Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

nafaka yükümlülüğünü ihlal

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 02-07-2008, 14:55   #1
günseligonca

 
Varsayılan nafaka yükümlülüğünü ihlal

merhaba arkadaşlar,
boşanma davasında hükmedilen tedbir nafakasının ödenmemsinden dolayı icra ceza mahkemesinde dava açmıştık. Hakim şikayet tarihi iitibari ile boşanma kararının kesinleşip kesinleşmediği hususunu araştırmaya karar verdi. Sizce b u suçun oluşmasında nafakanın çeşidi önemli midir? Yani karar kesinleşse de kesinleşmese de tedbir nafakasını ödemeyen kişi cezalandırılacak mıdır?
Old 02-07-2008, 15:41   #2
Av. Hatice Demiral

 
Varsayılan

yargılaması devam eden bakmakta olduğum boşanma davasıyla ilgili ara karara binaen takdir edilen nafakanın ödenmemesi nedeniyle ben de icra ceza davasına yeni dava açtım. Araştırmalarıma göre iik.'nun 344. maddesi en son 2005 yılındaki 5358 değişikliğiyle 'nafakaya ilişkin kararları yerine getirmeyen borçlunun....' demekle kanunkoyucu mahkemenin hem ara kararlarını hem de tedbir nafakasının kesinleşmesinden sonra ödenmemesini kastetmiş olmasından yola çıktım.hakimin kararın kesinleşmesini beklemesi kanımca yerinde bir karar değil bu nedenle. nafaka borcunun 2005 yılından sonra doğmuş olması halinde problem yok. Ama sonucu bende merak ediyorum.
Old 02-07-2008, 21:38   #4
avfatih

 
Varsayılan

T.C.YARGITAYCEZA DAİRESİ 8
Esas No.1997/502Karar No.1997/2056Tarihi20.02.1997
2004-İCRA VE İFLAS KANUNU ( İİK )/344743-TÜRK KANUNU MEDENİSİ/144
KAMULAŞTIRMA KARARININ TEBLİĞ EDİLMEMESİCEZAİ HÜKÜMLERTEDBİR NAFAKASIİCRA KANUNUNA GÖRE MAHKUMİYET
ÖZETTEDBİR NAFAKASI BOŞANMA İLAMININ KESİNLEŞMESİ İLE SONA ERECEĞİNDEN, BUNU ÖDEMEMEK İİK.`NUN 344. MADDESİNDEKİ SUÇU OLUŞTURMAZ.
DAVA: Nafaka borcunu ödememekten sanık Y.`nin yapılan yargılanması sonunda, İİK.`nun 344/1. maddesi uyarınca 10 gün hafif hapis cezasıyla hükümlülüğüne dair, Çaycuma İcra Ceza Mahkemesi`nden verilen 18.9.1996 gün ve 433 esas, 658 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay`ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan; dava evrakı C. Başsavcılığı`ndan tebliğname ile 10.1.1996 günü Daireye gönderilmekle incelenip, gereği düşünüldü:
KARAR: Takip dayanağı ilam boşanma hükmüne ilişkin olup, hükmedilen aylık nafaka bu davanın yürütülmesi sırasında açılmış bir nafaka davasına dayanmayan, mahkemece re`sen karar altına alınması gereken tedbir nafakası niteliğinde olduğu ve boşanma ilamının kesinleşmesi ile sona ereceği, bunu ödememenin İİK.`nun 344. maddesindeki suçu oluşturmayacağı gözetilmeden yazılı biçimde mahkumiyet hükmü kurulması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASlNA, 20.2.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 02-07-2008, 21:57   #5
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

Tedbir nafakasını ödememek de 30.7.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4949 sayılı Yasa'nın 97. maddesine göre suç olarak kabul edilmiştir.
Old 03-07-2008, 07:37   #6
vukuat2005

 
Varsayılan

hem tedbir nafakası hem de ilam hükmünde bulunan nafaka, nafakayı ödememe suçunu oluşturur.Ancak burada söz konusu olay ise;şikayet tarihi ile suç tarihi önem kazanmaktadır.Şikayet tarihinden geriye doğru 1 aylık muaccel nafakanın ödenmeyerek muaccel hale gelmesi ile suç oluşmaktadır.
Old 03-07-2008, 08:13   #7
av.ersen

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2000/12-1056
Karar: 2000/1062
Karar Tarihi: 21.06.2000
ÖZET: Nafaka hükümleri dışında aile ve şahsın hukukuna ilişkin hükümler kesinleşmedikçe icra olunamaz. İcra takibinin dayanağı ve boşanma konulu ilamın eklentileri olan tazminat istekleri de yukarıda yazılı hüküm gereği kesinleşmedikçe takip konusu yapılamaz. Tazminat talepleri boşanma hükmünün kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceğinden faizinde hükmün kesinleşmesi tarihinden itibaren istenmesi mümkündür. Merci hakimliğinin gerekçesinde yer alan ve faizin karar tarihinden başlatılacağına ilişkin dairemiz ilkesi, kesinleşmeden takibe konulabilecek olan ilamlarla ilgili olup, olaya uygulanma olanağı yoktur.
(1086 S. K. m. 443)
Dava: Taraflar aras
ındaki "itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Dörtyol İcra Tetkik Mercii Hakimliği'nce davanın kabulüne dair verilen 24.6.1999 gün ve 1999/102 E-93 K. sayılı kararın inelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 5.10.1999 gün ve 1999/10439-11706 sayılı ilamı ile;
(...HUMK'nun 443. maddesi gereğince nafaka hükümleri dışında aile ve şahsın hukukuna ilişkin hükümler kesinleşmedikçe icra olunamaz. İcra takibinin dayanağı ve boşanma konulu ilamın eklentileri olan tazminat istekleri de yukarıda yazılı hüküm gereği kesinleşmedikçe takip konusu yapılamaz. Bu durumda tazminat talepleri boşanma hükmünün kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceğinden faizinde hükmün kesinleşmesi tarihinden itibaren istenmesi mümkündür. Merci hakimliğinin gerekçesinde yer alan ve faizin karar tarihinden başlatılacağına ilişkin dairemiz ilkesi, kesinleşmeden takibe konulabilecek olan ilamlarla ilgili olup, olaya uygulanma olanağı yoktur. O halde mercice, itirazın yukarıda yazılı ilkelere göre değerlendirilerek yapılacak inceleme sonunda hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosydaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 21.6.2000 gününde, oybirliği ile karar verildi.
Old 03-07-2008, 10:04   #8
avgubse

 
Varsayılan

ben vukuat2005 rumuzlu meslektaşımın görüşüne katılıyorum,mesele şudur; birikmiş nafaka alacağı adi alacak niteliğinde sayıldığından bu suçtan ceza verilemez.
Old 03-07-2008, 13:59   #9
avfatih

 
Varsayılan


Sayın Ergün VARDAR'ın belirttiği şekilde kanunda değişiklik meydana gelmiş. Saygılarımla.


4949 SAYILI YASA
Madde 97.- 2004 sayılı Kanunun 344 üncü maddesinin başlığı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir. Nafakaya ilişkin kararlara uymayanların cezası:


Mahkemece ara kararı ile hükmedilen nafakayı ödemeyen borçlular hakkında da birinci fıkra hükmü uygulanır.
Old 03-07-2008, 15:22   #10
recepbarlas

 
Varsayılan Ek bilgi

Ayrıca,nafaka ödememekten dolayı verilen ceza infaz edilmeden yeni bir(örneğin bir sonraki ayın nafakası) nafaka için tekrar ceza verilmez.
Old 07-07-2008, 16:33   #11
avserpil

 
Varsayılan

sayın recepbarlas ,nafaka ödememekten dolayı verilen ceza infaz edilmeden yeni bir nafaka için tekrar ceza verilmez şeklinde yazmışsınız.2005 yılı öncesinde İİk344 /1 fıkrasında ..cezanın infazından sonra işleyecek nafaka hakkında aynı hüküm cereyan eder hükmü,2005 yılı 5358 sayılı kanunla kaldırılmıştır.Dolayısıyla, sanığın ikinci kez cezalandırılması için ilk cezasının infaz edilmesi şartı aranmayacaktır. Bir dosyamda,sanık hakkında ikinci kez yaptığımız şikayetimiz,sizin bahsettiğiniz gerekçe ile reddedildi,Ağır Cezaya itiraz ettik,itirazımızda reddedildi.Fakat ortada eski kanun hükmüne göre verilmiş bir karar var,yeni hükme göre düşünüldüğünde sanığın cezalandırılması için bir neden yok.Kararı tebliğ aldığımda kanun yararına bozulmasını talep etmeyi düşünüyorum.Bu konuda görüşlerinizi bizimle paylaşırsanız sevinirim.saygılarımla
Old 28-07-2008, 13:59   #12
Av. Hatice Demiral

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avserpil
sayın recepbarlas ,nafaka ödememekten dolayı verilen ceza infaz edilmeden yeni bir nafaka için tekrar ceza verilmez şeklinde yazmışsınız.2005 yılı öncesinde İİk344 /1 fıkrasında ..cezanın infazından sonra işleyecek nafaka hakkında aynı hüküm cereyan eder hükmü,2005 yılı 5358 sayılı kanunla kaldırılmıştır.Dolayısıyla, sanığın ikinci kez cezalandırılması için ilk cezasının infaz edilmesi şartı aranmayacaktır. Bir dosyamda,sanık hakkında ikinci kez yaptığımız şikayetimiz,sizin bahsettiğiniz gerekçe ile reddedildi,Ağır Cezaya itiraz ettik,itirazımızda reddedildi.Fakat ortada eski kanun hükmüne göre verilmiş bir karar var,yeni hükme göre düşünüldüğünde sanığın cezalandırılması için bir neden yok.Kararı tebliğ aldığımda kanun yararına bozulmasını talep etmeyi düşünüyorum.Bu konuda görüşlerinizi bizimle paylaşırsanız sevinirim.saygılarımla

mahkemenin vermiş olduğu ara karardaki tedbir nafakasını ödemeyen kişi hakkında açmış olduğum dava bugün sonuçlandı ve suçun unsurları oluştuğundan 3 ay tazyik hapsi ile cezalandırılması kararı verildi. ilgilenen arkadaşlara yardımcı olması dileğiyle..iyi çalışmalar herkese
Old 06-09-2008, 14:16   #13
av.abbay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatice Demiral
mahkemenin vermiş olduğu ara karardaki tedbir nafakasını ödemeyen kişi hakkında açmış olduğum dava bugün sonuçlandı ve suçun unsurları oluştuğundan 3 ay tazyik hapsi ile cezalandırılması kararı verildi. ilgilenen arkadaşlara yardımcı olması dileğiyle..iyi çalışmalar herkese

sayın meslektaşım

ilgili mahkeme kararını mail olarak gönderebilir veya burda yayınlayabilirmisiniz.
şimdiden teşekkür ederim.
Old 04-03-2011, 13:24   #14
Ayfan Pısıl

 
Varsayılan iik 344 yine değişmiş

Nafakaya ilişkin kararlara uymayanların cezası1) Madde 344 – (Değişik: 31/5/2005 - 5358/15 md.)
Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir.
Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.


Tedbir nafakalarında iik344 ün uygulanıp uygulanamayacağı halen muallaktır.
Old 04-03-2011, 13:56   #15
avcihansahin

 
Varsayılan

Elimde şu an bir 01.12.2010 tarihli mahkeme kararı var. " Davalı taraf temyiz ettiğinden kararın henüz kesinleşmediği, şikayet tarihine kadar en az bir aylık cari nafaka alacağının bulunduğu, dosyada suç tarihine kadar ödemenin bulunmadığı anlaşılmakla sanığın cezalandırılmasına" diyor. Tedbir nafakasının ödenmemesi ile ilgili ceza veriliyor.
Old 04-03-2011, 14:02   #16
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Ayfan Pısıl
Nafakaya ilişkin kararlara uymayanların cezası1) Madde 344 – (Değişik: 31/5/2005 - 5358/15 md.)
Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir.
Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.


Tedbir nafakalarında iik344 ün uygulanıp uygulanamayacağı halen muallaktır.

Madde metninde "nafakaya ilişkin kararların" şeklinde bir ibare olduğu için, "tedbir nafakalarına" da uygulanmalıdır, diye düşünüyorum. Ancak eski metinde açık bir şekilde "ara karar ile birlikte hükmedilen nafaka"dan bahsetmekte iken, son metinde bu açıklıkta yazılmamış. THS'de bu konu çok tartışıldı, bunu da belirteyim.
Old 04-03-2011, 21:59   #17
tiryakim

 
Olumlu Nafaka

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

Esas: 2006/16-304
Karar: 2006/273
Karar Tarihi: 05.12.2006

NAFAKA YÜKÜMLÜLÜĞÜNE AYKIRI DAVRANMA SUÇU - ŞİKAYETİN YASAL SÜRESİ İÇİNDE GERÇEKLEŞMESİ - İCRA EMRİNİN TEBLİĞİ İLE ŞİKAYET TARİHİ ARASINDA İŞLEMİŞ EN AZ BİR AYLIK CARİ NAFAKA BORCUNUN BULUNMASI GEREĞİ - TAZYİK HAPSİYLE CEZALANDIRILMA

ÖZET: Takip talebi, Nisan 2005 tarihine kadar oluşan ve adi alacak niteliğindeki geçmiş dönem birikmiş nafaka borçları ile birlikte cari nafaka alacağı için de yapılmıştır. İcra emrinin tebliği ile şikayet tarihi arasında işlemiş en az bir aylık cari nafaka borcunun bulunması gerekmektedir. Yakınanın 05.07.2005 tarihli şikayetinin, Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarına ilişkin ödenmeyen nafaka alacağını kapsadığı ve üç aylık yasal şikayet süresi içinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. O halde suç, şikayet tarihinden bir ay öncesindeki cari nafaka borcunun doğmasıyla 01.06.2005 tarihinden sonra oluşmuştur. Yerel Mahkemece sanığın tazyik hapsiyle cezalandırılması isabetlidir.


(2004 S. K. m. 344) (5271 S. K. m. 223)

Dava: Borçlu A. Y.'ın nafaka yükümlülüğüne aykırı davranma eyleminden dolayı İİY. nın 5358 sayılı Yasa ile değişik 344. maddesi uyarınca 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına ilişkin İzmir 5. İcra Ceza Mahkemesince 21.12.2005 gün ve 1243-3166 sayı ile verilen kararın yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi nedeniyle Adalet Bakanı tarafından yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 18.09.2006 gün ve 4148-5593 sayı ile;

(... Dosya kapsamına göre, suç tarihinden sonra 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 5349 sayılı Kanun'un 3. maddesi ile değişik 7. maddesinin 1. fıkrası ile <Kanunlarda hafif hapis veya hafif para cezası olarak öngörülen yaptırımlar idari para cezasına dönüştürülmüştür> yine 1 Haziran 2005 tarihinde kabul edilip, aynı gün mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve 2004 sayılı İİK. nunda Değişiklik Yapılmasına Dair 5358 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile İİK. nun 344. maddesindeki eylemin müeyyidesiz 3 aya kadar tazyik hapsine dönüştürülmüştür. Ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7. maddesi göz önünde tutulduğunda 5349 sayılı Yasa ile değişik 5252 sayılı Kanun'un 7. maddesi sanığın lehine olduğundan aynı maddenin 1. fıkra 1. cümlesi ve 5326 sayılı Kabahatler Yasası'nın 24. ve 5252 sayılı Yasa'nın 9/3. maddelerine göre müeyyidenin İcra Mahkemesince idari para cezası olarak belirlenmesi gerekir.

Öte yandan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun <Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar> başlıklı 232. maddesinin 6. fıkrasında <Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen <ceza miktarının> tereddütte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir> şeklindeki düzenlemeye rağmen, infazda tereddüt oluşturacak şekilde mahkumiyete esas sürenin net olarak belirtilmeyip, sanığın nafaka borcunu ödememe eyleminden dolayı 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verilmesi isabetsizdir.

Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığının yazılı emre atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle ve kanuna aykırılık halinin giderilmesinin de başkaca hallinin mümkün bulunmadığı anlaşılmakla, uygulamada birliğin sağlanması amacıyla Yazılı Emre dayanan ihbarnamedeki düşünce gibi İzmir 5. İcra Mahkemesinin 2005/1243-3166 sayılı kararının bozulmasına...) karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 24.11.2006 gün ve 103816 sayı ile; sanığın eylem tarihinin 01.06.2005 tarihinden sonra olması nedeniyle Yerel Mahkemece hapsen tazyik kararı verilmesinin yerinde olduğu, ayrıca hapsen tazyik kararlarının disiplin hapsi niteliğinde olup öngörülen yaptırımın bu niteliği itibariyle verilen kararın da bir hüküm niteliğinde olmadığı, bu nedenle Yerel Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Adalet Bakanının yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesini istemiştir.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Nafaka yükümlülüğüne aykırı davranma eylemi nedeniyle borçlunun 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkında uygulanacak yaptırımın idari para cezası mı yoksa tazyik hapsi mi olacağının belirlenmesi, buna bağlı olarak da Yerel Mahkemece tayin olunan cezanın usul ve yasaya uygun olarak verilip verilmediğinin belirlenmesi noktalarında toplanmaktadır.

01.06.2005 gün ve 25832 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren, 31.05.2005 gün ve 5358 sayılı Yasa ile İcra İflas Yasasında yer alan eylemler ve yaptırımları yeniden düzenlemiş, bu kapsamda 337, 338/2, 339, 341, 343 ve 344. maddelerdeki eylemler kabahat olarak düzenlenip, disiplin hapsi veya tazyik hapsi şeklinde yaptırımlara bağlanmış, 331, 332, 333, 333/a, 334, 335, 336, 337/a, 338/1, 342, 345/a, 345/b, maddelerindeki eylemler ise suç olarak düzenlenip, hapis cezası veya adli para cezası biçiminde yaptırımlara bağlanmıştır. Bu nedenle sanık hakkında uygulanacak yaptırımın belirlenmesinde, suç tarihinin bu yasal düzenlemeden önce mi, sonra mı olduğunun saptanması önem kazanmaktadır.

Somut olayda yakınan E.'nin, borçlu-sanık A. aleyhine tedbir nafakası istemiyle açtığı davada İzmir 3. Aile Mahkemesince 27.10.2004 gün ve 369-1449 sayı ile; davanın kısmen kabulü ile 05.03.2004 tarihinden itibaren aylık olmak üzere davacı ve küçük çocukları için 290 milyon lira tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği, bu kararın 30.03.2005 tarihinde kesinleştiği, yakınanın vekili aracılığıyla 11.04.2005 tarihinde, 05.03.2004 tarihinden itibaren aylık 290 milyon lira olmak üzere ve yargılama giderleri için toplam 4.114.700.000 lira için takip talebinde bulunduğu, icra emrinin 10.05.2005 tarihinde borçluya tebliğ edilerek itirazda bulunulmaması karşısında takibin kesinleştiği, ancak borçlu tarafından herhangi bir ödemede bulunulmadığı anlaşılmaktadır.

Görüldüğü gibi, takip talebi, Nisan 2005 tarihine kadar oluşan ve adi alacak niteliğindeki geçmiş dönem birikmiş nafaka borçları ile birlikte cari nafaka alacağı için de yapılmıştır. Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, icra emrinin tebliği ile şikayet tarihi arasında işlemiş en az bir aylık cari nafaka borcunun bulunması gerekmektedir.

Yakınanın 05.07.2005 tarihli şikayetinin, Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarına ilişkin ödenmeyen nafaka alacağını kapsadığı ve üç aylık yasal şikayet süresi içinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. O halde suç, şikayet tarihinden bir ay öncesindeki cari nafaka borcunun doğmasıyla 01.06.2005 tarihinden sonra oluşmuştur. Yerel Mahkemece sanığın tazyik hapsiyle cezalandırılması isabetlidir.

Öte yandan, CGK. nun 14.11.2006 gün ve 220-231 sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, bir tür disiplin hapsi olan hapsen tazyik yaptırımı, 5237 sayılı TCY. da düzenlenen yaptırımlardan farklı niteliktedir ve CMY. nın 223. maddesinde belirtilen <hüküm> niteliğinde değildir. Hapsen tazyik yaptırımında amaç, bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak olduğundan, alt sınırdan belli bir ceza belirlenmesi gerekmemekte, yükümlülük yerine getirilene kadar ve en çok 3 ay süreyle kişinin yükümlülüğüne uygun davranması için zorlanması söz konusu olup, kararda belli bir sürenin öngörülmesi, yaptırımın bu niteliğine aykırı olacaktır. Bu nedenle Yerel Mahkemece 3 aya kadar verilen tazyik hapsi, 5271 sayılı CMY. nın 232. maddesine aykırı değildir.

Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 18.09.2006 gün ve 4118-5593 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

3- Adalet Bakanının, yasa yararına bozma isteminin REDDİNE,

4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.12.2006 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 08-08-2023, 16:27   #18
uye54331

 
Varsayılan Saniğin Cezalandirilabilmesi Için Tebligatin Bizzat Yapilmasi şarti Var Mi?

Nafaka yükümlülüğünü ihlalden dolayı cezalandırılabilmesi için ilgili icra emrinin/ödeme emrinin bizzat sanığa tebliğ edilmesi gerekli midir?

Yoksa tebligat kanunu uyarınca, usulune uygun bir şekilde muhtara yapılan tebligat da yeterli midir?

Hukuk mahkemesi'nin algısı ile ceza mahkemesinin algısı bazen farklı olabiliyor bu nedenle, bu hususta bir detayı kaçırmamak adına siz meslektaşlarıma danışmak istedim.

Teşekkürler.
Old 08-08-2023, 21:15   #19
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

İcra/ödeme emrinin borçluya tebliği gerekir. Vekile yapılan tebligat suçun oluşmasına engel olur. Borçluya tebligat ise Tebligat K.hükümlerine göre yapılır. Dolayısı ile Teb. K.m.21 m.deki şartlara göre muhtara yaapılan tebligat geçerli olur.

T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/9880
K. 2009/42
T. 12.1.2009


Nafaka yükümlülüklerine uymama suçundan sanık R. S.'in yapılan yargılaması sonucunda icra emrinin usulünce tebliğ olunmadığından bahisle beraatine dair Denizli 3. İcra Mahkemesi'nin 30.4.2008 tarihli ve 2008/690-1533 Sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair Denizli 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 30.6.2008 tarihli ve 2008/492 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.

Tebliğnameile; Denizli 5. İcra Müdürlüğünün 2007/2633 Sayılı dosyası üzerinden borçlu sanık adına çıkartılan örnek 4-5 ödeme emrinin 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi uyarınca sanığın tebliğ sırasında evde bulunmaması sebebiyle komşusuna 11.5.2007 tarihinde tebliğ olunup 2 numaralı haber kağıdının da mahalle muhtarlığına asılmasını müteakip, borçlu sanığın 14.5.2007 havale tarihli mal beyanı dilekçesi vermesi nazara alındığında ödeme emrine dair tebligatın geçersizliğinden söz edilemeyeceği gibi sanık adına duruşma gününü bildirir meşruhatlı davetiyenin bizzat sanığın kendisine tebliğ olunduğu cihetle, sanığa isnad edilen suçun sabit olduğu nazara alınmaksızın itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmemekle anılan kararın 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309.maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 27.10.2008 gün ve 54394 Sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığının 19.11.2008 gün ve K.Y.B.2008/230632 Sayılı tebliğnamesiyle talep edilmiş olmakla; gereği görüşüldü:

KARAR : Tüm dosya kapsamına göre; borçlu hakkında Denizli 5. İcra Müdürlüğünün 2007/2633 Sayılı dosyası ile takibe geçildiği, borçlu adına çıkartılan örnek 4-5 ödeme emrinin 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21.maddesi uyarınca 11.5.2007 tarihinde tebliğ sırasında sanığın evde bulunmaması sebebiyle tebligat evrakının mahalle muhtarına imza karşılığında teslim edilip, 2 numaralı haber kağıdının adresteki kapıya yapıştırıldığı ve komşusuna haber verilip imzasının alındığının anlaşılması karşısında ödeme emrinin usulüne uygun olarak tebliğ edildiğinin kabulü gerekir. Hal böyle olunca anılan karara itiraz üzerine Ağır Ceza Mahkemesince itirazın reddine karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Açıklanan sebeplerle Yargıtay C.Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle Denizli 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 30.6.2008 tarih ve 2008/492 değişik iş sayılı kararının 5271 Sayılı CMK'nun 309/4-c maddesi uyarınca BOZULMASINA, 'yargılamanın yinelenmesi yasağı' sebebiyle bozma kapsamı doğrultusunda yeniden yargılama yapılmasının gerekmediğine, dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 08-08-2023, 21:22   #20
uye54331

 
Varsayılan

Alıntı:
tebliğ sırasında sanığın evde bulunmaması sebebiyle tebligat evrakının mahalle muhtarına imza karşılığında teslim edilip, 2 numaralı haber kağıdının adresteki kapıya yapıştırıldığı ve komşusuna haber verilip imzasının alındığının anlaşılması karşısında

yanıt için teşekkürler. paylaştığınız yargıtay kararındaki bu ifadeden ise, o olayda sanığın o adreste olmakla beraber tebligat esnasında orda bulunmadığı için muhtara tebliğ yapılması durumunun gerçekleştiği ve yargıtayın bu hususu gerekçeye taşıdığı görülmektedir.

sanığın mernis adresinde bulunmadığı, tanınmadığı durumlar için de bu görüş geçerli mi? yoksa, mahkumiyet için ayrıca kolluk aracılığı ile adres araştırması yapılıp yapılmadığı gözetilir mi?
Old 09-08-2023, 18:27   #21
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan uye54331
paylaştığınız yargıtay kararındaki bu ifadeden ise, o olayda sanığın o adreste olmakla beraber tebligat esnasında orda bulunmadığı için muhtara tebliğ yapılması durumunun gerçekleştiği ve yargıtayın bu hususu gerekçeye taşıdığı görülmektedir.

sanığın mernis adresinde bulunmadığı, tanınmadığı durumlar için de bu görüş geçerli mi? yoksa, mahkumiyet için ayrıca kolluk aracılığı ile adres araştırması yapılıp yapılmadığı gözetilir mi?

İİK.m.21 ve 57'de " İcra tebligatlarının Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılması"öngörülmüştür.

20.11.2020 T.2019/2 E.2020/3 K. sayılı İçtgihatı Birleştirme Kararı dikkate alındığında, borçluya daha önce tebligat çıkartılmış fakat tebligatın yapılamamış olması halinde, borçlu mernis adresinde bulunmasa ve tanınmasa dahi, başkaca bir araştırma ve işleme gerek kalmadan doğrudan mernis adresine Tebligat K.m.21/2 'ye göre muhtar vasıtası ile tebligat yapılabileceğini düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
mbb,taahhudu ihlal,asgari ücret.... Av.Ayse E. Meslektaşların Soruları 13 19-07-2011 21:12
taahhüdü ihlal davası Av. Tuncer ÖZYAVUZ Meslektaşların Soruları 6 26-03-2009 12:18
taahhüdü ihlal? avangardea Meslektaşların Soruları 10 24-10-2008 15:46
mal beyanında bulunmama-taahhüdü ihlal thalassa Meslektaşların Soruları 2 09-10-2007 18:15
Taahhudu Ihlal SEZIN Meslektaşların Soruları 0 11-12-2003 18:17


THS Sunucusu bu sayfayı 0,16967297 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.