Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Aihm'ne Türk Avukatların Başvuruları

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-03-2004, 10:19   #1
Armağan Konyalı

 
Varsayılan Aihm'ne Türk Avukatların Başvuruları

HUKUKSAL ŞİZOFRENİ AİHM'sini BUNALTTI

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, son başvurularla tüm ülkeleri geçerek birinci sıraya oturan Türklere karşı önlem almaya gidiyor. AİHM, 'önem arz etmeyen şikâyetlerin reddi'ni sağlayacak...
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), çalınan koyundan kirlenen pantolona, havlayan köpekten protez dişe kadar türlü şikâyetin kendisine taşınmasına önlem alma yoluna gidiyor. "Olmayacak şikâyetlerle mahkemeyi bunaltıyorlar" diyen AİHM Yargıcı Feyyaz Gölcüklü, AİHM'nin sözleşmeye ek bir protokolle 'önem arz etmeyen şikâyetlerin reddi'ni aradığını söyledi. AİHM Yargıcı Rıza Türmen de mahkemenin yapısında değişikliğe gideceğini açıkladı. 2003 sonunda Türkler AİHM'ye başvuru konusunda, tüm ülkeleri geçti. Geçen yıl sonu itibariyle bekleyen 38 bin 500 davadan 7 bin 50'si Türkiye'ye ait. Türkiye, yüzde 18 ile en fazla dava sayısına sahip ülke. Bunu yüzde 14 ile Rusya, yüzde 13 ile de Polonya izliyor. İnsanların 'Evimin penceresi kırıldı, devlet yaptırmadı' diye mahkemeye geldiğini söyleyen Gölcüklü, "Bu tür başvurular kabul edilmiyor ama insanlar zannediyorlar ki orada kazanamayacağı davayı gelip burada kazanacak. Yok böyle bir şey" dedi. Gölcüklü, geçmişte mahkemenin reddi gereken davaları kabul ettiğini belirterek, "Bu, insanları heyecanlandırdı. AİHM, sözleşmedeki şartları titizlikle uygulasaydı davaların yarısını tasfiye etmiş olurdu" diye konuştu.

'Hukuksal şizofreni'
AİHM Yargıcı Rıza Türmen de, Türklerin AİHM'yi temyiz mahkemesi gibi kullandığını, davaların 3 yıldan önce sonuçlanmadığını söyledi. Sözleşmeye taraf ülkelerin değişmesiyle, davaların niteliğinin de değişmeye başladığını ifade eden Türmen, mahkemenin yetkilerini genişletmek, farklılaşan davalara göre yeni yapılanma içine girmek istediğini söyledi. Bir dönem AİHM'de Türkiye'nin avukatlığını yapan Prof. Dr. Bakır Çağlar ise her davanın buraya taşınmasını "Türk avukatlarının hukuksal şizofrenisi" olarak değerlendirdi. Çağlar, "Popstar, Türkstar kuyruğuna girenlerle, bugün AİHM'ye başvurmak için kuyruğa girenler arasında kesin bir paralellik bulunuyor. Bu pop kültürün hukuk versiyonudur. AİHM önlem için statüsünde bir değişiklik yapılmasını istiyor" şeklinde konuştu.

Memleketimden insan manzaraları
• İzmir'de Hakan Çağlar Ülkü, çamurdan kullanılmaz hale gelen pantolonu için dava açtı. Yerel mahkeme altyapı hizmetinde kusurlu bulunan belediyeyi 35 milyon liralık tazminata mahkûm etti. Ülkü, Bölge İdare Mahkemesi, zararın yeterince kanıtlanmadığı gerekçesiyle kararı bozunca soluğu AİHM'de aldı.
• Eskişehir Devlet Hastanesi'nde sünnet olan Aydın Aydınoğlu'nun cinsel organının yanlış kesilmesi üzerine baba savcılığa başvurdu. Savcılık takipsizlik kararı verdi. Bunun üzerine Aydınoğlu ailesi, AİHM'ye gitti.
• Yüksekova'da "kaçak oldukları" iddiasıyla el konulan 740 koyununu geri alamadığı gerekçesiyle, zararlarının tanzim edilmesini isteyen 2 kişi AİHM'e başvurdu.
• Tülay Beyhan, apartman yöneticisinin şikâyeti üzerine mahkeme kararıyla "tahliye" edilmesine karar verilen "Migi" isimli köpeği için şikâyetçi oldu.
• Gülcah Küçüksüslü Varkan, "sözleşmeli solist" olarak Mersin Devlet Opera ve Balesi'nde 8 yıldır kadrosu verilmediği için AİHM"ne başvurdu.

11.03.2004
Kaynak: Milliyet
Old 12-03-2004, 11:04   #2
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Bir dönem AİHM'de Türkiye'nin avukatlığını yapan Prof. Dr. Bakır Çağlar ise her davanın buraya taşınmasını "Türk avukatlarının hukuksal şizofrenisi" olarak değerlendirdi.

Pek çok Türk'ün yurtdışında yaşamak ve çalışmak yönünde çabaları Türkiye'nin ekonomik ve sosyal yetersizliği ile ilgili olduğu gibi, pek çok Türk'ün AİHM'e başvurması da Türkiye'nin hukuki alandaki yetersizliği ile ilgildir. Bunun şizofreni olarak nitelendirilmesini ve özellikle de avukatlara faturalandırılmasını hatalı buluyorum.

AİHM'e başvuran Alman sayısı Türk sayısından azsa, bence bunun nedeni Alman Adaletinin Alman vatandaşını yeterince tatmin etmesidir. Türk adaleti de Türk vatandaşını tatmin ettiğinde alternatif çözüm arayışları (AİHM, ihkak-ı hak, mafya oluşumları vs.) de azalacaktır.

AB uyum kriterleri adı altında Türkiye'nin her alanda işine karışmayı bir görev edinmesine karşın, bir türlü farkında olamadığı gerçek Türkiye'de teori ile pratiğin birbirinden farklı olduğudur. Türkiye'de bir yasayı çıkartmak birşey ifade etmez, güç olan bunu idareye veya bazen de vatandaşa uygulatmaktır. AB bu gerçeğin farkına varıp, uyum kriterlerini yasama faaliyetleri üzerine değil, bu faaliyetlerin yürütme ve yargıya yansımaları üzerine kurarsa, o zaman AİHM'in usul hukukunu değiştirmek zorunda kalmayabilir.

Ayrıca gazetenin verdiği dava örneklerinin AİHM'e uygun nitelikte olup olmadığı da tartışılabilir. AİHS devletin insan hakları ihlalleri ile ilgili bir uzlaşma ve tazminat mekanizmasını öngörmektedir ve bu sözleşmeye göre mülkiyet hakkı da insan hakkı kapsamı içinde değerlendirilir. AİHM'in bugüne kadar verdiği bazı "davayı kabul" kararlarını hatırlarsak, gazetenin verdiği dava örneklerinden pek de farklı olmadıklarını görüyoruz. Yargının iyi işlememesi nedeniyle maddi zarara uğramanız AİHM'in pekçok kararında insan hakkı ihlali olarak kabul edilmiş ve davacı lehine tazminat ile sonuçlanmıştır. Bu durumda gazetede verilen örneklerin bir kısmının da bu kapsamda değerlendirilmesi son derece olasıdır.
Old 12-03-2004, 16:49   #3
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Merhaba,

Öncelikle 'önem arz etmeyen şikâyetler' den kasıt nedir ve hukuk sisteminin çizdiği bir "şu önemlidir bu önemsizdir kriteri" var mıdır?

Rekabet hukukundan bir örnek vermek gerekirse belirli bir maddi değerin altındaki olaylara önemsiz gözüyle (de minimis kuralı) bakılır ve bunlar hakkında inceleme yapılmaz.Takdiri özelliği daha az ve kesin kurallar çerçevesinde yürüyen ekonomi hukukunda böyle bir kriter koyduğunuzda bu anlaşılabir olabilir ama doğrudan bireyleri ve onların haklarını etkileyen hukuk dallarında böyle bir şey mümkün müdür?

Ceza hukukunu ele alalım.Hırsızlık suçunda suç konusunun değerinin yüksek olması şiddet sebebidir ama ekonomik değer ifade eden en küçük bir şey dahi bu suça konu olabilir.Baklava çalmak da suçtur 40 milyar dolar çalmak da!okumuş olduğum bir kararda mahallenin çocukları komşu bahçeden izinsiz olarak meyve alıyorlar ve bu konu yargıtaya dek gidiyor.Yüksek mahkeme eylemin mahalli örf adete süregelen sosyal bir alışkanlığın ve genel hoşgörünün doğal tezahürüne göre suçun nicelik yeterliğinin olmadığına hükmederken belki de hukukun katı ve uyulması zorunlu kurallar bütünü olduğu gerçeğini toplum gerçekleriyle sentezlemeye çelışıyordu.Ama yine de genel bir kriter uygulanmıyordu. (mesela 5 milyon TL ye dek değeri olan menkullerde hırsızlık suçu oluşmaz gibi..) Doğal olarak böyle bir genelleme veya kriterin soyut normun somut olaya uygulanması anlamındaki hukuk uygulamasının amacıyla bağdaşmayacağı -en azından sözügeçen bireyle direkt ilgili dallarda- da bir gerçektir.
Bu konudaki takdir hakkı her olay için değişecek şekilde olaya hukuk çerçevesinde tespit koyan mahkemenin olacaktır.

Bu sebeple AİHM'nin 'önem arz etmeyen şikâyetlerin reddi'nine dair yol araması ne kadar mantıklı olur tartışılır. Pantolon davası gibi uç örnekleri ayrık tutmak kaydıyla, örneğin bir kişinin manevi anlamda mağduriyetinin önem arz edip etmemediğine nasıl karar verilecektir?!Bu konuda nasıl bir düzenleme yapılabilir?

Sayın Admin'inde bahsetmiş olduğu gibi Türk insanının başvuruda rekortmen olması "hukuksal şizofreni"den değil ama "hukuksal acz" den kaynaklanıyor olmasın?
Old 13-03-2004, 00:32   #4
Gemici

 
Varsayılan

Olay bana bir çok batı Ülkesinin Türk Vatandaşlarına vize uygulamasını hatırlattı.

Alıntı:
Pek çok Türk'ün yurtdisinda yasamak ve çalismak yönünde çabalari Türkiye'nin ekonomik ve sosyal yetersizligi ile ilgili oldugu gibi, pek çok Türk'ün AIHM'e basvurmasi da Türkiye'nin hukuki alandaki yetersizligi ile ilgildir. Bunun sizofreni olarak nitelendirilmesini ve özellikle de avukatlara faturalandirilmasini hatali buluyorum.


Ülkelerine gelen Türk vatandaşlarının sayısını kotrol altına alabilmek için batı ülkeleri, günümüzdede halen uyguladıkları, vize uygukamasına başvurmuşlardı. İnsan ister istemez şimdide "hak arama" vizesi mi diye düşünüyor.

Sayın Admine hak vermek gerekir; kendi ülkesinde sosyal ve ekonomik bakımdan tatmin olan bir kişi nasılki bilmediği tanımadığı bir ülkeye çalışmak veya yerleşmek için gitmezse, kendi ülkesinin adaletine güvenen bir kişide AİHM de hak aramaya gitmez.

Sayıları önemsenmiyecek kadar az olan maceraperestleri hesap dışı tutuyorum.

Saygılarımla
Old 17-03-2004, 00:03   #5
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Kanımca "hukuksal şizofreni" nitelemesi yerindedir, ancak bu hastalığın öznesini "türk avukatları" olarak nitelemek; zarfın içi ile değil dışı ile değerlendirilmesinden farklı değil

Bu şizofreninin öznesi, tüm başvuruda bulunan ya da bulunmak arzusunu taşıyan vatandaşlardır.. Bu hastalığın öznesi başvuruda bulunan ya da DAHA YARGILAMA SÜRMEKTE İKEN DAHİ "HİÇ OLMAZSA VE NEYSE Kİ AİHM VAR, ENİNDE SONUNDA ORADA HAKKIMIZI KANITLAYABİLİRİZ " diyen avukatlar, meslektaşlardır..Bir dava düşününüz ki; daha dava dilekçenizi hazırlarken, davayı kazanamayacağınızı peşinen kabul eder; kazansanız da bozulabileceğini ,yahut bir şekilde neticede kaybedeceğinizi düşünerek hazırlarsınız.. Aşamalar ne kadar aksini dileseniz de sizi yanıltmaz.. Şizofreni dava hazırlanırken mevcutsa ve gelişmeler de sizi yanıltmıyorsa; hukuksal şizofreni tanımlamasının çok iyimser bir yaklaşım olduğunu düşünmeye başlarsınız

Ne şekilde olursa olsun; adına hastalık ya da bir başka tanımlama konsun; neden TC başvuruda 1.sırada ve neden her geçen gün bu 1.liğini başarıyla (!) sürdürmeye devam etmektenin TEDAVİ YÖNTEMLERİNİN UYGULAMAYA GEÇİRİLMESİNE şiddetle ihtiyacımız var


AİHM nin değil; HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE olan inancın pekişmesine ihtiyacımız var

Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Türk Ticaret Kanununda ve tasarı halindeki Türk Ticaret Kanununda şirket birleşmeleri demokres Ticaret Hukuku Çalışma Grubu 12 28-09-2012 12:19
1917 Hukuki Aile Kararnamesinden günümüz Türk Medeni Kanununa kadar Türk aile yapısı tulinunal Hukuk Soruları Arşivi 1 23-05-2006 19:16
Avukatların Duyarsızlığı? av.yıldıray Hukuk Sohbetleri 3 17-11-2004 18:38
Avukatların Sağlıksız Sigortası aligüçlü Meslektaşların Soruları 1 02-07-2003 21:36
Avukatların Neden Evleri Yok? aristo Meslektaşların Soruları 4 19-05-2002 09:29


THS Sunucusu bu sayfayı 0,13706708 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.