İstinaf Sonrası Kanun Yararına Bozma Olur mu?

Merhaba,

Sulh Hukuk Mahkemesinin vermiş olduğu karar istinaf başvurusu sonrasında bozulmuştur. Bu defa Sulh Hukuk Mahkemesi İlgili Bölge Mahkemesinin kararının HMK madde 363 gereğince usul ve esastan kanun yararına temyiz edilmesi ve dosyanın Yargıtay'a gönderilmesi istemi ile temyiz etmiştir.

HMK 363 maddesi uyarınca Mahkemenin bu hakkı var mıdır? Cevaplarınız ve ilginiz için teşekkürler.

Alıntı: Yazan sadeceinci Merhaba, Sulh Hukuk Mahkemesinin vermiş olduğu karar istinaf başvurusu sonrasında bozulmuştur. Bu defa Sulh Hukuk Mahkemesi İlgili Bölge Mahkemesinin kararının HMK madde 363 gereğince usul ve esastan kanun yararına temyiz edilmesi ve dosyanın Yargıtay'a gönderilmesi istemi ile temyiz etmiştir. HMK 363 maddesi uyarınca Mahkemenin bu hakkı var mıdır? Cevaplarınız ve ilginiz için teşekkürler.

Mahkemenin kanun yararına temyiz yetkisi ve hakkı yoktur. Mahkeme taraf değildir. Kesin nitelikteki kararlara karşı tarafların durumu Adalet Bakanlığına veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bildirip, bu iki makamın ancak temyiz yetkisini kullanma imkanı vardır. Bence mahkeme yetkisini aşmış.

Sayın Dikici,
HMK'nın 363. maddesinde başvurunun Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılabileceği belirtilmekte ise de, "kesinleşmiş bulunan kararın yürürlükteki hukuka aykırılığının" kimler tarafından ileri sürülebileceği hususunda bir belirtme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, durumu Adalet Bakanlığına veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iletme bakımından "taraf" olma sınırlaması bulunmamaktadır.
Kaldı ki, "Kanun yararına temyiz, yanlışlık tespit edilip daha sonra benzer işlemlerden kaçınmak için kabul edilen bir sistem" olup, "uygulamanın yurdun her yerinde aynı doğrultuda yapılmasını sağlamak amacıyla kararın Resmî Gazete’de yayımlanması" koşulu da dikkate alındığında, (kanun yararına temyiz başvurusu yapan) mahkemenin bu amaca katkı sağlamasının kamu yararına hizmet ettiği de açıktır.
Öte yandan ceza yargılamasında da Cumhuriyet savcısı, sanık, hakim, mahkeme, şikayetçi veya müdahil kanun yararına bozma yolunun kullanılması için Adalet Bakanlığına başvurabilmektedir.
HMK düzenlemesinde de mahkemenin Adalet Bakanlığını veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığını harekete geçirmesini engelleyecek bir hüküm bulunmamaktadır.
Hukuk ve ceza yargılamaları arasındaki usul farklılığı, her iki tür yargılama sonunda ulaşılan kesin hükmün bağlayıcılığı ve etkileri bakımından söz konusu değildir. Bu bakımdan, ceza mahkemesine tanınan yetkinin hukuk mahkemesine tanınmamış olduğu da söylenemez.
Saygılarımla

Alıntı: Yazan AV. COŞKUN ÖZBUDAK Sayın Dikici, HMK'nın 363. maddesinde başvurunun Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılabileceği belirtilmekte ise de, "kesinleşmiş bulunan kararın yürürlükteki hukuka aykırılığının" kimler tarafından ileri sürülebileceği hususunda bir belirtme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, durumu Adalet Bakanlığına veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iletme bakımından "taraf" olma sınırlaması bulunmamaktadır. Kaldı ki, "Kanun yararına temyiz, yanlışlık tespit edilip daha sonra benzer işlemlerden kaçınmak için kabul edilen bir sistem" olup, "uygulamanın yurdun her yerinde aynı doğrultuda yapılmasını sağlamak amacıyla kararın Resmî Gazete’de yayımlanması" koşulu da dikkate alındığında, (kanun yararına temyiz başvurusu yapan) mahkemenin bu amaca katkı sağlamasının kamu yararına hizmet ettiği de açıktır. Öte yandan ceza yargılamasında da Cumhuriyet savcısı, sanık, hakim, mahkeme, şikayetçi veya müdahil kanun yararına bozma yolunun kullanılması için Adalet Bakanlığına başvurabilmektedir. HMK düzenlemesinde de mahkemenin Adalet Bakanlığını veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığını harekete geçirmesini engelleyecek bir hüküm bulunmamaktadır. Hukuk ve ceza yargılamaları arasındaki usul farklılığı, her iki tür yargılama sonunda ulaşılan kesin hükmün bağlayıcılığı ve etkileri bakımından söz konusu değildir. Bu bakımdan, ceza mahkemesine tanınan yetkinin hukuk mahkemesine tanınmamış olduğu da söylenemez. Saygılarımla

Sayın ÖZBUDAK,
Bu görüş de ileri sürülebilir, ancak ben hala bir davada ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar vermiş bulunan ve dosyaya bir şekilde dahil olan mahkemenin, bir üst mahkemenin verdiği kesin nitelikteki bozma kararını, kanun yararına temyiz edilmesi için Adalet Bakanlığına bildirmemesi gerektiğini düşünüyorum. Mahkeme karar vermekle işten el çekmiştir, o dosyada artık yeni bir karar veremeyeceği gibi, kararın değişmesini sağlamak amaçlı bir girişimde de bulunamayacağını (gerçi kanun yararına temyizde karar değişmemekteyse de) düşünüyorum. Kaldı ki Mahkemenin direnme kararı verebildiği durumlarda dahi taraflardan birisi temyiz dilekçesi vermedikçe mahkeme hiçbir işlem yapamamaktadır.

Bunun gibi kanun yararına temyiz için bildirimin yine taraflarca yapılmasının uygun olacağı kanaatindeyim. Saygılarımla,