Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kesinleşmemiş tapu iptali kararına dayalı harç tahsili

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 05-03-2013, 13:40   #1
AV. COŞKUN ÖZBUDAK

 
Varsayılan Kesinleşmemiş tapu iptali kararına dayalı harç tahsili

Sayın Meslektaşlarım,
Davalı vekili olduğumuz bir “tapu iptali ve tescil” davasında, müvekkil aleyhine karar verildi, kararı temyiz ettik, dosya halen Yargıtay’da. Sonuç olarak, karar henüz kesinleşmedi.
Bu arada ilgili vergi dairesi müdürlüğü müvekkile ödeme emri göndererek mahkeme kararındaki “nispi karar ve ilam” harcının ödemesini istedi.
Yaptığımız araştırmada mahkeme kaleminin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin 46/2. Fıkrasındaki:
“Harç tahsil müzekkereleri karar tarihinden itibaren en geç iki ay onbeş gün içinde yazılmak zorundadır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca harç tahsil müzekkereleri hükmün kesinleştiği tarihten itibaren onbeş gün içinde yazılır.”[/b]
Hükmü gereğince vergi dairesine müzekkere yazdığı ve vergi dairesinin de ödeme emri gönderdiğini anladık.
Bildiğiniz gibi, HMK’nin 367/2. Maddesi “Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.” hükmünü taşımaktadır.
Vergi dairesine müracaat ettik ise de onlar mahkemenin yeni bir yazı göndermesi gerektiğini belirtti. Mahkeme kalemi de Yönetmelik gereğince işlem yaptığını söylüyor.
Kanaatimizce Yönetmeliğin bu hükmü 6100 sayılı Kanuna aykırı. Ancak ortada da bir ödeme emri var. (7) gün içinde vergi mahkemesinde dava açılması gerekecek.
Hüküm bir bütün olduğuna göre, kesinleşmeden icra edilememe bakımından vergi dairesini de bağlaması gerektiğine kuşku yok.
Acaba ben mi yanılıyorum, ne dersiniz?
Old 05-03-2013, 15:15   #2
Av. Güneş

 
Varsayılan

HMK md.350/2 uyarınca taşınmaz malın aynına ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez. Burada ifade edilen husus yalnızca hükme bağlı olarak tapuda gerçekleştirilecek işlemler değil, bu hükmün bütün sonuçlarıdır. Hükme bağlı yargılama giderleri kesinleşmeden icra takibine konu edilemeyeceği gibi hükme bağlı harç da tahsil edilemez. Madde metninde harçlarla ilgili istisnai mevcut değildir. Bu nedenle yönetmelik hükmünün kanununa aykırı olduğunu düşünmekteyim.
Old 05-03-2013, 20:53   #3
Av. Hamza

 
Varsayılan

Harçlar KanunuMadde 28 - (1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir.:
a) (Değişik bent: 23/07/2010-6009 S.K/18.md.)Karar ve ilam harcı,
Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır.
Bu hüküm gereğince mahkemenin yapmış olduğu işlem yasa uygun olduğu görüşündeyim.
Old 07-03-2013, 15:22   #4
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın ÖZBUDAK,

Danıştayın 2005 yılına ait aksi yönde kararı var ise de; konu hakkında:
İlamın bir bütün olduğu ve ilamın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden yargılama giderlerine ilişkin hüküm bölümünün ayrıca infaz ve icra takibine konu edilemeyeceği (Yargıtay HGK, 05.10.2005 T., E: 2005712-534, K: 2005/554);

HMK m.323'te “karar ve ilam harçları”nın, diğer yargılama giderleri ile birlikte “Yargılama Giderleri-Yargılama Giderlerinin Kapsamı” başlığında düzenlendiği ve böylece HMK’ya göre karar ve ilam harçlarının, diğer yargılama giderlerinden hiçbir farkı bulunmadığı;

HMK m.350/367 gereği karar kesinleşmediği sürece muaccel bir ifayı mahfuz olmadığı ve maddede kesinleşme şartının infazı kapsadığı ve kimin yapacağına dair ayrıma da gidilmediği;
gibi sebeplerle ikame ettiğimiz dava hâlen derdesttir.

Saygılar...
Old 13-06-2013, 12:35   #5
uzer5613

 
Varsayılan

MADDE 10 DA ARTIK HARÇ TAHSİL MÜZEKKERELERİ HEMEN KESİLMEYECEK KARAR TEBLİĞİNDEN İTİBAREN BİR AY İÇİNDE KESİLECEK 11 Haziran 2013 SALI
Resmî Gazete
Sayı : 28674
KANUN
BAZI KANUNLAR İLE 375 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN
Kanun No. 6487 Kabul Tarihi: 24/5/2013
MADDE 1 – 2/6/1934 tarihli ve 2489 sayılı Kefalet Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 4 – Kefalet Sandığı yönetim kurulu başkan ve üyelerine, 25/6/2009 tarihli ve 5917
sayılı Kanunla bu Kanunun 1 inci maddesinde yapılan değişiklikten önceki düzenlemelere göre yapılan ödemeler
nedeniyle bu kişiler ve sorumlular hakkında borç çıkarılmaz ve çıkarılmış olan borç tutarlarının tahsilinden
vazgeçilerek borç takibi işlemine son verilir.”
MADDE 2 – 8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununun mülga 6 ncı
maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
“MADDE 6 – Alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımı
yapılamaz. Bu ürünlerin kullanılmasını ve satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik
yapılamaz. Ancak, münhasıran alkollü içkilerin uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik ihtisas fuarları ile
bilimsel yayın ve faaliyetler düzenlenebilir. Alkollü içkileri üreten, ithal eden ve pazarlayanlar, her ne surette
olursa olsun hiçbir etkinliğe ürünlerinin marka, amblem ya da işaretlerini kullanarak destek olamazlar. Açık
alkollü içki satışı yapmaya ilişkin izin belgesi olan işletmelerde servis amaçlı materyallerde marka, amblem ve
logo kullanılabilir. Televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkileri özendirici
görüntülere yer verilemez.
Alkollü içkileri üretenler, ithal edenler ve pazarlayanlar her ne amaçla olursa olsun, teşvik, hediye,
eşantiyon, promosyon veya bedelsiz olarak alkollü içki dağıtamazlar.
Alkollü içkiler, tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere on sekiz yaşını doldurmamış kişilere
satılamaz veya sunulamaz.
On sekiz yaşını doldurmamış kişiler, alkollü içkilerin üretiminde, pazarlanmasında, satışında ve açık
sunumunda istihdam edilemez. Yasal düzenlemeler uyarınca gerçekleştirilen eğitim amaçlı çalışmalar bu
hükmün dışındadır.
Alkollü içkiler, otomatik satış makineleri ile satılamaz, her nevi oyun makineleri veya farklı yöntemlerle
oyun ve bahse konu edilemez. Bu ürünler basın ve yayın yoluyla tüketicilere satılamaz ve posta ile satış yöntemi
kullanılarak gönderilemez. Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri arasında perakende olarak satılamaz.
Alkollü içkiler sunum izni verilen yerlerde açık olarak tüketilebilir ve bu yerlerde tesis sınırları dışında
tüketilmek üzere alkollü içki satışı yapılamaz.
Alkollü içkiler, işletme dışından görülecek şekilde perakende olarak satışa arz edilemez.
İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere, Türkiye’de üretilen veya ithal edilen alkollü içkilerin
ambalajları üzerine, zararlarını belirten Türkçe yazılı uyarı mesajları konulur. Uyarı mesajları resim, şekil veya
grafik biçimlerinde de olabilir. Uyarı mesajlarını taşımayan alkollü içkiler satışa arz edilemez, satılamaz. Uyarı
mesajlarının şekli, boyutu ve içeriği Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu tarafından belirlenir.
Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki
ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz. Ancak, ihraç amaçlı
üretilenlerde bu fıkra hükmü uygulanmaz.
İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere, alkollü içki kategorisindeki ürünlerin işlenmesi sonucunda,
elde edilen alkolsüz içkilerde; içeriğinde alkol kalmış içeceklerin ambalajları üzerine içerdiği alkol miktarı, alkol
tamamen alınmış ise alkolün tamamen alındığı hususu tüketiciler tarafından kolaylıkla okunabilecek şekilde
yazılır.
Meskun mahaller ve konaklama yerleri hariç olmak üzere, otoyollardaki ve devlet karayollarındaki yapı
ve tesislerde alkollü içki satışına ve tüketimine izin verilmez. Öğrenci yurtları, sağlık hizmeti verilen yerler, spor
müsabakası yapılan stadyum ve kapalı spor salonları, her türlü eğitim ve öğretim kurumları, kahvehane,
kıraathane, pastane, bezik ve briç salonları ile akaryakıt istasyonlarının mağaza ve lokantalarında alkollü
içkilerin satışı yapılamaz.”
MADDE 3 – 4250 sayılı Kanunun mülga 7 nci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
“Cezalar
MADDE 7 – Bu Kanunun 6 ncı maddesinin;
a) Birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen yasakların her birine aykırı hareket edenlere ve ilgili işletme
sahiplerine, beş bin Türk Lirasından iki yüz bin Türk Lirasına kadar,
b) Üçüncü, dördüncü ve altıncı fıkralarında belirtilen yasaklara aykırı hareket edenlere, on bin Türk
Lirasından beş yüz bin Türk Lirasına kadar,
c) Yedinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, beş bin Türk Lirasından elli bin Türk Lirasına kadar,
ç) Sekiz, dokuz ve onuncu fıkralarındaki yükümlülük ve yasakları ihlal eden üretici ve ithalatçılara, yüz
bin Türk Lirasından aşağı olmamak kaydıyla, bu yükümlülük ve yasaklara aykırı olarak piyasaya sürülen
malların piyasa değeri kadar,
d) On birinci fıkrasındaki yasakları ihlal eden satıcılara, on bin Türk Lirasından yüz bin Türk Lirasına
kadar,
e) Beşinci fıkrasındaki yasaklara aykırı hareket edenlere, 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin beşinci fıkrasının (k)
bendinde öngörülen, idari para cezası verilir.
6 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen yasağa aykırı hareket edilmesi sonucunda çocuğun sağlığının
tehlikeye sokulması hâlinde, fail hakkında ayrıca 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Sağlık
için tehlikeli madde temini” başlıklı 194 üncü maddesi hükmüne göre cezaya hükmolunur.
Bu maddenin (a), (ç) ve (e) bentlerinde belirtilen idari para cezalarını vermeye Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu, televizyon ve radyolara uygulanacak idari para cezalarını vermeye Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu, diğer bentlerde yer alan idari para cezalarını vermeye mahalli mülki amir yetkilidir.
Birinci fıkranın (ç) bendinde tanımlanan kabahatin konusunu oluşturan ürünlerin ayrıca mülkiyetinin
kamuya geçirilmesine karar verilir. Bu kararı vermeye Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu yetkilidir.”
MADDE 4 – 4250 sayılı Kanunun mülga 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
“MADDE 9 – Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumundan satış belgesi almak isteyenlerin,
öncelikle belediye veya il özel idaresinden iş yeri açma ruhsatı ya da Kültür ve Turizm Bakanlığından turizm
belgesi almaları zorunludur. Tütün mamulü, etil alkol, metil alkol ve alkollü içki satmak isteyenlerin, Tütün ve
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumundan satış belgesi almaları zorunludur. Belediye veya il özel idaresi, ruhsat
vermeden önce, yetkili kolluk kuvvetinin görüşünü alır. Kolluk kuvveti görüşünü yedi gün içinde verir.
Bu Kanun kapsamına giren ürünlerin perakende veya açık olarak satışının yapıldığı yerler ile örgün
eğitim kurumları ve dershaneler, öğrenci yurtları ve ibadethaneler arasında kapıdan kapıya en az yüz metre
mesafenin bulunması zorunludur. Bu fıkradaki mesafe şartı turizm belgeli işletmeler için uygulanmaz.
Mesafe şartı, satış belgesinin verildiği tarih itibarıyla aranır.
İkinci fıkradaki mesafe sınırları içerisindeki taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli yapılarda düzenlenecek
süreli etkinlikler için Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunca açık alkollü içki sunum izni verilebilir.”
MADDE 5 – 4250 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 1 – Perakende ya da açık alkollü içki satışı yapılan iş yerlerinin tabelaları bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde 6 ncı maddenin birinci fıkrasına uygun hâle getirilir.
6 ncı maddenin sekiz, dokuz ve onuncu fıkraları ile ilgili ikincil düzenlemeler bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren iki ay içinde Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu tarafından yapılır.
6 ncı maddenin sekiz, dokuz ve onuncu fıkraları kapsamına giren ürünler, Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu tarafından çıkarılacak ikincil düzenlemelerin Resmî Gazete’de yayımından itibaren on ay
içinde anılan fıkralardaki hükümlere uygun hâle getirilir. Uygun olmayan ürünler, bu tarihten itibaren piyasaya
arz edilemez.
9 uncu maddenin ikinci fıkrası, bu maddenin yayımı tarihinden önce iş yeri açma ruhsatı ve satış belgesi
almış işletmeler için uygulanmaz. Bu işletme sahipleri işletmelerini birinci ve ikinci derece kan hısımlarına
devredebilir.
Bu maddenin yayımı tarihinde alkollü içkilerin üretiminde, pazarlanmasında, satışında ve açık
sunumunda on sekiz yaşını doldurmamış kişileri çalıştırmakta olanlar, bu maddenin yayımı tarihinden itibaren
bir yıl süreyle bu kişileri çalıştırmaya devam edebilirler.
Perakende alkollü içki satışı yapılan iş yerlerindeki alkollü içkilerin konulduğu ve üzerlerinde alkollü
içkilerin marka, amblem ve logosu bulunan mevcut soğutucular, iş yerlerinin kapalı bölümlerinde bulunması
kaydıyla, bu maddenin yayımı tarihinden itibaren üç yıl süreyle kullanılabilir.”
MADDE 6 – 4250 sayılı Kanunun 19 uncu ve 28 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmış, 3/1/2002 tarihli
ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci
maddesinin beşinci fıkrasının (m) bendinde geçen “veya alkollü içkilerin” ibaresi ile aynı fıkranın (n) bendinde
geçen “veya alkollü içkileri” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 7 – 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 75 inci maddesinde yer
alan “31/12/2013” ibaresi “31/12/2023” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 8 – 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 151 inci maddesinin birinci fıkrasının
(3) numaralı bendinde yer alan “giderlerine” ibaresinden sonra gelmek üzere “ayrıca avukatlık veya dava
vekilliği sıfatı dışındaki sıfatları dolayısıyla muttali oldukları ahval ve hususlara” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 9 – 213 sayılı Kanunun 152 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Uluslararası anlaşmalar gereğince bilgi değişimi
MADDE 152/A – Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı veya vergi incelemesi yapmaya yetkili
olanlar, usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş uluslararası anlaşmalarda yer alan bilgi değişimi hükümleri
çerçevesinde, Maliye Bakanlığınca tespit edilecek usullere göre bu Kanunun 1 inci maddesinde belirlenen
şümulle sınırlı olmaksızın bilgi toplayabilir.”
MADDE 10 – 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinin birinci cümlesinde yer alan “kararın verilmesinden itibaren iki ay” ibaresi “kararın tebliğinden itibaren
bir ay” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 11 – 492 sayılı Kanunun (8) sayılı tarifesinin “XI – Finansal faaliyet harçları” başlıklı
bölümünün birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “(her şube ve her yıl için)” ibaresi “(her şube ve her yıl için,
şube açılışında şubenin açıldığı ay kesri tam ay sayılmak suretiyle takvim yılının kalan ay süresine isabet eden
harç tahsil edilir.)” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 12 – 22/6/1965 tarihli ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“2) Bu kurslarda okuyan öğrenciler için yurt ve pansiyonlar açmak ve yönetmek; Kur’an kursu, yurt ve
pansiyonların iaşe ve ibate ihtiyaçları ile diğer harcamalarına ilişkin bütçelerini, mali yıl itibarıyla düzenlemek;
yurt ve pansiyonların her türlü alım-satım işlemlerini yürütmek.”
MADDE 13 – 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ekli (II) sayılı Cetvelin; “4.
BAŞBAKANLIK VE BAKANLIKLARDA” bölümünde yer alan “Genel Müdürlük ve Başkanlık Daire Başkanı,
Millî Eğitim Bakanlığı Grup Başkanı,” ibareleri ile “5. YARGI KURULUŞLARI, BAĞLI VE İLGİLİ
KURULUŞLAR İLE YÜKSEK ÖĞRETİM KURULUŞLARINDA” bölümünde yer alan “Daire Başkanı, Gelir
İdaresi Grup Başkanı,” ve “Grup Başkanı ve” ibareleri metinden çıkarılmış, aynı Cetvelin “1. BAŞBAKANLIK
VE BAKANLIKLARDA” bölümüne “Serbest Bölge Müdürü,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Genel
Müdürlük ve Başkanlık Daire Başkanı, Millî Eğitim Bakanlığı Grup Başkanı,” ibaresi, “2. YARGI
KURULUŞLARI, BAĞLI VE İLGİLİ KURULUŞLAR İLE YÜKSEK ÖĞRETİM KURULUŞLARINDA”
bölümüne “Türkiye İstatistik Kurumu Bölge Müdürü,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Daire Başkanı, Gelir
İdaresi Grup Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Grup Başkanı,” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 14 – 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 20 nci maddesinin (3)
numaralı fıkrasında yer alan “Belediye Meclislerince takdir edilecek miktardır.” ibaresi, “bu Kanunun 96 ncı
maddesine göre tespit edilen miktardır.” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 15 – 2464 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinde yer alan “20 YTL’den az; 800 YTL’den çok
olmamak üzere belediye meclislerince tespit edilir.” ibaresi “20 TL’den az, 800 TL’den çok olmamak üzere bu
Kanunun 96 ncı maddesine göre tespit edilir.” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 16 – 2464 sayılı Kanunun 96 ncı maddesinin (A) fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“A) Bakanlar Kurulu, bu Kanunda en az ve en çok miktarları gösterilen vergi ve harçların tarifelerini
belediye grupları itibarıyla tayin ve tespit eder.”
MADDE 17 – 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 39 uncu maddesinin son
fıkrasına “Uluslararası andlaşmalarla kurulan üniversitelerde bu süre beş yıla kadar uzatılabilir.” cümlesi
eklenmiştir.
MADDE 18 – 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 36 ncı maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 36 – Motorlu araçların, sürücü belgesi sahibi olmayan kişiler tarafından karayollarında
sürülmesi ve sürülmesine izin verilmesi yasaktır.
Araçlar, Yönetmelikte sınıfları belirtilen sürücü belgelerine sahip sürücüler ile çok taraflı anlaşmalara
göre sürücü belgesi bulunan veya geçerli uluslararası sürücü belgesi olan kişilerce sürülebilir.
Buna göre;
a) Sürücü belgesi olmayanların,
b) Mahkemelerce veya Cumhuriyet savcılıklarınca ya da bu Kanunda belirtilen yetkililerce sürücü belgesi
geçici olarak ya da tedbiren geri alınanların,
c) Sürücü belgesi iptal edilenlerin,
araç kullanarak trafiğe çıktıklarının tespiti hâlinde, bu kişilere 1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir.
Ayrıca, aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin veren araç sahibine de tescil plakası üzerinden aynı
miktarda idari para cezası verilir.”
MADDE 19 – 2918 sayılı Kanunun 48 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı
MADDE 48 – Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin
karayolunda araç sürmeleri yasaktır.
Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit
amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılır.
Kişinin yaralanmalı veya ölümlü ya da kollukça müdahil olunan maddi hasarlı trafik kazasına karışması
hâlinde, ikinci fıkrada belirtilen muayeneye tabi tutulması zorunludur. Teknik cihaz ile yapılan ölçüme itiraz
eden veya bu cihaz ile ölçüm yapılmasına müsaade etmeyen bu sürücüler, en yakın adli tıp kurumuna veya adli
tabipliğe veya Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kuruluşlarına götürülerek uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da
alkol tespitinde kullanılmak üzere vücutlarından kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır. Bu işlem
bakımından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 75 inci maddesi hükümleri, beşinci
fıkrası hariç olmak üzere uygulanır.
Trafik kazası sonucunda kişinin ölmesi veya teknik cihaza üfleyemeyecek kadar yaralanmış olması
hâlinde, üçüncü fıkra hükümlerine göre bu kişilerden kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır.
Yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler
hakkında, fiili bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri
alınır. Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21
olarak uygulanır. Alkollü olarak araç kullanma nedeniyle sürücü belgesi geri alınan kişiye, son ihlalin
gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; ikinci defasında 877 Türk Lirası idari para cezası
verilir ve sürücü belgeleri iki yıl süreyle, üç veya üçten fazlasında ise, 1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir
ve sürücü belgeleri her seferinde beşer yıl süreyle geri alınır. Sürücü belgelerinin herhangi bir nedenle geçici
olarak geri alınmış olması hâlinde belirtilen süreler, geçici alma süresinin bitiminde başlar.
Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca
Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır.
Hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin, diğer araç sürücüleri bakımından 0.20 promilin
üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermesi hâlinde, ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili
hükümleri uygulanır.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde aldığı tespit edilen sürücülere 3.600 Türk Lirası idari para cezası verilir
ve sürücü belgesi beş yıl süreyle geri alınır. Bu kişiler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanır.
Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit
amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılmasını kabul etmeyen sürücülere 2000 Türk Lirası idari para cezası
verilir ve sürücü belgesi iki yıl süreyle geri alınır.
Sürücünün uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandığından şüphe edilmesi hâlinde 5271 sayılı Kanunun
adli kolluğa ilişkin hükümleri uygulanır.
Alkollü olarak araç kullanması nedeniyle son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl
içinde sürücü belgeleri ikinci defa geri alınan sürücüler Sağlık Bakanlığınca, usul ve esasları İçişleri, Millî
Eğitim ve Sağlık bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine;
üç veya üçten fazla geri alınan sürücüler ise psiko-teknik değerlendirmeye ve psikiyatri uzmanının muayenesine
tabi tutulurlar. Sürücü belgelerinin geçici geri alma işlemleri bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevliler
tarafından yapılır.
Bu madde hükümlerine göre geri alınan sürücü belgesinin iade edilebilmesi için; ilgili kişi hakkında trafik
kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil
edilmiş olması; uyuşturucu veya uyarıcı madde alması nedeniyle sürücü belgesi geri alınanların ayrıca sürücü
olmasında sakınca bulunmadığına dair resmi sağlık kurumlarından alınmış sağlık kurulu raporunun ibraz
edilmesi şarttır.
Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin tespiti için kullanılacak teknik cihazların sahip olacağı asgari
koşullar ile diğer usul ve esaslar yönetmelikte gösterilir.”
MADDE 20 – 2918 sayılı Kanunun ek 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “48 inci maddede
gösterilen “alkollü araç kullanmak” suçunu birinci ve ikinci defasında işlemek,” ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
MADDE 21 – 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici 6 ncı maddesi başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti
GEÇİCİ MADDE 6 – Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış
olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına
ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen
veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet
hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine
göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır.
İdarenin daveti veya malikin müracaatı üzerine, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen
irtifak hakkının idarenin daveti veya malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri; bu Kanunun 8 inci
maddesinin ikinci fıkrasına göre teşkil edilen kıymet takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el koyma
tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu Kanunun 11 inci ve 12 nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle
tespit edilir. Tespitten sonra, bu Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre teşkil olunan uzlaşma
komisyonunca, idarenin daveti veya malikin müracaat tarihinden itibaren en geç altı ay içinde 7201 sayılı Kanun
hükümlerine göre tebliğ edilen bir yazı ile, tahmini değer bildirilmeksizin, talep sahibi uzlaşma görüşmelerine
davet edilir.
Uzlaşma; idareye ait taşınmazın trampası, idareye ait taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tanınması veya
imar mevzuatı çerçevesinde başka bir yerde imar hakkı kullandırılması suretiyle veya bunların mümkün
olmaması hâlinde nakdi bedel üzerinden yapılabilir.
Uzlaşma görüşmeleri, hukuki veya fiili engel bulunmadığı takdirde davete icabet tarihinden itibaren en
geç altı ay içinde sonuçlandırılır ve uzlaşmaya varılıp varılmadığı, malik veya temsilcisi ile komisyon üyeleri
tarafından imzalanan bir tutanağa bağlanır. Bu tutanak ile uzlaşma görüşmelerine ilişkin bilgi ve belgeler,
açılacak davalarda taraflar aleyhine delil teşkil etmez. Uzlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde uzlaşılan hakkın
türünü, tanınma şart ve usullerini, nakdi ödemede bulunulacak ise miktarını ve ödeme şartları ile taşınmazların
tesciline veya terkinine dair muvafakati de ihtiva eden bir sözleşme akdedilerek bu sözleşme çerçevesinde işlem
yapılır ve uzlaşma konusu taşınmazlar resen tapuya tescil veya terkin edilir.
Uzlaşılan bedel, bütçe imkanları dâhilinde sonraki yıllara sâri olacak şekilde taksitli olarak da ödenebilir.
Taksitli ödeme süresince, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre
ayrıca kanuni faiz ödenir.
İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği tarihten
itibaren üç ay içinde malik veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilir. Dava açılması hâlinde, fiilen el
konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci
cümlesindeki esaslara göre mahkemece bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılmak
suretiyle tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir. Tespit edilen bedel, bu
maddenin sekizinci fıkrasına göre idarece ödenir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların
hükmedilen bedele ilişkin temyiz hakkı saklıdır.
Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel
tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.
Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç
olması hâlinde, merkezi yönetim bütçesine dâhil idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen
ödeneklerinin (Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
bütçelerinin güvenlik ve savunmaya yönelik mal ve hizmet alımları ile yapım giderleri için ayrılan ödeneklerin)
yüzde ikisi, belediye ve il özel idareleri ile bağlı idareleri için en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının, diğer
idareler için en son kesinleşmiş bütçe giderleri toplamının en az yüzde ikisi oranında yılı bütçelerinde pay ayrılır.
Kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması hâlinde, ödemeler, sonraki
yıllara sâri olacak şekilde, garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir. Taksitlendirmede, bütçe imkanları ile
alacakların tutarları dikkate alınır. Taksitli ödeme süresince, 3095 sayılı Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir.
İdare tarafından, mahkeme kararı gereğince nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları
da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir.
Bu maddenin bedele ilişkin hükümleri, vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan
kamulaştırmasız el koymadan dolayı açtıkları tazminat davası süre bakımından dava hakkının düştüğü
gerekçesiyle reddedilmiş olanlar hakkında da uygulanır. Evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak
kazanmış veya süre dışındaki sebeplerden dolayı davaları reddedilmiş olanlar hakkında bu madde hükümleri
uygulanmaz. Ancak, gerek iç hukuka ve gerekse milletlerarası hukuka göre evvelce açtıkları davalar sonunda
hak kazanmış oldukları tazminat henüz ödenmemiş olanlara, idare tarafından nakdi ödeme yerine, üçüncü
fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem
yapılabilir.
Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu
maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma
yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve
mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine
kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması hâlinde, uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya
devam edilir. Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili
kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar
Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde
hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesinleşen davalara
ise, bu maddenin yalnızca sekizinci fıkra hükümleri uygulanır.
Bu madde uyarınca ödenecek olan bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacakları
haczedilemez.
24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan ve
ipotekle teminat altına alınanlar da dâhil olmak üzere her türlü alacak ve bedeller, borçlu idarelerce, ipotek veya
uygulama tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunda belirtilen kanuni faiz oranı uygulanmak suretiyle
güncellenerek ilgililerine ödenir. Bu hüküm devam eden davalarda da uygulanır. Bu fıkra uyarınca yapılacak
ödemeler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.
4/11/1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış
veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin
bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazların idare tarafından kamulaştırılması hâlinde
kamulaştırma bedeli ve mahkemelerce malikleri lehine hükmedilen tazminat ile bu davalara ilişkin mahkeme ve
icra vekalet ücretleri de, idarelerce bu maddenin sekizinci fıkrasına göre bütçelerden ayrılacak paydan ve aynı
fıkrada belirtilen usule göre ödenir ve işlem yapılır. Bu alacaklar için de bu maddenin on birinci fıkrası, bu fıkra
kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan her türlü davalarda ise yedinci fıkra hükümleri uygulanır. Bu fıkra
hükmü, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır.”
MADDE 22 – 2942 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 7 – Mülga 31/8/1956 tarihli ve 6830 sayılı İstimlak Kanununun 16 ve 17 nci
maddeleri ile 2942 sayılı Kanunun mülga 16 ve 17 nci maddeleri uyarınca mahkemelerce idare adına tescil
kararı verilen kamulaştırmalarda tebligatlar ve diğer kamulaştırma işlemleri tamamlanmış sayılır. Bu
kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir hak ve alacak talebinde bulunulamaz; kamulaştırmaya veya bedeline
karşı itiraz davaları açılamaz; açılmış ve devam eden davalar bu madde hükmü uygulanarak sonuçlandırılır.”
MADDE 23 – 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 32 – Şehir içi raylı ulaşım sistemleri, metro, tramvay, teleferik, telesiyej ve füniküler
ile bunların hatları, istasyonları, yolcu terminalleri ve durakları ve bu iş ve işlemlerle ilgili tesisler ile eklenti
veya bütünleyici parçalarının Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, belediyeler ve bunların bağlı
kuruluşları arasında yapılacak devir ve teslimleri 31/12/2023 tarihine kadar katma değer vergisinden
müstesnadır.
Bu kapsamda yapılan teslim ve hizmet ifaları için yüklenilen vergiler, vergiye tabi işlemler nedeniyle
hesaplanan vergiden indirilir. İndirimle giderilemeyen vergiler iade edilmez. Maliye Bakanlığı, istisnaya ilişkin
usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
MADDE 24 – 22/11/1984 tarihli ve 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım
Reformu Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 5 – Mülga 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanunu hükümlerine göre yapılan
uygulamalar nedeniyle kendilerinden kamulaştırılan ancak kamulaştırma bedelleri maliklerine ödenmeyen
arazilerden uygulayıcı kuruluş tarafından dağıtılmayan, tahsis edilmeyen, satılmayan veya bu Kanun
amaçlarında kullanılmak üzere ihtiyaç duyulmayanlar; eski malikleri veya kanuni mirasçıları tarafından fiilen
kullanılması, bu kişiler tarafından bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde varsa bu araziler
hakkında açmış oldukları tüm davalardan yargılama giderleri üstlenilmek suretiyle kayıtsız ve şartsız feragat
edilerek uygulayıcı kuruluşa başvurulması ve başkaca hiçbir hak ve talepte bulunulmayacağının kabul ve taahhüt
edilmesi koşullarıyla; uygulayıcı kuruluş ile Maliye Bakanlığınca yapılacak incelemeler sonucunda iadeye engel
başkaca bir durumunun bulunmaması ve iadesinin uygun olduğunun tespit edilmesi durumunda, bu Kanunun 5
inci maddesinde belirtilen norm kısıtlamalarına tabi olmaksızın uygulayıcı kuruluşun teklifi üzerine Maliye
Bakanlığınca da uygun görülmesi hâlinde, bu Bakanlığın talebi üzerine yetkili tapu müdürlüğünce ilgilileri adına
tescil edilir. Ancak, iade edilecek arazilerden kamulaştırma nedeniyle kendilerine ödeme yapılanlara, ödenen
bedele kamulaştırma tarihi itibarıyla tekabül eden arazi miktarı uygulayıcı kuruluş tarafından belirlenir ve bu
araziler iade edilmez.
Mülkiyeti ihtilaflı iken kamulaştırılarak tapuda Hazine adına tescil edilen arazilerden birinci fıkra
kapsamında kalanlar, aynı fıkradaki esaslar çerçevesinde, mülkiyet ihtilafına ilişkin davada mahkemece verilen
kararda hak sahibi olarak belirlenen kişilere iade edilir.
Uygulayıcı kuruluş tarafından dağıtılması, tahsis edilmesi, satılması veya bu Kanun amaçlarında
kullanılmak üzere ihtiyaç duyulması nedeniyle iade edilemeyen arazilerin yerine ilgililerine, uygulayıcı
kuruluşun teklifi üzerine Maliye Bakanlığınca da uygun görülmesi hâlinde, birinci fıkradaki esaslar
çerçevesinde, bu Kanuna göre belirlenecek, aynı bölgede bulunan ve uygulayıcı kuruluşun tasarrufunda olan
Hazineye ait eşdeğer arazi verilir.
Bu madde kapsamında kalan arazilerden daha önce ilgililerince bedelinin tazmini için açılan davalar
sonucunda mahkemelerce verilen ve kesinleşen kararlara göre kendilerine tazminat ödenenler hakkında bu
madde hükümleri uygulanmaz.
Kamulaştırma işlemine başlanılarak tapu kütüklerine şerh veya belirtme konulan ancak kamulaştırma
işlemi tamamlanmayan arazilerin tapu kütüklerindeki şerh ve belirtmeler, uygulayıcı kuruluşun teklifi ve Maliye
Bakanlığınca da uygun görülmesi hâlinde, bu Bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce terkin edilir.”
MADDE 25 – 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
“EK MADDE 16 – 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde sayılan düzenleyici ve denetleyici
kurumlar ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurul Başkan ve üyelerine, kendi mevzuatında yer alan
kısıtlamalara bağlı olmaksızın kurumun görev alanıyla ilgili olmamak kaydıyla kamu kurum ve kuruluşları ile
sermayesinin yarıdan fazlası devlete ait kurum ve kuruluşlarının yönetim kurulu, denetim kurulu ve danışma
kurulu üyeliği görevleri ile komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarda görev verilebilir ve bu görevlerinden
dolayı 4/7/2001 tarihli ve 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 nci maddesi hükümleri esas alınmak
suretiyle ilgili mevzuatında öngörülen tutarda ayrıca ödeme yapılır. Ancak, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı
Kanunun 83 üncü maddesi uyarınca Yatırımcı Tazmin Merkezinin idare ve temsilinde görevli Kurul başkan ve
üyelerine, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri ve
bağlı ortaklıklarının yönetim kurulu başkan ve üyeleri için belirlenen tutarda yapılacak net ödeme, Kurumun
görev alanı ile ilgili olmamak şartı bakımından aykırılık oluşturmaz.”
MADDE 26 – 7/11/1996 tarihli ve 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü
Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve altıncı
fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“c) Hususi araçların sürücü koltukları ile taksi hizmeti verenler dâhil olmak üzere karayolu, demiryolu,
denizyolu ve havayolu toplu taşıma araçlarında, ”
“Tütün içermeyen ancak tütün mamulünü taklit eder tarzda kullanılan her türlü nargile ve sigara, tütün
ürünü kabul edilir.”
MADDE 27 – 4207 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin on altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(16) Bu maddedeki cezaları gerektiren fiillerin bir yıllık dönemde tekerrürü hâlinde idari para cezası bir
kat; ikinci tekerrürü hâlinde iki kat artırılarak verilir. Aynı dönemdeki üçüncü tekerrürde de iş yeri on günden bir
aya kadar kapatılır.”
MADDE 28 – 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 12 nci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının ikinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(II) sayılı listedeki mallardan alınacak vergi, mükellefin bu malı alış bedeli ile her hâlükârda bu malların
imalatçısının satış bedeli veya ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahı üzerinden malın tabi olduğu
orana göre hesaplanan vergi tutarından az olamaz. Verginin, mükellefin alış bedeli üzerinden hesaplandığı
durumlarda, malı teslim tarihine kadar bu malı mükellefe teslim eden tarafından yüzde 10’a kadar yapılan
indirimler alış bedelinden de indirilebilir. Ancak bu indirimler sonrası kalan tutar, malın imalatçısının satış
bedelinden veya ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahından düşük olamaz. Maliye Bakanlığı, bu
hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
MADDE 29 – 4760 sayılı Kanunun geçici 6 ncı maddesinde yer alan “31/12/2013” ibaresi “31/12/2023”
şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 30 – 4760 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı listenin (B) cetveli, ekli (1) sayılı cetvelde gösterildiği
şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 31 – 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 31 – Bankacılık mevzuatının uygulanmasıyla ilgili olarak, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine yapılmış başvuru veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı kapsamında karşılıklı olarak
dostane çözüme ulaşılması hâlinde, ilgili kamu otoritesinin şikayet ya da yazılı başvurudan vazgeçme veya
müdahillikten çekilme beyanının ilgili Cumhuriyet savcılığı veya mahkemeye ulaşması üzerine, dostane çözüm
kapsamına giren fiiller nedeniyle yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmada şüpheli veya sanıklar hakkında
kovuşturmaya yer olmadığı veya düşme kararı verilir.
Yukarıdaki fıkra hükmü, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla derdest olan soruşturma veya
kovuşturmalarla ilgili olarak uygulanır.”
MADDE 32 – 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinin birinci paragrafındaki parantez içi hükmün sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Ancak, varlık kiralama şirketinden devralınan veya kaynak kuruluşça kira sözleşmesinden kaynaklanan
yükümlülüklerin yerine getirilememesi hâli hariç olmak üzere, varlık kiralama şirketi tarafından söz konusu
taşınmazların üçüncü kişi veya kurumlara satılması durumunda, bu varlıkların kaynak kuruluşta varlık kiralama
şirketine devirden önceki kayıtlı değeri ile anılan kurumlarda ayrılan toplam amortisman tutarı dikkate alınarak
satışı gerçekleştiren kurum nezdinde vergilendirme yapılır.”
MADDE 33 – (1) Türkiye Yeşilay Cemiyeti tarafından bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç
ay içinde Türkiye Yeşilay Cemiyeti ile aynı amaçları gerçekleştirmek üzere merkezi İstanbul’da olan “Türkiye
Yeşilay Vakfı” adında Vakıf kurulur.
(2) Vakıf;
a) Kurumlar vergisinden (iktisadi işletmeleri hariç),
b) Yapılacak bağış ve yardımlar sebebiyle veraset ve intikal vergisinden,
c) Her türlü muameleler dolayısıyla düzenlenen kağıtlar damga vergisinden, yapılan işlemler harçtan,
müstesnadır.
(3) Vakfa yapılacak nakdi bağış ve yardımların tamamı gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından
beyannameleri üzerinde bildirilen gelir veya kazançtan indirilebilir. Vakıf, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti
tanınan vakıflara diğer kanunlarla tanınan vergi, harç ve diğer istisna ve imkânlardan aynen yararlanır.
(4) Vakfa, amaçlarını gerçekleştirmek üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanununun 29 uncu maddesi hükmüne tabi olmaksızın yardım yapılmak üzere, Sağlık Bakanlığı
bütçesinde gerekli ödenek öngörülür.
Yürürlük
MADDE 34 – Bu Kanunun;
a) 2 nci maddesiyle düzenlenen 4250 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin beşinci ve yedinci fıkrası, bu
maddenin yayımlandığı tarihten itibaren doksan gün sonra,
b) 14, 15 ve 16 ncı maddeleri, 19/5/2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
c) 32 nci maddesi, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren kaynak kuruluşlarca devredilen taşınmazlara
uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
ç) Diğer hükümleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer.
MADDE 35 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
Old 13-06-2013, 12:51   #6
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın uzer5613,
Alıntı:
Yazan uzer5613
...MADDE 10 – 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinin birinci cümlesinde yer alan “kararın verilmesinden itibaren iki ay” ibaresi “kararın tebliğinden itibaren
bir ay” şeklinde değiştirilmiştir...
Anılan düzenleme, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından mütevellit yapılmıştır:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=14285

Somut soru (forum konusu), tapu iptal ve tescil davalarında verilen karar kesinleşmeden icra edilemeyecek olmasına rağmen; harcın, karar kesinleşmeden talep olunduğuyla ilgilidir. Yapılan düzenlemenin forum konusuna etkisi yoktur.

Saygılar...
Old 28-09-2015, 14:28   #7
AV.MAHİROĞLU

 
Varsayılan

T.C DANIŞTAY
9.Daire
Esas: 2004 / 927
Karar: 2005 / 3307
Karar Tarihi: 16.11.2005
492 S. K. m. 2, 8, 28) (1086 S. K. m. 443)

İstemin Özeti: Yükümlü adına yargı harcının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 443. maddesinde gayrimenkule ve buna müteallik ayni haklara ilişkin hükümlerin kesinleşmedikçe icra olmayacaklarının hükme bağlandığı, dosyanın incelenmesinden Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen taşınmazın tescili davası sonucunda verilen ilama dayanılarak dava konusu ödeme emrinin düzenlendiğinin ancak söz konusu ilamın henüz kesinleşmediğinin anlaşıldığı, anılan kanun maddesi hükmüne göre gayrimenkule ve ona tahakkuk eden ayni haklara ilişkin hükümler kesinleşmeden icra edilemeyeceğinden ve bu kural ilamın ferileri hakkında da uygulanacağından söz konusu davaya bağlı olarak hüküm altına alınan ilam ve karar harcının davalı idarece kesinleşmeden takip konusu yapılmasında isabet bulunmadığı gerekçesiyle kabul ederek ödeme emrini iptal eden Ankara 2. Vergi Mahkemesinin 18.11.2003 tarih ve E:2003/699, K:2003/1082 sayılı kararının; düzenlenen ödeme emrinin hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Savcısı B. Oral'ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

Tetkik Hakimi İ. Saçmalı'nın Düşüncesi: HUMK.'da düzenlenen gayrimenkule ve buna müteallik ayni haklara ilişkin hükümlerin kesinleşmedikçe uygulanamayacağına ilişkin düzenleme gayrimenkulün aynına ilişkin haklara ilişkin olup telafisi imkansız zararların doğmasını engellemek için tedbir mahiyetinde bir amaçla getirilmiştir.

İlamda öngörülen harcın ise gayrimenkulün aynıyla herhangi bir ilgisi olmayıp, bu bakımdan telafisi güç veya imkansız zararların meydana gelmesi de söz konusu olmadığı gibi, adli yargı ilamının bozulması durumunda yeniden verilecek ilamda yargı harcı davanın tüm safhalarıyla birlikte yeniden ele alınarak karara bağlanacağından, mahkemece verilen kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:

Karar: Uyuşmazlıkta adli yargıda görülmekte olan taşınmaz tescili ile ilgili davada hükmedilen yargı harcının tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; taşınmazın tesciline ilişkin davalarda verilen hükmün kesinleşmeden icra olunamayacağı, bu kuralın ilamda belirtilen yargı harcı için de geçerli olduğu gerekçesiyle kabul ederek ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

492 sayılı Harçlar Kanununun 2. maddesinde yargı işlemlerden bu Kanuna bağlı, 1 sayılı Tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu, aynı Kanunun 28. maddesinin 1. fıkrasının a bendinde karar ve ilam harçlarının dörtte birinin peşin, geri kalanının kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği, karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilamın verilmeyeceği, aynı kanunun "hükmün bozulması" başlıklı 8. maddesinde ise; bir hükmün bozulmasını müteakip verilecek hükümlerden yeni bir hüküm gibi karar ve ilam harcı alınacağı ve bozulan hükümden evvelce alınmış karar ve ilam harcının müteakip hükme ait harçtan mahsup olunacağı kurala bağlanmıştır.

Diğer yandan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 443. maddesinde gayrimenkule ve buna müteallik ayni haklara ilişkin hükümlerin kesinleşmedikçe icra olunamayacağı öngörülmüştür.

Anılan Yasa hükmü ile gayrimenkulün aynına ilişkin olup icrası halinde ileride telafisi imkansız veya güç zararların doğmaması amaçlanmıştır. Gayrimenkulün tescili davasında tescil kararının icrası üzerine ilgilinin gayrimenkulünün satışı veya devri mümkün olup ileride kararın bozulması durumunda eski malikin haklarının telafisi mümkün olamayacağından bu durumların yaşanmaması düşüncesi ile yasa koyucuyu bu yönde tedbir alma yoluna gitmiş bulunmaktadır. Sonuç olarak bu tedbir gayrimenkulün aynına ilişkin hükümlerle sınırlıdır.

Harçlar Kanunu bakımından ise yargı harçlarının hangi durumlarda alınacağı ve tahsil usulleri düzenlenmiş olup, bu konuda verilen kararın nevine göre farklı bir düzenleme ve istisna öngörülmemiştir. Ayrıca verilecek kararın bozulması durumunda verilecek yeni kararda, daha önce verilen kararda hükmedilen harcın dikkate alınacağı da yasa da düzenlenmiştir.

Bu durumda gayrimenkul tescili davasında öngörülen yargı harcının alınabilmesi için kesinleşmesi gerekmediğinden, yargı harcının tahsili için düzenlenen ödeme emrini, taşınmazın tesciline ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra icraya konulabileceği gerekçesiyle iptal eden vergi mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne Ankara 2. Vergi Mahkemesinin 18.11.2003 tarih ve E:2003/699, K:2003/1082 sayılı kararının bozulmasına 16.11.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)


ÖZETLE DEVLET ALACAĞINDA ŞAHİN.
Old 20-11-2015, 13:15   #8
Günsu Akçagöz

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım Av. Nevra Öksüz,

Aynen böyle bir dava açmayı düşünüyorum. Sizin açtığınız bu davanın neticesi ne oldu acaba? Örnek karar bulamıyorum ..

Saygılarımla
Old 20-11-2015, 16:04   #9
uzer5613

 
Varsayılan

T.C.
AYDIN
BÖLGE İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO:2009/756
KARAR NO:2009/988





İTİRAZ EDEN (DAVACI) :

VEKİLİ :

KARŞI TARAF :

İSTEMİN ÖZETİ : Davacı adına 2007/2 dönemine ait yargı harcının takip ve tahsili amacıyla düzenlenen 12.05.2007 tarih ve 19092 takip numaralı ödeme emrinin; davacı kurumun genel bütçeye tabi kamu idaresi olduğu ve harçtan muaf olduğu, 5018 sayılı Yasa ile genel bütçeye dahil edilen davacı kuruma yargı harçları ile ilgili ödenek tahsis edilmediği, davacı kurumun genel bütçeye dahil olması nedeni ile Borçlar Kanunu uyarınca alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleştiğinden borcun sona erdiği iddia edilerek iptali istemiyle açılan davada; yargı harcının mahkeme hükmü gereği istenildiği, bu harçların hukuki değerlendirmesinin kendi mecraında yapılacağı, yanlışlık varsa üst mahkemeye kanun yollarında ileri sürülebileceği, bu sebeble kesinleşen yargı kararı gereği istemen harçların kesinleşmiş amme alacağı hükmünde olduğu gerekçesiyle davanın reddine ilişkin Aydın vergi Mahkemesi hakimliğinin 10.11.2008 gün ve E:2008/414, K:2008/2070 sayılı kararının; dairelerinin tahsil dairesi olduğu, kesinleşen yargı harçlarının ödeme emri ile tahsil edilebileceği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Aydın İş Mahkemesi kararında hükmedilen harcın tahsili için ödeme emri düzenlendiği, bunun mevzuata uygun olduğu ileri sürülerek itirazın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRK MİLLETİ ADINA





Hüküm veren Aydın Bölge İdare Mahkemesi'nce işin gereği görüşüldü:

İstem, Aydın İş mahkemesi hükmünde tespit edilen yargı harcının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen Aydın Vergi Mahkemesi hakimliği kararının bozulmasına ilişkindir.

492 sayılı Harçlar Kanununun 28/a maddesinde; karar ve ilam harçlarının dörtte birinin peşin; geri kalanının kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği, karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilamın verilmeyeceği, 37.maddesinde de, bu Kanunda ödeme zamanı gösterilen harçlardan süresinde ödenmeyenlerin ilgili mahkeme ve daireler tarafından sürenin sonundan itibaren onbeş gün içinde bir yazı ile o yerin vergi dairesine bildirileceği ve harçların vergi dairesince tahsil olunacağı belirtilmektedir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 37.maddesinde ise; amme alacaklarının hususi kanunlarında belli edilen zamanlarda ödeneceği, hususi kanunlarında ödeme zamanı tespit edilmemiş amme alacaklarının maliye vekaletince belirtilecek usule göre yapılacak olan tebliğden itibaren bir ay içinde ödeneceği, bu ödeme müddetinin son günü amme alacağının vadesi günü olduğu, 55.maddesinde de; amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı hükme hükme bağlanmıştır.

Yukarıda sözü edilen 6183 sayılı Yasa hükmü uyarınca ödeme emri düzenlenebilmesi için; mükellef tarafından amme alacağının miktarının, vadesinin bilinmesi ve alacağın vadesinde ödenmemesi gerekmektedir. Bu durumda vadenin başlangıcı, ödeme emrinin düzenlenmesi ve amme alacağının geç ödenmesi halinde de istenecek olan gecikme zammı yönünden önem arz etmektedir.

Genelde uygulamada, mahkemedeki duruşma sırasında açıklanan kısa kararın harcının ne kadar olduğu çoğu durumlarda henüz hesaplanmamış olduğundan bilinmemekte, borçlu olunan bu meblağ ancak gerekçeli kararın mahkemece hazırlanıp yazılması, kararın tebliğe çıkarılacak hale gelmesi ile açıklığa kavuşmaktadır. Kararın hazırlanması, tebliğe çıkarılacak hale gelmesi tarihlerinin daha önce tespiti tam olarak mümkün olamayacağı gibi bu tarihin, davanın tarafları olan kişilerce de bilinmesi imkansız olduğundan, vade tarihinin başlangıcının belirlenmesi gerekmektedir.

Bütün bu açıklamalar karşısında mahkemelerce harç tahsil müzekkeresinin vergi dairesi müdürlüğüne gönderilmesi üzerine 6183 sayılı Kanunun 37.maddesi uyarınca idarece mükelleflere usulüne uygun bir tebligat yapılarak bir aylık ödeme süresi verilmesi ve bu sürenin sonunda harcın ödenmemesi üzerine ödeme emri düzenlenmesi icab etmektedir.

Olayda ise, adliye mahkemelerinin gönderdiği harç tahsil müzekkeresi üzerine Vergi Dairesi Müdürlüğü'nce davacıya bu borcu ile ilgili olarak tebligat yapılıp bir aylık ödeme süresi verilmeden ilam harcının tahsili amacıyla doğrudan ödeme emrinin düzenlendiği görülmüş olup, bu durumda ortada 6183 sayılı Kanunun 55.maddesinde öngörüldüğü şekilde usule uygun şekilde kesinleşmiş ve vadesinde ödenmemiş bir amme alacağından söz edilemeyeceğinden bu aşamada yükümlü adına düzenlenen ödeme emrinin Vergi Mahkemesince iptali gerekirken davanın reddine ilişkin olarak verilen kararda isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle; itirazın kabulüne, itiraz konusu Aydın Vergi Mahkemesi hakimliğinin 10.11.2008 gün ve E:2008/414, K: 2008/2070 sayılı kararının bozulmasına, dava konusu ödeme emrinin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 58.50.-YTL yargılama gideri ile 400.00.-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınıp davacıya verilmesine, tebliğ avansından artan kısmın istemi halinde davacıya iadesine, 15 gün içinde Mahkememizden karar düzeltme isteme yolu açık olmak üzere 2577 sayılı yasanın 45/4.maddesi uyarınca, 25/06/2008 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.









BAŞKAN

ZEYNEL ILICA

(26762)
ÜYE

OSMAN ERMUMCU

(32699)

(X)
ÜYE

DR.MERİÇ ERDOĞAN

(38005
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Eylemsel duruma dayalı tapu iptali advokat34 Meslektaşların Soruları 0 19-02-2013 15:38
Kesinleşmemiş mahkeme kararına dayanılarak açılan alacak davası Secil0989 Meslektaşların Soruları 1 14-02-2013 12:17
Tapu iptali ve tescil (Vekalet görevini kötüye kullanmaya dayalı/muvazaaya dayalı) eliftelciler Meslektaşların Soruları 8 04-01-2013 11:15
muvazzaya dayalı tapu iptali davası -betül- Meslektaşların Soruları 8 10-04-2008 17:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05754709 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.