Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

TCK 129 md Yargıtay kararı arıyorum

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-11-2012, 13:26   #1
tuncaytarkin

 
Varsayılan TCK 129 md Yargıtay kararı arıyorum

Sayın meslektaşlarım TCK 129 maddeye dayalı polisin ile şahısın karşılıklı hakaretini içeren olaya binaen verilen yargıtay kararı arıyorum. Burada polis yerine herhangi bir kurum memuru da olabilir. Maksatım bu maddeye uygun karşılıklı haretin oluştuğu ve ceza verilmeye yer oladığına uygun bir karar.
Şimdiden ilğinizden dolayı teşekkür ederim.
Old 04-11-2012, 10:09   #2
Semender33

 
Varsayılan

Y4CD
Esas : 2011/908
Karar : 2011/4383
Tarih : 04.04.2011
GÖREVİ YAPTIRMAMAK İÇİN DİRENME
HASTANEYE KELEPÇELİ GÖTÜRÜLMEK İSTENİLEN SANIĞIN DİRENMESİ
TEHDİT ( Takibi Şikayete Bağlı Suç - Sair Kötülük )
SAİR KÖTÜLÜK ( Tehdit )
LAN ( Hakaret )
CMK.253, 254, 265
TCK.106, 129
Hastaneye kelepçeli olarak götürülmek istenilen sanığın eylemi;
hastaneye gitmeye zorlanamayacağı dikkate alınarak görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturmayacağı,
görevli yakınana yönelik sarfettiği sözlerin sair kötülük tehdidi niteliğinde olduğu ve TCY.nın 106/1-2.cümlesinde düzenlenen şikayete bağlı tehdit suçunu oluşturduğu,
CYY.nın 253. ve 254.maddelerinde öngörüldüğü biçimde uzlaştırma uygulaması yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden,

yerinde olmayan nitelendirme ve gerekçe ile anılan yasanın 265/1.maddesi uyarınca hükümlülük kararı verilmesi, isabetsizdir.fk
DAVA VE KARAR:
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ KARARI:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Cezaevinde hükümlü olan sanığın, kendi isteği üzerine tedavisi için enjeksiyon yapılmak üzere hastaneye götürülürken, elleri kelepçelenip görevli jandarma askerleri tarafından koluna girildiğinde, bu şekilde hastaneye gitmek istemediğini söyleyerek koluna giren askeri iteklemek ve sonrasında " niye böyle yapıyorsun biz buraya senin için geldik ” diye uyaran görevli uzman çavuş yakınana “ tabi geleceksin, bunun için maaş alıyorsun, çıktığımda seninle görüşürüz ” biçiminde sözler söyleyerek elindeki enjeksiyon torbasını atıp hastaneye gitmek istememesinden ibaret eyleminin,

sanığın hastaneye gitmeye zorlanamayacağı dikkate alınarak görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturmayacağı, görevli yakınana yönelik sarfettiği sözlerin sair kötülük tehdidi niteliğinde olduğu ve TCY.nın 106/1-2.cümlesinde düzenlenen şikayete bağlı tehdit suçunu oluşturduğu,

CYY.nın 253. ve 254.maddelerinde öngörüldüğü biçimde uzlaştırma uygulaması yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yerinde olmayan nitelendirme ve gerekçe ile anılan yasanın 265/1.maddesi uyarınca hükümlülük kararı verilmesi,

2- Sanığın ellerine takılan kelepçenin sıktığını söyleyerek gevşetilmesini istediğinde, görevli askerin “sen ne diyorsun lan” diye karşılık verdiğini savunması karşısında, sanık lehine TCY.nın 129.maddesinin uygulanma olanağı tartışılmadan, yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması,
SONUÇ: Yasaya aykırı ve sanık Doğukan Arslan`ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKÜMLERİN ( BOZULMASINA ), yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine ( GÖNDERİLMESİNE ), oybirliğiyle karar verildi.
Old 04-11-2012, 10:09   #3
Semender33

 
Varsayılan

Y4CD
Esas : 2010/22676
Karar : 2011/816
Tarih : 02.02.2011
TEKERRÜR ( Sebebinin Hükümde Açıkca Belirtilmemesi - Adli Para Cezası )
ADLİ PARA CEZASI ( Tekerrür Yönünden )
HAKARET ( Mağdurun Haksız Hareketleri )
MAĞDURUN HAKSIZ DAVRANIŞLARI ( Hakaret Suçu Yönünden )
5275 Sa.Ka.108
TCK.29, 53, 58, 86, 106, 125, 129
1412 Sa.Ka.305
Sanığın adlî sicil kaydında yer alan hangi sabıkası sebebiyle tekerrür koşullarının oluştuğunun ve dolayısıyla mükerrirlere özgü infaz rejimine tabi tutulmasına karar verildiğinin, hükümde gösterilmemesi;

Tekerrür uygulamasına esas alındığı anlaşılan, ilamda sanık hakkında 5237 sayılı TCY.nın 86/2, 3-e madde ve fıkraları uyarınca hükmedilen ve 20.5.2008 tarihinde yerine getirilen 1.500YTL adli para cezasının 1412 sayılı CYY`nın 305/1. maddesi gereği kesin olması ve aynı maddenin son fıkrası uyarınca da tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi;

Sanığın, katılanın haksız hereket olduğu mahkemece de kabul edilen, davranışları karşısında;
hakaret suçu yönünden özel olarak düzenlenmiş bulunan TCY.nın 129/2. maddesinde yazılı hükmün uygulanması gerekirken, genel nitelikli tahrik hükmünün uygulanması; usul ve kanuna aykırıdır.fk
DAVA VE KARAR:
Hakaret ve tehdit suçlarından sanık Erdem Erbaş`ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 125/3-a-4, 29 (2 defa), 106/1-ikinci cümle maddeleri uyarınca 10 ay 15 gün hapis, 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun`un 53/la-b-c-d-c. maddesindeki haklardan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına, sanığın mükerrir olması sebebiyle cezanın 58/6. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine dair ...Sulh Ceza Mahkemesinin 24/09/2009 tarihli ve 2009/7 esas, 2009/203 sayılı kararının
Adalet Bakanlığınca 11/07/2010 gün ve 46140 sayılı yazı ile yasa yararına bozulmasının istenmesi üzerine

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.08.2010 gün ve 180450 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Daireye gönderilmekle incelendi:

Tebliğnamede
“ 1-5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun`un 108/1-c maddesinde,
tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan süreli hapis cezasının dörtte üçünün infaz kurumunda iyi hâili olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabileceği ve ancak aynı maddenin 2. fıkrasına göre, tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamayacağına dair hükümler içerdiği nazara alındığında,

sanığın adlî sicil kaydında yer alan hangi sabıkası sebebiyle tekerrür koşullarının oluştuğunun ve dolayısıyla mükerrirlere özgü infaz rejimine tabi tutulmasına karar verildiğinin hükümde gösterilmediği gibi, adlî sicil kaydında yer alan ...2. Sulh Ceza Mahkemesinin 08/11/2007 tarihli ve 2007/128-603 sayılı kararına konu 1.500,00 yeni Türk lirası adlî para cezasının, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu 305/1-son. maddesi uyarınca kesin olması karşısında, sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesinde,

2-Sanık hakkında 5237 sayılı Kanun`un 53. maddesinin 1. fıkrasının a, b, d ve e bentlerinde belirtilen haklarından mahkûm olduğu hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar, c bendindeki haklarından ise, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca koşullu salıverilmesine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesinde,

3-Sanık hakkında hakaret suçundan tayin edilen cezadan özel tahrik hükmü olan 5237 sayılı Kanun`un 129/1. maddesi yerine genel tahrik hükmü olan 29. maddeye göre indirim yapılmasında, isabet görülmemiştir” denilmektedir.

Gereği görüşüldü;
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ KARARI:
1-Tekerrür uygulamasına esas alındığı anlaşılan ...2. Sulh Ceza Mahkemesinin 8.11.2007 tarihinde verilen ve 2007 - 128/603 esas ve karar sayılı ilamda sanık hakkında 5237 sayılı TCY.nın 86/2, 3-e madde ve fıkraları uyarınca hükmedilen ve 20.5.2008 tarihinde yerine getirilen 1.500YTL adli para cezasının 1412 sayılı CYY`nın 305/1. maddesi gereği kesin olması ve aynı maddenin sın fıkrası uyarınca da tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,

2- 5237 sayılı TCY.nın 53/2-3. madde ve fıkraları uyarınca, aynı maddenin 1.fıkrasının a, b. d. e. bentlerindeki hak yoksunluklarının hapis cezasının infazı tamamlanıncaya. (e) bendindeki hak yoksunluğunun ise koşullu salıverilmesine kadar uygulanacağı gözetilmeden, tümü yönünden infaz tamamlanıncaya kadar yoksunluk kararı verilmesi,

3- Sanığın aşamalarda, yeşilkart başvurusu nedeniyle emniyet müdürlüğüne geldiklerini, alt kattan işlemin ikinci katta yapıldığını söylemeleri nedeniyle yukarı çıktıklarında, katılanın ameliyatlı kolundan tutup merdivenden aşağıya doğru iteklediğini ve bu sırada canının acıması nedeniyle sinirlenerek "şerefsiz" demiş olabileceğini savunması ve gerekçeli kararda kanıtlar değerlendirilerek katılanın bu davranışının mahkemece de haksız hareket olarak kabul edildiğinin anlaşılması karşısında, hakaret suçu yönünden özel olarak düzenlenmiş bulunan TCY.nın 129/2. maddesinde yazılı hükmün uygulanması gerekirken, genel nitelikli tahrik hükmünün uygulanması.
SONUÇ: Yasaya aykırı görüldüğünden. 5271 sayılı CYY nın 309/4-d maddesi uyarınca ...Sulh Ceza Mahkemesinin ve 24.9.2009 tarihli 2009/7 esas 2009/203 sayılı kararının YASA YARARINA ( BOZULMASINA ),

1-Hakaret suçunun; katılanın, sanığın kolundan tutarak alt kata indirmek amacıyla iteklemesi biçimindeki ve kasten yaralama niteliğindeki haksız hareketine tepki olarak işlendiğinin anlaşılması nedeniyle TCY.nın 129/2. maddesi ve CYY nın 223/4. maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına.

2- Tehdit suçuyla ilgili olarak;

a) Bozulan kararın hüküm fıkrasında TCY nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin olarak yer alan B-5 numaralı bentteki kısmın hüküm fıkrasından çıkartılmasına.

b) Hüküm fıkrasında TCY nın 53/1. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın; " TCY.nın 53/1. maddesinde yazılı haklarından yoksun bırakılmasına ve 53/2-3. madde ve fıkraları uyarınca, aynı maddenin 1. fıkrasının a, b, d. e, bentlerindeki hak yoksunluklarının hapis cezasının infazı tamamlanıncaya. (c) bendindeki hak yoksunluğunun ise koşullu salıverilmesine kadar uygulanmasına " şeklinde düzeltilmesine, bozulan karardaki tehdit suçuyla ilgili öbür hususların olduğu gibi bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Y4CD 02.02.2011 E.2010/22676 - K.2011/816
Old 04-11-2012, 10:10   #4
Semender33

 
Varsayılan

Y4CD
Esas : 2008/22281
Karar : 2011/639
Tarih : 31.01.2011
HAKARET ( Haksız bir Fiile Karşı )
HÜKÜMDE ÇELİŞKİ
TCK.125, 129
Sanığın, hakaret eylemini haksız bir fiile tepki olarak gerçekleştirdiğinin kabul edilmesi karşısında, doğrudan ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.

Önce TCY.nın 125/3-a maddesine göre hapis cezası verildikten sonra, ceza verilmesine yer olmadığına karar verilerek çelişkili hüküm kurulması, isabetsizdir.fk
DAVA VE KARAR:
---
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ KARARI:
Ancak;

Sanığın hakaret eylemini haksız bir fiile tepki olarak gerçekleştirdiğinin kabul edilmesi karşısında, TCY.nın 129/1. maddesi uyarınca doğrudan ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken önce TCY.nın 125/3-a maddesine göre hapis cezası verildikten sonra ceza verilmesine yer olmadığına karar verilerek çelişkili hüküm kurulması,
SONUÇ: Yasaya aykırı ve katılan Osman Kayalı vekilinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN ( BOZULMASINA ), yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine ( GÖNDERİLMESİNE ), oybirliğiyle karar verildi.
Y4CD 31.01.2011 E.2008/22281 - K.2011/639
____________ oOo ____________
Old 04-11-2012, 10:10   #5
Semender33

 
Varsayılan

Y4CD
Esas : 2008/11831
Karar : 2010/14006
Tarih : 20.09.2010
GÖREVLİYE SÖVME ( Sivil Giyimli )
HAKSIZ TAHRİK ( Sivil Giyimli Görevliye Sövme )
5275 Sa.Ka.122
TCK.129
Sanığın, olay sırasında sivil giyimli olan yakınanların görevli polis memuru olduklarını bilmediğine ilişkin savunması, yöntemince tartışılıp reddedilmeden, görevliye sövme suçundan hüküm kurulması, isabetsizdir.fk
DAVA VE KARAR:

YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ KARARI:
1- Sanığın, olay sırasında sivil giyimli olan yakınanların görevli polis memuru olduklarını bilmediğine ilişkin savunması yöntemince tartışılıp reddedilmeden, görevliye sövme suçundan hüküm kurulması,

2- Sanık müdafiinin son ve 01.10.2004 tarihli oturumdaki haksız kışkırtma hükümlerinin uygulanması isteği hakkında, olayın çıkış nedeni ve gelişmesi de değerlendirilerek bir karar verilmemesi,

3- 5275 sayılı Yasada, ödenmeyen para cezalarına ilişkin olarak gecikme zammının öngörülmemesi ve bu Yasanın 122. maddesi ile de 647 sayılı Yasanın yürürlükten kaldırılmış olmasına karşın, gecikme zammına hükmedilmesi,
SONUÇ: Yasaya aykırı ve sanık Mustafa H... müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN ( BOZULMASINA ), yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine ( GÖNDERİLMESİNE ), oybirliğiyle karar verildi.
Y4CD 20.09.2010 E.2008/11831 - K.2010/14006
____________ oOo ____________
Old 04-11-2012, 10:11   #6
Semender33

 
Varsayılan

Y4CD
Esas : 2008/6159
Karar : 2009/19885
Tarih : 07.12.2009
HAKSIZ FİİL NEDENİYLE VEYA KARŞILIKLI HAKARET
HAKARET SUÇ
CEZA VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA DAİR KARAR
CMK.223
TCK.125, 129, 192
765 Sa.Ka.482, 485
Hakaret suçunda, kurulacak ceza verilmesine yer olmadığı hükmünün, 765 sayılı TCY.nın 482/3.maddesiyle verilecek cezanın iskat edilmesinden daha lehe olduğunun gözetilmemesi yasaya aykırıdır.
DAVA VE KARAR:
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ KARARI:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Hakaret suçunda, 5237 sayılı TCY.nın 129/3 ve 5271 sayılı CYY.nın 223/4-c maddeleri uyarınca kurulacak ceza verilmesine yer olmadığı hükmünün, 765 sayılı TCY.nın 482/3.maddesiyle verilecek cezanın aynı Yasanın 485/2.maddesi gereğince iskat edilmesinden daha lehe olduğunun gözetilmemesi,
SONUÇ: Yasaya aykırı ve sanık müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden ( HÜKMÜN BOZULMASINA ), yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine ( GÖNDERİLMESİNE ), oybirliğiyle karar verildi.
Y4CD 07.12.2009 E.2008/6159 - K.2009/19885
____________ oOo ____________
Old 04-11-2012, 10:11   #7
Semender33

 
Varsayılan

Y4CD
Esas : 2007/12479
Karar : 2008/16567
Tarih : 16.07.2008
SÖVME
HAKARET SUÇU ( Kamu Görevlisine )
KAMU GÖREVLİSİNE ALENİ YERDE HAKARET ETMEK
TCK.61, 125, 129
Sanığın hakaret suçunu işlemesinden önce gerçekleştirdiği haksız davranışın varlığını saptama işinin, kanıtların tartışılarak değerlendirilmesi gerekir.Kamu görevlisine hakaret suçunun aleni yerlerden sayılan karakol binası içerisinde işlendiği oluşa uygun biçimde belirlenmesine karşın, temel cezanm, T.C.Y`nın 125/4 maddesi uyannca arttırılması hukuka aykırıdır.
DAVA VE KARAR:
Kamu görevlisine hakaret suçundan sanığın, 5237 sayılı T. Ceza Yasasının 125/3-a5 62/1, 52/2 maddeleri uyarınca 500 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, ilişkin Kumluca Sulh Ceza Mahkemesince verilen 13.3.2007 gün ve 2006/567-2007/94 sayılı karann Adalet Bakanlığınca, 08.10.2007 gün ve 50577 sayılı yazı ile yasa yararına bozulmasının istenilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 31.10.2007 gün ve 219653 sayılı tebliğnamesiyle Daireye gönderilen dava dosyası incelendi.

Tebliğnamede `1 ) Sanığın, `sen asker olmuşsun ancak adam olamamışsın` şeklindeki sözleri evde kalan diğer çocuğunu da yanına almak istemesine rağmen buna izin vermemeleri ve karakol komutanının kendisini yalancılıkla suçlaması nedeniyle söylediğini savunması karşısında, sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 129/1. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmamasmda,
2 ) Eylemin karakol içinde ve tanıklar huzurunda gerçekleştirilmiş olmasına göre alenen işlenmiş olması nedeniyle Türk Ceza Kanunu`nun 125/4. maddesinin uygulanmamasında,
3 ) Türk Ceza Kanunu`nun 125/3. maddesinde cezanın alt sınırının 1 yıldan az olmayacağı öngörülmesine rağmen yazılı şekilde eksik ceza tayin edilmesinde, isabet görülmemiştir.`denilmektedir.
Gereği görüşüldü:
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ KARARI:
5237 sayılı T. Ceza Yasasının 61. maddesine 5560 sayılı Yasa ile eklenen 9. fıkrasında `Adli para cezasının seçimlik ceza olarak öngörüldüğü suçlarda bu cezaya ilişkin gün biriminin alt sınırı, o suç tanımındaki hapis cezasının alt sınırından az; üst sınırı da, hapis cezasının üst sınırından fazla olamaz. Aynı Yasanın 125. maddesinin 3. fıkrasında `Hakaret suçunun; a ) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, b ) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı, c ) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, işlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.` Anılan Yasa maddesinin 4. fıkrasında `Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.` T.C.Y.`nın 129. maddesinin 1. fıkrasında ise `Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.` hükümleri yer almaktadır.

İncelenen dosyada, mahkemece, katılanın haksız davranışının varlığı ve T.C.Y.`nın 129/1 maddesinin uygulama olanağının tartışılmadığı, temel cezanın anılan Yasanın 61/9 maddesi hükmü dikkate alınmadan belirlendiği ve kamu görevlisine hakaret suçu aleni yerlerden sayılan karakolda işlenmesine karşın hükmolunan temel cezanın, T.C.Y.`nın 125/4 maddesi uyarınca artırılmadığı anlaşılmaktadır. Yasa yararına bozma nedenlerinin ayrı ayrı irdelenmesi gerekmektedir.

1 ) Katılanın, sanığın hakaret suçunu işlemesinden önce gerçekleştirdiği haksız davranışın varlığını saptama işinin, kanıtların tartışılarak değerlendirilmesini gerektiren bir husus olduğu ve delil takdirine dayalı konuların olağanüstü bir yasa yolu olarak düzenlenen kanun yararına bozma incelemesinde ele alınamayacağı açıktır.

2 ) Temel adli para cezasının belirlenmesi sırasında, 5237 sayılı T.C.Y.`nın 61/9 maddesi hükmünün dikkate alınmamasının, suçun, 5560 sayılı Yasayla T.C.Y.`nın 61. maddesine eklenen 9. fıkra hükmünün yürürlük tarihinden önce işlenmesi nedeniyle hukuka aykırı bulunmadığı ve bu uygulamanın anılan Yasanın 7/2 maddesi hükmüyle de uyumlu olduğu görülmektedir.

3 ) Kamu görevlisine hakaret suçunun aleni yerlerden sayılan karakol binası içerisinde işlendiği oluşa uygun biçimde belirlenmesine karşın, temel cezanm, T.C.Y`nın 125/4 maddesi uyannca arttırılması hukuka aykırıdır.
SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki, T.C.Y.`nın 129/1 maddesinin uygulama olanağının tartışılmaması ve temel cezanın alt sınırının 1 yıldan az olamayacağına ilişkin düşünce yerinde görülmediğinden, Adalet Bakanlığının ( 1 ) ve ( 3 ) numaralı yasa yararına bozma isteklerinin REDDİNE, ancak suçun aleni yerlerden sayılan karakolda işlenmesi nedeniyle hükmolunan temel cezanın T.CY.`nın 125/4 maddesi gereğince artırılması gerektiğine dair düşünce, yerinde görüldüğünden, kamu görevlisine hakaret suçundan sanık Zeynep Ozaltın hakkında, Kumluca Sulh Ceza Mahkemesince verilen 13.3.2007 tarih ve 2006/567-2007/94 sayılı kararın, 5271 sayılı Ceza Yargılama Yasasının 309. maddesi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak üzere ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
Y4CD 16.07.2008 E.2007/12479 - K.2008/16567
____________ oOo ____________
Old 04-11-2012, 10:12   #8
Semender33

 
Varsayılan

Y4CD
Esas : 2008/7117
Karar : 2008/12163
Tarih : 04.06.2008
TANIĞIN HAKLARI
GÖREVLİYE DİRENME
GÖREVLİYE SÖVME
HAKSIZ TAHRİK
POLİSİN ZOR KULLANMA YETKİSİNİ KULLANIRKEN SINIRI AŞIP AŞMADIĞI
HAKARET SUÇU
CMK.53, 232
TCK.29, 53, 58, 61, 125, 129, 265
Tanıklara dinlenmeden önce gerçeği söylemesinin önemi, aksi halde yalan tanıklık suçundan cezalandırılacağı ve duruşmada hakimin izni olmadan mahkeme salonunu terk edemeyeceği hatırlatılmalıdır. Polis olan yakınanların görevlerini yaparken sanıklara karşı zor kullanma yetkilerinin sınırını aşıp aşmadıklarının değerlendirilmesi ve sınırın aşıldığının kabulü halinde, görevliye direnme eyleminde TCY`nin 29, görevliye hakaret eyleminde ise 129. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmalıdır.
DAVA VE KARAR:
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ KARARI:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede sanık Bilal hakkında TCY`nin 58/7. madde ve fıkrası uyarınca cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağının belirtilmemesi karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni sayılmamış ve başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-a ) CMY`nin 53. maddesi uyarınca tanıklara, dinlenmeden önce gerçeği söylemesinin önemi, gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı ve duruşmada mahkeme başkanı veya hakimin izni olmadan mahkeme salonunu terk edemeyeceği hususlarının hatırlatılmaması,

b ) Sanık Bilal hakkındaki hapis cezası silah nedeniyle artırılırken ilgili yasa maddesi gösterilmeyerek CMY`nin 232/6. madde ve fıkrasına uyulmaması,

2 )Kabule göre;

a ) Sanıkların savunmaları ve bu doğrultudaki sanık Ömer`e ilişkin hekim raporu karşısında, polis olan yakınanların görevlerini yaparlarken sanıklara karşı zor kullanma yetkilerinin sınırını aşıp aşmadıklarının değerlendirilmesi ve sınırın aşıldığının kabulü halinde, görevliye direnme eyleminde TCY`nin 29., görevliye hakaret eyleminde anılan Yasa`nın 129. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması,

b ) Sanık Ömer hakkında hakaret suçundan hükmedilen 1 yıl 6 ay hapis cezası TCY`nin 125/4. madde ve fıkrası uyannca aleniyet nedeniyle 1/6 yerine, 1/4 oranında artırılarak fazla ceza verilmesi,

c ) Sanık Bilal hakkında TCY`nin 58. maddesi uyarınca tekerrüre esas alınan eski hükümlülüğündeki ceza miktar ve türünün belirtilmemesi,

d ) Sanık Ömer`e hakaret suçundan gün olarak verilen hapis cezasının TCY`nin 61. maddesi uyarınca aya çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

e ) TCY`nin 53. maddesinin 1. fıkrasının a, b, d, e bentlerindeki hak yoksunluklarının infazın tamamlanmasına kadar süreceğinin düşünülmemesi,
SONUÇ: Yasaya aykırı ve sanıklar Ömer ve Bilal`ın temyiz nedenleri İle tebliğnamedeki düşünce kısmen yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN ( BOZULMASINA ), 5320 sayılı Yasa`nın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUY`nın 325. maddesi uyarınca bozmadan hükmü temyiz etmeyen sanık Ugur`un da yararlandırılmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine ( GÖNDERİLMESİNE ), oybirjiğiyle karar verildi.
Y4CD 04.06.2008 E.2008/7117 - K.2008/12163
____________ oOo ____________
Old 04-11-2012, 10:12   #9
Semender33

 
Varsayılan

Y2CD
Esas : 2006/8350
Karar : 2006/19455
Tarih : 04.12.2006
KASTEN YARALAMAK VE HAKARET SUÇU
TCK.125, 129
1412 Sa.Ka.321
5237 sayılı TCK`nın 129. maddesi uyarınca hakaret suçunun haksız fiile tepki olarak işlendiğinin kabul edilmesi halinde doğrudan ceza vermekten vazgeçilmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek sanığa adli para cezası tayin edildikten sonra yazılı şekilde hüküm tesisi,bozmayı gerektirmiştir.
DAVA VE KARAR:
Kasten yaralama ve hakaret suçundan sanık C...`nin yapılan yargılaması sonucunda; kasten yaralama suçundan Mahkumiyetine ve hakaret suçundan ceza verilmesine yer olmadığına dair ( ANTALYA ) 2. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 22.12.2005 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından istenmekle ve dosya C. Başsavcılığının 20.9.2006 tarihli tebliğnamesiyle dairemize gelmekle yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü:
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ KARARI:
I- Sanık hakkında müessir fiil suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;
Müessir fiil suçundan hükmolunan cezanın miktar ve türüne göre hükmün; 21.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 Sayılı Kanunun 3-B maddesiyle değişik 1412 Sayılı CMUK`nın 305/1. maddesi gereğince hüküm tarihine göre temyizi mümkün olmadığından sanığın temyiz isteğinin aynı kanunun 317. maddesi gereğince REDDİNE,

II- Hükmün niteliği itibariyle temyizi kabil olduğu belirlenmekle;
Sanık hakkında hakaret suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda eyleminin 5237 sayılı TCK`nın 125/1-4 ve 52. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ve aynı kanunun 129/1-3 ve CMK`nın 223/4-c. maddesi uyarınca sanığa ceza verilmesine yer olmadığına dair kurulan hükmün sanık tarafından temyizi üzerine yapılan incelemesinde;
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun oluşan kanaat ve takdirine göre sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;
5237 sayılı TCK`nın 129. maddesi uyarınca hakaret suçunun haksız fiile tepki olarak işlendiğinin kabul edilmesi halinde doğrudan ceza vermekten vazgeçilmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek sanığa adli para cezası tayin edildikten sonra yazılı şekilde hüküm tesisi,
SONUÇ: Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi gereğince
( BOZULMASINA), ancak bu aykırılığın aynı Kanunun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;

Sanığa 5237 sayılı TCK`nın 125/1-4 ve 52. maddeleri uyarınca 116 YTL adli para cezası verilmesine ilişkin kısmın hükümden çıkartılmasına ve ceza vermekten vazgeçilmesine karar verilmek suretiyle,

Sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün (DÜZELTİLEREK ONANMASINA), oybirliğiyle karar verildi.
Y2CD 04.12.2006 E.2006/8350 - K.2006/19455
____________ oOo ____________
Old 04-11-2012, 10:13   #10
Semender33

 
Varsayılan

Y2CD
Esas : 2006/6790
Karar : 2006/18664
Tarih : 20.11.2006
SÖVME
ŞAHSİ DAVA
HAKARET SUÇUNUN HAKSIZ FİİLE TEPKİ OLARAK İŞLENMESİ
TCK.52, 61, 125, 129
5237 sayılı TCK`nın 129/1. maddesi uyarınca hakaret suçunun haksız fiile tepki olarak işlendiğinin kabul edilmesi halinde doğrudan ceza vermekten vazgeçilmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek sanığa adli para cezası tayin edildikten sonra yazılı şekilde hüküm tesisi,
DAVA VE KARAR:
Sövme suçundan sanık N...`nin yapılan yargılaması sonucunda; ceza vermekten vazgeçilmesine dair ( İSTANBUL ) 2. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 15.11.2005 tarihli hükmün Yargıtay`ca incelenmesi müdahil vekili tarafından istenmekle ve dosya C. Başsavcılığının 4.7.2006 tarihli tebliğnamesiyle dairemize gelmekle yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü:
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ KARARI:
Hükmün niteliği itibariyle temyizi kabil olduğu belirlenmekle;

Sanık hakkında sövme suçundan açılan şahsi davaya yargılama sırasında kamu davası olarak devam edilmesine karar verilerek yargılama sonucunda eyleminin 5237 sayılı TCK`nın 125/1, 61 ve 52. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ve aynı Kanunun 129. maddesi uyarınca sanığa ceza vermekten vazgeçilmesine dair kurulan hükmün müdahil vekili tarafından temyizi üzerine yapılan incelemesinde;

Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun oluşan kanaat ve takdirine göre sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;
5237 sayılı TCK`nın 129/1. maddesi uyarınca hakaret suçunun haksız fiile tepki olarak işlendiğinin kabul edilmesi halinde doğrudan ceza vermekten vazgeçilmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek sanığa adli para cezası tayin edildikten sonra yazılı şekilde hüküm tesisi,
SONUÇ: Bozmayı gerektirmiş, müdahil vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi gereğince (BOZULMASINA),
Ancak bu aykırılığın aynı Kanunun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;
Sanığa 5237 sayılı TCK`nın 125/1, 61 ve 52. maddeleri uyarınca 100 YTL adli para cezası verilmesine ilişkin kısmın hükümden çıkartılmasına karar verilmek suretiyle,
Sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün ( DÜZELTİLEREK ONANMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
Y2CD 20.11.2006 E.2006/6790 - K.2006/18664
____________ oOo ____________
Old 04-11-2012, 10:13   #11
Semender33

 
Varsayılan

Esas : 2011/71
Karar : 2012/90
Karar Günü : 31.05.2012
Resmi Gazete Tarihi : 23.10.2012
Resmi Gazete Sayısı : 28450
ASKERİ CEZA KANUNU - HAKARET SUÇU - ÜSTE HAKARET - ASTA HAKARET
ASKER VE SİVİL KİŞİLERİN FARKLI KURALLARA TABİ TUTULMASI - HAKARET SUÇU
TCK.125, 129
1632 Sa.Ka.85
Hakaret suçu bakımından sivil asker ayrımı yanında asker kişiler açısından da ast ve üst ayrımı yaparak asta hakaret ve üste hakaret eylemlerini farklı kurallara bağlamış ve itiraz konusu kuralla üste hakaret eylemi için Askeri Ceza Kanunu’nda düzenleme yapmıştır. Bu anlamda farklı hukukî statü içinde bulunan ast ve üst olarak sınıflandırılan asker kişiler ile sivil kişilerin farklı kurallara tâbi tutulmasında eşitlik ilkesine aykırılıktan bahsedilemez.
DAVA VE KARAR:
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava Eğitim Komutanlığı Askeri Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU : 22.5.1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 85. maddesinin Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

I- OLAY

Sanığın, üste hakaret suçundan yargılandığı kamu davasında, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasını ciddi bulan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ

Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

“I- İDDİA, MÜTALAA VE YARGILAMA AŞAMALARI :

Ege Ordusu Komutanlığı Disiplin Mahkemesinin 11.03.2011 gün ve 2011/504-8 evrak-karar numaralı görevsizlik kararında sanık Ulş.Kd.Üçvş. …’ın 13.10.2010 tarihinde üstü olan Ulş.Yzb. …’ın kendisine ettiği küfürlere karşılık olarak “Sensin” demek suretiyle üste hakaret suçunu işlediği belirtilerek dava dosyası Askeri Mahkememize gönderilmiştir. Sanık müdafii … As.C.K.’nun 85’inci maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu iddia etmiştir. Askeri Savcı yazılı mütalaasında As.C.K.’nun 85’inci maddesinin Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirterek iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği şeklinde mütalaada bulunmuştur.

II- SORGU VE SAVUNMA

Sanık Ulş.Kd.Üçvş ... “Ben olay günü elimdeki bilgisayar çıktılarını alarak … Yzb.’nın yanına gitmiştim, …Yzb.nın orada olduğunu bilmiyordum, … Yzb. hayır ... bana ait değil dedi, o sırada … Yzb. “Bana ait, sana hesap mı vereceğim?” dedi, bende estağfurullah hesap sorma değil kime ait olduğunu öğrenmek istiyorum dedim, daha sonra … Yzb. sana hesap mı vereceğim şerefsiz dedi, bende lütfen bana hakaret etmeyin dedim, bir kaç defa daha şerefsiz sana hesap mı vereceğim dedi, bu konuşma üzerine oturduğu yerden kalkıp benim yanıma doğru geldi, ben hiç kımıldamadım, bana aniden yumruk attı, sağ yanağıma isabet etti, ancak tam vuramadı, sıyırdı geçti, daha sonra karnıma yumruk attı, ben sağ tarafa doğru düştüm, … Yzb.da yanıma düştü, nasıl düştüğünü bilmiyorum, … Yzb. araya girip beyler ayıp oluyor dedi, bizi ayırdılar, beni koridordan aşağıya indirdiler, ben koridorun başında beklerken … Yzb.da merdivenlerden hızlı bir şekilde iniyordu, şerefsize bak, benden hesap soruyor diyordu, beni bahçeye çıkarttılar bu sırada … Yzb.da bahçeye geldi, 4-5 kişi daha vardı, bahçede bana kafa atmaya çalıştı, ancak vuramadı, bana ****** çocuğu diye küfür etti, ananı sinkaf ederim dedi, iki üç kez bu küfürleri tekrar etti, ben lütfen küfretmeyin dedim, ancak buna rağmen ard arda küfür edince bende “sensin” dedim, benim kendisine yönelik herhangi bir taarruzum veya teşebbüsüm olmadı, ben sakin bir kişiliğe sahibim, ettiği ağır küfürler sonucunda sensin dedim, ancak kendisine vurmak için hiçbir hareketim olmadı.” şeklinde savunma yapmıştır.

Sanık Müdafii … 6 sayfadan ibaret yazılı dilekçesinde As.C.K.’nun 85’inci maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu beyan etmiştir.

III- İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:

Gaziemir Ulş.Per.Okl. ve Eğt.Mrk.K.lığı Alaşehir 2’nci Ulş.Eğt.Tb.K.lığı emrinde görevli Ulş.Yzb ... ile Bçvş. …’ın birbirleriyle tartıştıkları ve sonuçta ... hakkında asta müessir fiil ve silahlı tehdit suçlarından, ... hakkında ise üste hakaret ve üste fiilen taarruz suçlarından Askeri Mahkememizde dava açıldığı anlaşılmıştır.

Tartışma sırasında sanık Yzb. …’ın diğer sanık …’a “Şerefsiz, o. çocuğu” şeklinde hakaret ettiği iddia edilmiştir. Bunun üzerine ...’ın da Yzb. …’a “Sensin” diyerek üste hakaret suçunu işlediği iddia edilmiştir.

Üste hakaret suçu As.C.K.’nun 85’inci maddesinde aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.

“Amir ve mafevkine hakaret edenlerin cezaları”

Madde 85-1. Bir amire veya üste hakaret eden üç aydan bir seneye kadar hapis cezası ile, hakaret hizmet esnasında yahut hizmete mütaallik bir muameleden dolayı vuku bulursa altı aydan üç seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

2. Hakaret bir maddei mahsusa tayini ile vukua gelmiş ise altı aydan beş seneye kadar hapsolunur.

3. Hakaret umuma teşhir olunmuş yazı, resim veya sair neşir vasıtalariyle veya resmi makamlara verilipte üzerine muamele cereyan etmiş evrak ile yapılmış ise bir seneden beş seneye kadar hapsolunur.

As.C.K.’nun 92’nci maddesinde tahrik suretiyle madunun yaptığı suçlar hakkındaki cezaların nasıl indirileceği belirtilmiş ve TCK’daki haksız tahrik hükmüne atıf yapılmıştır.

Hakaret suçu 5237 sayılı TCK’nun 125’inci maddesinde düzenlenmiştir.

TCK’nun 129’uncu maddesinde “haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret” aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.

“Haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret”

Madde 129- (1) Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

(2) Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.

(3) Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

As.C.K.’nun 85’inci maddesinde cezanın üst sınırı 1’inci fıkrasında 3 yıl, 2 ve 3’üncü fıkralarında ise 5 yıl olarak düzenlenmiştir.

TCK’nun 125’inci maddesinde ise cezanın üst sınırı 2 yıl olarak belirtilmiştir. Maddenin fıkralarında alt sınır ve artırımla ilgili düzenlemeler yapılmıştır.

As.C.K.’na göre ve TCK’na göre hakaretin tanımında herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Hakaret bir kimsenin namusuna, şöhretine, vakar ve haysiyetine yönelik haksız söz ve davranışlardır. Ancak sonuçları itibariyle aralarında oldukça fazla fark bulunmaktadır.

As.C.K.’nun 85’inci maddesine göre üst ve amirine hakaret eden bir kişi hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Cezanın paraya çevrilmesine, ertelenmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına imkan yoktur. Haksız tahrik hükümleri azami oranda uygulansa dahi sonuçta infaz edilecek bir miktar ceza kalmaktadır. Bu şekilde üstüne hakaret eden bir kişi asgari 12 gün hapis cezası çekmek zorundadır. Çekilen hapis cezası sonucunda üstüne hakaret eden kişinin özlük haklarında da aleyhine gelişmeler (Bir yıl geç terfi etmek) meydana gelmektedir.

TCK’na göre yargılanan bir kişi ise TCK’nun 129’uncu maddesindeki şartların varlığı halinde ceza almayabilmektedir.

Hukuk devleti ilkesi ve eşitlik kavramı Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında ayrıntılarıyla incelenmiş ve belirtilmiştir.

01.06.2005 tarihinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu kanunlar ile ilga edilen 765 sayılı Türk Ceza Kanununa ve 647 Sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanuna göre oldukça farklı değişiklikler getirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ceza siyaseti ve infaz rejimi değişmiştir. Daha önce mevzuatta olmayan etkin pişmanlık, uzlaşma ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi uygulamalar getirilmiştir.

Yasa koyucu Ceza Hukukuna ilişkin düzenlemelerde yetkisini kullanırken kuşkusuz, Anayasaya ve Ceza Hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla hangi eylemlerin suç sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü, cezayı ağırlaştırıcı veya hafifleştirici tutum ve davranışların neler olacağı, hangi cezaların para cezasına çevrilebileceği veya tecil edilebileceği gibi konularda takdir yetkisine sahiptir. Ancak Anayasanın 2’nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu uygulamakla yükümlü devlet anlayışını yansıttığından... suçla ceza arasında akla uygun, kabul edilebilir, amaçla uyumlu bir orantının sağlanması hukuk devleti olmanın gereğidir.(Anayasa Mahkemesinin 21.01.2004 gün ve 2002/166 esas, 2004/3 sayılı kararı)

5237 sayılı TCK’nun 3’üncü maddesinde “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.

“Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi”

Madde 3- (1) Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.

(2) Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz.

5237 sayılı TCK’nun 5’inci maddesi “Bu kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Askeri Mahkememizde görülmekte olan dava konusu olayda olduğu gibi bir üst veya amir astına hakaret ettiğinde üst veya amirinin bu davranışına karşılık veren ast üste hakaret suçunu işlemiş olmaktadır. Hakarete uğrayan astın şikayet hakkı her zaman bulunmaktadır. Ancak kişilerin olaylar karşısındaki tepkisi, tavrı ve sabrı farklı farklıdır. Kendisine hakaret edilen bir astın sabırla ve sükunetle cevap vermeden beklemesini düşünmek hakkaniyete uygun değildir. TCK’nun 3’üncü maddesinde kişiler arasında toplumsal konum yönünde ayrım yapılamayacağı ve hiç bir kimseye ayrıcalık tanınamayacağı belirtilmiştir. Astına hakaret eden üst ve amirler “Disiplin suçu” işlemiş olmaktadırlar. Bu suçu işleyen üst ve amirlere üstleri ceza verebileceği gibi Disiplin Mahkemesinde yargılanabilmeleri mümkündür. Ancak üste ve amire hakaret suçunu işleyen ast ise tartışmasız Askeri Mahkemede yargılanmaktadır. Aynı sözleri söyleyerek aynı suçu işleyen kişiler farklı mahkemelerde yargılanmakta olup sonuçları da son derece farklı olmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olup kanunlar önünde herkes eşittir.

Tüm bu sebepler dikkate alınarak 1632 sayılı As.C.K.nun 85’inci maddesinin tamamının Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırı olduğu değerlendirilmiş ve iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmiştir.”

III- YASA METİNLERİ

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı

22.5.1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun itiraz konusu 85. maddesi şöyledir:

“Madde 85-1. (Değişik : 22/3/2000 - 4551/21 md.)

Bir amire veya üste hakaret eden üç aydan bir seneye kadar hapis cezası ile, hakaret hizmet esnasında yahut hizmete müteallik bir muameleden dolayı vuku bulursa altı aydan üç seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

2. Hakaret bir maddei mahsusa tayini ile vukua gelmiş ise altı aydan beş seneye kadar hapsolunur.

3. Hakaret umuma teşhir olunmuş yazı, resim veya sair neşir vasıtalariyle veya resmi makamlara verilipte üzerine muamele cereyan etmiş evrak ile yapılmış ise bir seneden beş seneye kadar hapsolunur.”

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

Başvuru kararında, Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine dayanılmıştır.

IV- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN’ın katılımlarıyla yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle davada uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.

Anayasa’nın 152. maddesi ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, ilgili kural ya da kuralların iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya yetkilidir. Ancak bu hükümler uyarınca, bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesi için, yöntemince açılmış, mahkemenin görevine giren bakmakta olduğu bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralın da bu davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise, bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikteki kanun veya kanun hükmünde kararnamelerdir.

İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 1632 sayılı Kanun’un 85. maddesinin tamamının iptalini istemiştir.

İtiraz yoluna başvuran Mahkeme’de görülmekte olan davada, sanığın kendisine edilen küfürlere karşılık olarak “sensin” demek suretiyle üste hakaret suçunu işlediği ileri sürülerek, eylemine uyan 1632 sayılı Kanun’un 85. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca cezalandırılması istenmiştir.

1632 sayılı Kanun’un 85. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, üste hakaret suçunun temel şekli ve hakaretin hizmet esnasında yahut hizmete müteallik bir muameleden dolayı vuku bulması; (2) numaralı fıkrasında hakaretin bir maddei mahsusa tayini ile vukua gelmiş olması; (3) numaralı fıkrasında ise hakaretin umuma teşhir olunmuş yazı, resim veya sair neşir vasıtalariyle veya resmi makamlara verilipte üzerine muamele cereyan etmiş evrak ile yapılmış olması hali düzenlenmiştir. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme’nin önündeki davada, cezalandırılması istenilen suçun maddei mahsusa tayini ile vukua gelmiş olması ve umuma teşhir olunmuş yazı, resim veya sair neşir vasıtalariyle veya resmi makamlara verilipte üzerine muamele cereyan etmiş evrak ile yapılmış olması söz konusu olmadığından itiraz konusu kuralın (2) ve (3) numaralı fıkralarının uygulanması mümkün değildir.

Açıklanan nedenlerle;

1- 22.5.1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 85. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkralarının, itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme’nin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu fıkralara ilişkin başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

2- Dosyada eksiklik bulunmadığından, 22.5.1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 85. maddesinin (1) numaralı fıkrasının esasının incelenmesine, Serruh KALELİ, Serdar ÖZGÜLDÜR, Burhan ÜSTÜN ile Nuri NECİPOĞLU’nun karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

20.7.2011 gününde karar verilmiştir.
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI:
V- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, Anayasa Mahkemesi Raportörü Mustafa ÇAL tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Başvuru kararında, 1632 sayılı Kanun’da düzenlenen üste hakaret suçu ile 477 sayılı Kanun’da düzenlenen asta hakaret suçu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan hakaret suçu için öngörülen ceza miktarları arasında orantısızlık bulunduğu, 5237 sayılı Kanun’da karşılıklı hakaret halinde verilecek cezada indirim veya ceza verilmesinden vazgeçilmesi imkanı bulunmasına rağmen 1632 sayılı Kanun’da üste hakaret suçu bakımından bu hallerin düzenlenmediği belirtilerek itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

1632 sayılı Kanun’un 85. maddesinde sırf askeri suçlardan olan üste hakaret suçu düzenlenmiştir. Maddenin itiraz konusu (1) numaralı fıkrasında, bir amire veya üste hakaret eden sanığın üç aydan bir seneye kadar hapis cezası ile, hakaretin hizmet esnasında yahut hizmete müteallik bir muameleden dolayı vuku bulması halinde ise sanığın altı aydan üç seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı kurala bağlanmıştır.

Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.

Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.

Yasa koyucu ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde yetkisini kullanırken kuşkusuz, Anayasa’ya ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla hangi eylemlerin suç sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü, cezayı ağırlaştırıcı veya hafifletici tutum ve davranışların neler olacağı, hangi cezaların para cezasına çevrilebileceği veya ertelenebileceği gibi konularda takdir yetkisine sahiptir. Söz konusu takdir yetkisinin kullanılmasında suçun askeri suç olup olmamasının da dikkate alınacağı açıktır. Askerlik hizmetinin ulusal güvenliğin sağlanmasındaki belirleyici yeri ve ağırlığı, sivil yaşamda suç oluşturmayan ya da önemsiz görülebilecek cezaları gerektiren kimi eylemlerin suç olarak kabul edilmelerini ve ağır yaptırımlara bağlanmalarını gerekli kılabilmektedir.

İtiraz yoluna başvuran Mahkeme itiraz konusu kuralla ilgili aykırılık savında, benzer suçlar için öngörülen hükümleri karşılaştırarak ceza miktarları arasında orantısızlık bulunduğunu ve 5237 sayılı Kanun’da düzenlenen karşılıklı hakarete ilişkin hükümlerin 1632 sayılı Kanun’a göre sanık lehine olduğunu belirtmişse de sadece suçun konusunu esas alarak ve benzer suçlar için öngörülen ceza miktarlarını kıyaslayarak suç ve ceza arasında adil denge bulunup bulunmadığı konusunda bir karar vermek sorunu tek yönlü ya da eksik olarak ele almak anlamına gelir. Suç ve ceza arasında adalete uygun bir oranın bulunup bulunmadığının saptanmasında benzer bir suç için konulmuş ceza ile yapılacak bir kıyaslamanın değil, o suçun yarattığı etkinin ve sonuçlarının dikkate alınması gerekir. Yasa koyucu, benzer eylemler için değişik cezalar yanında, daha hafif bir eylem için daha ağır bir cezayı da uygun görebilir. Bu yönüyle de yasa koyucu, üste hakaret eyleminin askeri itaat ve disiplin üzerindeki etkisini ve doğuracağı tehlikeyi dikkate alarak asta hakaret eylemine oranla daha ağır bir şekilde cezalandırılmasını benimsemiştir. Dolayısıyla yasa koyucunun, takdir yetkisine dayanarak ve eylemin meydana getireceği neticeleri de dikkate alarak düzenlediği itiraz konusu kuralda hukuk devleti ilkesi ile çelişen bir yön bulunmamaktadır.

Diğer taraftan yasa koyucu, farklı hukuksal konumda olan kişileri farklı kurallara tâbi tutabilir. Asker kişiler ile sivil kişiler aynı hukuksal konumda olmadıkları gibi 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nda “ast” ve “üst” olarak tanımları yapılmış asker kişiler de aynı hukuksal konumda değildirler. Hakaret suçunun, askeri düzen ve disiplinin gereği olarak askeri hiyerarşiye dayalı bir ilişki içinde bulunan asker kişiler ile hiyerarşik ilişkinin bulunmadığı toplum yaşamında ve kişiler üzerinde farklı etki ve sonuçlarının olduğu açıktır. Yasa koyucu da bu farklı sonuçları dikkate alarak hakaret suçu bakımından sivil asker ayrımı yanında asker kişiler açısından da ast ve üst ayrımı yaparak asta hakaret ve üste hakaret eylemlerini farklı kurallara bağlamış ve itiraz konusu kuralla üste hakaret eylemi için Askeri Ceza Kanunu’nda düzenleme yapmıştır. Bu anlamda farklı hukukî statü içinde bulunan ast ve üst olarak sınıflandırılan asker kişiler ile sivil kişilerin farklı kurallara tâbi tutulmasında eşitlik ilkesine aykırılıktan bahsedilemez.

Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.

Haşim KILIÇ, Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Engin YILDIRIM ile Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamışlardır.


SONUÇ: VI-

22.5.1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 85. maddesinin (1) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve (itirazın REDDİNE), Haşim KILIÇ, Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Engin YILDIRIM ile Celal Mümtaz AKINCI’nın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, karar verildi.


Başkan
Haşim KILIÇ

Başkanvekili
Serruh KALELİ

Başkanvekili
Alparslan ALTAN


Üyeler

KARŞIOY YAZISI

İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, astına hakaret eden üst veya amirlerin eyleminin disiplin suçu olarak disiplin mahkemesinde, üst veya amirine hakaret eden astın eyleminin ise askeri suç olarak askeri mahkemede yargılanacağını, böylece aynı sözleri söyleyerek aynı suçu işleyen kişilerin farklı mahkemelerde yargılanıp, farklı sonuçların ortaya çıkacağını, bunun da Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

Öncelikle disiplin mahkemesinin bildiğimiz anlamda bir mahkeme olmadığını belirtmek gerekir. Disiplin mahkemelerinin üyelerinin hâkim sınıfından olmaması, bu mahkemelerde görev yapan subay ve astsubayların aynı zamanda normal kıta görevlerini sürdürmeleri, bu üyelerin birlik komutanı tarafından seçilmeleri, birlik komutanın aynı zamanda bu mahkemede iddianame düzenleyerek dava açması gibi hususların varlığı bu mahkemelerin bağımsız ve tarafsızlığına gölge düşürmektedir. Nitekim İrfan Bayrak-Türkiye davasında (Başvuru No: 39429/98), AİHM, bağımsızlığı ve tarafsızlığı şüpheli disiplin mahkemelerinin mahkemeden çok bir kurul niteliği taşıdığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucunu varmıştı.

Kanunlarda yapılan sınıflandırmalar veya farklılaştırmalar, kişilerin ve durumların sahip oldukları özelliklerin tümü veya bazı yönleri bakımından taşıdıkları benzerlik ve farklılıklardan türemektedir. Herhangi bir ayrımcılığa imkân tanımamak için eşitlik ilkesi, yasayla yapılan ayrım, sınıflandırma veya farklılaştırmaların ilgili konunun içeriği bakımından meşrulaştırılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu amaçla kullanılacak haklı neden veya nedenlerin anlaşılabilir, amaçla ilgili, makul ve adil olması gerekir. Önümüzdeki konuda ayrımcılığı meşrulaştıran temel neden astın üste hakareti ile üstün asta hakaretinin askeri disiplin, itaat ve hiyerarşiyi korumada aynı değerde olmadıkları görüşüdür. Bu yaklaşım, askeri disiplin ve hiyerarşiyi mutlak bir değer olarak anayasamızın ve insan haklarının en temel ilkelerinden olan ayrımcılık yasağının üstüne çıkarmaktadır. Ast ve üst olarak sınıflandırılan asker kişilerin hukuksal konumlarının aynı olmaması, eşitlik ilkesinin en temel özelliği olan ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını meşru göstermenin bir nedeni olmamalıdır.

Astın üste hakaret etmesi askeri disiplini bozan bir eylem olmakla birlikte üstün asta hakaret etmesinin de askeri disipline zarar verdiğini söyleyebiliriz. Hakarete uğrayan bir ast kendisini çaresizlik içinde hissedebilir ve motivasyonunu kaybedebilir. Sırf askeri hiyerarşi ve disiplin zarar görmesin diye aynı eylemi yapanlardan üstün daha çok, astın ise daha az korunması günümüzün insan hakları anlayışı ile bağdaşmamaktadır. Ast konumunda bulunanların insan haklarından daha az yararlanmaları demek olan bu durum kabul edilemeyeceği gibi askeri hiyerarşi ile askeri disiplin ve itaati sağlamaya yönelik düzenlemeler de Anayasa’ya ve insan haklarına aykırılık teşkil edemez.

Sonuç olarak, itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen insan haklarına saygılı demokratik hukuk devleti ilkesi ile beraber düşünüldüğünde, 10. maddesine aykırı olduğu düşüncesiyle, çoğunluk görüşüne muhalefet edilmiştir.



Başkan

Haşim KILIÇ
Üye

Engin YILDIRIM
Üye

Celal Mümtaz AKINCI






KARŞI OY GEREKÇESİ

İtiraz yoluna başvuran mahkeme, Askeri Ceza Kanunu’nun 85. maddesinin iptali için başvuruda bulunurken, ast ve üstün birbirlerine karşı hakaret suçlarını kıyaslamakta ve astın üste hakaretinin bir askeri cürüm olarak düzenlenmesine karşın, astın üste karşı hakaretinin 477 sayılı Kanun’da bir disiplin suçu şeklinde düzenlendiğini, dolayısiyle ast yönünden vahim sonuçlara yol açan bir durumun söz konusu olduğunu ileri sürmektedir. Diğer bir deyişle, itiraz başvurusu ast yönünden bir değerlendirmeye dayalı bulunmaktadır. Oysa, astın bu kabil fiilleri, 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü Ve Disiplin Suç Ve Cezaları Hakkında Kanun’un “Astına söven, hakaret eden ve kötü davrananlar” başlıklı 55. maddesinde bir disiplin suçu olarak özel şekilde düzenlenmiştir. İtiraz Mahkemesinin gerekçesinde belirtilen mahzurlar, ancak bu hükmün Anayasa Mahkemesi önüne getirilmesi halinde inceleme konusu yapılabilecektir. Bu maddeyi getirme yetkisi ise kuşkusuz bu konuda yargılama yapmayı yetkili Disiplin Mahkemesine ait bulunmaktadır. İtiraz yoluyla getirilen Askeri Ceza Kanunu’nun 85. maddesi ise astın üste karşı hakaret fiillerini, bir askeri cürüm biçiminde düzenleyen bir hüküm mesabesindedir ve bu kuralın iptali halinde, sadece astın üste karşı hakaret fiilleri suç olmaktan çıkabilir ve bu halde dahi, bir başka özel Yasa’da düzenlenen bir fiil (üstün asta hakareti) bu kararla Askeri Ceza Kanunu kapsamına alınamaz.

Açıklanan nedenlerle, itiraz yoluna başvuran mahkemenin, gerekçelendirdiği başvuruyu yapmaya yetkili olmadığı, dolayısiyle işin esasına geçilmeden başvurunun yetkisizlik nedeniyle reddi gerektiği kanısına vardığımızdan; çoğunluğun işin esasına geçilmesine dair kararına katılmıyoruz.





Başkanvekili

Serruh KALELİ
Üye

Serdar ÖZGÜLDÜR




Üye

Burhan ÜSTÜN
Üye

Nuri NECİPOĞLU




KARŞIOY GEREKÇESİ

1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 85. maddesinin itiraz konusu ilk fıkrasında “Bir amire veya üste hakaret eden üç aydan bir seneye kadar hapis cezası ile hakaret hizmet esnasında yahut hizmete müteallik bir muameleden dolayı vuku bulursa altı aydan üç seneye kadar hapsolunur” denilmektedir. Disiplin suçu niteliğindeki asta hakaret suçu ise 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanunu’nun 55. maddesinde düzenlenerek astına sövenlerin, hakaret edenlerin veya askeri usul ve kurallar ve nizamlar dışında kötü davrananların iki aya kadar oda veya göz hapsi cezası ile cezalandırılacakları öngörülmüştür. Böylece üste hakaret suçu askeri suç olarak düzenlendiği halde asta hakaret suçu disiplin suçu kapsamına alınmıştır.

Anayasa’nın 2. maddesinde yar alan hukuk devletinin, her alanda olduğu gibi ceza hukuku alanında da eşitlik ve adaleti sağlamakla yükümlü olduğu kuşkusuzdur. Bu doğrultuda, Anayasa Mahkemesi’nin bir çok kararında belirtildiği gibi, yasa koyucunun cezalandırma yetkisini kullanırken, Anayasa’nın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla, hangi eylemlerin suç sayılacağını, bunlara verilecek cezanın türünü, miktarını, oranını, artırım ve indirim nedenlerini belirleme konusunda takdir yetkisi bulunmakta ise de bu yetki kullanılırken suç ile ceza arasındaki adil dengenin korunması ve öngörülen cezanın, cezalandırmada güdülen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması insan haysiyetine aykırı ve zalimane olmaması gibi hususların dikkate alınması zorunludur. Suç ile ceza arasında bulunması gereken adil dengeyi bozan ya da kişinin Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tâbi tutulması sonucunu doğuran veya 38. maddesindeki ilkeleri gözetmeyen düzenlemeler yasa koyucunun takdir yetkisi içinde kabul edilemeyeceğinden yalnız söz konusu Anayasal ilkelere değil, hukuk devleti ilkesine de aykırılık oluşturur.

Askerlik hizmetinin, ulusal güvenliğin sağlanmasındaki yeri ve önemi, sivil yaşamda suç sayılmayan eylemlerin suç olarak kabul edilmelerini ya da hafif sayılabilecek cezaları gerektiren eylemlerin daha ağır yaptırımlara bağlanmalarını zorunlu kılabilir. Ancak, bu durumun, insan onurunu zedelemeyen adil ve hakkaniyete uygun bir ceza sisteminin uygulanması gereğini ortadan kaldıramayacağı açıktır.

Astın üste hakareti halinde, itiraz konusu kural uyarınca uygulanacak ceza, aynı suçu üstün asta karşı işlemesi durumunda verilecek ceza ile karşılaştırıldığında arada çok büyük bir fark bulunduğu, ayrıca bu cezaların uygulandığı suçların birinin askeri suç, diğerinin disiplin suçu kapsamında olması nedeniyle değişik hukuki sonuçlara yol açtığı görülmektedir. Ölçüsüzlüğü ve adaletsizliği gözardı edilemeyecek kadar belirgin olan, bu nedenle insan onuruyla da bağdaşmayan bir kuralı, askeri hizmetlerin gereğine ve özelliğine dayanarak meşrulaştırmak, kaçınılmaz olarak yasa koyucunun askeri suçlar konusundaki takdir yetkisinin denetimsizliğe varacak derecede genişletilmesine yol açar. Oysa, hukuk devletinde suç ile ceza arasındaki adil dengenin her koşulda aranması ve yasa koyucunun bu konudaki takdir yetkisinin denetlenmesi gerekir.

Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 2. ve 17. maddelerine aykırı olan itiraz konusu kuralın, iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.




Üye

Fulya KANTARCIOĞLU




KARŞIOY YAZISI

Askeri Ceza Kanunu’nun 85. maddesinin itiraz konusu birinci fıkrasında, bir amire veya üste hakaret eden asker kişinin üç aydan bir seneye kadar hapis cezası ile, hakaret hizmet esnasında yahut hizmete müteallik bir muameleden dolayı vuku bulursa altı aydan üç seneye kadar hapis cezası ile cezası ile cezalandırılması öngörülmektedir.

İtiraz eden mahkeme, bu suçun, cezası ve yargı yeri yönünden asta hakaret suçuyla karşılaştırıldığında orantısız ve gayrı adil olduğunu belirterek kuralın Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğunu öne sürmüştür.

Anayasa’nın 2. maddesinde hukuk devleti ilkesi düzenlenmiş, 17. maddesinde kişinin maddi ve manevi varlığı güvence altına alınmıştır.

Hakaret, kime yapılırsa yapılsın kişi haysiyetine yönelik haksız bir eylem olduğundan, bütün çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi, ceza kanunları ile yaptırıma bağlanmıştır. Askeri Ceza Kanunu’nda üste hakaretin ayrı bir suç olarak ihdas edilmesinin, askeri disiplini korumaya yönelik olduğu, buna karşılık asta hakaretin aynı derecede önemli görülmediği anlaşılmaktadır.

Asta ve üste karşı hakaret eylemlerine verilen cezalar ve bunlara bağlı kanuni sonuçlar bakımından itiraz eden mahkemenin başvurusunda açıklandığı üzere her iki durumda aşırı derecede farklar bulunduğu, asta hakaretin askeri disiplinin sağlanmasında elverişli ve zorunlu bir yöntem olmadığı, kişi haysiyetinin rütbe ile ölçülemeyeceği, cezada farklılığın ancak askeri disiplin gerekleriyle açıklanabilecek ölçülerde kalması gerektiği, kaldı ki asta hakaretin yeterli yaptırımla karşılaşmamasının silahlı kuvvetler kurumundaki disiplin bozucu etkisinin bazı hallerde üste hakaretin etkisinden bile daha fazla olabileceği gözetildiğinde, itiraz konusu kuralın hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı sonucuna varılmaktadır. Kuralın, Anayasa’nın 2. maddesine aykırılık nedeniyle iptali gerekir.




Üye

Osman Alifeyyaz PAKSÜT



31.05.2012 E.2011/71 - K.2012/90
____________ oOo ____________
Old 04-11-2012, 10:14   #12
Semender33

 
Varsayılan

Y2CD
Esas : 2007/5131
Karar : 2007/8930
Tarih : 18.06.2007
SİLAHLA KASTEN YARALAMAYA TEŞEBBÜS
HAKARET
CMK.223
TCK.106, 129
Sanığın kavga sırasında üzerinde bulunan bıçağını çıkartarak müdahile göstermekten ibaret eyleminin 5237 sayılı TCK nun 106/1-2. cümlesinde düzenlenen sair tehdit suçunu oluşturup oluşturmayacağı tartışılarak hukuki durumunun buna göre belirlemesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraatine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
DAVA VE KARAR:
Silahla kasten yaralamaya teşebbüs ve hakaret suçlarından sanık Murat Yaylacı`nın yapılan yargılaması sonucunda; BERAATİNE ve ceza verilmekten vazgeçilmesine dair ( KARAPINAR ) Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 06/11/2006 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi üst C. Savcısı tarafından istenmekle ve dosya C. Başsavcılığının 23/03/2007 tarihli tebliğnamesiyle dairemize gelmekle yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü:
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ KARARI:
I- Sanık hakkında hakaret suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması, sonucunda ceza vermekten vazgeçilmesine dair kurulan hükmün üst C. Savcısı tarafından temyizi üzerine yapılan incelemesinde;

Sanık hakkında karşılıklı hakaret dolayısıyla ceza verilmemesi halinde 5237 sayılı TCK`nun 129/3 maddesi uyarınca ceza vermekten vazgeçilmesine karar verilebileceği gibi 5271 sayılı CMK nun 223/4-c maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığı kararı da verilebileceğinden mahkemenin ceza vermekten vazgeçilmesine ilişkin kararı sonuca etkili görülmediğinden ve bu kararın 5237 sayılı TCK nun 129/3 maddesi uyarınca verildiğinde tereddüt bulunmadığından uygulanan kanun ve maddesinin gösterilmemesi bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddiyle hükmün ONANMASINA.

II- Sanık hakkında silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda beraatine dair kurulan hükmün üst C. Savcısı tarafından temyizi üzerine yapılan incelemesinde;

Sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Sanığın kavga sırasında üzerinde bulunan bıçağını çıkartarak müdahile göstermekten ibaret eyleminin 5237 sayılı TCK nun 106/1-2. cümlesinde düzenlenen sair tehdit suçunu oluşturup oluşturmayacağı tartışılarak hukuki durumunun buna göre belirlemesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
SONUÇ: Bozmayı gerektirmiş C. Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi
( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
Y2CD 18.06.2007 E.2007/5131 - K.2007/8930
____________ oOo ____________
Old 04-11-2012, 14:53   #13
tuncaytarkin

 
Varsayılan Teşekkürler

Sayın Av.Veyis AYDIN , meslektaşım vermiş olduğunuz kararlar dolayısıyla çok teşekkür ederim çok yararlı bana.
Saygılarımı sunarım...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay Kararı Arıyorum yalcinhukukbürosu Meslektaşların Soruları 4 07-06-2012 16:14
Yargıtay Kararı Arıyorum mbul Meslektaşların Soruları 1 06-06-2012 18:57
Yargıtay kararı arıyorum. mdelen82 Meslektaşların Soruları 3 08-03-2011 15:49
yargıtay kararı arıyorum yargıtay 10.ceza dairesi müebbet Meslektaşların Soruları 4 16-12-2010 14:00
Yargıtay Kararı Arıyorum... radikal Meslektaşların Soruları 2 27-10-2008 19:28


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09002090 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.