Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Bono-tanzim Tarihi İle Pul Basım Tarihinin Çelişmesi- Def'iler..

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 3,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-09-2002, 12:22   #1
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan Bono-tanzim Tarihi İle Pul Basım Tarihinin Çelişmesi- Def'iler..

Merhaba,
İlginç bir olay daha...

Bay (x), bay (y)' ye bir bono düzenleyerek teslim ediyor. İcra aşamasında Bonoda unsurlar tamamdır. .Ancak bay (x) bononun lehdara teslimi sırasında tanzim tarihinin olmadığını, lehdarın tanzim tarihini verildiği tarihten 18 ay öncesine tekabül edecek şekilde faiz elde etmeye matuf olarak hatalı ve kötüniyetli olarak derc ettiğini, bononun kartşılıksız olduğunu vs.. iddia etmektedir. Gerçekten, bonoda borçlunun imzasını da taşıyan damga pulunun basım tarihi 2001 olduğu halde, tanzim tarihi 2000 yılını göstermektedir..

Cevap aranan husus : Bono geçerli midir? Geçerli ise tanzim tarihi pulun basım tarihi 2001 yılı mı sayılacaktır, yoksa bonoda yer alan 2000 yılı mı? Faiz hangi tarihten işletilmelidir...?

Saygı ve sevgilerimle..

Av.Mehmet Saim Tikici
Old 03-09-2002, 14:39   #2
Admin

 
Varsayılan

Eskiden beri kafamı kurcalayan bir sorudur.

Bence pulun tarihinin yeni olması HUMK açısından pulun sonradan yapıştırıldığına delalet etmelidir, yoksa bonoyu düzenleyen kişinin imzası ile teyid ettiği yazılı bir hususun çürütülmesinde kullanılmamalıdır. Ancak bu yorumun CMUK ve Ceza Mahkemeleri açısından geçerli olmadığını da arz etmek isterim..
Old 04-09-2002, 10:38   #3
Saim Korkmaz

 
Varsayılan

Sevgili meslektaşlarım; Bono daki pul eksikliği kambiyo vasfını yitirmesine neden olmaz. Bu nedenle takibe geçilirken dahi ikmal edilmesinde bir sakınca olmadığından, pulun basım tarihinin bir espiriside olmaz. ( Aksi halde pul daha eski tarihli olursa ne olacak?) Gerek faizin başlangıcı gerekse tanzim tarihi bono da yazan tarihtir.
Sevgilerle
Av. SAİM KORKMAZ
Old 04-09-2002, 21:16   #4
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan Düşünce derinleşince...

Merhaba,

Değerli görüşleriniz için teşekkürler. Bilindiği gibi, bono beyaza imza suretiyle tanzim edilerek tevdii edilebilir, taraflar arasındaki anlaşmaya uygun doldurulmak kaydı ile bu anlamda sorun yoktur.Ancak, olayda dikkat çeken ve üzerinde durulması gereken husus bana göre şudur: pulun senet metnine dahil olup olmaması olayı çözmemize katkı sağlayacaktır.....

Fikrime göre, pul senet metnine dahil bir unsurdur. Her ne kadar pulun varlığı yada yokluğu bononun geçerliliğine tesir etmese de, varlığı senet metninden anlaşılabilen def'ilerin ileri sürülmesine neden olabilecektir. Bu noktadan hareket ettiğimizde, plun basım tarihinden önceki bir tarih olan 2000 yılında senedin tanzim edilmiş olması hayatın olağan akışına ters sayılmalıdır..

O halde;

Bu durumda senet tanzim tarihini taşıyor sayılacak mıdır? Taşıyor sayarsak faiz hesabında ne yapmalıyız...?

Düşünceme göre hatalı da olsa var olan bir tarih alenen anlaşmaya aykırı ve sonradan yanlış bir şekilde derc edilmiş ise, pulun tarihinin yıl bazında belli oluşu sıkı şekil şartı ile sınırlandırılan kambiyo senetlerinde ve özellikle bono ' da tanzim tarihinin tam olarak varlığına delil teşkil edemez... Zira, tanzim tarihinin yıl, ay ve gün olarak muayyen olması yada en azından belirlenebilir halde bulunması gereklidir... olayda bu husus belli değildir.. belli olduğu sanılan 2000 yılını taşıyan tarih senet metninden anlaşılan def'ilere maruz kalır...

Tartışılması gereken bir konu.. ve sanıldığı kadar da kolay olmayan bir meseledir..

sevgi ve sagılarımla...
Old 05-09-2002, 12:25   #5
Saim Korkmaz

 
Varsayılan

Sevgili meslektaşım;
Tanzim tarihi hakkındaki görüşlerinize aynen katılıyorum. Tanzim tarihinin ayrıca belirtilmesi ve açıkca bildirilmesi gerekmektedir. Ancak damga pulu malumunuz üzere kambiyo hukukundan değil vergilendirme açısından önem taşımakta olup, kambiyo vasfına ait geçerlilik şartı değildir. Mesela borçlunun alacaklı ile münasebeti devam ettiği sürece 2000 yılında imzalamış olduğu bononun üzerine 2001 yılında pulun üzerine yeniden imza atması mümkün değil mi dir? Bu nedenle pul hakkındaki görüşlerinize katılmıyorum.
Ayrıca işinize yararmı bilmiyorum Yargıtay 11 HD 5.5.1987 E.507/ K.2744 sayılı kararı özetle" bonoya damga pulu yapıştırılmasa bile bu durum bononun kambiyo senedi niteliğini ortadan kaldırmaz" demektedir. Bu nedenle şekli yargılamanın olduğu İTM Hakimliği'nde bu iddianın dikkate alınmaması mümkündür diye düşünüyorum.
Sevgilerle
Av.Saim Korkmaz
Old 08-09-2002, 14:24   #6
seyyah

 
Varsayılan

merhaba,
damga pullarının altındaki "2001" tarihi pulun basım tarihi olarak kabul edilmemelidir. konu damga matbaasından sorulduğunda altında 2001 tarihi olan damga pullarının 1998 yılı başlarından itibaren basımına geçildiği bildiriliyor. küçük bir not olarak bildirmek istedim. saygılar...
Old 08-09-2002, 21:29   #7
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan Küçük değil, çok önemli bir katkı!

Sayın seyyah,
Çok önemli katkınız için teşekkür ederiz. Sanırım benzer tür bir olaya dayanarak bu tespiti yapıyorsunuz. Çünkü, üzerinde yıl olarak 2001 yazan bir damga pulunun 1998 itibariyle basılarak piyasaya sürülmesi oldukça ilginç ve itiraf etmek gerekir ki millet olarak bize uygun bir olay olmalıdır.. !

Saygılarımla.. Av. Mehmet Saim Tikici
Old 13-09-2002, 23:26   #8
adliyem

 
Varsayılan

pulun gerçek basım tarihi bir yana sayın Tikici'nin senet metninden doğan def'i kapsamında kalması görüşü hakkaniyet kuralları çarçevesinde gerçek adalete daha uygun düşmektedir. Bu görüşten hareketle Senet üzerinde sahtecilik ya da TCK nun 509.maddesi kapsamında bir kötüniyet halini araştırmak gerekir.
Old 17-09-2002, 17:25   #9
Av.M.Aydın Bilen

 
Varsayılan

Sevgili Tikici,
Pul hiç olmassa senet geçerli değil midir?Olmadığı zaman senet metni eksik mi olacaktır?
Sevgi ve saygılarımla...
Av.M.Aydın Bilen
Old 18-09-2002, 08:48   #10
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın ve sevgili dostum Bilen,
Pul olmasa da bono geçerlidir. Ancak pul varsa, pulun üzerindeki basım tarihi ile bononun tanzim tarihinin uyumlu olması evleviyetle gereklidir..Pul bonoya eklenmekle senet metnine dahil ve senet metninden anlaşılabilir bir hal alır... anlatmak istediğim olay budur..
Saygı ve sevgilerimle.. Tikici
Old 18-09-2002, 23:16   #11
mntopcu

 
Varsayılan

Sayın Tikici,
Uygulamada özellikle yüksek meblağlı bonolara ilişkin damga vergisinin saymanlıklara ödendiği ve bononun ön veya arka yüzündeki uygun bir yere kaşe-mühür basılmak suretiyle bononun işleme konulduğu bir gerçektir. Mevzuatımızda bu uygulamaya engel bir hüküm bulunmadığı gibi, engelleyici bir Yargıtay kararı da görmedim.
Öte yandan,pul olmasa dahi bononun geçerli olduğunu siz de takdir ediyorsunuz. Öyleyse, pul eksikliğinin sonradan giderilmesi sizce de mümkün.
O halde; pulun (ister yapıştırılmış olsun,ister yapıştırılmamış olsun) senet metnine dahil olmadığını,bu eksikliğin sonradan giderilmiş olmasının bono vasfını etkilemediğini, tanzim tarihi ile pul basım tarihinin çelişmesinin hiçbir sakınca yaratmayacağını kabul etmek gerekir düşüncesindeyim. "Pul varsa, pulun üzerindeki basım tarihi ile bononun tanzim tarihinin uyumlu olması evleviyetle gereklidir..Pul bonoya eklenmekle senet metnine dahil ve senet metninden anlaşılabilir bir hal alır..." şeklindeki düşünceniz bence oldukça zorlama bir yorumdur.
Kaldı ki; bahsettiğiniz olayda "pul üzerinde borçlunun da imzası bulunduğu" belirtilmekte. Öyleyse, borçlu ya tanzim tarihini yazmadan senedi tedavüle çıkarmış ve tanzim tarihi lehdar tarafından tamamlanmış ya da tanzim tarihi olarak eski bir tarih öngörmüştür. O halde; "kimse kendi kusurundan menfaat elde edemez" kuralı uyarınca borçlu ancak senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu yazılı bir delille ispat etmek zorundadır.
Saygılarımla...
Old 19-09-2002, 10:26   #12
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Merhaba sayın meslektaşım,
Bir çok noktada hemfikiriz. Ancak hemen aşağıda yer alan tespitinize arz edeceğim nedenlerle karşı görüşümü sunmak isterim:

Kaldı ki; bahsettiğiniz olayda "pul üzerinde borçlunun da imzası bulunduğu" belirtilmekte. Öyleyse, borçlu ya tanzim tarihini yazmadan senedi tedavüle çıkarmış ve tanzim tarihi lehdar tarafından tamamlanmış ya da tanzim tarihi olarak eski bir tarih öngörmüştür. O halde; "kimse kendi kusurundan menfaat elde edemez" kuralı uyarınca borçlu ancak senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu yazılı bir delille ispat etmek zorundadır.
Saygılarımla...



Borçlu pul'a imza atmakla belliki tanzim tarihini koymadan bono'yu lehdara teslim etmiştir. Burada da sanırım anlaşamadığımız bir nokta yoktur ancak, pulun basım tarihi(eğer sn.seyyahın belirttiği husus geçerli değilse) ile tanzim tarihi arasında faiz yükü anlamında anlaşmaya açıkça aykırı bir çelişki var ise ve bu nokta senet metninden de alenen anlaşılıyorsa durum farklı olmalıdır.. pulun basım tarihi 2001 yılını taşıdığı halde senedin tanzim tarihi 2000 yılına ait olduğunda tanzim tarihinin haksız faiz elde etmeye yöneldiğini tahmin etmek zor değildir.. Sizin de belirttiğiniz gibi,kimse kendi kusurundan menfaat elde edemez! bu kurala lehdar yada hamil de dahildir..

Saygılarımla. Av.Mehmet Saim Tikici/İstanbul
Old 20-09-2002, 23:18   #13
seyyah

 
Varsayılan

merhaba,
kanaatimce sayın tikici'nin değindiği şekliyle bono geçerlidir. tek şartla: bono üzerinde yazılı tanzim tarihi vade tarihinden daha önce olmalıdır. esasen tanzim tarihinin faizin başlangıç tarihi olarak ele alınması mümkün olmayıp faiz başlangıç tarihi vade tarihidir. bu bakımdan daha fazla faiz elde etmeye yönelik olarak hamil tarafından üzerinde vade tarihi yazılı yahut görüldüğünde ödenecek nitelikte vade tarihi boş bırakılan bir bonoya olduğundan daha eski bir tanzim tarihinin yazılması hiç değilse takip ve faiz hukuku bakımından boşa gayrettir.
ancak sayın tikici'nin, sorusunda, bonoya taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak daha eski bir vade tarihinin yazıldığı ve buna uygun olarak da tanzim tarihinin yine eski bir tarih olarak dercedildiğini kasdettiğini sanıyorum. böyle bir iddia yahut savunma durumunda ise bono üzerine yapıştırılan damga pulunun basım tarihi, daha önceki kısa mesajımda da vurguladığım üzere başlangıçta yanlış bir zehaba kapılmamıza neden olabilir. sayın tikici'nin de doğru olarak tahmin ettiği gibi damga pulunun basım tarihi ile ilgili daha önce ifade ettiklerim somut bir olaydan alınma olup senet metninden kaynaklanan defi olarak araştırıldığında sürpriz sonuçlarla karşılaşmak olasıdır.
Old 21-09-2002, 12:06   #14
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Evet, faiz vadeden başlar, bilmek zorundayız. Tıpkı, '' yaya geçitinde kaza oldu'' derken, yaya geçiti için yolun öncelikle var olması gibi..

Konu mesleki dayanışma bölümünde huzura getirildiği için, tanzim tarihinin eski tarihe yürütülmesi ile vadenin de aynı şekilde geriye doğru yazılmış olması gereği dile getirlmemiştir. Bu konuda, sn.seyyahın ikinci varsayımı düşüncemizidr..

Ancak bu olayda bono geçerlidir savı , gerekçelendirilmelidir.

Saygılarımla.. Tikici
Old 25-09-2002, 08:44   #15
Av.M.Aydın Bilen

 
Varsayılan

Sayın Dostum Tikici,
Benim sorumun içerisinde cevap bulma amacı yatmaktadır.
Yokluğu senedin geçersizliğine halel getirmiyorsa varlığı da etkilememlidir.Yani senet metnine dahil edilmemelidir.Olsa olsa senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğuna bir yan delil teşkil eder ki senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunun da yine senetle ispatı zorunludur.
Pulun hiç olmaması senedi geçersiz hale getirmiyorsa,var olması fakat hatalı olması durumunda senedi geçersiz saymamak gerektiği düşüncesindeyim.

Selam ve saygılarımla...
Av.M.Aydın Bilen
Old 25-09-2002, 11:27   #16
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sevgili Bilen,
Bu çelişki senet metninden anlaşılan def'i kapsamına girmez mi? Girerse (ispat anlamında) ne olur, girmez se ne olur? selam ve saygılarımla.
Old 09-05-2006, 23:38   #17
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
15.Hukuk Dairesi
E:2003/587
K:2003/3094
T:10.6.2003
• TASARRUFUN İPTALİ
• TAPU KAYDI DÜZELTİLMEDEN HACİZ VE SATIŞ İSTENEBİLMESİ
• BONODA TANZİM TARİHİNİN SONRADAN YAZILMASI
• TANZİM TARİHİNİN BONO TEDAVÜLE ÇIKARTILIRKEN YAZILMASI
• MUVAZAA İDDİASINA KARŞI MUVAZAA SAVUNMASI
• MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI
• ACİZ BELGESİ
ÖZET : 1. Kesinleşmiş bir icra takibinin alacaklısı olan davacı, aciz belgesi de ( İİK. 105/1 ) sunduğundan; borçlusu ve borçlusu ile doğrudan veya dolaylı olarak hukuksal tasarrufta bulunan ve kötü niyetle iktisapta bulunan şahıslar ve bu kişilerin mirasçıları aleyhine tasarrufun iptali davası açabilir. İptali istenen tasarrufla ilgili şahıslar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır.
2. Taraf teşkili eksiksiz ve doğru olarak oluşturulan derdest davanın açılışında bir hata yok ise de, yargılamada; davalılardan Şeref ve Saniye davanın dayandığı kesinleşen alacağı oluşturan bononun diğer davalı ( borçlu ) Emrah ile davacı ( alacaklı ) İsmail arasında muvazaalı ( danışıklı ) olarak tanzim edildiğini savunduğunda Mahkemece bu savunmanın araştırılması zorunludur.
3. Tasarrufun iptali davasında, kesinleşen alacağın sebebini oluşturan bononun pul üzerindeki tanzim keşide tarihi 1.6.1997 iken damga pulu "2000" tarihlidir. Bononun vadesi 23.6.1997 iptali dava edilen tasarruflar 1.8.1997 ve 19.8.1997 tarihlidir.
(2004 s. kanun m. 105/1, 282, 283/1)
(6762 s. kanun m. 688)
(818 s. kanun m. 18)
Bonoda tanzim tarihinin gerçek tanzim tarihi olması şart olmayıp, tedavüle çıkartıldığında yazılabilmesi mümkün ise de, üzerine "2000" tarihli pul yapıştırılan bononun "1997" tarihinde tedavülde olamayacağı "2000" yılında düzenlendiği ve zorunlu unsurları taşımadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu tasarrufun iptal edilebilmesi için, üçüncü şahısla hukuksal temel ilişkide bulunan kişi tasarrufun yapıldığı tarihte kural olarak borçlu durumda olmalıdır. Bu durumda davalılar Şeref ve Saniye'nin, icra takibine dayanarak alınan senedin tasarruftan sonra ve tasarrufu iptal ettirmek amacıyla muvazaalı olarak tanzim edildiğine dair savunmaları kanıtlanmış olmaktadır. Tasarrufun iptali davasının bu sebeple reddi gerekirken kabulü isabetsiz olmuştur.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm davacı vekili ile davalılardan Şeref ve Saniye Yılmaz vekilince temyiz edilmiş olmakla Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
1- Dava, İcra ve İflas Yasasının 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu davalarda amaç, tasarrufa konu mal üzerinde alacaklının icra takip konusu yaptığı kesinleşmiş alacağının ödetilmesini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde dava konusu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmaz mal ise davalı üçüncü şahıs üzerindeki tapu kaydının düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir ( İİK. Madde 283/1 ).
İİK.nun 282. maddesi gereğince, tasarrufun iptali davaları borçlu ve borçlu ile doğrudan yahut dolaylı olarak hukuksal tasarrufta bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan ve bundan başka iktisapta kötüniyetli üçüncü şahıslar ve bunların mirasçıları aleyhine açılır ve bu davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Dava husumeti bakımından açıklanan koşul gerçekleşmiştir.
Somut olayda davacı, Kocaeli, İzmit Ş Çınarlı Köyünde bulunan ve 1. Bölge pafta 20 K3C, Ada 2772 ve ( 4 ) parsel sayılı olarak tapuya kayıtlı taşınmazın 1/2 payını 1.8.1997 tarihinde borçlu davalı Emrah Yılmaz'ın kardeşi Şeref Yılmaz'a ve 19.8.1997 tarihinde de taşınmazın tamamını Şeref'in eşi Saniye Yılmaz'a danışıklı olarak ve alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla kayden sattığını ileri sürerek, taşınmazın temliklerine ilişkin tasarrufun ve Saniye adına olan tapu kaydının iptalini ve borçlu davalı Emrah Yılmaz adına tescilini istemiş, Kocaeli 2. İcra Müdürlüğünün 2000/2999 takip sayılı dosyası üzerinden takibe dayanak alınan 23.6.1997 vadeli, 1.6.1997 keşide tarihli ve borçlusu Emrah Yılmaz lehtarı kendisi olan ( 5.000.000.000 ) TL. bonodan ötürü kesinleşen alacağının olduğunu bildirmiştir. Borçlu Emrah Yılmaz, keşidecisi olduğu bonoya dayalı takibin ödeme emrini, icra takibinin yapıldığı 22.6.2000 tarihinde takibi yürüten icra müdürlüğünde bizzat almış ve itirazda da bulunmaması sonucu hakkındaki takip kesinleşmiştir. Buna göre de, davacının borçlu davalıdan kesinleşmiş bir alacağının olduğu ortaya çıkmaktadır. İİK.nun 277. maddesi gereğince, kesinleşmiş bir icra takibinin alacaklısı olan davacı, aciz belgesi de ( İİK. Madde 105/1 ) sunduğundan bu davayı açabilir.
Ancak davalı Şeref ve Saniye Yılmaz kendileri ile davalı Emrah arasındaki husumet sebebiyle bu davalının taşınmaz paylarını satın aldıklarını ve fakat bu satımdan zarar ettiği düşüncesiyle taşınmazı geri almak istediğini, bu amaçla da davacı İsmail Uzun ile danışıklı olarak bono düzenleyip kendisini borçlandırdığını, gerçekte borçlu olmadığını ve danışıklı borçlandırma işleminin kendilerini bağlayıcı olamayacağını savunmuş olmalarına karşın, mahkemece bu yöndeki savunmanın gerçek olup olmadığı araştırılmamıştır. Oysa, borçlu ile doğrudan ya da dolaylı olarak tasarrufta bulunan üçüncü şahıs, alacaklı ile borçlunun danışıklı olarak borçluyu borçlandırıcı işlem yaptıklarını ve yapılan tasarrufun iptalini bu danışıklı borçlandırıcı işlemle sağlamak ve kendisini zararlandırmak istediklerini savunma yoluyla ileri sürebilir. Çünkü, bunda hukuki yararı vardır.
Dava ile ilgili icra takibine dayanak alınan bono, 1.6.1997 keşide tarihlidir ve bu keşide tarihi ( 100.000 ) TL. tutarlı damga pulunun üzerine atılmıştır. YGHK.nun 23.10.1996 gün, 96/12-555 Esas ve 96/714 Karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, bonoda tanzim tarihinin gerçek tanzim tarihi olması şart olmayıp, tedavüle çıkarıldığında da yazılabilir ise de, üzerine bononun keşide yani tanzim tarihi yazılan damga pulu, "2000" tarihlidir. 2000 yılına ait damga pulu, 1997 tarihinde tedavülde olamayacağına göre ve icra takibinin de 22.6.2000 tarihinde başlatıldığı da gözetildiğinde, takibe dayanak alınan bononun, 1.6.1997 tarihinde değil, 2000 yılında ve icra takip tarihinde veya öncesinde düzenlenmiş olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Saptanan durum bu olunca da, bononun 23.6.1997 vade tarihi düzenleme tarihinden önce olmaktadır ve yazılı düzenleme tarihinin bir hükmü bulunmamaktadır.
Davalı Şeref ile yapılan tasarruf, 1.8.1997; Saniye ile yapılan tasarruf ise 19.8.1997 tarihlidir. İcra takibine dayanak alınan bono, yukarıda açıklandığı üzere "2000" yılında düzenlenmiştir. Buna göre de, davacı tarafından varlığı ileri sürülen takip konusu borcun doğumu, dava konusu tasarruflardan sonradır. Tasarrufun yapıldığı tarihte üçüncü şahısla hukuksal temel ilişkide bulunan kişi, kural olarak borçlu durumda olmalıdır ki dava konusu tasarruf iptal edilebilsin. Oysa, vadesinden sonraki tarihte ve 2000 yılında tanzim olunduğu halde, tasarruflardan önce alacak doğmuş gibi düzenleme tarihi olarak 1.6.1997 tarihinin bono üzerine yazılması ve bu sebeple TTK.nun 688. maddesinde öngörülen zorunlu unsurları taşımadığı ve dolayısıyla "bono" sayılmadığı halde, icra takibinin başlatıldığı günü borçlunun ödeme emrini icra müdürlüğünde aldığı ve icra takibine de itirazda bulunmayıp hakkındaki takibi kesinleştirdiği olguları değerlendirildiğinde, davalılar Şeref ve Saniye'nin icra takibine dayanak alınan senedin "tasarrufları iptal ettirmek için tasarruflardan sonra davacı ile borçlu Emrah arasında danışıklı olarak düzenlenmiş olduğu" yönündeki savunmalarının doğru olduğu sonucuna varılmaktadır. Belirtilen bu hususlar gözetilmeden, davanın reddi yerine, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
2- Kabule göre de; İİK.nun 283/1. maddesi gereğince, tasarrufun konusu taşınmaz mal ise davalı üçüncü şahıs üzerindeki tapu kaydının düzeltilmesine yani iptali ve tesciline gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satılmasının istenebileceği gözetilmeden, mahkemece, tapu kaydının iptali ile borçlu adına tapuya tesciline karar verilmiş olması yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3- Yukarıda açıklanan bozma nedenlerine göre, davacının temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1. ve 2. ) bendlerde açıklanan sebeplerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar Şeref ve Saniye Yılmaz yönünden BOZULMASINA, ( 3. ) bentte belirtilen nedenle de davacının temyiz itirazlarının reddine, oybirliği ile karar verildi.
Old 10-05-2006, 11:03   #18
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın Akpunar,

Çok teşekkür ederim. Bu karar sanırım beni haklı çıkarıyor.
Saygılarımla.
Old 10-05-2006, 11:14   #19
erdal7

 
Varsayılan

Kanatimce belirten soruyu aşağıda belirtilen şeklide ele almak gerekecektir.

1- Bono da tanzim tarihi ay - gün - ve yıl olarak belirtilmelimidir. ?
2- Yazı ile Tanzım tarihi olmayan bir bono da pul üzerindeki matbuatındaki örnek olarak 2000 tarihi tanzim tarihi şartı olarak geçerli kabul edilecek mi ?
3- Hem yazı ile hem de pul üzerindeki tarih birbirinden farklı ise bono geçerli olacak mı?
4- Yazı ile ayrı ayrı iki tanzim tarihini içeren bono hukuken geçerli midir. ?

Bu sorulara verilecek cevap konuyu aydınlatacaktır.

Sayın Bülent Akpunar ın eklediği Yargıtay Kararı Bence olayın çözümünü göstermiyor. Zira , Belirtilen karar, İİK 277 vd. göre Tasarrufun iptali ile ilgili bir karar. Bilindiği gibi Tasarrufun iptalinde , İptali istenen tasarrufun iptal edilebilmesi için , alacaklının alacağınını doğum tarihinin tasarruftan daha önce olması gerekmektedir. Örnek olayda Pulun matbuatındaki tarihe göre alacaklının muvazalı hareketle aslında daha sonra tanzim edilen bir bonoya yazı ile daha önceki tanzim tarihi atıldığı ile ilgilidir. Bu hususa ilişkin olarak Sıra cetvelinde alacağın varlığına ve muvazalı yaratılan alacaklar dolayısı ile sıra cetvelinde yer almamasına ilişkin alacağın ve sıranın esasına ilişkin örnek kararlar da mevcuttur.

Şimdi yukarıdaki dört sorunun cevabına gelirsek

1- Bono da tanzim tarihi gün - ay - yıl olarak belirtilmek zorundadır.
YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ E. 1979/2665 K. 1979/3068

T. 27.4.1979 ÖZET : Düzenleme günü olarak yanlızca verildiği yıl yazılı olan senedin, diğer koşulları taşısa bile bono ( emre yazılı senet ) olarak kabulüne yasal olanak yoktur. Bir kambiyo senetinin üzerinde, kesinlikle ilişkin olduğu ay ve günün de belirtilmesi gerekir.

2- Sadece pul un matbuatındaki tarih tanzim tarihi sayılamıacaktır. Gün ay ve yıl olarak blirtilmediği için. ( Pul haricinde yazı veya kaşe ile ayrıca tanzim tarihi var ise bono daki unsur eksikliği giderilmiş olacaktır.)
3- pul üzerindeki tarihin hukuki önemi İİK 277 deki tasarrufun iptal davalarında alacağın doğum tarihi gibi haller haricinde hukuken önemi yoktur. Aksi haled İcraya verilen her bono da puldaki tarih ile el yazısı tanzim tarihinin aynı olması gerekecektir. Özellikle sonradan pul ikmallerinde içindek çıkılmaz vaziyetler alacaktır.
4- En son olarak da yazı ile iki ayrı tanzim tarihini taşıyan bonolarda . Her iki tarihin vadeden önce olup olmadığına bakılacaktır. Her ikiside vadeden daha eski bir tarih ise bononun geçerliliğine etkisi yoktur. Çünkü Türk ticaret kanununda iki tanzim tarihi olması halinde bononun geçersiz olacağına ilişkin bir hüküm yoktur. İki ayrı vade olmasında bononun kambiyo senedi vasfını yitireceğine ilişkin TTK 615 maddesi var iken tanzim tarihi ile ilgili olarak bir hüküm yoktur.

Saygılarımı sunarım ERDAL
Old 10-05-2006, 11:42   #20
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Bonoda tanzim tarihinin gerçek tanzim tarihi olması şart olmayıp, tedavüle çıkartıldığında yazılabilmesi mümkün ise de, üzerine "2000" tarihli pul yapıştırılan bononun "1997" tarihinde tedavülde olamayacağı "2000" yılında düzenlendiği ve zorunlu unsurları taşımadığı anlaşılmıştır.

Sayın Erdal,

Yukarıdaki cümle olayın çözümüdür. Açıkça geçersizdir demiş Yargıtay, daha ne demeliydi?

Saygılarımla.
Old 10-05-2006, 12:00   #21
avfehmi

 
Varsayılan

Soruları ve cevapları tek tek okurken;

bonodaki damga pulu eksikliğinin sonradan giderilebileceği, ama olayda senedin tanzimi esnasında damga pulunun yapıştırıldığı, damga pulunun üzerinin imzalanmasından ortaya çıkmıştır.Bu halde, tanzim tarnihi sonradan doldurulduğundan, senedin unsurları yer almamaktadır demekteyken
Av.Bülent Bey noktayı koymuş
Old 10-05-2006, 13:40   #22
erdal7

 
Varsayılan

Anladığım kadarı ile , Sayın Mehmet Dikici ve Sayın Akpunar özetle , Damga Pulu üzerinde borçlunun imzası olduğu için vede bu durumda damga pulu üzerindeki matbu tarihe göre senedin daha öncesinden tanzim edilemiyeceğini gösterdiği ve durumun bizatihi senetten anlaşılmakla bononun kambiyo senedi vasfını kaybedeceğini ve mutlak defi olarak herkese karşı ileri sürülebileceğini belirtmektedir.
Yargıtay alıntısında da bu durumda senedin daha önceden tedavüle çıkarılamıyacağı hususundan hareketle kambiyo senedi vasfınının kazanılamıyacağını belirtmektedir.

Peki arkadaşlar, el yazısı ile iki ayrı tanzim tarihi olan bonolarda Yargıtay , iki tarih de vadeden önce ise senedin geçerliliğine etki etmez demektedir. İki farklı tanzim tarihi olmasında tanzim tarihine göre biri diğerinden önce olacağı ve aynı mantık ve gerekçe ile BONONUN GEÇERSİZ OLMASI GEREKMEZ miydi..

Çok güzel bir konu AÇILMIŞ , Bizleri daha çok düşündürecek gibime geliyor.

Saygılarımı sunarım. ERDAL
Old 11-05-2006, 13:06   #23
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Bence Sayın Akpunar'ın sunduğu Yargıtay kararını muvazaalı işlem açısından değerlendirmek gerekirdi.Şöyleki;
Pulun 2000 tarihli olması ve yazılı tanzim tarihinin 1997 tarihli olması durumunda pul yada tanzim tarihi sebebiyle senet tarafları arasında senedin geçersizliği kanımca sözkonusu olmaz.Senedin geçersizliği;senedin üzerindeki tanzim tarihinin gerçeği yansıtmaması sebebiyle bir üçüncü kişi açısından muvazaalı işlem olması sonucunda ancak mümkün olur.Yani muvazaa iddasını işlem tarafı olmayan üçüncü kişi her türlü delil ile ispatlayabilir kuralı gereğince,senet üçüncü kişi açısından geçersizdir.
Yoksa,senet üzerindeki tanzim tarihi,senet tedavüle çıkarana kadar tamamlamak mümkün olup,senedin tarafları bu tanzim tarihinin gerçeği yansıtmadığını ancak yazılı belge ile ispat edebilirler.Pul tek başına tanzim tarihi sebebiyle senedin geçersizliğinde rol oynayamaz,diye düşünüyorum.
2004 yılında yaşanılan olayda senetin borçlusu olan şirket,alacaklya karşı 'senet üzerinde imzası bulunanların senedin keşide tarihi olarak görünen tarihte şirketi borçlandırmaya yetkili olsalar dahi bu tarihten sonra şirketteki hisselerini devrettiklerini,senedin bu devirden sonra düzenlendiğini,pulun 1999 tarihli olmasına rağmen senedin 2001 tarihli olduğunu,senedin muvazaalı olarak şirketi borçlandırmak kastıyla düzenlendiğini ileri sürmüştü.Davada,pul sebebiyle tanzim tarihinin gerçeği yansıtmadığına dair borçlu itirazının yazılı belge ile ispatlanması gerektiği sebebiyle reddedildi ve karar Yargıtay'ca onandı.
T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1980/12-1272

K. 1981/343

T. 1.5.1981

• KAMBİYO SENEDİ NİTELİĞİ ( Tarihin Sonradan Atılması )

• SENEDİN DÜZENLEME TARİHİNİN SONRADAN ATILMASI

6762/m.584,592,689,690

2004/m.170

ÖZET : TTK m. 592`ye göre, tanzim tarihinin sonradan atılması, senedin kambiyo senedi niteliğini etkilemez. Tedavüle çıkarılmadan ya da çıkarılırken düzenleme tarihinin atılmasında, yasaya aykırılık yoktur. Borçlunun, "düzenleme tarihinin sonradan atıldığı" biçimindeki savını, İİK`nin öngördüğü belgelerle kanıtlaması gerekir. Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi, usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki takibe itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya İcra Tetkik Merciince davanın kabulüne dair verilen 13.12.1978 gün ve 392-328 sayılı kararın incelenmesi alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 22.3.19779 gün ve 2267-2482 sayılı ilamiyle, ( ..T.T.K.nun 690. maddesi yolu ile aynı kanunun 592. maddesi gereğince tanzim tarihinin sonradan atılması senedin kambiyo vasfını etkilemez. Tedavüle çıkarılmadan veya çıkarılırken tanzim tarihinin atılmasında yasaya aykırılık yoktur. Borçlununun, tanzim tarihinin aradaki anlaşmalara aykırı olarak sonradan atıldığını İcra İflas Kanunundaki belgelerle isbat edilmesi gerekir. Bu cihetler nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Alacaklı vekili.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki kağıtlara, dayandığı gerekirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Alacaklı vekili avukat ( B.C.)'in temyiz itirazlarının kabulü ile, Direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 1.5.1981 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Çoğunluk görüşü, sadece borçlu imzasını taşıyan, başka hiçbir kaydı ihtiva etmiyen bir poliçe veya bononun geçerli olarak tedavüle çıkarılabileceği, keşide tarihi de dahil noksan kayıtların sonradan tamamlanabileceği, sonucuna müncer olmaktadır.
Oysa TTK.nun 583, 584, 592, 688, 689, ve 690. madde aracılığıyla yine 592. maddeleri çoğunluk görüşünün aksine hükümleri ihtiva etmektedir. TTK.nun 583 ve 688. maddeleri, poliçe ve bonoların hangi unsurları havi olmaları gerektiğine işaret etmiş, ancak 584 ve 689. maddelerde, bazı unsurları diğerlerinden daha önemli olarak benimsemiş ve bu unsurlar bulunmadıkça bu senetlerin poliçe veya bono niteliğini haiz olmıyacakları, açıkça belirtilmiştir. Noksanlığı senetlerin niteliğine etki yapan bu unsurlar arasında senedin tanzim edildiği tarih, yani keşide tarihi de mevcuttur. Diğer bir deyimle, düzenlendiği tarihte keşide tarihini ihtiva etmiyen bir senet, TTK.nun 584 ve 689. maddeleri gereğince, poliçe ve bono olarak kabul edilemez. Keşidecinin ( borçlunun) elinden çıktığı anda poliçe veya bono niteliğini haiz olmayan bir belge alacaklı veya üçüncü bir kişinin fiiliyle sonradan poliçe veya bono niteliğini kazanamaz. TTK.nun 592. maddedeki "açık poliçe" hükümleri de yanlış yorumlanmıştır. Maddede "Tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmamış bulunan bir poliçe ...... doldurulursa.." denilmektedir. Yukarıya aldığımız madde hükmü bölümünden, tedavüle çıkarılırken senedin poliçe veya bono olması lazım geldiği, açıkça anlaşılmaktadır. TTK.nun 592. maddesi, tedavüle çıkarılırken 584. ve 689. maddeler gereğince, asgari unsurları, yani senedin poliçe veya bono olarak kabul edilmesi için mevcudiyeti lüzumlu olan unsurları, ihtiva eden ve fakat diğer unsurları muhtevi bulunmayan senetlerde, tanzim sırasında bulunup bulunmaması senedin niteliğini etkilemiyen unsurrların sonradan tamamlanabileceği, şeklinde anlaşılmalıdır ve maddenin de amacı budur.
Bu nedenlerle, olayda olduğu gibi, düzenlendiği anda tanzim tarihi olmıyan bir senet poliçe veya bono niteliğini haiz olamaz ve bu noksanlık sonradan tamamlanması olanaksız eksikliklerden olup sonradan bu noksanlıkların giderilmesi senede poliçe veya bono niteliğini kazandıramıyacağı cihetle böyle bir senede dayanılarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile yapılan takibin iptaline ilişkin merci kararı doğru olup, bu kararın onanması gerekeceği, kanaatiyle çoğunluk görüşüne karşıyım. T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 1995/11101

K. 1995/12126

T. 26.9.1995

• AÇIK BONO TANZİMİ ( Geçerlidir )

• TANZİM TARİHİ ( Bononun Zorunlu Unsuru Olduğu )

• KAMBİYO SENETLERİNE ÖZGÜ TAKİP ( Tanzim Tarihine İtiraz )

• BONODA TANZİM TARİHİ ( Keşide Tarihinden Sonraki Bir Tarih Yazılması )

6762/m.592,688

2004/m.170

ÖZET : Bonoda tanzim tarihinin bulunması zorunludur. Ancak bu tarihin gerçeğe uygun olması gerekmez. Bu tarih ister düzenlendiği sırada ileri bir tarih olarak yazılmış olsun, ister alacaklı tarafından sonradan yazılmış bulunsun bononun niteliğine etkili olmayıp, kambiyo senetlerine özgü yolla takip yapılmasına engel değildir.
DAVA: Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki Alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 5.07.1995 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Borçlular hakkında 3.12.1994 tanzim ve 20.1.1995 vade tarihli bonoya dayalı takip yapılmış, 163 örnek ödeme emri tebliği üzerine borçlular vekili yasal süresinde, senetteki keşideci imzasının müvekkillerinin murisine ait olmadığından bahisle itiraz etmiş, mercice, bononun tanzim tarihinin keşidecinin ölüm tarihinden sonraki bir tarih olup, ölüm tarihinden sonra düzenlenmesinin mümkün olamayacağı gerekçesi ile itirazın kabulü ile takibin iptaline karar verilmiştir.
TK. 688. maddesi hükmüne göre, bonoda tanzim tarihinin bulunması zorunludur. Ancak bu tarihin gerçeğe uygun olması gerekmez. Tanzim edildiği tarihten önce veya sonraki bir tarihi taşıyan bonoda geçerlidir. TK. 592 maddesi uyarınca açık bono düzenlenmesi mümkündür. Alacaklı bonoyu tedavüle çıkarırken tanzim tarihini doldurabilir. Borçlunun bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasını bir belge ile kanıtlaması gerekir.
Somut olayda, bonoda tanzim tarihi vardır. Bu tarih ister düzenlendiği sırada ileri bir tarih olarak yazılmış olsun, ister alacaklı tarafından sonradan yazılmış bulunsun bononun niteliğine etkili olmayıp, kambiyo senetlerine özgü yolla takip yapılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Mercice bu yön gözetilerek imza inkarı hakkında bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile itirazın kabulü isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 26.9.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bu nedenle de,tanzim tarihi ile ilgili yorumların,üçüncü kişilerin (senet tarafları haricinde)muvazaa iddialarıyla birlikte değerlendirilmesi gerekiğini düşünüyorum.Saygılarımla
Old 11-05-2006, 16:47   #24
mehpare

 
Varsayılan

Sayın Bilen sayın Erdal ve de Gamze hanımın görüşlerine katılıyorum. ayrıca ticari hayatın akışında büyük öneme sahip , sebepten bağımsız, soyut .. vs vs özellikleri olan bu tür borç ikrarlarında eğer böyle pul basım tarihi gibi nedenlerle iptaller yaşanırsa ticari hayat felce girer..:) diye düşünüyorum.. bononun unusurları zaten belli.. defi türleri de belli..
ben hakim olsaydım ve önüme böyle bir iddia ile gelinseydi reddederdim.
saygılarımla
av mehpare altaylı
Old 12-05-2006, 02:19   #25
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Saygıdeğer Meslektaşlarım,
Öncelikle sayın TİKİCİ’yi böylesi güzel bir soru için tebrik ederim.
İzniniz olursa küçük bir katkı sunmak isterim.
Bilgilerimizi tazeleyelim.
Bonoda şeklen bir düzenleme tarihinin yazılı olması önemlidir. Yoksa bu tarihin gerçeğe uygun olmaması, yani bononun gerçekten bu yazılı tarihte düzenlenmemiş olması, şekil şartı bakımından önemli değildir.
Düzenleme tarihinin, senet düzenlendiği anda değil, tedavüle çıkarken atılmış olması geçerliliğini etkilemez (12. HD., 02.12.1991, 5099/12571). Tedavüle çıkarken düzenleme tarihi atılmamış olan bonoların (açık bono) geçerli olduğu tartışmasızdır. Ancak icra takibine konulduğu anda düzenleme tarihi bulunmayan bir senet, bono olarak kabul edilmez (12. HD., 11.12.1986, 1985/7215, 1986/1501).
Düzenleme tarihi, kalemle, daktilo ile veya kaşe (damga) ile de atılabilir (12. HD., 06.10.1986, 14973/10017 ; 12. HD., 20.12.1984, 9545/13289 ; 12. HD., 26.09.1984, 6524/9594 ; 12. HD., 15.09.1981, 5269/6729).
Düzenleme tarihi, bononun üstüne veya herhangi bir yerine yazılabilir (12. HD., 02.07.1980, 5464/5810).
Somut örnek bağlamında diyelim ki, bono 2000 yılında borçlu tarafından pul yapıştırılmaksızın imzalanıyor ama düzenleme tarihi boş bırakılıyor (açık bono)… Lehdar-alacaklı, 2001 yılında bononun üzerine pul yapıştırılmadığını da fark ederek 2001 basım tarihli bir pul alarak senede yapıştırıyor ve tanzim tarihini de yazıyor.
Şimdi böyle bir senet neden geçersiz sayılsın?
2003 tarihli Yargıtay kararına katılamıyorum.
Benim senaryolaştırdığım faraziyede sadece şu yapılabilir. Senet borçlusu, sonradan lehdar tarafından yazıldığını iddia ettiği tanzim tarihinin “kararlaştırılan tarih” olmadığını “yazılı bir belge” ile ispatlayabilir.
Lütfen devam edelim…
Old 26-09-2007, 16:00   #26
av.selcukacar

 
Varsayılan

ya arkadaşlar buna benzer bir mesele de bende var. şöyle ki senet üzerindeki pul 1990 lı yıllara ait ve üzerine imza atılmış. ancak senetin üzeri 2006 yılında doldurularak bu yıl da icraya verilmiş. bu durum senedin zamanaşımına uğradığını veya bedelinin çok önce ödendiğini ama yeni tedavüle çıkarıldığını ispat etmeye yeter mi?
Old 26-09-2007, 17:58   #27
Hasan Coşkun

 
Varsayılan

.Bonodaki tanzim tarihinin bononun veriliş tarihi olması şart olmayıp vadeden önceki herhangi bir tarih olması yeterlidir.Pulun burda hiçbir önemi yoktur.PULUN ÖNEMLİ OLDUĞUNA KANIT OLARAK SUNULAN YARGITAY KARARI YANLIŞ YORUMLANMIŞTIR.Dikkat edilirse olay tasarrufun iptaline yöneliktir ve araştırılan husus davanın önkoşullarından biri olan borcun devir tarihlerinden önce olup olmadığıdır.Yine ayrıca kararda senet geçersizdir demiyor diyemezdide.Senet geçerlidir,o davayla sınırlı olmak üzere gerçek düzenleme tarihi daha doğrusu temel ilişkinin olışma tarihi araştırılır.
Old 27-09-2007, 00:35   #28
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Bono-tanzim Tarihi İle Pul Basım Tarihinin Çelişmesi- Def'iler..

Olaya bir de şu açıdan bakalım:

Damga pulu damga vergisinin tahsil biçimlerinden birisidir. Eski yasaya göre senet tedavüle çıkarılırken bu damga vergisinin ödendiğini gösteren damga pulunun da senedin üzerinde olması gerekirdi. Bunun yapılmamış olmasının yaptırımı nedir?

Damga vergisinin cezalı olarak tahsili.

Diğer bir ifade ile

Bu gün icra dairesine bir bono götürdüm. İcra müdürü bunun damga pulunun olması gerektiğini vergi dairesine giderek damga verg
isini yatırmam gerektiğini aksi taktirde bonoyu işleme koyamayacağını söyledi. Ben de gittim vergi dairesine cezalı olarak damga vergisini yatırıp makbuzumu aldım. Bu senet (zamanaşımı tartışma dışı) senet nirteliğini kaybetti mi? tabiiki hayır. Vade ve düzenleme tarihi ne olursa olsun artık takibe konulacak bir kambiyo senedidir. Takibe konulmamasının nedeni de kambiyo senedi niteliğinde olmaması değil vergisinin ödenmemiş olmasıdır. Benzer bir hüküm harçlar yasasında da vardır. harç ödenmedi ise harç ödenene kadar devam eden işlemler yapılmaz.

Pulun sonraki tarihi taşıyor olması (yukarıdaki açıklamaları da bir yana bırakarak) senedin geçerliği veya anlaşmaya aykırı doldurulduğu şeklinde bir kanıya varmamıza neden teşkil etmeyeceğini düşünüyorum. Gerçekten de 10 yıl boyunca borcun ödeneceğini iyi niyrtlr beklemiş olabilirim. Senet de 10 yıl önce usulüne uygun olarak düzenlenmiş olabilir. Şimdi ben pulu bu gün yapıştırınca senet neden geçersiz olsun? Sadece damga vergisi zamanında ödenmediği için maliyeye cezalı tarhiyat hakkı verir.

Saygılar
Old 16-05-2009, 14:10   #29
Av.TOLGA ERDEN

 
Varsayılan

benim merak ettiğim husus ise şu
somut olayda borçlu keşide tarihinde yurt dışında olduğunu ve senedin vade ve keşide tarihlerinin geçmişe dönük atıldığını iddia ediyor.bonoda 2 tane borçlu var ön yüzünde ikisinide imzası var.daha sonra 2 defa ciroyla el değiştiriyor.Bu durum ihtiyati hacizle borçluya gidildiğinde borçludan öğreniliyor.Bu olayda borçlu itiraz etse hukuki ve cezai boyutları ne olur?Yurt dışında olduğunu kanıtladığını var sayalım
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
tanzim tarihi olmayan senedin tahsile verilmesi evrakta sahtecilik sayılır mı? piedra Ceza Hukuku Çalışma Grubu 13 21-11-2010 23:27
Bono'da Sebep, Bağışlama Vaadi-ödeme Vaadi (bono) Ilişkisi, Ödememe Ve Sonuçları :-) Av.Mehmet Saim Dikici Meslektaşların Soruları 9 04-01-2008 10:55
sıra senetlerde tanzim yeri ozgem Meslektaşların Soruları 7 29-05-2006 20:12
tanzim tarihi olmayan senet Desarac Meslektaşların Soruları 3 21-03-2006 16:15
Mahkeme tarihinin kişiye bildirilmesi Ahmet Yılmaz Hukuk Soruları Arşivi 1 11-02-2002 02:05


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10646105 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.