25-04-2006, 09:55 | #1 |
|
Davayı kaybeden tarafın ödemesi gereken harçtan kazanan tarafın sorumluluğu
Selamlar Sayın Meslektaşlar;
Ben siteye yeni katılanlardan birisiyim. Özellikle şu çeklerde bankanın sorumlu olduğu miktarlar çok canımı sıkmakta idi. Ama bu konuda epey güzel gelişmeler olmaktadır. katkısı olan herkese teşekkürler. Ama sorunlar bitmek bilmiyor. İş mahkemesinde işçi taraf vekili olarak ücret ve tazminatlar ile ilgili açmış olduğumu bir davayı kazandım ve neden sonra karar yazıldı. Takibe koymak üzere kararı almak için gittiğimde yazı işleri müdürü kararda ödenmesi gereken harç olduğunu ve kararı veremeyeceğini ve tebliğe de çıkaramayacağını söyleyerek kararı vermedi. karara baktığımda bu harcım davalıdan alınmasına hükmedilmiş. daha önce de böyle şeyler oluyordu ama az miktarlar olduğu için katlanıyorduk. Ancak bu sefer ödenmesi gereken harç 280.YTL civarında bir rakam. Müvekkil işinden atılmış, işsiz birisi. Bu parayı duyunca adam sanki çıldırdı. tahmin edebileceğiniz yakınmalar. bu konuda farklı bir işlem yapmış ve sonuç aymış meslektaşlarımız varsa yardımlarınızı bekliyorum. teşekkürler... |
25-04-2006, 11:29 | #2 |
|
merhabalar..maalesef mahkemeden yazılan kararı alabilmek için harcı ödemek gerekiyor.yani kararı kim alacaksa harcı o ödeyecek hesabı.karşı taraf kararı almamış ve siz almak zorundaysanız harcı ödeyeceksiniz.sonrasında icra yoluyla tahsil edebilirsiniz.iyi çalışmalar...
|
25-04-2006, 12:05 | #3 |
|
Merhabalar,
Kararda bakiye harcın davalı tarafından yatırılması yönünde bir hüküm vardır.Davalı tarafından karar temyiz edelmişse ki muhtemelen edilmiştir, Öncelikle bu harcın ödenmesi ve gerekçeli temyizi ve temyiz posta masrafını yatırmaları için borçluya veya vekiline muhtıra gönderebilirsiniz |
25-04-2006, 12:06 | #4 |
|
Nazik cevabınız için çok teşekkür ederim Neslihan Hanım.
Ancak bu konuda bir şeyler yapmak gerektiğini de düşünüyorum. İlamda davalıdan alınmasına hükmedilmiş bir alacak. ayrıca benim lehime bir alacak da değil. Hazineye gelir kaydedilecek bir meblağ. Hazine kendi alacağını bize tahsil ettirmiyor mu? Eğer illa da böyle olması gerekiyorsa, mahkeme "şu kadar harcın davacıdan alınmasına ve davacının da bu harcı davalıdan almakta yetkili kılınmasına" gibi bir karar versin. Veya tamamını davacıdan alıp yargılama masrafı olarak davalıdan alınıp davacıya ödenmesine hükmetsin. burada açıkça bir usulsüzlük yok mu sizce? İyi çalışmalar... |
25-04-2006, 12:09 | #5 |
|
Karar temyiz edilmedi. daha doğrusu temyiz dilekçesi verildi ancak bu harç ödenmedi ve masraf da verilmedi. sorun da burda zaten. Teşekkürler
|
25-04-2006, 12:37 | #6 |
|
Sayın ilava ve Eylem T.K.
Temyiz harç ve giderleri ile karar harcı farklı hususlardır. Uygulamada maalesef işçilik alacaklarına ilişkin davalarda davalı taraf süre tutum dilekçesini dahi başka yargı çevresinden göndermekte daha sonra kendisine temyiz harç ve giderlerinin tamamlanması için 7 günlük süre verilmekte ve bu sürenin sonunda temyiz harç ve giderleri ödenirse dosya Yargıtay'a gönderilmektedir. Olayımıza dönersek, davalı kararı temyiz etmiş giderlerini yatırmış ancak gerekçeli kararı almamış ve tebliğe çıkarmamıştır.Harçlar Kanunu 28 inci maddesine göre karardan itibaren 2 ay içerisinde bakiye ilam harcı yatırılmak zorundadır. Bu harçtan sorumlu olan taraf tabii ki aleyhine karar verilen taraftır. Uygulamada bu süre geçtikten sonra ilgilinin vergi dairesine harç tahsil müzekkeresi yazılmakta ve tahsili beklenmektedir. Sayın ilava, şansınız varsa vergi dairesi harcı çabuk tahsil eder ve kararı alırsınız. Benim gibi şansınız yoksa, iki dilekçe verip ilgilinin banka hesap numarasını da bildirseniz bile, "ne yapalım bir sürü iş var sırasıyla" cevabını alırsınız.Bir an önce icra takibi yapabilmeniz için, bakiye harcı yatırıp gerekçeli kararı almaktan başka "farklı bir işlem ve sonuç" peşinde koşmayın lütfen. Çünkü aynı durumda 2 davam var birisinde bakiye harç 1.750 YTL diğerinde 1.040 YTL. Ben çare bulamadım.)) Saygılarımla |
25-04-2006, 18:19 | #7 |
|
uygulama böyle ama malesef çok saçma.
açıkça, ilama aykırı bir işlem yapılıyor. Meslekte daha eski meslektaşlarımızın anlattıklarına göre, daha önceleri, mahkeme kararında bakiye harç kime yükletilmişse, "Harç Tahsil Müzekkeresi" yoluyla, devlet o kişiden alıyormuş. ama şimdi işin kolayına kaçılmış. Bence açıkça yasaya aykırı bir uygulama. |
26-04-2006, 14:55 | #8 |
|
Sorunumla ilgilenip bana yardımcı olan tüm meslektaşlarıma sonsuz teşekkürler...
Ne yapalım başa gelen çekilir. |
08-05-2006, 11:03 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
merhaba
sevgili genç meslektaşım harçlar kanununda düzenleme var
karar harçları yatırılmadan taraflara ilam verilmez şeklinde bu nedenle tek çözüm parayı yatırmak
|
20-05-2006, 22:07 | #10 |
|
harç tahsil müzekkeresi
malatya ilinde doğanşehir ilçesinde bu iş harç tahsil müzekkeresdi yazılarak asıl ödeme yapması gerekene ödedilebiliyorsa türkiyenin her yerinde de ödedilebilir arkadaşlar yazıkki avukat arkadaşlarımız kendi haklarını aramaktan korkup bir yazı işleri müdürüne bir katibe boyun eğiyorlar üğzülüyorum...
av.umut yalçın |
20-05-2006, 22:08 | #11 |
|
özür
yazarken kelime hataları yapmışım kusura bakmayın biraz aceleden oldu yoksa Türkçeyi yanlış kullanmaktan değil kusura bakmayın
|
21-05-2006, 16:05 | #12 | |||||||||||||||||||
|
Sayın papoose, Sadece "kelime hataları" yapmadınız. Bu forumda katibe ya da yazıişleri müdürüne boyun eğen ve kendi haklarını aramayan meslektaşınız hangisi acaba? Bence yazılanları bir daha okuyun... Saygılarımla |
22-05-2006, 10:02 | #13 |
|
slm
sevili meslektaşım harç tahsil müzekkeresini çok iyi biliyoruz
yanlız senin farkına varmadığın yönetmeliklere göre yazı işleri müdürünün iki ay beklediği ve ondan sonra sen istesende istemesende harç tahsil müzekkeresi yazacağıdır.Bunu yazdırmak için senin özel bir çabana gerek yok.yazı işleri müdürü kendi görevini yapmak zorunda harç tahsil müzekkeresini yazmazsa hesabını sorarlar. Bir diğer farkında olmadığın konu ise harç tahsil müzekkeresi vergi dairesine gidecek vergi dairesi muhtıra gönderecek vatandaş ödemeyecek icra emri gönderecek vatandaş ödemeyecek hacze gidecek çözecek bunun ne kadar sürede yapacağı nı sen biliyormusun bilmiyorum Nasrettin hoca gibi yaz gelecek yonca bitecek hikayesi |
31-05-2006, 07:32 | #14 |
|
suat bey
suat bey mesajınızda haklısınız ancak ben bu forumdaki arkadaşları kastetmemiştim.
|
10-04-2007, 16:11 | #15 |
|
Ben posta masrafını verdim.Karar tebliğ oldu. Ancak karşı taraf asıl kendilerin ödemesi gereken masrafı ödememeleri sebebiyle ve de kendilerine tebliğ edilmediği iddiası ile icra mahkemesine dava açtı. Durum ne olur?
|
10-04-2007, 19:01 | #16 |
|
sayın avkt38...nasıl yani..
1-kararı harcı odemedenmı aldınız... 2-teblıge cıkardıysanız nasıl teblıg edılmedı dıyorlar teblıgat parcası nerelerde... 3-sız ıcra takıbımı baslattınız... 4-kesınlesmesı gereken kararlandanmıydı... 5-karsı taraf odememız gerekıyordu odemedık dıyemı dava actı... vs vs vs... |
10-04-2007, 19:09 | #17 | |||||||||||||||||||||||
|
''karşı taraf asıl kendilerin ödemesi gereken masrafı ödememeleri sebebiyle'' sizin lehinize karar verilir. ''Davanın kararının tebliğ edilmemesi'' konusunda sizin lehinize karar verilir. İcra takibindeki tebligat için ise, tebligat parçasında yazılana bakılarak tebligatın usulüne uygun olup olmamasına göre icra takibi hakkında karar verilir. Saygılarımla |
20-04-2007, 15:54 | #18 |
|
Bilgiler kenara
Arkadaşlar,
Bildiğiniz gibi örgüt üyesiyim ve bunu her yerde de söylüyorum. İşte örgüte başvuran bir avukat hakkındaki ağır ceza mahkemesindeki ceza davası (GÖRÜLMEKTE OLAN CEZA DAVASIDIR) bilgilerinizi durdurabilir. Sanık olan avukat ilk davanın davacısı ve sonraki icra takibindeki alacaklının vekili (XX diyelim), diğer avukat ise ilk davada davalının ve sonraki icra takibinde borçlu vekili (YY diyelim) olarak görev yapıyorlar. XX açtığı hukuk davasında lehindeki kararı icra takibine konu etmek için mahkeme yazı işlerine gidiyor, Yİ Md. "kalan karar harcını her ne kadar davalılar ödemek zorunda ise de bu harcı ödemeden kararı veremeyiz" deyince XX kalan karar harcını mak buz karşılığı vezneye ödeyerek kararı teslim alıyor. Kararı alan XX, ödemesi gerekmediğine karşın ödemek zorunda kaldığı "kalan karar harcı tutarı" üzerinden icra takibi başlatıyor. Onlarca icra takibinden bir kaçından ödeme emri bildirimini alan YY, diğer seri icra takiplerini öğreniyor ve mahkeme yazı işlerine giderek "kala karar harcı" niteliğinde makbuz karşılığında vezneye ödeme yapıyor. Bu ödemeyi yapan YY, hemen icra takiplerine itirazlarını ve avukat XX hakkında ise savcılığa suç duyurusu yapıyor. Suç duyurusunu alan savcılık bakanlıktan izin istiyor, izin geliyor, soruşturma tamamlanıyor, AVUKAT XX GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMAKTAN AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE YARGILANIYOR. Bilgilerinize saygılarımızla sunarız. Ömer KAVİLİ Hukukçu " Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! " |
20-04-2007, 18:09 | #19 |
|
Avukatın iki adı var,sayın Kavili xwx.Sanık avukatı Aqua. Biliyorsun Aqua'da yakında gene sanık olacak 5560 sayılı yasaya dayanan yönetmelik karşısında müdafilik yapmam dediği için.
|
21-04-2008, 13:58 | #20 |
|
Arkadaşlar o kadar çok şey yazılmış ki inanın okuyanlar için anlaşılması zor bir durum var..
Şimdi, kararı temyiz eden iki davalı var diyelim, ilk etapta harcın bir kısmını yatırıyorlar bildiğimiz gibi. Temyiz nedenleri inceleniyor, kabul görmüyor, mahkeme kararı onanıyor ve temyiz harcının geri kalan kısmının davalılardan TAHSİLİNE karar veriliyor. Böyle bir durumda kararda kimin ne kadar ödeyeceği konusunda açıklık yok, dolayısıyla ödemeye giden tamamını ödemek zorunda kalmıyor mu? Ayrıca davalının aleyhine olan bir kararı gidip almasında hiçbir hukuki menfaati yok, dolayısıyla her halükarda ilk etapta bu harç kazanan tarafça ödenecek, sonrasında da ödeyen bunu karşı taraftan icra yoluyla tahsil edecek? Yanılıyor muyum? Temyiz harcının kalan kısmını ödemek isteyen nasıl bir yol izleyecek? Ödememenin icra masrafları, faiz ve avukatlık ücreti dışında başka bir hukuki veya cezai yaptırımı var mı? Saygılarımla.. |
21-04-2008, 14:10 | #21 |
|
Arkadaşlar, özetlemem gerekirse;
Kendisine temyiz itirazlarının reddedildiğini ve bakiye ...YTL ilam harcının davalılardan (kendisi ve diğer davalılardan) tahsiline karar verildiğini gösteren yargıtay ilamı tebliğ edilen kimse, sadece bu ilamla herhangi bir mahkeme veznesine giderek ödeme yapabilir mi? Yoksa kendisine icra emri vs. gelmesini mi beklemelidir? Ödememenin sonuçları nelerdir? Teşekkür ediyorum, saygılarımla.. |
22-04-2008, 11:57 | #22 |
|
bu konuyu yeni gördüm.Melesef ister davacı vekili olun ister davalı vekili davayı kazandığınız anda tebliğe çıkarmak sizin göreviniz oluyor.Çünkü davayı kaybeden taraf hükümde belirtilen harçları ödemiyor ve siz eğer davayı açmış iseniz 2 kez harç ödemek zorunda kalıyorsunuz.Özellikle yükesek meblağ içeren dosyalarda bizim burda bir avukatın başına geldiği gibi parayı denkleştirmek için 2 yıl para biriktirmek zorunda kalabiliyorsunuz.
Bu yolun çözümü var ama maliye malesef ilgilenmiyor.Öğrendiğim kadarıyla harç ödenmesi için maliye ye oradanda maliye borçluya tebliğde bulunması gerekiyor.Ama bu iş çok uzun sürdüğünden dolayı tercih edilmiyor. Geçenlerde kendi kazandığım davada bile davalıdan alınması gereken harcı kendi cebimden ödedim.Malesef hukuk sistemindeki boşluklardan birisi. Yukarıda da belirttiğim gibi alacak miktarı trilyonları bulan davalar var.Harç ödemeye kalksanız size birşey kalmıyor. Kendi meslektaşlarımız tarafından özellikle bu tür olaylardan dolayı şikayet edilmek şikayet eden avukat için örnek bir davranış değil.Acaba şikayet eden avukat aynı durumda kendisi nasıl bir yol izliyor çok merak ediyorum Saygılar... |
26-04-2008, 05:35 | #23 |
|
Davayı kaybeden tarafın ödemesi gereken harçtan kazanan tarafın sorumluluğu
Arkadaşlar ilamda harcın alınarak hazineye gelir kaydına denir.
Harçlar yasasında harç ödenmedikçe takibeden işlemler yerine getirilmez denir. Burada boşluk falan yok. Burada devletin kendisini garantiye alması var. Başkasının yerine harcı ödeyen kişinin de nedensiz zenginleşmeye dayanarak dava açma hakkı var. Sonuçta devlet benim harcımı ödeyin de ne yaparsanız yapın diyor. |
28-04-2009, 13:29 | #24 |
|
Bu konudaki umut verici gelişmeler için bakınız: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=37103 Saygılarımla |
29-04-2009, 18:39 | #25 |
|
Evet arkadaşlar bu konuda güzel gelişmeler var.
Geçen gün adliyede duruşma sırasında bir meslektaşımız, hakime, sayın hakim; bakiye karar harcı konusundaki yeni düzenlemeleri bilyiyorsunuz değil mi? Kararınızda bakiye karar harcı konusuna dikkat edeceğinizi umuyorum dedi.
hakim de evet evet biliyorum. geçen gün bir meslektaşınız kalemden harç ödemeden kararı almak istemiş, konu bana intikal etti. Ben de kendisine kararın verilmesini sağladım. başkalarının uygulamasını bilmiyorum ancak benim mahkememde bu konuda bir sorun olmayacak rahat olun dedi. ancak konuyu henüz araştıramadım. tam bilgilere ulaştığım zaman paylaşmayı düşünüyorum. benden önce bilgi edinen olursa paylaşmasını da beklerim tabii... herkese selamlar... |
29-04-2009, 18:52 | #26 |
|
Konu: BAKİYE HARÇ İLE İLGİ Lİ GÜZEL BİR KARAR
Davayı kazanan İlam aslının alınması için bakiye harçtan sorumlu tutulamaz İlamda davayı kaybeden taraf üzerine bırakılan bakiye harç ödenmedikçe ilam aslı davayı kazanana verilmiyor, taraflara tebliğ de edilmiyordu. İzmir’de bir avukatın bununla ilgili AİHM’e başvurduğuna ve olumlu sonuç aldığına dair bir mail almıştık. Samsun Ticaret Mahkemesi tarafından avukatın talebi doğrultusunda bakiye harç ödenmeden kararın tebliğe verilebileceği hakkında karar verilmiştir. T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO:2008/108 ESAS KARAR NO:2008/233 KARA TARİHİ:14/01/2009 Davacı vekili, 14/01/2009 günlü dilekçesi ile mahkememizin 2005/108 esas, 2008/233 karar ilamı ile 3.500TL harcın davalıdan alınmasına karar verildiğini, ancak bakiye harç davalı tarafından yatırılmadığından kararın tebliğe çıkarılamadığını, bu konuda kendi müracaatlarının ise Yazı İşleri Müdürlüğü nezdinde kabul görmediğini, halbuki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ÜLKER-TÜRKİYE davasına ilişkin kararında özetle; harç ödenmeden kararın tebliğ edilememesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğundan bahisle hüküm kurulduğunu, AİHM kararlarının bağlayıcı olduğunu belirterek, söz konusu ilamın harç yatırılmadan tebliğini talep etmiştir. Bilindiği üzere Harçlar Kanunu 28/a maddesi uyarınca harca tabi işlemlerden harç ödenmeden müteakip işlemlerin yapılamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Yine ülkemizin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini imzaladığı, bilahare AİHM'ye kişisel başvuru yolunun kabul edildiği ve daha sonra da AİHM'ye bu anlamda zorunlu yargı yetkisi tanıdığı ve dolayısıyle Anayasamızın 90.maddesi uyarınca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin hükümlerinin kanun hükmünde kabul edildiği açık bir hukuksal gerçektir. bu açıdan ayrıca temel hak ve özgürlüklere ilişkin Milletlararası anlaşmaların, iç hukukta başka bir kanun hükmü veya düzenlemesi ile çeliştiği durumda Milletlerarası anlaşmaların esas tutulacağı da yine aynı hükmün amaç ve sonuçları arasındadır. Bu bilgiler ışığında olaya bakıldığında, AİHM'nin 25321402 başvuru no'lu ÜLGER/TÜRKİYE konulu 26 Haziran 2007 tarihli kararı incelendiğinde "... özet olarak gerekçeli kararın harç ödenmeden ilgilisine tebliğ edilmemesine yönelik işlemin Harçlar Kanunu 28/a maddesindeki bu düzenlemenin sonuç olarak kişilerin karara erişimini engellediği, karara erişimin kişilerin mahkemeye gitme hakkı çerçevesinde kaldığını, kararların uygulanmasının AİHS'nin 6.maddesi uyarınca yargılamanın tamamlayıcı bir parçası olduğunu, dolayısıyle belirtilen bu hususun AİHS'nin bu anlamda ihlal edildiği..." sonucuna vararak bu uygulamanın sözleşmeye aykırı olduğunu belirlemiştir. AİHM'nin bu kararı ile AİHS'nin sözleşmesinin Harçlar Kanununun 28/a maddesi ile çeliştiğini açıkça ortaya koymuş olup, bu durumda AİHS'nin hükümleri ve AİHM kararları esas alınacağından, mahkememizce davacının bu anlamda talebi yerine görülerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir. HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere: 1-TALEBİN KABULÜ ile mahkememizin kararının harç ödenmeksizin talep edene TEBLİĞİNE, 2-Karardan bir suretinin gereği için Yazı İşleri Müdürlüğüne gönderilmesine, Dair evrak üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi.14/01/2009 Kaynak: Türk Hukuk Sitesi |
27-11-2009, 20:26 | #27 |
|
1- İç hukuka göre harcı ödenmeden taraflara karar verilmemelidir. 2- Bana göre ise Sezar'ın borcunu Sezar'dan tahsil etmek gerekir. Kim haksız ise harcı ödeme külfetini o yüklenmelidir. Haklı çıkan tarafa külfet yüklemek adalete uygun düşmez. 3- AİHM'e göre ise karar ancak harcını ödeme gücü olmayanlara verilmelidir. Aşağıda erişim hakkının engellendiğinin kabulü için hangi ölçütün kullanılacağına ilişkin bir AİHM kararı sunulmuştur. Bu davada davalının davacının ödemesi gereken harcı ödeyerek kararı alabileceği ve bu nedenle erişim hakkının engellenmediğinden davanın reddine karar verilmiştir. ORİMPEKS MADENCİLİK SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. ve ADİL ORGUNER/Türkiye* Başvuru No. 43475/02 4 Eylül 2007 KABULEDİLEBİLİRLİĞİNE İLİŞKİN KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ İKİNCİ DAİRE
OLAYLAR Başvuranlar, Türkiye’de kayıtlı bir inşaat şirketi olan Orimpeks Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti. ile şirketin müdürü ve ana hissedarı, 1946 doğumlu ve İzmir’de ikamet etmekte olan T.C. vatandaşı Adil Orguner’dir. Başvuranlar AİHM önünde İzmir Barosu avukatlarından A. F. Eren tarafından temsil edilmişlerdir. Davanın koşulları Davanın olayları başvuranların sunduğu üzere aşağıdaki gibi özetlenebilir. Orimpeks Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti. (“başvuran şirket”) 1997 ile 1998 yılları arasında Uzay İnşaat Ltd. (“Uzay”) ile yapılan bir sözleşmeyle bazı inşaat işleri üstlenmiştir. Bu yolla Uzay başvuran şirkete 170.000 Amerikan doları (Dolar) borçlanmıştır. Ödeme yapılmaması üzerine, başvuran şirket, 8 Ekim 1998 tarihinde, Uzay hakkında, kendisine olan borcun bir kısmı için (53.327 Dolar) İzmir İcra Müdürlüğü’nde icra takibi açtırmıştır. Uzay buna itiraz etmiş, yapmış olduğu yürütmenin durdurulması talebi kabul edilmiştir. Başvuran şirket, 17 Ağustos 1999 tarihinde, Uzay hakkında İstanbul Ticaret Mahkemesi’nde dava açmıştır. Dava sırasında, İstanbul Ticaret Mahkemesi, başvuran şirketin tamamladığı işin değerine ilişkin uzman raporu edinmiştir. Bu rapora göre, Uzay’ın borcun ödenmesine ilişkin icra takibine yaptığı itiraz gerekçesizdir. İstanbul Ticaret Mahkemesi, 27 Şubat 2001 tarihinde başvuran şirket lehine karar vermiş, yürütmenin durdurulması kararını kaldırmıştır. Ayrıca 116.673 Dolar olan borcun geri kalanına ilişkin talebi de kabul etmiştir. Mahkeme, bu meblağın, başvuran şirkete, davanın açıldığı tarihten itibaren işleyen faiz ve İcra Müdürlüğü’nde bekleyen ve daha önceki ödenmemiş borç olan 53.327 Dolar ile beraber ödenmesine karar vermiştir. Geri kalan mahkeme masrafları, 3.376.194 Türk Lirası ((TL), sözkonusu tarihlerde yaklaşık 4.925 Dolar’a tekabül etmektedir) olarak belirlenmiştir. * Dışişleri Bakanlığı Çok Taraflı Siyasî İşler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe’ye çevrilmiş olup, gayrıresmî tercümedir. Uzay, mahkeme masraflarını, Harçlar Kanunu’nun (492 Sayılı Kanun) 28/1 (a) maddesinde öngörülen mecburi iki ay içinde ödememiştir. İstanbul Ticaret Mahkemesi, 10 Mayıs 2001 tarihinde, 492 Sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca, bu masrafların Uzay’dan tahsil edilmesine ilişkin Şişli Gelir Vergi Dairesi’ne emir göndermiştir. Başvuranların avukatı, 3 Nisan 2002 tarihinde, İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak, mahkemenin Şişli Gelir Vergi Dairesi’ne gönderdiği emrin üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesine karşın, bir sonuca varılamadığını ifade etmiştir. Karar tarihinde kesin adresi bulunan Uzay’ın, başka bir yere taşınarak mali yükümlülüğünden kaçma girişiminde bulunma riski bulunduğuna işaret etmiştir. Uzay sahip olduğu mal ve mülklerini saklamadan, icra takibini başlatmak için, kararın bir örneğinin kendisine gönderilmesini talep etmiştir. İstanbul Ticaret Mahkemesi 26 Nisan 2002 tarihinde, 492 Sayılı Kanun’un 28/1 (a) maddesinde öngörülen masraflar ödenmeden kararın bir örneğinin sağlanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle bu talebi reddetmiştir. Başvuranlar 3 Mayıs 2002 tarihinde masrafların ödenmesine ilişkin olarak Şişli Gelir Vergi Dairesi’ne başvurmuşlardır. Mecidiyeköy Vergi Dairesi 23 Temmuz 2002 tarihinde, masrafların ödenmesi emrinin, kendilerine bildirilen son adreste Uzay’a tebliğ edilemediğini İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne bildirmiştir. Bununla beraber, tebligatın yapılması için aramaların devam ettiğini de eklemiştir. Bunun ardından başvuranlar 25 Ağustos 2004 tarihli bir dilekçede, Şişli Gelir Vergi Dairesi’ne, masrafların tahsil edilmesiyle ilgili kaydedilen gelişmeleri sormuşlardır. Gelir Vergi Dairesi buna bir yanıt vermemiştir. ŞİKAYETLER Başvuranlar, AİHS’nin 6/1. maddesi uyarınca yargılama sürecinin aşırı uzun olduğundan ve lehlerine verilen karar kendilerine tebliğ edilmediği için icra takibi açtıramadıklarından şikayetçi olmuşlardır. Bu nedenle, AİHS’nin 13. maddesi uyarınca, taleplerine ilişkin iç hukuk yollarının etkisiz kaldığını iddia etmişlerdir. Başvuranlar ayrıca, mevcut uygulamanın alacaklıların zararlarına ilişkin fark gözetici muameleye tekabül etmesi nedeniyle, AİHS’nin 14. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Son olarak, AİHS’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesi uyarınca alacaklı oldukları meblağın kendilerine ödenmediğini ileri sürmüşlerdir. HUKUK 1. Başvuranlar, ulusal mahkeme lehlerinde verilen kararın bir örneğini kendilerine vermediği için icra takibi başlatamadıklarından şikayetçi olmuşlardır. Bu durum ayrıca işlemlerin uzamasına neden olmuştur. Başvuranlar AİHS’nin 6/1. Maddesine dayanmışlardır. Hükümet, başvuranların, AİHS’nin 35/1. maddesi uyarınca yararlanabilecekleri iç hukuk yollarını tüketmediklerini iddia etmiştir. Örneğin, başvuranlar mali durumlarını gerekçe göstererek adli yardım için başvurabilirlerdi. Ayrıca, İstanbul Ticaret Mahkemesi’nin kararını 21 Şubat 2001 tarihinde verdiğini ileri sürmüşlerdir. Öte yandan, başvuranlar, kararın kendilerine tebliğ edilmesini talep etmek için 3 Nisan 2002 tarihine kadar beklemişlerdir. İstanbul Ticaret Mahkemesi 26 Nisan 2002 tarihinde bu taleplerini reddetmiştir. Ancak başvuranlar, bu tarihten altı ay geçtikten sonra, 5 Kasım 2002 tarihinde AİHM’ye başvurmuşlardır. Bu nedenle, başvuru bu yönüyle AİHS’nin 35/1. maddesinde belirtilen altı aylık sürenin dışında yapıldığı biçiminde değerlendirilmelidir. Başvuru izleyen nedenlerden dolayı her halükarda kabuledilemez olduğu için, AİHM, başvuranların iç hukuk yollarını tüketip tüketmediklerini veya AİHS’nin 35/1. maddesiyle uyumlu olarak başvurunun zamanında yapılıp yapılmadığını belirlemenin gerekli olmadığı kanısındadır. a) Ulusal mahkemenin kararının uygulanmamasına ilişkin olarak, AİHM, 6/1. madde çerçevesinde mahkemede hukuki konularda dava açma hakkının (“mahkemeye gitme hakkı”), mahkeme kararının uygulanmasının sağlanması hakkını da ihtiva ettiğini yineler. Bu nedenle, 6/1. maddenin amaçları doğrultusunda bir mahkemenin verdiği kararın uygulanması, yargılamanın tamamlayıcı parçası olarak değerlendirilmelidir (bkz. Hornsby - Yunanistan). Öte yandan, bu hak mutlak değildir; erişim hakkı, , niteliği itibarıyla devlet tarafından düzenlenmesi gereken bir hak olduğu cihetle, kısıtlamalara da tabi olabilir. Ancak bu kısıtlamalar sonucu bireye bırakılan erişim imkanının, hakkın esasına zarar gelecek ölçüde sınırlanmaması ya da azalmaması gerekmektedir. Öte yandan, meşru amaç gütmüyorsa ve başvurulan yollarla ulaşmak istenilen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi bulunmuyorsa, getirilen kısıtlama 6/1. maddeyle uyumlu olmayacaktır. (bkz. Waite ve Kennedy – Almanya [BD], 26083/94 ve Apostol – Gürcistan, 40765/02). AİHM, mevcut davada, yerel mahkemenin Harçlar Kanunu’nun 28/1 (a) maddesine atıfta bulunmakla, başvuranlara, mali bir sorumluluk yüklemiş olduğunu, böylece karara erişimlerini ve kararın uygulanmasını engellediğini kaydeder. Bu bağlamda, AİHM, bir kimsenin erişim hakkından yararlanıp yararlanmadığının belirlemek için, ödenecek mahkeme masraflarına tekabül eden meblağın makullüğünün, başvuranların bu meblağı ödeme kapasiteleri ve bu sorumluluğun yüklendiği sırada işlemlerin safhası da dahil olmak üzere davanın özel koşulları içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatır (bkz. Kruez – Polonya, 28249/95). Bu davada AİHM, başvuranlara 170.000 Dolar ödenmesine karar verildiğini gözlemler. Davaya ilişkin mahkeme masraflarının geri kalanı 3.376.194 TL (yaklaşık 4.925 Dolar) olarak belirlenmiştir. İç hukukun hükümleriyle uyumlu olarak, İstanbul Ticaret Mahkemesi, davayla ilgili masraflar ödenene dek başvuranlara kararın bir örneğini vermeyi reddetmiştir. Bunu müteakiben, bu masraflar, icra takibi sonucunda kaybeden taraf tarafından ödenebilirdi. Bu esnada mahkeme harekete geçmiş ve borçlunun vergi dairesine mahkeme masraflarının tahsil edilmesi için talimat vermiş, ancak sonuçsuz kalmıştır. Bu nedenle AİHM, talep edilen masrafa ilişkin meblağ ile başvuranların bunu ödeme güçleri arasında makul orantılılık ilişkisini dikkate almalıdır. Bu bağlamda, sözkonusu mahkeme masrafları yaklaşık olarak 4.925 Dolar’dır. Bu meblağ başvuranlara ödenmesine karar verilen 170.000 Dolar’ın küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. AİHM, başvuranların dava sonunda kaybedebilecekleri unsurları göz önünde bulundurularak, işlemlerin devam edebilmesi için başvuranlardan mahkeme masraflarını ödemelerinin beklenmesinin makul olduğu kanısındadır. Bu nedenle, mevcut davada, başvuranları kararın örneğini alamadan mahkeme masraflarını ödemekle yükümlü kılmak, onlar üzerine haddinden fazla yük yüklememekte ve başvurulan yollar ile ulaşılmak istenen amaç arasındaki makul orantılılık ilişkisini bozmamaktadır. Dolayısıyla bu şikayet açıkça dayanaktan yoksundur ve AİHS’nin 35. maddesinin 3. ve 4. fıkraları uyarınca reddedilmelidir. b) Yargılama sürecinin uzunluğuna ilişkin şikayetler incelendiğinde, AİHM, İstanbul Ticaret Mahkemesi önündeki asıl yargılamanın 6 Eylül 1999 tarihinde başladığını, 27 Şubat 2001 tarihinde sona erdiğini kaydeder. Dolayısıyla süreç 14 ay sürmüştür. Yargılama sırasında mahkeme ayrıntılı bir uzman raporu almış, sürecin tamamlanması için düzenli aralıklarla duruşmalar görülmesini programlamıştır. Bu koşullarda, bu sürecin uzunluğu AİHS’nin 6/1. maddesine aykırı olarak haddinden fazla olarak değerlendirilemez. Öte yandan, mahkeme tarafından verilen kararın uygulanmasının, 6/1. maddenin amaçları doğrultusunda “yargılamanın” tamamlayıcı parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, AİHM, 27 Şubat 2001 tarihli karardan bu yana geçen neredeyse altı buçuk yıllık süreyi de göz önünde bulundurmalıdır. Ayrıca AİHM yargılama süresinin uzunluğuna ilişkin davalarda bu ilkeyi zaten kabul etmiştir (bkz. Zappia -İtalya). Bununla beraber, AİHM, mevcut davada, sözkonusu gecikmenin kararın uygulanmamasının doğrudan sonucu olduğunu ve bundan yerel makamların sorumlu tutulamayacağını zaten tespit ettiğini kaydeder. Sonuç olarak, başvurunun bu kısmı açıkça dayanaktan yoksundur ve AİHS’nin 35. maddesinin 3. ve 4. fıkraları uyarınca reddedilmelidir. 2. Başvuranlar AİHS’nin 13. ve 14. maddeleri ile AİHS’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesi uyarınca ve AİHS’nin 6/1. maddesiyle bağlantılı olarak, yerel mahkemenin kararının kadük kaldığını iddia etmişlerdir. Bu durum başvuranların mülkiyetin çekişmesiz kullanımı haklarını ihlal etmiştir. Ayrıca alacaklı oldukları borç, devlete olan borçtan daha korunmasız bırakılmıştır ve bu durum, ayrımcı bir tutumu ortaya koymaktadır. AİHM’nin AİHS’nin 6/1. maddesi uyarınca ulaştığı sonuçlar göz önünde tutularak, mevcut davanın koşullarında, AİHM, bu şikayetlerin dayanaksız olduğu ve AİHS’nin 35. maddesinin 3. ve 4. fıkralarıyla uyumlu olarak reddedilmesi gerektiği kanısına varır. Yukarıdakiler ışığında, AİHS’nin 29/3. maddesinin uygulanmaya devam edilmemesi ve başvurunun reddedilmesi uygun olacaktır. Bu gerekçelere dayanarak AİHM, oybirliğiyle Başvurunun kabuledilemez olduğunu ilan eder. F. ELENS-PASSOS ................................................F. TULKENS Zabıt Katibi Yardımcısı........................................ ..... Başkan |
14-06-2011, 17:20 | #28 | |||||||||||||||||||||||
|
Yukarıdaki bilgi artık güncel değildir. Yapılan düzenlemeyle bakiye karar ve ilam harcı yatırılmadan ilam alınıp, icra takibine konu edilebilmektedir. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Davayı Kazanan Ödediği vekalet ücretini karşı taraftan alabilmelidir. | irfan AYDIN | Hukuk Sohbetleri | 26 | 11-12-2016 15:35 |
Tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmesi karşı tarafın muvafakatine mi bağlıdır? | Av.Abdulkadir Yıldız | Meslektaşların Soruları | 12 | 07-03-2013 18:07 |
Talep Olmadan Davalı Tarafın Ticari Defterlerinin İncelenmeye Karar Verilmesi | omerkostelekoglu | Meslektaşların Soruları | 3 | 06-01-2007 22:18 |
velayete sahip olan tarafın çocuğu yurt dışına çıkarması | Av.tuncer | Meslektaşların Soruları | 3 | 09-11-2006 19:34 |
Çocuktan, Velayet Sahibi Tarafın Bilgi Ve Rızası Dışında Zorla Doku Örneği Alma | DenizSu | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 16-12-2003 09:25 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |