Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

20.03.2002 13-177/206 Hgk

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 01-10-2012, 16:20   #1
Av.Mürsel SARI

 
Varsayılan 20.03.2002 13-177/206 Hgk

Meslektaşarıma şimdiden teşekkür ederim, çalışmalarında başarılar dilerim.

Belirttiğim Hukuk Genel Kurulunun asıl metnine ulaşamadım. Bu hususta yardımlarınıza teşekkür eder, işlerinizde kolaylılar temenni ederim.

Kalın sağlıcakla...
Old 01-10-2012, 16:22   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mürsel SARI
> 20.03.2002 13-177/206 Hgk
Belirttiğim Hukuk Genel Kurulunun asıl metnine ulaşamadım. Bu hususta yardımlarınıza teşekkür eder, işlerinizde kolaylılar temenni ederim.

Kalın sağlıcakla...
Dava : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 8. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 6.12.2000 gün ve 1999/68-2000/1045 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 8.5.2001 gün ve 2001/2417-5006 sayılı ilamı ile, ... Davacı, davalıların murisine borç olarak verdiği nakit karşılığı aldığını iddia ettiği 1.8.1997 tarihli belgeye dayanarak bu davayı açmıştır. Belge, davalıların murisinin davacıdan 10.000.000.000 lira nakit borç aldığını ikrar eden bir belgedir. Davalılar öncelikle belgedeki imzanın murislerine ait olmadığını, imza murise ait olsa bile, evli olan davacı ile dul olan murislerinin arasında uzun yıllar süren gayrimeşru ilişkinin devamını temin amacı ile verilmiş olabileceğini, ahlak ve adaba aykırı amaç temini için verildiğinden geçersiz olduğunu savunmuşlardır. Davalılar bu davada, murisin davacı ile el ve fikir birliği yapıp kendilerinden mal kaçırmak ve zarara uğratmak amacı ile bu belgeyi düzenledikleri yolunda bir iddia ve savunmada bulunmamışlar, aksine davacı ve muris arasındaki ilişkinin devamını temin için muvazaalı olarak düzenlendiğini bildirip bedelsizlik İddiasında bulunmuşlardır. Yaptıkları bu savunma murise tabaen ve onun halefi olarak yapılmıştır. Halefiyet yolu ile yapılan savunmada halef, selefinden daha fazla bir hak kullanamaz. Muris bu davayı açsa idi muvazaa ve bedelsizliği ne şekilde ispat olanağına sahip idiyse, halef de ancak aynı kurallar içinde davasını ispat edebilir. Bu nedenle davalılar savunmalarını yasal delillerle kanıtlamak zorundadırlar. HUMK.nun 290. maddesine göre senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak olan veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler tanıkla ispat olunamaz. Davacının dayandığı belgedeki imzanın, Adli tip kurumunun 14.1.2000 tarihli raporu ile davalıların murise ait olduğu anlaşıldığına göre, belgenin bedelsizliği ve muvazaalı olarak verildiği hususunda tanık dinlenemez ve tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulamaz. Mahkemece, bu hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir... gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dava, alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalıların miras bırakanı, C.Ş.'nin aralarındaki dostluk ve arkadaşlık ilişkisine dayanarak davacıdan borç para isteyip aldığını, vadesinde ödeyemediğini, davacının isteği üzerine buna ilişkin 1.8.1997 tarihli belgeyi düzenleyip verdiğini, ancak belgede gösterilen vadede de borcu ödemediğini, kısa bir süre sonra da öldüğünü, mirasçıları olan davalıların ödemeye yanaşmadıklarını ileri sürerek, anılan belgeye konu 10 milyar TL. alacağın faiziyle birlikte ödetilmesine karar verilmesini istemiştir,
Davalılar, ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde, miras bırakanları C.Ş.'nin mali durumunun son derece iyi olduğunu, herhangi birinden borç para almasına gerek bulunmadığını, esasen davacının da bu miktarda borç para verebilecek gücünün olmadığını; muris bırakanın eşinin 1972 yılında ölmesinden birkaç yıl sonra, o tarihte başkası ile evli olan davacı ile miras bırakan arasında başlayan gayrimeşru ilişkinin, miras bırakanın ölümüne kadar devam ettiğini; davacının dayandığı 1.8.1997 günlü belgede, miras bırakana atfen alt alta atılmış dört imzanın mevcut olduğunu, yazıların da bu imzaların olduğu yere ulaşabilmek maksadıyla fuzuli biçimde, eşit olmayan aralıklarla yazıldığını, tutarsızlıklar nedeniyle, öncelikle belgedeki imzalara itirazlarının bulunduğunu, bir an için imzanın murise ait olduğu kabul edilse dahi, bu belgenin yine de davacıyı alacaklı kılmayacağını, zira, belgenin aslında içeriği boş olarak ve mevcut gayrimeşru ilişkinin sürdürülmesi amacıyla davacıya verildiğini, içerdiği ödeme taahhüdünün BK.nun 20. maddesi uyarınca batıl olduğunu savunarak davanın reddini istemişlerdir
Yerel mahkemenin, davalıların miras bırakanının 1.8.1997 tarihli belgede yazılı miktarı borç almasını gerektirecek bir durumun bulunmadığı, davacının da bu miktarı borç olarak verecek ekonomik güce sahip olmadığı, tanık beyanlarına göre dayanılan belgenin, miras bırakan ile davacı arasındaki gayrimeşru ilişkinin sürdürülmesini temin amacıyla verildiği, bu nedenle BK.nun 19. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine yönelik olarak verdiği karar, Yüksek Özel Daire'ce yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkeme gerekçesini tekrarla önceki kararında direnmiştir,
Yerel mahkeme ile Yüksek Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davalıların savunmalarının hukuksal niteliği ve bu konuda yapılacak saptamaya bağlı olarak da, somut olayda bu savunmanın tanıkla kanıtlanmasına usulen olanak bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, davalıların cevap dilekçesindeki ve aşamalardaki savunmaları, 1.8.1997 günlü borç belgesinin, gayrimeşru bir ilişkinin sürdürülmesini sağlamak, başka bir ifadeyle, ahlak ve adaba aykırı bir amaca ulaşmak için düzenlendiği, o nedenle geçerli olmadığı, davacının buna dayanarak alacak isteminde bulunamayacağı yolundadır. Bu durumda, dayanak belgenin, miras bırakan ile davacı arasında muvazaalı olarak düzenlendiğine ve bu nedenle bedelsiz olduğuna dair bir savunmanın varlığından söz edilemez.
Başka bir ifadeyle, davalılar, bu davadaki savunmalarını, muvazaadan kaynaklanan bedelsizliğe değil, ahlak ve adaba aykırılıktan doğan geçersizlik olgusuna dayandırmışlardır.
O halde, bozma kararındaki bunun tersini öngören kabulde isabet bulunmamaktadır.
Konuya ilişkin yasal duruma gelince:
Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi, herhangi bir sözleşmenin geçerli olabilmesi için, diğer koşullar yanında, ahlaka ( adaba ) aykırı bulunmamasını da zorunlu koşul olarak öngörmüş; 20. madde ise, bunun yaptırımını düzenleyerek, ahlaka ( adaba ) aykırı sözleşmelerin batıl olduğu hükmünü getirmiştir.
Somut olayda, davacının dayandığı belgenin, davalıların savunmalarında belirtildiği şekilde, ahlak ve adaba aykırı bir sonucun elde edilmesini temin maksadıyla verildiğinin saptanması halinde, davacının bu belgeye dayalı bir istemde bulunamayacağının ve dolayısıyla davanın reddi gerekeceğinin kabulü zorunlu olacaktır.
Uyuşmazlığın maddi hukuka ilişkin yönü bu şekilde belirlendikten sonra, davalıların açıklanan savunmasının usul hukuku çerçevesinde hangi vasıtalarla ispat edilebileceği üzerinde durulmalıdır.
HUMK.nun 290. maddesine göre, senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, miktar ne olursa olsun tanıkla ispat olunamazlar. "Senede karşı senetle ispat zorunluluğu" olarak adlandırılan bu kural, sadece senedin tarafları için geçerli olup, tarafların mirasçıları da, kural olarak ( yalnızca kendi haklarına dayandıkları durumlar dışında ) taraf kavramına dahildirler.
Ne var ki, senede karşı senetle ispat zorunluluğunu öngören bu kural da mutlak değildir. HUMK.nun 293. maddesinin 3. ve 5. fıkralarında sayılan hallerde, senede karşı tanık dinlenebileceği gibi, Yargıtay uygulamasına göre, örneğin borcun kumardan kaynaklandığı ya da ahlak ve adaba aykırı bir amacın tahakkuku için verildiği yolundaki savunma da tanıkla kanıtlanabilir. Kaldı ki, somut olayda, davacının belgede belirtilen miktarda parayı borç olarak verecek mali gücünün bulunmadığı, davalıların miras bırakanının da bu miktarda borç almasını gerektirecek herhangi bir durumunun mevcut olmadığı da savunulmuş ve buna ilişkin deliller toplanmıştır. İşçi emeklisi eşi olduğu dosya kapsamından anlaşılan davacının, herhangi bir işinin, gelirinin ve malvarlığının bulunduğu kanıtlanamamıştır. Davalıların miras bırakanının ise, 1982 yılından itibaren oto tamirhanesi işlettiği, gayrimenkullerinin ve özel otomobilinin bulunduğu, kira geliri elde ettiği, buna ilişkin resmi yazı cevaplarıyla sabittir. Bu durumda, davacının davalıların miras bırakanına 1.08.1997 tarihinde 10 milyar TL. borç para vermesi hayatın olağan akışına da uygun düşmemektedir.
Yukarıdaki açıklamalar ve somut olayın değinilen özellikleri gözetildiğinde, davalıların savunmasının tanıkla kanıtlanması usulen mümkündür.
Hal böyle olunca, Yerel Mahkemenin bu gerekçeye dayalı direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Ancak, dinlenen tanıkların beyanları Özel Dairece değerlendirilmediğinden, bu yönden inceleme yapılmak üzere, dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnmesi yerinde görüldüğünden, davacı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13. Hukuk Dairesi'ne GÖNDERİLMESİNE, 20.3.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.
 
 
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
1 ocak 2002 adaletsizliğİ Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 28-06-2008 18:58
boşanma 2002 Konuk hatice Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 17-02-2008 23:07
Yargıtay 2. HD. 28.11.2002, 2002/11996 E. ve 2002/13405 K. sayılı ilamını arıyorum köktaş Meslektaşların Soruları 4 08-10-2007 13:51
Kadın Haberleri 2002 Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 11 11-12-2002 22:46
2002 Öss Sorularını Ele Geçirdik:))))) Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 0 27-05-2002 13:59


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03416395 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.