Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

ACİL Adli Tıp Kurumu Raporuna İtiraz Edilebilirmiyiz?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 22-07-2009, 14:47   #1
AVUKAT AYŞE

 
Varsayılan ACİL Adli Tıp Kurumu Raporuna İtiraz Edilebilirmiyiz?

Öncelikle tüm meslektaşlara iyi çalışmalar diliyorum.Trafik kazasında yaralanan 15 yaşında çocukta yüzünde sabit eser kaldığına dayalı olarak müvekkilim aleyhinde manevi tazminat davası açıldı.Dosya bulunduğumuz Adalet Bak.lığı adli Tıp Kurumu Başkanlığının bulunduğumuz ilin Şube Müdürlüğü'ne sevkedildi.Gelen Adli Raporda aynen ".....alın solda 1 ve 0,5 cm.lik, burun sol yanda 0,5 cm.lik, alt çene orta ve solda 1 cm.lik iki adet ve 0,5 cm.lik çevre doku yüzeyi ve renginden belirgin farklı eski iyileşmiş yara nedbeleri görüldü.Sözkonusu arazın yüzünde sabit iz niteliğinde olduğu kanaatine varılmıştır..." Bu rapora karşı ,Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesince düzenlenmesi gerektiği yönünde tiraz ettik ancak talebimiz Red edildi.Yargıtay kararı sunarak yeniden itiraz dilekçesi vermeyi düşünüyorum.Bu hususta Yargıtay kararı olan arkadaş benimle paylaşırsa çok yararlı olacak.Şimdiden değerli katkılara teşekkür ediyorum.
Old 22-07-2009, 15:01   #2
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Sayın AVUKAT AYŞE;
Sunduğum Hukuk Genel Kurul kararına göre, Adli Tıp İhtisas Dairesi'nin kararı dahi yeterli görülmediği için yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği belirtilmiş. Sizin aktardığınız olayda henüz İhtisas Dairesi'nden rapor alınmamış. Ardından sunduğum yargıtay kararının da faydalı olacağı kanaatindeyim.Dolayısıyla itirazda bulunmanızı öneririm. Saygılarımla..

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1995/10-94 K. 1995/160
• İLACIN HAYATİ ÖNEM TAŞIDIĞI İDDİASIYLA İŞTİRAK PAYI ALINMAMASI TALEBİNİN İNCELENMESİ PROSEDÜRÜ ( Hipofizer Cücelik İlacının )

• HAYATİ ÖNEM TAŞIYAN İLAÇ İDDİASIYLA İŞTİRAK PAYI ALINMAMASI TALEBİNİN MAHKEMECE İNCELENMESİ ( Hipofizer Cücelik İlacının )

• İŞTİRAK PAYI KESİNTİLERİNDEN MUAFİYET TALEBİ ( Hipofizer Cücelik İlacının Hayati Önemi Haiz İlaç Sayıldığı İddiasıyla )

• HİPOFİZER CÜCELİK İLACININ HAYATİ ÖNEM TAŞIDIĞI İDDİASI ( İştirak Payı Kesintilerinden Muafiyet Talebi )

• CÜCELİK İLACI İÇİN İŞTİRAK PAYI KESİNTİLERİNDEN MUAFİYET TALEBİ ( Hayati Önem Taşıdığı İddiasıyla )

506/m.109,123,Ek.25


ÖZET : İlacın hayati önem taşıdığına ilişkin itirazın incelenmesinde sosyal sigortalar kurumu yüksek sağlık kurulunun görüşünün alınması, buna da itiraz olması durumunda adli tıp meclisinden alınacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "muarazanın giderilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Ankara Dördüncü İş Mahkemesi ) 'nce davanını kabulune dair verilen 11.10.1994 gün ve 1994/119-691 sayılı kararın incelenmesi davalı SSK. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi'nin 3.11.1994 gün ve 1994/12922-18382 sayılı ilamı ile; ( ... Dosya içeriğine göre; Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Hastanesi'nin 18.1.1993 tarihli kurul raporuna göre; davacının oğlu Oğuz'un, Hipofizer cücelik ilacının % 20'sinden 1 yıl muaf tutulduğu, diğer taraftan yine dosyada bulunan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nın 4.7.1994 tarihli Beşinci İhtisas Kurulu raporuna göre ise hastanın ruh ve bedeninin sağlıklı olabilmesi için ( Growth hormonu ) büyüme hormonu hayat boyu alması gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda, Sosyal Sigortalar Kurumu sağlık tesislerince verilen karara itiraz olunduğuna göre 506 sayılı Kanunun 109. maddesi uyarınca itirazın incelenmesi için, Sosyal Sigortalar Kurumu Yüksek Sağlık Kurulu'nun görüşünün alınması, bu rapora da itiraz olunması halinde Adli Tıp Meclesi'nden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu itibarla yukarıda gösterilen maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Temyiz eden: Davalı SSK. vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, hipofizer cücelikte kullanılan, Growth hormon tedavisi ilaçlarının bu tür rahatsızlıklar, "hayati önemi haiz" olmadığı ve Tüberküloz, Kanser, Kronik Böbrek Hastalıkları, organ nakli plantasyonları derece ve ağırlığında tehlikeli bulunmadığından, onlar "gibi" sayılamayacağı ve bu nedenlerle, ayakta yapılan tedavilerde, % 20 iştirak payı kesintilerinden muaf tutulamayacağını kararlaştıran, kurumum bu konularda yetkili komisyonu kararın iptali ile sataşmanın önlenmesi ve bu tür ilaçlardan iştirak payı alınmamasının temini istemine ilişkindir. Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunu m. 35, 123; 2564, 2795 ve 3520 sayılı Yasalarda son şeklini alan ek 25. maddeleridir.
Sigortalının oğlu, 506 sayılı Kanun m. 35 çevresinde hastalık sigortasının sağlık yardımlarından yararlandırılmış ve bir dönem % 20 oranındaki ilaç bedeli iştirak payından, alınan Kurul kararıyla muaf tutulmuştur. Sonradan, anılan kanunun 123/7-9. maddesi çevresinde hekim ve eczacılardan oluşturulan komisyon tarafından, Hipofizer cüceliğin, ek 25. maddede zikredilen hastalıklardan olmadığı ve o hastalıklar "gibi" bir rahatsızlık sayılamayacağı ve sözkonusu ilaçların "Hayati önemi haiz" kabul edilemeyeceği görüşüyle iştirak payı alınmayacak ilaçlar listesinden çıkartılmış ve iştirak payı alınması kararlaştırılmıştır.
Anılan komisyon ek 25. maddenin, 123. maddeye yapıtığı yollama ve ek 25. maddenin açıklığı gereği, maddede sayılan hastalıklara benzeyen, diğer bir deyimle onlar "gibi" olan hastalıkları belirlemeye ve belirlediği hastalıklar için hangi ilacın "hayati önemi haiz" olduğunu saptamaya yetkilidir. Ancak, bu saptama olumlu yönde olursa ayakta tedavilerde, hekimin yazdığı ilaçlar için iştirak payı alınmayacaktır.
Olayımızda, bu saptamanın olumsuz yönde gerçekleştiği belirgindir. Öte yandan, komisyonun yaptığı bu işin, tıbbi bir konu olduğu ortadadır. Bu niteliği itibariyle da komisyonun, Kurum'un sağlık tesislerinden biri sayılması zorunludur.
Yargıtay uygulamasında, sigortalılar; onların bakmakla mükellef bulunduğu kişiler ve hak sahipleri için, tıbbi konulara ilişkin olarak kurumun sağlık tesislerince verilen kararlara karşı yapılan itirazların 506 sayılı Kanun m. 109 uyarınca, Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulu'nda karara bağlanması kabul edilmektedir. Diger bir deyimle, m. 109 'daki "Kurum'un sağlık tesisleri..." sözcükleri, sadece hastane ve polikinlikleri değil, sağlıkla ilgili bütün kuruluşları kapsadığı gibi, "Raporlar..." deyimi de sağlıkla ilgili konularda, bir belirleme içeren bütün kararları kavrayacak geniş bir anlatım taşır. Bu Kurumların kararlarına, ilgililerce yapılan itirazların Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'nda incelenip değerlendirilmesi yasanın sistemine ve m. 109'a uygun düşer. Zira, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu, 506 sayılı Kanunun m. 129 uyarınca, 123. maddedeki komisyona göre daha uzman ve yetkili bir kuruluştur. Bu tür tıbbi uyuşmazlıkların önce Kurum içindeki yerinde çözülmesi sitemi ve yasa gereğidir. Bu açıklıklar karşısında, 123. maddedeki komisyonun Kurum Sağlık Tesislerinden olmadığı, işlevinin tıbbi değil idari olduğu ve Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'nca komisyonun sözü edilen kararlarının incelenemeyeceği yollu yerel mahkeme görüşüne katılmak olanaksızdır.
Ne var ki, olayda Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'na itiraz edilmeden mahkemede dava açılmış, yürütülmüş, karara bağlanmıştır. Böyle hallerde dava ekonomisi kuralı gereği olarak dava rededilmemeli ve fakat itirazın tetkikine yetkili merci olan Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'ndan düşünce alınmadan ve değerlendirilmeden de karar verilmemelidir.
Yerel mahkeme, Sosyal Sigorta Yüksek Kurulu'ndan düşünce almadan yazılı şekilde hüküm kurduğu için yüksek Özel Dairenin bozma kararı yerindedir.
Bu durumda öncelikle, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'ndan düşüncesi sorulmalı ve düşünceye itiraz halinde, 28.6.1976 tarih ve 6/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı da gözönünde tutularak, Tıp Fakülteleri Konseylerinden görüş alınması, buna itiraz edilmesi durumunda, bu kez somut olayda 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 15. maddesinde, 3934 sayılı Kanunla yapılan değişiklik uyarınca ve Beşinci İhtisas Dairesi kararının yeterli ve kanaat verici nitelikte bulunmaması ve açıklanan prosedür gereğince, Adli Tıp Genel Kurulu'ndan görüş alınarak, Hipofizer cüceliğin 506 sayılı Kanun ek m. 25'deki Tüberkiloz, Kanser, Kronik Böbrek Hastalığı, organ nakli plantasyonları "gibi" bir hastalık olup olmadığı, o hastalıklar nitelik ve ağırlığında bulunup bulunmadığı ve Growt hormon tedavisi ilaçlarının "hayati önemi haiz" sayılıp sayılamayacağı ve ayakta tedavide iştirak payından muaf tutulup tutulamayacağı, kesin ve inandırıcı biçimde belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.
Bu yolda işlem yapılmaksızın Adli Tıp İhtisas Dairesi ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), 8.3.1995 gününde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY YAZISI
Çekişme, S.S.K.na sigortali davacının sağlık yardımlarından faydalanan oğlunun kullandığı ilaç bedelinden % 20 iştirak payının davacıdan alınıp alınmayacağı konusundadır.
506 sayılı SSK.nun, ek 25. maddesinde, hangi ilaçlardan % 20 iştirak payının alınmıyacağı düzenlenmiş, kullanılacak ilacın anılan madde kapsamına girip girmediğinin tesbit yetkisi de ayın Yasanın 123/7. bendince oluşturulacak komisyona verilmiştir.
506 sayılı Yasanın 123/7. meddesine göre oluşturulan komisyonla, aynı Yasanın 129. maddesi gereğince kurulan Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Şürası farklı kuruluşlardır.
Daire ve genel kurul çoğunluğu dava ve uyaşmazlık konusu olan ek 25. maddede düzenlenen ve 123/7. madde gereği kurulan komisyon yetkisine giren bir kanunun 129. maddeye göre kurulan Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Şürası'nda görüşülmesi zorunlu görüşünde olup bunun yasal dayanağının da SSK.nun 109. maddesi olduğunu kabul etmektedir. 109. maddede açıkca "bu konunun uygulanmasında: A ) Sigortalının sürekli işgörmezlik, malüllük ve erken yaşlanma hallerinin, B ) Hak sahibi kişilerin malüllük durumlarını tesbitinde "itiraz edilirse, durum S.S. Yüksek Sağlık Şürası'nca karara bağlanır" hükmü mevcuttur. Bu maddede sınırlı olarak sayılan haller içerisinde dava konusu itilaf girmemektedir. Bu nedenle çekişme konusu ile ilgili olarak S.S. Yüksek Sağlık Şürası'na gidilmediği gerekçesiyle kararın bozulmasının yasal dayanağı yoktu. Davalı S.S. Kurumu ne cevap lâyihalarında ne mahkeme safhalarında ve ne de temyiz dilekçesinde SSK. Yüksek Sağlık Şürası'na gidilmesi gerektiğini ileri sürmemiş daire temyiz sebebi yapılmamasına rağmen bu hususu re'sen bozma sebebi olarak görmüştür. Esasen geçici 25. madde ile 123/7. maddelerdeki purosüdüre uyulup son mercii olan Adli Tıp Meclisi Ihtisas Kurulu'ndan da rapor alınarak karar verildiğine göre, mahalli mahkeme kararının o n a n m a s ı görüşünde bulunduğumuzdan çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.
Mehmet Handan SURLU O.Güven ÇANKAYA
14. HD. Üyesi 9. HD. Üyesi
---------------------------------------------------------
YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ E. 2007/20995 K. 2008/16205 T. 20.10.2008

• MALULLÜK AYLIĞI ( S.S. Yüksek Sağlık Kurulu Raporuna İtiraz Halinde Adli Tıp Kurumundan Alınacak Raporlar İle Maluliyet Oranının Belirlenmesi Gerektiği )

• MALULİYET ORANININ TESPİTİ ( S.S. Yüksek Sağlık Kurulu Raporuna İtiraz Halinde Adli Tıp Kurumundan Alınacak Raporlar İle Belirlenmesi Gerektiği - Malullük Aylığı Talebi )

• ADLİ TIP KURUMU RAPORU ( Maluliyet Aylığı - S.S. Yüksek Sağlık Kurulu Raporuna İtiraz Halinde Adli Tıp Kurumundan Alınacak Raporlar İle Maluliyet Oranının Belirlenmesi Gerektiği )

• BEDEN GÜÇ KAYIP ORANININ TESPİTİ ( S.S. Yüksek Sağlık Kurulu Raporuna İtiraz Halinde Adli Tıp Kurumundan Alınacak Raporlar İle Maluliyet Oranının Belirlenmesi Gerektiği - Malullük Aylığı Talebi )

1479/m.28, 56

506/m.109


ÖZET : Davacı, beden güç kayıp oranının tespitiyle, malullük aylığına hak kazandığına karar verilmesini istemiştir. İlgili kanun hükmü uyarınca Kurum hastanelerinden alınacak raporlar ile ilgilinin maluliyeti genel olarak belirlendikten sonra bu raporlara itiraz olunması halinde Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulundan, Kurul raporuna itiraz halinde ise Adli Tıp Kurumunun ilgili ihtisas dairesi giderek Adli Tıp Genel Kurulundan alınacak raporlar ile maluliyet oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekir.
DAVA : Davacı, beden güç kayıp oranının tespitiyle, malullük aylığına hak kazandığına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hacer P. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Dava nitelikçe, davacının beden güç kayıp oranının tespiti ile malullük aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının Adli Tıp 3. İhtisas Dairesinin 09.02.2007 gün ve 701 sayılı raporuna dayanılarak davacının beden gücünün 2/3’nü kaybettiğinden malul sayılması gerektiğinin tespitine ve maluliyeti nedeniyle aylık bağlanmasına karar vermiştir.
Davanın yasal dayanağı, olay tarihinde yürürlükte olan 1479 sayılı Yasa'nın 28 ve 56. maddeleridir. Somut olayda davacı 23.03.1995 tarihinde ilk kez malulen emekli olmak için Kuruma başvurmuş Kurum tarafından yapılan inceleme ve aldırılan hastane raporlarındaki bulgulara göre davacının hastalığının, 1479 sayılı Yasa'nın 28. maddesine göre ilk işe giriş tarihinden önce olduğu gerekçesi ile reddedilmiştir. Davacının 26.05.2004 tarihinde 2. kez malulen emekli olmak için Kuruma başvurduğu bu başvuru üzerine yapılan inceleme ve Mersin Devlet Hastanesinin 15.06.2005 gün ve 16356 sayılı sağlık kurul raporu üzerine Genel Müdürlük tarafından yapılan inceleme sonrasında davacının 2/3 oranında beden gücünü kaybetmiş sayılmasını gerektiren bir bulgunun olmadığından talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği gibi olay ve dava tarihinde yürürlükte olan 1479 sayılı Yasa'nın 56/4. maddesinde, beden gücü kayıp oranının belirlenmesinde 506 sayılı Yasa'nın 109. maddesinin uygulanacağı belirtilerek bu maddeye atıf yapılmıştır. Bu madde kapsamına göre de kurum hastanelerinden alınacak raporlar ile ilgilinin maluliyeti genel olarak belirlendikten sonra bu raporlara itiraz olunması halinde Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlak Kurulundan, Kurul raporuna itiraz halinde ise Adli Tıp Kurumunun ilgili ihtisas dairesi giderek Adli Tıp Genel Kurulundan alınacak raporlar ile maluliyet oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerektiğinin açık olup HGK.'nun 05.02.2003 gün ve 2003/21-23 Esas 56 Karar sayılı kararı da aynı doğrultudadır.
Davanın hukuki niteliğine, davada uygulanacak yönteme ve hükme ilişkin yukarıdaki açıklamalara göre, Mahkemece Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunun 09.02.2007 tarihli raporu esas alınarak sonuca gidilmiş ise de varılan bu sonucun doğru olmadığı, dayanak raporda davacının halen ve işe giriş tarihinde 2/3 oranında beden gücünü kaybettiğinden 2/3 malul olduğuna karar verilmiştir.Olay tarihinde yürürlükte olan 1479 sayılı Yasa'nın 28/3. maddesine göre işe giriş tarihinde Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne göre 2/3 malul olduğunun tespiti halinde sigortalının maluliyet aylığı alamayacağı tabidir.Ne var ki mahkemece yukarıda açıklanan prosedüre ve yasaya göre işlem yapılmadığından bu rapor gereğince sonuca gidilmesinin eksik incelemeye dayalı olduğu ortadadır.
Yapılacak iş; Davacının dosyaya ekli tüm hastane raporları ve hastalığına ilişkin konulan "sereplar palsi" tanısı gereğince, davacının 08.02.1988-31.05.2004 tarihleri arasında bakkallık mesleğini de yürüttüğü ve dosyaya ekli Mersin Devlet Hastanesinin 15.06.2005 gün ve 16356 sayılı raporunda da hastalığının ilerleyici olduğu ve bu rapor tarihi itibariyle ancak %64 malul olduğu belirtildiği dikkate alınarak davacının işe giriş tarihi olan 08.02.1988 tarihinde %64 oranında malul olup olmadığının ve hastalığı nedeniyle halen 2/3 oranında malul sayılıp sayılmayacağına 506 sayılı Yasa'nın yukarıda açıklanan 109. maddesinde belirtilen prosedör uygulanarak Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulundan itiraz halinde Adli Tıp İhtisas Kurulundan ve çelişki bulunduğu takdirde de Adli Tıp Genel Kurulundan alınacak raporlar ile belirlendikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Adli Tıp Kurumu ...İl Şube Müdürlüğü raporuna itiraz etmek istiyorum AVUKAT AYŞE Meslektaşların Soruları 0 09-07-2009 12:41
İş Mahkemesinde Bilirkişi Raporuna İtiraz Süresi Av. Mehmet Çiçek Meslektaşların Soruları 5 28-06-2009 11:59
Adli Tıp Raporuna İtiraz advokat34 Meslektaşların Soruları 1 07-01-2009 21:54
İşKazası-İş Müfettişi Raporuna İtiraz Av.Ali KAYA Meslektaşların Soruları 1 01-08-2008 22:52
Hizmet Tespiti Davasında Bilirkişi Raporuna İtiraz köktaş Meslektaşların Soruları 3 09-10-2007 18:28


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05645704 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.