Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

anlaşmalı boşanma sonucu nafakanın indirilmesi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-10-2007, 16:28   #1
üye10245

 
Varsayılan anlaşmalı boşanma sonucu nafakanın indirilmesi

merhabalar.
çift anlaşmalı olarak boşanmış. müvvekil, çocıuklara 400ytl (iki çocuk 200-200) anneye de 100 ytl olmak üzere 500 ytl nafaka ödemekte. müvekklilimiz asgari ücretle çalışmakta.

bu nafaka miktarı sözleşmede belirlenen miktar. ilk bakışta müvekkilimiz boşanmak için edimin kendisini zorlamasına rağmen bu sözleşmeyi imzalamış ve bu yükün altına girmiş gibi görünüyor. kendisi asgari ücretten çalışmakta ve tahmininizce bu nafaka onu zorlamaktadır.

ancak işin aslına bakarsak sözleşmede GABİN olduğunu görürüz. mesele tam burada.

bu ay ilk nafaka ödenecek ve müvekkil büyük ihtimalle ödeyemeyecek. anne hemşire ve durumu iyidir. yine, sözleşme gereği müvekkil bir arabayı ve bir evi anneye bırakmıştır.

benim sorum bu sözleşmeye gabin iddiasını ileri sürebilirmiyim?
Old 15-10-2007, 16:43   #2
üye18721

 
Varsayılan

Gabin;"Karşılıklı taahhütleri içeren bir sözleşmede bir tarafın edimi ile diğer tarafın verdiği karşılık arasında aşırı fark bulunmasıdır".
Size Anlaşmalı Boşanmalarda"Gabin" haliyle ilgili bir yargıtay kararı aktarıyorum: Yorumumu daha sonra yapacağım.
T.C.
YARGITAY
2.HUKUK DAİRESİ
SAYI
Esas Karar
89/7365 89/9168

Özet :Anlaşmalı boşanma için mali sonuçlar hakkında da beyanda bulunmak zorunludur.

Temyiz Eden Davalı
Taraflar arasındaki davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Yerel Mahkeme Medeni Kanunun l34/3 maddesi uyarınca ve eşlerin anlaşmalarına dayanarak boşanmaya karar verilmiştir. Gerçekten 12.5.l988 tarihinde yürürlüğe giren 3444 sayılı kanunla Medeni Kanunun l34.maddesine eklenen üçüncü fıkra ile müştereken boşanmayı isteyen eşlere olanak tanınmıştır. Buna göre evliliğin en az bir yıl sürmesi
halinde eşlerin birlikte başvurması yada bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde hakim başkaca bir delil toplamadan evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabul ederek Medeni Kanunun l34/l maddesi uyarınca boşanmaya karar verecektir. Ne varki rızaya dayalı bir boşanmada en önemli faktör hakimin boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulmasıdır. Bunun içinde tarafların bu yönde hazırladıkları anlaşmayı öncelikle mahkemeye tevdi
etmeleri gerekmektedir. Ancak bundan sonradırki hakim yapacağı inceleme ve araştırma sonucu anlaşmayı uygun görmesi halinde boşanmaya karar verebilecek ve ayrıca tarafların ve çocukların menfaatlarını nazara alarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilecektir. (3444 sayılı kanunun hükümet tasarısı madde gerekçesi) Kuşkusuz bu değişikliklerin taraflarca kabul edilmemesi halinde açılan dava reddedilecektir. Medeni Kanunun l34.maddesiyle yapılan değişiklik ile tarafların
boşanma konusunda müşterek karar ve iradelerine değer ve hukuksal sonuç tanınırken başka bir ifade ile hiç bir delil toplanmadan yalnızca eşlerin beyanları ile evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilirken ileride eşlerden birinin yada çocukların herhangi bir zarar görmemesi için hakime resen
(kendiliğinden) müdahale olanağı ve yetkisi tanınmıştır. Bu müdahalenin amacı, evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde yara alması ve eşlerin artık evlilik birliğinin devamına yönelik isteklerini kaybetmeleri halinde boşanabilmek için herşeyi göze almalarının önlenmesidir. Bir anlamda kendi yararlarını ve özellikle çocukların çıkarlarını düşünmeyecek duruma gelen eşlere gelecekteki günler açısından daha sağlıklı ve mantıklı koşulların sağlanmasıdır. Böylecede boşanmanın ortaya çıkaracağı ruhsal çöküntüler sorunsuz ve güvenceli bir gelecek dengelenmiş olabilecektir. Gerçektende boşanma kararına ulaşmış eşlerin içinde bulundukları ruhsal durum ve duygusal ortam gerek kendileri ve gerekse müşterek çocuklar ile ilgili olarak her zaman sağlıklı bir karar vermeleri engellemektedir. Bazen de boşanmayı çok arzu eden eşin bu sonuca ulaşabilmek için ileride kendisini büyük mağduretlere düşürebilecek koşulları gereğince ve yeterince düşünmeden ve özellikle menfeatlerini dikkate almadan her şeyden vazgeçebilecekleri dikkatten uzak tutulmaz. Diğer taraftan ender olaylarda olsa bile eşlerden biri diğer eşin yada onun yakınlarının gabin, hile ve tehditleri ile boşanmanın feri sonuçları ile ilgili olarak önemli ölçüde feragat gösterebilir. Hatta davacı eş dahi bir an önce boşanmayı sağlayabilmek ve bu yükten kurtulabilmek için kendi geleceğini tehlikeye atabilir. Örneğin bütün mal varlığını davalıya bırakmaya razı olabilir. İşte bütün bu benzeri hallerde boşanmanın ileride eşlerden biri yada çocuklarla ilgili olarak adaletsiz haksız ve çok ciddi sakıncalar doğurmaması için yasa koyucu tarafların boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hakkında hakimin açık müdahalesini zorunlu görmüştür. O kadar ki taraflar hakimin değişiklik önerilerini benimsememeleri halinde anlaşmaya rağmen davanın reddi anılan l34.maddede hükme bağlanmıştır. Çünkü söz konusu yasa hükmünün
dayandığı temel ilke rızaya dayalı boşanmada hakimin gerekli müdahaleyi yapması ve taraf yararları ile çocukların korunması açısından adil mantıkla ve hakkaniyete uygun mali koşulları belirleyerek kalıcı ve dengeyi gerçekleştirmesidir. Kuşkusuz hakimin böyle bir yetkiyi haklı, adil ve tarafların çocukların yararına uygun bir biçimde kullanabilmesi için yalnızca eşlerin sosyal ve ekonomik durumları ile ilgili boşanmalarına itibar etmemesi doğrudan araştırma yapması ilgili yerlere yazı yazarak eşlerin taşınır ve
taşınmaz mallarını ve gelir durumlarını gerçeğe uygun biçimde tesbit etmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde sağlıklı bilgilere sahip olması halindedir ki hakim kendisine tevdi edilen anlaşmanın gerçeklere uygun düşüp düşmediğini belirleyebilir. Dolayısıyla taraflarla çocukların mevcut ve gelecekteki yararları açısından hakkaniyete uygun bir denge kurabilir. Aksi taktirde mahkemece hiç bir araştırma yapılmadan taraflarca boşanmanın mali sonuçları ile ilgili olarak mahkemeye tevdi edilen anlaşma (düzenleme) aynen benimsenirse MedeniKanunun bu yasa Türk boşanma hukukunda 60 yılı aşkın bir
süre benimsenmemiş yasaya dayalı boşanma amacına ulaşmamış ve öncelikle eşlerle çocuklar sonradan toplun açısından önemli sakıncalar doğurmuş olur. Öyle ise olayımızda yasanın öngördüğü ve kanun yolu denetimine olanak verecek bir biçimde (boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda) taraflarca uygun bulunacak mahkemece değerlendirilebilecek bir anlaşım (düzenleme)mahkemeye tevdi edilmemiş bulunduğu halde bu yön gözününde tutulmadan boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına oyçokluğuyla karar verildi. l0.l.l989

Başkan Üye Üye Üye Üye
İ.Yanıkömeroğlu N.K.Yalcınkaya T.Alp İ.P.Solak N.Turhan
(M)

MUHALEFET ŞERHİ
Medeni Kanunun 3444 sayılı kanunla değişik l34/3.maddesi uygulaması bakımından sayın çoğunluğun açıklamalarına katılmamak mümkün değildir. Ancak tarafların hakim önüne getirmeleri gereken anlaşmanın kapsamında ihtilaf toplanmaktadır. Kanun vazıı Medeni Kanunun l50/5.maddesinde yer alan kurala paralel olarak çocukların durumunun ve boşanmanın mali sonuçlarının çözümlenmesini hakimin kontrolune tabi tutmuş ve boşanma kararının bir şartı olarak benimsemiştir. Tabiiki fiili duruma uygun düşen bir problem varsa hakim huzuruna getirilecektir. Mesela tarafların çocukları yoksa söz
çocukların durumu hakında beyanda bulunmadınız binanaleyh Medeni Kanunun l34/3.maddesinden yararlanamazsınız demek mümkün olmadığı gibi taraflar arasında boşanmadan kaynaklanan bir mali problem yoksa bu konuda beyanda bulunulmadığından söz ederek isteği kanununun hükümlerine uygun bulunmakta mümkün değildir. Aksi düşünce "Kanunen sarahat almadıkça hiç kimse lehine olan....hakkını talebe icbar olunamaz.(HUMK.79) kuralı ile bağdaşmaz. Öte yandan bu gibi hallerde Medeni Kanunun l50/3.maddesinde yer alan bir istisna oluşturacak biçimde "her iki tarafın bu babda sehkedecek her türlü ikrarları dahi" HUMK.236 maddesi uyarınca tarafları bağlayıcı nitelikte
olacaktır. Boşanmanın mali sonuçlarını düzenleyen bir anlaşma verilmemesi sebebine dayanan bozmaya ve bu yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye
Tahir ALP
Old 15-10-2007, 16:59   #3
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
3.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/5426
Karar: 2005/5859
Karar Tarihi: 26.05.2005
ÖZET: Taraflar arasında düzenlenen boşanma protokolüne dayanılarak açılan boşanma davası sonunda verilen ve kesinleşen hükümle EURO üzerinden iştirak nafakası ödenmesine karar verilmesi Borçlar Kanununun 83. maddesine uygun olup yasaya aykırılık oluşturmaz. Sözleşmenin yapıldığı zaman tarafların edimleri arasında varolan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o sözleşmeyle bağlı tutulmazlar.
(743 S. K. m. 2/1, 134/3) (818 S.K. m. 18, 83)
TAM METİN:
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı, dilekçesinde; 2002 tarihinde anlaşmalı boşanma sonucu verilen karar ile velayeti anneye verilen müşterek 2 çocuk için anlaşma protokolü gereği aylık 300'er EURO'dan toplam 600 EURO nafaka bağlandığını, Türkiye'ye kesin dönüş yaptıktan sonraki tüm ticari girişimlerinin sonuçsuz kaldığını, şu anda ve bağlandığında da fahiş olan iştirak nafakasının kaldırılmasına veya 100.000.000 TL'ye indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, cevabında; davacının dayatma ve zorlamaları sonucu boşanmayı kabul ettiğini, anlaşma protokolü gereği davacının kabul ettiği iştirak nafakasının bağlandığını, aradan geçen çok kısa süre içinde davacının koşul ve standartlarının değişmediğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; enflasyon oranı, EURO'nun TL karşılığının yükselmesi, koşulların taraflardan biri aleyhine bozulduğundan bahisle, aylık nafakanın dava tarihinden itibaren her bir çocuk için 200'er EURO'ya indirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar, açılan boşanma davası sonucunda; MK'nın 134/3. maddesi gereğince, "anlaşmalı olarak" boşanmışlardır. Aralarında yaptıkları sözleşme, niteliği itibariyle Medeni Kanun hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Yapılan protokolle; velayeti anneye verilen müşterek çocuklar için aylık 300'er EURO olmak üzere toplam 600 EURO nafaka ödemeyi davacı baba kabul etmiş, mahkemece bu protokol tasdik edilmiş; karar, 1.3.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşen hükümle EURO üzerinden nafaka ödenmesi hususu BK'nın 83. maddesine uygun olup yasaya aykırılık teşkil etmemektedir.
Sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılmayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o akitle bağlı tutulmazlar, değişen bu koşullar karşısında Medeni Yasa'nın 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebilirler.
Ne var ki, sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması, uyarlama için gerekli şartların gerçekleşmesine bağlıdır.
Tarafların sözleşme ile döviz üzerinden nafakanın ödenmesini kararlaştırmalarındaki amaç; ülkedeki ekonomik yapı gereği enflasyonun yüksek olması ve paranın satın alma gücünün azalması nedeni ile küçüğü korumak ve güvence altına almak, onun ihtiyaçlarının mahkeme kararına gerek duyulmadan karşılanmasını sağlamaya yöneliktir. (MK m. 2/1, BK m. 18) Anlaşmayla döviz üzerinden ödenen nafakanın indirilmesi veya Türk Lirasına çevrilmesi; ancak, döviz kurunda meydana gelebilecek önemli ölçüde değişiklik nedeni ile kararlaştırılan döviz miktarının ödenmesinde, nafaka yükümlüsünün ödeme güçlüğüne düşmesi halinde mümkündür. Mahkemece, sözleşmeye müdahale edilirken sözleşme konusu nafakanın (iştirak nafakası) yasal yükümlülükten kaynaklanması ve verilme amacı da gözönünde tutulmalıdır.
O nedenle, uyuşmazlığın çözümünde; sözleşmenin temel edimi olan ve taraflarca başlangıçta kabul edilen döviz fiyatlarındaki normal artışlar dışında, sözleşmenin in'i kadından sonra yaşanan ekonomik kriz ve hükümetçe alınan kararlarla işlem temelinin çöküp çökmediğinin araştırılması ve aydınlığa kavuşturulması gerekmektedir.
Somut olayda, Şubat 2001 ekonomik krizinden sonra ülkemizdeki döviz kurundaki dalgalanma, yukarıda belirtilen önemli ölçüde değişiklik kapsamında değerlendirilmez. Zira dövizde ilk etapta ani bir yükseliş olmuşsa da hükümetçe alınan kararlarla zaman içerisinde bu yükseliş yavaşlatılmış, hatta belirli bir durgunluk dönemi yaşanmıştır. Takip eden süreçte, EURO kurundaki artış oranı, ülkemizde seyreden yüksek enflasyon oranını dahi karşılayamamıştır. Öte yandan, davacının bu durum nedeni ile kararlaştırılan nafaka miktarını ödemede güçlüğe düştüğü iddiası da kanıtlanmış değildir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde olay değerlendirilip davanın reddine karar verilmesi gerekirken aylık nafakanın 200'er EURO olarak tespitine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.5.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 19-10-2007, 11:33   #4
üye10245

 
Varsayılan

sayın Av. Ferda AYDIN ve sayın Av. Ergün VARDAR'a çok teşekkür ederim. çok işime yaradı sağolun.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Anlaşmalı Boşanma güzin Hukuk Soruları Arşivi 4 05-03-2007 17:26
Ayrılık Kararı - kesinleşme tarihi - bilahare boşanma davasında nafakanın değişmesi Av.Ateş Meslektaşların Soruları 1 03-03-2007 03:06
Anlaşmalı Boşanma? arzaplı Hukuk Soruları Arşivi 3 27-07-2006 20:04
Anlaşmalı Boşanma denetim Hukuk Soruları Arşivi 2 07-02-2005 12:18
Anlaşmalı Boşanma CANOLA Hukuk Soruları Arşivi 1 25-09-2003 16:33


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05278897 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.