20-01-2007, 11:06 | #1 |
|
Hukuk Felsefesi insanlığın geriliği karşısında ne yapabilir?
Hukuk Felsefesi günümüzde gerçekten gerekli mi ? Adaletin ne olduğu, denkleştirmenin ne olduğu ve benzeri konuları düşünmek için erken değil mi ?
İnsanlık henüz çok geri. Önce iki konuda ilerleme sağlanmalı ki, diğer konulara sıra gelsin: Öldürmeyeceksin ! Çalmayacaksın ! İnsanlık binlerce yıl önce vicdanında duyduğu bu iki kurala uymayı henüz başaramadı. Başarsaydı, şimdi milyonlarca kişinin ölümüne yol açan savaşlar da olmazdı. Hukuk Felsefesi insanları öldürmekten ve çalmaktan alıkoyacak bir düşünce üretebilir mi? Üretse bile, bu düşünce ‘ÖLDÜRMEYECEKSİN’ emrinden daha uygulanabilir olur mu? İnsanlık ilerlemedikçe hiçbir şeyin yararı yok; felsefenin bile. Saygılarımla |
20-01-2007, 13:16 | #2 |
|
Hiç şöyle düşündüğünüz oldu mu?
Belki de insanlık var olduğu sürece öldürme ve çalma olacak! Felsefe dahil hiçbir şeyin buna yapabileceği bir şey yok:belki de hukuk bu yüzden var. Hukuku var eden haksızlığın veya suçun olması Yani adaleti adalet yapan adaletsizlik.Yani, adalet tek başına sadece bir düşünce. Gerçek olan, kemiklerimizde hissettiğimiz şey ise adaletsizlik. Aynı şekilde barışı algılamak çok zor.Ama savaşlar var olduğu için barış da var gibi geliyor. Tahmin ettiğim şey şu: Herzaman haksızlıklar,adaletsizlikler, öldürme,çalma vb olacak.Bunu hiçbirzaman önlenemez.Yani suç olacak ama herzaman cezası da olacak. Dünyaya bırakılmış bu ayıplı mal; ne kadar insan'laşsa da ayıplarından kurtulamayacak gibi... Saygılarımla |
20-01-2007, 16:58 | #3 |
|
Etki-tepki..
Sn. Konyalı:
Felsefe bir bilim dalıdır(matematik,fizik,tıp vs. gibi) hangi bilim dalı tek başına savaşlara karşı çıkabilmiştir ki felsefe de çıkabilsin? Felsefenin amaçlarından bir taneside doğru bilgiye ulaşmaktır, Hukuk felsefesinin amaçlarından birtanesi de adalet kavramıdır, Adalet ise haklı ile haksızın bilinmesine sağlar,yine geldiğimiz nokta bilgidir ki bu bağlamda felsefe için erkendir düşüncenize katılmıyorum. Çalmak kavramını sebep sonuç ilişkisinde değerlendirdiğimizde çalan insanında kendisine göre haklı nedenleri vardır,öldüreninde,savaşanında..Bu kavramlar günümüzde yaşanıyor diye insanlık geri diyemeyiz.. Sistemi var sayarken Anarşizmi yok sayarsınız ama düzensizlikte bir düzendir. İnsanlık ilerlemedikçe hiçbir şeyin yararı yok derken,birkaç sorum olacak,yanıtlarsanız sevinirim. 1)İlerleme kime/neye/ göre ilerlemedir?Hangi anlamda ilerlemedir? 2)Yarar ararken gündelik,basit,bilindik yararlar mı aramalıyız? |
20-01-2007, 17:35 | #4 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın claw
Önce sormadıklarınızı yanıtlayayım:
Bir hukukçu ne öldürmeye, ne de çalmaya 'haklı neden' yakıştırmalı. Öldürmeye ve çalmaya deam eden ve bu nedenle hala savaşan insanlığa geri denmez de ileri denir mi ? Daha kolay çalmak için silah geliştirilmesi ilerleme midir ?
Şimdi sorduklarınıza yanıt vereyim: 1- Öldürmekten vazgeçmek bir ilerlemedir. İnsanlık önce öldürmemeyi öğrenmelidir. Yoksa alacağı daha ileri bilgiler sadece öğretmenlerini öldürmesine yarayacaktır. İlerlemenin ilk adımı öldürmemektir. 2- Öldürmekten vazgeçmenin yararı gündelik, bildik ve basittir ama yaşamsal önemdedir. Saygılarımla |
20-01-2007, 18:48 | #5 |
|
Sn. Konyalı
Beklentilerinize cevap verebilecek güçte olduğumu sanmıyorum,bilimden ya da bilinç ten bir şey beklemezseniz insanlara öldürmenin yanlış olduğunu da öğretemezsiniz,öğretmediğiniz her bilgi ise sizi beklentilerinizde hüsrana uğratır.. Öldürme basit bir eylemmiş gibi görünse de aslında değildir,siz bunun için felsefeye,matematiğe ya da herhangi bir bilime gerek yok deseniz de bu basit bilindik eylemin altında yatanlar araştırılmalıdır ki haklı/haksız kavramları tam anlamıyla bulunabilsin. Öldürme eyleminde her zaman silahı ateşleyen mi suçludur peki? Ya da haklı savaşlar yok mudur? Bilgiye fayda doğrusundan bakıyorsunuz sanırım,öldürmemek basit bir bilgidir fakat uygulanabilirlik alanında sorun yaşanmaktadır ki hala günümüzde insanlar öldürülmektedir. Çalmaya ya da öldürmeye haklı neden bulmak hukukçuya düşmezse kime düşecektir?Sizin mantığınızla yaklaşırsak haksız yere öldürüldüğüne inandığınız insanlar ya da devletlerin politikaları gereğince öldürülen insanlara tetikleri çekenleri suçlamak basit/bilindik anlamda fail bulmaktır,bu da basit bir bilgidir,kim suçludur sorusunun cevabı tetiği çekendir diyip geçebilir miyiz? Kanımca daha kolay çalmak için silahın geliştirilmesi ilerlememidir?/değimlidir? yine pragmatist mantığınızla yaklaşarak kolayca cevap bulunabilir ama olaya birde diğer yandan bakarsak yani silah geliştiren ülkeler ve orda yaşayan insanlar açısından refah seviyelerinin artması ve kendilerini güvende hissetmeleri gibi sizinde yazınızda belirttiğiniz yaşamsal amaçlar için gerekli bir ilerlemedir. Bence insanlar ilk önce kendilerini bilmeli,insanlık ne demek onu öğrenmeli ve insan gibi yaşamalı. Saygılarımla. |
20-01-2007, 19:05 | #6 |
|
Sayın korayad
Siz benden de karamsarsınız. Benim insanlığın ilerleyeceğine ilişkin bir iyimserliğim var; sizde bu da yok. |
20-01-2007, 22:56 | #7 |
|
Syn. cLaW, KILICIM ONURUM diyorsanız mücadelenizi vermek zorundasınız.ALINTI:"Beklentilerinize cevap verebilecek güçte olduğumu sanmıyorum"
Elbetteki "beklentilerinize" derken ne demek istediğinizi, sizin istediğiniz kavrama tahvil edememişsem özür dilerim. Ben yanlış anlamış da olabileceğimi düşünerek devam etmek istiyorum. Öncelikle şunu söylemek isterim, evet insanlığın öldürmemesi için çare vardır. Fakat Syn. Konyalı" ya şu noktada katılmaktayım insanlık henüz İLKEL ÇAĞINI yaşamaktadır. Fakat KORAYAD" ın belirttiği gibi insanlık var oldukça öldürme eylemi var olacaktır düşüncesine katılmıyorum. Ben bu yazımı özellikle CLAW(sanırım common law)" destek olmak adına ve elindeki kılıcın hakkını vermek adına ve özellikle o kılıç İNSANLIK KAVRAMININ kılıcı ise katılmaktayım. 1-İnsan dilerse öldürmez, öyle bir hukuk oluşturacaksınız ki üstün güç bir insan öldürme eylemi içine girmeden önce olaya müdahale edebilsin ARADA MADDİ SET OLABİLSİN. Şu an ortada var olan yalnızca düşünsel/manevi/korkutma tarzında bir settir ve düşünce yok saydığı anda hiç bir anlam ifade etmemektedir. 2-Devletin önleme mekanizması yargılamadan önce olaya müdahale edebilecek bir hıza kavuşmuş olsa en azından öldürme hiç olmaz diyemezsek bile azalacaktır. 3-İmdaaaaaaaaaaaaaaaaaaat, sesine zarar doğmadan yetişebilir misiniz? Ve yetişmek zorunda olan bir mekanizma var mıdır? 4-İçindeki bireyler ile birlikte ve bu bireylerin tüm çağdaş hakları ile birlikte TOPLUMU OLUŞTURDUĞU VE TOPLUMUN TEK BİR VÜCUT OLDUĞUNU benimseyemeyen bir dünyaya/evrene sahip olduğumuz sürece suç varlığını sürdürecektir. 5-İnsanlık, toplum sayıları kadar İNSANLIK tanımı yapmaktadırlar ki henüz DÜNYA kendisi TEK BİR VÜCUT OLDUĞUNU ALGILAMIŞ DEĞİLDİR. Ve bu noktada İNSANLIK HENÜZ İLKELDİR diyerek Syn Armağan Konyalı" ya katılmaktayım. 6-Bir başkasının canı yanıyorken toplumun diğer üyelerinin canları yanmıyorsa orda TOPLUM var değildir. Evet düşüncemizdeki TOPLUM apaçık tek bir vücut olduğunu kabul ettiğimiz toplumdur fakat bunu her beyin kabul etmiş değildir. 7-Eminim askerliğini yapmış olanlarınız vardır. Bady kavramı vardır anlatanlardan duyduğum kadarıyla ve bir kişinin hatası herkese yüklenir ve örneğin iki kişi tek vücut gibi biri diğerinin tüm eylemlerinden sorumludur. Bu iki kişi kesinlikle bir tek bütün gibi işlem görür. Birbirlerini kesinlikle korumak zorundadırlar. 8-Toplumlar asıl İDEAL TOPLUM olma özelliklerini SAVAŞ gibi durumlarda kazanmaktadırlar. Cephede diğerine gelen en küçük bir zararın sana da etsinin olacağını bilirsin. Yalnız sizler varsınız orda ölümle burun buruna ve her bir kişi diğer bir kişinin zayi olmaması için canla başla mücadele etmek zorundadırlar. 9-Nihayet şunu söylemek isterim ve üniversitede bir soruya cevap olarak yazmıştım: İNSANLIK DÜNYA DIŞI BİR DÜŞMANLARI OLMADIKÇA ASLA BİRLEŞEMEYECEK GİBİ GÖRÜNMEKTEDİRLER Kİ İNSAN, İNSANLIĞIN NE ANLAMA GELMİŞ OLDUĞUNU BİRLİĞİN NE ANLAMA GELMİŞ OLDUĞUNU KAVRASIN FAKAT İNSANLIK UNUTKANDIR VE BU DÜŞMAN SÜREKLİ OLARAK ORDA VAR OLSUN. saygılarımla İNSANLIK KILICI ONURUMDUR. |
20-01-2007, 23:00 | #8 |
|
AYRICA ŞUNU BELİRTMELİYİM: YASAMA adaleti belirler YARGI uygular. Adaletin ne olduğu konusu aslında YASAMANIN en önemli işi iken SİYASAL BİLGİLER MEZUNU arkadaşlarımızın sitemize daha fazla ilgi göstermeleri dileğimle.
ALINTI: AV. ARMAĞAN KONYALI: Hukuk Felsefesi günümüzde gerçekten gerekli mi ? Adaletin ne olduğu, denkleştirmenin ne olduğu ve benzeri konuları düşünmek için erken değil mi ? Emek vermediğin şeye asla ulaşamazsın. Yaratılanlar için Sebepsiz sonuç olmaz. Ok DENGE,DENKLİK= Terazinin iki yanının EŞİT olması. ADALET: İnsanlığın ulaştığı en yüksek değerlere eşit imkanlarla ulaşma. EŞİT İMKANLILIK Syn. Armağan Konyalı emin olun, 15" indeki bir insan kadar geleceğe özlem duyan, mücadeleci, tümüyle yetkin, tam donanımlı muhteşem bir sevinci barındıran bir beyin olmanızdan dolayı sizinle mücadale etmek bana da aynı şevki yaşatmaktadır. SAYGILARIMLA Adaletin ne olduğunu tesbit yasamacının işi iken, hukuk felsefesi bizim de Adalet konusunda kafa yormamızı sağlayan ortak mekandır ki aksi takdirde Yasamacının belirlemiş olduğu adalet anlayışından öteye gidemeyiz. |
21-01-2007, 02:02 | #9 | |||||||||||||||||||
|
Ben 'yasamacının' adalet anlayışıyla yetinmeye razıyım. Hatta binlerce yıl önceki 'yasamacının' öldürmenin haksızlık olduğuna ilişkin adalet anlayışına bile razıyım. Razı olamadığım şey, öldürmekten henüz vazgeçmemiş insanlığın karşısında boşuna zaman öldürmektir. Saygılarımla |
21-01-2007, 17:51 | #10 |
|
Sn Çalıkuşu:
Beklentilere cevap verebilecek güçte olmak demek ; 1)soruna çözüm üretebilecek güçte olmak demektir, 2)burda bir bilgi paylaşımı yaptığımıza inanıyorum,kişilerin ümitlerini gerçekleştirme adına ne verebilirim konusundaki çekincemden ibaretti... Çıkar çatışmaları olduğu her zaman savaşlar olacaktır!insanlık ne kadar ilerlerse ilerlesin siz bu savaşların kesilebileceğine inanıyormusunuz,insan kendi doğasını yenip çıkarlarından vazgeçip,en iyiyi istemeyi ya da sonsuz arzularını dindirmeyi becerebilip çalmayı yada öldürmeyi bırakabilecekmi? Saygılarımla. |
21-01-2007, 18:17 | #11 |
|
Sayın claw
İnsanlıktan söz ederken sanki ‘’kedigillerden’’ söz eder gibisiniz. Şimdilik haklısınız ama insanlık ilerlediğinde kozasından çıkacaktır. Kelebeklerin çıkar çatışması yaşadıkları görülmemiştir. Saygılarımla |
21-01-2007, 22:47 | #12 |
|
Syn. CLaw, aslında ben yanlış anlamış olabilirim derken sizin şunu da demek istemiş olabileceğinizi düşünmüştüm. Beklentilerinize cevap verebilecek güçte değilim: Yani insanlığın beklentilerine cevap olabilecek imkan bende yoktur. Dediğinizi düşünmüştüm. Elbet öyle düşünülmüşse bunda sonuna kadar haklısınız. Henüz hiç kimsede yok ki zaten o imkan. Elbirliği ile insanlık İLKEL DÖNEMİNİ aşınca elbet ulaşacaktır ama hep birlikte.
Burada amacımız elbette ki bilgi paylaşımı sevgili dostum. Ben Syn. Armağan Konyalı ile bilerek cedelleşme oyununu yaşatıyorum. Çünkü beyin oyun içinde son haddine kadar geniştir, isterseniz siz de yapın ve bunu karşı tarafa bildirin. Yani birbirimizi kırmak gibi bir amacımız asla yoktur. Emin olun sevgili dostum. Syn. Yönetime ve özellikle Syn. Ahu Hanıma teşekkür ederim ki bölük börçük yazmış olunan mesajları bir mesaj olarak bir araya getirmişlerdir. Bilerek yapmış olduğum bir iş değil elbet. İnsanın aklına her şey bir anda gelmiyor. Mesajların yönetimce bir araya toplanmasında hiç bir sakınca görmüyor hatta yarar görüyorum. Bu uygulama için kendilerine teşekkür ediyorum ve elimden geldiğince ben de bu konuya dikkat edeceğim. Saygılarımla. ALINTI: Syn. Av. Armağan Konyalı: Sayın claw İnsanlıktan söz ederken sanki ‘’kedigillerden’’ söz eder gibisiniz. Şimdilik haklısınız ama insanlık ilerlediğinde kozasından çıkacaktır. Kelebeklerin çıkar çatışması yaşadıkları görülmemiştir. Saygılarımla Bu sözün üstüne daha ne denilebilir ki... Ayrıca Syn. Konyalı elbette ki en eski sistem bile mükemmeldir haklısınız. Zaten sorun sistemlerde değil onu DELMEK isteyenlerde. Güç kötülerin elinde olmamalı. Yoksa kıyameti erken getirirler. SAYGILARIMLA |
22-01-2007, 13:32 | #13 | |||||||||||||||||||||||
|
Sn Konyalı tespitiniz yerindedir Besin zincirinin en üstünde olduğumuzdan dolayı birde doğanın seçicilik özelliklerinden ve dominant olanın ayakta kalması düşüncelerimi bizde doğanın bir parcasıyız nitelendirmesiyle sentezlemiştim sonuç sanırım bizi de bir kedigil yapıyor fakat bir farkımız var diğer tüm yaratıklardan onlar doğaya ayak uydururken biz doğayı kendimize göre düzenliyoruz Serengeti düzlüklerde antilopun boynuzunun düşmesini bekliyor gibiyiz.. Saygılarımla. |
23-01-2007, 20:15 | #14 | |||||||||||||||||||
|
Tamam da insanlık düşünmeden nasıl ilerleyecek peki? Ya da insanlığın geri kalması ile hukuk felsefesinin arasındaki bağlantı nedir? Sadece ilerleme konusundaki bir "yarayışsızlık" mı bahsedilen? İnsanlığın ilerlemesine hukuk felsefesi ya da felsefe (+) veya (-) bir etkide bulunmamıştır mı demek istiyorsunuz, Sn.Konyalı? "Erken düşünce"ye kim karar verir? Yani bir düşüncenin erken olduğu onun "birileri" tarafından uygulanamaz bulunması ile eş midir? Ne bileyim, mesela Galileo'nun erken düşündüğüne karar verenlerin doğru bildikleri birşeyler mi vardı? Yani erken düşünce tanımı nereye kadar ideolojiktir? Bir bilgi türü ve o türdeki birikimlerin bütünü, tüm insanlığa hizmet etmek için on emirden ikisinin sağlamasını mı almak zorundadır? Vs.vs.vs... |
23-01-2007, 21:19 | #15 |
|
IŞil Yilmaz" A
ALINTI: İnsanlığın ilerlemesine hukuk felsefesi ya da felsefe (+) veya (-) bir etkide bulunmamıştır mı demek istiyorsunuz, Sn.Konyalı?
Evet aynen bu söylemiş olduğunuz denilmek isteniyor. GÖSTERGELERİ: 22-12-2006, 16:26 Av.Armağan Konyalı: Hangi konuya bakarsanız bakın, felsefe hiç bir sorunu çözmemiştir. ve linki http://www.turkhukuksitesi.com/showt...5037#post55037 Ama şu var ki Syn. Armağan Konyalı düşünürler içine dahil olmutu diye kanaat edinmiştim doğrusu. Bence bilerek güzel bir oyun kuruyor. Syn Armağan Konyalı" ya çok çok teşekkürler, bizlere DÜŞÜNME İMKANI SAĞLADIĞI İÇİN. saygılarımla vbmenu_register("postmenu_49114", true); |
23-01-2007, 21:38 | #16 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Işıl Yılmaz
İlk sorunuza Sayın çalı_kuşu doğru yanıtı vermiş. Benim bu soru hakkında daha fazla açıklama yapmama gerek kalmamış. Aşağıdaki alıntıdaki sorunuza geçiyorum:
Daha önceki mesajında Sayın claw, insanların haksız yere öldürmelerine karşı gibi görünmekte, fakat haklı nedenlerle öldürmelerini doğru bulmaktadır:
2000 yıl kadar önce Hz. İsa’nın idamına karar verenlerin elinde yeterince delil vardı ve kurallara göre verilen ceza adildi. Galileo ve İsa’nın yargılanmasında adli hata bulunmamaktadır. Aradan geçen bin yıllar haklı/haksızı değiştirdi ama insanlığı öldürmekten alıkoymadı. Dünyanın yuvarlak olduğu bilgisinden hareketle yola çıkanlar Yeni Dünya’ya ulaştılar ve çok insan öldü. Bugün yeryüzünün düz ya da yuvarlak olduğu bilgisi bir insanın ne işine yarar? Bu bilgiyi sıradan insanlar gündelik yaşamlarında kullanmaz. Bu bilgiyi ancak kıtalararası füzeler için hesap yapan balistik uzmanları kullanır. İşte erken bilgi budur. Gündelik yaşamda kullanılmayan matematik formülleri öldüren insanlığın eline geçtikçe daha çok can almaktadır. İnsanlık önce öldürmemeyi öğrenmeli sonra dünyanın yuvarlak olduğunu öğrenmelidir. Sayın claw da hukuk felsefesini öldürmek için gerekli görmektedir: Hukuk felsefesi haksız olanı belirleyecek ve Sayın claw’ın kılıcı haklı olmanın onuruyla parlayacaktır. Hukuk felsefesi öldürmenin haklılığına kalkan olarak kullanılacaktır.
Bu nedenlerle diğer bilgiler ‘’tüm insanlığa hizmet etmek için on emirden ikisinin sağlamasını alsa’’ iyi olur. Yoksa bu insanlık bizi de öldürecek. Saygılarımla |
24-01-2007, 11:05 | #17 |
|
Birkaç soruma cevap verebilirseniz sevinirim.
İnsanlar doğada varolduğundan beri ilk öğrendikleri bilgi ''öldürmeyeceksin'' ya da ''çalmayacaksın'' bilgisimidir?Yoksa ''yaşayacaksın'' bilgisimidir? Yaşamak için öldürmenin gerekli olduğu zamanlardan bugünlere kadar geldik,belki ilerledik belki ilerleyemedik ki kanımca bu göreceli bir kavramdır.Önce yaşam savaşı vermek için doğadaki vahşi canlıları öldürdü,daha sonra karnını doyurmak için hayvanları öldürdü,daha sonra yerleşmek için doğal yaşamı öldürdü(binalar inşa etti),sonra toplumda yaşamaya başladı,toplum gereksinimleri için kötüleri öldürdü,düşünceleri gelişti ideolojileri uğruna karşı çıkanları öldürdü,bütün bunları yaparken bir şekilde varlığını devam ettirebileceği inancı vardı,çağlar değişti fakat insanoğlunun bu düşüncesi değişmedi.. Sn Konyalı öldürmeyi gerekli olarak bulmuyorum,mevcut durumu izah ederken taraf olduğum izlenimine kapılmışsınız..Sistem gereksinimleri ve görecelik kuramı gereğince insanlar,doğa,bitkiler bir şekilde öldürülmekte bilim ve felsefe bu noktada bize yol gösterir diyorum.Sizin tek karşı çıktığım görüşünüz bilgiden,bilimden birşey beklemeyişiniz. Görelelik kuramına göre sizin doğru diye savunduğunuz bir başkasına göre yanlıştır,elimizdeki en eski kaynaklar din temelli kitaplardır,islam felsefescisine sorduğunuz zaman ''recm'' ya da ''kısas'' size gereklidir der..Hukuk felsefesi bu anlamda gereklidir bence,sizinde ''erken'' düşünceniz bu anlamda doğru olabilir ama bence cehaletimiz o kadar büyükki hala 2atp yakıp düşünemezken insanlık adına neyi savunabiliriz(sizleri tenzih ederim) Saygılarımla. |
06-03-2007, 17:32 | #18 |
|
Sayın konyalı, bir Paradoksa imza atmışsınız...
Paradoks nedir? Elalı Zenon tüm Elalılar yalancıdır demiş. Şimdi Eğer tüm Elalılar yalancıysa Elalı Zenon da yalancıdır. O zaman tüm Elalılar yalancıdır derken yalan söylediğinden Elalılar doğru söylemektedirler. Ama Eğer Elalılar doğru söylüyorsa Zenon da Elalıdır o da doğru söyler o zaman, demekki Elalılar yalancı mı? Şimdi bu paradokstur çözülmez... Sizin Paradoksunuz Sayın Konyalı, Felsefenin çözüm sağlayamadığını ileri sürüp akıl yürütürken felsefe yapmanız. Felsefeyi kullanarak felsefenin çözümsüzlüğüne ulaşabilir miyiz? Felsefenin Çözümsüz olduğunu bulursanız yanlış yapmış olursunuz. Çünkü çözümsüz olanla çözüm yapmış oluverirsiniz... Saygılarımla.... |
06-03-2007, 23:29 | #19 |
|
Syn. Av. Armağan Konyalı, ben tam tasvir edememiştim ama Syn Snow, yerinde bir tasvir yapmış. Benim tasvirlerim ve kesin bilgi dayanaklarım biraz eksik ve yetersiz kalsa da anlatmak istediğimi şurada görebilmek güzel. Ama pekala zaten düşünce ilerlemesi birilerinin aksi yönde TEZ/İDDİA/GÖRÜŞ/ŞEKLİ BEYANLAR ileri sürmesi ile yürür ki Syn. Konyalı, bu fikir yürütümünün asli unsurlarından birini teşkil etmektedir.
SAYGI VE SEVGİLERİMLE. |
08-03-2007, 17:53 | #20 |
|
Syn. Av. Armağan Konyalı" ya hitaben.
sorular varsa insan vardır, ki insan daima bir sorun çözmek için mi vardır?
Sana ulaşamadığım vakitte ölmek istiyorum Ulaşırsam ölmüştür aklımda idem Sen olamazsın ki aklıma eşit Ben, seni bende öldürmek istemiyorum Uzaklara git, benden çok uzaklara Fakat aldanayım ki gücüm yeter sanayım Cazibeni, mehtaba aşık dünya gibi hissedeyim Ne kadar uzaklarda olursan ol bana Ama asla hissedilmez kadar değil Vazgeçeceğim uzakta olma Ya görüntün olsun aramız açık Ya sesin olsun aramız dağlık Ama senden hep bir şeyler olsun Gerisini ben, sen diye tamamlarım Ama ölümüm TAMAMSIZ olsun. İşte böyle Syn. Konyalı, Mantık tamamsa, felsefe eksiktir. Ben felsefeyi seçiyorum, çünkü eksik ölmek istiyorum. Felsefenin başlangıç noktası bir problemin-sorunun varlığı ise sorunlar şunlar mı acep? 1-Yoksa tamam olunan yerde insan yitik midir? 2-Tamam olunan yerde aşk(şevk) bile yok mudur? Saygılarımla(üstadım bu şiir sizin için olsun, ne dersiniz, felsefenin insan için ne olduğu konusunda doğdu zaten aklıma) |
15-03-2007, 01:29 | #21 |
|
|
07-07-2007, 00:44 | #22 |
|
Her insan potansiyel katildir.Katilliğe iten aklıdır. aklının sınırları dünyada varlık(varolabilme) muhasebesi ile aşar(kısıtlar).
|
07-07-2007, 15:08 | #23 | |||||||||||||||||||||||
|
''Aklının sınırları'' derken aslında öldürmenin akıl dışı olduğunu vurguladınız her halde. Ben öyle anladım. Bilindiği gibi, terim ve kavramlarını bilmeyince felsefe anlatması da, anlaşılması da zor bir konu. Saygılarımla |
07-07-2007, 16:51 | #24 |
|
İdeallerle gerçekler arasında sıkışan ,hangisini tercih etmesi gerektiğine karar veremeyen,kararsız kalan insan ;
Gerçeği olduğu gibi kabulediyorsan; sorgulamıyorsan; acaba bu mu olmalıydı diye düşünmüyorsan; Önüne sunulan tezlere karşı antitez süremiyorsan, Sen Felsefeye çok uzaksın. Kuşkucu değilsen,olduğu gibi kabul ediyorsan her sunulanı; İdeale yaklaşım çabası ,felsefe boyutuna girişte, sınırına bile yaklaşım sağlamaz.Neyin sınırına?Sınır varsa felsefe yoktur. |
07-07-2007, 17:26 | #25 |
|
Sayın medenikal
Davudi bir sesle yazdığınız görüşünüze katılıyorum: ‘’ Sınır varsa felsefe yoktur.’’ Bence de haklısınız. Bilim adamları kanıtladıklarını bilim aleminde yayınlıyor. Kanıtlayamadıklarını ise felsefe kutusuna atıyor. Kanıtlamak belli kuralların belli sınırlar içinde uygulanmasıyla mümkündür. Halbuki felsefenin kanıtlamak gibi bir kaygısı yoktur. Dilin kemiği olmadığına göre, felsefe de dille yapıldığına göre, ‘felsefe sınır tanımaz’ demek doğrudur. Saygılarımla |
07-07-2007, 22:04 | #26 | |||||||||||||||||||||||
|
Tek şeyi sormak istiyorum: Felsefe neyi arıyor, hiç düşündünüz mü? Gerçeğin ta kendisini aramayan felsefe anlayışından bahsediyor gibiyiz hep. Felsefenin varacağı en son nokta gerçeğin kendisinin kuralları ile insan aklını kurallamaktır, daha ötesi değil. İnsan aklı tümel gerçekliği tamamen keşfettiği gün, korkmayınız saçmalamaktan vazgeçer. Bugün bilmedikleri, görmedikleri için tahminler yürütmesinde ne sakınca var anlamıyorum. İnsanlık tarihini bu yaşa/olgunluğa ne getirdi, bilimsel bir fen çalışması bile felsefenin ta kendisidir benim için. Ha, birileri gerçekliğin bulunmasından önceki tezlere/varsayımlara/iddialara felsefe diyorsa bile yine gerçekliği buluşun bir aşaması olarak hayat boyu var olacaktır, bu düşünme eylemi. Bunların neresi kötüdür. Herkes alanıyla ilgilensin diyorsak orada Siz" e katılıyorum Syn. Armağan Konyalı, kendi alanımızın dışında zaman geçirerek asıl alanda ilerlememiz mümkün olmayabilir, ama şundan eminim benim asıl alanım bile felsefenin çabaları sonucu bu gerçekliğine ulaşmıştır. İnsan salt hobi olarak şöyle bir engince düşünebilir. Ve hatta gerçeğin kuralları ile düşündüğümüzü azcık görmeye çalışırsak şıp diye görürüz. Bazen insan beyni gerçeğin kurallarının dışına çıkmak isteyebilir ki orada hayal başlar, keşke şöyle olsaydı der, ama elbet bu felsefe değildir kendini avutma belki bir sıkıntıdan kaçmaya çalışma ve belki kafayı biraz rahatlatma olabilir. Kimileri kafayı rahatlatmak için alkol almıyor mu işte onun gibin bir şey. Ama en güzeli gerçeğin kurallarını keşfedip onun kuralları ile düşünmektir. Salt düşünürken sinir oluruz, neden, çünkü gerçeğin kurallarını yürütüyor beyin. Arabam olsun istiyorum, param yok, ve salt bunun düşüncesi sıkıntıya sokuyor insanı, neden, ha düşüncede icra edemiyorsun ha gerçekte icra edemiyorsun neredeyse insan için her ikisi de bir sıkıntıyı veriyor, neden? Salt bu nedenleri bile ararken insan aklının gerçeği aradığını ve gerçeği ararken de düşünceyi işletişin yine gerçeğin kuralları ile yapıldığını görmek çok da zor değil. Beyindeki düşünceler peş peşe ekleniyorken aslında gerçeğin ta kendisinin kuralları(determinantı) ile peşpeşe eklemelerin var olduğunu görmek zor değil. Beynimde gerçeğin kuralları ile var etmişsem bir şeyi artık eminim ki gerçekte de onu var edeceğimdir. İşte beyin gerçeğin kuralları ile düşünce ürettiği için emindir/ve artık bunu uygulayabilirim der. Ama biz gerçekteki bir şeyi eksik bırakmışsak düşünce/şekil/senaryo oluştururken elbetteki gerçekteki uygulama içine bu eksik olan şey katılırsa farklı sonuç alırız. İns en nihayet aklına gerçeğin kurallarını alarak yürümek istiyor. Diğer yandan akıl kolaycılık taraftarı olduğu için daha kısa yollar bulmak adına sürekli savaşıyor. Şekilde kalmış hukuklar, bugün sonuç getirmiyor ve gelin görün ki ins beyni sonuç getiren şimdiki hal içindekine yönelmekte de hiç gecikmiyor, kısaca insan beyni gerçeğin ta kendisiyle birlikte yürümek istiyor, ama kolaya varmayı da kendinde barındırıyor. Sonuca vardıran daima galip geliyor. SEVGİ VE SAYGILARIMLA. |
07-07-2007, 23:19 | #27 |
|
OlgunlaŞmamiŞ Bİr DÜŞÜnce. Çelişkiler mevcuttur.
1-Kanıtlanmamış düşünce
2-Kanıtlanmış düşünce(Mümkün düşünce/icra edilebilir düşünce-aslında kullanıma hazır maddi varlık gibidir.) 3-Olgu(zaman ve mekan kullanımına girmiş olan) Şimdi biz hukukta ağırlıkta bu üç olguya yer vermekteyiz. 2 ile 3 arasında sıkı bir ilişki vardır. Neredeyse ikisi aynı derecede değer taşır, insana etkileri neredeyse aynı ölçüdedir. Olgunun beyindeki karşılığı da düşünce olmasına rağmen bu düşüncenin kendisini de olgu olarak ele almaktayız. Diğer yandan kanıtlanmış düşünce de olgunun yerine geçmiş olmasına rağmen düşünce olarak ele almaktayız, yani kanıtlanmış düşünce adeta elimizde var olan hazır bir varlık gibidir ve istediğimiz an olgu alanına sokabiliriz. Kanıtlanmamış düşünceyi her seferinde olmamış iş olarak görürüz ve ilk kez keşfedilecek bir iş gibi görürüz(herhangi bir yere koymadan, uzay boşluğunda gibi salt yalnız başına olarak görürüz-işte burada amaç cereyan eden maddi alemde bir yere koyabilmekte miyiz onu arıyoruz-maddi alemde bir şey/yer inşaa edebiliyor mu?). Baştan yokluğunu düşünürüz ve eğer kanıtlanmış ise artık bir akıl varlığı olarak her insanın beynine bir varlık/kazanım olarak girer. Yani her kanıtlama beyin için yeni bir kazanımdır. ilk görünüşü için bir olgu/kanıtlama sonraki benzerleri içinse bir kriter olarak yer alır artık(sonraki benzerlerinin bu kazanıma/kritere eşitlenmesi işi başlar). Yani artık kullanıma hazır bir olanak olarak hep vardır. Düşünce onu maddi gerçeğin içinde olarak düşünebilmektedir artık. Onu salt kendi başına değil de maddi gerçeğe bağlı olarak determine edebilmektedir. Kanıtlanmamışlık içinde iken bir düşünce bir mutlaklık/bağımsızlık/kendi başınalık/saltlık/soyutluk/yalınlık sıfatına hakimiyeti vardır. Kanıtlamak onu bir icraat/cereyan içinde kullanabilmektir. Cereyan aleminin bir kazanımı olarak gösterebilmektir. Bu anlamlarda hukuk; kanıtlanmış ve kullanıma hazır varlıklardır. Ve fakat onlar kriter olarak mevcutturlar ve şekli olarak vardırlar ve olguların eşitlenebileceği şekil/model/kriter olarak varlık gösterirler. İstenildiği anda cereyan/icraat/olgu içine alınabilir varlıklardır onlar ve cereyanca kazanımları bile önceden kanıtlıdır, çünkü beyinde önceden varlık sahibidirler ve meşruiyetleri yalnızca var olduklarından gelir/Bir mevzuat bir kazanım olarak beyne konulmuş varlıklardır.. Ha cebimdeki kalemle fiilen yazmaya başladım, ha böyle bir eylemle düşünceden ibaret olan kalem şeklini fiiliyata aldım. Her ikisi de eşit kural ve şartlar ile işlediğinden İKİSİNİ DE ÖNCEDEN BAŞARDIM ve bu yüzden beyin emindir. Hukuk, olguları eşitlemek için kriter hizmeti gören bir varlıktır. Bu anlamda bizim esas tanıdığımız/bildiğimiz kendimizde önceden var olan şey olarak var olan hukuktur ve biz olguyu değil hukuku tanıyoruz ve dış alemin gerçekliğini değil önceden kendimizde olanla dış alemi tanımlıyoruz, yani esasta yine dış aleme değil kendimizde olana temas ediyoruz. Önceden hazır kurulu kalıplarımıza, dış alemdeki olguları eşitleyip yargılarda bulunuyoruz. Sadece gelişigüzel düşünmek adına yazdım, ilerdeki yazılarım için bir kaynak olması adına. Umarım kabul görür. Çünkü insan bazen unutkan olabiliyor. Sevgilerimle. |
08-07-2007, 12:19 | #28 | |||||||||||||||||||||||
|
Aslında buna hukuk felsefesi veya felsefe diyemiyoruz, kelimenin tam anlamıyla "insanlığın geriliği" diyebiliyoruz. Verdiğiniz örnekler, kendini madde temelinden soyutlayamayan insanın, beş duyuyla hissedebildiği maddi varlıklara yönelişini anlatıyor. Yine bu yönelişte karşılaştığı engellere kızması veya acı çekmesiyse, sizin deyiminizdeki gibi aklın nihayet gerçekle birlikte yürümesini değil, insanın gelişememesinin altını çiziyor. Nihayetinde insan olmak için de, felsefe yapabilmek için de araba gerekmiyor . Saygılarımla... |
17-07-2007, 07:37 | #29 |
|
Daha gerçekçi çıkışlar yapın, daha gerçekçi mücadele verin, bakın nasıl yazı yazılır o zaman. Saygılarımla.
|
23-07-2007, 19:03 | #30 |
|
sayın “KONYALI”
• Karanlığı lanetlemektense, bir mum yakın. (Konfüçyus) ---------------------------------------------------------- (Sayın Konyalıdan alıntı)Hukuk Felsefesi günümüzde gerçekten gerekli mi ? -- Eğer hukuk felsefesi yapmayacaksak pozitif kuralları neye göre belirleyeceğiz nasıl gerekçelendireceğiz ? -- Mesala ben ceza kanunda bulunan insan öldürme cezasına karşı çıksam ve savımıda gerekçelendirsem bana nasıl cevap vereceksiniz kendinizce koymuş olduğunuz bu kurala beni uymaya zorlayan şey nedir neden sizin dediğiniz olurda benim dediğim olmaz. Milyonlarca belkide milyarlarca insanı hukuk kurallarına uymasının nedeni nedir . -- Hakikaten düşünsenize doğduğunuzda(önce-sonra da olabilir) sizden habersiz bir kanun yapılır ve sizden buna uymanız istenir.Karşı koysanız çeşitli müeyidelerle karşılaşırsınız halbu ki size sorulmamıştır bu kural yapılırken. -- Günümüzde ne gerekli peki ? -- İnternet mi,uçan daireler mi,deniz suyunu insanlar için içme suyu haline getirebilen makineler mi,enerji ihtiyacı için gerekli olan reaktörler mi,uzaydaki karadeliklerin sırrını çöze bilecek bilim adamları mı,herkesin evine götürebileciği ekmek için gerekli olan ekonomi mi....? -- Bunları mı bekleyeceğiz hukuk felsefesi yapmak için way halimize -- Peki bu sorunları halledersek insanların sorunu bitecek mi ki sıra hukuk felsefesine gelsin.Şu meşhur söze ne olacak peki "geç gelen adalet ,adalet değildir." (Sayın Konyalıdan alıntı) "İnsanlık henüz çok geri. Önce iki konuda ilerleme sağlanmalı ki, diğer konulara sıra gelsin: Öldürmeyeceksin ! Çalmayacaksın ! " -- Yine subjektif bir değerlendirme "insanlık geri" cümlesi. -- Ne ,Kime göre geri ? -- Bilim açısından bundan daha 100 yıl öncesine göre çok ilerde insanlık ama mısır piramitlerinin sırrını açıklayamadığı için çok geride Mİ ? -- Hukuk açısından bakarsanız roma hukukuna göre de ilerde ! -- ilerlemenin sonu var mı yok mu, bilgi sınırlımı değil mi bunları biliyormuyuz ki insalık çok geride diyebiliyoruz ? -- Neyin gerisindeyiz de neyin ilerisindeyiz ? Başlangıç neresi Son neresi ? -- Yalnızca öldürme ve çalmamı sizin için önemli sayın” Konyalı” peki tecavüz, yalan söylemek ,kimi durumda doğru söylemek , insanlara rahatsızlık vermek , doğayı kirletmek , canlıların neslini tüketmek , facialara sebep olmak...... bunlar da öneli değil mi öldürmek -çalmaktan öncelikleri mi var sonralıkları yoksa aynı düzeydeler mi? (Sayın Konyalıdan alıntı) İnsanlık binlerce yıl önce vicdanında duyduğu bu iki kurala uymayı henüz başaramadı. Başarsaydı, şimdi milyonlarca kişinin ölümüne yol açan savaşlar da olmazdı. -- Vicdan nedir sayın “Konyalı”, vicdan da nasıl duyar insan ,vicdan değiniz şey insanın neresinde bulunur ...? -- Bu iki kurala yüzde yüz bütün insanlar uyacaksa neden müeyyideler var ? (Sayın Konyalıdan alıntı)Hukuk Felsefesi insanları öldürmekten ve çalmaktan alıkoyacak bir düşünce üretebilir mi? Üretse bile, bu düşünce ‘ÖLDÜRMEYECEKSİN’ emrinden daha uygulanabilir olur mu? -- Hukuk felsefesi insandan bağımsız makina değil ki içine gerekli maddeleri attığınız vakit size istediğiniz ürünü verebilsin.Hukuk felsefesini insandan soyutlayarak onu başılı başına doğada ki varlıkmışçasına talepte bulunuyorsunuz.Hukuk felsefesi insanın düşüncesiyle anlamlı oluyor.Yani maddelerden bilgi alırız ve onu beyimizde muhakemelendirerek düşünce haline getiririz. (Sayın Konyalıdan alıntı) "İnsanlık ilerlemedikçe hiçbir şeyin yararı yok; felsefenin bile" -- İnsanlık ne açıdan ilerleyecek hangi noktaya gelindiğinde tamam artık felsefe yapabiliriz diyebileceğiz ? Kanaatimce bilerek bu şekilde sorulmuş sorular...! |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kamu İdareleri Kanuna Karşı Hile Yapabilir Mi? | Saim Dikici | Hukuk Sohbetleri | 21 | 15-02-2014 09:59 |
Artık Polis de demokratik tepki eylemi yapabilir... | Serhat Arasan | Hukuk Haberleri | 21 | 12-01-2010 01:25 |
Turkiye'de Staj Yapabilir Miyim? | Av.n.ezgi | Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi | 7 | 13-01-2007 23:33 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |