10.1989 tarihinde temlik edildiğini iddia ederek asıl borç ilişkisine dayanmak suretiyle alacak isteminde bulunmuş, davalı ise asıl alacaklı olan Halil'in kendisini 14.11.1989 tarihinde ibra ettiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuş, mahkemece salt ibra tarihinin (14.11.1989), alacağın temliki tarihinden (1.10.1989) sonraki bir tarih olduğunu vurgulayarak borçlunun herhangi bir def'i veya itiraz hakkı olamayacağı gerekçesiyle dava kabul olunmuş, hüküm davalı (asıl borçlu) tarafından temyiz edilmiştir. Bir alacağın devri borçlunun hukuksal durumunu ağırlaştırmamalıdır. Bu nedenle Borçlar Kanununun 167. maddesi, borçlunun devir işleminden haberdar olduğu anda devredene karşı haiz olduğu def'ileri devralana karşı dahi ileri sürebileceğini açık bir biçimde belirlemiştir. Def'in hukuksal nedeninin o anda mevcut olması yeterlidir; zira def'in ileri sürülmesine yarayan olaylar daha sonra ortaya çıkmış olabilir. Ayrıca borçlunun alacağın devrinden ne biçimde haberdar olduğu sorunu önemli değildir. Zira, alacağın bir başkasına temlik edildiği beyanı borçluya karşı alacaklı veya devralan tarafından yapılabileceği gibi onlardan birinin veya diğerinin namına olarak bir üçüncü kişi tarafından da yapılabilir. Alacaklı ile karşı karşıya bulunduğunu haklı bir surette zannederek eski alacaklıya iyiniyetle ödemede bulunan borçlu borcundan kurtulur. Şu husus önemle vurgulanmalıdır ki sadece ödeme değil, takas, yenileme ve olayımızda olduğu gibi ibra suretiyle borcu sona erdirmelerde de durum aynıdır. Çünkü taraflar uzlaşma suretiyle bir sözleşme ilişkisine her zaman son verebilirler. Bu suretle işbu sözleşme ilişkisinden doğan haklar sona erer ve esasen doğmuş olan neticeler de iptal edilir. Borçlunun iyiniyeti Medeni Kanunun 3. maddesi uyarınca daima karine olarak kabul olunur. Temlik edilen kimse, (davalı) borçlunun, (ihbar yapılmaksızın dahi) temlike vakıf olduğunu veya durumun gereklerinin lüzum gösterdiği dikkati sarfetmiş olsa idi buna vakıf olabileceğini isbat etmekle yükümlüdür. Zira, bir alacağı devralan kimse onu kural olarak tüm iyilikleri ve kötülükleri ile beraber olduğu gibi devralmış sayılmak gerekir. Mahkemece, yukarıdaki ilkeler dikkate alınarak davalının borcundan ibra edildiği tarih ile temlikin yine davalı tarafından öğrenildiği ya da halin icap ettirdiği itinayı göstermekle durumdan haberdar olması lazım geldiği tarihler kesinlikle saptanıp Borçlar Kanununun 167. maddesi hükmünce yeni alacaklıya karşı ileri sürülebileceği anlaşılan def'iler nazara alınarak varılacak sonuç dairesinde hüküm vermekten ibarettir. Bu gerekçe ile mahkeme kararının b o z u l m a s ı görüşündeyiz. Edip DOĞRUSÖZ Nihat YAVUZ Başkan Üye Sayın Meslektaşım kambiyo senetlerinde zorunlu şekil şartlarından birisi eksikse o evrak adi senet hükmündedir. Adi senet hakkındaki hükmler aynen o evrak için uygulanır. İyi çalışmalar |
28-02-2008, 09:44 | #4 |
|
bono delil başlangıcı teşkil eder. Tanık dinletme hakkınız doğmaktadır.
T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2007/13-153 Karar No: 2007/183 Tarihi: 04.04.2007 • İtirazın İptali Davası • İcra İnkar Tazminatı • Zamanaşımına Uğramış Bonoya Dayalı Olarak Genel Haciz Yoluyla Yapılan İcra Takibine İtiraz • Ödünç Akdi (Karz Akdi) • Yazılı Delil Başlangıcı • İspat Yükü • Yemin Teklif Etme Hakkı ÖZET : Dava, zamanaşımına uğramış bonoya dayalı olarak genel haciz yoluyla yapılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir. Davacı, davalı hakkında, borçlusu davalı, lehdarı ve meşru hamili ise kendisi olan zamanaşımına uğramış bonoya dayalı olarak, genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığını, davalının haksız şekilde borca itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, asgari %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Türk Ticaret Kanununun 661. maddesi uyarınca, zamanaşımına uğramış bir bonodaki alacak, temel ilişkiye dayanılmak suretiyle talep edilebilir. Böyle bir talebi içeren alacak veya itirazın iptali davalarında, temel ilişkinin varlığını, niteliğini, o ilişkiden doğan bir alacağın bulunduğunu ve alacak miktarını ispatlama yükümlülüğü, davacıya aittir. Her iki dava türünde de, zamanaşımına uğrayan ve imzası inkar edilmeyen bono, temel borç ilişkisi bakımından yazılı delil başlangıcı niteliğindedir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 292. maddesine göre, senetle ispatı gereken bir konuda yazılı delil başlangıcının varlığı halinde, tanık dinlenebilir. Davacı, senetteki meblağın davalıya nakden verildiğini, taraflar arasındaki temel borç ilişkisinin ödünç (karz) akdine dayandığını ileri sürdüğünden, taraflar arasında ödünç ilişkisi bulunduğuna ilişkin iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Takip dayanağı olan zamanaşımına uğramış bono, bu iddia bakımından yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup davacı, buna dayanarak ödünç ilişkisi hakkında tanık dinletme hakkına sahiptir. Dava dilekçesinde, "sair delil" ifadesine yer veren davacı, ödünç iddiası bakımından davalıya yemin teklif etme hakkına sahip bulunmaktadır. Mahkemece, taraf delilleri toplanmalı, davacının davalıya yemin teklif etme hakkının bulunduğu, gerektiğinde hatırlatılmalı, sonucuna göre karar verilmelidir. (6762 s. m. 661, 1086 s. m. 292) TAM METİN : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 10. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 8.4.2004 gün ve 2003/843-2004/124 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 6.4.2006 gün ve 2006/769-5159 sayılı ilamı ile, (...Davacı, davalıdan bonoya dayalı alacağı olduğunu, bononun zamanaşımına uğraması dolayısıyla alacağının tahsili için ilamsız takip başlattığını, itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline, %40 icra inkar tazminatı ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, dava konusu bononun teminat olarak 3. şahsa verilmiş bono olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dava konusu bono nedeniyle davalının Cumhuriyet Savcılığına yaptığı şikayet başvurusu üzerine davacı hakkında Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2005/965 Esas sayılı dava dosyasında emniyeti suistimal suçundan ceza davası açıldığı ve derdest olduğu incelenen ceza dosyası ile anlaşılmaktadır. Borçlar Kanunu'nun 53. maddesine göre hukuk hakimi ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile bağlı değilse de verilecek mahkumiyet kararı ve tespit edilen maddi olgular ile bağlıdır. Ceza davasının sonucu bu davayı etkileyecek niteliktedir. Mahkemece ceza davası sonucu beklenerek, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. 2- Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan bozma nedenine göre bu aşamada, davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir...") gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, zamanaşımına uğramış bonoya dayalı olarak genel haciz yoluyla yapılan icra takibinde itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı H.S. vekili, davacı tarafından davalı hakkında borçlusu davalı, lehdarı ve meşru hamili ise davacı olan 25.02.2000 vade tarihli, zamanaşımına uğramış bonoya dayalı olarak, genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığını, davalının haksız şekilde borca itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, asgari %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı S.Ö. vekili, alacak iddiasının dayandırıldığı zamanaşımına uğramış bononun, davalının oğlu dava dışı M.Ö. ile davacının ortak olarak yaptıkları bir inşaatın işçilerine gıda malzemesi satan dava dışı bir bakkala teminat amaçlı olarak ve sadece isim yazılıp imza atılmak suretiyle, diğer kısımları boş olarak verildiğini, anılan bakkal ile yapılan hesap tasfiyesinden sonra, davacının bonoyu bakkalın iyiniyetinden yararlanıp ondan alarak üzerini doldurmak suretiyle takibe koyduğunu bildirmiştir. Yerel Mahkeme, (Dava, zamanaşımına uğramış bonoya dayalı alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili, temel ilişkiyi açıklamış, müvekkilinin davalıya borç verdiğini ileri sürmüştür. Davalı vekili, senedin davacı ile oğlunun adi ortaklığı için gıda malzemesi veren bakkala teminat olarak boş verildiğini, daha sonra davacı tarafından doldurulduğunu savunmuştur. Zamanaşımına uğrayan senette ispat yükü davacıda iken, davalı, senedin teminat amacıyla verildiğini ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu beyan ettiğinden, ispat yükü davalıya geçmiştir. Davalı vekili, senedin teminat olarak verildiğine ve anlaşmaya aykırı doldurulduğuna dair yazılı delilleri olmadığını beyan etmiş, hatırlatılmasına rağmen yemin teklifinde bulunmamıştır) gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptaline karar vermiş; bu karar Özel Dairece, metni yukarıda bulunan ilamla bozulmuş; Yerel Mahkeme gerekçesini tekrar ederek ve genişleterek önceki kararında direnmiştir. Davacı tarafından davalı hakkında 29.9.2003 tarihli takip talebiyle başlatılan ve Ankara 19. İcra Müdürlüğünün 2003/6131 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen ilamsız icra takibinde, 15.200.000.000 TL. asıl alacağın 25.2.2000 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili istenilmiş; takip talepnamesinde borcun sebebi "15.200.000.000 TL. bedelli 25.2.2000 ödeme tarihli senet" olarak açıklanmıştır. Davalının borçlu, davacının lehdar durumunda bulunduğu, 15.10.1999 tanzim ve 25.2.2000 vade tarihli, "nakden" kaydını içeren sözkonusu bononun, Türk Ticaret Kanunu'nun 661. maddesinde öngörülen üç yıllık zamanaşımı süresinin daha önce dolması nedeniyle, takip tarihi itibariyle zamanaşımına uğramış olduğu açık ve çekişmesizdir. Dava dilekçesinde de, bononun zamanaşımına uğramış olması nedeniyle, icra takibinin genel haciz yolu ile yapıldığı belirtilmiştir. Davalı, zamanaşımına uğrayan bonodaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmiştir. Belirtilmelidir ki; Türk Ticaret Kanunu'nun 661. maddesi uyarınca zamanaşımına uğramış bir bonoda yazılı alacak, temel ilişkiye dayanılmak suretiyle talep edilebilir. Böylesi bir istemi içeren alacak veya itirazın iptali davalarında, gerek temel ilişkinin varlığını ve niteliğini, gerekse o ilişkiden doğan bir alacağın bulunduğunu ve alacak miktarını kanıtlama yükümlülüğü, davacı tarafa aittir. Her iki dava türünde de, zamanaşımına uğrayan ve imzası inkar edilmeyen bono, temel borç ilişkisi bakımından yazılı delil başlangıcı niteliğindedir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 292. maddesine göre, senetle ispatı gereken bir konuda yazılı delil başlangıcı mevcut ise, tanık dinlenmesi mümkündür. Görülmekte olan davada, davacı vekili, 29.1.2004 günlü cevaba cevap dilekçesinde, senetteki meblağın davalıya nakden verildiğini bildirmiş ve böylece, taraflar arasındaki temel borç ilişkisinin ödünç (karz) akdine dayandığını ileri sürmüştür. Bu durumda, davacı taraf, yukarıda açıklanan yasal çerçeve içerisinde, taraflar arasında ödünç ilişkisi bulunduğuna ilişkin iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Belirtildiği üzere, takip dayanağı zamanaşımına uğramış bono, bu iddia bakımından yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup davacı taraf, buna dayanarak ödünç ilişkisi hakkında tanık dinletme hakkına sahiptir. Yine, dava dilekçesinde, "sair delil" ibaresine yer verildiğinden, davacı tarafın, ödünç iddiası bakımından davalıya yemin teklif etme hakkına sahip bulunduğunun ve gerektiğinde Mahkemenin bu hakkının varlığını davacıya hatırlatmakla yükümlü olduğunun kabulü zorunludur. Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece yapılması gereken; davacı tarafın ödünç iddiasıyla ilgili tanık dahil tüm delillerini ve varsa davalının karşı delillerini sorup toplamak; gerektiğinde davalıya bu yönden yemin teklif etme hakkı bulunduğunu da davacı tarafa hatırlatmak ve bütün bu işlemlerin sonucunda ortaya çıkacak olan uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermektir. Yerel Mahkemece açıklanan gereklilikler yerine getirilmeksizin direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı, açıklanan bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır. SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 4.4.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi |
28-02-2008, 09:45 | #5 |
|
(Her iki dava türünde de, zamanaşımına uğrayan ve imzası inkar edilmeyen bono, temel borç ilişkisi bakımından yazılı delil başlangıcı niteliğindedir.) Yukarıda ki kararda bu ifade geçmektedir
|
28-02-2008, 17:38 | #6 |
|
Sayın meslektaşım, bu durumda itirazın iptali davasında temel borç ilşkisinin ispatı için tanık deliline dayanabilirsiniz. Aslında böyle durumlarda en iyi yol; eğer alacaklının elinde senet dışında temel borç ilişkisini ispata yarar bir belge yada tanık yoksa; 1 yıllık süre dolmadan sebepsiz zenginleşme davası açmak. Böylece ispat yükü de borçluya geçer.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Zamanaşımına Uğramış Hamiline Yazılı Çekte Yazılı Delil Başlangıcı Sorunu | ad-hoc | Meslektaşların Soruları | 4 | 19-08-2008 15:27 |
teminat çeki yazılı delil başlangıcı mıdır? | madlock | Meslektaşların Soruları | 6 | 19-10-2007 13:57 |
Tapu İptali ve Tescil Davasında Yazılı Delil Başlangıcı | fulaydın | Meslektaşların Soruları | 4 | 30-04-2007 22:42 |
cd yazılı delil başlangıcı kabul edilebilirmi? | Av.mdogan | Meslektaşların Soruları | 8 | 29-12-2006 16:02 |
yazılı delil başlangıcı | Av.mdogan | Meslektaşların Soruları | 2 | 12-10-2006 23:06 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |