Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Noterlerİn Hukukİ SorumluluĞu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-03-2011, 18:39   #1
Av.Nevin Canruh

 
Varsayılan Noterlerİn Hukukİ SorumluluĞu

Merhaba ,
Müvekkil ,araç satın almak üzere bir şahısla anlaşmıştır. Noterde gidip aracı sözleşmeyle devrini gerçekleştirmiştir. Ancak birkaç gün sonra polis gelip araca el koymuştur zira aracı veren devreden kişinin ruhsat sahibi olmadığı ,sahte nufus cüzdanına kendi resmini yapıştırarak devrettiği anlaşılmıştır.Ve araç gerçek ruhsat sahibine verilmiştir.

(Müvekkilin beyanına göre asıl ruhsat sahibi ile dolandırıcı ortak çalışmakta ve bir çok kişiyi böyle dolandırmaktadır.Bu husus ayrık kalmak kaydıyla)

Noterin bu işlemde nufus cüzdanının sahteliğini kontrol edip ona göre işlem yapma görevi varmıdır? Müvekkilin zararına karşı noterlerin sorumluluğuna gidilebilir mi?
Old 12-03-2011, 21:32   #2
tiryakim

 
Olumlu Karar

Alıntı:
Yazan Av.Nevin Canruh
Merhaba ,
Müvekkil ,araç satın almak üzere bir şahısla anlaşmıştır. Noterde gidip aracı sözleşmeyle devrini gerçekleştirmiştir. Ancak birkaç gün sonra polis gelip araca el koymuştur zira aracı veren devreden kişinin ruhsat sahibi olmadığı ,sahte nufus cüzdanına kendi resmini yapıştırarak devrettiği anlaşılmıştır.Ve araç gerçek ruhsat sahibine verilmiştir.

(Müvekkilin beyanına göre asıl ruhsat sahibi ile dolandırıcı ortak çalışmakta ve bir çok kişiyi böyle dolandırmaktadır.Bu husus ayrık kalmak kaydıyla)

Noterin bu işlemde nufus cüzdanının sahteliğini kontrol edip ona göre işlem yapma görevi varmıdır? Müvekkilin zararına karşı noterlerin sorumluluğuna gidilebilir mi?

Kıymetli meslektaşım Yargıtay Kararı umarım işinize yarar.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2007/4-422
Karar: 2007/536
Karar Tarihi: 11.07.2007
TAZM
İNAT DAVASI - TAPUDA SAHTE VEKALETNAMEYE DAYALI SATIŞ NEDENİYLE UĞRANILAN ZARARIN TAZMİNİ İSTEMİ - KUSURSUZ SORUMLULUK VE TEHLİKE PRENSİBİ - DEVLETİN SORUMLULUĞUNU GEREKTİREN İLLİYET BAĞININ KURULMUŞ OLMASI
ÖZET: Dava, hukuksal dayanağını kusursuz sorumluluktan almakta ve kusura değil tehlike prensibine dayanmaktadır. Öte taraftan tapu sicil müdürlüğü görevlilerinin kusurlu olup olmadığının araştırılmasına ya da kusurun varlığının ispatına gerek olmadığı gibi, esasen devletin sorumluluğu için bu kusurun varlığı da şart değildir. Tapu sicil müdürlüğünün hukuka aykırı eylem ve işlemleri ile zarar arasında illiyet bağı bulunduğuna göre bu zarardan devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Davacının zararı, tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklanmakla, olayda, devletin sorumluluğunu gerektiren illiyet bağının bulunduğu şüphesizdir. Yerel mahkemenin, tapu sicilinin tutulmasıyla ilgili bu işlemden doğan davacı zararından, davalı Hazinenin sorumlu bulunduğu yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.
(4721 S. K. m. 1007) (743 S. K. m. 917) (1512 S. K. m. 162) (YHGK 24.09.2003 T. 2003/4-491 E. 2003/487 K.) (YHGK 19.04.2006 T. 2006/4-113 E. 2006/205 K.) (YHGK 09.05.2007 T. 2007/4-212 E. 2007/261 K.) (YHGK. 03.10.2007 T. 2007/4-792 E. 2007/701 K.) (4 HD. 03.04.2006 T. 2006/1956 E. 2006/3585 K.)
Dava: Taraflar aras
ındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.02.2005 gün ve 2004/208-2005/9 sayılı kararın incelenmesi Davalılar Hazine ve Tülay Ç. vekilleri tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 03.04.2006 gün ve 2006/1956-3585 sayılı ilamı ile;
(... Dava, tapuda sahte vekaletname ile işlem yapılmasından kaynaklanan zararın tazminine ilişkindir. Yerel mahkemece davalılar Ergin Ç. mirasçıları ve Yaşar S. hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılardan Maliye Hazinesi ve Tülay Ç. tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, sahte vekaletname ile kendisine tapuda satılan taşınmazın gerçek malikin açtığı tapu iptali ve tescil davasını kazanması sonucu elinden çıktığını, zarara uğradığını belirterek tazminat istemiştir.
Dosyadaki kanıtlara göre, davalılar Ergin Ç. ve Yılmaz T. tapu maliki Recep K.'ın kimlik bilgilerine ulaşarak haricen sahte bir nüfus cüzdanı düzenlemişler ve davalı Ergin Ç.'in fotoğrafını yapıştırmışlardır. Bu nüfus cüzdanı ile davalı Tülay Ç.'nun görevli olduğu Urla Noterliği'nde, Ankara İli Elmadağ İlçesi Hasanoğlan Beldesi 531 Ada, 13 parsel sayılı taşınmazın satışı hususunda emlakçilik yapan davalı Yaşar S.'a düzenleme şeklinde vekaletnameyi davalı Ergin Ç. vermiştir. Daha sonra davalı Yaşar S. bu vekaletname ile taşınmazı davacıya tapuda satmıştır. Asıl malik Recep K. durumu öğrenince suç duyurusunda bulunmuş ve tapu iptali tescil davası açarak taşınmazını geri almıştır.
Yine dosya içeriğine göre davalılar Yılmaz T. ve Ergin Ç. sahtecilik suçundan mahkum olmuşlardır. Vekaletnameyi düzenleyen noter katibi ise sahtecilik suçundan beraat etmiştir. Davalı noter hakkında ise Adalet Bakanlığınca koğuşturma izni verilmemiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuarları Dairesi Başkanlığı'nın 9/8/2001 tarihli ekspertiz raporuna göre vekaletname çıkarılmada kullanılan sahte nüfus cüzdanı iğfal kabiliyetine haizdir.
Davalılar Maliye Hazinesi ve Noter Tülay Ç.'nun sorumlulukları Medeni Kanun'un 1007. maddesi ve Noterlik Kanunu'nun 162. maddesi gereğince kusursuz sorumluluktur. Diğer bir anlatımla zarar gören bu davalıların kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Bu davalılar da kusurlarının bulunmadığı savunmasının ötesinde uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamalıdırlar. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması gerekmektedir. Somut olayda iğfal kabiliyeti bulunan nüfus cüzdanını kullanan üçüncü kişinin bu eylemi ile illiyet bağı kesilmiştir.
Şu durumda davalılardan Maliye Hazinesi ve Tülay Ç. hakkındaki davanın reddi gerekirken yerel mahkemece anılan davalıların da sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, karar bu nedenle bozulmalıdır...),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece kısmen önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dava, tapuda sahte vekaletnameye dayalı satış nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı vekili 13.05.2004 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Elmadağ Hasanoğlan Beldesi Sanayi Mahallesi 531 ada 13 parsel sayılı taşınmazı, taşınmaz maliki Recep K.'ın emlakçi Yaşar S.'a Urla Noterliğinin 30.07.2001 tarih ve 5897 yevmiye sayılı işlemi ile verdiği vekaletnameye dayanarak Elmadağ Tapu Sicil Müdürlüğünde yapılan işlemle satın aldığını, daha sonra taşınmaz satışının sahte nüfus cüzdanına dayanılarak noterde tanzim edilen sahte vekaletname ile yapıldığının anlaşılması ve taşınmaz malikinin açtığı davalar sonunda tapu kaydının iptali ve kendisi hakkında da ceza davası açılması, hiçbir dahli ve kusuru olmadığı halde parasını verip satın aldığı taşınmazı kaybetmesi nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını, ifadeyle, elinden çıkan taşınmazının dava tarihindeki sürüm değeri kadar maddi tazminat ve ayrıca müvekkilinin ağır cezada yargılanması nedeniyle 2.000.000.000 TL manevi tazminatının müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak müvekkiline verilmesini istemiş; bilirkişilerin raporlarını ibrazından sonra verdiği ıslah dilekçesiyle de, 263.928 YTL taşınmazın ellerinden çıkması nedeniyle uğramış oldukları maddi zarar ve 13.141 YTL'de 2001/478 esas sayılı dosyasında davayı kaybetmeleri nedeniyle ödemek zorunda kaldıkları yargılama gideri ve ücreti vekalet bedeli olmak üzere toplam 277.069 YTL'nin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı hazine vekili 09.06.2004 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının zararının tapu kayıtlarının düzenli tutulmamasından kaynaklanmadığını, tarafların kendi aralarında yapmış oldukları geçersiz akitten doğduğunu, MK. 917. (1007.) maddesinin hazinenin ancak tapu sicilinin usulüne uygun tutulmamasından doğan zararlardan sorumlu olabileceğini düzenlediğini, somut olayda tapu sicilinde bir usulsüzlük bulunmadığını, öte yandan satış akit tablosunda satış bedelinin yazılı olması nedeni ile davacının ancak bu miktarı talep edebileceğini, tapu sicil memurunun satışa dayanak olan vekaletnameyi ilgili noterliği arayarak teyit ettiğini, taşınmazı satın alan davacının kendisinin yeterli ihtimamı göstermediğini, ifadeyle davanın reddini savunmuştur.
Davalı Noter vekili 14.06.2004 tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili notere ibraz edilen nüfus cüzdanının sahteliği anlaşılamayacak kadar muntazam tanzim edilmiş bir cüzdan olup, müvekkilinin nüfus cüzdanında resmi yapıştırılmış olan şahsın vekalet veren kişi olduğunu anlaması nedeni ile de istemi uyarınca vekaletnameyi düzenlediğini, olayda kusurunun ve sorumluluğunun bulunmadığını, bu sebeple davanın müvekkili yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca tapu kaydında taşınmazın satış değerinin gösterilmiş olması nedeni ile davacının daha fazla bir meblağı talep etmesinin haksız olduğunu, manevi tazminat talebinin de yasal bir dayanağı bulunmadığını ifadeyle, davanın reddini savunmuştur.
Davalı Yılmaz T. usulüne uygun olarak davetiye tebliğine karşın duruşmaya katılmadığı gibi temsilci ya da cevap da göndermemiştir.
Davalılar Yaşar S. ve Ergin Ç.'e dava dilekçesi tebliğ edilememiş, davacı, öldüğü anlaşılan Ergin Ç.'in mirasçılarına karşı dava hakkını 16.07.2004 tarihli dilekçe ile; diğer davalı Yaşar S. hakkındaki davasını ise 14.12.2004 tarihli oturumdaki imzalı beyanı ile atiye bırakmıştır.
Yerel mahkemece davalılar Ergin Ç. mirasçıları ve Yaşar S. hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılardan Maliye Hazinesi ve Tülay Ç. tarafından temyiz edilmiştir.
Özel Daire, temyiz eden her iki davalı yönünden de <üçüncü kişilerin haksız eyleminin illiyet bağını kestiği, kusursuz sorumluluğu bulunan davalıların eylemleri ile sonuç arasında illiyet bağı kesildiğinden sorumlu olmayacakları ve bunlar hakkındaki davanın reddi gerektiği> gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Mahkemece noter yönünden bozmaya uyulmuş; Hazine yönünden ise önceki kararda direnilmiştir.
Hükmü, Hazine vekili temyize getirmektedir.
Somut olayın uyuşmazlığa etkili ayrıntılarının kısaca ortaya konulmasında yarar vardır;
Davacı Ayla Y.'ın eldeki tazminat davasına konu olan olay ve işlemler zinciri davalılardan Yılmaz T. ve arkadaşlarının, taşınmaz maliki Recep K.'ın nüfus bilgilerine ulaşarak davalı Ergin Ç.'in resmini taşıyan sahte nüfus cüzdanını düzenlenmeleri ve Recep K. yerine dublör olarak yine resmi bulunan Ergin Ç.'i kullanmak suretiyle 20.07.2001 tarihinde Elmadağ Tapu Sicil Müdürlüğüne müracaatla zayiinden tapu senedi tanzimini istemeleri ve tapu senedini almaları ile başlamıştır.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Müfettişliğinin raporu ve eki belgeler, ceza dosyası kapsamında yer alan beyanlar, ceza dosyası içinde bulunan 13.08.2001 tarihli 676 sayılı Elmadağ Tapu Sicil Müdürlüğünün Merkez Karakol Amirliğine muhatap yazısı kapsamından; Yılmaz T. ve Ergin Ç.'e yerine geçtiği Recep K. adına 29829-29830 sayılı bağış makbuzu karşılığında zayiinden tapu verildiği ve işlemi yapan memurlar hakkında başta yazılı başvuru belgesi düzenlettirmemek olmak üzere yapılan usulsüz işlemler nedeniyle usulü ve mali mevzuata aykırılıktan disiplin yönünden uyarma cezası verilmesi istendiği anlaşılmaktadır.
Tapu çalışanlarının mevzuata aykırı olduğu belirlenen bu eylemleri nedeniyle tapu müstenidatını inceleme olanağı bulan, tapu senedi aslını da bu yolla elde eden sahtecilik-dolandırıcılık eylemleri de ceza mahkemesi kararı ile kesinleşen Yılmaz T. ile Ergin Ç., diğer davalı emlakçi Yaşar S.'ı sahte vekaletname ile malikin vekili tayin ettirmişler; 531 ada 13 parsel nolu taşınmazın 07.08.2001 tarihinde 1578 yevmiyeli işlemle davacı Ayla Y.'a ve bu davaya konu olmayan 532 ada 1 parselin de 06.08.2001 tarihinde 1570 yevmiyeli işlemle yine bu davada taraf olmayan Rasim Kahraman'a tapuda satışını gerçekleştirmişlerdir. Tapuda resmi senet düzenlenirken bu kez de akit tablosunun açıklama kısmında taşınmaz malikinin Recep K. olan adı Recep D. olarak gösterilmiştir.
Yine ceza dosyasında bulunan belgelerden, tapu sicili müstenidatında resmi yer alan Recep K. ile onun yerine geçerek işlem yaptıran Ergin Ç.'in vekaletname ve nüfus cüzdanı fotokopisindeki resimlerinin karşılaştırılmasında da, aralarında hiçbir benzerlik olmadığı görülmektedir.
Sahte vekaletnameyi düzenleyen noter katibi hakkında ise, resmi evrakta sahtecilik suçundan, İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/179 esas sayılı dosyasında ilk celse beraat kararı verilmiş ve anılan karar Yargıtay incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiştir. Anılan bu eylem nedeni ile Urla Noteri hakkında da, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nce ve Noterler Birliğince, gerek disiplin gerek cezai yönden kovuşturma izni verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Diğer sanıklarla birlikte davalılar Yılmaz T., Yaşar S., Ergin Ç. ve davacı Ayla Y. hakkında suçlarından Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış ve yapılan yargılama sonucunda davacı Ayla Y. ile davalı Yaşar S.'ın delil bulunmadığından bahisle beraatlarına, davalılar Yılmaz T. ve Ergin Ç.'in atılı suçlardan mahkumiyetlerine karar verilmiş; bu karar Yargıtay 6. CD'nin 2003/8756 esas ve 2004/2301 karar sayılı ilamı ile 04.03.2004 tarihinde onanmıştır.
Tapu işlemleri sonrası, gerçek malik Recep K., Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/478 esas sayılı dosyasında açtığı tapu iptali ve tescil davası sonunda tapunun iptalini sağlamış; tapu iptali kararında, davacı Ayla'nın kusurlu işlemi olduğuna ilişkin bir belirleme yapılmamış; aksine iyiniyetli olduğu vurgulanarak, durum böyle olsa bile sahte vekaletname nedeniyle işlemin sakatlığı söz konusu olduğundan yolsuz tescile dayalı kaydın iptali gerektiği, gerekçe olarak gösterilmiştir.
Davacı Ayla Y. ile ona satışı gerçekleştiren emlakçı Yaşar S.'ın bu kişilerin eylemine dahil olmadıkları, haklarında verilen bu yargı kararları ile belirgindir.
Tapuda resmi şekilde satın aldığı taşınmaz yönünden aleyhine verilen tapu iptal davasının kesinleşmesi ve taşınmazın eski maliki adına kaydedilmesi üzerine davacı Ayla Y.; eldeki davayı açmıştır.
Davacı, eldeki dava ile tapu ve noter memurlarının özensizliği nedeniyle uğradığı maddi zararının tazminini ayrıca haksız yere sanık sıfatıyla yargılanması nedeniyle de manevi zararını istemektedir.
Yapılan yargılama sonucunda gerçek kişiler yönünden verilen kararlar ile noter hakkındaki red kararı kesinleşmiş, bozma ve direnme kararlarının kapsamına göre; uyuşmazlık, Hazinenin sorumluluğu noktasında düğümlenmiştir.
Davacı, taşınmazı sahte vekaletname ile vekil kılınan emlakçi vasıtasıyla tapuda yapılan işlemle satın almış; Hazinenin sorumluluğunun bulunduğu iddiasını ise tüm aşamalarda iki noktaya dayandırmıştır;
Bunlardan birisi disiplin cezasına da konu olan tapu memurlarınca zayiinden tapu verilmesi işlemlerinin usulsüzlüğü diğeri ise tapuda sahte vekaletnameye dayalı satışın gerçekleştirilmesidir.
Davacının, Hazinenin sorumluluğu yönünden illiyet bağını kesecek kusurlu ya da kasıtlı herhangi bir eylemi belirlenmemiş; aksine iyi niyetli alıcı olduğu gerek hukuk gerek ceza yargılamasında ortaya konulmuştur. Kaldı ki, bu husus uyuşmazlık konusu da değildir.
Diğer yandan dosyaya yansıyan belgelerden davalı gerçek kişilerin noterlik ve tapu sicil müdürlüklerinde yaptıkları benzer işlem ve yöntemlerle birçok sahtecilik-dolandırıcılık eylemini gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır.
Açıklanan maddi olgu, bozma ilamı ve buna ilişkin direnme kararının kapsamları itibariyle uyuşmazlık; yasa gereği kusursuz sorumluluğu bulunan davalı Hazinenin bu sorumluluğunu ortadan kaldıracak bir olgunun gerçekleşip gerçekleşmediği, bu cümleden olarak; tapu sicilinde üçüncü kişilerin sahtecilik eylemleri ile birleşen her iki işlem nedeniyle tapu sicilinin tutulması ile davacı zararı arasında hazine açısından uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığı ve sonuçta Hazinenin sorumluluğundan söz edilip edilemeyeceği, noktasında toplanmaktadır.
İlkin belirtilmelidir ki, davacının davalı hazineye yönelik tazminat isteminin yasal dayanağı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. (743 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 917.) maddesi olup, bu hükümde devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan sorumluluğu düzenlenmiştir.
Bu sorumluluğun niteliği ve somut olay yönünden değerlendirilmesine geçilmezden evvel, kusursuz sorumluluğa ilişkin temel ilkeler ve öğretide yer alan görüşler üzerinde kısaca durulmasında yarar vardır.
Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde, kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa kadar uzayan bir yol izlenmektedir.
Kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına tazmin ettirmek, ancak zarar onun kusurlu bir fiilinden doğmuş ise mümkündür (Tandoğan Haluk, Türk Mesuliyet Hukuku, 1967, s:89). Kusur sorumluluğunda, sorumluluğun öğesidir (Eren Fikret, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, C.1, B.6, İstanbul 1998, s:554).
Tazminat yükümlülüğünü kusura dayandırmak, önceleri adalete uygun ve yeterli görülmekte iken, zarar olasılıklarını çoğaltan büyük sanayinin gelişmesi, üretim ve taşıt araçlarının makineleşmesi, yeni enerji kaynaklarının bulunması halkın büyük şehirlerde yoğunlaşması ile modern hayatta zarar olasılıklarının çoğalması, böylece teknik ilerleme ve ona bağlı tehlikelerin artması ile birlikte, zarar görenlere etkili bir koruma sağlamaya elverişsiz ve dolayısıyla adaleti sağlama bakımından da yetersiz kalmaya başlamıştır.
Böylece sanayileşme ile birlikte doğan tehlikeler, hukuk alanında da etkisini doğurmuş ve bir kimsenin kusurlu olmasa dahi kendisinin verdiği zarar nedeniyle tazmin sorumluluğunu, kısacası kusursuz sorumluluğu getirmiştir (Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku, 1981 Bası, sh.1-4).
Öğretide kusursuz sorumluluk halleri olmak üzere ikili ayırıma tabi tutulduğu gibi (Eren Fikret, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, C.1, B.3, 1989; Tandoğan Haluk, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk, Ankara, 1981, s:22); şeklinde üçlü ayırıma gidildiği de görülmektedir (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop/Tekinay Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, B.7, İstanbul 1993, s:498).
Öte yandan, üst başlığı altında kusursuz sorumluluk halleri olarak da düzenlemeler bulunmaktadır.
Tehlike sorumluluğu, ; olarak yer alır (Koçhisarlıoğlu Cengiz, Objektif Sorumluluğun Genel Teorisi, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1984, s:183). Diğer sorumluluk türlerinden farklı olarak bu türde kurtuluş beyyinesi (kanıtı) yasalarda bulunmamaktadır. Ancak, uygun illiyet bağını kesen sebepler sorumluyu sorumluluktan kurtarır.
Türk Özel Hukukunda kusura dayanmayan sorumluluk hallerinden birisi de Tapu sicilinin tutulmasından Devletin sorumluluğudur.
Bu sorumluluğun niteliği ve somut olay yönünden değerlendirilmesine gelince;
Devletin <tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğuna> ilişkin olarak, kusursuz sorumluluk/ağırlaştırılmış sebep/ağırlaştırılmış objektif sorumluluk/tehlike sorumluluğuna ilişkin kurallar uygulanır.
Taşınmazların tapu siciline kaydedilmesinde ve doğru sicillerin oluşturulmasında o kadar önemlidir ki, 743 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 917, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddelerinde açıkça;
<Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder>
Hükmüne yer verilerek, bu sorumluluk yasal düzenleme altına alınmıştır.
Diğer taraftan, devletin tapu sicilini çok düzgün tutması ve taşınmazların durumunu tespit ve tescil bakımından gerekli düzenlemelerin yapılarak açık hale getirilmesi konusuna büyük önem verilmiş, bu sicillerin Devlet memurlarınca tutulmasından ileri gelecek bütün zararlardan dolayı vatandaşlara karşı Devlet'e fer'i değil, aynen İsviçre'de olduğu gibi asli sorumluluk yüklenmiştir (Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu/Galip Esmer Gayrimenkul Tasarrufları, 1969, s:512 vd.; Prof. Dr. Jale Akipek, Eşya Hukuku, 1972, s:303).

Yasanın bu açık hükmünün kaynak olduğu Burada, kusursuz sorumluluğun dayanağı, tapu siciline bağlı büyük çıkarların ve yanlış tesciller sonucunda sicile güven ilkesi yüzünden ayni hakların yerinin doldurulmaz biçimde değişmesi ve bu hakların sahiplerinin onlardan yoksun kalmaları tehlikesinin varlığı ile açıklanabilir.
Gerçekten, tapu sicilinin tutulmasını üzerine alan Devlet, tapu siciline tanınan güvenden ötürü, hak durumuna aykırı kayıtlardan doğan tehlikeyi de üstlenmektedir.
Devletin sorumluğunun dayandırıldığı tapu sicilinin doğru tutulmasına ilişkin güvenin devamını sağlama amacı, tapu siciline güven ilkesinden daha geniş bir anlam taşımaktadır. Söz konusu ilkenin uygulanamadığı ve yolsuz tescile güvenen iyiniyetli üçüncü kişilerin iktisaplarının korunamadığı bazı hallerde dahi, onların bu yüzden uğradıkları zarardan da Devlet sorumlu tutulur.
Görülmektedir ki; kusursuz sorumluluğun bir biçimi olan tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan Devletin sorumluluğu, bir tehlike sorumluluğudur.
Tapu sicil müdür ya da memurunun kusuru olsun olmasın, tapu sicilinin tutulmasında kişilerin mameleki çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece Devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkisi söz konusu olmaktadır. Tapu sicilinin tutulmasında kişi çıkarlarının korunması bakımından uyulması gereken kurallar tapu mevzuatı ile sınırlı olmayıp, bu mevzuat dışındaki hukuk kurallarına ve hukukun genel ilkelerine de uyulması gerekmektedir. Tapu müdür ya da memurlarının ihlal ettikleri hukuk kuralları ister genel olsun ister salt sicilin tutulmasıyla ilgili olsun her iki halde de ortaya çıkan sonuç tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmuş olmasıdır (Dr. Lale Sirmen, Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Zararlardan Devlet'in Sorumluluğu, Ankara, 1976 Sh.63 vd). Bu nedenle sicilin hukuka uygun tutulması kavramı tapu mevzuatına uygunlukla sınırlı bir kavram olmayıp, hukukun genel ilkelerine uygunlukta gerekmektedir. Bunun dışına çıkan her hukuka aykırı davranıştan Devletin sorumluluğu asıldır.
Az yukarıda ayrıntıları açıklandığı ve vurgulandığı üzere; Devletin sorumluluğunun bir tehlike sorumluluğu olduğu hususu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 05.10.1955 gün ve 1955/4-58 esas, 1955/64 karar sayılı; 29.06.1977 gün ve 1977/4-845 esas ve 1977/655 karar sayılı; 24.09.2003 gün ve 2003/4-491 esas ve 2003/487 karar sayılı; 19.04.2006 gün ve 2006/4-113 esas ve 2006/205 karar sayılı; 09.05.2007 gün ve 2007/4-212 esas, 2007/261 karar sayılı, ilamlarıyla yargısal uygulamada da büyük ölçüde kabul edilmiştir.
Somut olay açısından Devletin sorumluluğu irdelendiğinde;
Davacı, üçüncü kişiye ait taşınmazı, elinde vekaletname bulunan emlakçiden tapu sicil müdürlüğünde gerçekleştirilen resmi senetle almış; daha sonra gerçek malikin açtığı dava sonucunda bu tescilin sahte kimlikle alınan vekaletnameye dayalı ve yolsuz olduğu gerekçesiyle adına olan tapu kaydı iptal edilerek bedelini peşinen ödediği taşınmaz uhdesinden çıkarak gerçek maliki adına tapuya tescil edilmiştir.
Tapudaki işlemin dayanağı olan vekaletnamenin sahtecilik yoluyla elde edildiği ve tescilin yolsuz olarak gerçekleştiği yargı kararları ile belirgindir. Davacı zararının kaynağı da başından beri birleşen tüm işlemlerle birlikte sağlanan bu yolsuz tescildir ve kendisinin kasıtlı yada kusurlu eylemiyle bu zararın gerçekleşmesine neden olduğuna ilişkin herhangi bir belirleme de dosya kapsamında bulunmamakta, aksine eylemlere dahil olmadığı ve iyiniyetli alıcı durumunda olduğu ceza ve hukuk mahkemelerince verilmiş kararlarla kabul edilmektedir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, tapu sicil müdürlüğünün uygulaması gereken hukuki esasları ihlali halinde hukuka aykırılığın bulunduğunun kabulü gerekmekte; tapu memurlarının faaliyetleri çerçevesine giren herhangi bir işlem tapu kütüğünün tutulması işlemi ve böyle bir işlemin kanuna aykırı şekilde yapılmış olması dolayısıyla, bu tür işlemler nedeniyle uygulamada oluşan tecrübe ve görüşler uyarınca oluşması mutad kabul edilen bir zarar da, Türk ve İsviçre hukuk sistemlerinde tazminat istemlerine esas teşkil eden uygun illiyet nazariyesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zarar sayılmaktadır.
Tapu sicil müdürlüğünde yapılan işlemler bu yönüyle değerlendirildiğinde görülmektedir ki;
Davacının zararına neden olan olay ve işlemler zinciri davalılardan Yılmaz ve arkadaşlarının, taşınmaz maliki Recep K.'ın nüfus bilgilerine ulaşarak davalı Ergin Ç.'in resmini taşıyan sahte nüfus cüzdanını düzenlemeleri ve Recep K. yerine dublör olarak yine resmi bulunan Ergin Ç.'i kullanmak suretiyle 20.07.2001 tarihinde Elmadağ Tapu Sicil Müdürlüğüne müracaatla zayiinden tapu senedi tanzimini istemeleri ve tapu senedini almaları ile başlamış; devamında yine sahte kimlikle Noterden alınan vekaletname kullanılarak tapu memuru önünde resmi şekilde satışla devam etmiştir.
Zayiinden yeni tapu belgesi tanzim edilerek gerçekte malik olmayan kişiler eline geçmesinin sağlanması inandırıcı sahte bir belgeye dayalı yapılmış olsa dahi hukuka aykırıdır ve bu hukuka aykırılık görevlilerin kusuru olsun olmasın sonuçta zarara uğranılmasında etkilidir. Zira, tapu sicil müdürlükleri sadece tapu kaydını değil buna dayanak belgeleri de elinde bulundurmakta sicilde ve müstenidi belgelerde malikin resmi, imzası ve kimlik bilgileri yer almaktadır. Tapuda işlem yapabilmek, imzalı başvuru belgesinin varlığını gerektirmektedir. Oysa somut olayda, zayiinden yeni tapu senedi verilirken bu gereklere uyulmadığı gibi başvuran sahte kişi, gerçek malike hiç benzemediği halde resimler üzerinde kontrol yapılıp, imzası da alınmadığından kolaylıkla gerçek malikmiş gibi müstenidat bilgilerinden yararlandığı ve tapu senedini elde ettiği dosya kapsamı ile belirgindir. İlgililerin bu işlemin yapılmasında, kasta varan ihmalleri söz konusudur.
Sicilin sağlıklı biçimde oluşturulması, tüm kayıtların usulünce tutulması, korunması, devamlılığı, güvenilirliği hem yasalarla, hem Tapu Sicil Tüzüğü ile hem de Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün uygulama genelgeleri ile düzenleme ve teminat altına alınmış; sicile güven ilkesi ile de bunlar ve benzeri tapu sicil müdürlüğü işlemleri devletin sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir. Dolayısıyla, usulü ve mali mevzuata aykırı olarak zayiinden yeni tapu senedi tanzimi ve ilgili sıfatını haiz olmayan kişiye verilmesi dahi başlı başına bu sorumluluk kapsamında değerlendirilmelidir.
Nitekim, kendisini malik yerine koyan kişi ele geçirdiği bu tapu senedi ve bu senetteki bilgilerle noterde de kolaylıkla vekaletname tanzimini sağlamış yine aynı kolaylıkla tapuda resmi memur önünde vekil vasıtasıyla maliki olmadığı taşınmazın satışını gerçekleştirmiştir.
Özetle ifade edilecek olursa; tapu müdür ya da memurunun, gerçek tapu maliki olmayıp, sıfatı taşımayan başvuru sahibinin imzasını taşıyan yazılı başvuru belgesini almadan ve sicildeki resimle bu kişinin ibraz ettiği sahte nüfus cüzdanındaki resmi ve kayıtları karşılaştırmadan, kayıp nedeniyle yeniden tapu senedi düzenleyip bu kişiye vermesi resmi senette soy ismin yanlış yazılması ve ardından da temin edilen sahte vekaletnameye dayalı olarak sicile yolsuz tescil işlemini gerçekleştirmiş olması hukuka aykırıdır. Bu hukuka aykırı davranışla zarar arasında illiyet bağının varlığı belirgin olup; devlet bundan doğan zarardan sorumludur.
Tüm bu eylem ve işlemler üçüncü kişinin dahli de olsa hukuka aykırı biçimde tapuda gerçekleşmiş olmakla, olay mücerret şekilde noterde başlayıp biten ve tapu sicilinin tutulması ile ilgili olmayan bir işlem olarak nitelendirilemez. Zira; zarar, salt sahte vekaletname tanzimi ile değil açıklanan şekilde tapuda hukuka aykırı şekilde yapılan işlemlerle, bu sahte vekaletnamenin tescil işlemine dayanak alınmasıyla ve sonuçta da yolsuz kabul edilen tescilin iptali ile ilk malikine dönüşüyle ortaya çıkmıştır. Zararın bu şekilde gerçekleşmesi işlem dünyasında bilinebilir, mutad bir sonuç olup; bu açık durum karşısında zarar ile tapu memurlarının eylem ve işlemleri arasında uygun illiyet bağının kesildiğinden de söz edilemez.
Önemle ve sıklıkla vurgulandığı üzere dava, hukuksal dayanağını kusursuz sorumluluktan almakta ve kusura değil tehlike prensibine dayanmaktadır. Öte taraftan tapu sicil müdürlüğü görevlilerinin kusurlu olup olmadığının araştırılmasına ya da kusurun varlığının ispatına gerek olmadığı gibi, esasen devletin sorumluluğu için bu kusurun varlığı da şart değildir. Tapu sicil müdürlüğünün hukuka aykırı eylem ve işlemleri ile zarar arasında illiyet bağı bulunduğuna göre bu zarardan devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
Diğer bir ifadeyle, davacının zararı, tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklanmakla, olayda, Devletin sorumluluğunu gerektiren illiyet bağının bulunduğu şüphesizdir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemenin, tapu sicilinin tutulmasıyla ilgili bu işlemden doğan davacı zararından, davalı Hazinenin sorumlu bulunduğu yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı Direnme Kararı Uygun Olup, hükme konu miktara yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 11.07.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.

Teşekkürler...
Old 12-03-2011, 21:34   #3
tiryakim

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 2007/6459
Karar: 2007/8597
Karar Tarihi: 25.06.2007

TAZMİNAT DAVASI - SOSYO EKONOMİK DURUM HAKKINDA ARAŞTIRMA YAPILMADAN ÇEK KARNESİ VERİLMESİ - KARŞILIKSIZ ÇEK DÜZENLEMEKTEN YASAL İŞLEMLER YAPILMASI - DAVALI BANKANIN OLAYLARIN MEYDANA GELMESİNE EYLEMLERİYLE NEDEN OLDUKLARININ GÖZETİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Davalı bankanın, çek hesabı açtıran şahsın kimlik bilgilerine ilişkin belgelerin asıllarını istemeden, sosyo-ekonomik durumu hakkında gerekli araştırmayı yapmadan kendisine çek karnesi verdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davalı N. çek karnesi alarak bu çekleri de kullanmış ve davacı hakkında karşılıksız çek düzenlemekten yasal işlemler yapılmıştır. Davalı banka dava konusu olayların meydana gelmesine eylemleriyle neden oldukları gözetilerek sorumluluklarına karar verilmesi gerekirken, sorumluluğu gerektirir eylemleri bulunmadığından ba*hisle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.


(1512 S. K. m. 1) (3167 S. K. m. 2, 3) (818 S. K m. 41)

Davacı Ö. vekili tarafından, davalı Y… K.. Bankası A. Ş. ve diğerleri aleyhine 02.02.1999 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 12.10.2004 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, temyiz dilekçesinin kabulüne karar veril*dikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, kendisine ait sürücü belgesi kullanılarak davalı N. tarafından düzenlenen sahte belgeler ve A... Üçüncü Noterliği'nde tanzim edilen imza onayı ile davalı Y... K... Bankası A.Ş’ nin A... Şubesinde çek hesabı açtırıldığını, kullanılan çeklerin karşılıksız çıkması üzerine hakkında Cumhuriyet Savcılığı tarafından kovuşturmalar yapılıp, ceza davaları açıldığını, işyerine gönderilen bildirimler ve çevrede yapılan araştırmalar nedeniyle onurunun incindiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

Mahkemece, zararın davalı N.'nin haksız ve hukuka aykırı eyle*minden doğduğu, diğer davalıların olayda kusurları bulunmadığından sorum*luluklarının söz konusu olamayacağı gerekçesiyle davalı banka ve noter M.Y. hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; davacının kaybolan sürücü belgesi davalı N. tarafından ele geçirilmiş, resmi değiştirilerek ve bu kimlik ile ikametgah ilmühaberi alınarak davalı notere imza onayı için başvurulmuştur. Noter tarafından üzerinde tahrifat yapılmış sürücü kimliği esas alınarak imza onayı düzenlenmiştir. Davalı bu imza onayı ile birlikte kimliğin fotokopisi, ikametgah ilmühaberi ve Nüfus Cüzdan Örneği fotokopisini ibraz ederek davalı banka şubesinden çek hesabı açılması talebinde bulunmuş ve talebi yerinde görülerek açılan çek hesabından 10.07.1998 tarihinde çek karnesi verilmiştir. Davalı N.’nin imzaladığı çeklerden biri karşılıksız çıkmış ve davacı hakkında karşılıksız çek düzenlemek nedeniyle işlemler yapılmıştır. Davacının bu şekilde durumu öğrenip davalı banka şubesine başvurması üzerine, davalı banka tarafından bu konuda Merkez Bankası'na bildirimde bulunulmuştur.

Davalılardan M.Y., A.. Üçüncü Noteridir. 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 1. maddesine göre, noterlik bir kamu hizmeti olup, noterler hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirir ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlar. Anılan Yasa'nın 90. maddesinde, hukuki işlemlerin altındaki imzanın onaylanmasının imzayı atan şahsa ait olduğunun bir şerhle belgelendirilmesi şeklinde yapılacağı, 92. maddesinde ise, onaylama şerhinin işlemin yapıldığı yer ve tarihi, ilgilinin kimliği, adresi ve vergi kimlik numarasını, noter ilgiliyi tanımıyorsa, kimliği hakkında gösterilen ispat belgesini ve işleme katılanların ve noterin imza ve mührünü taşıması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Sahte kimlik ile davalı tarafından imza onayı yapıldığı anlaşılmaktadır. İşlem yapılırken imza onayı yapılan kişinin kimliğini ispat için sunduğu belgenin incelenmesinde kamu hizmeti yapan noterlerin gerekli tüm dikkat ve özeni göstermeleri gerekir. Olayımızda kamu hizmetinin gerektirdiği özenin gösterilmemiş olması sonucu, davacı adına düzenlenen karşılıksız çekler nedeniyle davacı iş ve sosyal çevresinde zor durumda kalmış, onuru incinmiştir.

Davalı Y... K... Bankası A.Ş.'nin durumuna gelince; Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki 3167 sayılı Yasa'nın 2. maddesi gereğince; bankalar, çek hesabı açmak maksadıyla bu Kanunla kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri yerine getirirken, çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklılık ve engel durumu bulunup bulunmadığını, T.C. Merkez Bankası'nca 9. maddeye göre bankalara yapılan duyumlar çerçe*vesinde her birinin kendi nezdinde oluşturduğu kayıtlardan araştırırlar, ayıca bu kişinin ekonomik ve sosyal durumu gibi hususların belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni gösterirler, aynı Yasa'nın 3. maddesine göre ise; bankalar çek hesabı açtıranların açık kimlik ve adreslerin saptamak için fotoğraflı nüfus cüzdanı örnekleri ile yerleşim yeri belgelerini, tacir olanların ayrıca ticaret sicil kayıtlarını almak, bunların açık kimliklerini, adreslerini, vergi kimlik numa*ralarını ve çek hesabının kapatılma hallerini on beş gün içinde T.C. Merkez Bankası'na bildirmek zorundadır. Ayrıca Bankalar Yasası'nda da banka mudilerinin kimliklerinin gerçeğe uygun tespit edilmesi konusunda düzenleme mevcuttur. Açıklanan yasal düzenlemeler gözetildiğinde, davalı bankanın, çek hesabı açtıran şahsın kimlik bilgilerine ilişkin belgelerin asıllarını istemeden, sosyo-ekonomik durumu hakkında gerekli araştırmayı yapmadan kendisine çek karnesi verdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davalı N. çek karnesi alarak bu çekleri de kullanmış ve davacı hakkında karşılıksız çek düzen*lemekten yasal işlemler yapılmıştır.

Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ile olayların gelişimine göre davalılar Y... K... Bankası A.Ş. ve M.Y.'nin dava konusu olayların meydana gelmesine eylemleriyle neden oldukları gözetilerek sorumluluklarına karar verilmesi gerekirken, sorumluluğu gerektirir eylemleri bulunmadığından ba*hisle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle BOZUL*MASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25.06.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 12-03-2011, 21:37   #4
tiryakim

 
Olumlu

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

ESAS : 2000 / 3957
KARAR : 2000 / 6531
KARAR TARİHİ : 03.07.2000


Davacı Hüsamettin Konuk vekili Avukat Neşat Çetinkaya , davalı Kaya ve Özkan aleyhine 18.1.1993 gününde verilen dilekçe ile sahte nüfus cüzdanı ile yapılan ın iptalinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın davalı Özkan kabulüne, davalı Hüseyin Kaya reddine dair verilen 9.12.1999 günlü ın Yargıtayca incelenmesi davalı ilhan Özkan vekili süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, sahte nüfus cüzdanı ile yapılan araç satış sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece istem kısmen kabul , karar İlhan tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı dava dilekçesinde kendisine ait aracın üçüncü kişiler tarafından rızası elinden alınarak sahte nüfus cüzdanı ile davalı İlhan Özkan´a satıldığını, diğer davalı Noter Kaya´nın da kusurlu olduğunu bildirerek aracın aynen, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsili ile satış sözleşmesinin iptalini istemiştir.Araç, ceza yargılamasında olayla ilgili devam eden soruşturma nedeniyle Cumhuriyet tarafından davacıya teslim edilmiştir. Mahkemece, satış işleminde sahte nüfus cüzdanı kullanıldığı gerekçesiyle davalı İlhan Özkan yönünden istem kabul edilmiş, davalı noter açısından bir gerekçe dava reddedilmiştir.

Noterlerce yapılan araç satış sözleşmesinin düzenlenmesi sırasında, araç ruhsatının istenmesi zorunludur. Ruhsatlarda araç nin nüfus kimlik bilgileri yeralmış bulunduğuna göre araç sahibi olarak bildirilen kişinin nüfus bilgileri ile ruhsattaki bilgilerin birbiriyle örtüşüp örtüşmediği incelenip noterin de sorumluluğunun belirlenmesi gerekir. Bu yön incelenmeden noter hakkındaki davanın reddi doğru Anılan yön gözetilmeden verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:Temyiz olunan kararın nedenle BOZULMASINA, nedenine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek geri verilmesine 3.7.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Umarım Yargıtay İlamları işinize yarar.

Teşekkürler...
Old 13-03-2011, 15:28   #5
mehmetardic

 
Varsayılan

Geçtiğimiz günlerde, Ankara 8.Ağır Ceza Mahkemesinde benzer bir olayda (sahte kimlik ile vekaletname çıkarılması, taşınmaz satışı yapılaması amacıyla) olayında, noter hakkındaki yargılamada zarar oluşmadığı için -tapuda satış yapılmamış,sadece vekalet çıkarılmış- noter için beraat kararı verildi.
O olayda da sahte kimlikle vekalet verilmiş ancak gerçek kişinin haberdar olması ile (davada şikayetçi gerçek kişi idi) zarar doğmamış, taşınmazın satışı yapılmamıştı.
Sizin durumunuzda zarar söz konusu olduğu için cezai ve hukuki sorumluluğu olacağı kanısındayım..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
RÖportajda Hukukİ Sorumluluk...(acİl) avpinarvardi Meslektaşların Soruları 2 04-03-2009 17:57
YedİemİnlİĞİ Suİstİmalİn Hukukİ SorumluluĞu av.murat kılıç Meslektaşların Soruları 2 03-03-2009 09:55
Profesyonel Futbolcunun Hukukİ Durumu Deniz Karakaş Meslektaşların Soruları 1 16-02-2009 16:15
Yalova Adlİyesİnden Hukukİ Yardim av.meryemk Şehirlerarası Nöbetçi Avukat 1 06-10-2007 11:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04972911 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.