Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

tapu tahsis kararının iptali davasında sadece bunu iptal ettiren mi yararlanır ?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 23-11-2007, 10:49   #1
nil-nil

 
Varsayılan

idareye karşı açılan tapu tahsisi iptal davasında iptal ettiren kişi dışında bununla ilgisi ve alakası olan diğer kişilerde bu iptal davasından etkilenir mi?diğerleri bundan yararlanabilir mi?Daha açık bir anlatımla gecekondu mahallesinde bir kişi tapu tahsis kararını iptal ettiriyor.DİĞER gecekondu sakinleride bundan yararlanabilir mi?

bununla ilgili içtihatlar, kararlar varsa lütfen gönderınız..
Old 23-11-2007, 12:15   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

" İptal kararının üçüncü kişileri etkiliyebilmesi için , iptal edilen kararın genel nitelikte bir karar olması gerekir. İptal edilen karar davacıdan başka kişileri de ilgilendirecek nitelikte ise, davada taraf olmayan fakat iptal edilen kararla ilgisi bulunan üçüncü kişileri de etkiler. Örneğin elek. tarifesinin iptalinden yalnız davacı değil dava açmamış olan diğer abonelerde yararlanır. İptal edilmiş bir karara karşı , ilgili diğer kişilerin dava açmasına gerek yoktur. "
(A. Şeref GÖZÜBÜYÜK, Yönetsel Yargı 1996 sh: 217)

Yukarıdaki bilgilere göre, idarenin tahsis kararından ve iptalinden etkilenecek durumda olan diğer kişilerinde bu karardan yararlanacağı sonucuna varabiliriz.

Saygılarımla.
Old 23-11-2007, 13:14   #3
nil-nil

 
Varsayılan

bununla ilgili danıştay kararı mevcut mu elinizde acaba?Tesekkürler..
Old 23-11-2007, 19:37   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan


Aşağıdaki Danıştay kararında ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) kararının azınlık oyunda iptal kararından hak ve hukuku etkilenen diğer kişilerin de yararlanacağı kuralı ifade edilmektedir.

T.C.
DANIŞTAY
Onbirinci DaireEsas No : 2006/550
Karar No : 2006/2142


Özeti : İptal edilen bir düzenleyici işlemden dolayı, kişisel hakkı etkilenen kişinin, iptal kararının doğurduğu sonuçlardan yararlanmak üzere idareye yaptığı başvurunun 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi kapsamında yapılan bir başvuru olarak kabulü gerektiği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): ...
Vekili: Av.
Karşı Taraf (Davalı):Zonguldak Valiliği - ZONGULDAK

İsteğin Özeti: Dava, Zonguldak Atatürk Devlet Hastahanesinde görev yapan davacı tarafından, Sosyal Sigortalar Kurumu Ek Ödeme Yönergesinin 5. maddesinin 11. bendinde yer alan "aylık 80 saatin üzerinde" ile "80 saate kadar tutulan nöbetler için ek ödeme yapılmaz." ibarelerinin yargı kararı ile iptali üzerine, anılan yönergenin yürürlüğe girdiği 15.9.2003 ila SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredildiği 19.2.2005 tarihleri arasındakidönemde, iptal edilen ibareler nedeniyle ödenmeyen ek ödeme tutarının ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile ek ödeme tutarının idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. Zonguldak İdare Mahkemesi, 16.11.2005 gün ve E-.2005/1197, K:2005/1211 sayılı kararıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7., 11. ve 12. maddelerinde dava açma süresine ilişkin kurallara yer verildiği, olayda, aylık 80 saate kadar tutulan nöbetler için ilave ek ödeme yapılmamasına ilişkin işlemin, Ek Ödeme Yönergesinin yürürlüğe girdiği 15.9.2003 tarihinden sonraki ilk uygulama tarihi olan 2003 yılı Ekim ayında yapılan ödeme ile öğrenildiği, bu tarihten itibaren her ay tesis edilen ödememe işlemlerine karşı süresinde dava açılmadığı gibi, SSK hastanelerinin 19.2.2005 tarihinde Sağlık Bakanlığına devri nedeniyle, 2005 yılı Mart ayında tesis edilen son ödememe işlemine karşı da yasal süresinde doğrudan tam yargı davası açılmadığından, 15.9.2003 ila 19.2.2005 tarihleri arasında hak edilen ek ödeme tutarının ödenmesi istemiyle 8.7.2005 tarihinde yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davanın esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davayı süre aşımı nedeniyle reddetmiştir. Davacı vekili tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi: Burakhan Melikoğlu
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : Handan Yağuş
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmekte
dir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Dava, Zonguldak Atatürk Devlet Hastahanesinde görev yapan davacı tarafından, Sosyal Sigortalar Kurumu Ek Ödeme Yönergesinin 5. maddesinin 11. bendinde yer alan "aylık 80 saatin üzerinde" ile "80 saate kadar tutulan nöbetler için ek ödeme yapılmaz." ibarelerinin yargı kararı ile iptali üzerine, anılan yönergenin yürürlüğe girdiği 15.9.2003 ila SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredildiği 19.2.2005 tarihleri arasındaki dönemde, iptal edilen ibareler nedeniyle ödenmeyen ek ödeme tutarının ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ve ek ödeme tutarının idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine kararverilmesi istemiyle açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesinde, "İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştay, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı istemin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler." hükmü yer almaktadır.

İdare Hukuku ilkelerine göre, iptal kararları, iptali istenilen işlemi tesis edildiği tarih itibariyle ortadan kaldırarak, o işlemin tesisinden önceki hukuki durumu ortaya koyar. Bir genel düzenleyici işlemin iptal edilmesi durumunda, verilen yargı kararının, sadece o davayı açanı değil, bu genel düzenleyici işlem ile ilgili diğer kişileri de etkileyeceği kuşkusuzdur. İptal kararı ile bu düzenleyici işleme dayanılarak yapılan işlemlerin doğurduğu etki ve sonuçlar ortadan kalkar. Bu nedenle iptal edilen bir düzenleyici işlemden dolayı, menfaati ihlal edilen veya kişisel hakkı etkilenen kişinin, verilen iptal kararının doğurduğu sonuçlardan yararlanmak amacıyla idareye başvurabileceği tabiidir.


Dosyanın incelenmesinden, davacının, Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredildiği 19.2.2005 tarihine kadar SSK personeli olarak görev yaptığı, 6.8.2003 tarih ve 25191 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 17. maddesi uyarınca hazırlanan Sosyal Sigortalar Kurumu Ek Ödeme Yönergesinin 15.9.2003 tarihinde yürürlüğe girdiği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası tarafından açılan dava sonucunda, anılan yönergenin 5. maddesinin 11. bendinde yer alan "aylık 80 saatin üzerinde" ile "80 saate kadar tutulan nöbetler için ek ödeme yapılmaz." ibarelerinin iptal edildiği, sendikanın, tüm üyelerininparasal haklarının tazminine yönelik isteminin ise, üyelerinin bireysel haklarının tazmini konusunda dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği, iptal kararının davacı sendikaya 28.6.2005 tarihinde tebliği üzerine, davacı tarafından, anılan yönergenin yürürlüğe girdiği 15.9.2003 ila SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredildiği 19.2.2005 tarihleri arasındaki dönemde, iptal edilen ibareler nedeniyle ödenmeyen ek ödeme tutarının ödenmesi istemiyle 8.7.2005 tarihinde idareye başvurulduğu, başvurunun reddi üzerine açılan davanın ise süre aşımı nedeniyle reddedildiği anlaşılmaktadır.

Davacı tarafından 8.7.2005 tarihinde yapılan başvuru, 80 saate kadar tutulan nöbetler için ek ödeme yapılmamasına ilişkin işlemlerin dayanağı olan Ek Ödeme Yönergesinin 5. maddesinin 11. bendinde yer alan "aylık 80 saatin üzerinde" ile "80 saate kadar tutulan nöbetler için ek ödeme yapılmaz." ibarelerinin iptali istemiyle Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının açtığı dava sonucunda,

Danıştay Onbirinci Dairesince verilen iptal kararının kendi hukuki durumunu da etkilemesi nedeniyle yapılmış bir başvuru olup, davacının, söz konusu iptal kararına da değinerek yaptığı bu başvurunun, genel ve düzenleyici nitelikteki bir idari işlemin iptali yolundaki kararın, o düzenleme ile ilgili herkes için hüküm ifade edeceği gerçeğinden hareketle ve o düzenleyici işlem nedeniyle daha önce menfaati ihlal edilmiş bir kişi olarak, iptal kararının doğurduğu hukuki sonuçlardan yararlandırılması istemiyle yapıldığının ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesi kapsamında yapılan bir başvuru niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir.


Bu durumda, davacı tarafından yapılan başvurunun, 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve başvuruya cevap verilmemesi üzerine süresi içinde açılan davanın, esastan incelenmesi gerekirken, süre aşımı nedeniyle reddedilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulü ile Zonguldak İdare Mahkemesinin 16.11.2005 gün ve E:2005/1197, K:2005/1211 sayılı kararının bozulmasına, işin esası hakkında karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, gereksiz olarak alınan 17.- YTL temyiz başvuru harcının istemi halinde davacıya iadesine, 8.5.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi. ( memurlar net)
***********
ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KARARI

ÖZETİ:Emekliye ayrilmasi ve emekli ayligini almasi itibariyle, en geç emekli ayligi aldigi tarihte denizalti kadrosu olmayan görev yerlerinde yaptigi hizmetin denizalti hizmet süresinden sayilmadigini bilebilecek durumda olan davacinin; bu kesin islem tarihinden sonra 1602 sayili Kanunun 40 ve 35/a maddeleriyle öngörülen süreler disinda açtigi davanin esasinin incelenebilmesine imkan yoktur.
Davaci, 10.12.1998 tarihinde AYIM kayitlarina geçen dava dilekçesinde özetle; 16.4.1997 tarihinde emekliye ayrildigini ve Emekli Sandiginin 29.4.1997 tarihli yazisinda belirtildigi gibi, kendisine 42 yil 4 ay hizmet karsiligi aylik baglandigini, hizmet süresinin hesaplanmasinda 18.11.1991-16.4.1997 tarihleri arasinda denizalti kadrosunda görev yapmadigi gerekçesi ile bu döneme iliskin 2 yil 8 ay 14 gün ihtiyari hizmet süresinin emeklilik hizmet yilina ilave edilmedigini, bu hususta 21.9.1998 tarihli dilekçesi ile Emekli Sandigina yaptigi müracaatina Dz.K.K.liginin 22.10.1998 tarihli yazisi ile olumsuz cevap verildigini, ilk dalis tarihi olan 4.9.1973 tarihinden 18.11.1991 tarihine kadar denizalti kadrosu olan, 18.11.1991-16.4.1997 tarihleri arasinda denizalti kadrosu olmayan görev yerlerinde görev yaptigini, bugüne kadar denizalticilik vasiflarini korudugu ve her yil yillik zorunlu dalislarini yaptigini belirterek, 18.11.1991-16.4.1997 tarihleri arasinda geçen süresinin denizalticilik hizmet süresinden sayilmamasi ve buna bagli emeklilikle ilgili itibari hizmet süresinin ilerletilmemesi isleminin iptalini talep ve dava etmistir.
Bir davada süre kamu düzenine iliskin hususlardan olup ayrica davali idarece de bu husus ileri sürüldügünden öncelikle bu hususun degerlendirilmesi gerekmektedir.
Dava dosyasinda mevcut bilgi ve belgelerden, 16.4.1997 tarihinde emekli olan davaciya, T.C.Emekli Sandiginin 29.4.1997 tarihli yazisi ile 42 yil 4 ay karsiligi maas baglandiginin bildirildigi, davacinin ilk ayligini da 15.5.1997 tarihi itibari ile aldigi, bundan sonra denizalti kadrosu olmayan görev yerlerinde 18.11.1991-16.4.1997 tarihleri arasindaki hizmetlerinin denizalti hizmet süresinden sayilmasi için idareye müracaatina müteakip 30.11.1998 tarihinde Gölcük Asliye Hukuk Mahkemesi kayitlarina geçen dava dilekçesi ile davasini açtigi açik bir sekilde anlasilmistir.
Yukaridaki açiklamalar dogrultusunda davacinin en geç maasini aldigi 15.5.1997 tarihi itibari ile denizalti kadrosu olmayan görev yerlerinde 18.11.1991-16.4.1997 tarihleri arasindaki hizmetlerinin denizalti hizmet süresinden sayilmadigini bildigi anlasilmis olup, buna göre davacinin 1602 sayili Kanunun 40 nci maddesi geregince 15.5.1997 tarihinden itibaren 60 gün içerisinde iptal davasini açmasi veya 1602 sayili Kanunun 35/a maddesi geregine dava açma süresi içerisinde ihtiyari müracaatta bulunmasi gerekmektedir.
Bu durumda davaci 15.5.1997 tarihinden itibaren 60 gün içerisinde iptal davasini açmasi veya dava açma süresi içerisinde ihtiyari müracaatta bulunmasi gerekirken, bu tarihten çok sonraki bir tarih olan 30.11.1998 tarihinde iptal davasinin açilmis olmasi karsisinda, idari davalarda dava açma süresi hak düsürücü bir süre olarak kabul edildiginden, 1602 sayili Kanunun 40 nci maddesinde ve 35/a maddesinde belirtilen süreler geçirildikten sonra açilan davanin reddi gerekmistir.
Açiklanan nedenlerle; davanin SÜRE YÖNÜNDEN REDDINE,

KARSI OY GEREKÇESI
1. Denizalti kadro görev yerleri disinda çalisilan sürelerin itibari hizmet müddetine dahil edilmemesi davali idarece istikrar bulmus bir uygulama iken ve bu konuda da herhangi bir ihtilaf vukubulmamisken, açilan bir dava münasebetiyle ilk kez dairemizin 1995 yilindaki bir içtihadiyla sözkonusu görev yerlerinde çalisilan sürelerin de denizalticilik hizmetinden sayilmasi gerektigine hükmedilmis ve bu tarihten itibaren de dairemiz ayni içtihadini istikrarli bir sekilde sürdürmüstür. Mahkememizin açilan pekçok davada ayni sekilde karara varmasi üzerine, davali idarenin birimlerinden Dz.K.K.ligi, ayni konumdaki tüm personele bu uygulamanin tesmil edilmesi için durumu Maliye Bakanligina iletmis ve Dz.K.K.ligina ayni konuda Sifahi ya da yazili basvuruda bulunanlara da, Maliye Bakanliginin cevabi yazisi geldiginde, herkese bu uygulamanin yayginlastirilacagi ifade edilmistir. Nitekim, davaci bakimindan da ayni sey olmus ve emekli oldugunda davaci da ayni cevaba muhatap olmus ve iyi niyetle idareye güven duyarak, lehine yapilacak uygulamayi beklemeye baslamistir. Ne var ki uzun bir süre bu konuda olumlu bir gelisme olmayinca (nitekim Maliye Bakanligi Dz.K.K.liginnin yazisina menfi cevap vermistir) davalilardan Emekli Sandigi Genel Müdürlügüne basvurmak ve akabinde bu davayi ikame etmek mecburiyetinde kalmistir. Bu durumda, 1602 Sayili Kanunun 40 nci maddesindeki "süre"yi kati bir sekilde yorumlamamak ve idarenin baslangiçta iyi niyetli olarak takindigi tavri "oyalayici cevap" kabul etmek ve nihayet olumlu bir gelisme olmayinca da yapilan basvuru üzerine açilan davayi süresinde kabul etmek hakkaniyet ve adalet ilkelerine daha uygun düsecektir.
2. Konunun diger bir cephesi, denizalticilik hizmetine iliskin olarak AYIM'ce 1995 yilindan bu yana verilen iptal kararlarinin objektif niteliginin dikkate alinmadan Dairece "süre" olgusunun karara esas teskil etmesidir.
Davali idare, kendisine teblig edilen ve geregi de yerine getirilen iptal kararlarina muttali olmasina karsin, bir örnegi bu dava olmak üzere, derdest diger davalarda "süre" itirazinda bulunarak, davanin bu nedenle reddini talep etmektedir. "Süre", idare hukukunda kamu düzeninden olup, davanin her asamasinda re'sen gözönünde bulundurulmak zorunda olan bir müessesedir. Ancak, asagida kapsamli bir sekilde açiklanan bilimsel görüsler uyarinca, dava konusu gibi sübjektif (sadece bir sahsi ilgilendiren) olmayan, objektif (genel) mahiyetteki "benzer islem"lerin iptale konu olmasi halinde, ayni sey geçerliligini yitirmekte ve kamu düzeni "süre"nin degil, objektif mahiyetteki iptal kararinin mahiyetinin esas alinmasini gerekli kilmaktadir. Bu bakimdan, öncelikle iptal kararinin sonuçlari üzerinde durulmasi ve ögretinin konuya bakisinin saptanmasi zorunlu bulunmaktadir:

- "...Iptal edilen karar objektif bir mahiyet arzediyor veya muhtelif kimseleri alakalandiriyor ise, bir davaci tarafindan açilan dava üzerine sadir olan kararin iptali hükmü davada taraf olmayan ve fakat kararla alakasi bulunan diger Sahislara da sirayet eder. Zira, kararin iptal edilmis olmasi, selahiyetli kazai makamlarca bunun hukuk kaidelerine aykiri ve haksiz oldugunu göstermistir. Haksizligi sabit olan bir karari bir kisim Sahislara tatbik etmekte devam etmek hakkaniyetle telif edilemez..." (Siddik Sami ONAR, Idare Hukukunun Umumi Esaslari, C.III, Istanbul 1966, s.1785-1786.)

- "...Iptal edilen karar genel mahiyette, davacidan baska kisileri de ilgilendirecek nitelikte ise, davada taraf olmayan, fakat iptal edilen kararla ilgisi bulunan üçüncü kisileri de etkiler..." (Seref GÖZÜBÜYÜK, Iptal Davasinin Sonuçlari, Yavuz ABADAN'a Armagan, Ankara 1969, s.337.)

- "...Iptal davasinin amaci, idarenin hukuka ve kanuna aykiri islemlerini ortadan kaldirmak suretiyle, onun hukuka bagliligini saglamak ve böylece hukuk düzenini korumaktir...Iptal davasinin sonunda verilen kararin, kural olarak salt kesin hüküm niteligini tasimasi ve sadece davaci için degil, herkes için geçerli olmasi da, iptal davasinin objektif ögelerinden sonuncusunu teskil etmektedir...Genellikle kabul edilen çözüm biçimi, iptal kararlarinin genel baglayicilik etkisine sahip olmasi, bunun disinda davanin reddi kararlarinin ise ancak davaciyi baglamasidir..." (A.Ülkü AZRAK, Iptal Davalarinin Objektif Niteligi Üzerine Düsünceler, ONAR Armagani, Istanbul 1977, s.149.)

- "...Mahkeme kararindan davacidan baska kimselerin yani üçüncü sahislarin faydalabilmesi için, mahkemece iptal olunan kararin umumi, objektif, gayri Sahsi olmasi gerekir. Sadece davacinin Sahsini hedef tutan bir kararin iptalinden baskalarinin faydalanmalari mümkün degildir..." (Hamza EROGLU, Idare Hukuku, Ankara 1985, s.445.)

- "...Iptal karari genel etkilidir. Islem ortadan kalktigina göre, etkinin yalniz taraflar arasinda kalmasi düsünülemez. Islemin etkisi ne kadar ise, bu islemin iptal sonucunda ortadan kalkmasinin etkisi de en azindan o kadar olacaktir...Islem iptal edilip de dava ile güdülen sonuç elde edilince, bu sonuç bütün ilgililer için elde edilmis demektir. Islemin iptalinden bütün ilgililer ayni biçimde etkilenirler; dava açarak iptali elde etmis ilgilinin bir ayricalikli durumu yoktur...Genel etki, her seyden önce islemin yöneldigi kisiler için geçerlidir. Ancak genel etki bu nispeten dar alanda kalmaz. Iptal kararinin uygulanmasi dolayisiyla islemin yönelmemis oldugu kisilere ve islemlere ve de dolayli olarak, ilgili islemlere de etki ulasabilir...Iptal kararinin etkisinin genelligi ilkesi kisisel islemler için de geçerlidir...Etkinin genelligi bakimindan önemli olan islemin genel ya da kisisel olusu degil, islemin iptalinin objektif olusu ve islemle ilgili olan herkesi etkileyecegidir...Benzer islemlerin (ayni sakatligi tasiyan islemler) dayandigi temel islem iptal edilmis ise, islemler arasindaki benzerlik iliskisine egilmek geregi olmadan, sonuç islemler dayanagi kalmadigindan iptal ettirilebilir...Asil ilginç sorun, benzer islemlerden birine karsi dava açilmis ve iptal karari alinmis iken, digerlerine karsi dava süresi geçirilmis ise ortaya çikacaktir...Iptalin benzer islemlere etki yapmasi, esitlik ilkesi ve iptal kararinin genel etkisi bakimindan da zorunludur. Genel etki kabul olunmaz ise, dava açarak iptal karari elde etmis olanlar dava süresini geçiren benzerlerine karsi bir ayricalik elde etmis olacaklardir. Oysa idarenin sakatligi anlasilmis benzer islemleri ortadan kaldirma görevi, benzer durumlarda herkese esit davranma görevinin de bir geregidir...Özetlemek gerekirse: Benzer sakatliklari tasiyan islemlerden birinin iptal edilmesi, digerlerinin de sakat olduklarini ortaya koyar. Bu durumda idarenin görevi, ilgililerin dava açmasini beklemeden, onlari çesitli külfetler katlanma zorunda birakmadan, kendiliginden durumu düzeltmek, sakat islemleri ve sonuçlarini ortadan kaldirmaktir. Bu görevini yerine getirmezse, her ilgili, idareden bu görevini yerine getirmesini isteyebilir ve isleme karsi dava süresi geçmis de olsa red islemlerinin iptalini elde edebilir..." (Yildirim ULER, Idari Yargida Iptal Kararlarinin Sonuçlari, Ankara 1970, s.46, 64-68)

Belirtilen bu bilimsel açiklamalarin isiginda dava konusuna dönüldügünde, denizalti kadrosu olmayan görev yerlerinde yapilan hizmetin denizalticilik hizmetinden sayilmamasina iliskin islemin iptali istemini havi bir davanin, salt zahiri görünüm itibariyle "kisisel bir islem" oldugu söylenebilir. Ne var ki, 1995 yilindan bu tarihe Dairemizce ayni konuda verilen ve sayilari yüzleri bulan iptal kararlarina konu kisilerin hukuki durumlariyla davacinin hukuki konumunun tam bir ayniyet gösterdigi, bu konudaki tüm davalarin ayni hukuki sakatliktan kaynaklandigi, tüm davalarin ayni hukuki gerekçeye dayandigi maddi bir vakia oldugundan; herhangi bir davaci yönünden verilen iptal kararinin "objektif" mahiyet tasidigi ve ayni konumdaki (denizalti kadrosu olmayan görev yerinde çalistigi gerekçesiyle, burada geçen hizmeti denizalticilik hizmetin sayilmayanlar) diger kisileri de etkileyebilecek nitelik gösterdigi, anilan "benzer islemler"den birinin iptal edilmesinin, digerlerinin de sakat olduklarini ortaya koydugu kuskusuzdur. Bu hukuki tespit karsisinda davali idareye düsen ödev, ayni konumda olup dava açmayan tüm kisilere de iptal kararini tesmil etmek ve emekli ayliklarini buna göre yeniden düzenlemekten ibarettir. Bu, ayni zamanda teminatli, düzenli ve basiretli idare ilkelerinin de tabii bir sonucudur.
Esitlik ilkesi ve iptal kararinin genel etkisi bakimindan, iptal kararinin "benzer islemler"e etki yapmasi zorunlu olduguna göre; artik ayni konuda gerek dava açanlar, gerekse dava açmayanlar yönünden bir "süre" sorunu söz konusu olamayacaktir. Mahkememizi iptal karari sübjektif (sadece ilgili davaciyi ilgilendiren) olmayip, bilakis objektif mahiyette bulundugundan ve benzer islemlerin dayandigi temel islemin hukuka aykiriligi iptal kararimizla ortaya konuldugundan, bu davanin somutunda davali idarenin vaki süre itirazinin hukuki olmadigi ve ögretideki kabul dogrultusunda böyle bir iddiaya itibar edilerek "süre" olgusunun tespiti yoluna gidilemeyecegi kuskusuzdur.
3. Açiklanan nedenlerle, davanin esasina girilerek, davacinin denizalti kadrosu olmayan görev yerlerinde yaptigi hizmetlerinin denizalticilik hizmetinden sayilmamasi isleminin iptaline karar verilmesi gerekirken; davanin süre yönünden reddine dair sayin çogunlugun kararina katilamiyoruz. 25.5.1999
ÜYE
ÜYE
Ali YURTSEVDI
Dr.Serdar ÖZGÜLDÜR
Kur.Alb.
Dz.Hak.Alb.
Dergi No:14
Karar Dairesi:AYIM. 1.D.
Karar Tarihi:5/25/1999
Karar No: E. 1998/1092
Karar No: K. 1999/517
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
tapu tahsis belgesi saibi mi tapu sahibi mi hak sahibi? av.semire nergiz Meslektaşların Soruları 2 11-09-2007 16:02
tapu tahsis belgesi avnecati Meslektaşların Soruları 3 18-05-2007 10:05
Tapu iptal davasında verilen kesin mehile rağmen keşif ücretinin yatırılmaması alpercelep Meslektaşların Soruları 6 27-01-2007 13:56
Tapu Tahsis Belgesine Dayalı Ecrimisil Talebi levent1936 Meslektaşların Soruları 2 22-01-2007 10:19


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06768799 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.