Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

yargıtay kararı arıyorum

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-09-2012, 16:04   #1
av. ayçe

 
Önemli yargıtay kararı arıyorum

haksız fiilden kaynaklı manevi tazminat davası açtık ve neticede davamız kabul edildi. ilamı icraya koyacağım ancak icra müdürü karar kesinleşmediği için icraya koyamayacağını iddia ediyor. acil yargıtay kararına ihtiyacım var. kanun hükmü bu kadar açık olmasına rağmen talebim reddedildi ve şikayet edeceğim çok acil.... cok tesekkür ederim
Old 11-09-2012, 16:08   #3
av. ayçe

 
Varsayılan

sayın yıldız bu sayfayı inceledim ancak yargıtay kararına ihtiyacım var
Old 11-09-2012, 16:22   #4
Av.Fatih Davran

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

12.Hukuk Dairesi
Esas: 2001/188
Karar: 2001/686
Karar Tarihi: 22.01.2001


KESİNLEŞMEDEN İCRA - TAKİP KONUSU İLAMIN MÜSTAKİLEN TAZMİNATA İLİŞKİN BULUNMASI - TAKİP KONUSU İLAMIN KESİNLEŞMEDEN TAKİP KONUSU YAPILABİLECEK OLMASI - ALACAKLININ KARAR TARİHİNDEN İTİBAREN FAİZ İSTEMESİNDE YASAYA UYMAYAN BİR YÖN BULUNMAMASI

ÖZET: Takip konusu ilam müstakilen tazminata ilişkin bulunduğundan kesinleşmeden takip konusu yapılabilir Alacaklının karar tarihinden itibaren faiz istemesinde yasaya uymayan bir yön bulunmadığından merciin aksine düşüncelerle faizin başlangıcını ilamın kesinleştiği tarihten itibaren başlatması yerinde görülmemiştir.

(1086 S. K. m. 443)

Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki Alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 2.1.2000 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Takip konusu ilam müstakilen tazminata ilişkin bulunduğundan kesinleşmeden takip konusu yapılabilir Bu nedenle alacaklının karar tarihinden itibaren faiz istemesinde yasaya uymayan bir yön bulunmadığından merciin aksine düşüncelerle faizin başlangıcını ilamın kesinleştiği tarihten itibaren başlatması yerinde görülmemiştir.

Sonuç: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 22.01.2001 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 11-09-2012, 16:28   #5
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2011/12-322
Karar: 2011/464
Karar Tarihi: 06.07.2011


ŞİKAYET DAVASI - İCRA TAKİBİNİN ŞİKAYET YOLU İLE İPTALİ İSTEMİ - İDARİ YARGIDA AÇILMIŞ OLAN YARGI DAVASI SONUCU LEHİNE HÜKMEDİLEN VE EDA HÜKMÜNÜ İÇEREN İLAMIN İCRA TAKİBİNE KONULABİLMESİ İÇİN KESİNLEŞMESİNİN GEREKMEMESİ

ÖZET: Dava, ilamlı icrada icra emri ile icra takibinin şikayet yolu ile iptali istemine ilişkindir. Gayrimenkule ve buna ilişkin ayni haklarla ilgili ilamlar ile aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe icra olunamayacağı belirtildiğine göre, eldeki şikayet başvurusuna konu icra takibine dayanak yapılan ve tazminat, vekalet ücreti ve yargılama giderleri ile ferilerine ilişkin bir miktar para alacağını konu alan ilamın, kanunda sınırlı olarak düzenlenen ve kesinleşmedikçe icra olunamayacağı belirtilen ilamlar arasında sayılmadığı belirgindir. O halde, karşı taraf/alacaklının, şikayetçi/borçlu kurum aleyhine, idari yargıda açmış olduğu tam yargı davası sonucu lehine hükmedilen ve eda hükmünü içeren ilamın icra takibine konulabilmesi için kesinleşmesi gerekmediği gibi, somut olayda uygulanması olanağı bulunmayan otuz günlük sürenin dolmasını beklemeksizin, genel hükümler uyarınca ilamın icraya konulması usul ve yasaya aykırı değildir.

(2004 S. K. m. 16) (2577 S. K. m. 28) (1086 S. K. m. 443)

Dava: Şikayet kanun yoluna başvuru nedeniyle yapılan yargılama sonunda; Malatya 2.İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin kabulüne dair verilen 12.11.2008 gün ve 2008/310 E., 2008/636 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 04.06.2009 gün 2009/3818 E., 11954 K. sayılı ilamı ile;

(…Alacaklının, borçlu aleyhine idari yargıda açmış bulunduğu tam yargı davası sonucu lehine hükmedilen alacağı icra takibine koyduğu anlaşılmaktadır.

2577 sayılı İYUK 28/2. maddesi tam yargı davaları hakkındaki konularda belli bir miktarı içerenlerin genel hükümler dairesinde infaz ve icra olmayacağı hükmüne yer verilmiştir.

Bir başka anlatımla, idari yargının edaya ilişkin ilamları icra dairesinde ilamlı takibe konu edilebilir.

Kesinleşmeden takibe konulamayacaklar aynı Kanun’un 28/1. maddesine göre idare aleyhine açılan ve haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar olup, somut olaya uygulama olanağı bulunmamaktadır.

Bu nedenle ilamda hüküm altına alınan tazminat, vekalet ücreti ve yargılama gideri alacakları yönünden yukarıda belirtilen aynı maddenin 6.fıkrası uyarınca alacaklının takip yapmasında yasaya aykırılık yoktur. O halde, mahkemece anılan alacak kalemleri yönünden şikayetin reddi yerine somut olaya uygun düşmeyen 30 günlük sürenin beklenmeden takip yapıldığından bahisle takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Karar: Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

İstek, ilamlı icrada icra emri ile icra takibinin şikayet yolu ile iptali istemine ilişkindir.

Şikayetçi/borçlu vekili; müvekkili aleyhine Malatya 6.İcra Müdürlüğü’nün 2008/2685 esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, ancak takibin dayanağını oluşturan ilamın müvekkili Kuruma 26.05.2008 tarihinde tebliğ edildiğini, 2577 Sayılı Yasanın 28/1.maddesinde idare mahkemelerince verilen kararların idareye tebliğinden itibaren 30 içinde yerine getirileceğinin düzenlendiğini, takibe konu ilamın içerisindeki alacakların ilgisine ödenmesi için ilgili birime talimat verildiğini, 2577 Sayılı Yasanın 28/4.maddesi gereği 30 günlük idari yargı kararının uygulanma süresinin henüz dolmadığını, bu yasal düzenlemeye rağmen 30 günlük süre beklenmeden icra takibi yapıldığını, ayrıca takibe konu ilamın kesinleşmeden icra takibi yapılamayacağını belirterek, icra emri ile icra takibinin iptaline karar verilmesini şikayet kanun yolu ile talep etmiştir.

Karşı taraf/alacaklı vekili, ilamlı icrada itiraz nedenlerinin sınırlı olduğunu, somut olayda bu hallerin bulunmadığını belirterek, şikayetin reddine karar verilmesini istemiştir.

Yerel Mahkemece; “2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK)’nun 28/1. maddesi gereği borçlu Kuruma yasa ile tanınan 30 günlük ödeme süresi beklenmeden icra takibi yapıldığı” gerekçesiyle şikayetin kabulü ile icra takibinin iptaline karar verilmiştir.

Kararın incelenmesi karşı taraf/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Özel Dairece; yukarıda belirtilen gerekçelerle karar bozulmuştur.

Yerel Mahkemenin, önceki gerekçelerini yasal sınırlarda genişleterek verdiği direnme kararı, karşı taraf/alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; idari yargı mercilerinin tam yargı davalarına ilişkin verdikleri ilamlarının genel hükümler dairesinde infaz ve icrası için, anılan ilamların kesinleşmesi ile 2577 Sayılı İYUK’nun 28/1. maddesindeki 30 günlük sürenin beklenmesi gerekip gerekmediği; dolayısıyla 2577 Sayılı İYUK’nun 28/1. maddesi hükmünün eldeki davada uygulanıp uygulanmayacağı, noktasında toplanmaktadır.
İlkin, konuyu düzenleyen yasal hükümlerin irdelenmesinde yarar vardır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK)’nun 10.06.1994 tarih ve 4001 Sayılı Kanunun 13. maddesiyle değişik ve <Kararların sonuçları> başlığını taşıyan 28. maddesi;

<1. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.

2. Tam yargı davaları hakkındaki kararlardan belli bir miktarı içerenler genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.

3. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.

4. Mahkeme kararlarının (otuz) gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.

5. Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir.

6. Tazminat ve vergi davalarında kararın idareye tebliğinden itibaren infazın gecikmesi sebebiyle idarece kanuni gecikme faizi ödenir.>
Hükmünü içermektedir.

Bu maddenin birinci (1.) bendinin düzenleniş şeklinden anlaşılacağı üzere, Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, kararın tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde işlem tesis etmek veya eylemde bulunmak zorunda olduğu belirtilmiş; işlem tesis edilmesi veya eylemde bulunulmasının önkoşulu olarak kararın kesinleşmesi şartına yer verilmemiştir.

Ne var ki, anılan maddenin birinci (1.) bendinin ikinci cümlesinde, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, idarece işlem tesis edilmesi, bu kararların kesinleşmesi şartına bağlanmıştır.

Belirtilen 28. maddenin birinci (1.) bendi hükmü, idarenin tesis ettiği işlem veya eylemlerine ilişkin olarak idari yargı mercilerince verilen esasa ilişkin iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararları ile ilgili olup, idari yargı mercilerinin tam yargı davalarında verilen kararlarını kapsamaz. Ayrıca 28. maddenin ikinci (2.) bendinde ise, tam yargı davaları sonucu verilen kararlardan, belli bir miktarı içerenlerin genel hükümler uyarınca infaz ve icra olunacağı belirtilmektedir.

Görüldüğü üzere, İYUK’da idari yargı mercilerinin tam yargı davalarında verilen kararlarının infazı ve icrası için açık bir hükme yer verilmemiş, genel hükümlere atıf yapılmakla yetinilmiştir.

Hemen burada, genel olarak ilamların icrasına da değinmek gerekir.

Medeni Yargılama Hukukunda ilamların icra edilebilme koşulları, 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu (HUMK)’nda düzenlenmiştir.

HUMK’nun 443/4. maddesinde hangi hükümlerin kesinleşmedikçe icra olunamayacağı gösterilmiştir. Anılan madde hükmüne göre, gayrimenkule ve buna ilişkin ayni haklarla ilgili ilamlar ile aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe icra olunamaz.

Öyleyse, madde hükmünde belirtilenler dışında kalan ve tazminat niteliğindeki para alacakları ile ferilerini konu alan ilamların icrası için, kesinleşmeleri şartı aranmaz.

Sonuç olarak; idari yargıda tam yargı davaları sonucu verilen kararlardan, belli bir miktarı içeren para alacağına ilişkin ilamların icra takibine konu yapılabilmesi için kesinleşmeleri gerekmediği gibi, İYUK’nun 28/1.maddesinde belirtilen 30 günlük sürenin beklenmesine de gerek yoktur.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Karşı taraf/alacaklı Ali Özdemir vekili tarafından 30.05.2008 tarihinde şikayetçi/borçlu Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı aleyhine başlatılan ve Malatya 6.İcra Müdürlüğü’nün 2008/2685 esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen ilamların yerine getirilmesi yoluyla icra takibinde; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla işlemiş faizi de dahil olmak üzere toplam 3.917,93-YTL alacağın (asıl alacak, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin) tahsili istenilmiştir. Borcun sebebi olarak, <Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 24.04.2008 tarih ve E:2063, K:2724 sayılı ilamı> gösterilmiştir.

İcra takibinin dayanağı olarak gösterilen Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 24.04.2008 tarih ve E:2063, K:2724 sayılı ilamında; Ankara 13. İdare Mahkemesinin 21.06.2007 tarih ve E:2006/236, K:2007/885 sayılı kararının bozulmasına, eksik ödenen diş tedavi gideri 3.081,00-YTL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece (Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü) davacı Ali Özdemir’e ödenmesine, yine 62,50-YTL yargılama (posta) gideri ile 350,00-YTL vekalet ücretinin de davalı idarece davacı Ali Özdemir’e ödenmesine karar verilmiştir.

Görüldüğü üzere, karşı taraf/alacaklı Ali Özdemir’in, şikayetçi/borçlu Kurum aleyhine idari yargıda açmış bulunduğu tam yargı davası sonucu lehine hükmedilen ilama konu alacağı (tazminat, vekalet ücreti ve yargılama giderini) icra takibine koyduğu anlaşılmaktadır.

Yukarıda belirtildiği üzere, İYUK m.28/2. maddesi hükmü gereğince, tam yargı davaları sonucu verilen kararlardan, belli bir miktarı içerenlerin genel hükümler uyarınca infaz ve icra olunacağı belirtildiğine göre, idarenin tesis ettiği işlem veya eylemlerine ilişkin olarak idari yargı mercilerince verilen esasa ilişkin iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararları ile ilgili olan hükümlerin infaz ve icrasına ilişkin hüküm sevkeden İYUK m.28/1.maddesi hükmünün somut olayda uygulanması olanağından söz edilemez.

Öyleyse, genel hüküm niteliğinde bulunan ve İYUK m.28/2.maddesinin yaptığı atıf nedeniyle somut olayda HUMK’nun 443/4.maddesi hükmü uygulanmalıdır.

Şu durumda, HUMK’nun 443/4.maddesinde, gayrimenkule ve buna ilişkin ayni haklarla ilgili ilamlar ile aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe icra olunamayacağı belirtildiğine göre, eldeki şikayet başvurusuna konu icra takibine dayanak yapılan ve tazminat, vekalet ücreti ve yargılama giderleri ile ferilerine ilişkin bir miktar para alacağını konu alan ilamın, kanunda sınırlı olarak düzenlenen ve kesinleşmedikçe icra olunamayacağı belirtilen ilamlar arasında sayılmadığı belirgindir.

O halde, karşı taraf/alacaklının, şikayetçi/borçlu Kurum aleyhine, idari yargıda açmış olduğu tam yargı davası sonucu lehine hükmedilen ve eda hükmünü içeren ilamın icra takibine konulabilmesi için kesinleşmesi gerekmediği gibi, somut olayda uygulanması olanağı bulunmayan İYUK m.28/1.maddesinde belirtilen 30 günlük sürenin dolmasını beklemeksizin, genel hükümler uyarınca ilamın icraya konulması usul ve yasaya aykırı değildir.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen, aynı hususlara işaret eden Özel Daire bozma kararına uyularak icra takibine konu alacak kalemleri yönünden şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen 30 günlük süre beklenmeden takip yapıldığından bahisle takibin iptaline karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 11-09-2012, 16:32   #6
Av.Fatih Davran

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

17.Hukuk Dairesi
Esas: 2009/1738
Karar: 2009/4615
Karar Tarihi: 25.06.2009


TAZMİNAT DAVASI - PARA ALACAĞINA İLİŞKİN İLAMIN İCRA TALEBİNE KONU EDİLEBİLMESİNİN KESİNLEŞME ŞARTINA BAĞLI OLMAMASI - YASADAN KAYNAKLANAN HAKKIN KULLANILMASINDAN DOLAYI KUSUR İZAFE EDİLEMEYECEĞİ - DAVANIN REDDİ GEREĞİ

ÖZET: Para alacağına ilişkin ilamın icra talebine konu edilebilmesi kesinleşme şartına bağlı değildir. Davalının bu nitelikteki bir ilamı icra takibine konu yapması Yargıtay'dan tehiri icra kararı getirilmemesi nedeniyle icra takibine devam etmesi ve sonuçta icra dosyasına giren, parayı tahsil etmesi yasadan kaynaklanan haklarının kullanılmasıdır. Tüm bu işlemlerden dolayı kendisine kusur izafe edilemez. Aksine davacı-borçlu aleyhine verilen karara temyiz etmiş olmasına rağmen tehiri icra kararı almamak suretiyle kusurlu davranarak zararına sebebiyet vermiştir. Davacının zararın oluşmasında kendi eylemi etkili olmuştur. Hiç kimse kendi eylemi ile oluşan zararını diğer bir kimseden isteyemez. Ayrıca, davalının kendisine tanınan yasal hakkını kullandığı da gözetilerek mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

(818 S. K. m. 41) (1086 S. K. m. 433, 443)

Dava: Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından incelendi, gereği düşünüldü:

Karar: Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı sigorta şirketinin daha önce aleyhlerine açmış, olduğu rücuen tazminat davasında verilen karar sonrası yapılan icra takibi sonucunda, müvekkilinin icra dosyasına ödeme yaptığını, icra takibine konu mahkeme kararının Yargıtay’ca bozulması üzerine de fazladan ödedikleri anlaşılan 10.969,00. TL’nin davalı sigorta şirketi tarafından, icra dosyasına iade edildiğini açıklayarak, fazladan ödedikleri ve bilahare iade edilen paradan bir süre yoksun kalmış olmaları nedeniyle uğranılan 6.111,05.TL zararın 11.05.2006 geri ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı sigorta vekili, müvekkilinin hukuka uygun olarak icra dosyasına yatırılan parayı çekmiş olduğunu, şimdiki davacı olan borçlu-davacının icra takibi üzerine hükmü tehir-i icra talepli olarak temyiz etme şeklinde yasal olanağı varken kendi ihtimali ile bunu yapmadığından davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere göre, hüküm, sübut bulmayan davacı vekili davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, ilama dayalı icra takibi nedeniyle icra dosyasına yapılan ödemden sonra icraya konu hükmün Yargıtay’ca bozulması üzerine, icra dosyasına fazladan ödenip sonra davalı tarafından iade edilen paradan bir süre yoksun kalınmasından kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir.

Para alacağına ilişkin ilamın icra talebine konu edilebilmesi kesinleşme şartına, bağlı değildir. Davalının bu nitelikteki bir ilamı icra takibine konu yapması Yargıtay'dan tehiri icra kararı getirilmemesi nedeniyle icra takibine devam etmesi ve sonuçta icra dosyasına giren, parayı tahsil etmesi yasadan kaynaklanan haklarının kullanılmasıdır. Tüm bu işlemlerden dolayı kendisine kusur izafe edilemez. Aksine davacı-borçlu aleyhine verilen karara temyiz etmiş olmasına rağmen tehiri icra kararı almamak suretiyle kusurlu davranarak zararına sebebiyet vermiştir. Davacının zararın oluşmasında kendi eylemi etkili olmuştur. Hiç kimse kendi eylemi ile oluşan zararını diğer bir kimseden isteyemez. Ayrıca, davalının kendisine tanınan yasal hakkını kullandığı da gözetilerek mahkemece davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun olmakla mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

Sonuç: Yukarıda yazalı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan mahkeme hükmünün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 1.60 TL peşin onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 25.06.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

(KAYNAK: Av. Şenel DELİGÖZ)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 14-05-2014, 09:19   #7
Mozkul

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/5757
K. 2013/9646
T. 20.6.2013
* KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI SEBEBİYLE MANEVİ TAZMİNATA HÜKMEDİLEN İLAMIN İCRAYA KONULMASI KESİNLEŞMESİNE BAĞLIDIR
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:
KARAR : Borçlu aleyhine Avanos Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/2 Esas ve 2012/336 Karar sayılı manevi tazminat ilamına dayalı olarak ilamlı takip başlatılmıştır. Borçlu vekili, müvekkili aleyhine hükmedilmiş olan manevi tazminat kararının henüz kesinleşmediğini, kesinleşmeden takibe konulamayacağını belirterek takibin iptalini istemiştir. Mahkemece, ilamın kişilik haklarına saldırı sebebiyle açılan tazminat davası sonucu hükmedilen manevi tazminat alacağı olduğu, kesinleşmesinin gerekmediği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.
H.U.M.K.nun 443. maddesinde belirtildiği üzere, ancak gayrimenkule ve buna müteallik ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna mütedair hükümler katiyet kesbetmedikçe icra olunamazlar.
Takibe dayanak ilamda, şahsın hukuku babında düzenlenen M.K.nun 24 vd. maddelerine göre kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminata hükmedilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Aile ve kişiler hukukuna (M.K. 8-494 md.) dair hükümler kesinleşmedikçe icra edilemez (H.U.M.K. 443/4 md.). Bu durumda Mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle şikayetin reddi yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle Mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İ.İ.K.nun 366. ve 6100 Sayılı H.M.K.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı H.U.M.K.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca H.U.M.K.nun 388/4. (H.M.K.m.297/ç) ve İ.İ.K.nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 20.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay Kararı Arıyorum Av.Mehmet Saim Dikici Meslektaşların Soruları 15 11-09-2012 16:31
Yargıtay Kararı arıyorum.. Hemocrania Meslektaşların Soruları 1 20-09-2011 18:14
yargıtay kararı arıyorum yargıtay 10.ceza dairesi müebbet Meslektaşların Soruları 4 16-12-2010 14:00
yargıtay kararı arıyorum Av.Öznur A. Arabacı Meslektaşların Soruları 1 02-09-2008 11:01


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05635190 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.