Avukatlik Kanunu 40.madde

Bilindiği üzere Avukatlık Kanunu'nun 40.maddesinde;iş sahibinin sözleşmeye dayanarak avukattan isteyebileceği tazminatların hakkın doğumundan itibaren 1 yıl herhalde 5 yıl geçmekle düşeceği belirtilmiştir. Davalı Meşlektaş müvekkilim hakkında davacı; davalıyı alacak davasıın takibi için vekil tayin ettiğini,davalının duruşmamalara girmemesinden dolayı davanın işlemden kaldırıldığını ve 3 ay içinde yenilenmediğinden dolayı 10.09.2002 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinden dolayı mağdur olduğunu ve alacak davasında ki tazminat miktarı kadar,davalı müvekkilimden maddi tazminat talep etmektedir.Dava 25.09.2011 tarihinde açılmıştır.İlk itiralarımız la birlikte davalara girilmemesine davacının muvafakatı olduğu fakat bu yönde muvafakatname düzenlenmediği ayrıca davanın hak düşürücü süreye uğradığını iddia ettiysekte,asliye hakimliği hak düşürücü sürenin avukatın azil tarihinden itibaren 5 sene içinde düşeceği avukatın azlinin 2010 senesin de yapıldığı sebebiyle hak düşürücü sürenin dolmadığını belirtmiştir.Hakimliğin bu noktada ki kararına karşı yapacağım itirazlara ilişkin yorum ve önerilerinizi beklerim.Şimdiden teşekkür ediyorum

Alıntı: Yazan Avukat006 asliye hakimliği hak düşürücü sürenin avukatın azil tarihinden itibaren 5 sene içinde düşeceği avukatın azlinin 2010 senesin de yapıldığı sebebiyle hak düşürücü sürenin dolmadığını belirtmiştir.

Hem Avukatlık Kanunu'nun 40.maddesi hem de Borçlar Kanunu'nun 60 ve dolayısıyla 126.maddesinde zamanaşımının OLAY ile başlayacağı açıktır. Hiç bir Kanun'da AZİL başlangıç sayılmamıştır. Saygılarımla

Avukatlık Kanunu
Tazminat isteklerinde zamanaşımı:
Madde 40 – İş sahibi tarafından sözleşmeye dayanılarak avukata karşı ileri sürülen tazminat istekleri, bu hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren beş yıl geçmekle düşer.

Tıklayınız ve bakınız 30 nolu mesaj ve tıklayınız o mesajın teşekkür butonu:

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=51164

Hukuk Fakültelerinde aldığımız eğitim sırasında edindiğimiz algıya göre, hangi hükümde yer alırsa alsın bütün zamanaşımı çeşitlerinde ( 1, 5 yıllık, 10 veya 30 yıllık olsa da), başlangıç anı, netice olarak (her halükarde) olay (veya işlem) tarihidir. Başka bir söyleyişle, mesela bir eylemin vukuundan itibaren 50 yıl veya 80 yıl sonra bile zamanaşımı süresinin işlemeye başlayabileceğini düşünemiyorduk.
Fakat bu algının pek de yerinde olmadığını, geçen gün 5510 Sayılı yasanın 93.maddesindeki zamanaşımı düzenlemesini görünce öğrendim. Çünkü bu hükme göre bir sigorta olayındaki eğrilikle ilgili 10 yıllık zamanaşımı süresi, mesela 60 yıl sonra bir teftiş sırasında yapılacak bir tespit işleminden itibaren başlatılabilir..