Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kamulaştırma Bedeli Ve Faiz

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 08-09-2006, 14:56   #1
Jeanne D'arc

 
Varsayılan Kamulaştırma Bedeli Ve Faiz

Daha önce başka bir forumun içinde sormuştum ama sanırım konu bütünlüğünün bozulmaması açısından meslektaşlarımdanbir cevap gelmedi. Bir de yeni bir forumda sorumu tekrarlayayım:
Kamulaştırma 1980'de yapılmış ancak müvekkile tebligat yapılmadığından; dava 2004'te açılmıştır. 1980 yılı kamulaştırma bedeli 5.000-TL. B.kişi incelemsinde g.menkulun bugünkü değeri 868.000-YTL olarak belirlenmiştir. Dosya karar aşamasındadır. Bu olayda faiz nasıl işleyecektir? Yani g.menkulun bu günkü değeri (868.000-YTL) üzerinden 1980'den bu yana faiz mi işleyecektir? Yoksa sadece g.mekulün 1980'deki değeri (5.000-TL )üzerinden mi faiz işler? Veya g.menkulün değerlemesi yapıldığından hiç faiz işlemez mi?

Teşekkürler.
Old 08-09-2006, 18:43   #2
gtaskapan

 
Varsayılan Dava Tarihi Esas alınır.Burada açıklamadığınız husus bedelin ödenep ödenmediği,

Zaman aşımı sorunu yoksa davanın açılmış olduğu tarih den itivaren faiz işler. Zira gayrimenkulün değeri davanın açıldığı tarihdeki değeridir.

Alıntı:
Yazan Jeanne D'arc
Daha önce başka bir forumun içinde sormuştum ama sanırım konu bütünlüğünün bozulmaması açısından meslektaşlarımdanbir cevap gelmedi. Bir de yeni bir forumda sorumu tekrarlayayım:
Kamulaştırma 1980'de yapılmış ancak müvekkile tebligat yapılmadığından; dava 2004'te açılmıştır. 1980 yılı kamulaştırma bedeli 5.000-TL. B.kişi incelemsinde g.menkulun bugünkü değeri 868.000-YTL olarak belirlenmiştir. Dosya karar aşamasındadır. Bu olayda faiz nasıl işleyecektir? Yani g.menkulun bu günkü değeri (868.000-YTL) üzerinden 1980'den bu yana faiz mi işleyecektir? Yoksa sadece g.mekulün 1980'deki değeri (5.000-TL )üzerinden mi faiz işler? Veya g.menkulün değerlemesi yapıldığından hiç faiz işlemez mi?

Teşekkürler.
Old 08-09-2006, 20:47   #3
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Bedel ödenmemiştir. Müvekkilin kamulaştırmadan hiçbir şekilde haberi olmamıştır. Geçerli tebligat olmadığından 2004'te dava açılması mümkün olmuştur.

Faiz açısından mesele; g.menkulün dava tarihindeki bedelinin belirlenip-belirlenmemesi olmamalıdır bence. İdarece bu tarih itibariyle kamulaştırma yapıldıysa; tıpkı haksız fiilde olduğu gibi (dava sonunda belirlenen zarar miktarına haksız fiil tarihinden hesaplanıyor) g.menkulun bu günkü değeri üzerinden o günden itibaren faiz işletilmelidir diye fikir yürütüyorum ancak sanırım doğrusu bu değil. Bunun izahını merak ediyorum. Ayrıca zamanaşını nasıl olacaktır?
Old 09-09-2006, 00:26   #4
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Kamulaştırma alanında pek bir bilgim yok ama.. Usul hukuku açısından düşünürsek. 868.000YTL gayrimenkulün güncellenmiş değeri zaten bu durumda bu bedele dava tarihinden faiz yürütülebilir. Bu bedele 1980 yılından bu yana yasal faiz uygulanmalı dersek çok fahiş bir sonuç çıkar zira 1980 yılında gayrimenkulün bedeli bu değildir ki bu bedel üzerinden 24 yıllık faiz istenebilsin. Devlete ancak 1980 yılında ödemen gereken 5000TL'yi şimdi yasal faiziyle öde diyebiliriz. Aksi hakkaniyete aykırı olur. Ancak 1980 yılından 2004'e kadar tebligatsız geçen süre boyunca uğranılan zarar nedir? Bunu tartışmak gerek zira kişi gayrimenkulü üzerinde bir tasarruf düşünmemiş ki 24 yıl boyunca durumu fark etmemiş ve kullanmamış. Olayda haksız fiil söz konusu değilse de dediğiniz gibi haksız fiil tazminatı mantığıyla düşünürsek uğranılan zarar ve fiil ile zarar arasındaki illiyet bağı kavramlarının irdelenmesi gerekir. O zaman sırf kağıt üzerinde mülkiyetin değişmiş olduğu böyle bir durumda vaziyet 24 yıl sonra ancak farkedilmişken ek zararın nereden kaynaklandığının da izahı gerekir. Ayrıca haksız fiil zamanaşımı da gündeme gelebilir. (1-10yıl) Her şey bir yana Kamulaştırma Kanununda konu açıkça düzenlendiğinden haksız fiil kavramına oturtulması söz konusu değildir. Özel hükümlerle düzenlenmiş konularda genel hükümlere gidilemez. Gayrimenkul davalarında ancak 5 yıl geriye doğru ecrimisil talep edilebiliyorken daha fazlasının elde edilebileceğini sanmıyorum.
Ayrıca sn.gtaskapan kamulaştırma kanunun zamanaşımı ile ilgili hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir zaten bu iptal söz konusu olmasa idi dava karar aşamasına gelemezdi...

Bu arada ben merakımdan sorayım. Bu davalarda özel bir usul mü var? Taleple bağlılık ilkesi uygulanmıyor mu? Siz nasıl talepte bulundunuz?
Old 09-09-2006, 22:42   #5
av.öznur

 
Varsayılan

konu hakkında ardaşların fikrine katılıyorum. faiz dava tarihiden itibaren işletilmelidir. Çünkü 1980 de, henüz var olmayan bir değer üzerinden faiz işletmek pek mantıklı gelmiyo bana.
Old 10-09-2006, 00:03   #6
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1995/18-633

K. 1995/826

T. 18.10.1995

• KAMULAŞTIRMALARDA FAİZİN MAHİYETİ ( Temerrüd Faizi )

• FAİZ BAŞLANGICI ( Kamulaştırma Bedelinin Artırımı Davasında )

• KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN ARTIRIMI DAVASI ( Faiz Başlangıcı )

• USULSÜZ TEBLİGAT ( Kamulaştırmanın Kesinleşmesine Etkisi )

• KAMULAŞTIRMA BEDELİNE İTİRAZ ( Usulsüz Tebligat Durumunda )

2709/m.46

743/m.633

818/m.72

2942/m.13, 14/1, 15/13, 38

7201/m.32

( YİBK., 16.5.1956 gün ve 1/6 s. )
( YİBK., 20.10.1989 gün ve E:1988/4, K:1989/3 s. )

ÖZET : Kamulaştırma bedeline hükmolunacak faiz; bir haksız eylem tazminatı değil, temerrüt faizidir. İdare; kamulaştırma amacına uygun kamu hizmetinin gerçekleşmesine yönelik olarak taşınmaza fiilen el koymuş, ancak, çok süreler geçmesinden sonra bedel artırım davasına muhatap olmuşsa, kamulaştırma bedelinin değerlendirilmesi dava tarihi, ya da kamulaştırmanın tebliği tarihi itibariyle yapılacağından, İdarenin el koyma eylemi haksız yaralanma veya gasp amacıyla olmadığı içindir ki, artırılan bedel faizinin; fiili el koyma tarihinden değil, kamulaştırmanın kesinleştiği ve bu suretle mülkiyetin davalı İdareye geçtiği tarihten başlatılması gerekmektedir.
DAVA : Taraflar arasındaki "kamulaştırma bedelinin artırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Antalya Asliye Altıncı Hukuk Mahkemesi )'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.10.1994 gün ve 1994/ 355-720 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onsekizinci Hukuk Dairesi'nin 13.5.1995 gün ve 1995/17933002 sayılı ilamıyla; ( ...Mahkeme kararı, kamulaştırma tebliğinin geçersiz sayılması nedeniyle, dava tarihindeki esaslara göre yapılan değerlendirme sonucu artırılan bedel üzerinden, dava tarihi olan 29.4.1994 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken çok önceki el atma tarihinden faiz yürütülmesinin doğru olmadığı gerekcesiyle bozulmuş ise de, karar düzeltme istemi üzerine yeniden yapılan değerlendirmede:
Kamulaştırma, dayanağı Anayasanın 46. maddesinde yer alan, Devletin ve Kamu Tüzel Kişilerinin kamu yararının gerektirdiği hallerde özel mülkiyette bulunan taşınmazların edinilme müessesesidir. Kamulaştırmanın bu niteliği 20.10.1989 gün ve 1988/4-1989/3 sayılı İçtihatların Birleştirilmesi Kararında da tanımlanmış ve bundan hareketle, kamulaştırma üzerine açılan bedel artırımı davalarında hüküm altına alınan kamulaştırma bedeline hükmedilecek "faizin" bir haksız eylem tazminatı değil, kamulaştırmanın kesinleşmesiyle mülkiyeti Kamu İdaresine geçen taşınmaz üzerindeki hak, bu suretle bedeli olan para alacağına dönüşmüş olmakla bu bedelin tam olarak tediyesine kadar ödemesi gereken temerrüt faizi olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenlendirki, kamulaştırma bedeline, ancak, kamulaştırmanın kesinleşmesi ve bu suretle MK.nun 633. maddesi uyarınca kamulaştırılan taşınmaz mülkiyetinin İdareye geçtiği tarihten itibaren faiz yürütülebileceği benimsenmiştir. Sözü edilen İçtihatları Birleştirme Kararında, her ne kadar uygulanacak faiz başlangıcına esas alınabilecek diğer olguların ( örneğin; elatma, ferağ vs. ) incelenmediği, bunların Tevhidi İçtihat dışında bırakıldığı açıklanmış isede, ilk vazedilmiş, esas itibariyle açılan dava sonunda arttırılmasına karar verilen bedel, mülkiyetin idareye geçmesiyle, diğer bir deyimle kamulaştırmanın, Kamulaştırma Kanununun 14. maddesi uyarınca idari yönden kesinleşmesiyle muaccel olacak ve faize bu tarihten itibaren hükmedilebilecektir.
Kanun hükümlerine göre, kamu yararı kararı verilip, kamulaştırılması öngörülen taşınmaza takdir komisyonunca bedel takdir edilir. Bu bedel taşınmaz maliki adına bir bankaya bloke edildikten ve diğer usul işlemleri tamamlandıktan sonra bütün işlemleri belgeleyen evrakın malike noter aracılığı ile tebliğe çıkarılması gerekirken, usulüne uygun bir tebligat yapılıp, kamulaştırmanın iptali ile ilgili idari dava açılmadıkça 30 gün ( Kamulaştırma Kanunu madde 14 ) geçmekle kamulaştırma idari yönden kesinleşmekte ( bedel arttırımı davası açılmış ta olsa ) ve mülkiyet İdareye geçmektedir.
Bazı hallerde, değişik nedenlerle ( taşınmaz maliklerinin saptanamaması yada tebligatın usulüne uygun yapılamaması vs. ) tebligat öngörülen şekilde gerçekleştirilememekte, bu suretle kamulaştırmanın idari yönden kesinleşmesi ve mülkiyetin idareye geçiş süreci uzamaktadır. Bu gibi durumlarda tebligat çıkaramayan yada tebligatı çıkarmakla beraber usulüne uygun tebligat yapılmadığının ayırdında olmayan idare kamulaştırmanın amacına uygun kamu hizmetinin gerçekleşmesine yönelik olarak taşınmaza fiilen elkoymak durumunda kalmaktadır. Bu durumlarda İdare, tebligatın hiç yapılmamış olması yada usulüne uygun yapılmamış bulunması nedeniyle kamulaştırmadan itibaren çok uzun süreler geçmesinden sonra bedel arttırımı davalarına muhatap olmaktadır. Bu davalar sonunda hüküm altına alınan arttırımlar için istenmesi halinde faize de hükmedilmesi gerekmektedir. Bu faizin başlangıcının hangi olaya yada olguya dayanacağı keyfiyeti konumuzu oluşturan sorundur.
Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrası hükmüne göre; kamulaştırma işlemi taşınmaz malikine, kamulaştırma kararının tamamlanmasından itibaren bir yıl içinde usulüne göre tebliğ edilememiş olursa, açılacak bedel arttırımı davalarında, dava tarihi esas alınarak taşınmazın değeri belirlenir. Örneğin,1980 yılında alınmış kamu yararı kararı üzerine, Kamulaştırma Kanununun 13. maddesinde belirtilen belge ve bilgileri içeren ( kamu yararı kararı, takdir komisyonu raporu, paranın bankaya yatırıldığına dair banka dekontu, kamulaştırma krokisi, davanın aleyhine açılacak idarenin adı vs. ) tebligatın çıkarılmamış yada tebligatı çıkarmakla beraber geçersiz kılınmış veya usulüne uygun ( Tebligat Kanunu hükümlerine göre ) yapılmamış ise davacının bu tarihten 15 yıl sonra kamulaştırmaya yeni muttali olduğu gerekçesiyle açabileceği bedel arttırım davasında taşınmazın değeri,1995 yılındaki özellikleri ve birim fiyatlarına göre belirlenecektir. Bu suretle belirlenen değere faiz yürütülmesi gerektiğinden faizin başlangıcı ne olacağı önem kazanmaktadır.
Kamulaştırılan taşınmaza, kamu yararının alındığı tarihte el atılmış ( örneğin, yol yapımı sebebiyle ) yada kamulaştırma gereği taşınmaz, inşaa edilen tesis ile bütünleşmiş ( baraj kamulaştırmalarında su altında kalmış ) ise bu olguların gerçekleştiği tarihin, faizin başlangıcı olarak alınmasının doğru olmayacağı iki yönden kendini açıkca göstermektedir.
Herşeyden önce kamulaştırma, yasal bir işlem olup, Yasanın öngördüğü işlemleri yaptıktan sonra ( Kamulaştırma Kanununun 13. maddesinde belgelendirilmeleri öngörülen, işlemler ve tebligata çıkarma ) kamu hizmetinin ifası için taşınmaza el koyan İdarenin bu davranışı bir haksız eylem olarak nitelendirilemez. Çünkü İdare, haksız yararlanma yada gasp amacıyla taşınmaza el atmış değildir. Belli yasal işlemlerden sonra bu yola başvurmuştur. Kaldıki idarenin bu davranışı "elatma" haksız eylem olarak nitelendirildiği takdirde bir "Kamulaştırma" dan söz edilemez. Böyle hallerde kamulaştırma Kanununun 38. maddesinde tanımlanan kamulaştırmasız el atmadan ancak sözedilebilir ki bu konumuz dışında olup, taşınmaz maliki yıllar sonra bu olguya değil, kamulaştırma hukuki nedenine dayanarak bedel arttırım davası açmıştır. Bu durumda arttırılan bedele haksız eylem tazminatında olduğu gibi zararın gerçekleştiği ( elatma ) tarihin faiz başlangıcına esas alınmasına hukuken olanak yoktur.
Diğer taraftan, yukarıda açıklandığı gibi böyle "geç kalmış" bedel arttırım davalarında, Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrası hükmü gereği taşınmaz dava tarihindeki kıymet ve niteliklerine ( örneğin, tarım arazisinde net gelir esas alınacağı için dava tarihindeki üretim miktarı ve ürünün fiatları-arsalarda dava tarihindeki benzer alım-satımlar ) göre değerlendirilir. Böylece,1995 fiyatları ile bulunan değere, sanki bu değer 1980 yılında gerçekleşmiş gibi bu yıldan itibaren ( elatma tarihi ) faiz yürütülmesi anlamsız ve dayanaksız kalmaktadır. Çünkü, bilinmektedir ki haksız eyleme dayalı tazminat davalarında, haksız eylemin gerçekleştiği tarihteki zarar dikkate alındığı için bunun karşılığı olan tazminata zararın vuku bulduğu bu suretle tazminatın muaccel sayıldığı tarihten itibaren faiz yürütülür. O halde, kamulaştırma hukuki nedenine dayanılarak açılan bedel arttırımı davalarında hükmolunan arttırılmış bedele, kamulaştırma bir haksız eylem olmadığı ve yasa gereği değerlendirmede dava tarihi esas alındığı için ( elatma ) tarihinden geçerli olmak üzere faize hükmedilemeyeceği sonucuna varılmalıdır. Bu gibi "gecikmiş davalarda, tebligat yokluğuna, geçersizliğine yada usulsüzlüğüne dayanıldığı için, ıttıla ( tebliğ ) tarihi ( Tebligat Kanunu madde 32/son ) en geç dava tarihi kabul edilerek bunu izleyen 30 günlük sürenin bitiminde kamulaştırma idari yönden kesinleşmiş olacağından, ( ve bu suretle Medeni Kanunun 633. maddesi uyarınca mülkiyet davalı İdareye geçmiş olacağından ) bu tarih esas alınarak faize hükmedilmelidir. Böylece, daha önce el koyma veya işgal mevcut olsa bile tebligat yapılamamış olması nedeniyle değerlendirmede Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrası uygulandığı durumlarda faiz başlangıcı yönünden yukarıda sözü edilen 20.10.1989 tarihli Tevhidi İçtihat Kararıyla parelellik sağlamış olmaktadır.
Taşınmaz malikinin, kamulaştırma üzerine İdarenin elatma tarihi ile açtığı dava tarihi arasındaki süre içinde taşınmazdan yararlanmadığı, bu hakkın kendisinden alındığı, bu sebeple haksız yere zarara uğradığına dair iddiaları kamulaştırma bedelinin arttırılması davası kapsamı dışındadır.
Değerlendirilmesi gereken bir husus ta şudur: Kamulaştırma benzeri yada "fiili kamulaştırma" olarak tanımlanabilen, Kamulaştırma Kanununun 38. maddesi kapsamındaki kamulaştırmasız elatma davalarında,16.5.1956 gün ve 1956/1-6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı ile Yargıtay uygulamalarına göre, malikin taşınmazını elatan İdareye bırakması karşılığında alacağı tazminat ( bedel ) taşınmaza ilk elatıldığı tarihteki nitelikleri dikkate alınarak, dava tarihindeki değerine göre hesaplanmakta ve faiz, taşınmazın dava tarihindeki değerine hükmedildiği için bu tarihten başlatılmaktadır. Yasal kamulaştırma olarak kabul edilerek açılan bu davalarda ( bedel arttırım davası ) yasal olmayan ( kamulaştırmasız elatma ) eyleme dayanılarak açılan davadakinden daha fazlasına hükmedilemeyeceği açıktır.
Bu durumda, faize dava tarihi esas alınarak kamulaştırmanın kesinleştiği ve bu suretle mülkiyetin davalı İdareye geçtiği 29.5.1994 tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirse de, bozma ilamı davacı yararına kazanılmış hak kabul edilerek bu tarihin 29.4.1994 olarak muhafazası gerekir.
Bu itibarla, karar düzeltme istemi yerinde görülmemiş ise de; bozma ilamının açıklanan gerekçelerle kaldırılmasına ve mahkeme kararının bu değişik gerekçeyle bozulmasına... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı vekili.
KARAR : Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık" kamulaştırma yapan İdarenin, kamulaştırma evrakının tamamlanmasından itibaren bir yıl içinde hak sahibine usulüne göre tebligat yaptıramamış, ancak taşınmaza el koymuş olması halinde, Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrası hükmü gereği kıymet takdirinin davanın açıldığı gün esas tutularak yapıldığı dikkate alınarak, arttırılan bedele uygulanacak faizin hangi tarihten başlayacağı konusunda toplanmaktadır.
Dava konusu olayda, davalı İdare, 9.12.1981 tarihinde arazi niteliğindeki taşınmazın bir bölümünü kamulaştırmış, takdir edilen bedeli bankaya yatırmış, tapuda malik olan kişiye tebligat çıkarmıştır. Ancak, malikin mirasçılarının 29.4.1994 tarihinde açtıkları bedel artırımı davasında, mürislerine çıkarılan tebligatın usulen uygun olmadığı anlaşılmış, mahkemece, Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrası hükmü dikkate alınarak, taşınmazın değeri dava tarihi olan 29.4.1994 tarihi itibariyle takdir edilmiş ve bu suretle arttırılan bedele, davalı İdarenin taşınmaza el attığı 9.12.1981 tarihinden itibaren faize hükmedilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu ve Beşinci Hukuk Dairesi'nce verilen kamulaştırma parasının artırılması için açılan davalarda, mahkemece artırılan bedele İdarenin ancak taşınmaza fiilen el koyması halinde faize hükmedilebileceği ve faiz başlangıcının bu el atma tarihi olacağına dair kararlarla, tapuda ferağ halinde de hukuki el koyma gerçekleşmiş olacağından, ferağ tarihinden de faiz yürütülebileceğine dair kararlar arasındaki içtihat aykırılığının, giderilmesi konusundaki Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 20.10.1989 gün ve 1988/4-1989/3 sayılı kararında, konunun doğrudan doğruya mülkiyet hakkını ilgilendirdiği, mülkiyet hakkı kime ait ise nef'i ve hasarın ona ait olacağı genel kuralından hareketle, taşınmaz malikinin taşınmaz malla hukuki bağının kesildiği, yani mülkiyetin idareye geçtiği andan itibaren nef'i hasar idareye geçeceğinden, mal sahibinin bu andan itibaren, taşınmazın kendisine ödenmemiş ( arttırılan ) bedeline faiz isteyebileceği kabul edilerek, bu davalarda bedelin arttırılan bölümü için "mülkiyetin İdareye geçtiği günden itibaren faiz istenebileceği" sonucuna varılmıştır.
Aynı Tevhidi İçtihat Kararında, "...Kamulaştırmanın idari yönden kesinleşmesinden önce... el atma hali İçtihadı Birleştirme Konusunun dışında tutulmuştur" ifadesine yer verilmiş olmakla, dava konusu olaydaki uyuşmazlığa bir çözüm getirilmemiştir. O halde konunun, faizin niteliği, benzer hukuki müesseseler, sözü edilen Tevhidi İçtihat Kararında doğrudan doğruya sonuca etkili gerekçeler ve genel hukuk kuralları yönlerinden incelenerek adil bir sonuca varılması gerekir.
Yukarıda sözü edilen Tevhidi İçtihat Kararına göre, "para borçlarında faiz, alacaklının cebinde zamanında bulanmayan paradan mahrumiyeti karşılayan bir ivazdır" kararın, sonuca sıkı sıkıya bağlı olan ve bu niteliği ile benzer olaylarda bağlayıcılığı kabul edilen gerekçesine göre de, mülkiyet hakkı kime ait ise, nef'i ve hasar ona ait olacağından taşınmaz mülkiyetinin idareye geçmesi ile hak sahibi de bu tarihte bedelin tamamına ( arttırılan bölüm ) müstehak olacak, bu andan itibaren de ödemede geç kalınan günler için faiz isteyebilecektir. Olayımızda, kamulaştırma evrakı tebliğe çıkarılmış ise de, tebligatın usulsüz yapıldığı anlaşılmış, Tebligat Kanununun 32. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereği davacıların beyan ettiği tarih tebliğ tarihi sayılmakla, Kamulaştırma Kanununun 14. maddesindeki 30 günlük, hak düşürücü süre sonunda kamulaştırma kesinleşecek ve bu suretle mülkiyet İdareye geçeceğinden, mal sahibi ancak bu tarihten itibaren arttırılan bedelin faizine müstehak olacaktır.
Taşınmaza daha önceki bir tarihte İdarece el atılmış olması, mülkiyetin dolayısıyla nef'i ve hasarın idareye geçmesi ile sonuçlanamayacağından mal sahibi 15. maddenin 13 fıkrası hükmü gereği dava tarihi itibariyle belirlenen bedelin faizine el atma tarihinde müstehak olmaz. Ancak bu elatma nedeni ile uğramış olabileceği zarar yada elatma süresi içinde taşınmazın mahrum kaldığı geliri varsa, onu koşullarına uygun olarak açacağı bir dava ile isteyebilir. Bu ise, ihtilaf konusu sorunun değerlendirmesi dışındadır. Böyle bir zararın faizle karşılanması, faizin niteliği ile bağdaşmaz.
Maddi olayda mahkeme, Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrası uyarınca dava tarihi olan 29.4.1994 itibarı ile taşınmazın gelirine göre hesaplanan değerine hükmetmiş, bu değerin faizini de elatma tarihi olan 9.12.1981 tarihinden başlatmıştır. Yukarıda sözü edilen esaslardan hareket edildiğinde, elatmanın mülkiyetin intikali olarak kabulü mümkün olmadığından faizin o tarihten başlatılmasının hukuki dayanağı bulunmadığı gibi, dava tarihindeki değerlere göre hesaplanan arttırılan bedelin onun elatma tarihinde muaccel olan bedeli olarak kabulü, hayatın olağan akışı ve genel mantık kuralları ile bağdaşmaz.
Böyle bir işlem, davacının haksız zenginleşmesine de yol açacaktır. Çünkü, taşınmaza elatma süresi içinde davalının bu elatma sebebi ile uğramış olabileceği gerçek zararı, ancak işgal edilen taşınmazın net geliri ile sınırlıdır. Taşınmaz, değerlendirme tarihinde ( dava tarihi ) geçerli verilere göre saptanan net gelire kapitalizasyon faizi uygulanmak suretiyle değerlendirildiğinden, uygulanan kapitalizasyon faiz oranı dikkate alındığında ( %5.5 ) dava tarihindeki yıllık gelirinin yaklaşık 18 katına ( net gelir x 100 + kapitalizasyon faizi ) hükmedilmekte olup, cari %30 faiz ile malik, el atma tarihinden itibaren taşınmazın, mahrum kaldığı yıllık gelirinin yaklaşık 6 katını, her yıl ( gelirin ait olduğu yıl yerine, değerlendirme yılındaki geliri olarak ) elde edecektir. Böylece, davacının haksız zenginleşmesine yol açacak uygulamaya gidilmesi ve bunun devamında ısrar edilmesi kabul edilemez.
Diğer taraftan, 16.5.1956 gün ve 1956/1-6 sayılı Tevhidi içtihad Kararı kapsamında haksız eylem olarak nitelendirilebilecek olan kamulaştırmasız elatma sebebiyle İdare aleyhine açılan bedel davalarında, taşınmazın dava tarihindeki değerine hükmedildiği için faizin de bu tarihten başlatılmakta olduğuna dair uygulama dikkate alındığında, yasal bir işlem olan kamulaştırma hukuki sebebine dayalı bedel artırım davalarında dava tarihi gözönünde bulundurularak değer belirlendiğinde, aynı kuralın uygulanması için geçerli bir gerekçe bulunmayacağı da açıktır.

Bu itibarla, Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrasındaki hüküm gereği değerlendirmenin dava tarihi ya da kamulaştırmanın tebliği tarihi itibariyle yapıldığı hallerde, artırılan bedel faizinin Kamulaştırmanın kesinleştiği ve bu suretle mülkiyetin davalı İdareye geçtiği tarihten başlatılması gerekli olup, HUKUK GENEL KURULU

'nca aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 18.10.1995 gününde bozmada oybirliği sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.
yarx
Old 10-09-2006, 08:56   #7
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan


1.2942 sayılı Kam.K.na 4650 sayılı K.la eklenen geçici 1.md. hükmüne göre "4650 sayılı K.nun yürülüğe girdiği 05.05.2001 tarihine kadar kamulaştırma kararı alınmış henüz tebligata çıkarılmamış kamulaştırmalarda yeni kanun hükümleri , aksi halde önceki hükümler uygulanır "

2.Soruda "kamulaştırmanın 1980 yılında yapıldığı , mal sahibine tebligat yapılmadığı , bedel davasının ise 2004 yılında açıldığı " belirtilmektedir. Eğer tebligat aşamasına da gelinmemiş ise , (paydaşlardan birine de tebligat yapılmamış veya çıkartılmamış yahut tapuda ferağ dahi verilmemiş yada taşınmaza fiilen el konulmamış ise ) geçici 1.md. hükmü gereği olayda yeni kanun hükmü uygulanacaktır. Yeni kanun hükmüne göre de, mal sahibinin kamulaştırmaya dayalı dava hakkı yoktur. İdare bedel tespiti ve tesçil davası açabilir. Bu takdirde 25.md. göre kamulaştırma eski kanuna göre tebligatla, yeni kanuna göre tescille başlayacağından , bunlar yapılmadığına göre ortada geçerli bir kamulaştırma bulunmadığından idare aleyhine kamulaştırma davası açılamaz , kamulaştırmasız el atmadan doğan tazminat veya müdahalenin önlenmesi davası açılabilir. Kamulaştırmasız el atmada yasal faiz istenir ve faiz dava tarihinden başlar.

3.Bir başka olasılık, davacı adına tebligat çıkarılmamakla beraber , işlem tebligat aşamasına gelmiş olabilir. Örneğin , başka paydaş varsa onlar adına tebligat yapılması veya çıkarılması tapuda ferağ verilmesi, taşınmaza el konulması , gazete ilanı ile tebligat yapılması şeklindeki işlemler de tebligatla eşdeğerde sayılacağından bu şartların oluşması halinde , eski hükümler uygulanacağından mal sahibinin kamulaştırmadan doğan bedel davasını açması doğru görülür. Bu takdirde , kamu alacakları için öngörülen oranda faiz istenir ve faiz kural olarak taşınmaza fiilen el konulmuş ise el koyma tarihinden veya mülkiyetin idareye geçtiği tarihten itibaren başlatılır. Fakat somut olayda , tebligat yapılmadığından değerlendirme dava tarihi itibariyle yapılacağından , daha önce el atılmış olsa dahi faiz çoğaltılan miktar için dava tarihinden itibaren başlatılır. ( HGK.18.10.1995 T.633-826)

4.Kam.K.nun 38.md. göre el atma tarihinden itibaren 20 yıl geçmekle mal sahibinin her türlü dava hakkı düşer. Bu süre hak düşürücü süredir. Gerçi bu madde Anayasa mahkemesinin 04.11.2003 tarihinde yürürlüğe giren kararı ile iptal edilmiş ise de HGK.nun 25.05.2005 T. 288-352 sayılı kararı ile: Anayasa mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği görüşünden giderek, 04.11.2003 tarihine kadar 20 yıllık sürenin dolması halinde, idare lehine doğan hakkın ortadan kalkmayacağına karar vermiştir. Bu durumda idarenin fiili el atması varsa el atma tarihi ile yukarıdaki tarih arasında 20 yıllık dolmuş ise, mal sahibi bedel davası veya kamulaştırmasız el atmadan dolayı dava açamayacaktır.

Saygılarımla.
Old 10-09-2006, 09:22   #8
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Yücel Kocabaş'ın engin bilgisiyle verdiği mükemmel yanıta ''katılıyorum'' demek haddime düşmediği için, ancak teşekkür edebiliyorum.

Saygılarımla
Old 11-09-2006, 13:04   #9
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım,
Bu dava müvekkilin bir başka vekili tarafından takip edilen dosyasıdır. O nedenle hem maddi vakıa ve hem de konuyu çok iyi bilmiyorum. Ancak faiz durumu feci halde kafama takılınca sordum: Yoğunluğumdan dolayı foruma ekleme yapamamıştım. Cevaplar çok aydınlatıcı oldu. Tüm katılımcılara ayrı ayrı teşekkür ederim.

Saygılarımla.
Old 12-09-2006, 01:14   #10
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın Yücel Kocabaş,

Foruma Sayın Av.Selim Balku tarafından eklenen kararı ancak okuduğumdan; şu an itibariyle, aklıma takılan bir soru daha var: Yargıtay kararında herhalükarda dava tarihinden itibaren faiz işler gibi gözüküyor. Ancak siz "Faiz kural olarak taşınmaza fiilen el konulmuş ise el koyma tarihinden veya mülkiyetin idareye geçtiği tarihten itibaren başlatılır." demektesiniz. Olayımızda kamulaştırılan yer, tam tarihini bilemesem de sanırım kamulaştırma kararının alınmasının hemen ardından yol olarak kullanılmış yani fiili el atma (g.menkule el koyma) durumu var. Bu halde tebligat aşmasına gelinmiş, eski kanun geçerli ve fiili el atma var diye bu el atma tarihinden itibaren mi faiz işleyecek? -ki bu Yargıtay kararına ters oluyor.-

Teşekkürler.
Old 12-09-2006, 10:04   #11
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Fiili el atma tarihinden itibaren faiz hakkının doğması şeklindeki genel kurala, HGK. 18.10.1995 T. 633-826 sayılı kararı ile bir istisna getirmiştir.

Kamulaştırma tarihi ile tebligat tarihi arasında bir yıldan fazla süre geçmiş veya tebliğ edilmeden bedel davası açılmış ise, kanunun 15/13 md.sindeki eski düzenlemeye göre birinci halde tebliğ tarihi ikinci halde dava tarihi itibariyle değer tespit edileceğinden, taşınmaza fiilen el konulmuş olsa dahi faize el atma tarihinden itibaren hükmedilemeyecektir.

HGK.nun bu kararı 5 ve 18 HD.lerince de benimsendiğinden somut olayın anlatımına göre , tebligat yapılmadan dava açılmakla , değerlendirme dava tarihi itibariyle yapılacağından , durum istisnai kurala girdiğinden , faiz dava tarihinden itibaren başlatılacaktır .

Bu sonuç önceki yanıtımda ;
Alıntı:
faiz kural olarak taşınmaza fiilen el konulmuş ise el koyma tarihinden veya mülkiyetin idareye geçtiği tarihten itibaren başlatılır. Fakat somut olayda , tebligatyapılmadığından değerlendirme dava tarihi itibariyle yapılacağından , daha önce el atılmış olsa dahi faiz çoğaltılan miktar için dava tarihinden itibaren başlatılır. ( HGK.18.10.1995 T.633-826)
şeklinde ifade edilmiştir.

Saygılarımla.
Old 12-09-2006, 23:11   #12
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın Yücel Kocabaş,

Çok teşekkür ederim.
Old 01-09-2008, 10:59   #13
Avsibel

 
Varsayılan KamulaŞtirma Ve Bedel

Meslektaşlarıma iyi çalışmalar diliyorum.Bir ilçe belediyesi tarafından müvekkilimin mermer atölyesi kamulaştırılmış ve yıkım işlerine başlenmıştır. Müvekkilim işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması için dava açmıştır. Belediye kamulaştırma için hiç bir bedel teklifinde bulunmamıştır ve müvekkilim şu anda atölyesinde çalışamamasından dolayı ekonomik yönden önemli ölçüde zarara uğramıştır.Benden bu zararlarını tespit ettirip tazmin etmemi talep ediyor.Daha önce bu konuda bir dava ile ilgilenmemiş olmamdan dolayı nasıl bir yol izlemem gerektiğini sizlere sormak istedim.Bilgilerini paylaşacak meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ediyorum. SAYGILARIMLA
Old 01-09-2008, 20:19   #14
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan


KAMULAŞTIRMA KANUNU
İKİNCİ BÖLÜM: TEBLİĞ İLE DOĞACAK HAKLAR VE BORÇLAR
HAKLARIN SINIRLANDIRILMASI VE MÜLKİYETİN İDAREYE GEÇMESİ
Madde 25 - (Değişik madde: 24/04/2001 - 4650/14. md.)
Hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi, mal sahibi için 10 uncu madde uyarınca mahkemece yapılan tebligatla başlar. Mülkiyetin idareye geçmesi, mahkemece verilen tescil kararı ile olur.

İdare 8.maddeye göre mal sahibine tebligat yaparak anlaşma imkanlarını araştırması , anlaşma olmadığı takdirde 10. maddeye göre mahkemeye başvurması gerekir. Mülkiyetin idareye geçmesi verilecek tescil kararı ile olur. İdare bu işlemleri yapmadan taşınmaza el koyduğundan ortada geçerli bir kamulaştırma mevcut değildir. İdarenin eylemi kamulaştırmasız el atma eylemeni teşkil eder.

Mal sahibi 16.05.1956 T. 1-6 sayılı İçt:BrL.Kararı gereği adli yargıda müdahalenin önlenmesini talep edebileceği gibi haksız eyleme razı olup bedel davası açabilir.
Her iki davada el koyma tarihi ile dava tarihi arasındaki süreç için ecrimisil de istenebilir.

Diye düşünüyorum.
Saygılarımla.

Old 06-01-2015, 23:42   #16
ekinheval

 
Varsayılan

Taşınmaz, 1980 yılında kamulaştırılmış o tarihte maliki tarafından açılan bedel artırım davası kesinleşmiş, bedelin 60.000-TL'ya artırılmasına karar verilmiştir. Ancak malik bedeli tahsil edemeden vefat etmiş, mirasçılar uzun süre işlemlerden haberdar olmamıştır. O tarihlerde idare tarafından da sonuçlandırılmayan bir tescil davası açılmışsa da bedel milli bir bankaya yatırılıp dekont mahkemeye sunulmamış, yıllar sonra tekrar tescil davası açılınca mirasçılar işlemlerden haberdar olmuşlardır. Mirasçılar tarafından "kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası" açılmış, ancak mahkeme "daha önce bedel artırımına ilişkin kesin hüküm olması ve bu bedelin icra yolu ile tahsilinin mümkün olması nedeniyle" davayı reddetmiştir. İdare tarafından açılan tescil davasını ise henüz bedel tahsil edilmemiş olmasına rağmen kabul etmiştir.
İcra yolu ile alınmasına karar verilen, 1980 yılındaki eski 60.000-TL, icra takibine konu edilirken kaç lira olarak ve hangi oranda faiz ile talep edilecektir? Her durumda taşınmazın bugünkü değerinin altında kalacak ve mirasçıların zarara uğramasına neden olacak bedel farkının başka bir dava yolu ile tazmini mümkün müdür?
Old 18-03-2015, 14:22   #17
Sami YILMAZ

 
Varsayılan Bedel artırım

Alıntı:
Yazan ekinheval
Taşınmaz, 1980 yılında kamulaştırılmış o tarihte maliki tarafından açılan bedel artırım davası kesinleşmiş, bedelin 60.000-TL'ya artırılmasına karar verilmiştir. Ancak malik bedeli tahsil edemeden vefat etmiş, mirasçılar uzun süre işlemlerden haberdar olmamıştır. O tarihlerde idare tarafından da sonuçlandırılmayan bir tescil davası açılmışsa da bedel milli bir bankaya yatırılıp dekont mahkemeye sunulmamış, yıllar sonra tekrar tescil davası açılınca mirasçılar işlemlerden haberdar olmuşlardır. Mirasçılar tarafından "kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası" açılmış, ancak mahkeme "daha önce bedel artırımına ilişkin kesin hüküm olması ve bu bedelin icra yolu ile tahsilinin mümkün olması nedeniyle" davayı reddetmiştir. İdare tarafından açılan tescil davasını ise henüz bedel tahsil edilmemiş olmasına rağmen kabul etmiştir.
İcra yolu ile alınmasına karar verilen, 1980 yılındaki eski 60.000-TL, icra takibine konu edilirken kaç lira olarak ve hangi oranda faiz ile talep edilecektir? Her durumda taşınmazın bugünkü değerinin altında kalacak ve mirasçıların zarara uğramasına neden olacak bedel farkının başka bir dava yolu ile tazmini mümkün müdür?

Aynı dava benim başımda da var tüm olaylar aynı, hatta müvekkillerim murisin ölümünden sonra tapu dairelerine veraset beyanı ile dilekçe verip tüm mallarının tespitini istiyorlar söz konusu arsa murisin üzerinde kayıtlı olmasına rağmen bu arsa gösterilmiyor, mirasçıların daha önce ki kamulaştırma ile ilgili yapılan hiçbir işlemden haberleri yok yargıtay sürecini bekliyoruz, hatta 7 aydır tebligatlar yüzünden gerekçeli karar kalemde bekletiliyor, siz farklı bir dava açtınız mı?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi ve Faiz Sorunu yağmur Meslektaşların Soruları 4 29-01-2014 12:04
Kamulaştırma yasasına göre tescil yönünden kararın kesin olması ve faiz canan ufuk Meslektaşların Soruları 6 08-09-2006 13:26
Kredi Kartı Aidat Bedeli Ve İşletilen Faiz ALİ TANRIKUT Hukuk Soruları Arşivi 0 28-08-2002 11:01
Güvence Bedeli alpaslan Hukuk Soruları Arşivi 7 18-02-2002 01:57
kamulaştırma bedeli şaban güler Hukuk Soruları Arşivi 1 12-02-2002 00:17


THS Sunucusu bu sayfayı 0,16662598 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.