Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Meslektaşımızın kusuru var mı?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 02-02-2010, 18:53   #1
avukat.derviş.yıldızoğlu

 
Varsayılan Meslektaşımızın kusuru var mı?

Memur olan bir müvekkilim bugün büroma geldi. Kendisi Sanayi Odasında memur olarak çalıştıktan sonra 2001'de görevden çıkarılmıştır. Bunun üzerine aynı yıl bir meslektaşımızla idare mahkemesinde alacak davası açmak üzere anlaşmıştır. Meslektaşımıza, asıl alacağının 6.000 TL, asıl alacağa işlemiş faizin de 24.000 TL oduğunu söylemiş. Ama özellikle asıl alacağının 6.000 TL olduğunu söylemiştir. Ancak meslektaşımız idare mahkemesinde dava açarken asıl alacak ve işlemiş faizin toplamı olarak 30.000 TL'yi dava etmiştir. İdare mahkemesi, müvekkili haklı bulmuştur. Ancak 6.000 TL'nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar vermiştir. Yani 30.000 Tl olarak açılmış davanın 6.000 TL'sini kabul ettiği için kısmi kabul etmiştir. Bu sebeple reddedilen 24.000 TL üzerinden karşı tarafa 2.880 TL vekalet ücreti ödemeye mahkum edilmiştir. Halbuki meslektaşımız davayı 6.000 TL üzerinden açıp, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte açmış olsaydı, dava tamamen kabul edilecek ve karşı taraf vekalet ücreti ödemek zorunda kalmayacaktı.
Bu müvekkil, burada meslektaşımızın kusurlu olduğunu düşünmekte ve aleyhine hükmedilen bu vekalet ücretini meslektaşımıza karşı alacak davası açarak tahsil etmemi istedi.
Ben de bir meslektaşımıza karşı dava açmamak için kendisine, "olayı araştırayım, ben size bilgi veririm" diyerek oyaladım. Şimdi size sorum şu;
Sizce böyle bir durumda avukat kusurlu mudur? Kusurluysa bu çerçevede avukata böyle bir alacak davası açılabilir mi?
Old 02-02-2010, 19:08   #2
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avukat.derviş.yıldızoğlu
Memur olan bir müvekkilim bugün büroma geldi. Kendisi Sanayi Odasında memur olarak çalıştıktan sonra 2001'de görevden çıkarılmıştır. Bunun üzerine aynı yıl bir meslektaşımızla idare mahkemesinde alacak davası açmak üzere anlaşmıştır. Meslektaşımıza, asıl alacağının 6.000 TL, asıl alacağa işlemiş faizin de 24.000 TL oduğunu söylemiş. Ama özellikle asıl alacağının 6.000 TL olduğunu söylemiştir. Ancak meslektaşımız idare mahkemesinde dava açarken asıl alacak ve işlemiş faizin toplamı olarak 30.000 TL'yi dava etmiştir. İdare mahkemesi, müvekkili haklı bulmuştur. Ancak 6.000 TL'nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar vermiştir. Yani 30.000 Tl olarak açılmış davanın 6.000 TL'sini kabul ettiği için kısmi kabul etmiştir. Bu sebeple reddedilen 24.000 TL üzerinden karşı tarafa 2.880 TL vekalet ücreti ödemeye mahkum edilmiştir. Halbuki meslektaşımız davayı 6.000 TL üzerinden açıp, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte açmış olsaydı, dava tamamen kabul edilecek ve karşı taraf vekalet ücreti ödemek zorunda kalmayacaktı.
Bu müvekkil, burada meslektaşımızın kusurlu olduğunu düşünmekte ve aleyhine hükmedilen bu vekalet ücretini meslektaşımıza karşı alacak davası açarak tahsil etmemi istedi.
Ben de bir meslektaşımıza karşı dava açmamak için kendisine, "olayı araştırayım, ben size bilgi veririm" diyerek oyaladım. Şimdi size sorum şu;
Sizce böyle bir durumda avukat kusurlu mudur? Kusurluysa bu çerçevede avukata böyle bir alacak davası açılabilir mi?

Merhabalar;

Kusurdan önce, "Yazılı bir avukatlık sözleşmesi var mıdır? Yine yazılı olarak davanın miktarına ilişkin bir talimatı var mıdır? Doğru söylediğini ispat edecek (sözleri dışında) delilleri var mıdır?" sorularının cevaplarının irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Eminim sormuşsunuzdur, cevapları bizimle de paylaşırsanız sevinirim.

Saygılarımla...
Old 02-02-2010, 21:25   #3
senizozkan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avukat.derviş.yıldızoğlu
Memur olan bir müvekkilim bugün büroma geldi. Kendisi Sanayi Odasında memur olarak çalıştıktan sonra 2001'de görevden çıkarılmıştır. Bunun üzerine aynı yıl bir meslektaşımızla idare mahkemesinde alacak davası açmak üzere anlaşmıştır. Meslektaşımıza, asıl alacağının 6.000 TL, asıl alacağa işlemiş faizin de 24.000 TL oduğunu söylemiş. Ama özellikle asıl alacağının 6.000 TL olduğunu söylemiştir. Ancak meslektaşımız idare mahkemesinde dava açarken asıl alacak ve işlemiş faizin toplamı olarak 30.000 TL'yi dava etmiştir. İdare mahkemesi, müvekkili haklı bulmuştur. Ancak 6.000 TL'nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar vermiştir. Yani 30.000 Tl olarak açılmış davanın 6.000 TL'sini kabul ettiği için kısmi kabul etmiştir. Bu sebeple reddedilen 24.000 TL üzerinden karşı tarafa 2.880 TL vekalet ücreti ödemeye mahkum edilmiştir. Halbuki meslektaşımız davayı 6.000 TL üzerinden açıp, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte açmış olsaydı, dava tamamen kabul edilecek ve karşı taraf vekalet ücreti ödemek zorunda kalmayacaktı.
Bu müvekkil, burada meslektaşımızın kusurlu olduğunu düşünmekte ve aleyhine hükmedilen bu vekalet ücretini meslektaşımıza karşı alacak davası açarak tahsil etmemi istedi.
Ben de bir meslektaşımıza karşı dava açmamak için kendisine, "olayı araştırayım, ben size bilgi veririm" diyerek oyaladım. Şimdi size sorum şu;
Sizce böyle bir durumda avukat kusurlu mudur? Kusurluysa bu çerçevede avukata böyle bir alacak davası açılabilir mi?

Bana kalırsa, böyle bir iddia varsa, bu iddianın aksini avukatın ispatlaması gerekir.Çünkü, çoğunlukla yapmıyoruz ve mesleğimizde riskler taşıyoruz ama, yazılı olarak talimat almakta yarar var.

Bu olayda, avukata verilen bilgi ve özellikle deliller, davanın 6.000 TL.üzerinden açılmasını gerektiriyorsa avukatın neden 30.000 TL.üzerinden davayı açtığını açıklaması gerektiğini düşünüyorum.
Old 02-02-2010, 22:19   #4
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avukat.derviş.yıldızoğlu
Memur olan bir müvekkilim bugün büroma geldi. Kendisi Sanayi Odasında memur olarak çalıştıktan sonra 2001'de görevden çıkarılmıştır. Bunun üzerine aynı yıl bir meslektaşımızla idare mahkemesinde alacak davası açmak üzere anlaşmıştır. Meslektaşımıza, asıl alacağının 6.000 TL, asıl alacağa işlemiş faizin de 24.000 TL oduğunu söylemiş. Ama özellikle asıl alacağının 6.000 TL olduğunu söylemiştir. Ancak meslektaşımız idare mahkemesinde dava açarken asıl alacak ve işlemiş faizin toplamı olarak 30.000 TL'yi dava etmiştir. İdare mahkemesi, müvekkili haklı bulmuştur. Ancak 6.000 TL'nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar vermiştir. Yani 30.000 Tl olarak açılmış davanın 6.000 TL'sini kabul ettiği için kısmi kabul etmiştir. Bu sebeple reddedilen 24.000 TL üzerinden karşı tarafa 2.880 TL vekalet ücreti ödemeye mahkum edilmiştir. Halbuki meslektaşımız davayı 6.000 TL üzerinden açıp, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte açmış olsaydı, dava tamamen kabul edilecek ve karşı taraf vekalet ücreti ödemek zorunda kalmayacaktı.
Bu müvekkil, burada meslektaşımızın kusurlu olduğunu düşünmekte ve aleyhine hükmedilen bu vekalet ücretini meslektaşımıza karşı alacak davası açarak tahsil etmemi istedi.
Ben de bir meslektaşımıza karşı dava açmamak için kendisine, "olayı araştırayım, ben size bilgi veririm" diyerek oyaladım. Şimdi size sorum şu;
Sizce böyle bir durumda avukat kusurlu mudur? Kusurluysa bu çerçevede avukata böyle bir alacak davası açılabilir mi?

Sayın meslektaşım,

Karar elbette ki sizindir. Ancak bu tür müvekkil iddialarına azami kuşku ile yaklaşmak gerekir. Avukatına vekalet ücreti vermek istemeyen ya da ücreti düşürmek isteyen o kadar çok kötü niyetli insan var ki... Aman dikkat!

Dünyadaki en büyük zulümlerden birisi, adaletsizliğe hukukçuların neden (veya vasıta) olmasıdır, diye düşünüyorum.
Old 02-02-2010, 22:43   #5
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Sayın DİKİCİ'ye katılıyorum. Ben de adaletsizliğe hukukçuların neden (veya vasıta) olmasının en büyük zulüm olduğunu düşünüyorum.
Old 03-02-2010, 18:01   #6
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avukat.derviş.yıldızoğlu
Memur olan bir müvekkilim bugün büroma geldi. Kendisi Sanayi Odasında memur olarak çalıştıktan sonra 2001'de görevden çıkarılmıştır. Bunun üzerine aynı yıl bir meslektaşımızla idare mahkemesinde alacak davası açmak üzere anlaşmıştır. Meslektaşımıza, asıl alacağının 6.000 TL, asıl alacağa işlemiş faizin de 24.000 TL oduğunu söylemiş. Ama özellikle asıl alacağının 6.000 TL olduğunu söylemiştir. le bir alacak davası açılabilir mi?

Memur olan müvekkiliniz bilirkişiliğe özenip asıl alacak ve faiz hesabıyla ilgili miktarı meslektaşa beyan etmemiştir.Karşı taraf vekalet ücreti gündeme gelince bilirkişi raporuna göndermede bulunarak beyanda bulunmuştur.
Old 06-02-2010, 19:30   #7
avukat.derviş.yıldızoğlu

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım; yorum ve düşünceleriniz için teşekkür ederim. Yalnız bizim olay, o kadar derin irdelenmesi gereken bir durum değildir.
Müvekkil, meslektaşımıza asıl alacağının ne kadar olduğunu ve ne zaman işten çıkarıldığını söylemiş. Meslektaşımız da o tarihten itibaren faizi kendisi hesaplamış ve ona göre dava açmıştır.
Ayrıca şunu belirtmek isterim ki, prensip olarak ne olursa olsun bir meslektaşıma karşı dava açmam.
Bu soruyu da bir tartışma konusu olması açısından takdirlerinize sunuyorum.
Sorum şu; bir avukat, mesleki bilgisi gereği, açacağı tazminat davasını asıl alacak ve asıl alacağa işletilecek şekilde talep etmelidir. Bunu yapmaksızın, ilk mesajımda belirttiğim şekilde hareket ederek, müvekkilinin fazladan vekalet ücreti ödemesine neden olmakla, bu zarardan sorumlu tutulabilir mi? Sorum sadece bu..
Old 06-02-2010, 20:20   #8
Av.Elkan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avukat.derviş.yıldızoğlu
Sayın Meslektaşlarım; yorum ve düşünceleriniz için teşekkür ederim. Yalnız bizim olay, o kadar derin irdelenmesi gereken bir durum değildir.
Müvekkil, meslektaşımıza asıl alacağının ne kadar olduğunu ve ne zaman işten çıkarıldığını söylemiş. Meslektaşımız da o tarihten itibaren faizi kendisi hesaplamış ve ona göre dava açmıştır.
Ayrıca şunu belirtmek isterim ki, prensip olarak ne olursa olsun bir meslektaşıma karşı dava açmam.
Bu soruyu da bir tartışma konusu olması açısından takdirlerinize sunuyorum.
Sorum şu; bir avukat, mesleki bilgisi gereği, açacağı tazminat davasını asıl alacak ve asıl alacağa işletilecek şekilde talep etmelidir. Bunu yapmaksızın, ilk mesajımda belirttiğim şekilde hareket ederek, müvekkilinin fazladan vekalet ücreti ödemesine neden olmakla, bu zarardan sorumlu tutulabilir mi? Sorum sadece bu..

Kişiler avukata niye giderler? Hukuk konusundaki bilgi, deneyim ve tecrübelerinden faydalanarak kendisi için en yararlı sonucu almaktır. Bu noktada avukat mesleki bilgi ve birikimin gereği olan davranış biçimini göterip işinde gerekli hassasiyeti göstermesi gerekir. Somut olayda avukat alacağı hesap edebilecek, sonucu bilecek durumda ise, asıl alacak ve temerrüt tarihinden itibaren faiz talep etmek yerine, yanlış bir yöntemle o zamana kadar işlemiş faizi de asıl alacak gibi isteyip, müvekkilinin zarar görmesine neden olmuş ise; bence bu zarardan sorumlu olmalıdır. Avukat kusur ve ihmalinden sorumlu olmalıdır diye düşünüyorum.
Old 06-02-2010, 20:28   #9
Av.Elkan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Sayın meslektaşım,

Karar elbette ki sizindir. Ancak bu tür müvekkil iddialarına azami kuşku ile yaklaşmak gerekir. Avukatına vekalet ücreti vermek istemeyen ya da ücreti düşürmek isteyen o kadar çok kötü niyetli insan var ki... Aman dikkat!

Dünyadaki en büyük zulümlerden birisi, adaletsizliğe hukukçuların neden (veya vasıta) olmasıdır, diye düşünüyorum.

Sayın Dikici;
Görüşlerinize katılıyorum. Ancak; meslektaşları koruma adına da yapılan her hatayı hoş görmek, olumlamak doğru değil diye düşünüyorum. Zira meslektaşlarımızın yaptığı hatalar, ihmaller, yanlışlar mesleğimizi zaafa uğratıyor, insanların gözünde mesleğimizi kötülüyor. Avukatlar hakkındaki olumsuz görüşlere bu tür davranışlar neden oluyor. Bunun için bu konudaki ince çizgiyi iyi koruma gerektiğini düşünüyorum.
Old 06-02-2010, 23:47   #10
üye14072

 
Varsayılan

işin özüne biraz daha girebilirmiyiz
2001 yılında 6000 asıl alacak
sebebi nedir
ücret alacağımı

cahilliğim affedilirse
bu şahıs memur mu
işçi mi

neden idare mahkemesi

bir de şu soruyu ortaya atmak gerekir

asıl alacak 6000 ve faizi (örneğin 24000) için dava açtınız kazandınız kaç lira vekalet ücreti alırsınız

veee
asıl alacak olarak bu iki rakamı toplayıp, asıl alacak olduğundan bahisle dava açırsanız kazandığınızda ne kadar vekalet ücreti alırsınız
Old 07-02-2010, 00:48   #11
avukat.derviş.yıldızoğlu

 
Varsayılan

Şahıs memur ve işten çıkarılıyor. Bu yüzden idare mahkemesi. Davanın konusu kıdem tazminatı. Miktarlar ise simgesel olup, yaklaşık değerleri yansıtıyor. Esasen son sorunuz ise, olayın esasına etki etmiyor.
Sadece bu sebeple şahıs vekalet ücreti ödemek zorunda kalırsa, kendi avukatından bunu talep edebilir mi? Cevaplarımız bu soru merkezli olsun lütfen. Diğer detaylar önemsiz.
Old 07-02-2010, 01:41   #12
üye14072

 
Varsayılan

memurun kıdem tazminatı olur mu

eğer müvekkilin zararı avukatın kusurundan kaynaklanıyorsa avukatın bu zararı karşılaması gerekmez mi
Old 07-02-2010, 01:47   #13
avukat.derviş.yıldızoğlu

 
Varsayılan

Sayın İsim Bulamadım;
Siz yazdığımız mesajı okumadınız herhalde. Biz de aynı soruya cevap arıyoruz zaten. Ayrıca, kıdem tazminatından kasıt ikramiyedir. (Çalıştığı yıllara ilişkin ödenmeyen tazminat)
Old 07-02-2010, 12:11   #14
üye14072

 
Varsayılan

sayın yıldız
kıdem tazminatı ile halk arasında emekli ikramiyesi olarak anılan toptan ödeme farklı iki yasadan kaynaklanan alacaklardır, eğer (eski) emekli sandığı kanununa tabi bir çalıyanın memuriyetine son verilirse, emekli sandığı, koşullarına göre derhal ödemeyi yapar,

bu olayda eksik bir takım hususların bulunduğunu sanıyorum,

(mesajınızı okumadığım yönündeki ithamınız ise yersizdir)
saygılarımla
Old 07-02-2010, 12:49   #15
avukat.derviş.yıldızoğlu

 
Varsayılan

Sayın İsim Bulamadım; kendi mesajınızın son cümlesini okursanız, o zaman ne demek istediğimi anlarsınız. Benim sorduğum soruyu siz kendiniz tekrar sormuşsunuz.
Ama ısrarla olayı gereksiz yere irdeleme nedeninizi anlayabilmiş değilim. Soru çok basit ya. Ayrıntı sormuyorum. Detay istemiyorum. Bunlara takılmayalım. Olayı bir pratik sorusu olarak düşünelim.
Asıl alacağa faiz yürüterek, davayı bu toplam miktar üzerinden açan avukat, müvekkilini karşı tarafa vekalet ücreti ödemek durumunda bırakırsa sorumlu olur mu? Soru bu kadar basit ya.
Old 08-02-2010, 00:29   #16
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Soruya konu olayda, müddeabih haline getirilmiş "işlemiş faiz" hakkındaki red kararını doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum. Aşağıya eklediğim Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararı, bu hususu özellikle belirtmektedir. Buna mukabil, kararın Danıştay'a ait olmadığı ileri sürülebilirse de İdare Hukukunda dahi aynı prensibin geçerli olmaması için bir sebeb göremiyorum.

Saygılarımla.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2007/11-605
Karar: 2007/613
Karar Tarihi: 26.09.2007

ALACAK DAVASI - TEMERRÜT TARİHİ - FAİZ BAŞLANGIÇ TARİHİ - ISLAHLA ARTIRILAN MİKTAR - ISLAH İŞLEMİYLE MÜDDEABBİH HALİNE GETİRİLEN ASIL ALACAK VE İŞLEMİŞ FAİZ TOPLAMI

ÖZET: Bir miktar paranın tahsili istemiyle açılan alacak davalarında (davadan önce temerrüdün gerçekleşmiş olması durumunda), asıl alacağın dava tarihine kadar işlemiş olan faizinin de, miktarı belirtilmek ve harcı ödenmek suretiyle asıl alacağa eklenip, müddeabbihe dahil edilmesi mümkündür. Somut olaydaki gibi, asıl alacak tutarının sonradan yargılama sırasında ıslah yoluyla artırılması, sadece ve ancak, davadan önce temerrüdün gerçekleşmediği durumlarla sınırlı olarak, ıslah yoluyla artırılan tutara yürütülecek faizin başlangıç tarihini etkiler; borçlunun açılan davayla birlikte temerrüde düştüğü, davadan önce temerrüdün gerçekleşmediği hallerde, ıslahla artırılan tutara, ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir.

(818 S. K. m. 101) (1086 S. K. m. 83)

Dava: Taraflar arasındaki <alacak> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sakarya 2. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 20.9.2005 gün ve 2005/80-1221 sayılı kararın incelenmesi taraflar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.2.2007 gün ve 2005/14969-2007/3135 sayılı ilamı ile,

(...Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatif üyeliğinden istifa ettiği halde, ödentilerini geri alamadığını ileri sürerek, şimdilik 1.000 YTL'nin, ıslah dilekçesi ile 1.881.93 YTL daha alacağın temerrüt faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, dosya kapsamına ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile 1.136.83 YTL asıl alacağın 01.01.2002 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Bilirkişi raporunda, davacının hak ettiği çıkma payı 1.136.83 YTL olarak hesaplanmış, bunun 01.01.2002 tarihinden dava tarihine kadar işlemiş faiziyle ulaştığı, toplam meblağ bildirilmiş olup, davacı bu toplam miktarın, 01.01.2002 tarihinden itibaren faiziyle tahsilini istemiş, bu toplam meblağı harçlandırmıştır.

Mahkemece, davacının ıslah ettiği istem hakkında karar oluşturulması, vekalet ücretinin ve davanın kabul - red oranının harçlandırılan meblağ üzerinden hesaplanıp vekalet ücretine ve yargılama giderlerine buna göre hükmedilmesi gerekirken 1.136.83 YTL. asıl alacağın 01.01.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi suretiyle raporda hesaplanan işlemiş faiz miktarının hesabının infaza bırakılması, vekalet ücretinin ve yargılama giderlerinin davanın bu kabul edilen miktarına göre hesaplanması doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, alacak istemine ilişkindir.

Davacı A. Cemal Erkan vekili, 11.01.2005 günlü dava dilekçesinde, davalı Kooperatifin üyesi olan davacının 17.08.1999 depreminden sonra oluşan yeni durum karşısında, belirlenen yeni kararlara uyamayacağı için üyelikten ayrıldığını, kendisine o zamana kadar yatırmış olduğu aidatların en kısa sürede ödeneceği bildirilmesine rağmen davalı tarafından bu sözün yerine getirilmediğini, 14.09.2004 günlü ihtarnameyle verilen sürede de ödeme yapılmadığını ileri sürerek, davalı Kooperatif kayıtlarına göre davacının alacaklı olduğu miktarın tespitini, ilerde ıslah yolu ile artırılmak üzere şimdilik 1.000 YTL.nin 18.06.2000'den itibaren aylık %12 oranındaki faiziyle birilikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı SS Olgun Evler Konut Yapı Kooperatifi vekili, davacının da diğer üyeler gibi depremden kaynaklanan mali külfete katlanması gerekirken, kolay yolu seçerek ödediği parayı geri almak için istifa ettiğini, istifasının iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığını, davalıdan herhangi bir alacak talebinde bulunamayacağını, istediği miktarın da fahiş olduğunu cevaben bildirmiş ve davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkemece bilirkişi raporundaki hesaplama ve davacının ıslah dilekçesi nazara alınmak suretiyle verilen; davanın kısmen kabulüne, 1.136,83 TL. asıl alacağın 01.01.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine dair karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.

Davacının davalı Kooperatif üyesi iken, 30.04.2000 tarihinde kendi isteğiyle üyelikten ayrıldığı, ihtarname tebliğine rağmen, bu ayrılmadan kaynaklanan alacağının kendisine ödenmediği çekişmesizdir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalı Kooperatif kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle davacının alacaklı olduğu miktarın tesbitini, tespit edilecek miktardan, ilerde ıslah yolu ile artırılmak üzere şimdilik 1000 YTL.'nin 18.06.2000'den itibaren aylık %12 oranındaki faiziyle birilikte tahsiline karar verilmesini istemiş; yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda, 11.01.2005 dava tarihi itibariyle davacının davalıdan 1.136,83 YTL asıl alacak, 1.745,10 YTL. işlemiş yasal faiz olmak üzere toplam 2.881,93 YTL. alacağı bulunduğu belirtilmiş; davacı vekili 25.8.2005 günlü dilekçesiyle bu hesaplamayı esas alarak, davadaki talep miktarını 2.881,93 YTL. olarak ıslah etmiş; ıslah yoluyla artırdığı, asıl alacak ve işlemiş faiz toplamından oluşan tutarın harcını da ödemiştir.

Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak, şimdilik asıl alacağın 1.000 YTL.'lik bölümünün, davadan önce oluştuğunu ileri sürdüğü temerrüt tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsilini istemiş olan davacı vekili; anılan ıslah dilekçesini vermek ve artırdığı tutarın harcını yatırmak suretiyle; eldeki davanın açıldığı tarih itibariyle davacının davalıdan talep etme hakkına sahip olduğu asıl alacak tutarı ile asıl alacağın dava tarihine kadar işlemiş olan faizinin toplamından oluşan miktarı, eldeki davanın müddeabbihi haline getirmiştir.

Bir miktar paranın tahsili istemiyle açılan alacak davalarında (davadan önce temerrüdün gerçekleşmiş olması durumunda), asıl alacağın dava tarihine kadar işlemiş olan faizinin de, miktarı belirtilmek ve harcı ödenmek suretiyle asıl alacağa eklenip, müddeabbihe dahil edilmesi mümkündür. Somut olaydaki gibi, asıl alacak tutarının sonradan yargılama sırasında ıslah yoluyla artırılması, sadece ve ancak, davadan önce temerrüdün gerçekleşmediği durumlarla sınırlı olarak, ıslah yoluyla artırılan tutara yürütülecek faizin başlangıç tarihini etkiler; borçlunun açılan davayla birlikte temerrüde düştüğü, davadan önce temerrüdün gerçekleşmediği hallerde, ıslahla artırılan tutara, ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Somut olayda, Yerel Mahkeme, davadan önceki 1.1.2002 tarihini faiz başlangıcına esas almak suretiyle, temerrüdün davadan önce gerçekleştiğini kabul etmiştir. Bu durumda, davacı, gerek dava dilekçesinde talep edilen alacak kısmına ve gerekse sonradan ıslah yoluyla artırılan tutara, davadan önceki 1.1.2002 temerrüt tarihinden itibaren faiz isteyebileceğinden, yukarıda değinilen kuralın somut olayda uygulama yeri ve sonuca bir etkisi yoktur. Dolayısıyla, yargılama sırasında yapılan ıslah işlemiyle müddeabbih haline getirilen asıl alacak ve işlemiş faiz toplamının hüküm altına alınması zorunludur.

Yerel Mahkemece, gerekçesi ve sonucu itibariyle aynı yönde bulunan Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken; müddeabbihe dahil edilen işlemiş faiz tutarını hüküm altına almayan önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.09.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 08-02-2010, 14:57   #17
M.SERDAR DEMİRTAŞ

 
Varsayılan

Bence burada sorumluluğun genel hükümlerine bakmak gerekir yani avukatın eylemi ; haksız fiil , sebepsiz zenginleşme ve sözleşmeden doğan sorumluluk hallerinden birine giriyorsa sorumluluğundan bahsedilebilir.Anladığım kadarıyla vekille müvekkil arasında sözleşme yok ancak arada vekalet ilişkisi olması sebebiyle vekilin özen yükümlülüğü elbette vardır ama müvekkili adına 6.000 TL yerine 30.000 TL talep eden avukatın özen yükümlülüğüne uymadığını söylemek zor ; çünkü dava idare mahkemesinde görülüyor yani ıslah kurumu yok ! Dava 6.000 TL olarak açılıp 30.000 TL'ye hükmedilseydi vekilin durumu daha içler acısı olurdu.Burada önemli olan husus karaı veren hakimin bile net bedeli kendisinin hesaplayamaması ve hesabı bilirkişiye yaptırmasıdır.Bence bu sebeple avukatın özen yükümlülüğüne uymadığını söyleyemeyiz.Öte yandan haksız fiilden sorumlu olabilmesi için zarar kastı taşıması gerekir diye düşünüyorum.Elbette haksız fiil sorumluluğunun unsurları ; eylem , sonuç ve illiyet bağıdır yani genel anlamda kast aranmaz ama burada görevle ilgili bir sorun olduğundan kişinin kasten zarara yol açmış olması gerekir diye düşünüyorum.Bence bu sebeplerden ötürü avukat arkadaşın sorumluluğuna gidilmemelidir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hemşirenin kusuru ve sorumluluk Brusk Meslektaşların Soruları 4 29-11-2009 15:12
yüklenicinin kusuru Demir Demir Meslektaşların Soruları 5 25-06-2009 20:57
Hastanin Kusuru Hakkinda umutlaw Meslektaşların Soruları 4 01-06-2009 10:52
Trafik kazası-Yaya kusuru mu? Araç sürücüsü kusuru mu? DerinlikSarhoşu Meslektaşların Soruları 3 08-01-2008 23:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06606603 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.