Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kat karşılığı inşaattan doğan zararlar-Görevli Mahkeme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-03-2010, 11:03   #1
av.knel

 
Varsayılan Kat karşılığı inşaattan doğan zararlar-Görevli Mahkeme

Müvekkilim, adına kayıtlı arsası için daire karşılığında, mütaahhit ile "gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi" imzalamıştır.
Müteahhit, sözleşmenin eki olan TEKNİK ŞARTNAMEYE uygun olmayan eksik işler yapmıştır ve sözleşmeye göre her katta tek daire olması gerekirken her katta çift daire yapmıştır.

Sözleşme çerçevesinde eksik yapılan işlerden doğan zararı ve dairelerin çift daire olduğunu tespit için dava açacağım.
Bu tespit davasında ve arkasından açılacak tazminat davasında görevli mahkeme neresidir?
Not: Müteahhit şahıs olarak sözleşmeyi imzalamıştır.
Old 16-03-2010, 16:27   #2
ttufek

 
Varsayılan

Meslektaşım, sözkonusu delil tespitini sulh hukuk mahkemesinden talep edebileceğiniz gibi, asıl yargılamayı eğer ticaret mahkemesi yapacaksa ticaret mahkemesinden de isteyebilirsiniz.
Old 16-03-2010, 16:32   #3
av.knel

 
Varsayılan

Forumdaki benzer konuları okuyunca Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu durumlarla karşılaştım; bu da bende bir şüphe uyandırdı. Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin bir ticari iş olduğunu ve bu sebeple Ticaret Mahkemesinde dava açılması gerektiğini düşünüyorum. Acaba yanlış mı düşünüyorum?
Old 16-03-2010, 16:36   #4
ttufek

 
Varsayılan

Açıkcası bende sizin gibi düşünüyorum ama kesin bilgi değil bu.Eğer müvekkiliniz tek bir daireyi satın alsa idi,o zaman kesin tüketici mahkemesi görevliydi.Ama burada, kat karşılığı inşaat sözleşmesi karşılığında birden çok daire sahibi olacak ve tüketici kanunundaki tanıma göre tüketici değil.Acaba, müteahhit şahsı adınada imzalamış olsada, iş ticari işmidir? walla kafam karıştı.
Old 16-03-2010, 17:43   #5
Av.Meryem Kaya

 
Varsayılan

Konu ile ilgili bir HGK kararı buldum.Forumlarda yayınlandı mı bilmiyorum.Birden fazla gayrimenkul olduğu için sorunuzu kapsamayabilir.Fakat eklemek istedim.


T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

E: 2007/13-100

K: 2007/100

T: 07.03.2007



TÜKETİCİ MAHKEMELERİ
KONUT
GÖREV
Özet: Tamamlanmamış olsa bile konut olarak kullanmak üzere taşınmazı satın alan tüketici ile satıcı arasında çıkan uyuşmazlıklara tüketici mahkemelerinde bakılır.



4077 s. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN [Madde 1]
4077 s. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN [Madde 2]
4077 s. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN [Madde 3]
4077 s. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN [Madde 23]

Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ankara Dördüncü Tüketici Mahkemesi)'nce görevsizliğe dair verilen 08.06.2005 gün ve 2005/305-416 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onüçüncü Hukuk Dairesi'nin 24.01.2006 gün ve 2005/13375-2006/471 sayılı ilamı ile; (...Davacı, davalı*lardan E... İnşaat ve Turizm Ltd. Şti. tarafından müteahhit olarak yaptığı konutlardan 24.10.2002 tarihinde satın aldığını, 31.12.2004 tarihinde teslim edileceğinin taahhüt edildiğini, ancak inşaatın durduğunu, satış bedeli karşı*lığında verdiği senetlerin ciro edildiğini, bu senetleri ödemek durumunda ka*lırsa mağdur olacağını, taksitle satış sözleşmesinin 4822 sayılı Yasa'ya aykırı düzenlendiğini iddia ederek senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı E... Ltd. Şti. yargılamaya katılmamış, diğer davalı ise eser sözleşmesinin 4077 sayılı Kanun kapsamına girmeyeceğini, davacının yatırım amacıyla konut satın aldığını ve iyiniyetli 3. kişi olduklarını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, görevsizlik kararı verilerek dosyanın Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine dair hüküm kurulmuş, bu hüküm davacı tara*fından temyiz edilmiştir.

1- 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde "Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluş*turduğu her türlü tüketici işlemini kapsar" hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3.maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüke*ticiye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar.

Tüketici ise, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder, şeklinde tanımlanmıştır.

Somut olayda, davacının davalı E... İnşaat ve Turizm Ltd. Şti tarafından müteahhit sıfatıyla inşa edilen inşaattan bir adet konutu satın almak için E... Ltd. Şti. ile 24.10.2002 tarihli adi yazılı sözleşmeyi düzenledikleri ihtilafsızdır. E... Ltd. Şti. bu sözleşme ile yapacağı konutlardan bir adedini davacıya satmayı taahhüt etmiştir. Davalı E... Ltd. Şti.'nin konut inşa ederek bu konutları alıcılarına sattığı da dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Konut alım ve satımına dair böyle bir hukuki ilişkinin 4077 sayılı Yasa kapsamında de*ğerlendirilmesi için mutlaka yapılmış olan konutun veya kat mülkiyeti oluş*turulmuş konutun alıma satıma konu olması söz konusu olmayıp, böyle bir sonuç 4077 sayılı Yasa'nın amacına da aykırıdır. Tarafların 4077 sayılı Yasa'da tanımı yapılan tüketici ve üretici, satıcı... sıfatlarını taşıması ve hukuki ihtilafın 4077 sayılı Yasa kapsamında çözümlenebilecek nitelikte bulunması yeterlidir. Dava konusu ihtilaf değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı Yasa kapsamında bulunduğunda duraksama bulunmamalıdır. Mahkemece, değinilen bu husus gözetilerek ve davaya bakmanın tüketici mahkemesinin görev alanında olduğu benimsenerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.

2- Bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelen*mesine gerek görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görü*şüldü:

Dava, sözleşmeye konu konut amaçlı bağımsız bölümün kararlaştırılan sürede tesliminin imkansız hale geldiği iddiasına dayalı borçlu olunmadığının tespiti ile bedel karşılığı düzenlenip henüz ödenmeyen senetlerin iptali iste*mine ilişkindir.

Davalı inşaat şirketi, dava dışı arsa malikleri ile yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesinde yüklenici sıfatını taşımakta olup; davacı ile aralarında düzenledikleri satış sözleşmesinde ise satıcı sıfatı taşımaktadır.

Davacı ile davalı inşaat şirketi arasındaki "Satış Sözleşmesi" başlıklı 24.10.2002 tarihli adi yazılı sözleşmede davacı alıcı, davalı inşaat şirketi ise satıcı sıfatıyla anılmakta, satış bedeli olarak kararlaştırılan 400.000.000.000 TL'nin sözleşme ekinde yer alan ödeme planına göre düzenlenen senetlerle tahsil edileceği, satışa konu konutun ise 31.12.2004 tarihinde vaziyet planında binanın oturduğu kendi alanının çevre düzenlemesi de tamamlanmış olarak sözleşme eki teknik şartnameye göre eksiksiz olarak alıcıya teslim edilmiş olacağı belirtilmektedir. Satım bedeli karşılığı davacı yanca düzenlenen se*netler ise davalı inşaat şirketince diğer davalı finans şirketine ciro yoluyla geçmiştir.

Davacı yan, satım bedeli karşılığı düzenlenen bu senetlerden bir kısmını ödemiş; ancak 12.10.2004 tarihinde Tüketici Mahkemesine açtığı eldeki dava ile; teslim tarihi yaklaştığı halde davalı inşaat şirketinin faaliyetini durdurmuş olması nedeniyle teslimin imkansız hale geldiğini, davalı inşaat şirketi aleyhine birçok icra takibi bulunduğunu, 4077 sayılı Kanun'un 4822 sayılı Kanun ile değişik 6/A maddesi hükmüne dayanılarak şahsi defilerin diğer davalıya da ileri sürülebileceğini, ifadeyle henüz ödenmeyen toplam 96.000.000.000 TL bedelli 8 adet senedin iptali ile davacının bu senetler nedeniyle borçlu olma*dığının tespitini istemiştir.

Davalı inşaat şirketi usulünce tebliğe karşın yargılamaya katılmamış; cevap ve delil de bildirmemiştir.

Davalı finans şirketi ise; davacının yatırım amacıyla taşınmaz aldığını, davacı ile diğer davalı arasındaki ilişkinin satım değil eser sözleşmesine dayalı olduğunu, görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olması gerektiğini, finans şirketi olmaları nedeniyle diğer davalı şirkete verdikleri kredinin teminatı olarak söz konusu senetleri aldıklarını, üçüncü iyiniyetli kişi konumunda olduklarını, ayrıca davacının diğer davalı şirketle aralarındaki sözleşmeyi fes*hetmediğini, ifadeyle davanın reddini savunmuş; %40 tazminata hükmedil-mesini istemiştir.

Tüketici Mahkemesince; "4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3/c maddesinde belirtilen 'konut' kavramının tapuda kayıtlı ve satış tarihi itibariyle içerisinde oturulmaya müsait konut satışlarını kapsadığı, söz*leşme tarihi itibariyle barınma ihtiyacını karşılayacak nitelikte konut bulun*madığı, bu itibarla temelinde eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın çözüm yerinin Tüketici Mahkemesi değil genel mahkemeler ve dolayısıyla Ticaret Mahkemesi olduğu" gerekçesiyle görevsizlikle dosyanın görevli Ankara Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece karar yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçelerle, sonuçta satışın 4077 sayılı Yasa kapsamında ve tüketici işlemi olduğu, Tüketici Mahkemesinin davaya bakmakla görevli bulunduğu ifade edilerek hüküm bozulmuş;mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hükmü temyize davacı vekili getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğinin ne olduğu ve bu bağlamda davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine mi, yoksa Asliye Ticaret Mahkemesine mi ait bulunduğu, noktasında toplanmaktadır.

İlkin belirtilmelidir ki, davalı inşaat şirketi ile dava dışı arsa malikleri arasındaki sözleşme eser sözleşmesi olup; yüklenici inşaat şirketi anılan söz*leşme gereği imal edeceği konutlardan birisini henüz tamamlanmadan davacı ile aralarında düzenledikleri satış sözleşmesi ile kararlaştırılan koşullarda davacıya satmış; bir kısmı peşin bir kısmı da taksitler halinde olmak üzere senetlere bağlanan bedel karşılığında teslim etmeyi yükümlenmiştir.

Şu durumda davacı ile davalı inşaat şirketi arasında sözleşme hukuksal nitelikçe eser sözleşmesi değil, satım sözleşmesidir. İnşaatı tamamlanmadan satıma konu edilmiş olması eser sözleşmesinin varlığını göstermemektedir.

Diğer taraftan, konuyla ilgili 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3. maddesinde 4822 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle "konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar" da açıkça mal kavramı içine alınarak Kanunun koruma kapsamına dahil edilmiştir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un "Amaç" başlıklı 1. maddesinde;bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek olduğu, açıklanmış; "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde de aynen; "Bu Kanun, 1. maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraf*lardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar."hükmüne yer verilmiştir.

Yine aynı Kanunun "Tanımlar" başlıklı 4822 sayılı Kanun'la değişik 3. maddesinin (e) bendinde tüketicinin, "bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi" (h) bendinde tüketici işleminin, "mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi", (f) bendinde satıcının, "kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişileri" (c) bendinde ise malın, "alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları" ifade edeceği belirtilmiştir.

Görülmektedir ki, 4077 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai hal*kasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur.

Tüketici, üretilip piyasaya sürülen ve üretim sürecinin hiçbir aşamasında bilgi sahibi olmadığı ürün veya sunulan hizmeti satın aldığı bir ilişkide zayıf olan taraf olarak kabul edilmiş; yasa koyucu, bu kabulden yola çıkarak iradesini tüketiciyi korumak şeklinde ortaya koymuştur. Giderek 4077 sayılı Kanun ile de bu koruma olgusunu yasal düzenleme altına alıp; üretim aşa*masında bilgi sahibi olmadığı malları veya sunulan hizmetleri satın alan ve sözleşmede satıcıya karşı zayıf durumda olduğu kabul edilen tüketicinin, sonradan bu mal veya hizmetlerin ayıplı çıkması sonucu uğradığı zararın taz*minini sağlama yoluna gitmiştir.

Az yukarıda açıklandığı üzere, 4077 sayılı Kanun'un 3. maddesinin ilk şeklinde "mal" kavramı "ticaret konusu taşınır eşya"olarak tanımlanmışken 4822 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle bu tanım genişletilmiş; diğer unsurlar yanında "alış-verişe konu olan konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar" da mal kavramına dahil edilerek, bunlar da tüketici hukukunun kapsam ve koruması altına alınmıştır.

Eş söyleyişle, 4822 sayılı Kanun'la, tüketicinin korunacağı alanlar geniş*letilerek;konut ve tatil amaçlı taşınmazlar da bu Kanun uygulamasında mal olarak kabul edilmiştir.

Kanunun uygulanabilmesi için bu taşınmazların satıcısının ticari veya mesleki faaliyeti kapsamında bu malı sunuyor olması ve alıcının da bunları konut amacıyla satın alması gerekli ve yeterlidir. Kanunda konutun tamam*lanmış olup olmadığı yönünden bir ayırıma gidilmemiş; konut amaçlı taşınmaz mal ifadesiyle kullanım amacının konut olması yeterli bulunmuştur.

O halde, 4822 sayılı Kanun'la konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar da 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3/c maddesinin kap*samına alındığına göre, tüketici hukuku hükümleri kapsamında ve onun koruması altında olduğu kabul edilmelidir.

Kısacası, yasa koyucunun koruma iradesinin inşaatı tamamlanmadan veya kat mülkiyeti oluşturulmadan satışa sunulmuş olan konut ve yazlıkları satın alan tüketicileri de kapsadığı kuşkusuzdur.

Böylesi bir satım sözleşmesinde tüketicinin, aynı zamanda imalatçı durumundaki satıcıya karşı güçsüz durumda olduğu, bilgi edinme ve ekonomik çıkarlarının korunması haklarını kullanamadığı duraksamadan uzaktır. Bu nedenle de tüketici, satışa konu konutta açık veya gizli ayıpların ortaya çıkması halinde 4077 sayılı Kanun'un himayesine sığınabilecektir.

Önemle vurgulanmalıdır ki, konut alım satımına dair uyuşmazlıkların 4077 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi için mutlaka yapılmış olan veya kat mülkiyeti oluşturulmuş bir konutun alım-satıma konu olması gerek*mediği gibi, gerektiğini kabul halinde bu husus 4077 sayılı Kanun'un amacına da aykırıdır.

Nitekim;açıklanan ilkeler Hukuk Genel Kurulu'nun 05.10.2005 gün ve 2005/14-490 E. 563 K., 14.12.2005 gün ve 2005/13-637 E. 731 K., 15.11.2006 gün ve 2006/13-644 E. 2006/707 K., 31.01.2007 gün ve 2007/13-60 E. 45 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

Somut olaya gelince; dava dışı arsa malikleri ile arasında düzenlenen eser sözleşmesinde yüklenici taraf olan davalı, inşaatını tamamlamadan satışa sunduğu taşınmazlardan birini davacıya satıp;sözleşmede kararlaştırılan süre*de teslimi üstlenmiştir.

Şu durumda davacı ile davalı arasındaki sözleşme hukuki nitelikçe satış sözleşmesi olup, eser sözleşmesi değildir.

Davalı (satıcı-yüklenicinin) satıcı sıfatıyla inşaatı tamamlamadan veya kat mülkiyeti oluşturmadan satışa sunduğu taşınmazı konut olarak kullanılmak üzere, ticari ve mesleki olmayan amaçla satın alan davacının, yukarıda ayrın*tısıyla açıklanan yasal hükümler karşısında tüketici, davalının da satıcı sıfatını taşıdığı açıktır. Dolayısıyla tüketici ile satıcı arasındaki hukuki işlem de tüketici işlemidir. Tüketici hukuku; tüketicinin taraflardan birisini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsadığına göre; davacının bu sıfatla yaptığı işlem de tüketici hukuku kapsamında ve onun koruması altındadır.

Bu nedenle eldeki uyuşmazlığın 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında olup, bu Kanuna göre çözümü gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Anılan Kanunun 23. maddesinde; bu Kanunun uygu*lanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara Tüketici Mahkeme*lerinde bakılacağı, hükme bağlanmıştır.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkeme eldeki davaya bakmakla görevlidir. Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak işin esasına girilmesi ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, aksine gerekçelerle görev*sizliğe dair önceki kararda direnilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 07.03.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Saygılarımla.
Old 16-03-2010, 18:27   #6
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Yol gösterecek karar 1

T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/2806
K. 2009/2828
T. 13.5.2009
• ESER SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN ALACAK ( Üst Düzey Teknoloji İle Gerçekleştirilen Eser Sözleşmesi İlişkilerinin Dahi 4077 Sayılı Yasa’nınUygulanamayacağı - Asliye Hukuk Mahkemesinin Görevli Olduğu )
• ÜST DÜZEY TEKNOLOJİ İLE GERÇEKLEŞTİRİLEN ESER SÖZLEŞMESİ İLİŞKİLERİ ( Dahi 4077 Sayılı Yasa’nınUygulanamayacağı - Asliye Hukuk Mahkemesinin Görevli Olduğu )
• GÖREV ( Üst Düzey Teknoloji İle Gerçekleştirilen Eser Sözleşmesi İlişkilerinin Dahi 4077 Sayılı Yasa’nınUygulanamayacağı - Asliye Hukuk Mahkemesinin Görevli Olduğu )
4077/m.3/e
ÖZET : Dava, eser sözleşmesinden dolayı oluşan alacağın tahsiline ilişkindir. Üst düzey teknoloji ile gerçekleştirilen eser sözleşmesi ilişkilerinin dahi 4077 sayılı yasa kapsamında kalmasını ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklara da Tüketici Mahkemelerinde bakılmasını gerektirir ki, bunun yasanın amacına aykırı olduğu açıktır. Buna göre istisna sözleşmesinden doğan ilişkileri de 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanması hukuken olanaklı değildir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararında bu husus belirtilmiştir. Somut olayda taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesinden kaynaklandığından, davada Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.

DAVA VE KARAR : Dava, eser sözleşmesinden dolayı oluşan alacağın tahsiline ilişkindir.

4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/e maddesinde tüketici, “bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişi” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre yasa, hazır bir malı veya hizmeti satın alarak onu günlük yaşamında kullanan veya tüketen kişiyi korumaktadır. Bir başka deyişle yasa kapsamına, dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri olağan tüketim işleri alınmıştır. Aksi bir yorumun kabulü, üst düzey teknoloji ile gerçekleştirilen eser sözleşmesi ilişkilerinin dahi 4077 sayılı yasa kapsamında kalmasını ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklara da Tüketici Mahkemelerinde bakılmasını gerektirir ki, bunun yasanın amacına aykırı olduğu açıktır. Buna göre istisna sözleşmesinden doğan ilişkileri de 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanması hukuken olanaklı değildir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.2.2003 gün ve 2003/15-127 E., 2003/102 K. sayılı kararında bu husus belirtilmiştir. Somut olayda taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesinden kaynaklandığından, davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olması nedeniyle yerel mahkemece görevsizlik kararı yerine esas hakkında karar verilmesi yerinde görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 13.05.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 16-03-2010, 18:47   #7
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

"TTK'nun 12/3. maddesinde -her çeşit imal veya inşa- işi ticari niteliktedir. Yani- inşaat müteahhitliği-ticari bir iş sayılır.
...
Dava değeri asliye ticaret mahkemesine giren uyuşmazlık ticari bir dava ise ve o yerde ticaret mahkemesi varsa davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılmalıdır" İzzet Karataş- 14 HD Başkanı, Eser(İnşaat Yapım)Sözleşmeleri; 2009 Baskı, S:547

Ayrıca 15 HD.nin 15.12.2007 T.7356-7813 sayılı kararı ve 15 HDnin 29.11.2007 T. 2007/5093-7694 sayılı kararlarını bulup yayınlayan olursa, asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu görülecektir.
Old 05-02-2013, 17:51   #8
sirya

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
"TTK'nun 12/3. maddesinde -her çeşit imal veya inşa- işi ticari niteliktedir. Yani- inşaat müteahhitliği-ticari bir iş sayılır.
...
Dava değeri asliye ticaret mahkemesine giren uyuşmazlık ticari bir dava ise ve o yerde ticaret mahkemesi varsa davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılmalıdır" İzzet Karataş- 14 HD Başkanı, Eser(İnşaat Yapım)Sözleşmeleri; 2009 Baskı, S:547

Sayın Av.Suat Ergin,
Benim davam da eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır. Müvekkilim gerçek kişidir, yüklenici Ltd.Şti. dir, eser konusu ticari işyeri'dir.

Yüklenicinin şirket olması (TTK. md.3) ve yukarıda belirttiğiniz TTK md.12/3 uyarınca yapılan iş ticari iş sayılmaktadır.

Ancak TTK'nın 4. maddesinde ticari davaların neler olduğu sayılmaktadır. 4. maddeye göre eser sözleşmelerinden kaynaklanan davalar ticari dava değildir.

Ben TTK'nın 3.,4.,5. ve 12/3. maddelerini yorumladığımda davayı asliye hukuk mahkemesinde açmak gerektiğine kanaat getiriyorum.

Her "ticari iş"in ticaret mahkemelerinde görülemeyeceğini, eğer öyle olsa idi yasa koyucunun 4. maddedeki düzenlemeye gerek duymayacağını düşünüyorum.

Bilmem yanılıyor muyum??

Henüz davayı açmadım, farklı görüşü-tecrübesi olan meslektaşlarımın katkılarına şimdiden teşekkür ediyorum.
Old 06-02-2013, 16:34   #9
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan sirya
Sayın Av.Suat Ergin,
Benim davam da eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır. Müvekkilim gerçek kişidir, yüklenici Ltd.Şti. dir, eser konusu ticari işyeri'dir.

Yüklenicinin şirket olması (TTK. md.3) ve yukarıda belirttiğiniz TTK md.12/3 uyarınca yapılan iş ticari iş sayılmaktadır.

Ancak TTK'nın 4. maddesinde ticari davaların neler olduğu sayılmaktadır. 4. maddeye göre eser sözleşmelerinden kaynaklanan davalar ticari dava değildir.

Ben TTK'nın 3.,4.,5. ve 12/3. maddelerini yorumladığımda davayı asliye hukuk mahkemesinde açmak gerektiğine kanaat getiriyorum.

Her "ticari iş"in ticaret mahkemelerinde görülemeyeceğini, eğer öyle olsa idi yasa koyucunun 4. maddedeki düzenlemeye gerek duymayacağını düşünüyorum.

Bilmem yanılıyor muyum??

Henüz davayı açmadım, farklı görüşü-tecrübesi olan meslektaşlarımın katkılarına şimdiden teşekkür ediyorum.

Bence sizin davanızda da, görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir.
Old 15-05-2013, 09:11   #10
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan Ticaret Mahkemesinin Görevine Dair

6762 sayılı Kanun : Yürürlükten kalkan TTK
6102 sayılı Kanun : Yürürlükteki TTK

6762 sayılı Kanun'un 3. maddesinde: "Bu kanunda tanzim olunan hususlarla bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işler ticari işlerdendir."

21. maddesinde: "Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır...
Taraflardan yalnız biri için ticari iş mahiyetinde olan mukaveleler, kanunda aksine hüküm olmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır."

4. maddesinde: "21 inci maddenin birinci fıkrası gereğince her iki taraf için ticari sayılan hususlardan doğan hukuk dâvaları ... ticari dâva sayılır..."
düzenlemeleri yapılmıştı.

7 no'lu mesajda yer alan Sayın İzzet Karataş'ın değerlendirmesi, yukarıdaki düzenlemeler muvacehesinde, doğru kabul edilebilir ise de;

6102 sayılı Kanun'un 4. maddesi düzenlemesinde (6762 sayılı Kanun'un 21. maddesine karşılık gelen) 6102 S.K. m.19'a atıf yapılmamış ve 4.madde: "Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları... ticari dava... sayılır." şeklinde düzenlenmiştir.
Madde gerekçesi için:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=10861

Dolayısıyla; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Kanun düzenlemeleri çerçevesinde Sayın İzzet Karataş'ın değerlendirmesi geçerliliğini yitirmiştir.

Yukarıdaki düzenlemeler çerçevesinde müteahhit ve arsa sahipleri arasında KKİS muvacehesinde çıkacak uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülebilmesi için: müteahhidin de arsa sahibinin/sahiplerinin de tacir olması+davaya konu nizanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerekir.

Saygılar...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
görevli mahkeme Av.Gamze Korkmaz Meslektaşların Soruları 14 08-03-2013 00:15
görevli mahkeme Av.Mehmet_Ali Meslektaşların Soruları 15 07-07-2011 09:24
Görevli mahkeme? Avukat Kamer Akgül Meslektaşların Soruları 2 30-05-2007 13:36
Soybağının Reddine İlişkin Yabancı Mahkeme İlamının Tanınması - Görevli Mahkeme seyitsonmez Meslektaşların Soruları 3 05-01-2007 10:22
İİK 331 / İİK 346 Görevli mahkeme avunzilekucukoner Meslektaşların Soruları 3 21-04-2006 23:05


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08094692 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.