Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Yeni Sevinçler Bulmalıyız

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-07-2003, 22:15   #1
Hamdi Sırrı Duyguseli

 
Varsayılan Yeni Sevinçler Bulmalıyız

24 Temmuz basında sansürün kaldırılmasının 95.yıldönümü...
24 Temmuz Basın Bayramı.. Bayramlarda sevinç olmalı.

Dedelerimiz 95 yıl önce sevinmişti. Aynı sevinci bugün duymak olanaksız. Dedelerimizin sevincini bizer yaşamıyoruz. TBMM tutanaklarından alınan aşağıdaki nedenlerle sevincin 95 yıl öncesinde kaldığını görüyoruz. Yeni sevinçler bulmalıyız.


Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
22. Dönem 1. Yasama Yılı
111. Birleşim 24/Temmuz /2003 Perşembe

BAŞKAN- Gündemdışı üçüncü söz, basında sansürün kaldırılışının yıldönümü nedeniyle söz talebinde bulunan Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek'e aittir.

Buyurun Sayın Kepenek.


YAKUP KEPENEK (Ankara)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, insan gelişiyor. Gelişmek, özgürleşmektir, gelişmek, giderek daha çok bilgi sahibi olmaktır, daha çok duyarlı olmaktır, daha çok toplumsallaşmaktır ve insan beyni yalnız ve ancak bilgiyle, kültürle özgürleşir, gelişir. Bu nedenle, bilgi kaynağı olan kurumların basın-yayın kuruluşlarının, medyanın bağımsız ve tarafsız olması en temel ilkedir. Basın, doğru ve güvenilir bilgi vermelidir. Kamuoyunun sağlığı bunu gerektirir, toplumun gelişmesi bunu gerektirir; ancak, ülkemizde basınla ilgili gelişmeler bu söylediğimiz doğrultuda gitmemektedir. Özellikle 1950'li yıllardan başlayarak hükümetlerle basın arasındaki ilişkiler "besleme basın", "sarı basın" gibi gelişmelere, bağımlılıklara konu olmuştur.

Günümüzde, basın üzerinde doğrudan sansür uygulanmıyor; ancak, başka şeyler yapılıyor, toplu sansür yapılıyor; gazeteler toplanıyor, toplatılıyor. Lütfen, iyi dinleyin! İlgililerden aldığım sayıları veriyorum: 2001 yılında, Türkiye'de, 1 200 adet yayın toplatılmıştır. 2002 yılında toplatılan yayın sayısı 1 107'dir ve 2003 yılında, yani, bu yılın 24 Temmuzuna kadar, bugüne kadar toplanan basılı yayın sayısının 610 olduğunu söylersem, ne menem bir bayram kutlamakta olduğumuz açığa çıkar. Bunlar çok önemli sayılardır. Sansüre gerek yok, topluca hallediyoruz. Sansüre gerek yok, başka bir şey oluyor.

Değerli arkadaşlar, yine, elimdeki kayıtlara göre, Türkiye'de, 60 gazeteci düşüncesi nedeniyle şimdiye kadar öldürülmüştür ve bu 60 gazetecinin -bunu, sıkı durun, iyi dinleyin- 42'si 1990'da ve sonrasında öldürülmüştür. Ölüm, en büyük sansürdür, en acı, en acımasız sansürdür; dolayısıyla, önce şunu vurgulayayım, bu sabah bir toplantıda da söyledim: Bu öldürme olayı, öldürülen gazetecinin sadece yok edilmesi sonucunu vermiyor, başka bir şey yapıyor; yerine yenileri gelmiyor. Öldürülenlerin hepsini sayma olanağım yok; ama, şunu söyleyeyim: Türkiye toplumu, Uğur Mumcu gibileri yetiştiremiyor; korkudan yetiştiremiyor, endişeden yetiştiremiyor, başka nedenlerle yetiştiremiyor.

Şimdi, burada, acı bir gerçek var değerli arkadaşlar. Basın özgürlüğüne kastedenlerin, bu cinayeti işleyenlerin çok büyük çoğunluğu, kimi tetikçilerin dışında, bunun arka tarafı bulunmuş değildir. Bu cinayetler, öncelikle, açığa çıkmalıdır, failleri bulunmalıdır, Meclisin, üyesi olmaktan onur duyduğum Meclisin ve hükümetimizin birinci görevi, ilk görevi, Türkiye'de faili meçhul cinayet bırakmamaktır. Bunların çok büyük çoğunluğu da basın mensuplarıdır.

Yine, aynı şekilde, şu günlerde, bugün, 100 dolayında insanımız, yalnızca düşünceleri nedeniyle hapistedir. Bu ortamda, basın bayramını kutluyoruz ve kutlu olsun diyoruz.

Değerli arkadaşlar, gelelim asıl önemli sansür öğesine. Türkiye'de basın-yayın; yani, medya, üzülerek belirteyim ki, sermaye çevreleriyle, iş dünyasıyla, bankacılık, enerji, petrol dünyasıyla iç içedir ve siyasetle de iç içedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bu üçlünün ve buna, kimileri için, mafyayı da katarsak, bu dörtlünün zincirleri kırılmadıkça, Türkiye'de, ne basın bayramı kutlanabilir ne basın özgürlüğünden söz edilebilir.

Türkiye'de, basının, medyanın olması gereken düzeyde olmadığının bir başka sansürcü göstergesi, medyanın kendi içinde yaptığı kavgalardır. Hiçbirimizi, toplumu ilgilendirmeyen, sorunlarımızla ilgili olmayan konularda, değişik basın holdingleri, grupları iç savaşa giriyorlar, birbirlerini suçluyorlar "tencere dibin kara" türünden birbirlerini yerin dibine batırıyorlar ve sonra da, topluma, demokrasi, doğruluk, onur, dürüstlük dersi vermeye kalkıyorlar; Türkiye, bu çelişkiyi aşmalıdır.

Değerli arkadaşlar, son on, onbeş yıl boyunca yaşadığımız bu ünlü medya savaşlarının, kimi köşe sahiplerinin, yazarlarının, kimi yöneticilerinin özel haber almak üzere hükümet çevresine, bürokrasinin üst düzeyine yakınlaşma yarışı içinde olduğu bilinen bir gerçektir. Gece yarısı telefonla aranmalar, karşılıklı sohbetlerden çıkan haberler Türkiye kamuoyunu işgal etmektedir. Oysa, hükümet edenlerin, yönetenlerin görevi, basına olabildiğince açık ve eşit durmak ve bilgileri gece yarısı birileriyle değil, toplumla, Meclisle paylaşmaktır.

Basın-yayının her türlü nesnelliğini yok eden haber ve doğruluk, dürüstlük öğelerini, ahlak öğelerini hiçe sayan bir durumdan, bir an evvel kurtulması sağlanamaz ise, ülkemizde, ne hortumlamanın sonu gelir ne toplumun gözünde siyaset ve basın aklanır; dolayısıyla, Meclisin bu bilinçte davranması gerekir.

Değerli arkadaşlar, çok kısa olarak, basının önemli sorunlarının altını çizmek istiyorum.

"Yerel basın gelişemiyor" dedi değerli arkadaşım, doğrudur. Yerel basın ikili baskı altındadır, ayrıca baskı altındadır. Yerel yöneticilerin keyfî baskısı altındadır.

Basın-yayın sektöründe işsizlik ileri boyutlardadır.

Yine, basın-yayın kuruluşlarında, pekçoğunda, tamamına yakınında -birkaçı hariç- çalışanların sendikalaşma hakkı yoktur, olanağı yoktur. Şimdi, çalışanları sendikalaşamayan bir basın-yayın kuruluşunun, kurumunun, gazetesinin, televizyonunun topluma dönüp, haktan, hukuktan, demokrasiden söz etmesinin ne derece inandırıcılığı olabilir, ne derece anlamı olabilir?!

Bir şey daha söyleyeyim ve bunu da çok önemsiyorum: Türkiye basını, haberleri, hiçbir süzgeçten geçirmeden, büyük ölçüde Amerika Birleşik Devletleri kökenli kanallardan alıyor. Yani, küreselleşmenin bu boyutu, Amerika Birleşik Devletlerinden gelen bilgilerin hiç süzgeçten geçirilmeden bu topluma sunulması oluyor. Burada, büyük yanlışlar yapılıyor. Türkiye basınının, medyasının özgün ve düzgün gelişmesi için yapılması gereken, basın çalışanlarının haklarını sağlayacak girişimlerde bulunmak, bu yönde yasal düzenlemeleri yapmaktır.

Gencecik insanlar, basın kurumlarına stajyer diye alınıyor, geçici olarak alınıyor ve bunlar, belli bir süre sonra, üstelik çalışma süreleri de dikkate alınmadan buradan çıkarılıyor. Sonuçta, basın ne hale geliyor; basın, medya, toplumdan ve sorunlarından uzak bir konuma geliyor, kendi deyimleriyle "light programlar"a önem veriyor, onları yayınlıyor. Tinerci çocuklar, evlerinden kovulanlar, kaçmak zorunda kalanlar, işsizler ve tecavüze uğrayanlar, oralardan bir basın mensubu, bir televizyon mensubu geçerse, kamuoyunun gündemine gelebiliyor. Bu anlayışın, bu durumun en kısa zamanda düzeltilmesi, basının, toplumun sorunlarına daha yakın olması, bunları görmezlikten gelmemesi, bunları görür duruma gelmesi gerekiyor.

Bu doğrultuda, gerek Basın Yasasının değiştirilmesi gerekse bilgi edinme hakkı yasasının bir an önce çıkarılmasıyla, Yüce Meclisin, Türkiye'de basının sorunlarını da düzeltecek adımları atmış olacağına inanıyorum.

Basın çalışanlarının bayramını, bu çerçevede, bu anlayışla kutluyorum.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kepenek.
……………………….
Old 20-09-2003, 13:31   #2
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan "Yeni Sevinçler Bulmalıyız" Ama Nasıl?

"1. Vergiden turizme, sosyal güvenlikten adalet reformuna kadar Berber Mehmet efendilerin fikirleri var, dinlemek gerek.

2. Bazen büyük sorunların çok basit çözümleri olur.

3. Burnundan kıl aldırtmayanların başı çok ağrıyabilir."

(Teşekkürler Sayın Refya)

Önce elbirliği,karşılıklı güven sonra "Yeni Sevinçler" e üstad.

Selam ve saygılar.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03913903 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.