Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

KesİnleŞmİŞ İlam Nedenİyle UĞranilan Zarar-sebepsİz ZengİnleŞme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 24-02-2010, 18:56   #1
Y.Kurban

 
Varsayılan KesİnleŞmİŞ İlam Nedenİyle UĞranilan Zarar-sebepsİz ZengİnleŞme

Merhabalar.

Altından kalkamadığım bir problemi sizlerle paylaşmak istiyorum. Üzerinde bir çok meslektaşımla uzun uzun akıl yürütmelerde bulunmamıza karşın her defasında karşımıza bir engel çıktı.
Uzun yıllar önce kiraya konu mecurdan ayrılmış olan müvekkil, aleyhinde kira borcundan dolayı kesinleşmiş bir ilam olduğunu, kendisine gelen ödeme emriyle öğrenir.

Müvekkil, yapılan yargılamada, tebligatın usulsüzlüğüne rağmen (duruşma davetiyesi, dava dilekçesi, keşif günü vs. mecurda bulunan ve esas olarak davanın yöneltilmesi gerekli kişi olan dava dışı üçüncü şahısa tebliğ edilmiştir) , süresinde yargılamanın iadesini talep etmediği için (zira gönderilen ödeme emri usulüne uygun tebliğ olmuş olup, iade-i muhakeme talebi süresi başlamıştır) kanun yolları tükenmiştir. Bu ilamı ortadan kaldırmak mümkün gözükmüyor.

Böyle bir durumda, davacı-alacaklı her ne kadar borçlu olmadığımıza ikna olmuş olsa da, uzun yargılama sürecini yeniden başlatmak istemediğinden, asıl borçluya karşı dava yöneltmek ve masraf ve kaybedilecek zamanla sorumlu olmak istemiyor. Ne de olsa yargılama "usulüne uygun" diyor. Haklı da görünüyor.

Müvekkilin halihazırda gayrımenkulüne haciz şerhi işlenmiş durumda ve satışını bekliyoruz çaresizce.

Sebepsiz zenginleşme davasının açılabilmesi için zenginleşmenin doğmuş olması gerekiyor.

1- Müvekkil aleyhine kesinleşmiş ilam nedeniyle, üçüncü şahıs zenginleşmiş midir? Eğer zenginleşmiş kabul edilirse, para cebimizden çıkmadan dava açabileceğiz.

2- Eğer zenginleşme şartı gerçekleşmemiş kabul edilirse, bu defa haksız olarak müvekkilden para tahsil edilmeden, yani müvekkilin gayrımenkulü satılmadan, olumsuz durumdan kurtulmamızın herhangi bir yolu var mıdır? Açılacak davanın hukuki nitelendirmesi ne olacaktır?

Hukukun, mutlaka mağdur olan müvekkilime bir çıkış yolu sağlamış olacağını düşünüyorum. Ama yolu bulamıyorum.

Şimdiden, fikir beyan edecek tüm meslektaşlarıma teşekkür ederim.
Old 27-02-2010, 17:31   #2
Ase

 
Varsayılan

Merhaba,

Gerçekten çok karmaşık bir konu. Sanırım yapılabilecek tek şey İİK 41 gereğince menfi tespit davası açmak ve satışın yapılmaması için tedbir talep etmek.

Pozitif hukuk gerçekten yetmiyor böylesi durumlarda. Alacaklı büyük bir hata yapmış ve yanlış kişiye karşı husumet yöneltmiş gibi anlıyorum bu durumu. Bu yüzden "Hiç kimse kendi hatasıyla hak elde edemez" ilkesine başvurulabilir bir olay gibi geldi bana.

Umarım işinize yarar.
Kolaylıklar
Old 27-02-2010, 17:42   #3
Y.Kurban

 
Varsayılan

Öncelikle yanıtınız için çok teşekkür ederim.

Menfi tespit davası her koşulda açılabilir, evet. Ancak kesinleşmiş ve "hukuka uygun" bir kararın infazını durdurabilir mi? Sanmıyorum. Olumsuz tesbit istediğiniz konuyla ilgili zaten "usulüne uygun" bir yargılama yapılmış. Eğer usulüne uygun olduğunu düşünmüyorsanız, yargılamanın iadesini talep edersiniz ki, bu süre de kaçırılmış. Dolayısıyla menfi tespit davasıyla satışın durması pek mümkün görünmüyor.

Alacaklı yanlış kişiye husumet yöneltti, evet. Ancak, müvekkil herhangi bir itirazda bulunmadı. Her ne kadar yerel mahkeme tarafından yapılmış olan tebligat usulüne uygun olmasa da, müvekkil, ilamı öğrendiği andan itibaren başlayan süre içerisinde "yargılamanın yenilenmesi"ni talep etmediği için karara karşı herhangi bir kanun yolu da işletilemiyor.

Bu durumda?
Old 02-03-2010, 15:52   #4
Ase

 
Varsayılan

Bir tür hukuk katliamına neden olabilecek bir yanıt verdiğimin farkındayım. Bu arada da sehven İİK 41 yazmışım, 72 olacaktı.

Özellikle şuna dikkat çekmek istedim. Pozitif hukuk ve Türkiye'deki mevcut hukuk kavrayışı çerçevesinde, üstelik süresi kaçırılmışken, "yargılamanın yenilenmesi" yoluna başvurulamayacağının, böyle bir talebin dinlenmeyeceğinin, bu anlama gelebilecek bir yargılamanın yapılamayacağının farkındayım. Ancak, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunan konu hakkında KURAL OLARAK yeni dava açılamıyor. Ortada hukukun evrensel ilkelerinden birine aksi iddia dahi edilemeyecek açıklıkta bir aykırılık, bariz bir adaletsizlik söz konusu. Müvekkilinizin evi kendi borcu olmayan bir paranın ödemesi için haczedilmiş ve satış bekliyor. Bu tür bir durumun yukarıda andığım kuralın bir istisnası olarak değerlendirilebileceğini düşünüyorum. Diğer yandan davacı alacaklının müvekkilinizin borçlu olmadığının da farkına vardığını belirtiyorsunuz. Bu durumda da davacı iyiniyetli bile değil (MK2).Üstelik ödeme halinde 3. kişi zenginleşmiş, müvekkiliniz ise telafisi görece imkansız bir zarara uğramış olacak. Maalesef menfi tespit davasından başka hiçbir hukuki araç yok. Tüm bunları toplayınca bu davayı dinletebilirsiniz, ve başka da bir yolu yok gibi geliyor bana. Sonuçta usule uygun olmak, hukuka uygun olmak, veya pozitif hukuka uygun olmak hukuka uygun olmak anlamına gelmiyor.

Kaldı ki zenginleşmenin olabilmesi için borçlunun pasiflerinde fiili bir azalma veya aktiflerinde fiili bir artış olması gerekiyor,ilam icra anlamına gelemeyeceğinden zenginleşmenin olmadığını (gerçekleşmesi olasılığı çok yüksek bulunsa da) düşünüyorum.
Old 02-03-2010, 20:24   #5
Y.Kurban

 
Varsayılan

Merhabalar. İlginiz için teşekkür ederim.

Aşağıda sunmuş olduğum karar dikkate alındığında, acaba tartışığımız olay açısından, "hakkında kesinleşmiş bir yargı ilamı olan konu hakkında dava açılamayacağı"nın bir istisnası var mı? Kararda, yüksek mahkeme, şu hususu gerekçe yapıyor.

"Davacı tarafından İ... 3.Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davada davacı dava konusu yaptığı Genel Kredi Taahhütnamesindeki imzayı kabul etmiş bu kabul doğrultusunda dava red olunarak ve temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Bu durumda anılan kararın HUMK.nun 237 maddesi kapsamında kesin hüküm teşkil edeceği gözetilmeden mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir."

Yüksek mahkemenin gerekçesini alıp, yerine şu cümleleri koysak;
  • Yargılama sırasında, davalıya usulüne uygun olarak herhangi bir tebligatın yapılamamış olması
  • Usulsüz tebligata rağmen devam eden davada keşfin, davalı yokluğunda yapılmış olması nedeniyle...
HUMK. 237 kapsamından kurtulabilir miyiz?...

Karar ayrıntılarıyla bu linkte: http://www.hukuki.net/showthread.php?t=64359
Old 02-03-2010, 22:09   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Sebepsiz zenginleşme davasının açılabilmesi için zenginleşmenin doğmuş olması gerekiyor.

1- Müvekkil aleyhine kesinleşmiş ilam nedeniyle, üçüncü şahıs zenginleşmiş midir? Eğer zenginleşmiş kabul edilirse, para cebimizden çıkmadan dava açabileceğiz.

Anlatımınıza göre kiranın talep edilmesi gereken kişi yerine yanlışlıkla müvekkilinize dava açılmış, karar kesinleşmiş.

Böyle bir durumda ödemek zorunda kaldığınız kira döneminde (hangi aylar ise?) 3. kişi durumunda olan (ve asıl borçlu olması gereken kiracı) mecurdan yararlanmış ise; -o aylara ait kira bedelini ödediğini ispatlamadıkça- kiralayana ödeme yapmanız halinde 3. kişi kiracı sebepsiz zenginleşmiş olur. (BK.61 vd) Ancak burada sebepsiz zenginleşilen tutar kira bedeli ve işlemiş faizinden ibaret olacaktır. Aleyhinize cereyan eden Yargılama masrafları ve vekalet ücreti için -dava dışı- kiracının sebepsiz zenginleştiğini iddia etmeniz mümkün görülmemektedir. (Diye düşünmekteyim)
Old 03-03-2010, 00:42   #7
Ase

 
Varsayılan

Sizin bulduğunuz yol bana HUMK 237 hükmünden ziyade "kanun yararına bozma" (HUMK 429) kurumunu düşündürdü. Sırf mevcut hukuka aykırılığın ileri sürülebilmasi nedeniyle. (Tebligat K. 32 ve HUMK 363 vd). Süreç uzun ve uğraştırıcı olacaktır ama satışı durdurabilir mi bilemiyorum.

Şu makale, delillerin tespiti ile ilgili olarak işinize yarayabilir. 169 numaralı dipnotta bir Yargıtay kararından bahsedilmiş, davalının yokluğunda yapılan keşif ile ilgili:

http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/a...58-01-akil.pdf

Çok felsefe okuyorum sanırım, pozitif ve özellikle usul hukukundan kopmuşum. Oldukça da dağınık yazmışım. Biraz toparlayayım.

Aynı konuda verilmiş ve kesinleşmiş hüküm varken aynı konunun yeniden yargılamaya konu edilemeyeceği kuralının hukuk felsefesi bakımından temellendirilebilecek istisnaları olabileceğini düşünüyorum. Gelişen olayları, felsefi yaklaşımı öne alıp, usulü bir kenara bırakırsak,

1- Müvekkiliniz dava sürecinden tamamen bihaber olduğuna ve davacının husumeti yanlış kişiye yönelttiğine bakılarak; "kendi hatası ile hukuki fayda elde edemez" kuralı gereğince, kararın icrasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilin borçlu olmadığını,
2- Kararın icrası müvekkilinizi hiçbir şekilde borcu olmayan bir parayı ödemesinin hem haksız olduğu açık ve üstelik davacı alacaklının dürüstlük kuralına uyması zorunlu bulunduğunu, ödemenin telafisi imkansız bir zarara neden olacağı, hukukun asıl işlevi adaleti sağlamak iken bu durumu korumaması gerektiğini,
3- Menfi tespit davası o konuda yargı kararı bile olduğu halde açılabildiğinden onunla beraber teminat karşılığı da olsa talep edilebilen satışın durdurulmasının söz konusu olabileceğini düşünüyorum.
Old 03-03-2010, 20:59   #8
Y.Kurban

 
Varsayılan

Mehmet Saim Bey, maalesef bende sizinle aynı kanaatte olmak zorunda kalıyorum. Satışın önüne geçebilecek makul bir argüman ne yazık ki bulamadım.

Ase Hanım, varsayalım ki, gerekçelerinize (haklı gerekçelerinize) dayanarak menfi tespit davası açtık. Davayı kazandık da hatta... Konu yüksek mahkemeye taşındı. Herbirimiz Yargıtay üyesi olduğumuzu düşünelim. Konu önümüzde. HUMK 237. de karşımızda. Nasıl bir karar verirdik?... Ortada tarafları ve dava konusu aynı olan iki ilam var. Hangisini geçerli sayardık? HUMK. 237 aşılamıyor görünüyor. Halihazırda bu yasa maddesinin uygulanmasını engelleyecek makul bir argüman elimizde yok. İstemeye istemeye de olsa HUMK. 237'nin gereğini yapardık sanıyorum.
Old 04-03-2010, 08:39   #9
halit pamuk

 
Varsayılan

Menfi tespit davası kesin hüküm itirazı ile karşılaşılır. Ve kesin Hüküm nedeniyle ret kararı verilir, benzer içtihatlarla karşılaşmıştım.

Ancak, 3. kişiye Mehmet Bey'in dediği şartlarda sebepsiz zenginleşme davası açılabilir. Fakat bu durumda da ilk dava, sebepsiz zenginleşme davasında kesin hüküm olmasa da Yargıtay'ın ifadesiyle "güçlü delil" olacaktır.
Old 13-06-2011, 16:58   #10
ismailduygulu

 
Rahatsiz KesİnleŞmİŞ HÜkÜm Nedenİyle Sebepsİz ZengİnleŞme

Ortaklığın giderilmesi davasında, mahkemenin kısa kararı ile 50.900,00 TL. olan arz bedeline karşın, 17.173,60 TL. muktesad bedeli belirlenmiş ve satış bedelinin 0,2522799 oranının muktesad bedeli olarak gözetilip, tarafımıza ödenmesine karar verilmiş iken, gerekçeli kararın gerekçe kısmında da aynı oran tekrar edilmesine rağmen, her nasılsa, hüküm kısmında bu muktesad oranı, 0,151799 olarak yazılmıştır.

Kısa karara güven duyularak, gerekçeli karardaki yanlışlık gözden kaçmış ve karar tebliğden itibaren 8 günlük sürede temyiz yoluna başvurulmamış ve satış memurluğu aşamasında, kısa karar ile gerekçeli karardaki farklılık anlaşılmış olup;

Bu nedenle,
1-Kararın tavzihi istenilmiş ise de, reddedilmiştir. Red temyiz olunmuş, Yargıtay onamış, karar düzeltmeye başvurulmuş bu da reddolunmuştur.
2-Yargılamanın iadesi yoluna başvurulmuş ise de, bu dahi reddolunmuştur.

Neticede kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm kısmındaki farklılığa rağmen, kararı süresinde temyiz etmediğimizden kesinleşmiş bir karar niteliğine bürünmüştür.

3-Kanun yararına bozulması için yaptığımız başvuru ise TC. Adalet Bakanlığı tarafından uygun görülmüş ve Yargıtay C. Başsavcılığı'na yazılan yazı sonrasında, Yargıtay 6. HD. tarafından istem kabul edilmiş, yerel mahkeme kararı, 26.01.2011 tarihli, 2011/11320 E. ve 2011/655 K. sayılı ilam ile -kanun yararına- bozulmuştur

Şimdi elimizde süresinde temyiz olunmadığı için kesinleşmiş bir karar ve kanun yararına bozma kararı var.

Mahkeme satış memurluğu taşınmazı, üzerindeki muktesatlarıyla birlikte sattı. Satış aşamasında, mahkemenin kesinleşmiş kararı uyarınca,0,2522799 oranı yerine 0,151799 oranı uygulanarak muktesad bedeli payı ödenecek.

Neticede, satış bedelinin 0,2522799 oranı yerine, 0,151799 oranının muktesat bedeli olarak tarafımıza verilmesi söz konusu olacağından, toplam satış bedeli 222.500,00’nin %10, yani 9.315,25 TL. fazlası diğer hissedara haksız yere ödenecek ve bizim bu miktar zararımız olacaktır.

Şimdi, yargılamanın iadesi yoluna başvurulabilir mi?
HUMK. m. 445’in şartları görünmüyor.

Sebepsiz zenginleşme nedenine dayalı dava ikame olunabilir mi?
HUMK. m. 237’ye göre kesin hüküm itirazı olabilir.

Hakim aleyhine tazminat davası açılabilir mi?
Hakimin kasten böyle bir karar verdiğine dair kanıt ortaya konulamaz ise, davanın reddedilme ihtimali yüksek.

Sizin görüşünüz nedir, elinde farklı bir Yargıtay kararı olan var mı?
Old 01-11-2011, 18:36   #12
TRINITY

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım,
Kök muris, 2.eşiyle beraber 1/2 paydaş olmak üzere bağımsız bölüm satın alıyor. Kök muris ölmeden önce kendi hissesini de eşinin üzerine devrediyor. Yani taşınmazın tamamı eşine ait oluyor. Kök murisin ilk eşinden olan çocuklarından biri muvazaa nedeniyle tapu iptali davası açıyor. Hakim tapu iptal davasını kabul ediyor fakat davacının hissesini belirlerken sanki taşınmazın tamamını devretmişçesine yani fazladan 2 katı hisse veriyor. Karar temyiz edilmeden kesinleşiyor ve tapuya tescil ediliyor. Daha sonra bu kök murisin ilk eşinden olan diğer bir çocuğu eski mahkeme kararını dayanak yaparak muvazaa nedeniyle tapu iptal davası açıyor, bu davada ilk davanın hakiminin yanlış karar verdiği anlaşılıyor. Bu durumda davalıların hisselerinden çalıp ilk davanın davacısı fazla hisse almış oluyor. Benim sorum bunun sebepsiz zenginleşme yoluyla açılacak maddi tazminat davasına konu edilerek düzeltme dışında başka düzeltme yolu var mıdır? Yeniden açılacak tapu-iptal davası kesin hüküm nedeniyle reddedilecek olup, yargılamanın iadesi de isteyemiyorum. Konuyla ilgili elinde Yargıtay kararı olan meslektaşlarımın iletmesini rica ederim.
Saygılarımla...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Sebepsİz ZengİnleŞme Çek Cİrantaya Ödeme İddİasi hamburabi42 Meslektaşların Soruları 2 19-03-2014 16:37
Sebepsİz ZengİnleŞme Davasi İle İlgİlİ av.murat kılıç Meslektaşların Soruları 5 11-03-2010 18:09
İstİhkak Ve Sebepsİz ZengİnleŞme Davasi avukat esra Meslektaşların Soruları 7 14-07-2009 07:48
Sebepsİz ZengİnleŞme Kismİ AÇilabİlİr Mİ FIRAT_34 Meslektaşların Soruları 1 17-02-2009 18:11
Sebepsİz ZengİnleŞme SUDE BETÜL Meslektaşların Soruları 2 11-09-2008 19:56


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05735302 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.