Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Anlaşmalı boşanmada asillerin dinlenmesi zorunluluğu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 16-02-2011, 22:37   #1
Yavanna

 
Varsayılan Anlaşmalı boşanmada asillerin dinlenmesi zorunluluğu

Değerli Meslektaşlarım,
Bir boşanma davasında davalı vekiliyim. Taraflar birlikte başvurarak ve protokol hazırlayarak birbirlerinden talepleri olmadığını belirttiler. Amaçları en kısa sürede boşanmak.
Ancak hem müvekkilim hem de karşı taraf Hollanda'da ikamet etmekle birlikte Türkiye'ye yakın bir dönemde gelme ihtimalleri bulunmamaktadır. Ancak görüşmemiz neticesinde tevziden düştüğü mahkemenin yargıcı "166/3 açık hükümdür asiller dinlenmeden ancak çekişmeli olarak dava sürdürülebilir" demektedir. Kendisine katılmakla birlikte birçok diğer Aile Mahkemesi yargıcının yalnızca taraf vekilleri ve tanık dinleyerek karar verdiğini bilmekteyim. Ayrıca Aile Mahkemeleri neticesi itibariyle takdir yetkisi geniş bir mahkemedir. Böyle bir durumda yargıç, takdir yetkisi kullanabilir diyebilir miyiz yoksa açık hükümdür mü dersiniz?
İyi çalışmalar dilerim, saygılar

Av. Olgu Özdemir
Old 16-02-2011, 23:17   #2
tiryakim

 
Olumlu Tmk 166/3

Alıntı:
Yazan Yavanna
Değerli Meslektaşlarım,
Bir boşanma davasında davalı vekiliyim. Taraflar birlikte başvurarak ve protokol hazırlayarak birbirlerinden talepleri olmadığını belirttiler. Amaçları en kısa sürede boşanmak.
Ancak hem müvekkilim hem de karşı taraf Hollanda'da ikamet etmekle birlikte Türkiye'ye yakın bir dönemde gelme ihtimalleri bulunmamaktadır. Ancak görüşmemiz neticesinde tevziden düştüğü mahkemenin yargıcı "166/3 açık hükümdür asiller dinlenmeden ancak çekişmeli olarak dava sürdürülebilir" demektedir. Kendisine katılmakla birlikte birçok diğer Aile Mahkemesi yargıcının yalnızca taraf vekilleri ve tanık dinleyerek karar verdiğini bilmekteyim. Ayrıca Aile Mahkemeleri neticesi itibariyle takdir yetkisi geniş bir mahkemedir. Böyle bir durumda yargıç, takdir yetkisi kullanabilir diyebilir miyiz yoksa açık hükümdür mü dersiniz?
İyi çalışmalar dilerim, saygılar

Av. Olgu Özdemir

Türk Medeni Kanunu İlgili maddesi açık Kıymetli meslektaşım ;

TMK 166/3 e göre "...hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi..." gerekmektedir.

Bu Konu THS tartışılmıştır.

İlgili linkler ise ;

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=12754
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=7663

Alıntı:

Emsal Karar ise ;

T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi
Esas: 2007/4199
Karar: 2008/2632
Karar Tarihi: 03.03.2008
BO
ŞANMA DAVASI - ANLAŞMALI BOŞANMA - TARAFLARIN DAVADA HAZIR BULUNUP BİZZAT ANLAŞTIKLARINI AÇIKLAMADIĞI VEYA HAKİMİN ANLAŞMAYI UYGUN BULMAMASI SONUCUN TARAF DELİLLERİNİN TOPLANACAĞI - TEMELDEN SARSILMA OLGUSUNUN GERÇEKLEŞİP GERÇEKLEŞMEDİĞİNİN TAKDİRİ

ÖZET: Taraflar haz
ır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hakim, tarafların anlaşmalarını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup toplanması sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının takdiri gerekir.

(4721 S. K. m. 166, 184)
Dava: Taraflar aras
ındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesinde, en az bir yıl sürmüş evliliklerde eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılabileceği öngörülmüştür. Bu halde dahi boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin bizzat tarafları dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocuklarının durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması gerekmektedir. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin kabulü halinde boşanmaya hükmolunur.
Taraflar hazır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hakim, tarafların anlaşmalarını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup toplanması sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının Türk Medeni Kanununun 184. maddesi çerçevesinde takdiri gerekirken, davacı asil dinlenilmeksizin vekilinin beyanı ile yetinilerek eksik inceleme ile boşanma hükmü kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi. 03.03.2008


Alıntı:

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/2-96
Karar: 2010/106
Karar Tarihi: 24.02.2010

ÖZET: Davac
ının dava dilekçesinin ekinde boşanma protokolünü mahkemeye sunmuş olması, boşanma davasındaki beyanları, boşanma kararının hüküm kısmı ve tarafların hiçbir zaman protokoldeki imzalarını inkar etmemiş olmaları, protokolün mahkemece onaylandığı, dikkate alındığında, boşanma dava dosyasındaki bu belge ve beyanların mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu; böylece, görülmekte olan davada kesin delil niteliğini taşıdığı ve ayrıca davacının bu ikrarına rağmen eldeki davayı açarak tamamen aksini ileri sürmekle dürüstlük kuralına aykırı davrandığının ve bu durumun hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğinin kabulü gerekmiştir.

(4721 S. K. m. 2, 166, 174, 175, 182) (1086 S. K. m. 236) (YHGK. 13.05.1992 T. 1992/14-249 E. 1992/323 K.) (YHGK. 23.05.2007 T. 2007/14-289 E. 2007/291 K.)
Dava: Taraflar aras
ındaki "katkı alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hatay Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27.02.2007 gün ve 2006/410 E., 2007/157 K. sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 09.02.2009 gün ve 2007/16052 E., 2009/1885 K. sayılı ilamıyla;
(...Taraflar boşanma davasının 20.04.2006 tarihli oturumunda boşanma ve fer
’ileri konusunda anlaşmışlardır.
Dava, evlilik birliği içinde alınan taşınmaza katkı nedeniyle alacak istemine ilişkin olup, bu istek boşanmanın fer
’ilerinden değildir. Taraflarca hazırlanan protokol mahkemece onaylanmadığı gibi, boşanma davasının hüküm fıkrasında katkı payı nedeniyle alacakla ilgili bir hüküm de kurulmamıştır. Tarafların gösterdikleri delilleri toplanıp, ulaşılacak sonuç uyarınca işin esasıyla ilgili karar verilmesi gerekirken davanın yazılı gerekçe ile reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır...)
gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı
Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dava, evlilik birliği içinde satın alınan taşınmaza katkı nedeniyle alacak istemine ilişkindir.
Davacı, davalı ile boşandıklarını, 330 ada 96 parsel sayılı taşınmazın 1/8 hissesini evlilik birliği içerisinde 2003 yılında kendisinin satın aldığını ancak davalı adına tapuya kayıt ettirdiğini, boşandıktan sonra davalının hissesine düşen bedeli vermediğini belirterek, bahse konu taşınmazın tasfiyesi ile katılma rejimi doğrultusunda alacağının tespiti ve tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, tarafların anlaşmalı olarak boşanıp, aralarında düzenledikleri 17.04.2006 tarihli protokol ile mal rejiminin tasfiye edildiğini, her iki tarafın anlaşması doğrultusunda mal bölüşümü yapılarak tarafların bunun dışında birbirlerinden herhangi bir taleplerinin olmayacağını kararlaştırdıklarını, protokolün davacı yönünden bağlayıcı olduğunu, dava konusu 96 parseldeki hisseyi müvekkilinin kendi kişisel çalışmaları ve birikimi ile satın aldığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, taraflar arasında 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu, davaya konu taşınmazın bu tarihten sonra 09.09.2003 tarihinde edinildiği, tarafların boşanmaya ilişkin dava dilekçesi ile mahkemece uygun bulunan protokolde boşanmanın mali sonuçlarını da düzenledikleri, bu şekilde taraflar arasında tasfiyeye konu bir malvarlığı değerinin bulunmadığı, bilerek ve isteyerek protokolle karşı tarafa bir takım maddi olanaklar sağlayan kişinin, boşanma işlemi gerçekleştikten sonra sağladığı olanakları geri istemesinin iyi niyet, doğruluk, dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı, ayrıca kendi kusuru ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK.un 2. maddesinden yararlanmasının da söz konusu olamayacağı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin yukarıda yazılı bulunan bozma kararı üzerine yerel mahkemece; önceki gerekçeler ve ayrıca, taraflar arasında düzenlenmiş protokolün mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu, mahkeme içi ikrarın kesin delil niteliğinde olup, bu davada ileri sürülebileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunma ile bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Türk Medeni Kanunu
’nun 166/3 maddesine dayalı anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde yer alan mal rejimi hukukundan kaynaklanan anlaşma maddelerinin tamamının açıkça ve ayrıca mahkeme hükmünde yer almaması ve yine protokolün mahkemece açıkça onaylanmamasının mal rejiminden kaynaklanan taleplerin istenmesine engel olup olmayacağı; boşanma davasında sunulan protokolün mahkeme içi ikrar niteliğinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, "ikrarın" hukuki niteliği, konusu ve ispat kuvveti açısından türleri üzerinde durulmasında yarar vardır.
Yargılama usulü bakımından ikrar, açıklayan tarafından hasmının karara bağlanmasını istediği hakkın veya hukuki durumun meydana gelmesine esas olan ve hasmınca ileri sürülen maddi olayların tümünün veya bir bölümünün doğru olduğunun bildirilmiş olması demektir (YHGK 9.11.1955 gün E: 4-79 K; YHGK 25.6.1975 gün E: 4/681 K: 879).
İkrarın ispat kuvveti, yapıldığı yere göre belirlenir. Bu cümleden olarak, ikrarın yapıldığı yere göre bir ayırıma tabi tutulması, kanundan doğan bir zorunluluk olup; ikrarın mahkeme içinde veya mahkeme dışında yapılmasına farklı hüküm ve sonuçlar bağlanmıştır.
Kavram olarak da mahkeme dışı ikrar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236. maddesinin dördüncü fıkrasında, "Mahkeme haricindeki ikrarı teyit edecek delail ve emare mevcut ise hakim buna binaen hüküm verebilir" hükmü ile açıkça kullanılmış iken; mahkeme içi ikrar aynı maddenin birinci fıkrasında "Dava evrakında veya hakim huzurunda iki taraftan birinin veya vekilinin sebkeden ikrarı muteberdir. Ve mukir olan taraf aleyhine delil teşkil eder" hükmü ile örtülü olarak kullanılmıştır.
Mahkeme dışı ikrarın, taraflardan ya da onların yetkili temsilcilerinden sadır olması ve ikrarın mahkemeye yönelik değil; ya karşı taraf, ya da başka kimseler veya merciiler önünde yapılması gerekir. Mahkeme dışı ikrar, kesin bir delil olmayıp, takdiri delildir. Hakim, mahkeme dışı ikrarı doğrulayacak delil ve emare varsa, buna dayanarak hüküm verebilir (HUMK m.236/4).
Mahkeme içi ikrarın, taraflardan ya da onların yetkili temsilcilerinden sadır olması ve ikrarın yargılama içinde, mahkemeye karşı yapılması gerekir. Mahkeme içi ikrar, mahkeme önünde sözlü olarak yapılabileceği gibi; bir dilekçe veya layiha (dava evrakı) ile de vakıa ikrar edilebilir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236/1. maddesinde <dava evrakı> olarak belirtilen belgeler, tarafların dilekçe ve layiha gibi, davayı hakim önüne götüren ve dava ilişkisi nedeniyle birbirlerine usulen tebliğ ettirdikleri belgelerdir. Mahkeme içi ikrar, bir kesin delildir.
Önemle vurgulanmalıdır ki; bir davada yapılan mahkeme içi ikrar, başka bir davada da geçerli olup, kesin delil teşkil eder (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı baskı, İstanbul 2001, C:2, s:2045).
Bu genel açıklamalardan sonra, Türk Medeni Kanunu
’nun 166/3 maddesine dayalı anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde boşanmanın mali sonuçlarının kararlaştırılması kavramına, mal rejiminin tasfiyesinin dahil olup olmadığı; böyle bir kararlaştırma varsa bunun sonuçlarının ne olacağının irdelenmesi gerekmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesine dayalı olarak açılan boşanma davalarında, evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek protokolü uygun bulması şarttır. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı (TMK. md. 184/3) hükmü uygulanmaz (TMK. md.166/3)
Taraflar tek bir konuda anlaşamamış olsalar dahi, Türk Medeni Kanununun 166/3.maddesi uyarınca delil toplanmadan karar verilemez. Bu gibi hallerde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplanıp Türk Medeni Kanununun 166. maddesinin 1, 2. ve 4. fıkralarına göre değerlendirme yapılmalıdır.
Anılan maddede, boşanmanın mali sonuçları üzerinde anlaşma şartı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinde düzenlenen boşanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat, 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk ve 182. maddesinde düzenlenen iştirak nafakası talep haklarına ilişkindir. Anlaşmada ayrıca yer verilmemişse tarafların aralarındaki akdi ilişkiyi tasfiye ettikleri kabul edilemez.
Görüldüğü üzere, mal rejiminin tasfiyesi anlaşmalı boşanma kapsamında değildir. Başka bir anlatımla boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenleme, mal rejiminin tasfiyesine yönelik istemleri içermez.
Somut olaya gelince; davacı, eldeki davadan önce açtığı boşanma davasında, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, davalı ile karşılıklı olarak boşanma ve boşanmanın mali sonuçları konusunda tam bir mutabakat sağladıklarını belirterek, davalı ile anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacının, dava dilekçesinin ekinde sunduğu 17.4.2006 tanzim tarihli "Protokol" başlıklı belgenin, 4. maddesinde, tarafların, kendilerine ait eşyaları aldıkları; 5. maddesinde, birbirlerinden hak ve alacakları kalmadığı; 7. maddesinde ise, evlilik birliği içinde edinilmiş herhangi bir malları olmadığı, bu yönde de bir taleplerinin bulunmadığı belirtilmiş; 29.4.2006 tarihli oturumda da, davacı, dava dilekçesini tekrar etmiş, her iki yan da aralarındaki anlaşmaya göre boşanmaya ve mali sonuçlarına karar verilmesini istemişlerdir.
1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236/1. maddesi hükmü uyarınca dava evrakında yapılan ikrar geçerlidir ve ikrar eden aleyhine, başka bir davada da kesin delil teşkil eder.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde; davacının boşanma davasında ibraz ettiği imzalı dava dilekçesi, "Protokol" başlıklı belge ve duruşmadaki beyanının HUMK nun 236/1. maddesinde öngörülen mahkeme içi ikrar niteliğinde olup; görülmekte olan davada davacı aleyhine kesin delil teşkil ettiği ve 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında öngörülen yazılı belge mahiyetinde bulunduğu, her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır.
Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
’nun 13.5.1992 gün ve E:1992/14-249 K:1992/323 ve 23.05.2007 gün ve 2007/14-289 E. 2007/291 K. sayılı kararlarında da aynı görüş benimsenmiştir.
Öte yandan, taraflar arasında düzenlenmiş boşanma protokolünün, sadece mal rejiminin tasfiyesine ilişkin 7. maddesi boşanma hükmünde ayrıca ve açıkça gösterilmemiştir. Bunun dışında kalan çocukların velayetine, çocuklarla kişisel ilişki kurulmasına, maddi ve manevi tazminata ve yargılama giderlerine ilişkin maddeleri ise açıkça ve ayrıca boşanma ilamının hüküm kısmında gösterilmiştir. Bu hal ve tarafların yargılamadaki beyanları dikkate alındığında protokolün mahkemece uygun bulunduğu; ancak, içeriği de evlilik birliği içinde edinilmiş herhangi bir mal olmadığı, bu nedenle taleplerinin bulunmadığı şeklinde olan 7. maddenin gerek bu ifade tarzı gerekse de mal rejiminin boşanmanın mali hükümlerinden olmaması nedeniyle hüküm fıkrasında bu kısmın ayrık tutulduğunun kabulü gerekmekte; bu hal anılan protokolün ve boşanma davasında gerçekleşen beyan ve belgelerin tümüyle mahkeme içi ikrar ve kesin delil olma niteliğini etkilememektedir.
Bununla birlikte; davacı, dava dilekçesinin ekinde boşanma protokolünü sunduğuna ve bunun dava dilekçenin eki olduğunu açıkça belirttiğine, yargılamada aralarındaki anlaşmaya göre boşanmaya karar verilmesini istediğine ve davalı kadının da bu anlaşmadaki düzenlemeye güvenerek boşanmayı kabul ettiğine göre; bundan sonra davacının bu protokol hükümlerine aykırı olarak, boşanma davasındaki beyan ve dilekçelerini yok sayarak görülmekte olan bu davayı açıp, protokol hükümlerine aykırı olarak talepte bulunması 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde düzenlenen "Dürüst Davranma" kuralına da aykırılık teşkil etmekte; eş söyleyişle, hakkın kötüye kullanılması anlamına gelmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamaların sonucu olarak; kural olarak, anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde yer alan mal rejimi hukukundan kaynaklanan anlaşma maddelerinin mahkeme kararında yer alması veya protokolün mahkemece onaylanması gerekir. Mal rejiminden kaynaklanan talepler boşanmanın ferilerinden olmadığından ayrıca dava konusu edilebilirler.
Ancak somut olayda, davacının dava dilekçesinin ekinde boşanma protokolünü mahkemeye sunmuş olması, boşanma davasındaki beyanları, boşanma kararının hüküm kısmı ve tarafların hiçbir zaman protokoldeki imzalarını inkar etmemiş olmaları, protokolün mahkemece onaylandığı, dikkate alındığında, boşanma dava dosyasındaki bu belge ve beyanların mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu; böylece, görülmekte olan davada kesin delil niteliğini taşıdığı ve ayrıca davacının bu ikrarına rağmen eldeki davayı açarak tamamen aksini ileri sürmekle dürüstlük kuralına aykırı davrandığının ve bu durumun hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğinin kabulü gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; aynı hususlara dayanan ve usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
Sonuç: Davacının, temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 24.02.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Teşekkürler...


Old 17-02-2011, 10:16   #3
av.gülistan

 
Varsayılan

merhaba meslektaşım bu tür davalarım genel de oluyor ve hakim asilleri dinlemeden kesinlikle karar vermiyor.anlaşmalı boşanma da bile her iki tarafın hür iradeleri ile boşanmak istediklerini hakime beyan etmeleri gerekiyor.o yüzden anlaşmalı boşanma da tarafların mutlaka dinlenmesi şartı mevcuttur.
Old 17-02-2011, 20:43   #4
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.gülistan
merhaba meslektaşım bu tür davalarım genel de oluyor ve hakim asilleri dinlemeden kesinlikle karar vermiyor.anlaşmalı boşanma da bile her iki tarafın hür iradeleri ile boşanmak istediklerini hakime beyan etmeleri gerekiyor.o yüzden anlaşmalı boşanma da tarafların mutlaka dinlenmesi şartı mevcuttur.

İlaveten, bu davalarda hakimin davanın başında taraf asilleri (eşleri) ailenin önemine işaretle sulhe ve barışmaya davet etmesi de gerekir. Saygılar.
Old 17-02-2011, 21:12   #5
gencerx07

 
Varsayılan

anlaşmalı boşanma davanızı çekişmeli dava olarak devam edin. iki tarafta vekil ile gelirse boşanmak istiyoruz der ve tanık sunarsa boşanma gerçeklesecektir. bir veya iki celsede
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Anlaşmalı Boşanma/ Tarafların Bizzat Dinlenmesi Gerekir Mi? av.egemen Meslektaşların Soruları 34 30-10-2017 17:21
Anlaşmalı boşanmada istinabe ile tarafların dinlenmesi akrd61 Meslektaşların Soruları 1 22-09-2010 09:06
Anlaşmalı Boşanmada Mal Paylaşımı beyazbulut Meslektaşların Soruları 4 20-01-2008 01:34
anlaşmalı boşanmada nafaka asener Hukuk Soruları Arşivi 4 31-08-2006 09:22


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05003095 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.