Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

askerde intihar mı kaza mı ve askeri savcının takipsizlik kararı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-02-2009, 18:56   #1
aslıhan gültekin

 
Varsayılan askerde intihar mı kaza mı ve askeri savcının takipsizlik kararı

Sayın meslektaşlarım,
bu hafta önüme gelen bir davamda, 11 haziran 2008 tarihinde, boru hatlarıyla ilgili devriye görevini yerine getiren shorland denen zırhlı araç içindeki er, bir şekilde, düz ve asfalt yolda, gece yarısı sıralasında,45 km. hızla giden araçtan yana açılan arka kapıların sağ tarafından yola düşüyor ve anında ölüyor.

o bölgede henüz bir aylık asker ve herhangi bir psikolojik sorunu yok,sigara dahi içmiyor. alınan ifadeleri okuduğumda 3 çeşit ihtimal doğuyor;

1-shorland araçta kapıların kapılı olmasından solayı çok sıcak olduğu ve askerin uyuyakaldığı, bu suretle kapıya dayanıp uyurken düşmüş olabileceği,

2-hava değişimi için, kendisine zarar vermek için atlamış ancak, kafasının çarpması sonucu ölmüş olabileceği,

3-babasının ifadesinde ise, intiharın veya hava değişiminin imkansız olduğu, başka bir neden olduğu (belki araçtakilerle kavga ettiler, ya da kürtçe konuştuğu için sevilmiyordu vs.),şehitlik payesi verilmesi gereği.
savcılık bu dosyada 13 sayfalık bir takipsizlik kararı yazmıştır, sonuçta uykuya dalarak düşmüş ya da atlamış olma ihtimallerinin her ikisinde de kusurlu kimsenin olmamasından dolayı. ancak olay aydınlanabilmiş değil bence.

a_takipsizliğe itiraz edeceğim,
b_tazminat sorumluluğu açısından,

fikri olan arkadaş varsa memnun olurum.

saygılar.
Old 27-02-2009, 21:13   #2
funda.0633

 
Varsayılan

Sayın aslıhan gültekin ...ben size ilk önce şunu sormak istiyorum..Er olan askerin ölüm şekliyle ilgili askeri birimin hazırladığı bir rapor yok mu dosyada..?Savcının bu konuda takipsizlik kararı yazabilmesi için bununla ilgili bir dayanağının olması lazım..yani ilgili birimin ölüm ile ilgili kaza tespit tutanağının hazırlanması gerekirdi..Tarafsız bir birimin hazırlayacağı kusur tespit tutanağını olmadan savcı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veremez..verse de buna zaten itiraz etmeniz gerekmelidir de...Ayrıca er olan şahıs otopsiye gönderilip gönderilmediği..Gönderildiyse otopsi raporunda ne yazıyo...Gönderilmemişse de Savcının bence ihmalkarlığı sözkonusu..Çünkü ortada şüpheli bir ölüm var.Bu duruma bakarak olayları değerlendirmelisiniz...
Old 27-02-2009, 22:25   #3
korayoz

 
Varsayılan

Araçta bir kavga olsaydı bunun tespiti otopsi raporlarında görünürdü herhalde. Somut deliller üzerinde durulmalı yoksa 100 tane olasılık üretmek mümkün ancak temeli olmadıktan sonra bir anlamı yok.
Old 28-02-2009, 13:15   #4
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. Askeri Yüksek İdare Mah.
2.Dairesi
Esas: 2004/377
Karar: 2006/1297
Karar Tarihi: 20.12.2006


ÖZET: Davacıya olay sebebiyle duyduğu ve ömür boyu duyacağı acı ve ızdırabını kısmen de olsa karşılayabilmek amacıyla olayın meydana geliş şekli, tarihi, davacının askerlik statüsü, sosyal durumu paranın alım gücü ve işletilecek yasal faiz dikkate alınarak davacı vekilinin istemi gibi rapor onay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte manevi tazminat verilmesi kabul edilmiştir.


(2709 S. K. m. 125)


Davacı vekili 02.12.2003 tarihinde Bursa İdare Mahkemesi’ne verdiği ve 09 Aralık 2003 tarihinde de AYİM kaydına giren dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Şırnak Jandarma Komando Tugay K.lığı emrinde askerlik hizmetini yapmakta iken 27.02.2001 tarihinde erzak alımı için görevlendirilen araca muhafızlık yapmak görevinin ifası sırasında askeri araçtan düşerek kolunun kırılması sonucunda askerliğe elverişsiz hale geldiğini ve %20 oranında çalışma gücü kaybına uğrayacak şekilde sakat kaldığını, davacının bu olay nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararının idarece karşılanması gerektiğini belirterek, uğradığı maddi zarara karşılık 27.5 milyar TL. maddi, duyduğu acı ve üzüntüye karşılık 7.5 milyar TL. manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.


Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacı Terhisli J.Komd.Er ……………….., Şırnak-Çakırsöğüt Jandarma Komando Tugay Komutanlığı emrinde askerlik hizmetini yapmakta iken 22.02.2001 tarihinde erzak alımı için görevlendirilen araca muhafızlık yaptığı sırada araçtan inerken havanın aşırı soğuk ve yerlerin buzlu ve olması nedeniyle ayağının kayması sonucu dengesini kaybederek sağ kolunun üzerine düştüğü, bu düşme sonucunda sağ kolunun bilek ile dirsek arasından kırıldığı, önce Diyarbakır Asker Hastanesinde Mart 2001 tarihinde sağ ön kol çift kırık ameliyatı uygulanarak 1,5 ay hava değişimi verildiği, daha sonra toplam 17 kez sağlık işlemi uygulanarak toplam 21 ay hava değişimi raporu verilen ve 3 kez ameliyata tabi tutulan davacıya en nihayetinde Bursa 300 Yataklı Fiz.Ted.Hid.ve Reh.Hastanesi Baştabipliğinde 30.01.2003-05.02.2003 tarihleri arasında yatırılarak yapılan tedavisi sonunda 04.02.2003 gün ve 150 sayılı sağlık kurulu raporu ile <sağ dirsek eklem hareket sertliği+sağ kolda atrofi> tanısı konularak <58/B F1 Askerliğe elverişli değildir> kararı verildiği, bu raporun 28 Nisan 2003 tarihinde onanarak kesinleştiği daha sonra davacının müracaat ettiği Bursa Devlet Hastanesinde yapılan kontrolde 18.02.2003 tarih ve 889 sayılı raporuyla da <kol mahareti gerektiren işlerde çalışamaz, çalışma gücü kayıp oranı %20’dir kararı verildiği anlaşılmıştır.


İdare Hukuku İlkelerine ve T.C.Anayasasının 125 nci maddesine göre idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür. Bu suretle idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. Ancak idarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği Anayasada belirtilmemiş olup bu meselenin halli doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin sorumluğu hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru, ister kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın, idarenin hukuki sorumluluğu için bir zararın mevcudiyeti, zarara yol açan eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması, zararla eylem arasında illiyet bağının bulunması yeterlidir. İlliyet bağının kesilmiş sayılması için zararın tümüyle hizmete ve idare tüzel kişiliğine yabancı unsurlarından doğması gerekmektedir.


Davacının kolunun kırılması neticesini doğuran olayın meydana gelmesinde hizmetin kurulması ve işletilmesinden doğan idareye atfı kabil bir hizmet kusurunun varlığı söz konusu değil ise de; davacının bir kamu hizmeti olduğunda şüphe bulunmayan askerlik görevi sırasında muhafızlık yapmak üzere görevlendirildiği bir anda askeri araçtan indikten sonra yerlerin mevsim ve doğa şartları nedeni ile buzlu olması nedeni ile kayarak düşmesi ile meydana gelen kolunun kırılması olayında, zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunduğu, söz konusu zararın kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince davalı idarece karşılanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Elinde tüfeği ve mühimmatları ile muhafızlık görevinin icrası sırasında elinde olmayan sebeplerle meydana gelen olayda davacının herhangi bir kusurunun olmadığı kanaatine varılmıştır.


Mahkememizin yerleşik içtihatları uyarınca Emekli Sandığı iştirakçisi olmayan kişilerin kamu hizmetinin ifası sırasında sakatlanmaları halinde kendilerine T.C.Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce bağlanan aylıklar ile ödenen tütün ikramiyeleri, olay sebebiyle sağlanan yarar kabul edilerek maddi zararlardan düşüldüğünden, maddi tazminat isteminde bulunan davacıya aylık bağlanıp bağlanmadığı, tütün ikramiyesi ödenip ödenmediği araştırılmış, T.C.Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünün 16.08.2006 tarih ve B.07.1.EMS.0.10.01.01./80.111.146 sayılı yazısından; davacının vazife malullüğünün Yönetim Kurulunun 26.05.2006 tarih ve 275 sayılı kararı ile kabul edilmesi üzerine Genel Müdürlüğün 19.07.2006 tarih ve 481563 sayılı işlemi ile 01 Temmuz 2004 tarihinden itibaren 6 ncı derece Türk Silahlı Kuvvetleri vazife malullüğü aylığı olarak 584.170.000 TL aylık bağlandığı, bağlanan bu aylıkların değişen katsayılar itibariyle yükseltilerek en son 01 Temmuz 2006 tarihi itibariyle 690,82 YTL.’ye yükseltildiği, diğer taraftan ilgiliye 5434 Sayılı Kanunun Ek 79 uncu maddesi uyarınca 2004 yılı için 6 aylık 441,10 YTL.,2005 yılı için 12 aylık 938,30 YTL. ek ödeme tahakkuk ettirildiği anlaşılmıştır.


Maddi tazminat isteminde bulunan davacının maddi zararlarının, sağladığı yararla karşılanıp karşılanmadığının, karşılanmamışsa karşılanmayan zarar miktarının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.


Re’sen seçilen bilirkişi tarafından düzenlenerek Mahkememize ibraz edilen 02.11.2006 tarihli bilirkişi raporunda; davacının 78.591,00 YTL. gerçek maddi zararına karşılık 200.385,00 YTL. maddi yarar sağladığı, bu nedenle maddi hakedişinin mevcut olmadığı bildirilmiştir.
Taraflara tebliğ edilen bilirkişi raporuna itiraz edilmemiştir.


Taraflara tebliğ edilen bilirkişi raporu, Mahkememizce kabul edilen kıstaslara ve ilmi verilerek uygun bulunduğundan bilirkişi raporu doğrultusunda uygulama yapılarak maddi tazminata hükmolunmamıştır.


Davacıya olay sebebiyle duyduğu ve ömür boyu duyacağı acı ve ızdırabını kısmen de olsa karşılayabilmek amacıyla olayın meydana geliş şekli, tarihi, davacının askerlik statüsü, sosyal durumu paranın alım gücü ve işletilecek yasal faiz dikkate alınarak davacı vekilinin istemi gibi rapor onay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte manevi tazminat verilmesi kabul edilmiştir.


Dava duruşmalı görülmüş ve davacının maddi tazminat istemi reddedilmiş ise de, bu red hususu davacının isteminde haksız oluşundan değil, haklı görülen talebinin T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce bağlanan aylık ve ödenen tütün ikramiyesi gibi gelirlerinin maddi zararlarından mahsup edilmesi sonucu geriye hükmedilecek bir miktar kalmamasına dayandığından, davanın açıldığı 03.12.2003 tarihinde davacıya vazife malullüğü aylığı bağlanmadığı ve tütün ikramiyesi ödenmediği, davacının aylık bağlanması hususundaki T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünün işlemini beklediği taktirde dava açma süresinin geçirileceği, dava açılmasının hukuki zorunluluk olarak belirmesi dikkate alınarak reddedilen maddi tazminat bakımından avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine ilişkin davalı idare isteminin reddi cihetine gidilmiştir.


Açıklanan nedenlerle;
1. Bilirkişi raporu uyarınca Davacı ………………..’ın, MADDİ TAZMİNAT isteminin REDDİNE,


2. Davacı …………………….’a takdiren 7.000,00 YTL.(YEDİBİNYENİTÜRKLİRASI) MANEVİ TAZMİNAT VERİLMESİNE, fazlaya ait isteminin REDDİNE,


3. Hükmedilen manevi tazminat miktarına davacı vekilinin istemi gibi rapor onay tarihi olan 28.04.2003 tarihinden 31.12.2003 tarihine kadar yıllık %30 (YÜZDEOTUZ) 01 Ocak 2004 tarihinden 31 Aralık 2004 tarihine kadar yıllık %15 (YÜZDEONBEŞ), 01 Ocak 2005 tarihinden 31 Aralık 2005 tarihine kadar yıllık %12 (YÜZDEONİKİ), 01 Ocak 2006 tarihinden ödeme tarihine kadar yıllık %9 (YÜZDEDOKUZ) yasal faiz YÜRÜTÜLMESİNE,


4. 1602 sayılı Askeri Yüksek idare Mahkemesi Kanununun 71 nci maddesi uyarınca yargılama giderlerini DAVALI İDAYE YÜKLETİLMESİNE, ancak 792 sayılı Harçlar Kanununun 13/j maddesi uyarınca harçtan muaf tutulan davalı idare aleyhine HARCA HÜKMEDİLMESİNE YER OLMADIĞINA,


5. 492 sayılı harçlar kanunu uyarınca davacı tarafından peşin yatırılan 485,95 YTL.(DÖRTYÜZSEKSENBEŞYENİTÜRKLİRASI) harcın istemi halinde DAVACIYA İADESİNE,


6. Davacı tarafından peşin yatırılan ve sarf edilen 111,50 YTL. posta giderinin davalı idareden alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,


7. Davacı tarafından peşin yatırılan ve sarfedilen 120,00 YTL. bilirkişi ücretinin DAVACI ÜZERİNDE BIRAKILMASINA,


8. Dava duruşmalı görüldüğünden hükmedilen manevi tazminat miktarı üzerinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Askeri Ücret Tarifesi uyarınca hesabedilen 840,00 YTL.(SEKİZYÜZKIRKYENİTÜRKLİRASI) avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE. (¤¤)


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 28-02-2009, 13:18   #5
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. Askeri Yüksek İdare Mah.
3.Dairesi
Esas: 2003/147
Karar: 2004/643
Karar Tarihi: 29.04.2004


ÖZET: Davacının eşi askerlik hizmeti sırasında araçtan düşerek kaza ile vefat etmiş olup vazife icabı kazaen ölme veya vazife icabı kazaen yaralanıp tedavi sırasında ölme durumu söz konusu olduğundan, diğer taraftan ölüm olayının 5434 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra meydana gelmesi halinde de aynı olayın vazifenin sebep ve tesiriyle meydana geldiğinin kabulü gerektiğinden davacıya, eşinden dolayı yetim aylığı bağlanması gerekmektedir. Emekli Sandığı tarafından tesis edilen davacıya yetim aylığı bağlanmaması işlemi sebep unsuru itibariyle hukuka aykırı bulunduğundan iptali gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

(1683 S. K. m. 1, 45) (5434 S. K. m. 44, 45)


Davacı, 29.12.2002 tarihinde Divriği Asliye Hukuk Mahkemesi, 27.12.2002 tarihinde AYİM kayıtlarına geçen dava dilekçesinde özetle; esi ………….’nin 08.05.1946 tarihinde askere alındığını, 10.05.1946 tarihinde Doğubeyazıt 180 nci Alay 3 ncü Tabur 9 ncu Bölüğe sevk edildiğini, 13.05.1946 tarihinde birliğine duhul ettiğini, eşinin birliğine katılmasından sonra bir daha kendisinden haber alınamadığını, askerden dönmediği gibi terhisinin de açık bulunduğunu, eşinin akıbetini askeri makamlardan araştırdığında birliğinin lağvedilmesi nedeniyle evrakların bulunamaması gerekçesiyle kendisine bilgi verilmediğini, bu durum üzerine mahkemeye başvurarak eşinin gaipliğine karar aldırdığını, Divriği Asliye Hukuk Mahkemesince bu karar verilirken dinlenen tanık ……………’ün ifadesinden eşinin askerdeyken arabadan düşüp ölmüş olduğunun anlaşıldığını, dolayısıyla askerlik görevini yaparken arabadan düşerek ölen eşi ………….’dan dolayı kendisine aylık bağlanması gerektiğini, aksi yönde tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğunu belirterek işlemin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.


Dava dosyası ile tahsis dosyasında bulunan belgelerin incelenmesi sonucunda; davacının eşi ……………..’nin 10.05.1946 tarihinde askerlik yükümlülüğünü yerine getirmek üzere silah altına alındıktan ve acemi eğitimini tamamladıktan sonra 15.06.1946 tarihinde Doğubeyazıt 180 nci Alay 3 ncü Tabur 9 ncu Bölük Komutanlığına katıldığı, bu birlikte askerlik hizmetine devam ettiği ancak kendisinden bir daha haber alınamadığı, memleketine dönmediği, akıbetinin bilinemediği, görevli olduğu birliğin lağvedilmesi sonucunda birlik kayıtlarının hangi birlikte olduklarının tespit edilemediği gibi MSB Arşiv Müdürlüğünde de davacının eşiyle ilgili bir bilgiye rastlanmadığı, askere giden ve bir daha geri dönmeyen eşinin gaipliğine karar verilmesi için davacının Divriği Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada yapılan araştırmalarda davacının eşi ……………’in sağ olduğuna dair bir bilgiye ulaşılamadığı, askeri makamların …………….. hakkında bir bilgi veremedikleri ancak davada tanık olarak dinlenen …………….’ün davacının eşi …………..’in Erzurum’a askere gittiği, askerde iken arabadan düşerek öldüğü yönünde ifade verdiği, bu ifade ve diğer deliller doğrultusunda Divriği Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.11.1984 tarih ve 1982/41 Esas , 1984/234 Karar sayılı kararı ile davacının eşi ………………’in gaipliğine karar verildiği, Nüfus Müdürlüğü kayıtlarında davacının Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünden maaş almakta olduğu anlaşılmıştır.


Davacının eşinin askere gittiği ve bir daha dönmediği hususu tartışmasızdır. Tartışmalı olan husus ………………’in askerde arabadan düşerek ölüp ölmediğidir.Bu konuda askeri makamlardan hiçbir bilgi elde edilememiştir. Davacının eşi …………..’in birliğine katıldıktan sonraki akıbeti konusunda belge bulunmamakta, terhisinin neden dolayı açık olduğu hususu da askeri makamlar tarafından belge ve bilgi yokluğu nedeniyle cevaplanamamaktadır. Davacının eşi ……………. hakkında bilgi verilememesinin sebebi görev yaptığı 180 nci Alayın lağvedilmesinden sonra bu birliğin kayıt ve kuyudatının hangi birliğe geçtiğinin ve nerede bulunduğunun dahi bilinememesidir. Bu kadar bilinmeyen husus arasında bilinen tek şey davacının eşinin gaipliğine karar verilmesi talebiyle açtığı davada tanık olarak dinlenen ……………..’ün beyanlarıdır. ……………., Divriği Asliye Hukuk Mahkemesindeki yeminli ifadesinde davacının eşi …………….’in askerlik görevini yaparken arabadan düşerek öldüğünü belirtmiştir. Bu ifadenin aksini kanıtlayan bir bilgi ve belge olmadığından bu ifadeye itibar edilmesi ve davacının eşi …………….’in askerlik görevini yaparken araçtan düşerek öldüğünün kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.


Divriği Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının eşinin 1946 yılında askere gitmesinden sonra kendisinden bir daha haber alınamaması nedeniyle gaipliğine karar verilmiştir. Davacının eşinin hangi tarihte öldüğünün tespiti mevcut delillere göre tespit edilememiştir. Davacının eşinin 1949 yılından sonra vefat etmesi halinde hakkında 5434 sayılı kanun hükümleri, 1949 yılında yılından önce vefat etmiş ise 1683 sayılı kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.


1683 sayılı Kanunun 1 nci maddesinde asker ve jandarma efradının yetimlerine aylık bağlanabileceği belirtildikten sonra, yetim aylığı bağlanabilmesi için bulunması gereken şartlar aynı Kanunun 45 nci maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre hazarda kendisinin Sui taksiri olmayarak vazife icabı kazaen veya mecruh olup tedavi sırasında veya icra olunan cerrahi ameliyat neticesinde vefat eden efradın yetimlerine 1 nci derecede maluliyet maaşı bağlanabilecektir. Görüleceği gibi 1683 sayılı Kanuna göre hazarda meydana gelen ölüm nedeniyle efradın hak sahibi aile bireylerine aylık bağlanabilmesi için, ölümün vazife icabı kazaen meydana gelmesi veya vazife icabı kazaen yaralandıktan sonra tedavi sırasında veya icra olunan cerrahi ameliyat neticesinde meydana gelmesi, ayrıca bu kazanın olusunda ölenin kendi kusurunun bulunmaması gerekmektedir.


05.11.1936 gün ve 3224 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan TBMM’nin bu maddeyi yorumlayan kararı da bunu daha açık bir biçimde ifade etmektedir.


5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 44 ve 45 nci maddelerine göre de askerlik hizmeti sırasında vefat eden er ve erbaşların vazife malulü sayılabilmesi ve yetimlerine aylık bağlanabilmesi için ölüm olayının askerlik vazifesinin sebep ve tesiriyle meydana gelmesi gerekmektedir.


Görüldüğü üzere 5434 sayılı Kanunun vazife malullüğüne ilişkin düzenlemesi 1683 sayılı Kanunun düzenlenmesinden çok daha geniş kapsamlıdır. Dolayısıyla davacının eşi ………….’in ölümü olayı eğer 1683 sayılı Kanunun 45 nci maddesi kapsamında yer alıyorsa aynı olay 5434 sayılı Kanun kapsamında da yer almaktadır.


Davacının eşi …………….., yukarıda açıklandığı üzere askerlik hizmeti sırasında araçtan düşerek kaza ile vefat etmiş olup 1683 sayılı Kanunun 45 nci maddesinde belirtilen vazife icabı kazaen ölme veya vazife icabı kazaen yaralanıp tedavi sırasında ölme durumu söz konusu olduğundan, diğer taraftan ölüm olayının 5434 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra meydana gelmesi halinde de aynı olayın vazifenin sebep ve tesiriyle meydana geldiğinin kabulü gerektiğinden davacıya, eşi ……..’dan dolayı yetim aylığı bağlanması gerekmektedir. Emekli Sandığı tarafından tesis edilen davacıya yetim aylığı bağlanmaması işlemi sebep unsuru itibariyle hukuka aykırı bulunduğundan iptali gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.


Yukarıda açıklanan nedenlerle;


Davacıya yetim aylığı bağlanmaması işleminin İPTALİNE, (¤¤)


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 02-03-2009, 11:31   #6
aslıhan gültekin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan korayoz
Araçta bir kavga olsaydı bunun tespiti otopsi raporlarında görünürdü herhalde. Somut deliller üzerinde durulmalı yoksa 100 tane olasılık üretmek mümkün ancak temeli olmadıktan sonra bir anlamı yok.

kavga ihtimalini ispatlamak mümkündeğil zaten. ancak, benim kanım, zırhlı araç sıcak olduğundan uyuyakalmış ve, elide kapı koluna takılarak düşmüş şeklinde.

ancak, dosyadaki idari tahkikat raporunda ise, askerlerin ifadeleri genel olarak, intihar kastı olmadığı ancak hava değişimi için atlamış olabileceği şeklinde.

sonuç olarak, bu olayın nedeni çok önemli, intihar veya hava değişimi için atladı ama, kafası çarptı vefat etti dersek tazminat sorumluluğu farklı, kazaen düştü dersek, tazminat sorumluluğu farklı olacaktır.

ancak, bunların tespiti için bir yargılama gerekiyor. bu yargılamayyı AYİM mi yapacak, ceza mahkemesi mi?
Old 02-03-2009, 11:32   #7
aslıhan gültekin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan funda.0633
Sayın aslıhan gültekin ...ben size ilk önce şunu sormak istiyorum..Er olan askerin ölüm şekliyle ilgili askeri birimin hazırladığı bir rapor yok mu dosyada..?Savcının bu konuda takipsizlik kararı yazabilmesi için bununla ilgili bir dayanağının olması lazım..yani ilgili birimin ölüm ile ilgili kaza tespit tutanağının hazırlanması gerekirdi..Tarafsız bir birimin hazırlayacağı kusur tespit tutanağını olmadan savcı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veremez..verse de buna zaten itiraz etmeniz gerekmelidir de...Ayrıca er olan şahıs otopsiye gönderilip gönderilmediği..Gönderildiyse otopsi raporunda ne yazıyo...Gönderilmemişse de Savcının bence ihmalkarlığı sözkonusu..Çünkü ortada şüpheli bir ölüm var.Bu duruma bakarak olayları değerlendirmelisiniz...

teşekkür ederim. idari tahkikat raporu ve otopsi tutanağı var. düşme sonucu öldüğünü, başkaca yara olmadığını belirtiyor. bir üstteki yanıtım da da sorunuzun cevabına değindim. tekrar teşekkürler.
Old 12-03-2009, 15:54   #8
aslıhan gültekin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan funda.0633
Sayın aslıhan gültekin ...ben size ilk önce şunu sormak istiyorum..Er olan askerin ölüm şekliyle ilgili askeri birimin hazırladığı bir rapor yok mu dosyada..?Savcının bu konuda takipsizlik kararı yazabilmesi için bununla ilgili bir dayanağının olması lazım..yani ilgili birimin ölüm ile ilgili kaza tespit tutanağının hazırlanması gerekirdi..Tarafsız bir birimin hazırlayacağı kusur tespit tutanağını olmadan savcı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veremez..verse de buna zaten itiraz etmeniz gerekmelidir de...Ayrıca er olan şahıs otopsiye gönderilip gönderilmediği..Gönderildiyse otopsi raporunda ne yazıyo...Gönderilmemişse de Savcının bence ihmalkarlığı sözkonusu..Çünkü ortada şüpheli bir ölüm var.Bu duruma bakarak olayları değerlendirmelisiniz...

Tarafsız bir birimden kasıt nedir acaba? otopsi, Adli tıp tarafından yapılmış, idari tahkikat ise yine asker kişiler tarafından, diğer askerlerin sorgulanması şeklinde yapılmış.

araçta bulunanlardan, terhis olan varsa, bunlar hakkında, adli yargıda yani sivil mahkemelerde dava açılması için suç duyurusunda bulunabiliriz belki diye düşünüyorum. kışlada verilen ifadeler hep birbirinin aynı zaten.

bu konuda fikri olan arkadaşım var mı acaba?

saygılar.
Old 12-03-2009, 17:35   #9
Av.Kanbalı

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,
Askeri savcılığın KYOK dair kararına itiraz edebilirsiniz.Takipsizlik kararını iyi tahlil ettikten sonra soruşturmada gerçeğin ortaya çıkarılması açısından yapılması gerekipte yapılmayan hangi hususlar varsa tespit edin.Eldeki evrakın içeriğini bilmemekle birlikte itirazınız reddolunursa ve fakat soruşturmanın yeterince yapılmadığına kani iseniz itirazın reddinden sonra iç hukuk yolu tükendiğinden AİHM e başvurabilirsiniz.
İşin hukuk kısmına dair taleplerinizi AYİM ne başvurarak yapabilirsiniz.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
askeri personelin görevi sırasında geçirdiği kaza Av. Sümay Meslektaşların Soruları 8 31-08-2009 13:44
Takipsizlik kararı verilir ise ne yapmam gerekir? Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 29-01-2009 22:36
askerde intihar edildiği söylenen qendal21 Meslektaşların Soruları 3 18-09-2008 17:05
Savcının önünde intihar Y£LİZ Hukuk Haberleri 0 07-04-2007 11:45
Yuva dayağına takipsizlik kararı Seyda Hukuk Haberleri 7 13-01-2007 13:05


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05978799 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.