Hukuk Davasında Tanığın Tekrar Dinlenmesi

Soracağım konu ile ilgili forumları okuduysamda net bir bilgiye ulaşamadım.Konu ile ilgili Yargıtay kararına da ihtiyacım var.Boşanma davasında davalı vekiliyim.Müvekkilim evhanımı ve davacı eşinden şiddet-hakaret görmüş,bu konuda delillerimiz var.Ayrıca eşi evede bakmamış.Bu sebeple Boşanmayı davalı müvekkilim de kabul ediyor ancak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduk.Dosyada her iki taraf delillerini hasrettiği ve tanıkların tamamı dinlennesi aşamasından sonra davacı vekili çok zekice tarafların müşterek kooperatif hisselerini satıp parasının davalı üzerinde bankaya yatırıldığını iddia ederek bu konuda kooperatiften ve bankadan bilgi istenilmesini, paranın ne zaman çekildiğinin sorulmasını talp etti.Gerçektende böyle bir durum var ancak, davacı koca bir müddet sonra aidatlarını ödemeyerek hisseyi satmış.Davalı müvekkil bunu çok sonra, hisse devrine ilişkin belgeyi imzalaması için kocasının baskı yapması üzerine öğreniyor.Tabiki imzalamaktan başka çaresi de yok.Ancak paranın heba olmaması için bankaya kendi adına yatırılmasını istiyor,biliyor ki kocası yine çar-çur edecek.Çok kısa bir süre sonra davacı taraf bu para yüzünden büyük sorunlar çıkarıyor ve borçları olduğunu , bu paraya ihtiyacı olduğunu söyleyerek parayı bankadan yine baskı ile davalı müvekkile çektiriyor ve bankadan çıkar çıkmaz elinden alıyor.Ancak dosyaya gelen belgelerle davacının evhanımı olan karısı ile müşterek hisseli kooperatif üyeliği için ödeme yaptığı, yine müştereken hisselerin satıldığı ve paranın davalı adına yatırıldığı, davalının da kısa bir süre sonra parayı çektiği anlaşılıyor, böyle bakılınca durum davalı açısından çok parlak gibi görünüyor.Gerçekte ise davalının beş parası yok ve boşanma ile mağdur olacak.Dosyadaki bu gelişme ile maddi ve manevi tazminat taleplerimiz sıkıntıya düştü.Dinlenen tanıklar arasında olan tarafların müşterek çocuğu bankadan paranın nasıl çekildiği ve paranın davacı koca tarafından davalıdan hemen alındığını biliyor çünkü bu işlemler sırasında tarafların yanındaymış.Ancak tanık olarak dinlendiği aşamada bu iddia ve belgeler olmadığı için ifadesinde bu beyanlar yok.Mahkemeden bu tanığın tekrar ve sadece bu hususlarla sınırlı olmak üzere dinlenilmesini talep etmişsek te talebimizin Reddine karar verildi.Bu aşamada ne yapabiliriz.Ara karardan dönülmesi talebinde bulunacağım ve tanığın yeniden dinlenilmesi yönünde Yargıtay kararı gönderirseniz sevinirim.

Sayın Hardal,

Aslinda dava açıldıktan sonraki vakalar mahkeme tarafından dinlenmez. Yani bu, müvekkilinizce paranın çekilmesi meselesi, davacı koca tarafından mahkemede iddia edilemez.

Bu nedenle, bu iddia Sizin müvekkilinizin aleyhine de kullanılamaz. Bu konuda mahkemeye gerekeni ayrıntılı ve Yargıtay içtihatları ile donatarak yazın. Yani Sizin arayacağınız YARGITAY KARARLARI, bence "tanığın yeniden dinlenmesi" değil, "dava açıldıktan sonraki vakaların davada delil olarak ileri sürülemeyeceği" hakkında olmalı, diye düşünüyorum.

Bakalım diğer meslektaşlarımız ne düşünecekler ?

Saygılarımla,

NOT : Bu arada 18 Nisan'da bir konferansta KADIN HAKLARI hakkında konuşma yapmak üzere Edirne 'de olacağım.
Cebim 0 533 33 74 500. Ararsanız Sizinle tanışmak isterim.

Davacı kocanın, boşanma davası içinde, kooperatifle ilgili ihtilafı gündeme getirmesi kanımca yanlıştır.Davacı vekilinin böyle bir iddia için ayrı bir dava açması gerekir ki; mahkeme de karar aşamasında bunu gözönüne alacaktır ve almalıdır. Dolayısıyla davacı koca ayrı bir dava açtığında, yeniden tanıklarınızı dinletebilirsiniz.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 1995/2-128
Karar: 1995/399
Karar Tarihi: 19.04.1995

ÖZET: Her dava açıldığı tarihteki hukuki ve maddi vakıalara göre sonuçlandırılır. Bu husus vazgeçilmez temel bir usul kuralıdır.Somut olayda, boşanma isteğinin kabulüne ilişkin yerel mahkeme kararına ağırlıklı olarak 17.5.1993 gününde açılan davadan sonra, tanık ifadelerinde açıkça belirtilen 19.5.1993 günü cereyan eden olay gerekçe yapılmıştır.Oysa davanın açıldığı tarihe kadar taraflar arasında müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını gösterir bir olayın varlığı ileri sürülemediği gibi, buna dair bir kanıt da getirilebilmiş değildir.Bu itibarla Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir.

(743 S. K. m. 134)

Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 11. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 7.3.1994 gün ve 1993/454 E. 1994/177 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 30.5.1994 gün ve 1994/5279-5019 sayılı ilamı:

( ...Dava 17.5.1993 tarihinde açılmış olup, şahitler Fatih ve İbrahim'in beyanlarında geçen olaylar ise 19.5.1993 tarihinde olmuştur. Dava açıldıktan sonra meydana gelen olaylar bu davada boşanmaya esas alınamaz.

Medeni Kanunun 134/1-2 maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanunun 134/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise sebep ve saikı açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek, yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi Usul ve Yasa'ya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, M.K.'nun 134/1. maddesinden kaynaklanan boşanma istemine ilişkindir.

Belirtmek gerekir ki; her dava açıldığı tarihteki hukuki ve maddi vakıalara göre sonuçlandırılır. Bu husus vazgeçilmez temel bir usul kuralıdır.

Somut olayda, boşanma isteğinin kabulüne ilişkin yerel mahkeme kararına ağırlıklı olarak 17.5.1993 gününde açılan davadan sonra, tanık ifadelerinde açıkça belirtilen 19.5.1993 günü cereyan eden olay gerekçe yapılmıştır.

Oysa davanın açıldığı tarihe kadar taraflar arasında müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını gösterir bir olayın varlığı ileri sürülemediği gibi, buna dair bir kanıt da getirilebilmiş değildir.

Bu itibarla Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oyçokluğuyla karar verildi.

sorum yanlış anlaşılmış.boşanma davasında sonradan ortaya çıkan olayla ilgili olarak değil de boşanma davasından önce yaşanmış ancak, davacı vekili tarafından tanıkların dinlenilmesi aşamasından sonra ileri sürülmüş kooperatif hissesinin satışından elde edilen paranın davalı kadının üzerine bankaya yatırılması ancak kısa bir süre sonra davacı koca tarafından baskı görmesi neticesinde paranın çekilerek davacı kocaya teslim edildiğine ilişkin olarak dinlenen tarafların müşterek çocuğu 15 yaşındaki davalı tanığını yeniden dinletmek istiyoruz.Mahkeme tarafından talebimiz Red edildi.Bu konuda acilen Yargıtay kararına ihtiyacım var.