Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Keşide yeri bilerek yanlış yazılan çek için suç duyurusunda bulunmak

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 17-10-2009, 01:25   #1
Av. Feyza Altun

 
Varsayılan Keşide yeri bilerek yanlış yazılan çek için suç duyurusunda bulunmak

İdari birim olarak yazılması gereken keşide yerinin daha sonradan "kambiyo senedini taşımaz" itirazında bulunabilmek için bilerek yanlış yazılması ve bunun tekerrürü sonucunda dolandırıcılık iddiasıyla suç duyurusunda bulunulabilir mi?
Old 17-10-2009, 09:34   #2
Av. Eyüp KATI

 
Varsayılan

Türk Ceza Kanunu dolandırılık için 'aldatma' dan bahsetmektedir. keşideci daha sonra bu olguya dayanabilmek amacıyla karşısındakini kandırarak bu şekilde verip daha sonra icra aşamasında buna dayanıyorsa dolandırıcılık oluşur.
Old 17-10-2009, 13:24   #3
MURAT ACER

 
Varsayılan

Dolandırıcılık suçu oluşur.Karşısındakini aldatma kastı ve sebepsiz zenginleşme var.Aldatma hareketi sonucu aldatanın maddi menfaati vardır.Dolandırıcılık suçunun unsurları oluşmuştur.
Old 17-10-2009, 18:23   #4
Av.Kaan

 
Varsayılan

Suç duyurusunda bulunabilirse de dolandırıcılığın oluştuğunu düşünmüyorum. Öncelikle dolandırıcılıktan söz edilebilmesi için "hileli" davranış gereklidir. Hile kavramı hem öğretide hem içtihatlarda hem de madde gerekçesinde tanımlanmıştır. Bunlara uyduğunu düşünmüyorum.

Ayrıca menfaat temini unsuru hileli davranışın ardından gerçekleşmelidir. Örneğin borç para daha önce verilmiş, geçersiz çek daha sonra verilmişse zaten dolandırıcılık suçu oluşmaz. Verilen bilgi bu yönüyle karar vermeye yetersizdir.

Yine, dolandırıcılık suçunun bir diğer unsuru, mağdurun zarara uğramış olmasıdır. Tek başına, kambiyo takibinin yapılamayacak olması zarara uğradığını göstermez kanaatindeyim. Borçlu borcundan henüz kurtulmuş değil ki...

Son olarak da uyuşmazlığın hukuki ihtilaf dairesine girdiği durumlarda suç oluşmaz.

Sonuç olarak anlatıldığı kadarıyla bence dolandırıcılık suçunun oluştuğu söylenemez. Ödememe gayesi ile borçlanmak, daha doğrusu ile ödeyeceğine inandırıp aslında ödememe niyeti ile borç almak/borçlanmak dolandırıcılık suçunu oluşturur. Bunun içinde failin "sahneye koyma" tabir edilen hileli hareketleri ile mağdurun gözünü boyaması ve iradesini sakatlaması gerekmektedir. Tabi bu hususun da ispatlanması gerekir.

Kolay gelsin...
Old 17-10-2009, 20:24   #5
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Peitho Minerva
İdari birim olarak yazılması gereken keşide yerinin daha sonradan "kambiyo senedini taşımaz" itirazında bulunabilmek için bilerek yanlış yazılması ve bunun tekerrürü sonucunda dolandırıcılık iddiasıyla suç duyurusunda bulunulabilir mi?

Keşide yerinin yanlış yazılmasından kastınız sanıyorum mevcut olmayan bir idari yerin belirtilmiş olmasıdır.

Keşidecinin bilerek ve isteyerek sürekli keşide yerini yanlış yazıp, hamillerin hak taleplerinde de keşide yeri yokluğuna (olmayan yer) dayanıp geçersizlik savunması yapıyorsa; (bunu ispatlamanız halinde)

Alıntı:
Yazan Türk Ceza Kanunu
Dolandırıcılık

MADDE 157 - (1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.

şeklindeki hüküm temelinde keşideci kanaatimce hileli davranmış olacağı gibi, kendisine yarar sağlamış ve hamilin de zararına yol açmış kabul edilebilir.
Old 19-10-2009, 00:22   #6
Yerleşik Yabancı

 
Varsayılan

Dolandırıcılık suçu oluşup oluşmadığı, keşide yeri bölümünde ne yazdığına bağlıdır. Örneğin keşideci, ANKARA yerine ANK yazmış ve bu davranışından dolayı hakkında dolandıcılık şikayetinde bulunulmuşsa, şüpheli haklı olarak "ben aslında ANKARA yazmak istmiştim. ANK yazmamda herhangi bir kasıt yoktur. Bilseyidm açık bir şekilde ANKARA yazardım" demiş olsa, herkesin de kabul edebileceği gibi suç oluşmaz diye düşünüyorum. Ama gerçekte hiç olmayan bir yeri, keşide yeri olarak yazmasını ise farklı değerlendirmek gerekir. Saygılarımla.
Old 19-10-2009, 20:25   #7
Av. Feyza Altun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yerleşik Yabancı
Dolandırıcılık suçu oluşup oluşmadığı, keşide yeri bölümünde ne yazdığına bağlıdır. Örneğin keşideci, ANKARA yerine ANK yazmış ve bu davranışından dolayı hakkında dolandıcılık şikayetinde bulunulmuşsa, şüpheli haklı olarak "ben aslında ANKARA yazmak istmiştim. ANK yazmamda herhangi bir kasıt yoktur. Bilseyidm açık bir şekilde ANKARA yazardım" demiş olsa, herkesin de kabul edebileceği gibi suç oluşmaz diye düşünüyorum. Ama gerçekte hiç olmayan bir yeri, keşide yeri olarak yazmasını ise farklı değerlendirmek gerekir. Saygılarımla.

Kısaltmaların geçerli keşide yeri olarak kabul edildiğini biliyorum ancak "keşide yerini bilerek yanlış yazmakétan kastım; sürekli olarak çeklere idari bir birim olmayan bir yer adının yazılıyor olması.Örneğin Erenköy gibi.
Old 19-10-2009, 20:30   #8
Av. Feyza Altun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Keşide yerinin yanlış yazılmasından kastınız sanıyorum mevcut olmayan bir idari yerin belirtilmiş olmasıdır.

Keşidecinin bilerek ve isteyerek sürekli keşide yerini yanlış yazıp, hamillerin hak taleplerinde de keşide yeri yokluğuna (olmayan yer) dayanıp geçersizlik savunması yapıyorsa; (bunu ispatlamanız halinde)



şeklindeki hüküm temelinde keşideci kanaatimce hileli davranmış olacağı gibi, kendisine yarar sağlamış ve hamilin de zararına yol açmış kabul edilebilir.


Mehmet Bey peki böyle bir suç duyurusu karşısında, çeki bu şekliyle alan lehdarın basiretli davranmış olduğunu söyleyebilir misiniz?
Bunu sormaktaki amacım suç duyurusunda bulunurken açık kapı bırakmak istemememdir. Fikrinizi merak etmekteyim.

Şimdiden teşekkğrler.
Old 19-10-2009, 21:47   #9
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Peitho Minerva
Mehmet Bey peki böyle bir suç duyurusu karşısında, çeki bu şekliyle alan lehdarın basiretli davranmış olduğunu söyleyebilir misiniz?
Bunu sormaktaki amacım suç duyurusunda bulunurken açık kapı bırakmak istemememdir. Fikrinizi merak etmekteyim.

Şimdiden teşekkğrler.

Sayın Av. Peitho Minerva,

Çok güzel bir soru yöneltmişsiniz.

Kanaatimce basiretli tacir gibi davranmak lüzumu, ticari ilişkilerde ve ticaret hukuku sahasında (hukuk mahkemelerinde) uygulanması gereken bir hukuk kuralıdır.

Ceza hukuku alanında Tacir, mağdur/ suçtan zarar gören kişi konumundayken bu kuralın ona karşı uygulanmaması gerekir diye düşünüyorum. Aksi takdirde; Bir tacire karşı Dolandırıcılık duçunun işlenememesi gerekirdi. Hile, basireti bozan nitelikte bir haksız fiildir.
Old 19-10-2009, 23:22   #10
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Peitho Minerva,

Alıntı:
Yazan Av. Peitho Minerva
çeki bu şekliyle alan lehdarın basiretli davranmış olduğunu söyleyebilir misiniz?

Dolandırıcılığın unsurlarından olan "hile" nin belirlenmesinde tarafların yaşam biçimi, sosyal ve kültürel konumlarının gözetilerek olayın irdelenmesi gerekmektedir. Somut anlatımınıza binaen; lehdarın tacir olması ve "Erenköy" ün idari birim olup olmadığı hususunda bilgisi bulunması gerekip gerekmediği hususları incelenmelidir (diye düşünüyorum )

İçtihatlarda kullanılan "hile" nin varlığının kabulü konusunda genel yaklaşımı da eklemek isterim: "gerçek durumu bilmesi halinde bir kimsenin yapmayacağı, kabul etmeyeceği ya da yapılmasını onaylamayacağı bir hususu yaptırabilmek ya da onayını sağlamak ve o yönde bir irade açıklamasında bulunmasını elde etmek KASTIYLA o kimsede yanlış bir kanı uyandırmak ya da esasen var olan yanlış (hatalı) düşünün devamını sağlamış olmak" gereklidir.

Saygılarımla...
Old 20-10-2009, 08:53   #11
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Ben de bir hususu daha(ilave olarak) belirtmek isterim: Basiretli iş adamı gibi davranmak lüzumu, tacirin "borçları" bakımından dikkate alınması gereken bir kuraldır kanaatindeyim. Tacir, borçları bakımından basiretli davranmazsa bunun sonuçlarına katlanır. Tacirin alacakları bakımından basiretli davranmak zorunluluğunun olmadığını düşünüyorum. Bu bakımdan, lehdar senet alacaklısıdır. Bu olayda basiretli davranamamanın yaptırımına maruz kalmaması gerekir.
Old 20-10-2009, 13:15   #12
Av. Feyza Altun

 
Varsayılan

[quote=Av.Mehmet Saim Dikici]Tacir, borçları bakımından basiretli davranmazsa bunun sonuçlarına katlanır. Tacirin alacakları bakımından basiretli davranmak zorunluluğunun olmadığını düşünüyorum. quote]

Bu gerçekten faydalı oldu çok teşekkürler.
Old 20-10-2009, 20:40   #13
Av. Eyüp KATI

 
Varsayılan

Tacir dediğimiz ticaret kanunu anlayışıdır. Ben kişinin daha sonra kullanmak amacıyla eksikliği kasten yazıp sonra buna dayanması halinden bahsediyorum. Bunun ispatı kolay değil. Buna dayanan kişi ben sonradan farkına vardım diyorsa aksini ispatlamak gerekmektedir. Ancak bu kişinin bu şekilde daha önceleri birçok kıymetli evrakı iptal ettirdiği ispatlanabilirse belki dolandırıcılıktan dava acılması sağlanabilir.
Old 20-10-2009, 21:20   #14
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan Basiretli tacir konusunda Yargıtayın yaklaşımı

Alıntı:
Yazan Av. Peitho Minerva
Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Tacir, borçları bakımından basiretli davranmazsa bunun sonuçlarına katlanır. Tacirin alacakları bakımından basiretli davranmak zorunluluğunun olmadığını düşünüyorum.

Bu gerçekten faydalı oldu çok teşekkürler.

Yargıtay 11. HD, 11.11.2004 T., 2004/1712 E., 2004/11165 K: “Davacı vekili, müvekkilinin sattığı mal karşılığı aldığı çekleri keşide eden dava dışı H. Tekstil İthalat ve İhracat Ltd. Şti.ne, çek keşide etme yasaklısı olduğunu bildiği halde, davalı Bankanın çek karnesi verdiğini, çeklerin karşılıksız çıktığını, dava dışı şirket hakkında İİK. nun 143 ncü maddesi gereğince borç ödemeden aciz vesikası alındığını, davalının iki ayrı çekten dolayı müvekkilin zarara uğramasına neden olduğunu ileri sürerek, 1O.328.760.000.-liranın temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili, müvekkilinin davacı şirket borçlusu olan, dava dışı H. Tekstil İthalat ve İhracat Ltd.ye çek keşide etme yasaklısı olduğu halde çek karnesi verdiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, bankacılık ilke ve teamüllerine göre çek karnesi verdiğini, davacı şirketin, borçlusu şirketten ileri tarihli çekleri aldığını, davacı şirketin basiretli bir tacir gibi davranmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ye benimsenen azınlık bilirkişi raporu doğrultusunda, dava dışı H. Tekstil İthalat ve İhracat Ltd.nin 17.11.1999-15.09.2001 tarihleri arasında bankalarda çek hesabı açmaktan ve çek keşide etmekten yasaklandığı, bu şirketçe davacı şirkete verilen çeklerin 09.06.2000 ve 16.06.2000 tarihli olduğu, davalı bankaca dava dışı şirkete çek karnesini 18.04.2000 tarihinden sonra teslim edildiğinin banka kayıtlarından anlaşıldığı, davalı bankanın yasaklanan şirkete çek vermekle 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Yasa'nın 2 nci maddesine açıkça aykırı davrandığı, hiç kimsenin aldığı çekten dolayı keşidecinin yasaklı olup olmadığını araştırma yükümlülüğünün bulunmadığı, yükümlülüğün tamamen davalı bankaya ait olduğu, BK. nun 44 ncü maddesinde belirtilen müterafik kusurun varlığının söz konusu olmadığı, eylemin haksız fiil niteliğinde olduğu gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulü ile 9.282.469.352.liranın davalıdan tahsiline, asıl alacak miktarı olan 4.215.385.786.-liraya değişen oranda avans faizi uygulanmasına karar verilmiştir.
Kararı, davalı banka vekili temyiz etmiştir.
...Uyuşmazlık, dava dışı şirketten davaya konu iki adet çeki alan davacı şirketin dava konusu olayda müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
davacı tacir olup, ticari ilişkide bulunduğu kişilerin ekonomik durumu ve ödeme kabiliyetini araştırıp sonucuna göre ilişki kurmak, bu suretle özenli davranmak durumundadır. Bu nedenle, davacının olayda müterafık kusurunun bulunduğunun kabulü gerekir.
Bu durumda, mahkemece, dava dışı şirketin davalı banka ile olan ilişkileri göz önünde tutularak, davalı bankanın olayda asli kusurlu olduğunun kabulü ile, anılan Kanun 'un 1 nci ve 2 nci maddeleri hükümleri ve yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirilmek ve sonucuna göre karar verilmek gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçelerle hüküm tesisi doğru olmamış, kararın davalı banka yararına bozulması gerekmiştir…”

Saygılarımla...
Old 20-10-2009, 21:50   #15
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hades
Yargıtay 11. HD, 11.11.2004 T., 2004/1712 E., 2004/11165 K: “Davacı vekili, müvekkilinin sattığı mal karşılığı aldığı çekleri keşide eden dava dışı H. Tekstil İthalat ve İhracat Ltd. Şti.ne, çek keşide etme yasaklısı olduğunu bildiği halde, davalı Bankanın çek karnesi verdiğini, çeklerin karşılıksız çıktığını, dava dışı şirket hakkında İİK. nun 143 ncü maddesi gereğince borç ödemeden aciz vesikası alındığını, davalının iki ayrı çekten dolayı müvekkilin zarara uğramasına neden olduğunu ileri sürerek, 1O.328.760.000.-liranın temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili, müvekkilinin davacı şirket borçlusu olan, dava dışı H. Tekstil İthalat ve İhracat Ltd.ye çek keşide etme yasaklısı olduğu halde çek karnesi verdiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, bankacılık ilke ve teamüllerine göre çek karnesi verdiğini, davacı şirketin, borçlusu şirketten ileri tarihli çekleri aldığını, davacı şirketin basiretli bir tacir gibi davranmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ye benimsenen azınlık bilirkişi raporu doğrultusunda, dava dışı H. Tekstil İthalat ve İhracat Ltd.nin 17.11.1999-15.09.2001 tarihleri arasında bankalarda çek hesabı açmaktan ve çek keşide etmekten yasaklandığı, bu şirketçe davacı şirkete verilen çeklerin 09.06.2000 ve 16.06.2000 tarihli olduğu, davalı bankaca dava dışı şirkete çek karnesini 18.04.2000 tarihinden sonra teslim edildiğinin banka kayıtlarından anlaşıldığı, davalı bankanın yasaklanan şirkete çek vermekle 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Yasa'nın 2 nci maddesine açıkça aykırı davrandığı, hiç kimsenin aldığı çekten dolayı keşidecinin yasaklı olup olmadığını araştırma yükümlülüğünün bulunmadığı, yükümlülüğün tamamen davalı bankaya ait olduğu, BK. nun 44 ncü maddesinde belirtilen müterafik kusurun varlığının söz konusu olmadığı, eylemin haksız fiil niteliğinde olduğu gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulü ile 9.282.469.352.liranın davalıdan tahsiline, asıl alacak miktarı olan 4.215.385.786.-liraya değişen oranda avans faizi uygulanmasına karar verilmiştir.
Kararı, davalı banka vekili temyiz etmiştir.
...Uyuşmazlık, dava dışı şirketten davaya konu iki adet çeki alan davacı şirketin dava konusu olayda müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
davacı tacir olup, ticari ilişkide bulunduğu kişilerin ekonomik durumu ve ödeme kabiliyetini araştırıp sonucuna göre ilişki kurmak, bu suretle özenli davranmak durumundadır. Bu nedenle, davacının olayda müterafık kusurunun bulunduğunun kabulü gerekir.
Bu durumda, mahkemece, dava dışı şirketin davalı banka ile olan ilişkileri göz önünde tutularak, davalı bankanın olayda asli kusurlu olduğunun kabulü ile, anılan Kanun 'un 1 nci ve 2 nci maddeleri hükümleri ve yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirilmek ve sonucuna göre karar verilmek gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçelerle hüküm tesisi doğru olmamış, kararın davalı banka yararına bozulması gerekmiştir…”

Saygılarımla...

TTK.20/2 . maddesinde Tacirin ticaretine ait "bütün faaliyetlerinde" basiretli davranmakla ödevli olduğu yazılıdır. Bu maddede yer alan "bütün faaliyetlerinde" ifadesi tacirin, borçlarının yanında alacaklarını da kapsadığı yönünde değerlendirilebilecek bir ifade olsa bile, basiretli davranmak zorunluluğu tacirin alacaklılarını korumak ve borçlu tacirin, BK:98. maddeye de paralel biçimde "hertürlü borcundan dolayı mesul olmasını" pekiştirmek (başka deyişle borçtan kurtuluşuna engel olmak) amacıyla konulmuş bir ticari kuraldır, düşüncesindeyim. Basiretli tacir olmak kavramının bünyesi de bunu gerektirmektedir kanaatindeyim.

Bu itibarla, alacakları bakımından da taciri basiretli tacir olmanın yaptırımına maruz bırakmak demek, BK.98. maddede yer alan "borçlu her kusurundan mesuldur" kuralına set çekip, borçlunun borcundan kurtulmasına yardımcı olmak manasına da gelebilecektir.

Yarın fırsatım olursa bu konudaki kaynakları da aktarmaya çalışacağım.
Old 20-10-2009, 22:05   #16
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Mehmet Saim Dikici
TTK.20/2 . maddesinde Tacirin ticaretine ait "bütün faaliyetlerinde" basiretli davranmakla ödevli olduğu yazılıdır. Bu maddede yer alan "bütün faaliyetlerinde" ifadesi tacirin, borçlarının yanında alacaklarını da kapsadığı yönünde değerlendirilebilecek bir ifade olsa bile, basiretli davranmak zorunluluğu tacirin alacaklılarını korumak ve borçlu tacirin, BK:98. maddeye de paralel biçimde "her türlü borcundan dolayı mesul olmasını" pekiştirmek (başka deyişle borçtan kurtuluşuna engel olmak) amacıyla konulmuş bir ticari kuraldır, düşüncesindeyim. Basirtl tacir olmak kavramının bünyesi de bunu gerektirmektedir kanaatindeyim.

Üstad değerlendirmeniz için teşekkür ederim.

Tacirin basiretli davranma yükümünün pratikte önem arz ettiği hususun "borçları" ile ilişkilendirilmesi ve daha çok bu konuda (niza çıkması sebebiyle) borçlarıyla ilinti kurulduğu kanaatindeyim ve;

TTK m.20/2 deki düzenlemenin tacirin alacak ve borçlarını kapsaması gereği nedeniyle "faaliyetlerinde" kelimesinin kullanıldığını düşünüyorum Ticaret Kanununun tacir hakkında özel bir düzenleme getirdiğini ve tacire basiretli davranmayı "borç" olarak yüklediği ve objektif özen ölçüsü getirdiği kanaatindeyim. Dolayısıyla tacirin üzerinde Kanundan kaynaklı olarak "borç" niteliği taşıyan böyle bir durumun tacirin alacaklı olduğu durumlarda da uygulanması gerekir (diye düşünüyorum ).

Saygılarımla...
Old 20-10-2009, 22:15   #17
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Tacirin alacakları bakımından da basiretli davranmak zorunluluğunu her olaya uygulanacak bir genel kural olarak, diğer bir deyişle alacakları da kapsar şeklinde anlamak yerine,her somut olayı kendi şartları içerisinde değerlendirmek daha yerinde olacaktır diye düşünüyorum.
Böyle bakıldığında tartışılan sorun bakımından özellikle de dolandırıcılık suçunda ki hile unsuru bakımından tacirin bu sıfatının özellik taşıması ve dikkate alınması olası iken,sayın Hades'in eklediği Yargıtay kararında ki olayda ulaşılan sonucun doğru olmadığını ve kararın eleştiriye açık olduğunu düşünüyorum.O çözüm kabul edilirse ticari hayatta çok kullanılan çekin ödeme aracı olması ve kanunun ona sağladığı tedavül kabiliyetine ne olacaktır?çek karnesi yasağına rağmen çek hesabı açarak çek kullandıran banka ortadayken tacirin ilişkide bulunduğu kimsenin ödeme kabiliyetini araştırmamış olmasını ortak kusur olarak kabul etmek bankaya hak etmediği bir koruma sağlamak olur diye düşünüyorum.
Old 20-10-2009, 22:23   #18
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömeroğlu
Tacirin alacakları bakımından da basiretli davranmak zorunluluğunu her olaya uygulanacak bir genel kural olarak, diğer bir deyişle alacakları da kapsar şeklinde anlamak yerine,her somut olayı kendi şartları içerisinde değerlendirmek daha yerinde olacaktır diye düşünüyorum.
Böyle bakıldığında tartışılan sorun bakımından özellikle de dolandırıcılık suçunda ki hile unsuru bakımından tacirin bu sıfatının özellik taşıması ve dikkate alınması olası iken,sayın Hades'in eklediği Yargıtay kararında ki olayda ulaşılan sonucun doğru olmadığını ve kararın eleştiriye açık olduğunu düşünüyorum.O çözüm kabul edilirse ticari hayatta çok kullanılan çekin ödeme aracı olması ve kanunun ona sağladığı tedavül kabiliyetine ne olacaktır?çek karnesi yasağına rağmen çek hesabı açarak çek kullandıran banka ortadayken tacirin ilişkide bulunduğu kimsenin ödeme kabiliyetini araştırmamış olmasını ortak kusur olarak kabul etmek bankaya hak etmediği bir koruma sağlamak olur diye düşünüyorum.

Konu hakkındaki yorumumun Yargıtay kararı ile ilintili olmadığını ve eklediğim Yargıtay kararına özellikle bu sebeple yorum yazmadığımı belirtmek isterim

Yargıtayın karar verdiği niza dosyasını ayrıntılı bilemeyeceğimizden "her somut olayı kendi şartlarında değerlendirmek gerektiği" düşünceniz ile "Yargıtayın yanlış değerlendirme yaptığı" yönündeki fikriniz çelişkili gibi geldi bana

Saygılarımla...
Old 20-10-2009, 22:46   #19
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Sayın Hades,elbette dosyanın tamamını bilmemiz mümkün olmamakla birlikte söylediğim, tartışmanın giderek basiretli davranma yükümlülüğü tacirin alacaklarını da kapsar mı kapsamaz mı noktasına ve burada da evet ve hayır gibi kesin hatta keskin iki cevabın çatışmasına doğru gitmesi ile ilgiliydi.
Bana göre böyle kesin bir kuralın kabulü (örneğin MK 2.maddesi gibi)her zaman mümkün olmayabilir.Örnekse forumda ki ana tartışma konusu ile eldeki verilerle eklediğiniz yargıtay kararında verilecek cevap(en azından benim açımdan)değişecektir.
Old 20-10-2009, 23:07   #20
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hades
Üstad değerlendirmeniz için teşekkür ederim.

Tacirin basiretli davranma yükümünün pratikte önem arz ettiği hususun "borçları" ile ilişkilendirilmesi ve daha çok bu konuda (niza çıkması sebebiyle) borçlarıyla ilinti kurulduğu kanaatindeyim ve;

TTK m.20/2 deki düzenlemenin tacirin alacak ve borçlarını kapsaması gereği nedeniyle "faaliyetlerinde" kelimesinin kullanıldığını düşünüyorum Ticaret Kanununun tacir hakkında özel bir düzenleme getirdiğini ve tacire basiretli davranmayı "borç" olarak yüklediği ve objektif özen ölçüsü getirdiği kanaatindeyim. Dolayısıyla tacirin üzerinde Kanundan kaynaklı olarak "borç" niteliği taşıyan böyle bir durumun tacirin alacaklı olduğu durumlarda da uygulanması gerekir (diye düşünüyorum ).

Saygılarımla...

Üstad, görüşünüze saygılıyım.

Ancak, alacaklı tacirin borçluya sebepsiz yere fayda sağlayacak şekilde "basiretli davranmak yükümlülüğü" ile sınırlandırılmasını anlamakta zorluk çekiyorum.

Borçlu, borcun asli ve tek sorumlusudur. Alacaklı basiretli davranmadı denilerek bu borçtan borçlunun kurtulması veya daha doğru ve hatta sonucu itibariyle daha hafif bir deyimle "avantaj sağlaması" neden mümkün olsun?

Şu denilmiş olsa katılırım: Tacirin, alacakları bakımından da basiretli davranması, borçlu lehine sonuç doğurmamalı fakat tacirin işletmesi ve kendi alacaklılarının hakkını korumak anlamında alacakları bakımından da basiretli davranması gereklidir.
Old 21-10-2009, 05:48   #21
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Keşideci, çeklere keşide yeri olarak yazdığı örneğin Erenköy'de mi oturuyor, çalışıyor ya da temel ilişki burada mı kurulmuş veya çekler burada mı keşide edilip verilmiş?
Yani keşide yeri olarak örneğin Erenköy yazmak için keşidecinin subjektif bile olsa geçerli bir nedeni var mı?
Old 21-10-2009, 09:54   #22
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hades
Üstad değerlendirmeniz için teşekkür ederim.

Tacirin basiretli davranma yükümünün pratikte önem arz ettiği hususun "borçları" ile ilişkilendirilmesi ve daha çok bu konuda (niza çıkması sebebiyle) borçlarıyla ilinti kurulduğu kanaatindeyim ve;

TTK m.20/2 deki düzenlemenin tacirin alacak ve borçlarını kapsaması gereği nedeniyle "faaliyetlerinde" kelimesinin kullanıldığını düşünüyorum Ticaret Kanununun tacir hakkında özel bir düzenleme getirdiğini ve tacire basiretli davranmayı "borç" olarak yüklediği ve objektif özen ölçüsü getirdiği kanaatindeyim. Dolayısıyla tacirin üzerinde Kanundan kaynaklı olarak "borç" niteliği taşıyan böyle bir durumun tacirin alacaklı olduğu durumlarda da uygulanması gerekir (diye düşünüyorum ).

Saygılarımla...

Sayın Hades,

Konuya bir katkı, bir açılım sunmak adına, şu alıntıları eklemek istiyorum:

Yargıtay 11. HD'nin eski başkanlarından İsmail Doğanay (İsmail Doğanay, TTK Şerhi,1. Cilt. 4. Bası (Beta Yayınları) sh. 195) de aynen şu şekilde bir açıklama getirmektedir:

" Türk Ticaret Kanununun 20.nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüne nazaran; her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde, basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Bu hükmün konulmasındaki gaye; bir tacirin, ticari borçlarının ödenmesinde göstermesi gereken ihtimam derecesini, tayin keyfiyetidir. "Basiretli bir iş adamı gibi hareket etme" kıstasının tatbik edilebilmesi için, tacir için, sözleşmeden veya kanundan doğan bir borcun mevcudiyeti gerekir...."

Diğer yandan adı geçen yazar, aynı kitabın devam eden 198. sayfasında da ise aynen: ""Basiretli İş adamı gibi hareket etme" ölçü ve kıstası mutlak olmayıp, sözleşmenin ve ticari işin vasıf ve mahiyetine göre değerlendirmek gerekir." demektedir.

Benim kişisel düşünceme göre de basiretli iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğü, özü itibariyle bir borçtur ve bu borç da borçlu tacirler için geçerlidir. Sözleşmeden doğan bütün edimlerini ifa eden alacaklının, borçlu karşısında "basiretli iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğü" altına sokularak, borçluya avantaj sağlanması için bir sebep de yoktur. "Borçlu, her kusurundan sorumludur."
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
davanın bir kısmından feragat ederken gayri iradi olarak yanlış beyanda bulunmak Av. Caner Arıcı Meslektaşların Soruları 1 30-09-2009 16:25
Keşide yeri ? avukat-21 Meslektaşların Soruları 13 08-09-2009 15:31
eş hakkında suç duyurusunda bulunmak boşanma sebebi midir? idiltez Meslektaşların Soruları 3 20-05-2009 16:01
Senet Üzerine Borçlunun Bilerek Soyadını Yanlış Yazması myilmaz Meslektaşların Soruları 9 17-03-2009 19:02
keşide yeri istanbul olan bir çekin ihtiyati haczi için hangi merciler yetkilidir nobel81 Meslektaşların Soruları 4 15-01-2008 00:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,20712590 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.