Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

gerçekte yaşı büyük ama nufusa göre küçük bir kızın doğum yapması, ceza davası

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 02-06-2011, 22:12   #1
BALDIRAN

 
Varsayılan gerçekte yaşı büyük ama nufusa göre küçük bir kızın doğum yapması, ceza davası

Merhabalar.Müvekkilin ilk imam nikahlı eşinden bir kızı olmuştur, ancak nufusa kaydedilmemiştir.Daha sonra müvekkilin eşi vefat etmiştir,müvekkil daha sonra bir başkasıyla resmi nikahlı olarak evlenmiştir. ilk eşinden olma kızını, 7 yaşında iken, sanki yeni doğmuş gibi, yeni eşinin nufusuna onun kızı olarak kaydettirmiştir. Müvekkilin kızı 22 yaşına gelince, kızını evlendirmiştir. Ancak nufusta 15 yaşında gözüktüğü için resmi nikah yapılamamıştır. Kız evliliğinin 1.yuılında gerçekte 23 yaşında, nufus kağıdına göre 16 yaşındayken bir bebek doğurmuştur, hastane polisi durumu savcılığa bildirmiş, ifadeler alınmış, müvekkil, müvekkilin eşi ve damadı hakkında küçük yaşta çocuğa cinsel saldırı, cebir, tehdit ve hile ile kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarından dava açılmıştır, sizce nasıl bir yol izlenmeldir. Teşekkürler.
Old 03-06-2011, 09:29   #2
av.yağmur deniz

 
Varsayılan

Ceza davasında durumu izah edin ve gerçek yaşının tespitini isteyin.Gerçek yaşı ortaya çıkınca zaten suç ortadan kalkacaktır.
Old 03-06-2011, 10:34   #3
lawyersoylu

 
Varsayılan

bu tür dosyalarda sağlık kuruluşlarında yapılmayan doğumlar için, kemik incelemesi yapılarak gerçek yaş tespit ediliyor.
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 1999/1840
K. 1999/3214
T. 21.6.1999
• REŞİT OLMAYAN MAĞDUREYİ RIZASIYLA ALIKOYMAK VE IRZINA GEÇMEK ( Mağdurenin Yaşına İtiraz-Gerçek Yaşın Tespiti )
• YAŞ TESPİTİ ( Reşit Olmayan Mağdureyi Rızasıyla Alıkoyup Irzına Geçmek-Mağdurenin Yaşına İtiraz Edilmesi )
• MAĞDURENİN YAŞINA İTİRAZ ( Reşit Olmayan Mağdureyi Rızasıyla Alıkoyup Irzına Geçmek-Yaş Tespiti )
765/m.416/3,430/2
ÖZET : Reşit olmayan mağdureyi rızasıyla alıkoymaktan ve ırzına geçmekten sanığın vekili, tarafından mağdurenin yaşına itiraz edildiğinden; mağdurenin doğum tutanağı getirtilerek resmi bir kurumda doğmamışsa gereken kemik grafikleri çektirilerek tam teşekküllü bir hastaneden kurul raporu aldırılması, gerektiğinde ATKdan görüş sorularak gerçek yaşının saptanmasından sonra hukuki durumunun belirtilmesi gerekir.

DAVA : Reşit olmayan Güler'i rızasıyla alıkoymaktan, adı geçenle mayubiyetini müstelzim ve müteselsil şekilde cinsi münasebette bulunmaktan sanık Ramazan'ın yapılan yargılaması sonunda; TCK. nun 416/3, 80, 418/2, 430/2, 72, 647 sayılı Kanunun 4, 6. maddeleri gereğince 5.100.000 lira ağır para cezasıyla mahkumiyetine, cezasının ertelenmesine dair ( İzmir Sekizinci Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 11.3.1998 gün ve 1996/242 Esas, 1998/255 Karar, sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanat ve takdirine, tetkik olunan dosya münderecatına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Sanık ve vekili tarafından 19.12.1996 günlü oturumda mağdurenin yaşına itiraz edilmiş olmakla; atılı suçun oluşumuna etkisi bakımından mağdureye ait doğum tutanağı getirtilerek resmi bir kurumda doğmadığının anlaşılması halinde yaş tayinine esas olacak kemik grafileri çektirilerek tam teşekküllü hastaneden sağlık kurulu raporu aldırılması, gerektiğinde Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulundan görüş sorularak mağdurenin gerçek yaşının saptanmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm tesisi,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi CMUK.nun 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), 21.6.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2003/7551
K. 2005/6902
T. 9.5.2005
• YAŞA İTİRAZ ( Irza Geçme - Sanığın "Mağdure 16-17 Yaşlarında Gösteriyordu Yaşının Küçük Olduğunu Bilmiyordum" Şeklindeki İfadesinin Yaşa İtiraz Mahiyetinde Olduğu )
• IRZA GEÇME ( Mağdurenin Suç Tarihinde Onbeş Yaşını Tamamlamasına Sekiz Ay Gibi Bir Süre Kaldığı Gözetilerek Doğum Tutanağının Celbiyle Resmi Bir Kurumda Doğmadığının Anlaşılması Halinde Feth-i Kabir Yapılarak Yaş Tespiti Yapılması Gereği )
• YAŞ TESPİTİ ( Irza Geçme - Mağdurenin Suç Tarihinde Onbeş Yaşını Tamamlamasına Sekiz Ay Gibi Bir Süre Kaldığı Gözetilerek Doğum Tutanağının Celbiyle Resmi Bir Kurumda Doğmadığının Anlaşılması Halinde Feth-i Kabir Yapılarak Yaş Tespiti Yapılması Gereği )
• DOĞUM TUTANAĞININ CELBİ ( Mağdurenin Suç Tarihinde Onbeş Yaşını Tamamlamasına Sekiz Ay Gibi Bir Süre Kaldığı Gözetilerek Celbiyle Resmi Bir Kurumda Doğmadığının Anlaşılması Halinde Feth-i Kabir Yapılarak Yaş Tespiti Yapılması Gereği - Irza Geçme )
765/m.418
ÖZET : Sanık Faris Kaya'nın "mağdure 16-17 yaşlarında gösteriyordu, yaşının küçük olduğunu bilmiyordum" şeklindeki ifadesinin yaşa itiraz mahiyetinde olduğu ve kayden 5.5.1982 doğumlu olup 3.6.1987 tarihinde nüfusa tescil edilen mağdurenin suç tarihinde onbeş yaşını tamamlamasına sekiz ay gibi bir süre kaldığı da gözetilerek suç unsuruna etkili olan bu husus üzerinde önemle durularak, doğum tutanağının celbiyle, resmi bir kurumda doğmadığının anlaşılması halinde, feth-i kabir yapılarak, yaş tesbitine esas olacak şekilde pelvis, radius, ulna ve humerus kemikleri bütün olarak çıkartılıp Adli Tıp Kurumuna gönderilerek ilgili ihtisas kurulundan mağdurenin suç tarihindeki yaşı konusunda görüş alınarak gerçek yaşının bilimsel olarak tespitinden sonra sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerekir.

DAVA : Irza geçme suçundan sanık Abdulkadir Kaya, bu suça iştirakten sanıklar Faris Kaya ve Kemal Kul'un yapılan yargılanmaları sonunda; mahkumiyetlerine dair ( MERSİN ) 2.Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 12.7.2002 gün ve 2000/432 Esas, 2002/225 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Sanık Faris Kaya'nın "mağdure 16-17 yaşlarında gösteriyordu, yaşının küçük olduğunu bilmiyordum" şeklindeki ifadesinin yaşa itiraz mahiyetinde olduğu ve kayden 5.5.1982 doğumlu olup 3.6.1987 tarihinde nüfusa tescil edilen mağdurenin suç tarihinde onbeş yaşını tamamlamasına sekiz ay gibi bir süre kaldığı da gözetilerek suç unsuruna etkili olan bu husus üzerinde önemle durularak, doğum tutanağının celbiyle, resmi bir kurumda doğmadığının anlaşılması halinde, feth-i kabir yapılarak, yaş tesbitine esas olacak şekilde pelvis, radius, ulna ve humerus kemikleri bütün olarak çıkartılıp Adli Tıp Kurumuna gönderilerek ilgili ihtisas kurulundan mağdurenin suç tarihindeki yaşı konusunda görüş alınarak gerçek yaşının bilimsel olarak tespitinden sonra sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerekirken eksik soruşturma ile hüküm tesisi,

Müteveffa mağdurenin kızlığının bozulup bozulmadığına dair dosyada herhangi bir delil bulunmadığı ve ölü muayene-otopsi tutanağında bu konuda bir tespit mevcut olabileceğinden temini ile dosyaya celbi, tutanakta bir açıklama olmadığı takdirde, üç çocuk doğurduğu anlaşılan mağdurenin doğumları normal yolla mı, sezeryanla mı yaptığı hususu sanık Abdulkadir'den müşteki Nezide Kul'dan sorulup, kızlığının bozulup bozulmadığı kesin olarak tespit edildikten sonra sonucuna göre uygulama yapılması yerine, beyana itibar edilerek sanıklar hakkında TCK.nun 418/2.maddesinin tatbiki,

Kabule göre de;

Sanıklar Faris Kaya ile Kemal Kul'a ceza tayin edilirken; temel ceza üzerinden TCK.nun 418/2.maddesiyle yapılan arttırımın 2 yıl 11 ay ağır hapis cezasına ilavesi yerine 2 yıl 6 aya ilave edilmesi ve sonuç cezanın da buna bağlı olarak 3 yıl 5 ay 20 gün ağır hapis yerine, 3 yıl 1 ay 15 gün olarak tayin edilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı CMUK.nun 321 ve 326.maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 09.05.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2004/5-67
K. 2004/96
T. 13.4.2004
• ONBEŞ YAŞINDAN KÜÇÜK MAĞDURUN ZORLA IRZINA GEÇMEK ( Mağdurenin Gerçek Yaşının Araştırılması )
• IRZA GEÇME ( On Beş Yaşından Küçük Mağdurenin Rızasının Yok Sayılarak Bu Eylemin Zorla Irza Geçme Suçu Kapsamına Alınması )
• ZORLA IRZA GEÇMEK ( On Beş Yaşından Küçük Mağdurenin Rızasının Yok Sayılarak Bu Eylemin Zorla Irza Geçme Suçu Kapsamına Alınması )
• KEMİK GRAFİSİ ( Mağdurenin Yaş Tespiti İçin Kemik Grafilerinin Çektirilmesinin Gerekmesi )
• SAĞLIK KURULU RAPORU ( Mağdurun Yaşının Tespiti İçin Sağlık Kurulu Raporlarının Alınmasının Gerekmesi )
• SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ ( Mağdurun Yaş Tespitinin Yapılması İçin Soruşturmanın Genişletilerek Kemik Grafisinin Ve Sağlık Kurulu Raporunun Alınmasının Gerekmesi )
765/m.41,59,414,416
1412/m.255
743/m.88,243,244,35
4721/m.287,36,37
ÖZET : Mağdurenin anne ve babasının, sanık vekili tarafından ileri sürülen hususlarda beyanlarının alınması, yaş belirlenmesine esas olacak kemik grafileri çektirilerek bu konuda sağlık kurulu raporu alınması, gerektiğinde birlikte Adli Tıp Kurumuna gönderilerek olay tarihinde kaç yaşında olduğunun bilimsel biçimde tespit ettirilmesi zorunludur.Soruşturmanın genişletilmesinden sonra varılacak sonuca göre, yaşının büyük olduğunun saptanması halinde CYUY.nın 255. maddesi hükmüne göre mağdurenin yaşı düzeltilmek suretiyle sanığın hukuki durumu belirlenmelidir.

DAVA : Onbeş yaşından küçük mağdurun zorla ırzına geçmek suçundan sanık Seyyid'in TCY.nın 414/1, 59/2 maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince 28.03.2001 gün ve 588-84 sayı ile verilen kararın sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 12.07.2002 gün ve 3586-5310 sayı ile;

"Sanık vekili 5.7.2002 günlü tevsii tahkikat dilekçesinde, mağdure Perihan Biga Devlet Hastanesi doğum raporuna göre nüfusa tescil edilmiş gibi görünüyorsa da, anası Hatice'nin 15.12.1981 tarihinde evlenip 7.8.1982 tarihinde doğum yaptığına göre kocası ile evlilik öncesi cinsel ilişkiye girdiğini, mağdurenin kayıt yaşına uygun görünmediğini ifade ile doğduğunda nüfusa kaydedilmeden bir başka kardeşinin hastanede doğup nüfusa kaydedildikten sonra ölmüş olduğunu Perihan'ın kendisinden sonra doğup ölen kardeşinin nüfusunu kullanmış olabileceği için kayden 7.8.1982 olarak görüldüğünü ileri sürüp gerçek yaşının araştırılmasını istemiştir.

Suç nitelendirilmesine dolayısı ile ceza uygulamasına önemli derecede etkisi bakımından bu konu üzerinde durulması, mağdurenin ana ve babası da dinlenerek gerekli araştırmadan sonra gerektiğinde mağdurenin yaş tayinine esas olabilecek grafileri çektirilip tam teşeküllü bir sağlık kurulundan rapor alınması, tereddüt halinde Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulundan mütalaa alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hükme varılması" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkeme ise 16.12.2002 gün ve 369-526 sayı ile; "Sanık vekilinin bozma gerekçesi yapılan 5.7.2000 tarihli dilekçesinde "her ne kadar mağdure Perihan, Biga Devlet Hastanesinin doğum raporuna göre nüfusa tescil edilmiş olarak görülmekte ise de anne Hatice 01.10.1967 d.lu olup evlendiği 15.12.1981 tarihinde 14 yaş 2 ay 14 günlüktür. Perihan 7 ay 26 günlük iken doğmuş görünmektedir. Bu ise evlilik öncesi ilişkinin varlığını göstermektedir. Mağdurenin görünümü nüfustaki yaşına uygun değildir. Annenin yaşının küçüklüğünün sebebi ile birinci çocuk ve gerçek Perihan olan nüfusa kaydedilmiş olabilir. İkinci çocuk hastanede doğduğu ve nüfusa tescil edilmiş olmasına rağmen daha sonra ölmesi sebebi ile birinci çocuk olan Perihan onun yerine nüfusta görünmüş, ölüm ve tescil işlemleri yapılmamış olabilir..." demek sureti ile bir varsayımdan söz etmiştir. Yüksek Yargıtay 5. Ceza Dairesi de bu varsayımı esas almak suretiyle kararı bozmuştur. Oysa ki MK.nun mağdurenin annesinin evlendiği 15.12.1981 tarihinde yürürlükte bulunan 88/2 maddesi hükmünce "şu kadar ki hakim, fevkalede hallerde ve pek mühim bir sebebe mebni 15 yaşını ikmal etmiş olan bir erkeğin veya 14 yaşını bitirmiş olan bir kadının evlenmesine müsaade edebilir." hükmünü taşımaktadır. Mağdurenin annesinin evlenme tarihinde 14 yaş 2 ay 14 günlük olması evlilik öncesi bir ilişkinin varlığına mutlak şekilde delalet etmemektedir. Kaldı ki 4721 sayılı Kanunla değişik MK.nun 287/2. maddesinde "evlenmeden başlayarak en az 180 gün geçtikten sonra ve evliliğin sona ermesinden başlayarak en fazla 300 gün içinde doğan çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüş sayılır" hükmünü taşımaktadır. 743 sayılı TMK.nun 243 ve 244 maddelerinde de nesebi ret bölümünde bu husus tekrarlanmış ve "koca, evlendikten en az 180 gün sonra doğan çocuğun kendisinden olması ihtimali bulunmadığını ispat etmedikçe çocuğu red edemez" hükmüne yer verilmiştir. Günümüzde de pek sık rastlandığı üzere erken doğum denilen bir olay vardır. 6 ayı aşkın yedi ay ya da sekiz aylık iken doğan ve yaşayan bir çok insanımız mevcuttur. Bu husus tıbbi gerçeklerle ve delillerle günlük hayatımızda sıkça rastladığımız hadiselerdendir. Mağdurenin doğduğu tarih itibariyle 7 ay 26 günlük olması evlenmeden önce annesi ile babasının cinsel ilişkiye girdiğini ya da evlilik öncesi olduğunu veya yaşının büyük bulunduğuna delalet etmez. Bu itibarla savunma çaresizliği içerisinde tamamen bir ihtimal ve olasılıktan söz edilmesi söz konusudur. Dilekçe dikkatlice incelendiğinde "bu şekilde olmuştur" ya da "mağdurenin yaşı büyüktür" şeklinde bir iddia mevcut değildir.

743 sayılı MK.nun 35, 4721 sayılı MK.nun 36. maddesinde "kişisel durum bu amaçla tutulan resmi sicille belirlenir. Bu sicilin tutulmasına ve zorunlu bildirimlerin yapılmasına ilişkin esaslar ilgili kanunlarda gösterilir." 37. maddesinde "kişisel durum sicili, devletçe atanan memurlar tarafından tutulur, sicil kayıtların tutmak ve örnek vermek bu memurların görevidir." Doğum kütüğü başlıklı 41. maddesinde de "doğumlara ilişkin bildirimler ve kimliği bilinmeyen bulunmuş çocuklar hakkındaki işlemler ilgili kanun hükümlerine göre yapılır." hükümlerini taşımaktadır. Devletin resmi memurları tarafından tutulan ve Biga Devlet Hastanesinin 10.08.1982 gün ve 1562 sayılı doğum raporuna göre 7.8.1982 tarihinde doğduğu tespit edilen ve 11.8.1982 tarihinde tescili yapılan mağdure Perihan'ın resmi sicil kayıtlarına itibar etmek zorunluluğu vardır. Bu sicil kayıtlarını bertaraf edecek mahiyet ve derecede hiçbir iddia ileri sürülmüş değildir. Faraziyeye dayanılarak resmi sicil kayıtlarının bertaraf edilmesi mümkün değildir. Aksini kabulü kamu düzenini bozucu sonuçların ortaya çıkmasına yol açacaktır. Evlenme tarihine, mağdurenin doğum tarihine nazaran kendisinden büyük bir kardeşinin dünyaya gelmesi de bu resmi kayıtlar karşısında fiilen mümkün değildir. ... Boşanma dosyasının dava tarihi 19.2.1998 dir. Sanığın başvurabileceği başka bir yer kalmamıştır. Cezadan kurtulmak istemektedir. Bu nedenle bir varsayıma istinad etmiştir. Yüksek Yargıtay da bu varsayıma dayanarak ittihaz edilen kararı bozmuştur. Hastanede doğan bir çok mağdurelerin herhangi bir nedenle kemik grafileri çektirildiğinde iklim şartları ve beslenme koşulları itibarı ile kemik yaşlarının genelde hastanede doğmuş bulunmalarına rağmen gerçek yaşın üstünde tespit edildiği ve bu yüzden bir çok yanılgılara yol açtığı bilinmektedir. Sanık son bir çare olarak böyle bir imkana kavuşmak istemektedir. Mahkememiz Biga Devlet Hastanesi raporu, mağdurenin aile kayıt tablosu rapor tarihi, tescil tarihi, gibi hususları nazara almıştır. Kaldı ki yukarıda açıklanan 5.7.2000 tarihli savunma dilekçesinde de mağdurenin sonradan hastanede doğan küçük kardeşinin yerine nüfusa yazıldığı ve tescil edildiği iddiasında bulunulmamaktadır. Sadece birinci çocuk olan Perihan onun yerine nüfusta görünmüş ölüm ve tescil işlemleri yapılmamış olabilir faraziyesine dayanmaktadır. Bu kadar tesadüfün bir arada gerçekleşmesi hadisatın tabi seyrine de uygun düşmemektedir." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu hükmün de sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 27.02.2004 günlü tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Bir kız arkadaşı ile birlikte evden kaçıp İzmir'e gelen mağdure Perihan'ın, kendi rızasıyla burada tanıştığı sanık Seyyit'in oturduğu eve giderek onunla kalmaya başladığı, yine kendi rızasıyla sanık ile cinsel ilişkiye girdiği doktor raporları, mağdurenin anlatımı, sanığın kaçamaklı savunması ve tüm dosya kapsamı ile sabittir.

Açıklanan bu oluş bakımından Özel Daire ile Yerel Mahkemenin görüşleri arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, sanığa isnad olunan suç niteliği dolayısıyle ceza süresini etkilemesi itibariyle, mağdurenin yaşının kesin şekilde belirlenmesi için soruşturmanın genişletilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Türk Ceza Yasası, ırza geçme suçunda mağdurun yaşını dikkate alan bir düzenleme biçimi öngörmüştür. Yasanın 414. maddesinde onbeş yaşını bitirmemiş olanların, 416. maddesinde ise onbeş yaşını doldurmuş olanların ırzına geçilmesi eylemleri hükme bağlanmıştır. Yasa koyucu küçüğü himaye amacıyla, 15 yaşını bitirmemiş bir küçükle cinsel ilişkide bulunmayı, her türlü cebir, şiddet veya tehdit faraziyelerinden bağımsız olarak cezalandırmak istemiştir. Nitekim Yasanın 414. maddesindeki düzenleme ile, onbeş yaşını bitirmeyenlerle cinsel ilişkide bulunulması halinde mefruz cebrin bulunduğu kabul edilmiş, mağdurun cinsel ilişki konusundaki rızası geçersiz sayılmıştır. Oysa, onbeş yaşını bitirmiş olup da reşit olmayan kişilerin rızasıyla cinsel ilişkide bulunmak eylemi Yasanın 416. maddesinin 3. fıkrasında, süresi ve nev'i itibariyle daha hafif bir ceza yaptırımı ile karşılanmıştır. Görüleceği üzere, mağdurun onbeş yaşını bitirip bitirmediği hususu, eylemin hangi yasal suç tipine uyduğu, dolayısıyla faile uygulanabilecek özgürlüğü bağlayıcı ceza yaptırımının süresi ve türü bakımından büyük önem taşımaktadır.

İncelenen dosya içeriğine göre;

Sanık vekili mahkemeye sunduğu 05.07.2000 günlü dilekçede, her ne kadar mağdurenin doğum kaydı hastane raporuna göre düzenlenmişse de annesi Hatice'nin evlenme tarihi olan 15.12.1981 tarihinde 14 yaş 2 ay 14 günlük olup, mağdurenin ise 7 ay 26 günlük iken doğmuş göründüğünü, bunun da evlilik öncesi bir ilişkinin varlığını gösterdiğini, mağdurenin görünümünün, nüfustaki yaşına uygun olmadığını, bu nedenle annenin yaşının küçüklüğü nedeniyle birinci çocuk olan Perihan'ın nüfusa kaydettirilememiş olabileceğini, ikinci çocuğun hastanede doğmasına rağmen daha sonra ölmesi nedeniyle mağdurenin bu nüfus kaydıyla devam edip, ölüm ve tescil işlemlerinin yapılmamış olabileceğini, bu nedenle de mağdurenin yaşının tıbben tespiti için soruşturmanın genişletilmesini talep ettiklerini bildirmiştir.

Dosyada bulunan aile nüfus kayıt tablosunun incelenmesinde; mağdurenin ailenin en büyük çocuğu ve 07.08.1982 doğumlu olduğu, anne ve babasının 15.12.1981 tarihinde evlendikleri, annesi Hatice'nin 01.10.1967 doğumlu olduğu anlaşılmaktadır.

Mağdureye ait doğum tutanağı örneği de getirtilmiş olup, Biga Devlet Hastanesinin 10.08.1982 tarihli doğum raporuna göre düzenlendiği belirtilmiştir.

Ceza Yargılamasının amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Bunun için, yargılamaya konu edilen vakıalarda kesin bir hükme varılabilmesi bakımından, hükmü etkileyebilecek hususlardaki kuşkuların kanıt denilen yargılama araçlarına başvurularak giderilmesi gerekir.

Somut olayda her ne kadar doğum tutanağı örneğinde mağdurenin hastanede doğduğu belirtilmişse de, aile nüfus kayıt tablosu incelendiğinde, anne ve babasının evlenme tarihlerine göre mağdurenin 7 ay 26 gün sürede doğduğu ve annesinin 14 yaşında evlenmesi nazara alındığında, sanık vekilinin araştırılmaya değer iddiası da dikkate alınarak, mağdurenin gerçek yaşının onbeşten küçük olduğu hususundaki kuşkunun giderilmesi bakımından soruşturmanın genişletilmesi, mağdurenin anne ve babasının, sanık vekili tarafından ileri sürülen hususlarda beyanlarının alınması, yaş belirlenmesine esas olacak kemik grafileri çektirilerek bu konuda sağlık kurulu raporu alınması, gerektiğinde birlikte Adli Tıp Kurumuna gönderilerek olay tarihinde kaç yaşında olduğunun bilimsel biçimde tespit ettirilmesi zorunludur. Soruşturmanın genişletilmesinden sonra varılacak sonuca göre, yaşının büyük olduğunun saptanması halinde CYUY.nın 255. maddesi hükmüne göre mağdurenin yaşı düzeltilmek suretiyle sanığın hukuki durumu belirlenmelidir.

Bu itibarla eksik soruşturma ile verilmesi nedeniyle isabetsiz olan Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı ve bir kısım Üyeler ise, "Yerleşmiş yargısal kararlarda da belirtildiği üzere, hastanede doğan bir kişinin yaşının tıbben belirli olması karşısında, somut kanıtlarla aksi ispatlanmadığı sürece artık düzeltilmesi olanaksızdır. Somut olayda sanık vekili tarafından ileri sürülen hususlar tamamen varsayıma dayalı olup, savunmada bir daha bu iddialara yer verilmediği gibi, yargılamanın hiçbir aşamasında sanık tarafından dahi ileri sürülmemiştir. Mağdurenin hastanede doğduğu ve yaşının tıbben belirlenmiş olması nazara alındığında, yaşının tespiti yönünden soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunmamaktadır. Bu itibarla Yerel Mahkemece yapılan soruşturma yeterli olup, isabetli olan hükmün onanmasına karar verilmelidir." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 06.04.2004 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 13.04.2004 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak karar verildi.

yarx
Old 03-06-2011, 11:11   #4
haksun

 
Varsayılan

Müvekkilinizin yaşının büyük olduğuna dair beyanı vardır dosyada.Savcılık resen yaş tesbit davası açmalıdır.Benim müvekkilede aynı durumdaydı.Biz yaş büyütme davası açtık.Lehe Karar çıktı.
Old 03-06-2011, 15:27   #5
BALDIRAN

 
Varsayılan

Öncelikle cevap veren meslektaşlara teşekkürler. Ceza <davasında alınacak yaş tashihi kararı nufusta düzeltme için yeterlimidir. (Gerçek annenin de başka birisi olduğunu göz önüne alırsak.) Yoksa hem yaş büyütmehem de anne adı olarak gerçek annenin yazılması için Nufus Müdürlüğünü hasım gösterip yeni bir hukuk davası açmak gerekir mi, gerekirse görevli mahkeme asliye Hukuk mudur, sulh hukuk mu. Değerli görüşlerinizi bekliyorum.
Old 03-06-2011, 15:32   #6
Levent Cirit

 
Varsayılan

Nüfus tashihi davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk mahkemesidir.
Ceza davasında alınacak karar ile yaş tashih edilemez ancak bu karar, delil olarak kullanılabilir.
Asliye hukukta açacağınız davada
1) Nüfus müdürlüğü
2) Nüfusta gözüken anne ve muhtemel mirasçıları
3) Gerçek anne ve muhtemel mirasçıları davalı olarak gösterilmelidir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yaşı küçük çocuğa karşı açılacak tazminat davası Av. Ada Deniz Meslektaşların Soruları 9 04-08-2015 14:40
iş kazası sonucu yaşı küçük işçinin ölümü acil! HEATHER Meslektaşların Soruları 3 15-06-2013 17:48
Yaşı küçük çocuğun cinsel istismarı suçunda ; Olası kast ve hata hükümleri uygulanmalı mıdır? MURAT ACER Meslektaşların Soruları 8 16-05-2011 15:34
velayet/vasilik yaşı büyük özürlü çocuk av.mansur Meslektaşların Soruları 2 06-04-2009 15:01
Ceza davasında tanığın varsayımlara göre tanıklık yapması justicewarior Meslektaşların Soruları 1 29-11-2008 21:12


THS Sunucusu bu sayfayı 0,12109709 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.